Hukuki Net Hukuki NET | Forum | Mevzuat Anasayfa | Kaynaklar | Yazarlar | Dizin | Arama | Uyarlama | Giriş | Üye Ol
Anlaşmalı boşanma - Nafakanın artırılması/indirilmesi
Ekleyen: Av.dilek Kuzulu Yüksel | Tarih: 4-02-2007 | Kategori: İçtihat | Okunma : 3995 | Not:
Av.dilek Kuzulu Yüksel




Profil >
    

T.C. YARGITAY

3.Hukuk Dairesi

Esas: 2003/1839

Karar: 2003/1663

Karar Tarihi: 24.02.2003

(818 S. K. m. 18, 19, 20, 83) (4721 S. K. m. 2/1, 150/5, 176) (1086 S. K. m. 237)

Dava: Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmiştir.

Her ne kadar temyiz incelemesinin duruşmalı yapılması istenilmişse de; davanın mahiyeti gereği duruşma yapılamayacağından, duruşma isteminin reddine karar verilerek temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Karar: Davacı vekili dilekçesi ile; müvekkili davacı ile davalının 1998 yılında anlaşmalı olarak boşandıklarını, boşanma kararı ile her ay 400 Amerikan Doları karşılığı Türk Lirası yoksulluk nafakasına hükmedildiğini, müvekkilinin, boşanma kararından bir süre sonra hüküm altına alınan nafakanın kaldırılması hakkında açtığı davanın red edilerek kesinleştiğini; oysa, yaşanan ekonomik koşullar nedeni ile davacının, hükme bağlanan nafakayı ödeme gücünün günden güne azaldığını, ülkemizde 19 Şubat 2001 tarihinde yaşanan ekonomik kriz nedeni ile ABD dolarında olağan üstü artış meydana geldiğini, bu hal nedeni ile; hükme bağlanan nafakanın kriz öncesindeki kura dönüştürülüp TL'ye çevrilmesi gerektiğini ileri sürerek, aylık nafakanın kriz öncesi ABD Doları kuru esas alınarak dava tarihinden itibaren uyarlanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Mahkemece, yaşanan ekonomik kriz nedeni ile aylık nafakanın 193 Dolar olarak uyarlanmasına karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Taraflar açılan boşanma davası sonucunda; MK. nun 134/3. maddesi gereğince <anlaşmalı olarak> boşanmışlardır. Aralarında yaptıkları protokol, niteliği itibariyle Medeni Kanun hükümlerinden kaynaklanmakta ise de; genel sözleşme hükümlerine tabidir. Böylece kanunun, emredici nitelikte kamu düzeni ve genel ahlaka aykırı saymadığı hususlarda taraflar serbest iradeleriyle sözleşme yapabileceklerdir ( BK. md.19 ). Aynı zamanda sözleşenler ifanın yabancı para olarak <aynen ödeneceğini> de kararlaştırılabilirler ( BK. md.83/2 ). Nitekim somut olayda da USD olarak yoksulluk nafakası olarak tarafların özgür iradeleri ile protokole bağlanmış boşanma davasında bu anlaşma mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına, ihtiyaçlarına ve de hukuki statüye uygun bulunmuş ( MK. md.150/5 ) ve de karar kesinleşmiştir. Kesin hüküm tarafları ve mahkemeyi bağlayıcıdır ( HUMK. md.237 ). Ayrıca hakimi hüküm vermeye zorlayan gerekçelerde, aynı mahiyettedir. Böylece USD olarak nafaka ödenmesi hususunda boşanma ilamındaki hüküm, BK. nun 83. maddesine uygun olduğu gibi kesinleşmiş olduğundan bu davada tartışma konusu da yapılamaz.

Buna ilaveten, tarafların protokol ile döviz üzerinden nafaka ve diğer yükümlülükler üstlenmesindeki bir amaç ta; ülkedeki ekonomik yapı gereği enflasyonun yüksek olması ve paranın satın alma gücünün azalması nedeni ile nafaka alacaklısını güvence altına alarak korumaktır. Başka bir ifadeyle nafaka alacağının enflasyon karşısında erimesini önlemek ve ilerde artan ihtiyaçları karşılayabilmek için yeniden nafakanın artırılması yönünde dava açılmasını önlemektir ( MK.mad.2/l; BK. mad.18 ).

TMK. md. 176/lV hükmüne göre: <Tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın arttırılması veya azaltılmasına karar verilebilir.> Aynı şekilde 331. madde uyarınca; <durumun değişmesi halinde hâkim, istem üzerine nafaka miktarını yeniden belirler veya nafakayı kaldırır.>

Yukarıda sözü edilen yasal düzenlemelere göre, iradın arttırılması veya azaltılması için ya tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin bunu gerektirmesi gerekmektedir.

Hakkaniyet bir bakıma adaleti deyimler. Fakat sevgi, anlayış ve hoşgörü duygularıyla paylaştırıcı ve denkleştirici davranmak, adaletli davranmaktan daha başka ve daha ileride bir anlam taşır.

Nafaka iradı, tarafların yaptıkları sözleşmeye dayansa bile indirilebilir. Ancak sözleşmeyle kararlaştırılmış ve hakim tarafından onaylanmış olan iradın aradan çok az bir zaman geçtikten sonra indirilmesi isteminde bulunmak, hakkın kötüye kullanılması mahiyetini arz edebilir.

Bunun gibi sırf boşanmayı sağlayabilmek için, bilerek ve isteyerek mali gücünün üzerinde bir yükümlülüğü protokolle üstlenen kişinin, sonradan bu yükümlülüğün kaldırılması ya da azaltılması yönünde talepte bulunması da iyi niyet, doğruluk-dürüstlük ve sözleşmeye bağlılık ilkeleri ile bağdaşmaz. Çünkü kendi kusuru ( basiretsizliği vb. ) ile mali imkânlarını zorlayan tarafın MK. nun 2. maddesinden yararlanması söz konusu olamaz.

Ancak, Borçlar Kanununun 19 ve 20. maddelerine aykırı bulunmayan karşılıklı sözleşmede, edimler arasındaki denge, umulmadık gelişmeler yüzünden sonradan bozulacak olursa ( örneğin olağanüstü dalgalanmalarda edimler arasındaki denge alt-üst oluyor ve bu yüzden ifa aşırı derecede zorlaşıyorsa ) güven sorumluluğu ve ivazsız iktisabın korunmazlığı ilkesi ( MK.mad.2 ) gereğince sözleşme koşulları değişen maddi koşullara uyarlanır. Buna göre, sözleşenlerin eğer gelişmeleri baştan kestirebilselerdi, sözleşmeyi bambaşka koşullarla kurmuş olacakları söylenebiliyorsa, ayrıca, beklenmeyen gelişme yüzünden sözleşmeye baştan kararlaştırılmış koşullarla olduğu gibi katlanmak taraflardan biri için özveri sınırının aşılması anlamına geliyorsa, nihayet, yasal ve sözleşmesel risk dağılımı çerçevesinde taraflardan sözleşmeye baştan kararlaştırılmış koşullarla bağlı kalmaları beklenemiyorsa, sözleşmeye Hâkimin müdahalesi gündeme gelir.

Yukarıdaki ilkeler gözetildiğinde, döviz cinsinden ödenmesi kararlaştırılan nafaka ve yükümlülüklerin Türk Lirasına çevrilmesi ve indirilerek uyarlanması; ancak önemli ölçüde döviz kurunda meydana gelebilecek değişiklik nedeni ile edimin aynen ifasının borçlu yönünden katlanılmaz hal almasına ve böylece işlem temelinin çökmüş bulunmasına bağlıdır.

O nedenle, uyuşmazlığın çözümünde; sözleşmenin temel edimi olan ve taraflarca başlangıçta kabul edilen döviz fiyatlarındaki normal artışlar dışında, sözleşmenin intikadından sonra gerçekleşen ekonomik kriz ve hükümetçe alınan kararlarla işlem temelinin çöküp çökmediğinin araştırılması gerekir.

Bundan ayrı olarak, tarafların mali durumlarının değişmesi de, iradın arttırılması veya azaltılmasını gerektirebilir. Örneğin, alacaklının ( davalının ) yoksulluğu azalmış veya büsbütün ortadan kalkmıştır; ya da borçlunun ( davacının ) mali veya gelir durumu kötüleşmiştir. Burada, iradın takdirine ( veya kararlaştırılmasına ) esas olan şartları ortadan kaldıracak önemde bir değişiklik olması aranacaktır.

Somut olayda, Şubat 2001 ekonomik krizinden sonra ülkemizdeki döviz kurundaki dalgalanma; yukarıda belirtilen önemli ölçüdeki değişiklik kapsamında değerlendirilemez. Zira dövizde ilk etapta ani bir yükseliş olmuşsa da, Hükümetçe alınan kararlarla zaman içerisinde bu yükseliş yavaşlatılmış, hatta belirli bir durgunluk dönemi yaşanmıştır. Takip eden süreçte; Dolar kurundaki artış oranı, ülkemizde seyreden yüksek enflasyon oranını dahi karşılayamamıştır. Diğer taraftan davacının, bu durum nedeni ile kararlaştırılan nafaka miktarını ödemede güçlüğe düştüğü iddiası da araştırılıp, tartışılmamıştır.

Mahkemece, yukarıda açıklanan esaslar çerçevesinde olay değerlendirilip; ekonomik kriz nedeni ile davacının malvarlığında ve gelirinde bir azalma olup olmadığı araştırılarak, azalma var ise; bunun, karalaştırılan nafaka miktarını ödemede ne ölçüde etkisi bulunduğu tartışılarak, başlangıçtaki denge gözetilerek; sonucu dairesinde hüküm kurulması gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

Sonuç: Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK. nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 24.2.2003 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Forum