Hukuki Net Hukuki NET | Forum | Mevzuat Anasayfa | Kaynaklar | Yazarlar | Dizin | Arama | Uyarlama | Giriş | Üye Ol
İcra ve iflas hukukunda Tasarrufun iptali davasının Tarafları Av. Talih UYAR
Ekleyen: Av.tayfun Eyilik | Tarih: 5-07-2011 | Kategori: Makale | Okunma : 8236 | Not:
Av.tayfun Eyilik

Hakkımdaki bilgilere http://www.tayfuneyilik.av.tr sitesinden ulaşabilirsiniz


Profil >
İcra ve iflas hukukunda Tasarrufun iptali davasının Tarafları Av. Talih UYAR
İptal davasının «kimler tarafından» açılabileceği, İİK. mad. 277'de,
«kimlere karşı» açılabileceği ise İİK. mad. 282'de düzenlenmiştir.
A- DAVACI: İptal davasının kimlerin açabileceği -yani; bu davada
kimlerin «davacı sıfatı»nı taşıyabileceği- İİK. mad. 277'de sayılarak (tahdidi
olarak)- belirtilmiştir. Burada belirtilen kişilerin dışındakilerin dava açma
hakkı yoktur.
İptâl davasının haciz ya da iflâs yolu ile takipte açılmış olmasına göre,
«davacılık sıfatı»nı ayrı ayrı incelemek gerekir:
a) Haciz yolu ile takiplerde tasarrufun iptali davasını;
I-aa) Kesin (kat'i) aciz belgesi (İİK. mad. 143; 105/I) sahibi alacaklı
açabilir.1
bb) Geçici aciz belgesi (İİK. mad. 105/II) sahibi alacaklı açabilir.2
cc) Ayrık olarak, kendisine karşı İİK. mad. 97/XVII'ye göre açılan3
«istihkak davasında, alacaklı; aciz belgesi sunmadan4 «karşılık dava» olarak
da iptâl davası açabilir.5
Hemen belirtelim ki; Yargıtay 17. Hukuk Dairesi -daha önce, bu konuda
verilen kararları temyizen inceleyen Yargıtay 13. Hukuk Dairesi ve Yargıtay
15. Hukuk Dairesi gibi- «dava açarken veya daha sonra
İptâl davası ve davacılar
MADDE 277 - «İptâl davasından maksat 278, 279 ve 280. maddelerde yazılı tasarrufların
butlanına hükmettirmektir. Bu davayı aşağıdaki şahıslar açabilirler.
1- Elinde muvakkat yahut kat'i aciz vesikası bulunan her alacaklı,
2 -İflâs idaresi yahut 245. madde ve 255. maddenin 3. fıkrasında yazılı hallerde alacaklıların
kendileri.»
1 Bknz: 17. HD. 8.7.2010 T. 4306/6635; 31.5.2010 T. 4308/4925 vb. - 17. HD. 1.7.2010 T.
3699/6225; 1.10.2009 T. 4961/5863 vb. - 17. HD. 1.7.2010 T. 5096/6229; 10.12.2009 T.
6893/8204 vb.
2 Bknz: 17. HD. 8.7.2010 T. 4306/6635; 31.5.2010 T. 4308/4925 vb. - 17. HD. 1.7.2010 T.
3699/6225; 1.10.2009 T. 4961/5863 vb. - 17. HD. 1.7.2010 T. 5096/6229; 10.12.2009 T. 6893/8204
vb.
3 Ayrıntılı bilgi için bknz: UYAR, T. Gerekçeli-İçtihatlı İcra ve İflas Kanunu Şerhi, C:5, 3. Baskı,
2009, s:8190 - UYAR, T. İcra Hukukunda İstihkak Davaları, 3. Baskı, s: 770
4 Bknz: UYAR, T./UYAR, A./UYAR, C. İcra ve İflas Hukukunda Tasarrufun Iptali Davaları, 4. Bası,
2011
5 Bknz: 15. HD. 26.10.1988 T. 2869/3403, 27.10.1987 T. 2251/3709
İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 85 • Sayı: 2 • Yıl: 2011
34
yargılama/temyiz/karar düzeltme aşamasında» aciz vesikası ibraz edilmemesi
halinde, davanın görülemeyeceğini kabul etmesine rağmen6 Yargıtay 4.
Hukuk Dairesi -«muvazaa nedenine dayalı iptâl davaları»nın- «aciz vesikası
ibraz edilmesine gerek kalmadan görülebileceği»ni kabul etmektedir…7
Bilindiği gibi, «kesin (kat'i) aciz belgesi», haciz edilen malların paraya
çevrilmesi sonunda, alacağını kısmen ya da tamamen alamamış olan
alacaklıya verilen bir belgedir (İİK. mad. 143/I).8 Ayrıca «borçlunun hiç haczi
kâbil malı bulunmadığını saptayan haciz tutanağı» (İİK. mad. 105/I) «kesin
aciz belgesi hükmünde» olduğu gibi,9 «borçlunun bulunan ve haciz edilen
mallarının icra dairesince takdir edilen kıymetlerine göre, borcu
karşılamayacağını belirten haciz tutanağı» (İİK. mad. 105/II) da «geçici aciz
belgesi» yerine geçer.10
Yüksek mahkeme (15 HD) kimi kararlarında11 «haciz tutanağında
‘borçlunun haczi kabil malının bulunmadığını’ ya da ‘borçlunun borcu
karşılayacak yeterli malının bulunmadığının’ belirtilmiş olması halinde, bu
tutanağın aciz vesikası’ sayılacağını (niteliğinde olacağını» belirtmişken, kimi
kararlarında12 «haciz tutanağında ‘borçlunun başka haczi mümkün malları
bulunmadığının belirtilmemiş olması halinde, bu tutanağın ‘aciz belgesi’
niteliğini taşımayacağını» belirtmişti. Bugün, «tasarrufun iptali» davaları
sonucunda verilen kararları temyizen inceleyen Yargıtay 17. Hukuk
Dairesi13 -isabetli olarak- bu şekilde karar vermekten vazgeçmiştir. Çünkü,
borçlunun ev ya da iş yerinde uygulanan haciz sırasında, «borçlunun başka
haczi kabil malının bulunup bulunmadığı» kolaylıkla saptanamayacağından,
haciz tutanağında bunun belirtilmemiş olması, haciz tutanağının (geçici) aciz
belgesi sayılmaması sonucunu doğurmamalıdır.
Borçlunun sadece evinde (ya da işyerinde) yapılan hacizde
«haczedilebilecek malına rastlanamaması» halinde tutulan tutanak «aciz
belgesi» niteliğini taşımayacağı gibi, icra müdürlüğünün borçlunun
taşınmazlarına haciz konulması isteğiyle gönderdiği yazıya «borçlunun
taşınmazlarının bulunmadığı» şeklinde cevap veren tapu müdürlüğünün bu
yazısı da «geçici aciz belgesi» niteliğini taşımaz. Çünkü, aynı borçlunun belki,
takip konusu borcu karşılayacak bankada parası, ev veya (ve) işyerinde
6 Bknz: İleride; dipn. 76 civarı
7 Bknz: İleride; dipn. 101 civarı
8 Ayrıntılı bilgi için bknz: UYAR, T. ag. şerh, C:8, 3. Baskı, s:11853 vd.- ÖZTEK, S. İcra ve İflâs
Hukukunda Borç Ödemeden Aciz Vesikası (İİK. m. 143; m. 251), 1994, s:48 vd. - DELİDUMAN, S.
İcra ve İflas Hukukunda Borç Ödemeden Aciz Belgesi, 1994, s:28 vd.
9 Ayrıntılı bilgi için bknz: UYAR, T. ag. şerh, C:6, 2. Baskı, 2006, s:9138 vd.
10 Ayrıntılı bilgi için bknz: UYAR, T. ag. şerh, C:6, s: 9139 vd. - ÖZTEK, S.age. s:22 vd. -
DELİDUMAN, S. age. s:8 vd.
11 Bknz: 15. HD. 18.4.2007 T. 6008/2521; 8.4.2005 T. 1049/2145; 8.3.2005 T. 1659/4687;
26.1.2005 T. 4587/258 vb.
12 Bknz: 15. HD. 23.3.2006 T. 6110/1677; 14.6.2005 T. 1068/3563; 6.2.2006 T. 2375/479
29.6.2004 T. 1163/3642; 18.5.2004 T. 1528/2771; 26.2.2004 T. 494/1043; 18.2.2002 T. 4686/754
vb.
13 Bknz: 17. HD. 8.7.2010 T. 4306/6635; 31.5.2010 T. 4308/4925; 1.7.2008 T. 2898/3682;
11.3.2008 T. 287/1141 vb.
Tasarrufun İptali Davası • Av. Talih UYAR
35
taşınır malı bulunabilir...
Yüksek mahkeme, tasarrufun iptali davalarının dinlenebilmesi
için,davanın bir önşartı olan aciz belgelerine (vesikalarına) ilişkin olarak;
-«Borçlunun mal beyanı dilekçesinde bildirdiği taşınmazlarının, borcu
karşılayıp karşılamadığı, dolayısı ile borçlunun aciz halinde olup olmadığı
araştırılmadan karar verilemeyeceğini»14
-«Borçlunun malvarlığı üzerinde çok miktarda haciz bulunması ve borçlarını
ödeyememiş olmasının, aciz halinin varlığını ve mal kaçırma niyetinin
bulunduğunu göstereceğini»15
-«İcra müdürlüğünce düzenlenmiş olan ‘Geçici Aciz Belgesi’ başlıklı belgenin
‘yok’ hükmünde olacağı, çünkü ne İİK'da ve ne de İİK. Yönetmeliği'nde, icra
müdürlüğüne böyle bir belge düzenleme yetkisinin verilmemiş olduğunu»16
-«İcra dairesince düzenlenmiş olan ‘geçici aciz belgesi’nin iptali için icra
mahkemesine başvurulması gerekeceğini»17
-«İcra dosyası içeriğinden (Tapu İdaresinden ve Trafik Bürosundan ve
Bankalardan haciz teskerelerine verilen cevaplardan), haciz tutanaklarının
içeriğinden ve borçlunun mal beyanında belirttiği mallarının borcu karşılamaya
yeterli olmadığının anlaşılması halinde, borçlunun aciz halinde olduğunun
kabulü gerekeceğini»18
-«Mahkemece verilen süre içinde aciz belgesinin ibraz edilmemesi nedeniyle,
tasarrufun iptali davasının reddine karar verilmesinden sonra aciz belgesinin
ibraz edilmesi halinde, red kararının bozularak yeni duruma göre karar
verilmesi gerekeceğini»19
-«Mahkeme tarafından ‘aciz belgesi’ sunması için davacıya kesin mehil
verilebileceğini»20 21
-«Davacı tarafından ibraz edilen aciz belgesinin mahkemece iptal edilmiş
olması ve haciz tutanakları ‘geçici aciz belgesi’ niteliğini taşımaması halinde,
açılan iptal davasının reddine karar verilmesi gerekeceğini»22
-«Borçlunun ev ve işyeri adreslerinde tutulan haciz tutanaklarında
‘borçlunun bu adreslerden ayrılmış olduğu’nun belirtiliş olması ve tapu, trafik
ve bankalara yazılan müzekkerelere verilen cevaplardan ‘borçlunun, borcuna
yetecek malvarlığının bulunmadığı’nın anlaşılması halinde, düzenlenen
tutanakların ‘geçici aciz belgesi’ niteliğinde sayılacağını»23
14 Bknz: 17. HD. 17.11.2010 T. 8656/7600; 16.3.2009 T. 5106/1467
15 Bknz: 17. HD. 8.6.2010 T. 2315/5299; 25.5.2010 T. 2340/4686; 19.2.2009 T. 4913/801 vb.
16 Bknz: 17. HD. 3.6.2010 T. 3874/5105; 27.1.2009 T. 2857/210; 15.1.2008 T. 22130/223 vb.
17 Bknz: 4. HD. 29.4.2010 T. 8851/5159
18 Bknz: 17. HD. 22.2.2010 T. 10328/1359; 1.2.2010 T. 9625/619; 18.1.2010 T. 10416/26 vb.
19 Bknz: 17. HD. 15.2.2010 T. 10704/1138; 9.2.2010 T. 9455/964
20 Bknz: 17. HD. 23.11.2009 T. 8051/7771; 14.9.2009 T. 5267/5315; 14.9.2009 T. 5267/5321
21 Karş: 17. HD. 12.5.2009 T. 2884/3093
22 Bknz: 17. HD. 30.6.2009 T. 3330/4749
23 Bknz: 17. HD. 15.6.2009 T. 2624/4232; 13.11.2008 T. 1952/5312; 11.11.2008 T. 2356/5234 vb.
İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 85 • Sayı: 2 • Yıl: 2011
36
-«İcra mahkemesinin kararı ile iptâl edilmiş olan kesin aciz vesikasına
dayanılarak tasarrufun iptâli davası açılamayacağını»24
-«İcra müdürlüğünce verilen (düzenlenen) aciz belgesinin, şikayet yoluyla
icra mahkemesince iptâl edilmedikçe geçerliliğini koruyacağını ve tasarrufun
iptâli davasına bakan mahkemece -gerek doğrudan doğruya ve gerekse
davalının savunması doğrultusunda- aciz belgesinin geçerliliğinin
tartışılamayacağını (araştırılamayacağını)»25
-«Davacı tarafından ‘kesin aciz vesikası’ sunulmamış olan durumlarda,
borçlunun aciz halinde olup olmadığı araştırılarak, aciz halinde olduğu
saptanmadan yargılamaya devam edilemeyeceğini»26
-«Tasarrufun iptali davalarında, her icra takibi için ayrı ayrı aciz vesikası
ibraz edilmesi gerekeceğini»27
-«Borçlunun kendisine ait taşınmazı ile, borçluya intikal edecek taşınmazlar
üzerinde bulunan hacizler nedeniyle davacının alacağını tahsil edemeyeceğinin
-dosyadaki kıymet takdiri raporu ile mal beyanı ve haciz tutanaklarıdnananlaşılması
halinde, borçlunun aciz halinde olduğunun kabulü gerekeceğini»28
-«Borçlunun halen oturduğu ve dava dilekçesinin tebliğ edildiği adresinde
herhangi bir haciz işlemi yapılmadan, daha önce boşalttığı adresinde
düzenlenen haciz tutanağının, İİK. 105'de ifade edilen ‘geçici aciz belgesi’
niteliğinde sayılamayacağını»29
-«Davacı-alacaklı tarafından dosyaya ‘kesin aciz belgesi’ sunulmamış
olmasına rağmen, borçlunun tesbit edilen tüm adreslerinde yapılan haciz
işlemlerinde tutulan haciz tutanaklarında ‘borçlunun, borcuna yetecek haczi
kabil malının bulunmadığı’nın belirlenmiş olması halinde, haciz tutanaklarının
İİK'nun 105. maddesinde öngörülen ‘geçici aciz belgesi’ yerine geçeceğini»30
-«Borçlunun mevcut malvarlığı, karşısında aciz halinde olup olmadığı,
dosyada mevcut haciz tutanaklarının geçici aciz belgesi niteliğinde kabul edilip
edilmeyeceği tartışılmadan açılan tasarrufun iptali davasının
görülemeyeceğini»31
-«Fiili haciz yapılmadan ve aciz belgesi sunulmadan açılan tasarrufun iptali
davasının reddedileceğini; aciz belgesinin, karar keşinleşinceye kadar her
zaman mahkemeye sunulabileceğini»32
-«İptâl davasında, davacının aciz belgesi sunamaması halinde mahkemece
‘...dava şartı yerine getirilmemiş olması nedeni ile, açılan davanın reddine...’
24 Bknz: 17. HD. 14.9.2009 T. 5047/5320; 15. HD. 15.3.2004 T. 688/1433; 23.9.2003 T. 2993/4247
25 Bknz: 17. HD. 26.5.2009 T. 2858/3627; 23.3.2009 T. 5823/1628; 3.3.2009 T. 6031/1085 vb.
26 Bknz: 17. HD. 18.5.2009 T. 384/3232
27 Bknz: 17. HD. 10.3.2009 T. 3739/1268
28 Bknz: 17. HD. 9.3.2009 T: 5232/1205
29 Bknz: 17. HD. 5.3.2009 T. 5019/1112
30 Bknz: 17. HD. 5.3.2009 T. 5319/1108
31 Bknz: 17. HD. 3.3.2009 T. 4328/1078
32 Bknz: 17. HD. 23.2.2009 T. 3537/830
Tasarrufun İptali Davası • Av. Talih UYAR
37
şeklinde karar verilmesi gerekeceğini»33
-«Borçlunun haciz konulan traktör, motosiklet ve hisselerinin değerinin,
davacının alacak miktarı karşılayacak durumda bulunmaması ve borçlunun
evinde yapılan menkul haczi sırasında tutulantutanağının, İİK'in 105.
maddesinde öngörülen «aciz vesikası» niteliğinde bulunması halinde, açılan
tasarrufun iptali davasının dinlenmesi gerekeceğini»34
-«Davalı borçlunun haczedilen taşınmaz ve araçlarının değerleri tespit
edilerek, aciz halinin varlığı saptanmadan tasarruf iptali davasının
sonuçlandırılamayacağını»35
-«Aciz halinde bulunmayan borçlu hakkında tasarrufun iptali davası
açılamayacağını»36
-«‘Geçici aciz vesikası’na (İİK. 105/II) dayanılarak «açılan tasarrufun iptali
davasının zamanaşımını kesmeyeceğini»37
-«İptâl davasından önce veya iptâl davası sırasında davacı ‘aciz vesikası’
ibraz etmemiş dahi olsa, borçlunun malvarlığı olara bildirdiği taşınmazların
üzerinde pek çok sayıda haciz bulunduğu ve bir kısmının ipotekli olması,
alacaklının sırasının ise arkalarda bulunuyor olması halinde, borçlunun aciz
halinde olduğunun kabul edilerek, açılan iptâl davasına bakılması
gerekeceğini»38
-«Haciz sırasında, borçlunun ödeme taahhüdünde bulunması üzerine,
alacaklı vekilinin haciz yapılmasını istememesi halinde, bu durumu belgeleyen
haciz tutanağının ‘aciz belgesi’ niteliğini taşımayacağını»39
-«Borçluya miras bırakanından kalan taşınmazlardaki hisselerinin değerleri
bilirkişi marifetiyle tesbit ettirildikten sonra, borçlunun borcunun karşılanıp
karşılanmadığı dolayısı ile aciz halinin gerçekleşip gerçekleşmediği
araştırılarak, sonucuna göre karar verilmesi gerekeceğini»40
- «Mahkeme dosyasına sunulmuş olan ‘haciz tutanağı’nın, İİK'in 105/II.
maddesinde belirtilen ‘geçici aciz belgesi’ niteliğinde bulunmaması halinde,
davacı alacaklıya ‘aciz belgesi’ ibraz etmesi için süre verilmesi gerekeceğini»41
- «Üzerine alacaklı tarafından haciz konulan borçluya ait çeşitli taşınmaz ve
araçlardaki hisselerin değerleri tesbit edilmeden (dolayısı ile borçlunun aciz
halinde bulunup bulunmadığı saptanmadan) icra dairesince düzenlenen ‘haciz
tutanağı’nın ‘aciz belgesi’ niteliğinde kabul edilemeyeceğini»42
33 Bknz: 17. HD. 19.2.2009 T. 713/804; 9.2.2009 T: 4454/462; 8.7.2008 T. 848/3817 vb.
34 Bknz: 17. HD. 5.2.2009 T. 3871/421
35 Bknz: 17. HD. 3.2.2009 T. 4222/384
36 Bknz: 17. HD. 27.1.2009 T. 4568/216
37 Bknz: 12. HD. 2.12.2008 T. 18203/21511
38 Bknz: 17. HD. 27.10.2008 T. 4002/4853
39 Bknz: 17. HD. 31.3.2008 T. 192/1594
40 Bknz: 17. HD. 17.3.2008 T. 259/1251; 1.10.2007 T. 3597/2889
41 Bknz: 17. HD. 29.1.2008 T. 5423/366
42 Bknz: 17. HD. 24.1.2008 T. 150/273; 22.10.2007 T. 4316/3156
İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 85 • Sayı: 2 • Yıl: 2011
38
- «Dava konusu tasarrufun İİK. 277 ya da BK 18'e göre terditli (kademeli)
olarak iptâlinin istenmiş ve mahkemece HUMK. 76 uyarınca davanın İİK. 277
vd. göre açılmış iptâl davası olarak algılanmış olması halinde, ‘aciz vesikası
bulunmamış olması nedeniyle davanın reddine’ dair verilen kararda
isabetsizlik bulunmadığını»43
- «Takipte taraf olmayan üçüncü kişilerin, borçlu hakkında düzenlenen aciz
vesikasının şikayet yolu ile iptâlini isteyemeyeceğini»44
- «‘Aciz hali’nin gerçekleşmesi, tasarrufun iptâli davasının ‘dava şartı‘
olduğundan, mahkemece davacı-alacaklıya, ‘kesin aciz vesikası’ ya da ‘geçici
aciz vesikası yerine geçecek haciz tutanağı’ ibraz etmesi için mehil verilerek,
sonucuna göre hüküm kurulması gerekeceğini»45
- «‘Aciz vesikası’ olarak kabul edilemeyecek bilirkişi raporuna dayanılarak,
borçlunun aciz halinde olduğunun kabul edilemeyeceğini»46
- «‘Haciz işlemi yapıldığı’ yazılı olmayan haciz tutanaklarının, İİK. 105
anlamında ‘geçici aciz belgesi’ niteliğini taşımayacağını»47
- «Tasarrufun iptâli davasının dinlenebilmesi için, ‘borçlu hakkında alınmış
kesin bir aciz vesikasının bulunması’ veya ‘yapılan haciz işleminin İİK. 105
anlamında geçici aciz belgesi niteliğinde olması’ ya da ‘tasarrufun itâli
davasının İİK. 245 uyarınca iflas idaresi’ yahut ‘İİK. 255/III uyarınca
kendilerine yetki verilen alacaklılar’ tarafından açılmış olması gerekeceğini»48
- «Dosyada mevcut belgelerden borçlunun taşınmaz mallarına ve
bankalarda mevduatına rastlanamaması ve borçluya ait çeşitli adreslerinde
yapılan hacizlerde borcunu karşılayacak taşınır malının bulunmadığının
saptanması halinde düzenlenen haciz tutanaklarının ‘geçici aciz belgesi’
hükmünde sayılacağını»49
- «‘Geçici aciz vesikası’ndan bahsedebilmek için, borçlu hakkında yapılan
haciz işlemi sonunda, borçlunun borcunu karşılayacak -haczedilenler dışındamalı
bulunmadığının haciz tutanağında belirtilmiş olması gerekeceğini; ‘kesin
aciz vesikası’nda ise; alacağının tamamını -yapılan satış sonucunda- alamamış
olan bir alacaklının bulunması gerekeceğini»50
- «Sadece borçlunun maaşının haczi için çalıştığı kuruma yazı yazılmakla
yetinilmiş ve haciz için başka bir işlem yapılmamış olması halinde, borçlunun
‘aciz halinde olduğu’nun kabul edilemeyeceğini»51
- «Borçlunun mevcut olduğu anlaşılan taşınmazlarına kıymet takdiri yapılıp
43 Bknz: 17. HD. 8.10.2007 T. 4359/3009
44 Bknz: 12. HD. 26.12.2006 T. 21812/24763
45 Bknz: 15. HD. 8.3.2005 T. 7623/1299; 10.11.2004 T. 1756/5785; 21.10.2004 T. 3131/5291 vb.
46 Bknz: 19. HD. 30.9.2004 T. 5030/4768
47 Bknz: 15. HD. 12.5.2004 T. 6913/2676
48 Bknz: 15. HD. 10.5.2004 T. 1892/2621; 1.10.2001 T. 3971/4209, 16.4.2001 T. 1400/1954 vb.
49 Bknz: 17. HD. 3.12.2007 T. 2793/3985; 15. HD. 3.3.2004 T. 7118/1171
50 Bknz: 15. HD. 20.1.2004 T. 6317/223
51 Bknz: 15. HD. 11.6.2003 T. 2290/3145
Tasarrufun İptali Davası • Av. Talih UYAR
39
satışa çıkarılmadan ve borcu karşılayıp karşılamadığı anlaşılmadan,
düzenlenen haciz tutanağında, ‘borçlunun haczi kâbil taşınır malının
bulunmadığı’nın belirtilmiş olmasının, borçlunun aciz halinde bulunduğunu
göstermeyeceğini»52
- «Diğer borçluların aciz halinin gerçekleşmemiş olmasının, tasarrufun iptâli
davasının davalısı olan borçlu lehine dikkate alınabilecek bir husus
olmadığını»53
- «Yapılmış olan hacze itiraz edilmesi üzerine haczin icra mahkemesince
iptâl edilmiş olması halinde, ‘geçici aciz belgesi’nin varlığından söz
edilemeyeceğini (ve açılan tasarrufun iptâli davasının görülemeyeceğini)»54
- «Davalı-borçlu limited şirket adına kayıtlı araçlara, icraca kıymet takdiri
yapılarak, haczedilen diğer taşınır mallarla birlikte değerlendirilerek, takip
konusu alacak ve eklentilerini karşılayıp karşılamayacağını ve davalı
borçlunun aciz halinin gerçekleşip gerçekleşmediği kesin olarak saptanmadan
iptâl davasının görülemeyeceğini»55
- «İcra mahkemesince, borçluya, babasının vefatı üzerine kendisine intikal
eden taşınmaz hakkında ortaklığın giderilmesi davası açabilmesi için yetki
verildiğinin anlaşılması üzerine, ‘ortaklığın giderilmesi davası sonucu, borçluya
intikal eden taşınmazın alacağı karşılayıp karşılamayacağı, dolayısıyla
borçlunun aciz halinin gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştrılması
gerekeceğini»56
- «Borçlunun haczedilen mallarının borcunu karşılamaması halinde, mal
beyanında ‘taşınır/taşınmaz hiçbir mal bulunmadığını’ belirtmiş olan borçlunun
bu beyanı karşısında, haciz tutanağının ‘geçici aciz belgesi’ niteliğini
taşıyacağını»57
- «İcra müdürlüğünce ‘borçluya geçici aciz belgesi verilmesine’ dair kararın,
takibe taraf olmayan üçüncü kişi tarafından şikayet konusu
yapılamayacağını»58
- «Borçlunun ‘hiç malı bulunmadığına’ dair icra memurluğuna yaptığı mal
beyanının ‘aciz belgesi’ niteliğinde sayılamayacağını»59
- «‘Tasarrufun iptâli’ne karar verilebilmesi için, borçlunun aciz halinde
olması, başka bir anlatımla ‘haczedilenler dışında borcu karşılayacak başka
malının bulunmaması’ gerekeceğini»60
- «Davacı alacaklının kendi alacağı (takip dosyası) ile ilgili olarak aciz
52 Bknz: 15. HD. 5.6.2003 T. 202/3020; 15.5.2003 T. 1368/2608; 11.2.2002 T. 348/631 vb.
53 Bknz: 15. HD. 6.11.2002 T. 3313/4951
54 Bknz: 15. HD. 23.10.2002 T. 3008/4797
55 Bknz: 15. HD. 17.6.2002 T. 2241/3270
56 Bknz: 15. HD. 11.6.2002 T. 2362/3173
57 Bknz: 15. HD. 15.5.2002 T. 1395/2523; 18.4.2000 T. 1539/1882; 13.11.1996 T. 4326/6005 vb.
58 Bknz: 12. HD. 7.3.2002 T. 3364/4613
59 Bknz: 12. HD. 26.3.2001 T. 4982/1465; 7.4.1997 T. 780/1898; 13. HD. 18.5.1974 T. 1298/121
60 Bknz: 15. HD. 5.10.1999 T. 3250/3480
İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 85 • Sayı: 2 • Yıl: 2011
40
belgesi almadan, başka alacaklının (veya aynı alacaklının başka bir
dosyasından) aldığı aciz belgesine dayanarak, iptâl davası açamayacağını»61
- «İİK. 105. uyarınca icra müdürlüğünce düzenlenmiş olan haciz
tutanağı"nın ‘geçici aciz belgesi’ sayılıp sayılmayacağının mahkemece
değerlendirileceğini»62
- «İptâl davasına dayanak teşkil eden takip dosyasındaki ödeme emrinin
iptâline karar verilmiş olamsı halinde, davacı-alacaklının ibraz ettiği aciz
belgesinin geçersiz hale geleceğini»63
- «‘Alacaklı tarafından bildirilen adresin, borçluya ait olmaması nedeniyle
haciz yapılamadığını’ belirten tutanağın ‘geçici aciz belgesi’ niteliğinde kabul
edilemeyeceğini»64
- «Kollektif şirket hakkında alınan aciz belgesinin, alacaklıya, kollektif
şirket ortakları hakkında iptâl davası açma hakkı vermeyeceğini»65
belirtmiştir.
II- Burada, alacaklıya ‘iptâl davası’ açma hakkı veren ‘haciz tutanağı’
«kesin haciz»e ilişkin olan haciz tutanağıdır. Bu nedenle;
aaa- Geçici haciz66 tutanağı (İİK. mad. 69/I), «geçici aciz belgesi» yerine
geçmez.
bbb- İhtiyati haciz tutanağı, borçlunun hiçbir malının bulunmadığını
tesbit etse dahi, ihtiyati haciz, kesin hacze dönüşmedikçe, bu tutanağa
dayanılarak iptâl davası açılamaz.67 68
Yüksek mahkeme69 «borçlunun adresini gizlemesi (bildirmemesi) nedeniyle
ihtiyati hacizin kesin hacze dönüşmemiş olması halinde, açılmış olan
tasarrufun iptâli davasının hemen reddedilmeyerek, ihtiyati haczi, icrai (kesin)
hacze çevirmesi için alacaklıya süre verilmesi gerekeceğini» belirtmiştir...
ccc- «Rehin açığı belgesi»ne70 (İİK. 152) dayanılarak da iptâl davası
açılamaz.71 72
61 Bknz: 15. HD. 23.11.1998 T. 4281/4368; 20.4.1995 T. 1917/2378; 23.3.1994 T. 6/1772 vb.
62 Bknz: 15. HD. 2.10.1995 T. 2300/5157
63 Bknz: 15. HD. 28.4.1993 T. 2187/2016
64 Bknz: 15. HD. 18.2.1993 T. 535/696
65 Bknz: 13. HD. 16.4.1981 T. 1228/2844
66 Ayrıntılı bilgi için bknz: UYAR, T. ag. şerh, C:4, 4. Baskı, 2008, s:5895 - UYAR, T. İcra
Hukukunda Haciz, 2. Baskı, 1990, s:6 vd.
67 Bknz: 15. HD. 11.5.2004 T. 1641/2645; 24.5.2001 T. 2361/2799; 22.11.2000 T. 4738/5136 vb.
68 KARAYAZGAN, G./VAROL, B. Tatbiki İcra ve İflâs Hukuku ve En Son İçtihatlar, 1971, s:137 -
CİMCOZ, S. İcra-İflâs Hukukunda İptâl Davasının İhtilaflı ve Aksayan Yönleri Üzerine Düşünceler
(Yargı Dergisi, 1977/Mayıs, s:15 vd.)
69 Bknz: 15. HD. 5.10.2000 T. 2072/4269
70 Ayrıntılı bilgi için bknz: UYAR, T. ag. şerh. C:8, s:12612 - UYAR, T. İcra Hukukunda Rehnin
Paraya Çevrilmesi, 2. Baskı, 1992, s: 466 vd.
71 Bknz: 15. HD. 24.10.2001 T. 2598/4758; HGK. 1.12.1999 T. 15-986/997; 15. HD. 3.11.1997 T.
4061/4665
72 KARAYAZGAN, G./VAROL, B. age. s:137 - CİMCOZ, S. agm. s:15
Tasarrufun İptali Davası • Av. Talih UYAR
41
Uygulamadaki önemi nedeniyle şu hususu da belirtelim ki, iptâl davasına
bakan mahkemede, «aciz belgesinin yetersizliği ve geçersizliği» davalı
tarafından tartışma konusu yapılamaz.73 74 Doktrinde75 «aciz belgesi
düzenlenmesi (İİK. mad. 143) veya aciz belgesi niteliğindeki haciz tutanağının
düzenlenmesi (İİK. mad. 105) icra dairesinin bir işlemi olduğundan, ‘aciz
belgesinin geçersiz olduğu’ ancak şikayet yolu ile (İİK. mad. 16) icra
mahkemesinde ileri sürülebilir ve aciz belgesinin iptali talep edilebilir (iptal
davasına bakan mahkeme aciz belgesinin geçersiz olduğuna ilişkin iddiayı
inceleme görevine sahip değildir)» denilmiş olmasına rağmen, uygulamada
daha çok icra müdürlüğünce düzenlenen «kesin aciz belgeleri» (İİK. mad. 143)
iptal davasına bakan mahkemelerde tartışılmamakta, fakat mahkemeye
«geçici aciz belgesi» (İİK. mad. 105/II) yerine geçmek üzere sunulan haciz
tutanakları’nın «gerçekten ‘geçici aciz belgesi’ niteliğinde olup olmadığı»
mahkemelerce (ve Yargıtay'ca) tartışılmaktadır…76
Ancak, bu belgenin iptâli için şikayet yoluna (icra mahkemesine)
başvurulmuşsa, iptâl davasına bakan mahkemece, şikayetin sonuçlanması
«bekletici sorun» yapılır.77
İptâl davası açabilmesi için, alacaklının «aciz belgesi»ne sahip olması niçin
istenmektedir? İptâl davası, alacaklının alacağını, kısmen ya da tamamen
borçlunun malvarlığından -onun, alacaklılarına zarar vermek amacı ile
mallarını kaçırmış olması nedeniyle- sağlayamadığı durumlarda açılabilen bir
dava olduğundan, alacaklı «borçlusunun aciz halinde olduğunu» ancak aciz
belgesi ile kanıtlayabildiğinden, iptâl davası açan alacaklının, icra
müdürlğünden alacağı «aciz belgesi»ni «İİK. mad. 143, 105/I» (ya da; geçici
aciz belgesi hükmündeki «haciz tutanağını» «İİK. mad. 105/II») mahkemeye -
ileride belirteceğimiz gibi; «dava dilekçesi» ile birlikte ya da yargılama sona
erinceye kadar- sunması gerekir...
III- Davacının «aciz belgesi»ne sahip olması, iptâl davasının «dinlenme
koşulu» (dava şartı) dur.78 79 Bu nedenle, davacının, dava dilekçesine «aciz
belgesi»ni de eklemesi uygun olur.80 Mahkemenin, kendiliğinden, davanın
73 KOSTAKOĞLU, C. Takip Hukukunda İptâl Davaları (Ad. D. 1989/6, s:16 - YD. 1989/8, s:1044
vd.)
74 Bknz: 17. HD. 26.5.2009 T. 2858/3627; 23.3.2009 T. 5823/1628; 3.3.2009 T. 6031/1085 vb.
75 KURU, B. El Kitabı, s:1213 - ÖZTEK, S. age. s:76 - ÖZTEK, S. İptâl Davası Açma Hakkı İle
Bağlantılı Olarak Hacizdeki Borç Ödemeden Aciz Vesikası ve Uygulamada Ortaya Çıkan Bazı
Sorunlar (Bankacılar Dergisi, S:1998/27, s:92 - MUŞUL, T. agm. s:2833
76 Bknz: 15. HD. 2.10.1995 T. 2300/5157
77 Bknz: 15. HD. 7.5.1992 T. 2135/2460; 4.3.1992 T. 869/1042
78 KURU, B. İcra ve İflas Hukuku, C:4, 1997, s:3494 vd. - KURU, B. İcra ve İflas Hukuku El Kitabı,
2004, s:1212 - OSKAY, M./KOÇAK, C./DEYNEKLİ, A./DOĞAN, A. İİK. Şerhi, C:5, 2007, s:5852 vd.
- PEKCANITEZ, H./ALTAY, O./ÖZKAN, M.S./ÖZEKES, M. İcra ve İflas Hukuku, 7. Bası, 2009,
s:708 - UMAR, B. Türk İcra ve İflas Hukukunda İptal Davası, 1963, s:36 - GÜNEREN, A. Tasarruf
İptali Davaları, 2008, s:181 GÜRDOĞAN, B. İflas Hukuku Dersleri, 1966, s:238 - KOSTAKOĞLU,
C. a.g.m. (Ad. D. 1989/6, s:14 - Yasa D. 1989/8, s:1043 - ÜSTÜNDAĞ, S. İflas Hukuku, 8. Bası,
2009, s:282 vd. - MUŞUL, T. İcra ve İflas Hukuku, 3. Baskı, s:1296 vd.
79 Bknz: 17. HD. 1.7.2010 T. 5096/6229; 10.12.2009 T. 6893/8204; 23.11.2009 T. 8206/7773 vb.
80 AKYAZAN, S. Borç Ödemeden Aciz Vesikası (Ansay Armağanı, s:320)
İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 85 • Sayı: 2 • Yıl: 2011
42
açıldığı tarihte bu dava koşulunun gerçekleşmiş olup olmadığını
kendiliğinden araştırması gerekir.81 82 Burada karşımıza şöyle bir sorun
çıkabilir: Davacı -alacaklı, mahkemece, dava henüz «aciz belgesinin dava
açılmadan önce alınmamış olması» nedeniyle red edilmeden, bir «aciz belgesi»
alır ve bunu mahkemeye sunarsa ne şekilde karar verilecektir? Doktrinde
ileri sürülen -bizim de katıldığımız- görüşe göre,83 bu durumda başlangıçtaki
«dava koşulu» noksanlığı ortadan kalkmış olacağından mahkemenin artık
davaya bakması gerekir, çünkü hüküm sırasında «dava koşulu» tamamdır.
Başka bir deyişle, dava koşulları, dava açılmasından, hükmün verilmesine
kadar var olmalıdır. Davanın dışında, bir dava koşulunun noksan olduğu
tesbit edilirse dava esasa girmeden (usulden) red edilir. Fakat, bu ihmal
edilmiş olup da, bu dava koşunun noksan olmasına rağmen, esasa girişilmiş
ve dava sırasında, o dava koşulu noksanlığı ortadan kalkmış (giderilmiş) ise,
hüküm anında, bütün dava koşulları tamam olduğundan, davanın esası
hakkında karar verilir. Yani, dava «dava koşullarının başlangıçta noksan
olduğu» gerekçesiyle usulden red edilmez. İptâl davası, borç ödemeden aciz
belgesi alınmadan önce açılırsa, dava koşulu noksandır. Fakat, davacıalacaklı,
iptâl davasından sonra aldığı aciz belgesini mahkemeye verirse,
bununla dava koşulu tamamlanmış olacağından, mahkemenin davaya
bakması gerekir.
Diğer bir görüşe göre84 ise; dava koşullarının, davanın açıldığı tarihte var
olması gerekir. Dava tarihinde, davacı aciz belgesi almamışsa, açtığı iptal
davası red edilmelidir.
Davacı-alacaklının mahkemeye sunacağı «aciz belgesi»nin, davanın açıldığı
tarihte «borçlunun aciz halinde olduğunu» ortaya koyması gerekir.85 86 Eğer,
mahkemeye sunulan «aciz belgesi» borçlunun, davanın açılmasından sonraki
tarihte aciz halinde bulunduğunu» belirtiyorsa, bu durumda davanın «esasa
girilmeden» (usulden) red edilmesi gerekir. Ancak uygulamada -yüksek
mahkemenin son (yeni) içtihatlarında- bu kurala titizlikle uyulduğu
söylenemez…87
81 UMAR, B. a.g.e. s: 36 - KURU, B. a.g.e. C:4, s:3494 - KURU, B. El Kitabı, s:1212 - GÜRDOĞAN,
B. a.g.e. s:238 - SARISÖZEN, İ. İcra ve İflas Hukukuna Göre İptâl Davasında Yargılama Usulü
(ABD. 1977/2, s:284) - GÜNEREN, A. age. s:181
82 Bknz: 17. HD. 1.7.2010 T. 5096/6229; 10.12.2009 T. 6893/8204; 23.11.2009 T. 8206/7773 vb.-
17. HD. 1.7.2010 T. 3699/6225; 1.10.2009 T. 4961/5863; 17.9.2009 T. 5394/5517 vb.
83 KURU, B. a.g.e. C:4, s:3496 - KURU, B. El Kitabı, s:1212 - KOSTAKOĞLU, C. a.g.m. (Ad. D.
1989/6, s:14 - Yasa D. 1989/8, s:1043) - ŞİMŞEK, E. Uygulamalı İcra ve İflas Kanunu, 1989, s:851
- KARATAŞ, İ./ERTEKİN, E. Tasarrufun İptâli Davaları, 1998, s:55 vd. - ÖZTEK, S. İcra ve İflas
Hukukunda Borç Ödemeden Aciz Vesikası, s:68, dipn. 51 civarı - YILDIRIM K. İcra ve İflas
Hukukunda İptâl Davaları, 1995, s:252 - ÖZTEK, S. agm. s:89
84 UMAR, B. a.g.e. s: 37 - BERKİN, N. İflas Hukuku,1973, s: 498 - OLGAÇ, S. Yargıtay İçtihatları
Işığı Altında İcra ve İflas Hukukunda İptâl Davaları (Dr. A. Seçkin'e Armağan, 1974, s:459)
85 KOSTAKOĞLU, C. agm. s:14 vd. - ÖZTEK, S. age. s:71 - MUŞUL, T. Tasarrufun İptâli
Davasında Dava Şartı Olarak Aciz Vesikası, Sorunlar, Yargıtay Kararları ve Düşünceleriniz
(Legal Huk. D. Ekim/2004, s:2827 vd.
86 Aynı doğrultuda: 13.HD. 24.6.1982 T. 1699/4690; 15. HD. 22.10.1984 T. 1407/3166 - 15. HD.
21.9.1989 T. 2097/3737
87 Bknz: UYAR, T./UYAR, A./UYAR, C. age., 3. Bası, s:847 vd.
Tasarrufun İptali Davası • Av. Talih UYAR
43
Yüksek mahkeme önceleri (iptâl davalarına ilişkin kararları temyizen
incelediği dönemde, kimi kararlarında; Yargıtay 13. Hukuk Dairesi88 89 (ve
Hukuk Genel Kurulu90 91) ikinci görüşü benimsemişken, yakın zamana
kadar iptâl davalarına ilişkin kararları temyizen inceleyen Yargıtay 15.
Hukuk Dairesi92 ve bugün bu kararları temyizen inceleyen Yargıtay 17.
Hukuk Dairesi93 bu görüşten ayrılarak, «aciz belgesinin dava açılmadan önce
alınmış olmasının zorunlu olmadığını, davadan önce başlamış bir icra takibine
dayalı olarak, davadan sonra da düzenlenmiş olabileceğini94 (ve duruşmanın
bitmesine kadar, hatta Yargıtay incelemesi aşamasında veya Yargıtay
bozmasından sonraki duruşmalarda da mahkemeye ibraz edilebileceğini)»
belirtmiştir...
IV- Buraya kadar ayrıntılı olarak açıklandığı gibi, mahkemeye aciz belgesi
sunmak, iptâl davalarının dinlenebilmesi için bir ön şart ise de, bu
zorunluluk eğer özel bir kanun hükmü ile kaldırılmış ise, o zaman kendisine
bu olanak tanınan alacaklılar, «aciz belgesi» ibraz etmeden iptâl davası
açabilirler. Örneğin; 5411 sayılı Bankacılık Kanunu uyarınca; TMSF
tarafından95 Fon (kamu) Bankaları tarafından96 Fon'a devredilen Bankalar
tarafından,97 RTC Varlık Yönetim A.Ş. tarafından,98 sermayesinin yarısından
fazlası kamu kurum ve kuruluşlarına ait olan ya da hisselerinin çoğunluğu
üzerinde bu kurum ve kuruluşların idare ve temsil yetkisi bulunan bankalar
tarafından99 Türkiye Vakıflar Bankası A.O. tarafından,100 açılan iptâl
davalarında «aciz belgesi» aranmaz...
Ayrıca; muvazaa nedenine dayalı olarak açılan tasarrufun iptâli davaları
hakkında verilen kararları temyizen inceleyen Yargıtay 4. Hukuk Dairesi de,
bugüne kadar hiç sapma göstermeden oluşturduğu içtihatlarında101 «davacıalacaklı
tarafından açılmış veya açılacak alacak (tazminat) davasını sonuçsuz
(karşılıksız) bırakmak amacı ile kötü niyetli borçlu davalı ile diğer davalı üçüncü
kişi arasında yapılmış olan danışıklı (muvazaalı) mal kaçırmaya yönelik hukuki
işlemlerin (tasarrufların) iptâli için de -BK. 18'e dayalı olarak- iptâl davası
açılabileceğini, bu davanın dinlenebilmesi için, davacı-alacaklının ayrıca ‘aciz
88 Bknz: 13. HD. 24.6.1982 T. 1699/4690
89 Karş: 13. HD. 1.6.1981 T. 2245/4164 - 27.9.2979 T. 4000/4691 - 23.11.1978 T. 3850/4936),
(UYAR, T. İptâl Davaları, 1. Bası, s:126 vd.)
90 Bknz: HGK. 13.3.1976 T. E:1974/12-201, K:1064
91 Karş: HGK. 18.1.1967 T. E:1966/İc. İf-684, K:13 -
92 Bknz: 15. HD.16.1.2007 T. 3981/62; 22.3.2006 T. 6110/1677; 2.5.2005 T. 7075/2686; 9.12.2004
T. 5440/6398; 3.11.2004 T. 5591/6591 vb.
93 Bknz: 17. HD. 1.7.2010 T. 3699/6225; 1.10.2009 T. 4961/5863; 17.9.2009 T: 5394/5517 vb.
94 Bknz: 17. HD. 12.5.2008 T. 1239/2496
95 Bknz: 17. HD. 30.10.2007 T. 4626/3300; 19.7.2007 T. 1079/2553; 15. HD. 5.7.2006 T.
2840/4211 vb.
96 Bknz: 17. HD. 28.11.2008 T. 2743/5604; 30.10.2008 T. 1887/4838; 24.6.2008 T. 1053/3480 vb.
97 Bknz: 15. HD. 17.4.2006 T. 7979/2249
98 Bknz: 17. HD. 19.2.2009 T: 277/806; 19.11.2008 T. 2339/5386
99 Bknz: 17. HD. 3.3.2008 T. 5058/995
100 Bknz: 17. HD. 3.2.2009 T. 4842/389
101 Bknz: 4. HD. 17.3.2008 T. 6100/3475; 17.3.2008 T. 1813/3444; 21.2.2008 T. 5775/2100 vb. - 4.
HD. 21.6.2007 T. 6454/8425; 24.5.2007 T. 8388/6948; 7.3.2007 T. 3924/3876 vb.
İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 85 • Sayı: 2 • Yıl: 2011
44
belgesi’ ibraz etmesine gerek bulunmadığını», «davacı-alacaklı tarafından
‘kendisine borçlu olan davalı ile diğer davalı üçüncü kişi arasındaki işlemin,
danışıklı (muvazaalı) olduğu, kendisini alacağından yoksun bırakmak amacıyla
yapılmış olduğu’ ileri sürülerek BK. 18 dayanılarak iptâl davası açılabileceğini,
bu davanın dinlenebilmesi için, davacı-alacaklının ayrıca ‘aciz belgesi’ne
dayanmak zorunda olmadığını» belirtmiştir...
V- Buraya kadar incelenen, iptâl davası açabilmek için «aciz belgesi»ne
sahip olma koşulu, 538 sayılı Kanunun hazırlık çalışmaları sırasında -1965
yılında- kaldırılmak istenmiş102 ve bu istek Hükümet Tasarısına girmişse de,
Millet Meclisi Adalet Komisyonu bu değişikliği benimsememiş ve istek böylece
kanunlaşamamıştır.103
VI- Davacının, iptâl davası açabilmek (ya da açtığı davanın görülmesini
sağlayabilmek) için aciz belgesi alıp, mahkemeye vermek zorunda olması,
borçlu hakkında, iptâl davası açmadan önce icra takibi yapmış olmasını
zorunlu kılmaktadır. Gerçekten, «aciz belgesi» -ya da «aciz belgesi niteliğindeki
haciz tutanağı»- icra takibi sırasında ya da icra takibi sonunda verildiğinden,
borçlusu hakkında icra takibinde bulunmamış olan alacaklıya, «aciz belgesi»
verilmesi düşünülemez. Hatta, alacaklının sadece icra takibi yapmış olması
yeterli olmayıp, bu takibin kesinleşmiş -ve alacaklının, borçlunun mallarının
haczini istemiş- olması gereklidir.104 105
Yüksek mahkeme, «icra takibinin kesinleşmiş olması» koşulu ile ilgili
olarak;
- «Borçlunun, hakkında yapılan -ilamsız- takibe itiraz etmiş ve alacaklı
tarafından «itirazın iptali davası» açılmış olması halinde, tasarrufun iptali
davasında, itirazın iptali davasının kesinleşecek sonucunun ‘bekletici mesele’
yapılması gerekeceğini»106
- «İptal davasının dayandığı icra takip dosyasında, borçluya gönderilen
ödeme/icra emrinin, Tebligat Kanununun hükümlerine uygun olarak borçluya
tebliğ edilip, takibin kesinleşmiş olması gerektiğini»107
- «Davalı-borçlu hakkında yapılmış bir icra takibi bulunmaması halinde,
açılmış olan davanın reddine karar verilmesi gerekeceğini»108
- «Borçluya karşı yapılmış olan icra takibi hakkında, İİK. 71 uyarınca icra
mahkemesince ‘icranın geri bırakılması’ kararı verilmişse, mahkemece
102 GÜRDOĞAN, B. İptâl Davaları (İcra ve İflas Kanunu Değişiklik Tasarısı Hakkında Seminer,
1965, s:162 vd.)
103 ÖNEN, T. İptâl Davaları (Ank. İk. Tic. İl. Ak. D. 1969/1, s:41)
104 KOSTAKOĞLU, C. a.g.m. (Ad. D. 1989/6, s:23 vd. - Yasa D. 1989/8, s:1050 vd.) - ŞİMŞEK, E.
a.g.e. s:852
105 Bknz: 17.HD. 26.12.2008 T.4215/5810; 14.7.2008 T. 2594/3948; 26.6.2008 T. 727/3542; HGK.
8.3.2006 T. 15-34/36, 15. HD. 28.6.2005 T. 1163/3873; 17.12.2003 T. 4545/6078; 18.11.2003 T.
4639/5513; 5.5.2003 T. 898/2384 vb.
106 Bknz: 17. HD. 23.2.2010 T. 10319/1442
107 Bknz: 17. HD. 8.2.2010 T. 10275/857; 14.9.2009 T. 3384/5315
108 Bknz: 17. HD. 21.1.2010 T. 9229/181
Tasarrufun İptali Davası • Av. Talih UYAR
45
‘tasarrufun iptali davasının reddine’ karar verilmesi gerekeceğini»109
- «Tasarrufun iptali davalarında ‘borçlu hakkında yapılmış olan icra
takibinin kesinleşmesi olması’nın, davanın ön koşulu olduğunu»110
- «Tasarrufun iptali davasının dayanağını teşkil eden takipte -kesinleşen
mahkeme kararı ile- borçlunun alacaklıya borçlu bulunmadığının (borçlunun,
borçlu olmadığının) saptanmış olması halinde, açılmış olan tasarrufun iptali
davasının red edilmesi gerekeceğini»111
- «Tasarrufun iptali davasının dinlenebilmesi için, alacaklı tarafından,
davalı-borçlu aleyhine yapılmış bir icra takibi bulunması gerektiğini»112
- «Takip dayanağı nafaka ilamının kısmen bozulmuş olmasının -davacının
alacağının kısmen de olsa mevcut sayıldığı durumların- davanın reddine neden
olmayacağını»113
- «Tasarrufun iptali davalarının dinlenebilmesi için; ‘davacının davalıborçluda
gerçek bir alacağının bulunması’, ‘borçlu hakkında yapılan icra
takibinin kesinleşmiş olması’, ‘iptal konusu tasarrufun borcun doğumundan
sonra yapılmış olması’ ve ‘borçlu hakkında alınmış aciz belgesinin
bulunması’nın gerekli olduğunu»114
- «Muhtemel bir alacak için tasarrufun iptali davası açılamayacağını»115
- «Tasarrufun iptali davasının dinlenebilmesi için, öncelikle kesinleşmiş bir
icra takibinin bulunması gerektiğini, yapılmış olan icra takibinin icra
mahkemesince iptal ediliş olması halinde, tasarrufun iptali davasınında
reddedilmesi gerekeceğini»116
- «İcra takibinin, takip tarihinde ölü olan kişiye karşı yapılmış olması
halinde, usulüne uygun bir takip bulunmadığından, bu takibe dayalı olarak
iptâl davası açılamayacağını»117
- «İptâl davasının dinlenebilmesi için varlığı zorunlu bulunan icra takibinin,
dava tarihinden önce yapılmış olmasının gerekmediğini, yapılan yargılama
aşamasında icra takibin bulunmasının, davanın dinlenebilmesi için yeterli
olduğunu»118
- «Takip konusu borca, borçlu tarafından itiraz edilmiş olması üzerine
alacaklı tarafından ‘itirazın iptâl, idavası’ açılmamış ya da ‘itirazın
kaldırılması’nın istenmemiş sadece borçlu tarafından açılmış olan menfi tesbit
109 Bknz: 17. HD. 19.1.2010 T. 7767/96
110 Bknz: 17. HD. 28.12.2009 T. 8452/9007; 15.12.2009 T. 8495/8457; 12.11.2009 T. 8903/7489
vb.
111 Bknz: 17. HD. 23.11.2009 T. 6128/7781; 13.4.2009 T: 5713/2307; 30.3.2009 T. 5342/1822
112 Bknz: 17. HD. 16.11.2009 T. 6501/7528
113 Bknz: 17. HD. 30.6.2009 T. 2907/4754
114 Bknz: 17. HD. 20.5.2009 T. 2951/3395
115 Bknz: 17. HD. 11.5.2009 T: 318/3005
116 Bknz: 17. HD. 19.1.2009 T. 3254/11; 20.1.2008 T. 2843/90
117 Bknz: 17. HD. 6.11.2007 T. 4751/3439
118 Bknz: 15. HD. 18.11.2003 T. 5510/5515
İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 85 • Sayı: 2 • Yıl: 2011
46
davası reddedilmiş ise, ‘icra takibinin kesinleştiği’ kabul edilerek açılmış olan
tasarrufun iptâli davasına bakılamayacağını»119
- «İcra takibinin, iptâl davasının açılmasından sonra kesinleşmiş olmasının,
davanın incelenmesine engel teşkil etmeyeceğini»120
- «Borçlunun, kambiyo senetlerine mahsus -örnek: 10- ödeme emrine itiraz
etmiş olmasının, takibin kesinleşmediğini göstermeyeceğini (ve bu dayalı olarak
alacaklının ‘iptâl davası’ açabileceğini)»121
- «Borçluya ödeme emri tebliğ edilmeden (takip kesinleşmeden) haciz
yapılmış olduğunun saptanması halinde, alacaklının açtığı iptâl davasının
reddedilmesi gerekeceğini»122
belirtmiştir.
VII- Açılmış olan tasarrufun iptali davasında, «takip konusu alacağın
kesinleşmesi» için, bazı davaların sonuçlarının mahkemece «bekletici mesele»
yapılması gerekir. Yüksek mahkeme, bu konuyla ilgili olarak;
- «Alacaklı sıfatı ile borçlu ve onunla işlemde bulunan 3. kişi aleyhine açılan
‘borçlunun 3. kişiye yaptığı muvazaalı satış işleminin iptali’ davasında, icra
takibinin kesinleşmesi yeterli olamayıp, aynı zamanda takip konusu alacağın
da kesinleşmesi gerekeceğinden, borçlu tarafından alacaklıya karşı açılıp
devam eden olumsuz tespit davasının sonucunun, iptâl davası için ‘bekletici
mesele’ oluşturacağını»123
- «Tasarrufun iptâli davasının dinlenme koşullarından birisinin de
‘takipkonusu alacağın kesinleşmiş olması’ gerektiğinden, takip konusu borca,
itiraz edilmiş olması ve alacaklı tarafından ‘itirazın iptali davası’ açılmış olması
(ya da; icra mahkemesinden ‘itirazın kaldırılması’nın talep edilmiş olması)
halinde, mahkemece bunların sonucunun (kesinleşmesinin) «bekletici mesele»
yapılması gerekeceğini»124
- «‘İtirazın iptali davaları’nın, tasarrufun iptali davalarında ‘bekletici mesele’
olarak kabul edilmesi gerektiğinden, bu iki davanın birleştirilerek birlikte
görülemeyeceğini»125
- «Tasarrufun iptâli davasının ‘tazminat davası’ nedeniyle açılmış olması ve
mahkemece hükmedilmiş olan tazminatın Yargıtay'ca bozulmuş olması halinde,
tazminat davasının kesinleşmesi beklenmeden tasarrufun iptâli davasının
sonuçlandırılamayacağını»126
- «Mahkemece icra (ödeme) emrinin davalı-borçluya tebliğ ettirilmesi ve
119 Bknz: 15. HD. 4.10.2000 T. 3682/4236
120 Bknz: 15. HD. 12.9.1995 T. 4203/4514
121 Bknz: 15. HD. 20.12.1994 T. 5801/7717
122 Bknz: 15. HD. 12.3.1992 T. 823/1256
123 Bknz: 17. HD. 6.4.2010 T. 2043/3166; 20.10.2009 T. 4804/6607; HGK. 11.6.1997 T. 4-332/520
124 Bknz: 17. HD. 23.2.2010 T: 10319/1442; 4. HD. 22.6.2009 T. 5788/8420; 17. HD. 11.5.2009 T:
203/3002 vb.
125 Bknz: 17. HD. 16.3.2009 T: 1612/1477
126 Bknz: HGK. 8.3.2006 T. 15-34/36
Tasarrufun İptali Davası • Av. Talih UYAR
47
böylece takibin kesinleşmesi beklenerek, sonucuna göre, tasarrufun iptâli
davası hakkında karar verilmesi gerekeceğini»127
- «Davalı-borçlu tarafından yapıldığı anlaşılan ‘aciz belgesinin iptali’
konusundaki şikayetin sonucunun, iptâl davasında ‘bekletici mesele’ yapılması
gerekeceğini»128
belirtmiştir.
VIII- Mahkeme, açılan iptâl davasını, aciz belgesi sunulmamış olması
nedeniyle red ederse, «...dava şartı yerine getirilmemiş olması nedeniyle, açılan
davanın reddine...» şeklinde karar vermelidir.129 Davacı-alacaklının açtığı iptâl
davası, «aciz belgesi» olmadığı için reddedilirse, aynı alacaklı, alacağı aciz
belgesine dayanarak, ikinci kez iptâl davası açabilir.130
İptâl davası, birden fazla «aciz belgesi sahibi alacaklı» tarafından, birlikte
açılabilir. Çünkü, dava, her biri için aynı sebepten doğmaktadır (HUMK. mad.
43/2).131 Yüksek mahkeme132 «aynı şirkette çalışan işçilerin, işçilik
alacağından dolayı açtıkları dava sonunda aldıkları ilama dayalı takipteki
alacaklarının ödenmemesi üzerine ‘birlikte’ tasarrufun iptali davası
açabileceklerini» belirtmiştir.
İİK’in 277 vd maddelerine göre açılan tasarrufun iptâli davalarında, davalı
üçüncü kişinin «borçlu ile alacaklı arasındaki icra takibinin muvazaalı
olduğunu» ileri sürmesi halinde, mahkemece bu iddianın incelenmesi gerekir.
Çünkü iptâl davasının dinlenebilirlik koşullarından birisi de «tasarrufta
bulunan kişinin ‘borçlu’ durumda olması», başka bir deyişle alacaklının
gerçekten ‘alacaklı’ sıfatını taşımasıdır.133 134
Bu durumda, «davacı-alacaklının alacağın muvazaalı olduğunu» davalıüçüncü
kişinin ispat etmesi gerekir.
IX- İptâl davasının dinlenebilmesi için ayrıca, «davacı-alacaklının
alacağının, dava (iptâl) konusu tasarruftan önce doğmuş olması» gerekli midir?
Başka bir deyişle, davacı-alacaklı, «kendi alacağının doğum tarihinden önce
yapılan tasarrufların iptâlini» isteyemez mi? Bu konunun doktrinde tartışmalı
olduğunu görüyoruz. Gerçekten bir görüşe göre;135 «alacaklının alacağının
doğum tarihi, iptâle konu tasarruftan sonra olsa bile, alacaklının iptâl davası
127 Bknz: 15. HD. 22.1.2001 T. 5903/362
128 Bknz: 15. HD. 7.5.1992 T. 2135/2460; 4.3.1992 T. 869/1042
129 Bknz: 17. HD. 19.2.2009 T. 713/804; 9.2.2009 T: 4454/462; 8.7.2008 T. 848/3817 vb.
130 Bknz: 15. HD. 19.1.2009 T. 3321/16; 15. HD. 2.3.2004 T. 87/1109; 28.3.2002 T. 1005/1456
131 KURU, B. age. C:4, s:3503 - KURU, B. El Kitabı, s:1213 - OLGAÇ, S. agm. s:459 - YILDIRIM,
M.K. age. s:254 - ÖZTEK, S. agm. s:92 vd.
132 Bknz: 17. HD. 4.5.2009 T. 154/2806
133 KURU, B. age, C:4, s:3506 - KURU, B. El Kitabı, s:1213 - PEKCANITEZ, H./ATALAY,
O./ÖZKAN, M.S./ÖZEKES, M. age. s:711 vd. - GÜNEREN, A. age. s:130
134 Bknz: 17. HD. 1.7.2010 T. 2225/6230; 4. HD. 23.6.2010 T. 12256/7616; 17. HD. 5.4.2010 T.
435/3080 vb.
135 KURU, B. İflas ve Konkordato Hukuku, s:277 (Ancak, sayın hocamız daha sonra bu
görüşünden dönerek, aşağıdaki ikinci görüşe katılmıştır) - BERKİN, N. a.g.e. s:499 - ÜSTÜNDAĞ,
S. age. s:285 - ALTAY, S. Türk İflas Hukuku, C:1, 2004, s:675
İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 85 • Sayı: 2 • Yıl: 2011
48
açma hakkı vardır.» Buna karşın diğer bir görüşe göre136 ise, «yasa,
borçlanan bir kişinin malvarlığının, borçlandığı tarih itibariyle alacaklıya karşı
borcu miktarınca muhafazasını ve alacağın güvencesini sağlamak üzere hüküm
düzenlemiştir. Kanun maddelerinin Millet Meclisi Adalet Encümenindeki
müzakereleri sırasında, borçlunun, hiç borçlu olmadığı zamanda yaptığı
tasarrufların iptâlinin doğru olmayacağı belirtilmiştir... Tasarrufun yapıldığı
tarihte bir alacaklı mevcut olmalıdır ki, yasanın koruyucu hükümlerinden
istifade etsin. Nitekim alacaklının, borçlu ile borçlandırıcı işleme girerken, onun
malvarlığını ve edim gücünü incelediğini ve durumunu bilerek onunla hukuki
ilişkide bulunduğunu kabul etmek gerekir. Borçlunun ekonomik gücünü
yeterince incelemeden borçlandırma işleminden önceki zamanda yapılan
tasarruftan kendisi için bir yarar sağlayamaz. Bu suretle, kural olarak,
tasarrufun yapıldığı tarihte alacaklı durumunda olan kişi, iptâl davası açabilir,
diğer bir ifade ile tasarrufun yapıldığı tarihte üçüncü kişi ile hukuki ilişkide
bulunan kişi, borçlu durumda olmalıdır ki, yukarıda sözü edilen tasarruflarının
iptâli mümkün olabilsin...»
Bu konudaki üçüncü bir görüşe göre137 ise; yukarıda özetlenen her iki
görüş de isabetli değildir. Gerçekten,« alacaklının alacağının doğum tarihi,
iptâle konu tasarruftan sonra olsa bile -mutlak olarak- alacaklının iptâl
davası açabileceğini» belirten birinci görüş, İİK mad. 278/I'in açık ifadesine
aykırı düşmektedir. «Tüm iptâl davalarının açılabilmesi için, davacının
alacağının, iptâl konusu tasarruftan önce doğmuş olması gerektiğini» belirten
ikinci görüş ise, sadece bu koşulu açıkca öngören İİK mad. 278 çerçevesinde
açılacak iptâl davaları için isabetli olup, böyle bir koşulu açıkca öngörmeyen
İİK. mad. 279 ve 280 çerçevesinde açılacak iptâl davaları bakımından yasaya
aykırı düşmektedir. Çünkü, İİK mad. 279 ve 280'de böyle bir koşul
öngörülmediği halde, bu maddelerin de uygulanmasında bu koşulu aramak,
borçlunun bilinçli olarak önceden mal kaçırmak amacı ile yaptığı tasarrufları
iptâl kapsamı dışında bırakır. Borçlu önce yaptığı tasarruflarla malvarlığını
kısmen ya da tamamen elden çıkarır, ondan sonra bu durumunu bilmeyen -
ve bilmesi de mümkün olmayan kişilere borçlanır. Bugün, bir kişi ile hukuki
ilişkide bulunacak olan kimsenin, onun malvarlığı hakkında önceden bilgi
sahibi olması, ülkemizde hemen hemen olanaksızdır. Böyle bir soruya, hangi
banka ya da özelresmi kuruluş olumlu yanıt verir? Tapu sicil
müdürlüklerinde hatta pek çok icra dairesinde isme (soyadına) göre tutulmuş
bir fihrist dahi yoktur...
Bu nedenlerle, ancak İİK mad. 278'in kapsamına giren uyuşmazlıklarda,
kanun açıkça öngördüğü için, «davacı-alacaklının alacağının iptâl konusu
tasarruftan önce doğmuş olması» koşulunun aranması, fakat diğer -İİK. mad.
279 ve 280'in kapsamına giren- uyuşmazlıklarda ise, «davacı-alacaklının
136 KOSTAKOĞLU, C. a.g.m. (Ad. D. 1989/6, s:20 vd. - Yasa D. 1989/8, s:1047 vd.) - KURU, B.
age. C:4, s:3419, KURU, B. El Kitabı, s:1199 - MUŞUL, T. age. s:1175 - KARATAŞ, İ./ERTEKİN,
E. age. s:74 - GÜNEREN, A. age. s:1069 - AKŞENER, H.S. Borcun Doğum Anı ve Tasarrufun
İptâli Davaları Yönünden Önemi (Legal Huk. D. Aralık/2008, s:4007)
137 UYAR, T. İcra ve İflas Hukukunda İptâl Davaları 2. Baskı, 1992, s:217
Tasarrufun İptali Davası • Av. Talih UYAR
49
alacağının, iptâl konusu tasarruftan önce ya da sonra doğmuş olmasının
önem taşımaması gerekir...
Kanımızca, birinci görüş «iptâl davalarının amacına» ve «kaynak İsviçre
Kanununun düzenlenmesine» daha uygun düşmektedir. Bizim İcra ve İflas
Kanunumuzun 278. maddesinin birinci fıkrası, İsviçre İcra ve İflas
Kanununun 286. maddesinin birinci fıkrası'ndan hatalı tercüme edilmiş
olması nedeniyle,138 şeklen iki kanun arasında bir fark meydana gelmiştir. Bu
nedenle, İcra ve İflas Kanunumuzun 278/I hükmünü, İsviçre İİK'nun 286/I
hükmü gibi yorumlayıp uygulamak, iptâl davalarının kabul ediliş nedenine ve
amacına daha uygun olacaktır. Sadece kanun maddelerinin yasama
organındaki görüşülmesi sırasında ileri sürülen görüşler, daha sonra, zaman
içerisinde kanun maddelerinin yorumunda "bağlayıcı" olamaz. Kuşkusuz,
kanunun hazırlık çalışmalarında (gerekçe, tasarıların gelişimi, komisyon ve
meclis görüşmeleri) kanunun ruhunun tesbitinde yardımcı olabilir (Tarihi
yorum)...
Bir hüküm yorumlanırken, bu hükmün kanuna konulmasındaki amacın
(ratio legis'in) araştırılması gerekir (gai yorum=amaçsal yorum).
Doktrinde139 bu konuyla ilgili olarak; «amaçsal yorum, yasanın günün
koşullarına ve adalete uygun bir uygulamaya kavuşturulması için yapılır. Bu
yorum yönteminde kuralı koyanın güttüğü değil (sübjektif), bizzat kuralın sahip
olduğu (objektif) amaç araştırılır. Her yazılı metin gibi yasalar da zaman içinde
bunu hazırlayıp yürürlüğe sokan mükelleflerinden ayrı-bağımsız (otonom) bir
karakter kazanırlar. İnsanlar ömürlerini tamamladıklarında tarih sahnesinden
çekilir, buna karşılık insanların yarattığı eser ve kurumlar işlevlerini yerine
getirdikleri sürece baki kalır. Yasa konulurken geçerli olan toplumsal, politik ve
ekonomik koşullar zaman içinde muhakkak değişeceği için, yasa
yorumlanırken sadece yasa koyucunun güttüğü amaç ve hedefler esas
alınmamalıdır... Yorum faaliyeti ile hukuk kuralı anlamlandırılır; kullanılan dil
ve ifade nedeniyle kuralın açık olmayan anlamı açıklığa kavuşturulur; norm
için düşünülebilen birden fazla anlamdan en uygun olanı ortaya konulur...»
denilmiştir.
Bir hükme verilmesi mümkün olan anlamların içinde, "zamanın koşulları
ve gereksinimlerine en uygun olanı" tercih edilmelidir. Yorumla anlamı
saptanan hükmün uygulanması, dürüstlük kuralına aykırı sonuçlar
doğurmamalıdır. Başka bir deyişle; yorumla anlamı tesbit edilen hükmün
uygulanması, dürüstlük kuralı (MK. mad. 2) ile bağdaşmadığı, böyle bir
hükmün uygulanmasını istemenin "hakkın kötüye kullanılması" sayıldığı
hallerde, hakimin söz konusu hükmü uygulamamasını gerekir.140 141
138 Gerçekten, İsviçre İİK.'nun 286/I hükmü «Mutad hediyeler dışında şu ivazsız tasarruflar ve
bağışlar iptâl edilebilir, ki bunlar hacizden veya iflasın açılmasından önceki bir yıl içinde yapılan
tasarruflardır» şeklindedir.
139 FURTUN, İ.H. Vergi Hukukunda Mahkemelerin Hukuk Yaratma - Kanun Boşluğunu Doldurma
Yetkileri, s:124
140 OĞUZMAN, M.K. Medeni Hukuk Dersleri (Giriş-Kaynaklar, Temel Kavramlar), 1994, s: 48 vd.
İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 85 • Sayı: 2 • Yıl: 2011
50
«Kanunun yapıldığı andaki kanun koyucunun iradesinin araştırılması»na
yönelik tarihi yorum yerine bugün - İsviçre'de olduğu gibi - hukukumuzda da
benimsenmiş olan objektif yorum yönetiminde amaç «kanun koyucunun
kanunu yaptığı andaki iradesinin ne olduğu değildir. Gerçi kanun, yapıldığı
andaki kanun koyucunun bir eseri ve o andaki iradesinin bir ürünüdür. Bu
yüzden de kanun koyucu kanunu yaparken o zamanki şartları ve toplumdaki
ihtiyaçları gözönünde tutmuştur. Ne var ki, kanun, yapılmasından ve
yürürlüğe konulmasından sonra kanun koyucunun iradesine bağlı olmaktan
çıkmıştır; bağımsız bir varlık haline dönüşmüştür. Bu yönteme göre, bunun
sonucu olarak, önemli olan kanun koyucunun başta ne istemiş olduğu değil;
fakat hukukun genel kavramlarına göre tekniğin gelişimi ve şimdiki şartlar
gözönünde tutularak ondan çıkarılabilecek anlamdır. Bu özelliği ile objektif
yorum yöntemi, kanunu, yeni ihtiyaçların ve düşüncelerin etkisi altında
kapsamı değişen adeta bir zarf gibi telakki etmektedir. O halde, yorum
yapılırken, kanunun uygulanması anındaki toplum ihtiyaçlarına ve
düzenlenmek isteten yarar veya çıkar uyuşmazlıklarına en uygun gelecek bir
biçimde kanun yorumlanmalıdır. Öyle ki kanun, hukuk düzeninin bütünü
içinde, olabildiğince uyumlu bir biçimde yer alabilmelidir. Bunun için,
zamanla değişen ihtiyaçlar nedeniyle toplumdaki adalet duygusunu sarsaçak
sonuçlar doğurma tehlikesine meydan verecek olan kanun yapıldığı andaki
kanun koyucunun iradesini ve amacını aramak yerine; yorum anında
toplumun içinde bulunduğu şartları ve ihtiyaçları karşılayan kanun
koyucunun bugünkü iradesinin ve amacının ne olduğunu saptamak gerekir.
Objektif yorum yönteminde kanunun hazırlık çalışmalarına verilen değer,
tarihi yorum yönteminde olduğundan daha değişiktir. Gerçekten obkjektif
yorum yöntemine göre yapılacak yorumda, hazırlık malzemeleri, kanunun
anlamının saptanmasında değil; fakat kanunun yapıldığı anda gözönünde
tutulan ve biribiriyle çelişen yarar veya çıkar uyuşmazlıklarının
saptanmasında yol göstericidir...»142
İptâl davalarına ilişkin kararları temyizen incelediği dönemde Yargıtay
13. Hukuk Dairesi143 birinci görüşe yollamada bulunarak, «iptâl davası
açılabilmesi için, alacağın iptâle tâbi tasarruftan önce veya sonra doğmuş
olmasının önemli olmadığını» -mutlak olarak- belirtmişken, iptâl kararlarını
temyizen inceleyen Yargıtay 15. Hukuk Dairesi144 (ile Yargıtay Genel
141 Çeşitli "yorum ilke ve metodları" hakkında ayrıntılı bilgi için bknz: ATAAY, A. Medeni
Hukukun Genel Teorisi, 1980, s: 214 - TEKİNAY, S.S. Medeni Hukuka Giriş Dersleri, 1978, s.: 54
- ÖZSUNAY, E. Medeni Hukuka Giriş, 1986, s: 192 - İMRE, Z. Medeni Hukuka Giriş, 1980, s: 162
AKİPEK, J. Türk Medeni Hukuku, (Başlangıç Hükümleri) 1973, s: 114 - UMAR, B. Hukuk
Başlangıcı, 1977, s: 131 vd. - DÖNMEZER, S./ERMAN, S. Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku (Genel
Kısım), C: I, 1994, s: 190 vd. - EDİS, S. Medeni Hukuka Giriş ve Başlangıç Hükümleri, 1979, s:
190 vd.
142 EDİS, S. age. s: 191 vd.
143 Bknz: 13. HD. 25.6.1979 T. 3011/3730
144 Bknz: 15. HD. 17.7.2007 T: 3604/4931; 10.3.2005 T. 6645/1365; 10.3.2005 T. 6646/1364;
14.12.2004 T. 5965/6501; 23.9.2004 T. 3966/4595; 23.6.2004 T. 367/3525; 24.2.2004 T. 306/960
vb.
Tasarrufun İptali Davası • Av. Talih UYAR
51
Kurulu145) öteden beri ve bugün bu kararları temyizen inceleyen Yargıtay 17.
Hukuk Dairesi146 ile Yargıtay 4. Hukuk Dairesi147 «iptâl davası açılabilmesi
için, davacı-alacaklının alacağının, iptâle konu tasarruftan önce doğmuş olması
gerektiğini» ısrarla belirtmektedir...
Borç, taraflar (davacı-alacaklı ile davalı-borçlu) arasında, bir
taşınır/taşınmaz satışından, kredi sözleşmesinden, senetten vs. doğmuşsa,
borcun doğum tarihi sırasıyla; satışın yapıldığı, kredi sözleşmesinin
düzenlendiği, senedin düzenlendiği tarih sayılır. Ancak, son durumda yani;
alacaklının bir senede (adi ya da kambiyo senedine) dayanarak takipte
bulunmuş olması halinde, kural olarak, «alacağın, senedin düzenlendiği
tarihte doğduğu» kabul edilir. Ancak, alacaklı «senedin daha sonra
düzenlendiğini, alacağın doğduğu asıl temel ilişkinin daha önce olduğunu»
iddia edebilir. Bu durumda, alacaklı bu iddiasını kanıtlarsa, «senedin
düzenlendiği tarih» değil «taraflar arasında temel ilişkinin oluştuğu tarih»
borcun doğum tarihi sayılır…148
Bu vesile ile, burada şu ilginç duruma da değinelim: Davacı-alacaklının
alacağının doğum tarihi ile dava konusu tasarrufun tarihi aynı ise yani,
borçlu «borçlandığı tarihte tasarrufta bulunmuşsa», bu tasarruf hakkında
iptâl davası açılabilecek midir? Kanımızca, bu durumda da «borcun, dava
konusu tasarruftan önce doğduğu» kabul edilerek, bu tasarruf hakkında da
iptâl davası açılabilmelidir...
Yüksek mahkeme «borcun doğum tarihi» ile ilgili olarak;
- «Tasarrufun iptali davalarında ‘borcun, tasarruf tarihinden önce
oluştuğunun (doğduğunun) davacı-alacaklı tarafından kanıtlanması
gerekeceğini»149
- «Davacı tarafından, ‘takip konusu bonolara bağlı borcun, davalı borçlu ile
arasındaki, bonoların tanzim tarihinden önceki hukuki/ticari ilişkiden doğmuş
olduğu’nun ileri sürülmesi halinde, mahkemece davacıya bu konudaki
kanıtlarının sorulup araştırılmadan, bu iddiasını isbat imkanı davacıya
verilmeden davanın sonuçlandırılamayacağını»150
- «İİK'in 277 vd. göre açılan tasarrufun iptâli davalarının dinlenebilmesi için
‘alacağın sebebi olan hukuki ilişkinin, tasarrufun yapıldığı tarihten öncesine
rastlaması’ gerektiğinden ve çek bir ödeme vasıtası olduğundan, çeklerin,
çekdeki alacağın mutlaka keşide tarihinde doğduğunu göstermeyeceğini,
uygulamada çeklerin ‘ileri tarihli’ olarak düzenledikleri sıkça görüldüğünden,
‘icra takibine koyduğu alacağın, çekte yazılı tarihten önce doğduğunu’ iddia
eden davacı-alacaklıya mahkemece süre verilerek, bu konudaki delilleri ibraz
145 Bknz: HGK. 18.2.2004 T. 15-18/82
146 Bknz: 17. HD. 1.7.2010 T. 2225/6230; 28.6.2010 T. 5748/6015; 15.6.2010 T. 4384/5517;
25.1.2010 T. 9373/357 vd.
147 Bknz: 4. HD. 3.5.2010 T. 9111/5243
148 Bu konuda ayrıca bknz: AKŞENER, H.S. agm. s:4007 vd.
149 Bknz: 17. HD. 8.6.2010 T. 2404/5290
150 Bknz. 17. HD. 25.2.2010 T. 10668/1657; 9.2.2010 T. 8856/961; 17.12.2009 T. 6861/8515 vb.
İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 85 • Sayı: 2 • Yıl: 2011
52
ettirilip, tasarrufun borcun doğumundan önce yapıldığının anlaşılması halinde,
davanın reddedilmesi, aksi takdirde ise davanın kabul edilmesi
gerekeceğini»151
- «Davacı-bankanın takip konusu yaptığı kredi alacağının, borçlu ile yapılan
(ilk) kredi sözleşmesinin yapıldığı tarihte doğmuş sayılacağını»152
- «Takip konusu alacağın kaynağı olan vekalet ücretinin yer aldığı mahkeme
ilamının tarihinin, tasarruf tarihinden sonra olması halinde, davanın reddine
karar verilmesi gerekeceğini»153
- «Borcun doğum tarihinin -davacı tarafça- her türlü delille
kanıtlanabileceğini, davacının tüm delilleri toplandıktan, gösterdiği tanıklar
dinlendikten sonra, mahkemece davacıya yemin teklifi hakkının kullandırılması
gerekeceğini»154
- «İptali istenen tasarrufun, borcun doğumundan sonra yapılmış olup
olmadığının saptanması için, temel ilişkinin takip konusu çeklerin keşide
tarihlerinden önce kurulmuş olup olmadığının -gerektiğinde; ticari defterler
üzerinde de bilirkişi incelemesi yaptırılarak- araştırılması gerekeceğini»155
- «Faktoring sözleşmesinden kaynaklanan borcun faktoring sözleşmesinin
imzalandığı tarihte doğmuş sayılacağını»156
- «‘Haksız fiilden kaynaklanan tazminat davası sonucunda verilen kararın
kesinleştiği tarihte’ değil ‘haksız fiilin işlendiği tarihte’ takip konusu borcun
doğmuş sayılacağını»157
- «‘Tapu kaydına şerh verilmeyen satış vaadi sözleşmesinin yapıldığı
tarih’in, tasarruf tarihi olarak kabul edilemeyeceğini (‘tapudaki satış tarihi’nin,
tasarruf tarihi» olarak kabulü gerekeceğini»158
- «Davacı-alacaklının ‘alacağının çeklerin keşide tarihinden önce
doğduğunu’ tanık dinleterek kanıtlayabileceğini»159
- «Mahkeme ilamlarına dayalı alacak davalarında ‘alacağın doğum
tarihi’nin, ‘alacak veya tazminat davasının açıldığı tarih’ olduğunu»160
- «Takip konusu borcun, davacı banka ile borçlu arasındaki kredi kartı
üyelik sözleşmesinin imzalandığı tarihte doğmuş sayılacağını; edimler arasında
fahiş farkın bulunduğu hallerde, davalı üçüncü kişinin iyiniyet iddiasının
dinlenmeyeceğini»161
151 Bknz: 17. HD. 16.2.2010 T. 10122/1205; 2.2.2010 T. 8720/701; 12.11.2009 T. 3251/7487 vb.
152 Bknz: 17. HD. 9.2.2010 T. 8716/957; 19.1.2010 T. 6359/94; 10.12.2009 T. 6610/8208 vb.
153 Bknz: 17. HD. 28.12.2009 T. 5759/8976
154 Bknz: 17. HD. 12.11.2009 T. 5996/7494
155 Bknz: 17. HD. 14.9.2009 T: 5267/5321
156 Bknz: 17. HD. 18.5.2009 T. 4080/3304
157 Bknz: 17. HD. 7.5.2009 T. 2710/2908
158 Bknz: 17. HD. 22.4.2009 T. 307/2610
159 Bknz: 17. HD. 19.2.2009 T. 139/807
160 Bknz: 17. HD. 5.2.2009 T. 3857/415
161 Bknz: 17. HD. 26.1.2009 T. 214/174
Tasarrufun İptali Davası • Av. Talih UYAR
53
- «Tazminat davasından kaynaklanan alacağın, davanın açıldığı tarihte
doğmuş olduğu kabul edilerek, bu tarih ile tasarruf tarihinin karşılaştırılması
gerekeceğini»162
- «Bankaya borçlu olanlar açısından borç ‘kredi sözleşmesinin düzenlendiği
anda’ doğmuş olduğundan, ‘borcun hesabın kat edildiği tarihte doğduğu’
gerekçesiyle, açılan tasarrufun iptali davasının reddine karar
verilemeyeceğini»163
- «Davacı-alacaklının alacağının doğum tarihinin ‘alacak davasını açtığı
tarih’ olarak kabul edilmesi gerekeceğini»164
- «İptâli istenen tasarrufun tarihinin, borcun doğum tarihi olan ortak murisin
ölüm tarihinden önce olması halinde, açılan iptâl davasının ‘ön şart
yokluğundan reddine’ karar verilmesi gerekeceğini»165
- «Davacı-işçinin ‘kıdem tazminatı’, ‘ihbar tazminatı’ ve ‘sosyal hakları’nın,
işveren tarafından işine son verildiği tarihte doğmuş sayılacağını (yoksa; bu
alacakların mahkemece karara bağlandığı tarihte doğmuş sayılmayacağını)»166
- «Tasarrufun iptâli davasının dinlenebilmesi için, takip dayanağı emre
muharrer senetlere esas (neden) olan borç ilişkisinin, ‘tasarruftan önce var
olduğu’nun, alacaklı tarafından kanıtlanması gerekeceğini»167
- «Kural olarak bonoya bağlı alacağın, bononun düzenlendiği tarihte
doğmuş olacağını»168
- «Davacı-alacaklının çekden kaynaklanan alacağının, çekin üzerinde yazılı
olan ‘keşide tarihi’nde değil, çekin bu tarihten önce bankaya/takas odasına
ibraz edildiği tarihte doğmuş sayılacağını»169
- «Borçlu tarafından -dava konusu taşınmazın- kızına, önce ‘çıplak
mülkiyeti’nin sonra da ‘intifa hakkı’nın devredilmiş olması ve borçlanma
işleminin çıplak mülkiyetin devrinden sonra yapılmış olması halinde, sadece
intifa hakkının devrine ilişkin tasarrufun iptâline karar verilmesi
gerekeceğini»170
- «İİK'in 277 vd.na göre açılan tasarrufun iptâli davalarında ‘iptâl kararı’
verilmesi için, borcun doğum tarihinin, iptâle konu tasarruftan önce olması
gerektiğinden, takip konusu senedin (bononun) borcun doğduğu anda
düzenlenmiş olması halinde, ‘borcun doğduğu tarihin senedin düzenlenmesi
tarihi’ olarak kabulü gerekeceğini, fakat davacı alacaklarının ‘temel borç
ilişkisinin (borcun gerçek doğum tarihinin) senedin düzenlenme tarihinden önce
162 Bknz: 17. HD. 20.1.2009 T. 2849/87
163 Bknz: 17. HD. 19.1.2009 T. 3224/10
164 Bknz: 17. HD. 23.12.2008 T. 2341/5720
165 Bknz: 17. HD. 31.10.2008 T. 4018/5011
166 Bknz: 17. HD. 10.7.2008 T. 2790/3912; 15. HD. 21.10.1993 T. 2949/4135
167 Bknz: 17. HD. 16.6.2008 T. 1811/3266; 19.7.2007 T. 3875/2555; 26.6.2007 T. 1080/2216
168 Bknz: 17. HD. 8.5.2008 T. 371/2420; 10.3.2008 T. 4366/1138
169 Bknz: 17. HD. 6.5.2008 T. 865/2397; 24.5.2007 T. 1737/1785; 15. HD. 14.1.2002 T. 5714/30
170 Bknz: 17. HD. 1.5.2008 T. 215/2287
İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 85 • Sayı: 2 • Yıl: 2011
54
olduğunu’ ileri sürmesi halinde, bu hususu kanıtlaması için imkan tanınması ve
ulaşılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceğini»171
- «Takip konusu borcun, trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi
tazminata ilişkin olması halinde borcun ‘takip tarihi’nde ya da ‘aciz vesikasının
düzenlendiği tarih’de değil, ‘haksız fiilin meydana geldiği tarih’te doğmuş
sayılacağını»172
- «Daha önce ‘borcun tasarruftan önceki hukuki ilişkiden doğduğunu’ ileri
sürebilme imkanı kendisine verilmemiş olan davacının, bu durumu ilk kez
temyiz dilekçesinde ileri sürmüş olması halinde, mahkemece verilmiş olan
‘davanın reddine’ ilişkin kararın bozularak ‘tarafların, senedin tanzim
tarihinden, önceki tarihlerde herhangi bir hukuki ilişkiye girip girmedikleri’nin
araştırılması gerekeceğini»173
- «‘Davacının alacağının daha önce doğup, senedin sonradan düzenlendiği’
yolunda ne dava dilekçesinde ve ne de yargılama sırasında herhangi bir
açıklama (iddia) bulunmaması halinde, mahkemece ‘borcun doğum tarihinin
tasarruf tarihinden sonra olması’ nedeniyle ‘davanın reddine’ karar
verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığını»174
- «Muvazaa iddiasına dayalı tasarrufun iptali istemiyle açılmış olan
davalarda, davacının zararının (dolayısı ile alacak hakkının) ‘desteğin ölüm
gününde’ doğmuş sayılacağını»175
- «‘Tapu kaydına şerh verilmeyen satış vaadi sözleşmesinin yapıldığı
tarih’in ‘tasarruf tarihi’ olarak kabul edilemeyeceğini» (Mahkemece, bu satış
vaadi sözleşmesine dayalı olarak verilecek tesçil kararının kesinleştiği tarihin
‘tasarrufun tarihi’ sayılacağını)»176
- «Bir vakfın tesçiliyle birlikte, vakfedilen malların mülkiyeti vakfa
geçeceğinden, tasarrufun iptâline konu olan taşınmaz, borcun doğumundan
(kredi sözleşmesinin imzalanmasından) sonra davalı vakfa geçirildiğinden,
mahkemece ‘vakfa yapılan devir işleminin iptâline’ karar verilmesi
gerekeceğini»177
- «Çeklerin bankaya ibraz tarihinden önce yapılan tasarrufların -çeklerin
düzenlenmesine neden olan temel ilişkinin daha önce olduğu alacaklı
tarafından kanıtlanmış olmadıkça- iptâlinin istenemeyeceğini»178
- «Boşanma davasının açılmasından önce yapılan tasarruf hakkında,
boşanma davasından doğan alacak için iptâl davası açılamayacağını»179
171 Bknz: 17. HD. 21.2.2008 T. 5184/770; HGK. 18.2.2004 T. 15-18/82; 15. HD. 29.1.2003 T.
6349/449; 16.5.2002 T. 2052/2586 vb.
172 Bknz: 17. HD. 30.10.2007 T. 4395/3299
173 Bknz: 17. HD. 25.9.2007 T. 3195/2774
174 Bknz: 17. HD. 12.7.2007 T. 3031/2475
175 Bknz: HGK. 4.7.2007 T: 4-450/449
176 Bknz: 17. HD. 6.12.2005 T. 522/6606
177 Bknz: HGK. 16.3.2005 T. 15-37/139
178 Bknz: 15. HD. 23.10.2004 T. 3310/5282
179 Bknz: 15. HD. 18.10.2004 T. 2479/5191
Tasarrufun İptali Davası • Av. Talih UYAR
55
- «‘Borcun doğum tarihinin, tasarruf tarihinden önce olduğu’nun
kanıtlanamaması halinde mahkemece, tasarrufun iptâli davasının ‘dinlenme
koşulunun yokluğu’ nedeniyle reddedilmesi gerekeceğini»180
- «Davacı-alacaklının talep ettiği alacağın, davacının açtığı ilk boşanma
davasının açıldığı tarihte doğmuş sayılacağını»181
- «Dava konusu tasarrufun, takip dayanağı faturalardan kaynaklanan
alacak için başlatılmış icra takibinden önce yapılmış olması halinde,
mahkemece taraflar arasındaki ilişkinin faturaların düzenlenmesinden evvel
var olup olmadığı üzerinde durularak, borcun tasarruftan önce doğup
doğmadığının özellikle tacir olan tarafların ticari defterleri incelenerek açıklığa
kavuşturulması gerekeceğini»182
- «Bonoda ‘tanzim tarihi’nin, gerçek ‘tanzim tarihi’ olması zorunlu olmayıp
‘tedavüle çıkarılma tarihi’nin de ‘tanzim tarihi’ olarak bonoya yazılması
mümkün ise de, bononun üzerindeki damga pulunun 2000 yılında tedavüle
çıkmış olması halinde, bono üzerinde yazılı olan 1997 tarihinin, alacağın
doğum tarihi olarak kabul edilemeyeceğini»183
- «İcra dosyasındaki alacağın, davacı-alacaklının alacağının doğum
tarihinden önce başka bir (üçüncü) kişiye temlik edilmiş olması halinde, temlik
işleminin iptâline karar verilemeyeceğini»184
- «Mahkemece, ‘taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin düzenlendiği tarihin,
borcun doğumundan önce olduğu’ kabul edilerek, tasarrufun iptâli davasının
reddine karar verilmiş ise de, tapuda taşınmazın devir işlemi, borcun
doğumundan sonra olduğundan ve taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin tapuya
alıcı adına şerh verilmesi halinde, sözleşmeden doğan hak güçlendirilerek daha
sonraki hak sahiplerine karşı ileri sürülebilecek duruma geleceğinden,
mahkemece satış vaadi sözleşmesinin tapuya şerh edildiği tarihin
araştırılarak, bu tarihin borcun doğumundan önce olması halinde davanın
reddine, sonra ise davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceğini»185
- «İcra takip tarihinin, «borcun doğum tarihi» olarak kabul
edilemeyeceğini»186
- «Alacaklının ‘malen’ kaydını taşıyan bonoya dayanarak iptâl davası
açmış olması ve ‘tasarruf’ ile ‘borcun doğum tarihi’nin birbirine yakın olması
halinde, mahkemece borcun gerçek doğum tarihinin araştırılması
gerekeceğini»187
- «Borçlu tarafından karısına yapılan satış işleminin, daha sonra boşanmış
olsalar bile -boşanma; borcun doğumundan sonra gerçekleştiği için- iptâline
180 Bknz: 15. HD. 13.10.2004 T. 2178/5077
181 Bknz: 15. HD. 22.1.2004 T. 6492/34
182 Bknz: 15. HD. 14.10.2003 T. 4002/4750
183 Bknz: 15. HD. 10.6.2003 T. 587/3094
184 Bknz: 15. HD. 23.9.2002 T. 2908/4069
185 Bknz: 15. HD. 8.1.2001 T. 5713/9
186 Bknz: 15. HD. 4.7.2000 T. 3016/3499; 19.2.1997 T. 6021/883
187 Bknz: 15. HD. 18.4.2000 T. 1539/1882; 3.4.1996 T. 1763/1890
İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 85 • Sayı: 2 • Yıl: 2011
56
karar verilmesi gerekeceğini»188
- «Senedin düzenlenmesine esas olan temel borç ilişkisi hangi tarihte
doğmuş ise, borcun o tarihte doğmuş sayılacağını (bu durumda, senedin
düzenlenme tarihinin, ‘borcun doğum tarihi’ sayılamayacağını)»189
- «Elindeki ‘bonoya’ dayanarak ‘alacaklı sıfatıyla’ iptâl davası açan
alacaklının alacağının -kural olarak- bononun düzenlenme tarihinde doğmuş
sayılacağını»190
- «İİK. 278 gereğince ancak alacağın doğumundan sonra yapılan
tasarrufların iptâl edilebileceğini»191
- «Davacı-alacaklının, davalı-borçlu hakkında açtığı ‘itirazın iptâli
davası’nın, iptâl davasına konu olan tasarrufun yapıldığı tarihten sonra
kesinleşmesinin ‘davacının alacağının tasarruftan sonra doğduğu’ sonucunu
doğurmayacağını»192
- «Harç vermek suretiyle müdahil olan kişinin alacağının, tasarruftan sonra
doğduğunun anlaşılması halinde, ‘müdahil yönünden de, davanın reddine’
karar verilmesi gerekeceğini»193
belirtmiştir.
X- İptâl davası açma hakkı, kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardan değildir. Bu
hak, miras, devir (temlik)194 ya da yasal halefiyet yolu ile sonradan aciz
belgesine sahip olan kimseye de geçer.195
b) İflas yolu ile takiplerde «davacı»:
İptâl davası, iflas idaresi tarafından -aciz belgesi sunulmadan- açılır (İİK.
mad. 187, 226, 277/2).196
Ancak, iflas idaresi, bu davayı açmak istemezse, iptâl davası, kendisine -
İİK. mad. 245 uyarınca- «dava hakkı devir olunan alacaklı» tarafından açılır.197
Haciz sahibi alacaklı tarafından açılmış olan iptâl davası devam ederken -
yargılama sırasında- borçlunun iflas ettiğinin anlaşılması halinde, davaya
iflas idaresince devam edilir (İİK. mad. 187, 194).198
İflas kapandıktan sonra ise, iptâl davasını açma hakkı, iflâs idaresine
aittir (İİK. mad. 255). Elinde «aciz belgesi» bulunan -yani ‘iflâs açığı belgesi’ne
188 Bknz: 15. HD. 20.5.1997 T. 2374/2631
189 Bknz: 15. HD. 15.4.1997 T. 1170/2110
190 Bknz: 15. HD. 15.10.1996 T. 5526/5278; 23.1.1992 T. 6156/148; 19.9.1991 T. 3334/4236
191 Bknz: 15. HD. 24.1.1996 T. 7253/326; 31.5.1994 T. 1744/3418; 12.5.1994 T. 495/3097
192 Bknz: 15. HD. 8.7.1992 T. 2515/725
193 Bknz: 15. HD. 11.3.1992 T. 5349/1202
194 Bknz: 17. HD. 18.6.2009 T. 4709/4384
195 ATF III 172; jdT 1930 II 67 (Naklen; BRAND, E. «Çev. ARAS, F.A.»
196 Bknz: 15. HD. 17.5.2000 T. 2092/2426; 16.12.1993 T. 4391/5388; 13. HD. 3.4.1978 T.
645/1474
197 Bknz: 17. HD. 8.6.2010 T. 2341/5297; 3.6.2010 T. 3693/5106; 11.11.2008 T. 2109/5231; 15.
HD. 26.2.2007 T. 242/1157; 30.4.2001 T. 142/2269; 22.1.2001 T. 3536/358
198 Bknz: 15. HD. 22.1.2001 T. 3536/358
Tasarrufun İptali Davası • Av. Talih UYAR
57
dayanan- alacaklı sadece bu aciz belgesine dayanarak -haciz yolu ile takipten
farklı olarak- iptâl davası açamaz. Bunun için, alacaklıya bu dava hakkının
İİK. mad. 255/III, 245 uyarınca devredilmiş olması gerekir.
Buna karşın, bir iflâs alacaklısı, başkasının sıra cetveline kabul edilen
alacağına, bu alacağı doğuran tasarrufun İİK. mad. 278-280'e göre «iptâle tâbi
olduğu» gerekçesiyle itiraz etmek istiyorsa (İİK. mad. 235/II), bu halde, İİK.
mad. 245'e göre kendisine yetki verilmemiş olsa bile, alacaklı «sıra cetveline
itiraz davası» adı altında, ayrıca iptâl davası açabilir.199
«Terekenin iflâs hükümlerine göre tasfiyesi»nde kimin tasarrufun iptâli
davası açabileceği konusunda kanunda bir açıklık bulunmamaktadır.
Doktrinde bu durumda «tasarrufun iptâli davası açma hakkının iflâs idaresi
görevini yapan tasfiye memuruna ait olduğu» ifade edilmiştir…200
c) 6183 sayılı Kanuna göre açılan tasarrufun iptâli davalarında
s «davacı»:
6183 Sayılı Kanun uyarınca, kamu alacağından dolayı, kimlerin «iptâl
davası» açabileceği adı geçen kanunda -İİK. mad. 277'e benzer bir şekildegösterilmediği
halde, kime karşı bu davaların açılabileceği, kanunun 25.
maddesinde201 -İİK. mad. 282'ye paralel şekilde- düzenlenmiştir.
6183 sayılı Kanunda, kamu alacağından dolayı iptâl davasını kimlerin
açabileceği açıkca düzenlenmemişse de, gerek doktrinde202 ve gerekse
Yargıtay içtihatlarında, bu davaların, «vergi, resim, harç, ceza
koğuşturmalarına ait yargılama giderleri, vergi cezası, para cezası ile bunların
gecikme zammı ve faiz gibi eklentileri ve kamu hizmetlerinin yerine
getirilmesinden doğan alacaklar ile bunların takip masrafları» (6183 sayılı K.
mad. 1) olarak nitelenen kamu alacaklarını, borçlularından tahsil edememiş
olan;
aa) Devlet,
bb) İl özel idareleri,
cc) Belediyeler,
dd) Çeşitli yasalarda nitelikleri belirtilen alacakların tahsili için kendisine
takip yetkisi tanınan kurum ve kuruluşlar,
tarafından açılır…203
199 KURU, B. a.g.e. C:4, s:3521 - KURU, B. El Kitabı, s:1215
200 DEYNEKLİ, A. Terekenin İflâs Hükümlerine Göre Tasfiyesinde Tasarrufun İptâli Davasını Kim
Açabilir? (Prof. Dr. Bilge Öztan Armağanı, 2008, s:302)
201 MADDE: 25 - «İptâl, borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendisine
ödeme yapılan kimselerle, bunların mirasçılarına ve suiniyet sahibi diğer üçüncü şahıslara karşı
istenir.»
202 KOSTAKOĞLU, C. 6183 sayılı Kanuna göre Amme Alacaklarının Tahsili Yönünden İptâl
Davası (Yarg. D. 1991/1-2, s:10 vd.; Yasa D. 1990/9, s:1233 vd.) - ŞİMŞEK, E. Amme
Alacaklarının Tahsili Usulü Kanun Şerhi, 1990, s:196
203 Ayrıntılı bilgi için bknz: ASKAN, F. 6183 sayılı A.A.T.U.H.K. Uyarınca Kamu İcra Hukukunda
Tasarruf İptâl Davaları, 2007, s:97 vd. - TOKTAŞ, M. Kamu Alacağının Korunmasında
İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 85 • Sayı: 2 • Yıl: 2011
58
Uygulamada, Vergi Dairesi Müdürlüğü, Maliye ve Gümrük Bakanlığı,
Maliye ve Gümrük Bakanlığı adına Vergi Dairesi Müdürlüğü, Vergi Dairesi
Müdürlüğüne izafetle Maliye Hazine, Maliye Hazinesini temsilen Mal
Müdürlüğü vb. tarafından iptâl davalarının açıldığı görülmektedir...
Belirtilen ve kısaca «kamu idareleri» diye isimlendirebileceğimiz kurum ve
kuruluşların iptâl davası açabilmeleri için;
1- Borçlu hakkında doğmuş olan kamu alacağının davadan önce veya dava
sırasında kesinleşmiş204 ve ödeme tarihi geçmiş (muaccel olmuş) bulunmalıdır.
Kamu alacağı, borçlusuna tebliğ edilip onun tarafından süresinde itiraz
olunmaması veya yaptığı itirazın vergi mahkemesince reddedilmesi ile
kesinleşir.
Yüksek mahkeme205 «kamu alacağının en geç yargılama sırasında ve
hükümden önce kesinleşmiş olmasını» açılmış olan tasarrufun iptâli davasının
görülmesi için yeterli saymıştır. Başka bir deyişle, «kamu alacağının dava
açılmadan önce kesinleşmiş olması» gerekmemekte ve açılmış olan tasarrufun
iptâli davasının reddine neden olmamaktadır...
Ayrıca önemi nedeniyle belirtelim ki, ihtiyaten tahukkuk ettirilen ve
hakkında ihtiyati haciz kararı verilip uygulanan kamu alacakları için -
kesinleşip, ödeme günü gelmemiş olduğu için- iptâl davası açılamaz.206
2- Kesinleşen kamu alacağı için, icra takibi yapılmış olmalı ve icra takibi
de -süresinde itiraz edilmemesi yahut itirazın kaldırılması suretiylekesinleşmiş
olmalıdır.
3- Borçlu; a) Süresi içinde veya hapsen tazyikine rağmen «mal beyanında»
bulunmamış olmalıdır veya b) «Malı bulunmadığını» bildirmiş olmalıdır yahut
c) «Beyan ettiği malların borcunu ödemeye yetmeyeceği» anlaşılmış olmalıdır
(mad. 27; 29).
Belirtilen bu durumlar, «borçlunun ödeme güçsüzlüğü içinde bulunduğuna»
karine sayılmıştır.
Bu konu ile ilgili olarak uygulamada önem taşıyan şu hususa da
değinelim; kamu idaresinin, iptâl davası açabilmesi için -İİK.'na göre açılan
iptâl davalarında olduğu gibi- aciz belgesi alıp, bunu mahkemeye sunması
zorunlu mudur? Bu konunun doktrinde, tartışmalı olduğunu görüyoruz.
Gerçekten, bir görüşe göre,207 Devlete (kamu idarelerine), özel kişilerden
Tasarrufun İptâli Davaları, 2009, s:126 vd.
204 Bknz: 17. HD. 28.12.2009 T. 8452/9007; 12.10.2009 T. 4029/6211; 12.10.2009 T. 4216/6215 -
17. HD. 7.4.2009 T. 5331/2168 - 17. HD. 5.3.2009 T. 217/1116 - 17. HD. 8.10.2007 T: 3122/2999;
25.9.2007 T. 3274/2799; 25.9.2007 T. 3237/2798 vb. - 15. HD. 16.1.1995 T. 6377/76 - 15. HD.
9.11.1994 T. 5324/6642
205 Bknz: 17. HD. 7.4.2009 T. 5331/2168 - 17. HD. 5.3.2009 T. 217/1116 vb.
206 KOSTAKOĞLU, C. a.g.m. (Yarg. D.1991/1-12, s:12; Yasa D. 1990/9, s:1235) - ŞİMŞEK, E.
a.g.e. s: 189 - GERÇEK, A. Kamu Alacaklarının Takip ve Tahsil Hukuku, 2010, s:167 - ÜNLÜ, C.
Amme Alacakları Tahsil Usulü Hakkında Kanun, 1995, s:256 - ASKAN, F. age. s:87
207 ŞİMŞEK, E. a.g.e. s: 191 vd.
Tasarrufun İptali Davası • Av. Talih UYAR
59
farklı bir ayrıcalık tanınamaz. 6183 sayılı 24 ve onu izleyen maddelerine göre
iptâl davası açılabilmesi için, tahsil dairesinin tüm yasa yollarını
uygulamasına rağmen, alacağını alamadığını öncelikle kanıtlaması zorunlu ve
gerekli sayılmalıdır. İdare, borçlunun bu durumunu «aciz fişi» ile (6183 s. K.
mad. 75) veya borçlunun haczi mümkün başka malı olmadığını belirten «haciz
tutanağı» ile kanıtlayabilir. Ancak, 6183 sayılı Kanunun 27 ve 29/I.
maddesindeki durumlar, borçlunun ödeme güçsüzlüğü içinde bulunduğuna
karine sayıldığından, bu durumda alacaklı kamu idaresinin ayrıca aciz
belgesi sunmasına gerek kalmaz... Katıldığımız diğer bir görüşe göre208 ise,
iptâl davasının görülebilmesi için, alacaklı kamu idaresinin ayrıca kesin ya da
geçici aciz belgesi alıp, bunu mahkemeye sunmasına gerek yoktur. Yakın
zamana -Şubat/2007- kadar tasarrufun iptâli davaları hakkında
mahkemelerce verilen kararları temyizen inceleyen Yargıtay 15. Hukuk
Dairesi209 ve bugün aynı kararları temyizen inceleyen Yargıtay 17. Hukuk
Dairesi210 içtihatlarında, ikinci görüşü benimseyerek «kamu alacağından
dolayı idarenin borçlu hakkında aciz belgesi almadan iptâl davası
açabileceğini» belirtmiştir...
Tasarrufun iptali davasında «tasarruf tarihi itibariyle» doğmuş olan vergi
borcunun miktarı (borç aslı+fer'ileri) saptanır…211
Alacaklı kamu idaresinin, iptâl davası açabilmesi için, kamu alacağının,
iptâl konusu tasarruftan önce doğmuş olması zorunlu mudur? Ya da başka bir
deyişle, alacaklı kamu idaresi, borçlunun iptâl (dava) konusu tasarrufundan
sonra doğan alacağı için, borçlunun daha önce yaptığı tasarrufların iptâlini
isteyebilir mi? Bir görüşe göre212, davacı kamu idaresinin alacağı, borçlunun
iptâl (dava) konusu tasarrufundan önce doğmuş olmalıdır. Eğer, tasarrufun
yapıldığı tarihte, vergiyi doğuran olay henüz ortaya çıkmamışsa, süre ne
olursa olsun, işlemin iptâli dava edilemez. Çünkü, üçüncü kişi, borçlunun
malvarlığını görerek ve vergiyle (kamu borcuyla) bir ilgisi olmadığını
düşünerek, onunla işlemde bulunmuştur. Özel hukukta da durum aynıdır.
Aksi halde, kişiler arasındaki güvensizlik, hukuksal ilişkilerde de
duraksamalar yaratılır... Buna karşın, katıldığımız diğer bir görüşe göre213,
Hükümet Gerekçesinde de ifade edildiği gibi, ileride doğacak kamu borçlarını
ödeyemeyecek derecede malvarlığını önceden azaltan kişinin, yaptığı bu
tasarrufların kamu idaresine karşı geçersiz sayılması, kamu yararı yönünden
gerekli görülmüştür. Kanun tasarının TBMM'de görüşülmesi sırasında bu
konu tartışılmış ve «kamu alacağını doğuran olayın doğumundan önce yapılan
tasarrufların maddenin kapsamı dışında bırakılması»na ilişkin teklif (öneri)
208 KOSTAKOĞLU, C. a.g.m. (Yarg. D.1991/1-2, s:10; Yasa D.1990/9, s:1233)-ÖZMEN, İ. 6183
sayılı Kanundan Kaynaklanan Tasarrufun İptali Davaları (Tür. Not. Bir. Huk. D. Mayıs/2009, s:
144, s: 53 vd.) - GERÇEK, A. age. s:168 - ASKAN, F. age. s:90
209 Bknz: 15. HD. 24.6.2003 T. 1643/3472; 8.12.1997 T. 4752/5269
210 Bknz: 17. HD. 14.9.2009 T. 6724/5326; 25.12.2008 T. 3555/5754; 6.5.2008 T. 864/2398;
7.2.2008 T. 5281/458
211 Bknz: 17. HD. 17.6.2010 T. 2805/5638; 24.2.2009 T. 4557/871
212 ŞİMŞEK, E. a.g.e. s:190
213 KOSTAKOĞLU, C. a.g.m. (Yarg. D.1991/1-2), s:14, Yasa D.1990/9, s:1237)
İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 85 • Sayı: 2 • Yıl: 2011
60
reddedilmiş ve kanun bugünkü şekliyle kabul edilmiştir. Bütün bu
nedenlerle, 6183 sayılı Kanuna göre yapılan icra takiplerine dayalı iptâl
davalarında, «alacağın tasarrufun yapıldığı tarihten önce veya sonra doğması»
önem taşımaz.
Yüksek mahkeme214 de, bu konudaki içtihatlarında birinci görüşe
katılmıştır...
Kamu alacağından dolayı iflasın açılmasından sonra -borçlunun, iflastan
önceki dönemde alacaklılarından mal kaçırmak amacı ile yaptığı bağışlama ve
hileli tasarrufların iptâli için- iptâl davası, «iflas idaresi» veya -onun masa
adına dava açılmasında yarar görmediği durumlarda- «kendisine dava açma
hakkını devrettiği kamu idaresi» tarafından açılır…215
B- DAVALI:
Tasarrufun iptâli davasının kimler aleyhine (kimlere karşı) açılabileceği
başka bir deyişle bu davalarda kimlerin davalı olabileceği İİK. mad. 282∗ de
düzenlenmiştir...
I- 538 sayılı Kanun ile -1965 yılında- yapılan değişiklik sonunda, iptâl
davalarında borçlunun da «davalı» olarak gösterilmesi ilkesi kabul edilmiştir.
Daha önce, böyle bir zorunluk olmadığı halde uygulamada «borçlunun da
davalı olarak gösterilmesi gerektiğine» Yargıtay kararlarında216 işaret edilmiş
olduğu gibi, doktrinde de bu görüşü savunan yazarlar217 vardı...
538 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle, bu konudaki duraksamalara son
verilmiş ve borçlunun da -diğer davalılarla birlikte- davalı olacağı kabul
edilmiştir.218 219
II- a) Haciz yolu ile takipte açılan iptâl davalarında, aşağıdaki
kimselerin davalı olarak gösterilmesi gerekir:
aa) «Asıl borçlu» ve «iptâl konusu tasarruftan yararlanan üçüncü kişi»
(yani; «borçlu» ve «borçlu ile iptâl konusu işlemi yapan veya kendisine borçlu
tarafından bir ödemede bulunulan kimse») (İİK. mad. 282, c:1).220
214 Bknz: 17. HD. 28.12.2009 T. 8452/9007; 12.10.2009 T. 4029/6211; 12.10.2009 T. 4216/6215
215 Bknz: 15. HD. 17.1.1995 T. 6538/115
İptâl davasında davalı
MADDE: 282 -« İcra ve İflas Kanunun 11. babındaki iptâl davaları borçlu ve borçlu ile hukuki
muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların
mirasçıları aleyhine açılır. Bunlardan başka, kötüniyet sahibi üçünü şahıslar aleyhine de iptal
davası açılabilir. İptal davası iyi niyeti üçüncü şahısların haklarını ihlal etmez.»
216 4. HD. 17.1.1953 T. E:27, K:150 (TİK. 1953, C:1, s:438) - 5. HD. 30.12.1952 T. E:4000, K:4694
(TİK. 1952, C:II, s:1353) - 4. HD. 29.4.1952 T. E:2690, K:2294 (TİK. 1952, C:1, s:442)
217 BELGESAY, M.R. İcra ve İflas Hukuku (Sentetik Bölüm), C:2, s:170 - ARAR, K. İcra ve İflas
Hükümleri, C:2, 1944, s:241
218 GÜRDOĞAN, B. İptâl Davaları (İcra ve İflâs Kanunu Değişiklik Tasarısı Hakkında Seminer,
1965) s:163
219 Bu düzenlemenin eleştirisi için bknz: UMAR, B. a.g.e. s:48, dipn.1
220 Bknz: 17. HD. 26.6.2010 T. 5795/6385; 17.6.2010 T. 4967/5636; 7.6.2010 T. 4656/5233 - 17.
HD. 29.12.2009 T. 8677/9126; 15.12.2009 T. 6557/8458; 22.10.2009 T: 5393/6636 vb.
Tasarrufun İptali Davası • Av. Talih UYAR
61
Burada, «iptâl konusu tasarruftan yararlanan üçüncü kişi»nin yani
«borçlu ile işlemde bulunmuş olan üçüncü kişi»nin aleyhine iptâl kararı
verilebilmesi için; İİK. mad. 278'e dayanılan durumlarda davalı - üçüncü
kişinin kötüniyetli olması gerekmediği halde, İİK. mad. 279'a dayanılan
durumlarda «lehine tasarrufta bulunulan davalı üçüncü kişinin borçlunun
durumunu bilmesi» (İİK. mad. 279/II) gerektiği gibi, İİK. mad. 280'e göre açılan
iptâl davalarında da «davalı üçüncü kişinin borçlunun durumunu ve zarar
verme kasdını bilmesi ya da bilmesini gerektiren açık emarelerin bulunması»
(İİK. mad. 280/I) gerekir...
Hemen belirtelim ki; «borçluya ait taşınmazı vekaleten başkasına satan
kişi (vekil)», açılan iptâl davasında «davalı» olarak gösterilemez…221
bb) Asıl borçlu ve iptâl konusu tasarruftan faydalanan kimsenin
«mirasçıları»222. Açılan iptal davalarında, «mirasçılar»ın, iptâl davasında
«davalı» olarak yer alabilmesi için, kendilerinin kötüniyetli bulunmaları
gerekmez. Ancak, üçüncü kişinin bilgisinin arandığı durumlarda (İİK. mad.
279, 280), bu bilgi mirasçılar bakımından değil, miras bırakan bakımından
aranmalıdır.223
Yüksek mahkeme, «mirasçıların, iptâl davalarında ‘davalı’ olarak
gösterilmeleri» konusu ile ilgili olarak;
- «Borçlunun mirasçısı olan davalıların, dava açılmadan önce mirası
reddetmiş olmaları halinde, açılmış olan iptâl davasının ‘husumet nedeniyle’
reddedilmesi gerekeceğini»,224
- «Tasarrufun iptâli davası devam ederken, davalı-borçlunun (borçluların)
ölüp, mirasçılarının da mirası reddetmesi halinde, durumun sulh mahkemesine
bildirilerek, mirasın iflâs kurallarına göre tasfiyesinin sağlanması ve
mahkemece mirası reddeden mirasçılar için bir temsilcisi atanarak, onun
huzurunda davaya devam edilmesi gerekeceğini»225
belirtmiştir.
Devlet, MK. mad. 501 gereğince mirasçı olursa, iptâl davası onun aleyhine
de açılır.226 Örneğin; borçlunun iptâl konusu tasarrufu yaptıktan sonra
ölmesi ve mirasçılarının da mirası reddetmesi halinde, iptâl davasının, «borçlu
ile işlemde bulunan üçüncü kişi» (alıcı) ile Hazine aleyhine açılması gerekir.227
cc) «Asıl borçlu» ve «kötüniyetli dördüncü kişi»ler (İİK. mad. 282,
c:2).228 Buradaki «dördüncü kişi»lerden maksat; «lehine borçlu tarafından
221 Bknz: 15. HD. 4.5.1992 T. 1042/2331; 26.6.1989 T. 1614/3044
222 Bknz: 17.HD. 29.12.2009 T. 8677/9126; 15.12.2009 T. 6557/8458; 22.10.2009 T. 5393/6636;
30.6.2009 T. 3279/4758 - 15. HD. 12.6.2006 T. 1509/3470; 24.12.2003 T. 6382/6240; 22.10.2003
T. 4033/4936 vb.
223 GÜRDOĞAN, B. İflâs Hukuku Dersleri, 1966, s:241
224 Bknz: 15. HD. 19.9.2002 T. 2834/4050
225 Bknz: HGK. 17. HD. 13.5.2010 T. 3029/4507; 17.12.2009 T. 2174/8520; 3.7.2002 T. 15-572/577
226 UMAR, B. a.g.e. s:50
227 Bknz: 15. HD. 30.1.1989 T. 3821/270
228 Bknz: 17. HD. 26.6.2010 T. 5796/6385; 17.6.2010 T. 4967/5636; 7.6.2010 T. 4656/5233 - 15.
İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 85 • Sayı: 2 • Yıl: 2011
62
tasarrufta bulunulmuş olan -iptâle tâbi- tasarrufu borçludan devralmış olan
kişi»lerdir.229 Bu kişilere karşı iptâl davası açabilmesi için, bu kişilerin kötü
niyetli olduklarının -davacı alacaklı tarafından- ispat edilmesi gerekir.230
«Dördüncü kişilerin kötüniyetli olduğu» davacı alacaklı tarafından her türlü
kanıtla -«tanık» dahil- ispat edilebilir.
Eğer, açılan iptâl davasında, yukarıda belirtilen kişiler «birlikte» davalı
olarak gösterilemişse, örneğin, dava sadece «borçlu» ya da «üçüncü kişi»ye
yöneltilmesi -daha doğrusu, bu kişilerin de davaya katılmalarının
sağlanması- için süre verilmesi gerekir. Yani bu durumda, yeniden dava
açılması gerekmeksizin, dava dilekçesinin, davada daha önce «davalı» olarak
gösterilmemiş olan fakat gerçekte «davalı» olarak yer alması gereken kişi (ya
da kişilere) tebliğ edilmek suretiyle, tüm davalıların önünde duruşmaya
devam edilmesi gerekir. Yüksek mahkeme de bu çözüm doğrultusunda
içtihatta bulunmuştur.231 Ancak, kimi kararlarında, bu durumda; «...
mahkemece, öncelikle davacıya, -davada ‘davalı’ olarak gösterilmemiş olanborçlu
hakkında da dava açması için mehil verilmeli, açılacak davanın
birleştirilmesinden sonra esas hakkında karar verilmelidir...»232 şeklinde bir
çözüm önermişse de, bu çözüm şekli, diğeri kadar pratik olmadığı için
uygulamada çok tercih edilmemektedir.
Yukarıda belirtilen durumlarda, borçlu ile lehine tasarruf yapılan üçüncü
kişi (ve iptâle tâbi tasarruf konusu mal veya haklı üçüncü kişiden devralmış
olan kötüniyetli dördüncü kişi) -şekli anlamda- «zorunlu dava arkadaşı»
durumundadır.233 234 Bu nedenle, mahkeme, bu kişilerin açılmış olan iptâl
davasında «davalı» olarak gösterilmiş olup olmadığını kendiliğinden
araştırır.235
Buna karşın; borçlu ile dördüncü kişi (yani üçüncü kişi ile işlemde
bulunan, borçlu ile doğrudan doğruya işlemde bulunmamış olan kişi)
arasında da «zorunlu dava arkadaşlığı» bulunduğu doktrinde236 237 ileri
HD. 12.6.2006 T. 1509/3470; 24.12.2003 T. 6382/6240; 22.10.2003 T. 4033/4936 vb.
229 Bknz: 17. HD. 8.7.2010 T. 698/6628
230 Bknz: 17. HD. 27.5.2010 T. 2345/4795; 15.12.2009 T. 7471/8455; 17.11.2009 T. 7699/7593 vb.
231 Bknz: 17. HD.29.12.2009 T. 8677/9126; 15.12.2009 T. 6557/8458; 22.10.2009 T. 5393/6636
vb.
232 Bknz: 15. HD. 26.2.2004 T. 324/1042; 19.2.1990 T. 4667/677
233 KURU, B. İcra ve İflas Hukuku, C:4, s:3522 - KURU, B. İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, s:1215 -
PEKCANITEZ, H./ATALAY, O./ÖZKAN, M.S./ÖZEKES, M. age., s:708- MUŞUL, T. İcra ve İflas
Hukuku, s:1312 - MUŞUL, T. Tasarrufun İptali Davasında Dava Şartı Olarak Aciz Vesikası
Sorunları Yargıtay Kararları ve Düşüncelerimiz (Legal Huk. D. Ekim/2004, s:2823 vd.) YILDIRIM,
M.K. age., s:264 - ÜSTÜNDAĞ, S. İflâs Hukuku, 8. Bası, s:299, dipn. 242a - KARATAŞ,
İ./ERTEKİN, E. age. s:57 vd. - OSKAY, M./KOÇAK, C./DEYNEKLİ, A./DOĞAN, A. İİK. Şerhi, C:5,
2007, s:6017 - SARISÖZEN, İ. a.g.m. s:290 - KOSTAKOĞLU, C. a.g.m. (Ad. D. 1989/6 s:30 - Yasa
D. 1989/8, s:1054) - ULUKAPI, Ö. Medeni Usul Hukukunda Dava Arkadaşlığı, 1991, s:104 -
GÜNEREN, A. Tasarruf İptâl Davaları, 2008, s:99
234 Bknz: 17. HD. 20.5.2009 T. 2035/3389 - 17. HD. 29.12.2009 T. 8677/9126; 15.12.2009 T.
6557/8458 vb.
235 Bknz: 17. HD. 29.12.2009 T. 8677/9126; 15.12.2009 T. 6557/8458; 22.10.2009 T. 5393/6636
vb.
236 KURU, B. age. C:4, s:3530 - KURU, B. age. El Kitabı, s:1216
Tasarrufun İptali Davası • Av. Talih UYAR
63
sürülmesine rağmen, yüksek mahkeme bu durumda «ihtiyari dava
arkadaşlığı»nın bulunduğu kabul edilmektedir.238
Yüksek mahkeme, bu konu ile ilgili olarak;
- «‘Borçlu’ ile hukuki işlemde bulunan ‘üçüncü kişi’ arasında ‘zorunlu dava
arkadaşlığı’ bulunmasına rağmen ‘borçlu’ ile ‘dördüncü kişi’ arasında ‘ihtiyari
dava arkadaşlığı’ bulunduğundan, davacının takibi olmadığı halde,
mahkemece kendiliğinden, ‘dördüncü kişinin de davaya dahil edilmesi’
konusunda, davacıya süre verilemeyeceğini»,239
- «Dava konusu taşınırı/taşınmazı ‘borçlu’dan değil de borçlu ile işlemde
bulunan ‘üçüncü kişi’den devir (satın) almış olan kişilerin (dördüncü kişilerin),
tasarrufun iptâli davalarında ‘ihtiyari dava arkadaşı’ konumunda olduklarını,
bu kişilerin kötüniyetli olduğunu kanıtlayabilen davacıların bu kişileri açtığı
davada ‘davalı’ olarak gösterebileceğini veya daha sonra haklarında ayrı dava
açıp, diğer (önceki) dava ile birleştirebileceğini (yoksa davacıların açmış
oldukları davaya ‘dahili dava’ yoluyla bu kişileri dahil edemeyeceğini)»240 241
belirtmiştir.
İptâl davasında, borçlu ile diğer davalı birlikte hareket etmezlerse,
örneğin; biri kararı temyiz eder diğeri etmezse ne olacaktır? Bu konuda da
doktrinde görüş ayrılığı belirtmiştir. Bir görüşe göre242 davalıların birlikte
hareket etmesi gerekir. Biri tek başına hükmü temyiz edemez. Diğer bir
görüşe göre243 ise, birinin temyizinin sonucundan diğeri de yararlanır.
Yüksek mahkeme;244 «tasarrufun iptali davalarında davalılar arasında
zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğunu, zorunlu dava arkadaşları usul
işlemlerini hep birlikte yapmak zorunda olduklarından, ilk itirazlardan sonra
‘yetki itirazı’nın da davalılarca birlikte ileri sürülmesi gerekceğini, yalnız bir
veya birkaç davalı yanca ileri sürülen yetki itirazının sonuç doğurmayacağını»
belirtmiştir...
Maddede (İİK. 282 c:3); «iptâl davasının iyiniyetli üçüncü şahısların
haklarını ihlâl etmeyeceği» belirtildiğinden,245 lehine tasarruf yapılan kimse,
iptâl konusu bu tasarrufla iktisap ettiği malı, iyiniyetli yani tasarrufun ip-tâl
konusu olduğunu bilmeyen bir «dördüncü kişi»ye devretmişse, iyiniyetli olan
bu «dördüncü kişi» aleyhine iptâl davası açılamaz. Buna karşın dördüncü kişi
kötüniyetli ise, aleyhine iptâl davası açabilir.
Yüksek mahkeme, bu konuyla ilgili olarak ayrıca;
237 Karş: MUŞUL, T. agm. s:2823
238 Bknz: 17. HD. 5.11.2007 T. 3606/3386 - 15. HD. 5.6.2002 T. 2104/3024
239 Bknz: 17. HD. 5.11.2007 T. 3606/3386
240 Bknz: 15. HD. 5.6.2002 T. 2104/3024
241 Karş: 15. HD. 24.10.1994 T. 5372/5800; 4.7.1995 T. 3882/4162
242 KURU, B. İflas ve Konkordato Hukuku, s: 393 - SARISÖZEN, İ. a.g.m. s: 290
243 BELGESAY, M.R. İcra ve İflas Kanunu Değişen Maddeler Şerhi, 1966, s:160 - GÜRDOĞAN, B.
a.g.e. s:240, dipn. 684 - ÜSTÜNDAĞ, S. age 4. Bası, s:365
244 Bknz: 17. HD. 20.5.2009 T. 2035/3389
245 Bknz: 17. HD. 8.6.2010 T. 2341/5297; 2.2.2010 T. 8712/700; 2.11.2009 T. 3250/6986 vb.
İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 85 • Sayı: 2 • Yıl: 2011
64
- «İyiniyetli dördüncü kişilere (dava konusu taşınırı/taşınmazı, borçlu ile
işlemde bulunan üçüncü kişiden devir (satın) almış olan kişilere) karşı iptal»
davası açılamayacağını, ivazlar arasında aşırı (fahiş) farkın varlığının tek
başına dördüncü kişinin kötüniyetli olduğunu göstermeyeceğini, bu durumun
ancak diğer delillerle birlikte ‘takdiri delil’ niteliğini taşıyacağını»,246
- «Tasarrufa konu malın, üçüncü kişi tarafından elden çıkarılmış olması
halinde, davacıya ‘dördüncü kişiye davaya dahil edip etmeyeceği’nin
sorulması gerekeceğini»247
- «Dava konusu taşınmazı/taşınırı borludan satın alan kişinin, borçlunun
muhasebecisi olması halinde, ‘iyiniyetli’ kabul edilerek, hakkındaki davanın
reddedilemeyeceğini»,248
- «Kötüniyetli dördüncü kişiler aleyhine de iptâl davası açılabileceğini, dava
devam ederken ve alacaklının koydurduğu tedbir/ihtiyati haciz tapu kaydında
mevcutken ve bu bilgiler satışa ilişkin akit tablosunda açıkca belirtilmişken,
davalı dördüncü kişilerin, taşınmazın ve borçlunun durumunu, kendilerine
taşınmazı satan kişinin borçlunun annesi olduğunu bilmediklerinin kabul
edilemeyeceğini»,249
- «Taşınmazın halen adına kayıtlı bulunan kişinin, kendiliğinden harcını da
yatırarak davaya katılmış olması halinde, açılan davanın husumet yönünden
reddedilemeyeceğini»,250
belirtmiştir.
Lehine «borçlu» tarafından iptâle tâbi tasarruf yapılan «üçüncü kişi»,
aleyhine iptâl davası açıldıktan sonra tasarruf konusu mal ya da hakkı
«dördüncü kişi»ye devreder ve bu dördüncü kişi de kötüniyetli ise, davacı «iptâl
davasını, dördüncü kişiye yöneltebileceği» (HUMK. mad. 186/I) gibi, iptâl
davasına, «üçüncü kişiye karşı tazminat (bedel) davası olarak devam
edilmesini» (İİK. mad. 283/II) de isteyebilir (HUMK. mad. 186/II).251
Davacı-alacaklı, iyiniyetli üçüncü kişiden, kötüniyetle iktisapta bulunan
kimseye karşı da kanımızca iptâl davası açılabilir.252 253
Ancak, dava konusu tasarrufun tarafı olmayan kişi aleyhine tasarrufun
iptali davası açılamaz…254
246 Bknz: 17. HD. 8.6.2010 T. 2341/5297; 2.2.2010 T. 8712/700; 2.11.2009 T. 3250/6986;
28.9.2009 T. 6050/6978 vb.
247 Bknz: 17. HD. 14.9.2006 T. 5541/5223
248 Bknz: 15. HD. 1.7.2004 T. 1901/3706
249 Bknz: HGK. 13.11.2002 T. 15-846/907
250 Bknz: 15. HD. 10.2.1995 T. 57/679; 10.2.1992 T. 4848/517
251 KURU, B. age. C:4, s:3336 - KURU, B. El Kitabı, s:1217
252 Aynı görüşte: YILDIRIM, M.K. age. s:268
253 Aksi görüş: OLGAÇ, S. Yargıtay İçtihatlarının Işığı Altında İcra ve İflas Kanununda İptâl
Davaları (Dr. A. Recai Seçkin'e Armağan, 1974, s:476)
254 Bknz: 17. HD. 22.12.2009 T. 4699/8781; 7.5.2009 T. 2616/2906
Tasarrufun İptali Davası • Av. Talih UYAR
65
b) İflâs yolu ile takipte iptâl davası sadece;
aa- İptâle tâbi tasarruftan faydalanan (yani, borçlu ile iptâl konusu işlemi
yapan veya kendisine borçlu tarafından bir ödemede bulunulan) üçüncü
kişiler,
bb- Ve, varsa; kötüniyetli dördüncü kişiler,
cc)- (a) ve (b) deki kimselerin mirasçıları, aleyhine açılabilir.
«Borçlu» iflâs etmiş olduğundan, iptâl davasında «davalı» olarak
gösterilemez, «iflas masası»nı temsilen «iflas idaresi»nin ‘avalı’ olarak
gösterilmesi gerekir...
Yüksek mahkeme,255 «İflâs masası alacaklılarının, bir iddianın takibi
hakkını herhangi bir alacaklıya -İİK. 245 uyarınca- devretmiş olmasının, ‘iflâs
idaresi’nin davada taraf olma zorunluluğunu ortadan kaldırmayacağı, bu
durumda mahkemece ‘davanın husumet (iflâs idaresi) yönünden reddine’ karar
verilemeyeceğini» belirtmiştir...
c) «6183 sayılı Kanuna göre açılan iptâl davalarında» «davalı»;
6183 sayılı Kanuna göre, kamu alacağından dolayı iptâl davalarının
kimlere karşı açılacağı, bu kanunun 25. maddesinde- İİK. mad. 282'ye paralel
şekilde düzenlenmiş olduğundan, yukarıda -§a. başlığı altında- yaptığımız
açıklamalar burada da aynen geçerlidir.
6183 sayılı yasanın 25. maddesinde her ne kadar, «hakkında iptâl davası
açılacak kişiler» (yani; davalılar) arasında ‘borçlu’256 öngörülmemişse de, İcra
ve İflâs Kanununa göre açılan iptâl davalarında olduğu gibi, bu kanuna göre
açılacak olan iptâl davalarında da ‘borçlu’ -‘zorunlu dava arkadaşı’ olarakdavada,
«davalı» olarak gösterilmelidir.257 Yüksek mahkeme258 de bu hususu,
içtihatlarında «6183 sayılı Kanun uyarınca kamu alacağından dolayı açılan
iptâl davalarında yasada ‘borçlu’nun da ‘davalı’ gösterileceği belirtilmemişse
de, tasarrufun iptâline dair verilecek karardan, borçlu da etkileneceğinden, bu
davalarda ‘borçlu’nun da ‘davalı’ olarak gösterilmesi, eğer gösterilmemişse,
‘zorunlu dava arkadaşı’ durumunda bulunan borçluya da dava dilekçesi ve
davetiye gönderilerek davaya dahil edildikten sonra, davanın
sonuçlandırılması gerekir» şeklinde belirtmiştir.
Yüksek mahkeme bu konu ile ilgili -yani; «davalı» sıfatı ile- ilgili diğer
içtihatlarında;
- «‘Kötü niyetli 4. kişi olduğu’ kanıtlanamayan davalı hakkındaki davanın
reddine karar verilmesi gerekeceğini»259
255 Bknz: 17. HD. 11.11.2008 T. 2109/5231
256 Kamu icra hukukunda «borçlu» kavramının içeriği hakkında bknz: ASKAN, F. age., s:108 vd. -
TOKTAŞ, M. age., s:129 vd.
257 KOSTAKOĞLU, C. a.g.m. (Yarg. D. s:20 vd.; Yasa D. s:1243 vd.) - ŞİMŞEK, E. a.g.e. s:214 -
ASKAN, F. age. s:117 vd. - TOKTAŞ, M. age. s:129 - GERÇEK, A. age., s:166
258 Bknz: 17. HD. 19.1.2010 T. 31/102; 15. HD. 15.4.1998 T. 1143/1444; 4.3.1996 T. 1126/1085
259 Bknz: 17. HD. 7.6.2010 T. 4813/5235
İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 85 • Sayı: 2 • Yıl: 2011
66
- «Ölü kişi aleyhine takip yapılamayacağı gibi, mirası reddeden mirasçılar
aleyhine de takip yapılamayacağını, bu durumda, MK. 612 uyarınca ‘terekenin
resmi tasfiyeye konu olup olamayacağı’nın da araştırılması gerekeceğini»260
- «6183 sayılı Kanun uyarınca açılan iptâl davalarında -İİK 277 vd. göre
açılan iptâl davalarında olduğu gibi- ‘zorunlu dava arkadaşı’ durumunda olan
tüm ilgililerin (‘borçlu’ ve ‘borçlu ile hukuki işlemde bulunan üçüncü kişiler’in ve
bunların mirasçılarının) davalı olarak gösterilmesi, eğer gösterilmemişse, bu
kişilerin de davaya dahil edilmelerinin sağlanması gerekeceğini»,261
- «Kamu alacağından dolayı tasarrufun iptali davalarının -6183 s.K. 25 ve
İİK. 282/II uyarınca- ‘borçlu’, ‘borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya
borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler’ ile ‘bu kişilerin
mirasçıları’na ve ‘kötüniyetli dördüncü kişiler’e karşı açılacağını»262
- «Kendisine karşı tasarrufun iptali davası açılabilecek olan -6183 s.K.'nun
25. maddesinde bahsedilen- «kötüniyetli üçüncü kişiler»den maksadın «iptal
davasına konu malı borçlunun alacaklısından mal kaçırmak amacıyla temlik
ettiğini bilen veya bilmesi gereken kişiler» olduğunu»263
- «Yöneticisi olduğu anonim şirketin vergi borcunu ödetmeyen kişinin -şirket
hakkında yapılan takibin semeresiz kalmasından sonra- sahip olduğu
taşınmazdaki hissesini kardeşine satması halinde, bu satışa yönelik açılan
iptal davasının kabulü gerekeceğini»264
- «Limited şirket ortaklarının - 6183 s. Kanunun 4369 sayılı Kanunla
değişik 35. maddesi uyarınca- şirketten tahsil imkanı bulunmayan kamu
alacaklarından, sermaye payları oranında sorumlu olduklarından, bu kişilerin
ortağı bulundukları şirketin vergi borcunu -kendilerine ödeme emirlerinin
tebliğine rağmen- ödememek için kendilerine ait taşınmazları üçüncü kişilere
satmaları halinde, bu satış işlemleri hakkında iptâl davası açılabileceğini»,265
- «Limited şirket ortaklarının «ödenmemiş olan şirketin kamu borçlarından
dolayı» -sermaye payları oranında- 6183 sayılı Kanunun mükerrer 35. maddesi
uyarınca, limited şirket temsilcilerinin de, Vergi Usul Kanununun 10/II ve 6183
sayılı Kanunun mükerrer 35. maddesi uyarınca- sorumlu olduklarını»,266
- «Dava konusu taşınırı/taşınmazı, ‘borçlu’dan değil de borçlu ile işlemde
bulunan ‘üçüncü kişi’den devir (satın) almış olan kişilerin (dördüncü kişilerin),
6183 sayılı Kanuna göre açılan tasarrufun iptâli davalarında (da) ‘ihtiyari dava
arkadaşlığı’ konumunda olduklarını, bu kişilerin kötü niyetli olduğunu
kanıtlayamayan davacının, açtığı iptâl davasında bu kişileri de ‘davalı’ olarak
göstermeyebileceğini»,267
260 Bknz: 17. HD. 19.1.2010 T. 31/102
261 Bknz: 17. HD. 9.11.2009 T. 7967/7283; 30.6.2009 T. 4397/4763; 28.11.2008 T. 2654/5603 vb.
262 Bknz: 17. HD. 22.4.2009 T. 5542/2567
263 Bknz: 17. HD. 7.4.2009 T. 5156/2165
264 Bknz: 17. HD. 9.2.2009 T. 3539/458
265 Bknz: 17. HD. 10.7.2008 T. 1067/3916; 3.6.2008 T. 986/2995; 7.2.2008 T. 4314/457
266 Bknz: 15. HD. 29.5.2002 T. 1468/2870; 8.12.1999 T. 4474/4592
267 Bknz: 15. HD. 18.3.2002 T. 531/1173
Tasarrufun İptali Davası • Av. Talih UYAR
67
- «Anonim şirketlerin ödenmemiş vergi borçlarından; anonim şirketin kanuni
temsilcileri'nin (şirket esas sözleşmesi ile temsile yetkilendirilmiş veya
kaynağını esas sözleşmeden alan yetki ile idare meclisi ya da genel kurulca
temsil selahiyeti verilmiş kişi veya kişilerin, eğer şirket esas sözleşmesinde bu
şekilde görevlendirmeye ilişkin her hangi bir kayıt bulunmuyorsa, tüm
yönetim kurulu üyelerinin müştereken ve müteselsilen) sorumlu olacağını»,268
- «İptâle tâbi tasarruf konusu taşınmazı (taşınırı) doğrudan borçludan satın
almamış olan ve kötüniyeti isbat edilmemiş olan dördüncü kişi aleyhine iptâl
davası açılamayacağını»269
- «213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 3505 Yasa ile değişik 10. maddesi
uyarınca, tüzel kişilerin yasal temsilcilerinin, tüzel kişinin ödenmeyen vergi
borçlarından sorumlu olduğunu»270
- «Borçlunun iflâs etmiş olması halinde, dava dilekçesinin bir örneğinin iflâs
idaresine gönderilerek, davacıya dahil edilmesi gerekeceğini»271 belirtmiştir.
268 Bknz: Danıştay 3. Daire, 26.5.1999 T. 2761/2128
269 Bknz: 17. HD. 15.1.2008 T. 4114/72; 15. HD. 22.4.1998 T. 442/1590; 17.11.1997 T. 5099/5076;
25.2.1997 T. 6141/996
270 Bknz: 15. HD. 3.12.1992 T. 5943/5697; 23.11.1992 T. 4858/5464; 18.5.1992 T. 98/2615
271 Bknz: 15. HD. 1.7.1993 T. 2570/3198