Avukatların Soruşturma Ve Kovuşturma Aşamasında Dosya İnceleme Ve Dosyadan Suret Alma Yetkisi İbrahim Çiçek*
(*) Şişli Cumhuriyet Savcısı
27 Ağustos - 7 Eylül 1990 tarihleri arasında Havana’da Toplanan
“Suçların Önlenmesine ve Suçluların Islahı” üzerine 8. Birleşmiş Milletler
Konferansı tarafından kabul edilmiş olan Avukatların Rolüne Dair Temel
Prensiplere (Havana Kuralları) göre; “Yetkili makamların ellerinde veya
denetimleri altında bulunan gerekli bilgileri, dosyaları ve belgeleri,
avukatların müvekkillerine etkili bir hukuki yardım verebilmelerini
sağlayacak yeterli bir sürede ulaşmalarını temin etmek, kamu makamlarının
görevidir. Avukatların bu belgelere en kısa sürede ulaşmaları sağlanır.”
Avrupa Birliği Avukatlık Meslek Kurallarına (Avrupa Avukatlar
Konseyi) göre; “Yasanın üstünlüğüne saygı esasına dayalı bir toplumda
avukat özel bir role sahiptir. Avukatın görevleri yasanın emrettiklerini
harfiyen yerine getirmekten ibaret değildir. Avukat, hak ve özgürlüklerini,
savunması için kendisine teslim eden kişilerin çıkarları kadar adaletin
tecellisine de hizmet etmek zorunda olup, müvekkilinin sadece davasını takip
etmekle değil, aynı zamanda müvekkiline danışmanlık yapmakla da
görevlidir.”
Avrupa Konseyi Avukatlık Mesleğinin İcrasındaki Özgürlükler
Hakkında 9 Numaralı Tavsiye Kararına göre; “Adil bir sistem olarak adaletin
sağlanmasının, hangi merciden veya hangi sebeple olursa olsun, doğrudan
doğruya veya dolaylı sınırlama, tesir, baskı ve müdahaleye tabi olmaksızın
avukatların mesleklerini ifa ederken sahip oldukları özgürlüklerinin
korunmasını garanti altına alan bir sistem olması gereğinin farkında olarak;
AİHS’in ilgili maddeleri dikkate alınarak avukatlık mesleğinin icrasındaki
özgürlüğün ayırım gözetmeden, hükümet veya kamudan gelebilecek
uygunsuz müdahalelere yer vermeyecek şekilde korunması, teşvik edilmesi
ve bağımsızlık prensibine saygı gösterilmesi için gereken tüm önlemler
alınmalıdır. Avukatlık mesleğinin bireylerin haklarını savunma görevini tam
olarak, etkili bir biçimde gerçekleştirmesini sağlamak amacıyla avukatlar,
hiçbir merciin kısıtlama, nüfuz, baskı, tehdit veya uygunsuz müdahalesi
olmadan, yerleşik mesleki standartlarla birlikte ilgili devletin iç hukuk
sistemine uygun olarak, müvekkillerine yol gösterebilmeli ve onları temsil
edebilmelidirler. Bunun yanı sıra tavsiye, işlerinin uygun şekilde yerine
getirilmesi, ilgili bütün dosyalara ulaşılabilmesi için Avukatlara olan ihtiyaca
değinir ve kayıtlı hiçbir dosyanın sadece bir taraf için hazır (mevcut)
bulundurulmaması gerektiğini belirtir (adli işlemler sırasında kuvvetlerin
eşitliği ilkesi).”
21. Yüzyılda Avukatların Meslek Kurallarına Dair Turin İlkelerine (27
Ekim 2002 de Sydney’de toplanan Uluslararası Avukatlar Birliği (UIA)
Genel Kurulu’nca Kabul Edilmiştir.) göre; “Avukatların rolünün hem toplum
hem de yasama, yürütme ve yargı organları tarafından kabul görmesi
avukatlar için bir haktır; zira adaletin tecelli ettirilmesinde ve toplumun
hayatının düzenlenmesinde bir araç olarak avukatın rolü elzemdir.
Dolayısıyla, tüm yetkili makamlar ve devlet Kuruluşları, avukatların
kendilerine emanet edilen menfaatleri savunabilmeleri için, müvekkillerine
ve ihtiyaç duyacakları belgelere ulaşmalarına her durumda olanak
tanımalıdırlar.”
AİHS’in adil yargılama hakkını düzenleyen 6. maddesinin 3. fıkrasının
b bendi sanığın, kendini temize çıkartmak veya cezasını haŞfletmek
amacıyla, yetkili makamlar tarafından toplanan veya toplanabilecek tüm
ilgili unsurlara erişme olanağına sahip olması gerekir.
Silahların eşitliği ilkesi olarak adlandırılan bu kuralın nasıl
uygulanacağı gerek Avrupa İnsan Hakları Komisyonu’nun ve gerekse de
daha sonra oluşturulan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin içtihatları ile
ortaya konulmuştur.
Buna göre;
“Savcılık veya soruşturma makamı, elindeki ya da ulaşabildikleri ve
sanığın kendisini temize çıkarabilmesine veya cezasının azaltılmasına
yardımcı olabilecek nitelikteki tüm malzemeleri açıklamakla yükümlüdür.”
(Komisyon; Jespers/Belçika)
“Kendini savunmak isteyen bir sanığın savcı tarafından soruşturma
dosyasına erişiminin engellendiği ve dosyada bulunan evrakın birer
nüshasının sanık tarafından alınmasına izin verilmediği haller m. 6/3 ile
birlikte okunduğunda silahların eşitliği ilkesinin ihlali anlamını taşır.”
(Foucher/Fransa – 18.03.1997)
AİHM, gizlenen bilginin öneminin savcılık tarafından tespit edilmesinin
gerek nizalı dava ve gerekse de silahların eşitliği ilkesine aykırı olduğunu
kabul eder. Bu incelemeyi ve değerlendirmeyi yapma ve bu konuda karar
verme yetkisinin hâkimde olması gerektiğini belirtir. (Rowe-Davis/Birleşik
Krallık – 16.02.2000)
“Her ne kadar savcılık dosyasına erişme hakkı Sözleşmede açıkça ifade
edilmese de bu hak Sözleşmenin 6. maddesinin 3/b fıkrasında
bulunmaktadır. Yetkili makamlar tarafından toplanan veya toplanabilecek
tüm ilgili unsurlara erişme hakkına sanık sahip olmalıdır.” (Komisyon;
Jespers/Belçika)
Ancak, AİHM bir devletin sanığın avukatının dosyaya erişim hakkını
sınırlandırabileceğini kararlaştırmıştır. Adaletin idaresinin menfaatine
ilişkin sağlam bir neden bulunduğu takdirde, kanıtların başvurucuya ifşa
edilmesine getirilen sınırlandırmalar, kanıtın savunma için önemli
olabileceği ihtimalinin var olduğu durumlarda bile kabul edilebilir
bulunmuştur. Bu sınırlandırma ancak Hâkim tarafından konulabilir.
Dava konusu somut olayın özelliklerine göre savunmayı imkânsız
kılmamak ve makul sınırlar içinde kalmak kaydıyla kolaylıkların özellikle
zaman yönünden sınırlanması Sözleşmeye aykırı bulunmamıştır. AİHM
Kamasinski Avusturya davasında sanık avukatının dava dosyasını
inceleme hakkına belli bir ihtiyaç nedeniyle sınır getirilmesini Sözleşmenin
6. maddesinin 3/b fıkrasına aykırı olmadığına karar vermiştir.
Uluslararası düzenlemelerden sonra İç Hukukumuzdaki düzenlemelere
dönecek olursak;
Anayasa’nın 36. maddesinde, herkesin, meşru vasıta veya yollardan
faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia
ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir.
1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun birçok maddesi 10.05.2001 günlü
Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren 4667 Sayılı
Kanun’la
değiştirilmiştir. 4667 Sayılı
Kanun’un genel gerekçesinde ve madde
gerekçelerinde, avukatlara görevlerini yerine getirmelerine yardımcı olacak
Kuruluşlara açıklık getirilerek bu Kuruluşlardan bilgi ve belge toplayabilme
yetkisinin avukatlara verildiği belirtilmektedir.
Avukatlık Kanunu'nun 02.05.2001 tarih, 4667 Sayılı
Kanun'un 2.
maddesi ile değişik 3. fıkrası ile; "Yargı organları, emniyet makamları, diğer
kamu kurum ve Kuruluşları ile kamu iktisadi teşebbüsleri, özel ve kamuya ait
bankalar, noterler, sigorta şirketleri ve vakıflar avukatlara görevlerinin
yerine getirilmesinde yardımcı olmak zorundadır. Kanunlarındaki özel
hükümler saklı kalmak kaydıyla, bu kurumlar avukatın gerek duyduğu bilgi
ve belgeleri incelemesine sunmakla yükümlüdür. Bu belgelerden örnek
alınması vekâletname ibrazına bağlıdır. Derdest davalarda müzekkereler
Duruşma günü beklenmeksizin mahkemeden alınabilir" hükmü getirilmiştir.
Söz konusu düzenleme ile maddede sayılan kurum ve Kuruluşlara,
avukatlara görevlerinin yerine getirilmesinde yardımcı olmak, kanunlardaki
özel hükümler saklı kalmak kaydıyla avukatın gerek duyduğu bilgi ve
belgeleri incelemesine sunmak yükümlülüğü getirilmiş, incelemeye
sunulan belgelerden örnek alınması vekâlet ibrazına bağlanmıştır.
Yapılan bu değişiklik sonucunda, Uygulamadaki tereddütlerin
giderilmesi amacıyla Avukatlık Yasasının 02.05.2001 tarih ve 4667 Sayılı
Kanun’un 2. maddesi ile değişik 3. fıkrası hükmüne göre; avukatlara
müvekkilleriyle ilgili olan, konusu. tarihi, sayısı müşahhas olarak
belirtilmeyen her türlü evrakın tamamının verilmesi zorunluluğunun
bulunup bulunmadığı, yapılmakta olan disiplin ve
ceza soruşturmalarında
soruşturma dosyasının gizlilik gözetilmeksizin bir bölümünün ya da
tamamının birer örneğinin verilmesi zorunluluğunun bulunup
bulunmadığı hususlarında Danıştay Başkanlığı'ndan istişari görüş
istenmiştir.
1136 sayılı Avukatlık Kanunu’na göre avukatların kamu kurum ve
Kuruluşlarından isteyebileceği belgelerin sınırlarının ve içeriğinin ne
olacağı konusunda düşülen duraksamanın giderilmesine yönelik Danıştay
Birinci Dairesi 10.04.2002 tarih ve 2002/26 Esas ve 2002/52 Karar sayılı
istişari düşüncesinde; “…1136 Sayılı
Kanun’un 2. maddesi ve yukarıda
anılan diğer hükümleri ile Medeni
Kanun’un 2 ve 3. maddeleri hükümleri
dikkate alındığında, Avukatlara bilgi ve belge toplayabilme yetkisi veren
hükümlerin genel sınırları ortaya çıkmış olmaktadır. Buna göre maddede
sayılan kurum ve Kuruluşların, Avukatlara görevlerinin yerine getirilmesi
kapsamında, müvekkilinin hukukunu savunabilmesine, haklarını dava
etmesine, yargılama sürecinin çabuklaştırılmasına ve uyuşmazlıkların
adalet ve hakkaniyete uygun olarak çözümlenmesine, adli makamlarca bir
husus hakkında başka dairelere yazılan yazıların Duruşma gününden önce
alınmasına, bu yazılarda istenilen hususların takip edilmesi ve
çabuklaştırılmasına ve gerekli bilgi ve belgelerin toplanabilmesine yardımcı
olmaları gerekmektedir. … Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun 143.
maddesinde, Avukatın hazırlık belgeleri ile dava dosyasının tamamını
inceleme ve istediği belgenin bir örneğini alma hakkına sahip olduğu, hazırlık
soruşturmasının amacını tehlikeye düşürebilecek ise, Cumhuriyet Savcısının
talebi üzerine hazırlık soruşturması sırasında bu hakkın sulh hâkiminin
kararıyla kısıtlanabileceği, yakalanan kişinin veya sanığın sorgusunu içeren
tutanak ile bilirkişi raporları ve yakalanan kişi veya sanığın hazır
bulunmaya yetkili olduğu diğer adli işlemlere ilişkin tutanaklar hakkında
hâkim kararıyla kısıtlanabilmeye ilişkin ikinci fıkra hükmünün
uygulanmayacağı belirtilmiştir. … Bu hükümler karşısında, hakkında
ceza
soruşturması yapılan bir devlet memurunun kendisi veya
avukat olan
vekilinin CMUK'un 143. maddesi hükmüne dayanarak, hazırlık
soruşturmasının amacını tehlikeye düşürebilecek durumlarda sulh
hâkiminin kararıyla kısıtlanabilecek olanlar dışında, hazırlık belgeleri ile
dava dosyasının tamamını incelemeye ve istediği belgenin bir örneğini
almaya hakkı bulunmaktadır.” denilerek konuya açıklık getirilmeye
çalışılmıştır.
Ancak, 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı Ceza
Muhakemesi Kanunu ile avukatların adli yargıda dosya inceleme ve
dosyadan suret alma yetkisi ile ilgili yeni düzenlemeler yapılmış ve
yürürlüğe giren yönetmeliklerle bu konu açıklığa kavuşturulmaya
çalışılmıştır.
Yeni Düzenlemeler Işığında Ceza Muhakemesi Açısından Avukatın
Dosya İnceleme ve Dosyadan Suret Alma Yetkisi:
Avukatlık Kanunu’nun 2/2 maddesi uyarınca; yargı organları ve
emniyet makamları avukatlara görevlerini yerine getirmede yardımcı olmak
zorundadır. Kanundaki özel hükümler saklı kalmak üzere (örneğin CMK
153/2) bu kurumlar avukatın gerek duyduğu bilgi ve belgeleri incelemesine
sunmakla yükümlüdürler. Örnek almak vekâlet ibrazına bağlıdır.
Avukatlık Kanunu’nun 46/2. maddesi avukatın vekâletname olmaksı-
zın dava ve takip dosyalarını inceleme hakkının bulunduğu hükmünü
taşımaktadır.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 149. maddesi uyarınca;
sanık soruşturmanın her hal ve derecesinde müdafiin hukuki yardımından
yararlanabilir.
Şüphelinin veya sanığın müdafi seçimi
MADDE 149-
[1] Şüpheli veya sanık, soruşturma ve kovuşturmanın her aşamasında bir veya
birden fazla müdafiin yardımından yararlanabilir; kanunî temsilcisi varsa, o da
şüpheliye veya sanığa müdafi seçebilir.
[2] Soruşturma evresinde, ifade almada en çok üç
avukat hazır bulunabilir.
[3] Soruşturma ve kovuşturma evrelerinin her aşamasında avukatın, şüpheli
veya sanıkla görüşme, ifade alma veya sorgu süresince yanında olma ve hukukî
yardımda bulunma hakkı engellenemez, kısıtlanamaz.
Maddeye göre, şüpheli veya sanığın soruşturma ve kovuşturma evrelerinin her
aşamasında bir veya birden fazla avukatın yardımından yararlanabileceğini kabul
ediliyor ve
avukat sayısı bakımından bazı Batı Kanunlarından farklı olarak buna
kovuşturma evresinde bir sınırlama da getirmiyor. Ancak soruşturma evresinde bu
sayı üçü geçemeyecektir.
Terör suçlarından şüpheli olarak gözaltına alınan kişi, gözaltı süresince yalnız
bir avukatın hukuki yardımından yararlanabilecek. Gözaltındaki şüphelinin
avukatıyla görüşme hakkı, Cumhuriyet Savcısının istemi üzerine, hâkim kararıyla 24
saat süreyle kısıtlanabilecek, ancak bu süre içinde ifade alınamayacak. Şüphelinin
kolluk tarafından ifadesi alınırken, sadece bir avukatı hazır bulunabilecektir.
Öte yandan, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 150. maddesi;
Müdafiin görevlendirilmesi
MADDE 150 (19.12.2006 T. 5560 SK. değ.)-
[1] Şüpheli veya sanıktan kendisine bir müdafi seçmesi istenir. Şüpheli veya
sanık, müdafi seçebilecek durumda olmadığını beyan ederse, istemi halinde bir
müdafi görevlendirilir.
[2] Müdafii bulunmayan şüpheli veya sanık; çocuk, kendisini savunamayacak
derecede malul veya sağır ve dilsiz ise, istemi aranmaksızın bir müdafi
görevlendirilir.
[3] Alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı yapılan
soruşturma ve kovuşturmada ikinci fıkra hükmü uygulanır.
[4] Zorunlu müdafilikle ilgili diğer hususlar, Türkiye Barolar Birliğinin görüşlü
alınarak çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.
Maddeye göre, uygulamada şüpheli veya sanığın müdafisi bulunup bulunmadığı
ve müdafi seçebilecek durumda olup olmadığına bakılmaksızın kendilerine müdafi
tayin edilmesi yoluna gidilmesi göz önünde bulundurularak, öncelikle, şüpheli veya
sanıktan kendisine bir müdafi seçmesinin isteneceğine ilişkin açık düzenleme
yapılmış, şüpheli veya sanığın müdafi seçebilecek durumda olmadığını beyan
etmeleri halinde ise, bu konuda talepte bulunmaları şartıyla, müdafi
görevlendirileceği hüküm altına alınmıştır.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 153. maddesi;
Müdafiin dosyayı inceleme yetkisi
MADDE 153-
[1] Müdafi, soruşturma evresinde dosya içeriğini inceleyebilir ve istediği
belgelerin bir örneğini harçsız olarak alabilir.
[2] Müdafiin dosya içeriğini incelemesi veya belgelerden örnek alması,
soruşturmanın amacını tehlikeye düşürebilecek ise, Cumhuriyet Savcısının istemi
üzerine, sulh
ceza hâkiminin kararıyla bu yetkisi kısıtlanabilir.
[3] Yakalanan kişinin veya şüphelinin ifadesini içeren tutanak ile bilirkişi
raporları ve adı geçenlerin hazır bulunmaya yetkili oldukları diğer adlî işlemlere
ilişkin tutanaklar hakkında, ikinci fıkra hükmü uygulanmaz.
[4] (5353 sk. değ.) Müdafi, iddianamenin mahkeme tarafından kabul edildiği
tarihten itibaren dosya içeriğini ve muhafaza altına alınmış delilleri inceleyebilir;
bütün tutanak ve belgelerin örneklerini harçsız olarak alabilir.
[5] Bu maddenin içerdiği haklardan suçtan zarar görenin vekili de yararlanır.
CMK’un 153. maddesi hükmüne göre; müdafi hazırlık evrakı ile dava dosyasının
tamamını inceleme ve bir suretini harçsız olarak alma hakkına sahiptir. Bu hak ancak
CMK nun 153/3 maddesinde belirtilen usulle hâkimin vereceği karar ile sınırlanabilir.
Ancak, 153/3 maddesi uyarınca bu sınırlama sanığın ifadesini içeren belgeleri,
sanığın hazır bulunmaya yetkili olduğu diğer adli işlemlere ilişkin belgeleri (keşif,
teşhis, yüzleştirme vb.) ve bilirkişi raporlarını kapsayamaz. Yani bu belgeleri inceleme
yetkisi sınırlanamaz.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 154. maddesi;
Müdafi ile görüşme
MADDE 154-
[1] Şüpheli veya sanık, vekâletname aranmaksızın müdafii ile her zaman ve
konuşulanları başkalarının duyamayacağı bir ortamda görüşebilir. Bu kişilerin
müdafii ile yazışmaları denetime tâbi tutulamaz.
Madde, avukatın, vekâletnamesinin bulunup bulunmadığının araştırılmasına
gerek olmadan yakalanan, gözaltına alınan, muhafaza altına alınan veya tutuklu
bulunan şüpheli veya sanık ile her zaman görüşebileceği ilkesini getirmiş
bulunmaktadır. Bu hâlde tutukevinin iç düzenine, elbette ki uyulacaktır.
Maddede, görüşmenin, savunma hakkının gereğine uygun olarak cereyan
edebilmesi için gerekli maddî koşullar da gösterilmiştir. İdare tarafından başkalarının
duyamayacağı bir ortamın görüşmede sağlanması zorunludur. Ayrıca ilgilinin avukatı
ile olan yazışmaları hiçbir suretle denetimden geçirilmeyecektir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 155. maddesi;
Kanunî temsilci veya eşin Duruşmada hazır bulunması
MADDE 155-
[1] Sanığın kanunî temsilcisine Duruşma gün ve saati bildirilir ve Duruşmaya
kabul edilerek istemi üzerine dinlenebilir.
[2] Sanığın eşi hakkında da tebligat yapılmaksızın birinci fıkra hükmü uygulanır.
Madde, sanığın yasal temsilcisine Duruşma gün ve saatinin bildirileceği
ve adı geçenin Duruşmaya kabul edilerek isterse dinleneceği hükmünü
getirmiştir. Böylece yasal temsilci Duruşmanın sonuna kadar hazır
bulunmak ve gerektiğinde dinlenmesini istemek hakkına sahip olmaktadır.
İkinci fıkraya göre sanığın eşi, karı ve koca olsun, birinci fıkranın verdiği
hakkı kullanabilecektir. Ancak adı geçenlere, bu hakkı kullanabilmeleri
için tebligat yapılması gerekmemektedir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 157. maddesi;
Soruşturmanın gizliliği
MADDE 157-
[1] Kanunun başka hüküm koyduğu hâller saklı kalmak ve savunma haklarına
zarar vermemek koşuluyla soruşturma evresindeki usul işlemleri gizlidir.
Soruşturmanın gizliliği kural olarak kabul edilmekle birlikte; bu
gizliliğin SAVUNMA HAKLARINA ZARAR VERMEMESİ gerektiği temel
olarak kabul edilmiştir.
Soruşturma evresinin gizliliği,
ceza adaletinin doğruluk, dürüstlük,
gerçeğe ulaşma ilkelerine uyulması için bir zorunluluktur. Ancak her
şeyden önce suçsuzluk karinesinin sağlam tutulabilmesi yönünden de
vazgeçilemez niteliktedir.
Ceza muhakemesi hukukumuza göre, kanunun getirdiği istisnalar
hariç, kamu davasının açılmasından önce yapılan soruşturmanın gizli
olarak yürütülmesi gerekmektedir. Bu sebepledir ki, sanığın ifadesinin
alınması ve sorguya çekilmesi, bilirkişi incelemesi, keşif ve muayene gibi
soruşturma işlemleri sırasında kimlerin hazır bulunacağı kanunda ayrı
ayrı belirtilmiştir. Gizliliğin amacı, suçun işlenmesinden kamu davası
açılıncaya kadar geçen sürede sanık veya sanıkların gecikilmeden tespiti,
Firarların önlenmesi, suçla ilgili delillerin toplanması ve kamu davasının
temelini teşkil eden hazırlık soruşturmasının eksiksiz yapılmasıdır.
Soruşturmanın gizliliği kuralının ihlali 5237 sayılı TCK. 285.
maddesinde düzenlenmiştir.
Bu Genel Değerlendirmelerden Sonra Konuyu Aşağıda Belirtilen
Başlıklar Altında İnceleyebiliriz.
• Avukatların Soruşturma Safhasında (Kolluk ve Cumhuriyet Savcılığı)
dosya inceleme ve dosyadan suret alma yetkisi,
• Avukatların Kovuşturma Safhasında (Ceza Mahkemelerinde) dosya
inceleme ve dosyadan suret alma yetkisi,
Avukatların Soruşturma safhasında dosya inceleme ve dosyadan suret
alma yetkisi:
Bu konuyu da iki başlık altında incelemek gerekir.
• Avukatların Kollukta dosya inceleme ve dosyadan suret alma yetkisi,
• Avukatların Cumhuriyet Savcılıklarında dosya inceleme ve dosyadan
suret alma yetkisi,
Avukatların Kollukta Dosya İnceleme ve Dosyadan Suret Alma
Yetkisi
Yakalandıktan sonra, Cumhuriyet Savcısının kararı ile (5271 sayılı
CMK 91/2) gözaltına alınan ve nezarethanede bulunan şüpheli ile
görüşmeden önce, müdafiin soruşturma dosyasını incelenmesi; Yakalama,
Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliği’nin 22. maddesinde
düzenlenmiştir.
Bu maddeye göre müdafiin soruşturma evresinde dava dosyasının
tamamını incelemek ve istediği evrakın bir suretini harçsız olarak almak
hakkına sahip olduğu açıklanmıştır.
Müdafiîn soruşturma evrakını incelemesi
Madde 22-
Müdafi, soruşturma evresinde dosya içeriğini inceleyebilir ve istediği belgelerin
bir örneğini harçsız olarak alabilir. Kollukta bulunan soruşturma dosyası için yetkili
Cumhuriyet Savcısının yazılı emri gerekir.
Müdafiîn dosya içeriğini incelemesi veya belgelerden örnek alması,
soruşturmanın amacını tehlikeye düşürebilecek ise, Cumhuriyet Savcısının talebi
üzerine, sulh
ceza hâkiminin kararıyla bu yetkisi kısıtlanabilir.
Yakalanan kişinin veya şüphelinin ifadesini içeren tutanak ile bilirkişi raporları
ve adı geçenlerin hazır bulunmaya yetkili oldukları diğer adlî işlemlere ilişkin
tutanaklar hakkında, ikinci fıkra hükmü uygulanmaz.
Müdafi, Cumhuriyet Başsavcılığı’nca iddianamenin mahkemeye verildiği
tarihten itibaren dosya içeriğini ve muhafaza altına alınmış delilleri inceleyebilir;
bütün tutanak ve belgelerin örneklerini harçsız olarak alabilir.
Bu maddenin içerdiği haklardan suçtan zarar görenin vekili de
yararlanır.
01.06.2005 tarih ve 25832 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak
yürürlüğe giren, Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliği’nin
“Müdafiin soruşturma evrakını incelemesi” başlıklı 22. maddesinin birinci
fıkrasında yer alan “kollukta bulunan soruşturma dosyası için yetkili
Cumhuriyet savcısının yazılı emri gerekir.” ibaresinin iptali istemiyle açılan
davaya ilişkin olarak Danıştay 10. Dairesi’nin 22.05.2008 tarih ve
2005/5845 Esas, 2008/3450 Karar, 2005/6711 Esas, 2008/3451 Karar,
2005/5029 Esas, 2008/3542 Karar, 2005/5538 Esas, 2008/3453 Karar
sayılı ilâmlarıyla dava konusu işlemin;
“5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun; “Müdafiin dosyayı
inceleme yetkisi” kenar başlıklı 153. maddesi uyarınca; “(1) Müdafi,
soruşturma evresinde dosya içeriğini inceleyebilir ve istediği belgelerin bir
örneğini harçsız olarak alabilir.
(2) Müdafiin dosya içeriğini incelemesi veya belgelerden örnek alması,
soruşturmanın amacını tehlikeye düşürebilecek ise, Cumhuriyet savcısının
istemi üzerine, sulh
ceza hâkiminin kararıyla bu yetkisi kısıtlanabilir.
(3) Yakalanan kişinin veya şüphelinin ifadesini içeren tutanak ile bilirkişi
raporları ve adı geçenlerin hazır bulunmaya yetkili oldukları diğer adlî
işlemlere ilişkin tutanaklar hakkında, ikinci fıkra hükmü uygulanmaz.
(4) Müdafi, iddianamenin mahkeme tarafından kabul edildiği tarihten
itibaren dosya içeriğini ve muhafaza altına alınmış delilleri inceleyebilir;
bütün tutanak ve belgelerin örneklerini harçsız olarak alabilir.
(5) Bu maddenin içerdiği haklardan suçtan zarar görenin vekili de
yararlanır.” Hükümlerine yer verilmiştir. Anılan Yasanın “Soruşturmanın
gizliliği” başlıklı 157. maddesinde ise; “(1) Kanunun başka hüküm koyduğu
hâller saklı kalmak ve savunma haklarına zarar vermemek koşuluyla
soruşturma evresindeki usul işlemleri gizlidir.” Hükmü yer almaktadır.
Anılan hükmün değerlendirilmesinde; müdafiinin soruşturma
evresinde dosya içeriğini inceleyebilmesini ve istediği belgelerin bir örneğini
alabilmesinin kural olduğu, bu halin soruşturmanın amacını tehlikeye
düşürebilecek olması halinde, savcı istemi üzerine hâkim kararı ile bu
yetkinin sınırlanabileceği yolundaki düzenlemenin ise, genel kurala istisna
niteliğinde olduğu, bazı belgeler yönünden ise, bu istisnanın geçerli
olmadığı sonucu çıkmaktadır.
Kanun koyucunun bu düzenleme ile savunma hakkının gecikmeksizin
kullanılmasını sağlamayı ve bu hakkın kullanımını kolaylaştırmayı
amaçladığı tartışmasızdır.
01.06.2005 tarih ve 25832 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan
Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliğinin “Müdafiin
soruşturma evrakını incelemesi” başlıklı 22. maddesinde, “Müdafi,
soruşturma evresinde dosya içeriğini inceleyebilir ve istediği belgelerin bir
örneğini harçsız olarak alabilir. Kollukta bulunan soruşturma dosyası için
yetkili Cumhuriyet savcısının yazılı emri gerekir.
Müdafiîn dosya içeriğini incelemesi veya belgelerden örnek alması,
soruşturmanın amacını tehlikeye düşürebilecek ise, Cumhuriyet Savcısının
talebi üzerine, sulh
ceza hâkiminin kararıyla bu yetkisi kısıtlanabilir.
Yakalanan kişinin veya şüphelinin ifadesini içeren tutanak ile bilirkişi
raporları ve adı geçenlerin hazır bulunmaya yetkili oldukları diğer adlî
işlemlere ilişkin tutanaklar hakkında, ikinci fıkra hükmü uygulanmaz.
Müdafi, Cumhuriyet Başsavcılığı’nca iddianamenin mahkemeye verildiği
tarihten itibaren dosya içeriğini ve muhafaza altına alınmış delilleri
inceleyebilir; bütün tutanak ve belgelerin örneklerini harçsız olarak alabilir.
Bu maddenin içerdiği haklardan suçtan zarar görenin vekili de
yararlanır.” Kurallarına yer vermiştir.
Müdafiin dosyanın tamamını inceleme talebinin bulunması durumunda
Cumhuriyet Savcısının soruşturmanın amacını tehlikeye düşürüp
düşürmeyeceğine ilişkin bir değerlendirme yapmasına olanak sağlamak
bakımından, talebin savcılık onayına bağlı olarak karşılanmasında yasanın
amacına aykırılık yoktur. Ancak yine yasanın amir hükmü olarak hiçbir
şekilde incelenmesi ve örnek alınması engellenemeyecek olan belgelere
yönelik taleplerde de Cumhuriyet Savcısının yazılı emrinin aranmasının,
Yasada yer alamayan yeni bir usul yaratılmak suretiyle savunma hakkının
kullanılmasının zorlaştırılması anlamına geleceği ve bu uygulamanın da
Yasanın genel amacıyla bağdaşmayacağı açıktır.
Bu durumda, davalı idarece, müdafiinin kollukta bulunan soruşturma
dosyasının tamamına yönelik inceleme ve örnek alma talebi ile 5271 Sayılı
Yasa’nın 153. maddesinin 3. fıkrasında sayılan belgelere yönelik inceleme
ve örnek alama talebi arasında fark gözetilmek suretiyle bir düzenleme
yapılması gerekirken, bu ayırım yapılmaksızın, kolluktaki dosyalara
yönelik tüm müdafii taleplerinin karşılanmasının Cumhuriyet Savcısının
yazılı emrine bağlayan dava konusu düzenlemede hukuka aykırılık
bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma
Yönetmeliği’nin “Müdafiin soruşturma evrakını incelemesi” başlıklı 22.
maddesinin birinci fıkrasında yer alan “kollukta bulunan soruşturma
dosyası için yetkili Cumhuriyet savcısının yazılı emri gerekir.” ibaresinin
iptaline 22.05.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.” gerekçesine
dayanarak iptaline karar vermiştir.
Dolayısıyla Yakalama Yönetmeliği’nin 22. maddesindeki kollukta
bulunan soruşturma dosyası için yetkili Cumhuriyet Savcısının yazılı
emrini alma mecburiyeti, Danıştay kararı ile kaldırılmıştır.
Burada Terör suçlarındaki uygulamaya da değinmekte yarar vardır.
Terör suçlarında 2006 yılında 5532 Sayılı
Kanun’la istisna kabul
edilmiş ve 3713 Sayılı
Kanun’un 10. maddesinde yapılan değişiklikle, terör
suçlarından dolayı yapılacak olan soruşturma ve kovuşturmalarla ilgili
olarak 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine istisnalar
getirilmiştir.
Terör suçlarından şüpheli olarak gözaltına alınan kişi, gözaltı süresince
yalnız bir avukatın hukuki yardımından yararlanabilecek. Gözaltındaki
şüphelinin avukatıyla görüşme hakkı, Cumhuriyet Savcısının istemi
üzerine, hâkim kararıyla 24 saat süreyle kısıtlanabilecek, ancak bu süre
içinde ifade alınamayacak. Şüphelinin kolluk tarafından ifadesi alınırken,
sadece bir avukatı hazır bulunabilecektir.
Şüpheli Avukatının dosya içeriğini incelemesi veya belgelerden örnek
alma yetkisi, soruşturmanın amacını tehlikeye düşürebileceği durumlarda,
Cumhuriyet Savcısının istemi üzerine hâkim kararıyla kısıtlanabilecek. Bu
hüküm, 5271 sayılı CMK 153’deki kısıtlamanın ötesinde bir sınırlama
getirebileceği anlamını taşımaktadır. Ancak, soruşturmanın amacını
tehlikeye düşürebilecek bir hal yoksa müdafiin dosyayı incelemesi veya
belgelerden örnek alması için, Terörle Mücadele Kanunu’nda dahi,
vekâletname aranmadığı görülmektedir.
Bu haktan yararlanacak kişinin müdafii olduğunu unutmamak
gerekir. Bir avukatın “müdafi” statüsüne girebilmesi için, bu avukatın
hukuki yardım yapmasının şüpheli veya sanık tarafından istenmesi veya
kabul edilmesi veya Baro tarafından (makamınca) görevlendirilmiş olması
gerekir.
Yakalanan şüpheliye, yakalama sırasında, müdafiden yararlanma
hakkı bildirilir. Müdafiin yakalanan şüpheli ile görüşmesi için, vekâletname
aranmaz.
Şüpheli bu hakkı kullanıp kullanmamakta serbesttir. Ancak, suçun alt
sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiriyorsa veya zorunlu müdafiliği
gerektiren diğer haller gerçekleşmişse, istemi olmasa da, bir müdafiin
görevlendirilmesi gerekecektir.
İfade alma sırasında şüphelinin kendisinin veya kanuni temsilcinin
seçtiği en çok üç müdafiin hazır bulunması için, vekâletnameye ihtiyaç
yoktur. (CMK 149/2 – burada müdafi yerine Avukat terimi kullanılmiştır.)
Terör suçlarından şüpheli olarak gözaltına alınan kişi, gözaltı süresince
yalnız bir avukatın hukuki yardımından yararlanabilecek. Şüphelinin
kolluk tarafından ifadesi alınırken, sadece bir avukatı hazır
bulunabilecektir.
Avukatların Cumhuriyet Savcılıklarında Dosya İnceleme ve
Dosyadan Suret Alma Yetkisi:
Avukatlık Kanunu, “avukatın” (veya stajyerin) vekâletname
aranmaksızın dava ve takip dosyalarını inceleyebilmesini kabul etmiştir.
Ancak, dosyadaki kâğıt ve belgelerin örneği veya fotokopisi alınması için
vekâletname ibraz etme şartı aramıştır. (Av. Kanunu 46/2)
Bu düzenleme genel nitelikte olduğu için, soruşturma evresindeki özel
düzenlemeler saklıdır.
1412 sayılı CMUK’un yürürlükte olduğu dönemde Adalet Bakanlığı
Ceza İşleri Genel Müdürlüğü tarafından çıkarılıp adlî teşkilâta duyurulan
18.04.1995 tarihli ve 8-41 sayılı ve hazırlık soruşturması evrakının
incelenmesi ve suretinin alınması konulu genelgesinde; “Hazırlık
soruşturmasının icrası sırasında, tahkikat evrakının incelenmesi ve bir suretinin
alınması konusunda sanık müdafiine tanınan hakların, müşteki
vekiline de tanınıp tanınmadığı hususunda tereddüt edildiği, Bakanlığımıza
yapılan başvurulardan anlaşıldığı cihetle, Aşağıdaki açıklamanın yapılması
gerekli görülmüştür.
Bilindiği üzere,
I- 18.11.1992 tarihli 3842 Sayılı
Kanun’un 19. maddesiyle değiştirilen
Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun 143. maddesinin birinci fıkrasına
göre müdafi hazırlık evrakının tamamını inceleme ve istediği evrakın bir
suretini harçsız alma hakkına sahiptir. Ancak, müdafiin hazırlık evrakını
incelemesi veya evrak suretini alması, hazırlık soruşturmasının gayesini
tehlikeye düşürebilecek ise Cumhuriyet Savcısının talebi üzerine bu hak sulh
hâkimi kararıyla kısıtlanabilecektir. Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununu
değiştiren 18.11.1992 tarihli 3842 Sayılı
Kanun’un 31. maddesi gereğince
Devlet Güvenlik Mahkemelerinin görev alanına giren suçlar hakkında Ceza
Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun 143. maddesinin bu yasa ile yapılan
değişiklikten önce yürürlükte olan eski hükmü dairesinde işlem yapılacaktır.
II- Diğer taraftan, suçtan zarar gören bir şahsın kamu davasına ne
suretle müdahale edeceği, müdahale usulü ve müdahilin hakları, Ceza
Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun 365. ve izleyen maddelerinde düzenlenmiş
bulunmaktadır.
Bu itibarla, hazırlık soruşturması aşamasında, tahkikat evrakının
incelenmesi ve istenildiğinde bir örneğinin alınması hakkının yukarıda
I’nolu bölümde açıklandığı şekilde sadece müdafiye tanınmış bulunduğu bu
konuda olabilecek aykırı görüş ve uygulamaların kanun ve yargı yolundan
çözümünün muvafık olacağı düşünülmüştür.” şeklindeki düzenlemenin
iptali istemiyle açılan davada, Danıştay 8. Dairesi 10.03.1997 gün ve
1995/2929 esas, 1997/780 sayılı ilâmında; “Maddenin değişikliğinden
önce hazırlık soruşturmasının gizliliği ilkesi müdafi için de geçerli iken, yeni
düzenleme ile sadece müdafi açısından gizlilik ilkesi kaldırılmış ve müdafiye
bu hak tanınmıştır. Madde kapsamı dışında kalanlar için gizlilik esası
korunmuştur. Yasanın sadece sanık ve müdafiine tanıdığı bu hakkın kıyas
yolu ile genişletilerek müşteki ve vekiline de tanınması hâlinde, yasa
koyucunun amacına ters düşeceği açıktır. Bu durumda, genelgenin yasa
maddesine aykırılığından söz edilemez. Açıklanan nedenlerle yasal
dayanaktan yoksun davanın reddine…” şeklinde karar vermiştir.
Ceza Muhakemesi Hukukumuza göre, kanunun getirdiği istisnalar
hariç, kamu davasının açılmasından önce yapılan soruşturmanın gizli
olarak yürütülmesi gerekmektedir. Bu sebepledir ki, sanığın ifadesinin
alınması ve sorguya çekilmesi, bilirkişi incelemesi, keşif ve muayene gibi
soruşturma işlemleri sırasında kimlerin hazır bulunacağı kanunda ayrı
ayrı belirtilmiştir. Gizliliğin amacı, suçun işlenmesinden kamu davası
açılıncaya kadar geçen sürede şüpheli veya şüphelilerin gecikilmeden
tespiti, Firarların önlenmesi, suçla ilgili delillerin toplanması ve kamu
davasının temelini teşkil eden hazırlık soruşturmasının eksiksiz
yapılmasıdır.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun; “Müdafiin görevlendirilmesi”
kenar başlıklı 150. maddesi uyarınca;
“[1] Şüpheli veya sanıktan kendisine bir müdafi seçmesi istenir. Şüpheli
veya sanık, müdafi seçebilecek durumda olmadığını beyan ederse, istemi
halinde bir müdafi görevlendirilir.
[2] Müdafii bulunmayan şüpheli veya sanık; çocuk, kendisini
savunamayacak derecede malul veya sağır ve dilsiz ise, istemi
aranmaksızın bir müdafi görevlendirilir.
[3] Alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı
yapılan soruşturma ve kovuşturmada ikinci fıkra hükmü uygulanır.”
şeklinde düzenleme getirildiği,
“Müdafiin dosyayı inceleme yetkisi” kenar başlıklı 153. maddesi
uyarınca;
“(1) Müdafi, soruşturma evresinde dosya içeriğini inceleyebilir ve istediği
belgelerin bir örneğini harçsız olarak alabilir.
(2) Müdafiin dosya içeriğini incelemesi veya belgelerden örnek alması,
soruşturmanın amacını tehlikeye düşürebilecek ise, Cumhuriyet savcısının
istemi üzerine, sulh
ceza hâkiminin kararıyla bu yetkisi kısıtlanabilir.
(3) Yakalanan kişinin veya şüphelinin ifadesini içeren tutanak ile bilirkişi
raporları ve adı geçenlerin hazır bulunmaya yetkili oldukları diğer adlî
işlemlere ilişkin tutanaklar hakkında, ikinci fıkra hükmü uygulanmaz.
(4) (5353 sk. değ.) Müdafi, iddianamenin mahkeme tarafından kabul
edildiği tarihten itibaren dosya içeriğini ve muhafaza altına alınmış delilleri
inceleyebilir; bütün tutanak ve belgelerin örneklerini harçsız olarak alabilir.
(5) Bu maddenin içerdiği haklardan suçtan zarar görenin vekili de
yararlanır.”
“Soruşturmanın gizliliği” kenar başlıklı 157. maddesi uyarınca;
“(1) Kanunun başka hüküm koyduğu hâller saklı kalmak ve savunma
haklarına zarar vermemek koşuluyla soruşturma evresindeki usul işlemleri
gizlidir.”
Ayrıca; 1 Haziran 2005 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren
Cumhuriyet Başsavcılıkları ile Adlî Yargı İlk Derece Ceza Mahkemeleri
Kalem Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin “Soruşturma
evrakının incelenmesi” kenar başlıklı 45. maddesi uyarınca;
“5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun başka hüküm koyduğu
haller saklı kalmak ve savunma haklarına zarar vermemek şartıyla
soruşturma evresindeki usul işlemleri gizlidir.
Müdafi soruşturma evresinde soruşturmanın amacını tehlikeye
düşürmemek kaydıyla görevlendirme yazısı veya vekâletname ibraz ederek
soruşturma evrakı içeriğini inceleyebilir ve dilekçeyle müracaatı halinde
istediği belgelerin bir örneğini harçsız olarak alabilir.
Mağdur veya şikayetçinin vekili soruşturma evresinde soruşturmanın
amacını tehlikeye düşürmemek kaydıyla görevlendirme belgesi veya
vekâletname ibraz ederek soruşturma evrakının içeriği ile elkonulan ve
muhafazaya alınan eşyayı inceleyebilir ve dilekçeyle müracaatı hâlinde
istediği belgelerin bir örneğini harçsız olarak alabilir.
Mağdur veya şikayetçi soruşturmanın gizlilik ve amacını bozmamak
şartıyla vekili olmadan da Cumhuriyet savcısından dilekçeyle başvurarak
belge örneği isteyebilir.
Soruşturma evrakı soruşturmayı geciktirmemek kaydıyla Cumhuriyet
savcısı huzurunda incelenir.” hükmü getirilmiştir.
Ancak, Türkiye Barolar Birliği “Cumhuriyet Başsavcılıkları ile Adli Yargı
İlk Derece Ceza Mahkemeleri Kalem Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair
Yönetmelik’ in 45. maddesinin 2. fıkrasında yer alan “soruşturmanın
amacını tehlikeye düşürmemek kaydıyla”, “görevlendirme yazısı veya
vekâletname ibraz ederek” ibareleri ile 3. fıkrasında düzenlenen
“soruşturmanın amacını tehlikeye düşürmemek kaydıyla”, “görevlendirme
belgesi veya vekaletname ibraz ederek” ifadelerinin ve son fıkrasındaki
“Soruşturma evrakı soruşturmayı geciktirmemek kaydıyla Cumhuriyet
savcısı huzurunda incelenir.” cümlesinin iptali ile yargılama sonuçlanıp
hüküm kesinleşinceye kadar yürütmenin durdurulması istemi ile
Danıştay’a dava açtı.
Cumhuriyet Başsavcılıkları ile Adlî Yargı İlk Derece Ceza Mahkemeleri
Kalem Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 45. maddesinin 2 ve
3. fıkralarında yer alan “Soruşturmanın amacını tehlikeye düşürmemek
kaydıyla”, “görevlendirme belgesi veya vekâletname ibraz ederek” ibareleri
ile son fıkrasında yer alan “soruşturma evrakı soruşturmayı geciktirmemek
kaydıyla Cumhuriyet savcısı huzurunda incelenir” ibaresinin iptali ve
yürütmenin durdurulması istemi ile açılan davada; Danıştay 10. Dairesi
22.11.2005 günlü ve E: 2005/5971 sayılı karar ile; yürütmenin
durdurulması istemin reddine karar vermiştir.
Bu karar karşı davacı Türkiye Barolar Birliğince; “Ceza Muhakemesi
Kanunu’nun 153. maddesinde hüküm altına alınan yasal düzenleme
müdafiinin soruşturma sırasında dosya içeriğini incelemesi ve harçsız örnek
almasına ilişkin bir sınırlama getirmediği halde; Yönetmeliğin 45.
maddesinin 2. fıkrasında yer alan ibarelerle müdafiin inceleme yetkisine
yeni bir sınırlama getirilerek, ancak “görevlendirme yazısı veya vekaletname
ibraz ederek” soruşturma evrakı içeriğinin incelenmesine olanak tanınması
Ceza Muhakemesi Kanunu’na açıkça aykırılık teşkil etmektedir.
Yönetmeliğin 45. maddesinin 2. fıkrası ve benzer şekilde düzenlenen 3.
fıkrasında soruşturma sırasında dosya içeriğinin incelenmesi ve harçsız
örnek alınmasına ilişkin görevlendirme yazısı/belgesi veya vekaletname
aranması koşulu, Ceza Muhakemesi Kanunu yanında 1136 sayılı Avukatlık
Kanunu’nun 2. maddesinin son fıkrası ile 46. maddesinin 2. fıkrasına da
aykırı olduğundan tesis edilen yürütmenin durdurulması isteminin reddi
kararının kaldırılması gerekmektedir. Zira; Avukatlık Kanunu’nun 46.
maddesinin son fıkrasında avukatların vekaletname olmaksızın dava ile
takip dosyalarını inceleyebilecekleri ve bu inceleme isteğinin ilgililerce
yerine getirilmesinin zorunlu olduğu hüküm altına alınmıştır. Sözü edilen
düzenleme yanında 2. maddede de yargı organlarının avukatlara
görevlerinin yerine getirilmesinde yardım etmek zorunda olup avukatın
gerek duyduğu bilgi ve belgeleri incelemesine sunmakla yükümlü oldukları
hükme bağlanmıştır. Ancak görevlendirme belgesi veya vekaletname ibraz
etmeleri halinde avukatların dosya incelemelerine olanak tanınması,
avukatın haksız veya meslek anlayıflına uygun düşmeyen bir davayı
almasını önlemek ve tüm hazırlıklarını yaparak dava açmasını sağlamak
için hüküm altına alınan avukatlık yasası maddelerinin düzenleniş
amacına da aykırılık oluşturmaktadır.
Kaldı ki; dava konusu yönetmelik soruşturma evresine ilişkin
olduğundan şüphelinin suçlamanın niteliği ve nedeni hakkında tam olarak
bilgi sahibi olmasına ve savunmanın hazırlanması için gereken kolaylıkları
elde edebilmesine de engel teşkil eden bu kısıtlama; her şeyden önce,
silahların eşitliği ilkesine aykırı olup yargının savunma ayağını iddianın
onayı ile ve onay verdiği ölçüde yargılama faaliyetine dahil edilmesi
sonucunu doğuracaktır. Savunmaya hakim kararı olmadan getirilen dava
konusu kısıtlama hükmü, bu haliyle, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesinin
6. maddesinde yer verilen “Adil Yargılanma Hakkı”na aykırı olduğu gibi
yargı kararlarının güvenilirliğine de gölge düşürücü niteliktedir.
Zira; Anayasa’nın 36. maddesiyle hak olarak belirlenen savunmanın
gerçekleşebilmesi için müdafie ve mağdur veya şikayetçi vekiline
soruşturma evresinde dosya inceleme yetkisi yasa hükmüne uygun olarak
koşulsuz şekilde tanınması gerekirken; iptali ile birlikte yürütülmesinin de
durdurulmasını talep ettiğimiz Yönetmelik hükümleriyle Yasanın yalnızca
yargıca tanıdığı soruşturmanın amacının tehlikeye düştüğü konusunda
karar verme yetkisini Cumhuriyet Savcısına devretmek, Başta normlar
hiyerarşisine aykırı olup iddia makamı karşısında savunmayı
güçsüzleştirmektedir. Görev ve yetkileri yasalarla belli olan Cumhuriyet
Savcısının yetkilerini -yasalara aykırı şekilde düzenleme getirerek yönetmelik
hükmü ile genişletip güçlendirmek, normlar hiyerarşisine aykırı
olup hukuk devletinde kabul edilemez.
Yönetmeliğin 45. maddesinin son fıkrasında yer alan “Soruşturma
evrakı soruşturmayı geciktirmemek kaydıyla Cumhuriyet savcısı huzurunda
incelenir.” cümlesiyle yine yasada bulunmayan bir düzenleme getirilerek
soruşturma evrakının Cumhuriyet Savcısı huzurunda incelenebileceği
hüküm altına alınmıştır.
İddia makamını oluşturan Cumhuriyet Savcısının görev ve yetkileri
yasada bellidir. Bu yetkileri -yasalara aykırı şekilde düzenleme getirerek yönetmelik
hükmü ile genişletip güçlendirmek, normlar hiyerarşisine aykırı
olduğu gibi müdafiin görmesi gereken belgeleri iddia makamı olmadan
inceleyememesi ve giderek savunmanın iddia makamının imkan tanıdığı
ölçüde görev yapması sonucunu doğuracaktır.
Keza; avukatların dosya inceleme yetkisini dava konusu Yönetmelik
hükmü ile güçleştirmek, müdafiin savunma görevini yaparken koşullara
bağlı olarak belgeleri inceleyip savunma yapması sonucunu doğuracaktır
ki; savunma makamının bu şekilde kısıtlanması yargıya ve adalete olan
güvenilirliğe de gölge düşürecektir. Nitekim genel hukuk ilkelerinden
silahların eşitliği ilkesine aykırı olan bu maddedeki ibareler denkliği
savunma aleyhine bozmaktadır.
T.C. Anayasası’nın 124. maddesinde de belirtildiği gibi; bakanlıklar
kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını
sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla, yönetmelikler
çıkarabilmektedir. Normlar hiyerarşisinde Anayasa ve yasaların altında yer
alan yönetmeliklerin yasal düzenlemeleri genişletmek ve değiştirmek gibi
bir işlevleri yoktur. Yasa hükümleri ancak bir başka yasa ile değiştirilebilir.
Norm hiyerarşisi içinde daha üst nitelikte norm olan Anayasa ve yasaya
uygunluğu zorunlu bulunan Yönetmeliğin üst normun alttaki normla
etkisiz hale getirilemeyeceğine ilişkin hukuk ilkesine (lex Superior) aykırı
şekilde düzenlenen hükümleri yürürlükte kaldığı sürece müdafi görevi
üstlenen avukatların savunma hakkını kullanabilmelerini yasalara aykırı
şekilde kısıtlayarak ileride sanık ve toplumun adalet duygusu açısından
onarılamaz zararlar vermesinin engellenmesi ve telafisi olanaksız bu
durumun önlenebilmesi için yürütülmesinin durdurulmasına karar
verilmesi gerekmektedir.
Yukarıda açıklanan ve tetkik esnasında da saptanacak nedenler
uyarınca 2577 Sayılı Yasa’nın 27. maddesinde aranan koşullar
gerçekleştiğinden yürütmenin durdurulması isteminin reddine ilişkin
kararın kaldırılarak “Cumhuriyet Başsavcılıkları ile Adli Yargı İlk Derece
Ceza Mahkemeleri Kalem Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’ in
45. maddesinin 2. fıkrasında yer alan “soruşturmanın amacını tehlikeye
düşürmemek kaydıyla”, “görevlendirme yazısı veya vekaletname ibraz
ederek” ibareleri ile 3. fıkrasında düzenlenen “soruşturmanın amacını
tehlikeye düşürmemek kaydıyla”, “görevlendirme belgesi veya vekaletname
ibraz ederek” ifadelerinin ve son fıkrasındaki “Soruşturma evrakı
soruşturmayı geciktirmemek kaydıyla Cumhuriyet savcısı huzurunda
incelenir.” cümlesinin yürütülmesinin durdurulmasına karar verilmesini vekil
edenim adına saygılarımla dilerim.” gerekçesiyle Danıştay 10. Dairesi’nin
22.11.2005 tarih ve 2005/5971 sayılı Yürütmenin Durdurulması isteminin
Reddi kararına karşı Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu’na itirazda
bulunmuş olup;
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu; “01.06.2005 günlü, 25832 sayılı
Resmi Gazete'de yayımlanan Cumhuriyet Başsavcılıkları" ile Adli Yargı İlk
Derece Ceza Mahkemeleri Kalem Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair
Yönetmelik'in 45. maddesinin 2 ve 3. fıkralarında yer alan "soruşturmanın
amacını tehlikeye düşürmemek kaydıyla", "görevlendirme belgesi veya
vekaletname ibraz ederek" ibareleri ve son fıkrasındaki "soruşturma evrakı
soruşturmayı geciktirmemek kaydıyla Cumhuriyet Savcısı huzurunda
incelenir" ibaresinin iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle açılan
dava sonunda; Danıştay 10. Dairesi’nce verilen ve yürütmenin
durdurulması isteminin reddine ilişkin bulunan 22.11.2005 günlü,
E:2005/5971 sayılı karara, davacı itiraz etmekte ve yürütmenin
durdurulmasına karar verilmesini istemektedir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 153. maddesinin birinci
fıkrasında, müdafinin, soruşturma evresinde dosya içeriğini inceleyebileceğ
i, istediği belgelerin bir örneğini alabileceği, ikinci fıkrasında ise
müdafinin dosya içeriğini incelemesi veya belgelerden örnek alması,
soruşturmanın amacını tehlikeye düşürebilecek ise Cumhuriyet Savcısının
istemi üzerine, Sulh Ceza hakiminin kararıyla bu yetkisinin
kısıtlanabileceği, üçüncü fıkrasında da, yakalanan kişinin veya şüphelinin
ifadesini, içeren tutanak ile bilirkişi raporları ve adı geçenlerin hazır
bulunmaya yetkili oldukları diğer adli işlemlere ilişkin tutanaklar hakkında
ikinci fıkra hükmünün uygulanmayacağı kuralı bulunmaktadır.
Avukatlık Kanunu’nun 46. maddesinin ikinci fıkrasında ise
avukat
veya stajyerin, vekaletname olmaksızın dava ve takip dosyalarını
inceleyebileceği, bu inceleme isteğinin ilgililerce yerine getirilmesinin
zorunlu olduğu, vekaletname ibraz etmeyen avukata dosyadaki kağıt veya
belgelerin örneği veya fotokopisinin verilmeyeceği öngörülmüştür.
01.06.2005 günlü, 25832 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan
Yakalama, Gözaltına Alma ve ifade Alma Yönetmeliğinin 4. maddesinde ise
"Soruşturma"; Kanuna göre yetkili mercilerce suç şüphesinin
öğrenilmesinden iddianamenin kabulüne kadar geçen evre şeklinde,
"müdafi" ise şüpheli veya sanığın
ceza muhakemesinde savunmasını yapan
avukatı şeklinde tanımlanmıştır.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 153. maddesinin
değerlendirilmesinden; müdafinin soruşturma evresinde dosya içeriğini
inceleyebilmesi ve istediği belgelerin bir örneğini alabilmelinin kural
olduğu, bu halin soruşturmanın amacını tehlikeye düşürebilecek olması
halinde, savcı istemi üzerine hakim kararı ile bu yetkinin sınırlanabileceği
yolundaki düzenlemenin ise, genel kurala istisna niteliğinde olduğu, bazı
belgeler yönünden ise, bu istisnanın da geçerli olmadığı sonucu
çıkmaktadır.
Kanun koyucunun bu düzenleme ile savunma hakkının gecikmeksizin
kullanılmasını sağlamayı ve bu hakkın kullanımını kolaylaştırmayı
amaçladığı tartışmasızdır.
Cumhuriyet Başsavcılıkları ve adli yargı ilk derece
ceza mahkemeleri
kalem hizmetlerinin yürütülmesi usul ve esaslarını belirlemek amacıyla
çıkartılan Cumhuriyet Başsavcılıkları ile Adli Yargı İlk Derece Ceza
Mahkemeleri Kalem Hizmetlerinin Yürütülmesine dair Yönetmeliğin
"soruşturma evrakının incelenmesi" başlıklı 45. maddesinin ikinci fıkrasında
müdafinin soruşturma evresinde soruşturmanın amacını tehlikeye
düşürmemek kaydıyla görevlendirme yazısı veya vekaletname ibraz ederek
soruşturma evrakı içeriğini inceleyebileceği, üçüncü fıkrasında mağdur
veya şikayetçinin vekilinin soruşturma evresinde soruşturmanın amacını
tehlikeye düşürmemek kaydıyla görevlendirme belgesi veya vekaletname
ibraz ederek soruşturma evrakının içeriğini inceleyebileceği, 5. fıkrasında
ise soruşturma evrakının soruşturmayı geciktirmemek kaydıyla
Cumhuriyet Savcısı huzurunda inceleneceği öngörülmüştür.
Anılan düzenleme ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 153
ve 157. maddelerinde yer alan hükümler çerçevesinde “şüpheli veya
sanıkla müdafi arasında var olan ilişki yine müdafinin dosyanın tamamını
inceleme talebinde bulunması durumunda Cumhuriyet Savcısının soruşturmanı
n amacının tehlikeye düşüp düşmeyeceğine ilişkin bir değerlendirme
yapıp devamında Sulh
ceza hakimine başvurması süreci açıklanmış olup, bu
haliyle mevzuata aykırılık görülmemiştir,” gerekçesiyle 16.02.2006 tarihli ve
2006/20 sayılı YD. İtiraz No: 2006/20 sayılı kararı ile; anılan Yönetmelik
hükmü hakkında yürütmenin durdurulması kararı verilebilmesi için
Kanunun aradığı koşulların gerçekleşmemiş olduğu anlaşıldığından itirazın
reddine dair karar verilmiştir.
Bu kararlardan sonra, Danıştay 10. Dairesi’nce 22.05.2008 tarih ve
2005/5971 Esas, 2008/3448 sayılı Kararı’nda; “5271 sayılı Ceza
Muhakemesi Kanunu’nun; “Müdafiin dosyayı inceleme yetkisi” kenar
başlıklı 153. maddesi uyarınca;”
(1) Müdafi, soruşturma evresinde dosya içeriğini inceleyebilir ve istediği
belgelerin bir örneğini harçsız olarak alabilir.
(2) Müdafiin dosya içeriğini incelemesi veya belgelerden örnek alması,
soruşturmanın amacını tehlikeye düşürebilecek ise, Cumhuriyet savcısının
istemi üzerine, sulh
ceza hâkiminin kararıyla bu yetkisi kısıtlanabilir.
(3) Yakalanan kişinin veya şüphelinin ifadesini içeren tutanak ile bilirkişi
raporları ve adı geçenlerin hazır bulunmaya yetkili oldukları diğer adlî
işlemlere ilişkin tutanaklar hakkında, ikinci fıkra hükmü uygulanmaz.
(4) Müdafi, iddianamenin mahkeme tarafından kabul edildiği tarihten
itibaren dosya içeriğini ve muhafaza altına alınmış delilleri inceleyebilir;
bütün tutanak ve belgelerin örneklerini harçsız olarak alabilir.
(5) Bu maddenin içerdiği haklardan suçtan zarar görenin vekili de
yararlanır,” hükümlerine yer verilmiştir.
Anılan Yasanın “Soruşturmanın gizliliği” başlıklı 157. maddesinde ise;
“Kanunun başka hüküm koyduğu hâller saklı kalmak ve savunma haklarına
zarar vermemek koşuluyla soruşturma evresindeki usul işlemleri gizlidir.”
hükmü yer almaktadır.
Anılan Yasa hükmünün değerlendirilmesinde; müdafiinin soruşturma
evresinde dosya içeriğini inceleyebilmesi ve istediği belgelerin bir örneğini
alabilmesinin kural olduğu, bu halin soruşturma amacını tehlikeye
düşürebilecek olması halinde, savcı istemi üzerine hâkim kararı ile bu
yetkinin sınırlanabileceği yolundaki düzenlemenin ise, genel kurala istisna
niteliğinde olduğu, bazı belgeler yönünden ise, bu istisnanın geçerli
olmadığı sonucu çıkmaktadır.
Kanun koyucunun bu düzenleme ile savunma hakkının gecikmeksizin
kullanılmasını sağlamayı ve bu hakkın kullanımını kolaylaştırmayı
amaçladığı tartışmasızdır.
1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 2. maddesinin üçüncü fıkrasında;
“Yargı organları, emniyet makamları, diğer kamu kurum ve Kuruluşları ile
kamu iktisadî teşebbüsleri, özel ve kamuya ait bankalar, noterler, sigorta
şirketleri ve vakıflar avukatlara görevlerinin yerine getirilmesinde yardımcı
olmak zorundadır. Kanunlarındaki özel hükümler saklı kalmak kaydıyla, bu
kurumlar avukatın gerek duyduğu bilgi ve belgeleri incelemesine sunmakla
yükümlüdür. Bu belgelerden örnek alınması vekâletname ibrazına bağlıdır.”
hükmüne yer verilmiştir. Anılan Yasanın 46. maddesinde de, “Avukat,
işlerini kendi sorumluluğu altındaki stajyeri veya yanında çalışan sekreteri
eliyle de takip ettirebilir, fotokopi veya benzeri yollarla örnek aldırabilir.
Avukatın onanmasını istemediği örnekler harca tâbi değildir. Avukat veya
stajyer, vekâletname olmaksızın dava ve takip dosyalarını inceleyebilir. Bu
inceleme isteğinin ilgililerce yerine getirilmesi zorunludur. Vekâletname ibraz
etmeyen avukata dosyadaki kâğıt veya belgelerin örneği veya fotokopisi
verilmez.” hükümlerine yer verilmiştir.
Dava konusu 01.06.2005 ve 25832 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan
Cumhuriyet Başsavcılıkları ile Adlî Yargı İlk Derece Ceza Mahkemeleri
Kalem Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin “Soruşturma
evrakının incelenmesi” başlıklı 45. maddesinde; “5271 sayılı Ceza
Muhakemesi Kanunu’nun başka hüküm koyduğu haller saklı kalmak ve
savunma haklarına zarar vermemek şartıyla soruşturma evresindeki usul
işlemleri gizlidir.
Müdafi soruşturma evresinde soruşturmanın amacını tehlikeye
düşürmemek kaydıyla görevlendirme yazısı veya vekâletname ibraz ederek
soruşturma evrakı içeriğini inceleyebilir ve dilekçeyle müracaatı halinde
istediği belgelerin bir örneğini harçsız olarak alabilir.
Mağdur veya şikayetçinin vekili soruşturma evresinde soruşturmanın
amacını tehlikeye düşürmemek kaydıyla görevlendirme belgesi veya
vekâletname ibraz ederek soruşturma evrakının içeriği ile elkonulan ve
muhafazaya alınan eşyayı inceleyebilir ve dilekçeyle müracaatı hâlinde
istediği belgelerin bir örneğini harçsız olarak alabilir.
Mağdur veya şikayetçi soruşturmanın gizlilik ve amacını bozmamak
şartıyla vekili olmadan da Cumhuriyet savcısından dilekçeyle başvurarak
belge örneği isteyebilir.
Soruşturma evrakı soruşturmayı geciktirmemek kaydıyla Cumhuriyet
savcısı huzurunda incelenir,” kurallarına yer verilmiştir.
Yukarıda belirtilen 5271 ve 1136 Sayılı Yasa hükümleri birlikte
değerlendirildiğinde, kural olarak soruşturma aşamasındaki usul
işlemlerinin gizli olduğu ve soruşturmanın amacını tehlikeye düşmemek
gerektiği dikkate alınarak, dosya incelemek ve içerisinden örnek almak
isteyen müdafiden, dosya ile ilgisini belgelemek amacıyla vekâletname veya
görevlendirme belgesi ibraz, soruşturma evraklarından belge örneği
alabilmesi için de dilekçe ile başvurmasının istenmesinde hukuka, hizmet
gereklerine ve kamu yararına aykırılık bulunmamaktadır.
Öte yandan, 5271 Sayılı Yasa’nın 153. maddesinde, müdafiin dosyanın
tamamını inceleme talebinde bulunması durumunda, Cumhuriyet
Savcısının soruşturmanın amacının tehlikeye düşüp düşmeyeceğine ilişkin
bir değerlendirme yapmasını gerektirmesi, devamında da sulh
ceza
hakimine başvuracağı dikkate alındığında, Yönetmeliğin 45. maddesinin
5. fıkrasında da hukuka, hizmet gereklerine ve kamu yararına aykırılık
bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
“Açıklanan nedenlerle, yasal dayanaktan yoksun bulunan davanın
REDDİNE, 22.05.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.” gerekçesiyle
yönetmeliğin iptali isteminin reddine karar verilmiştir.
Şüphelinin soruşturmanın gizliliği ile korunan adil yargılanma hakkını
ihlal etmemek için, dosyayı sadece müdafiin veya vekâletnamesi bulanan
“vekilin” inceleyebilmesi, yerinde bir düzenlemedir. Bu hakkı koruyabilmek
için, soruşturma dosyasının, “müdafi hukuk durumuna” girmiş bir
avukat
tarafından incelendiğinin soruşturma ve kovuşturma makamları
tarafından denetlenmesi de yerindedir. Ancak, bu denetlemenin müdafaa
hakkını tamamen kısıtlayacak şekilde Yönetmelik ile düzenlemesi, yerinde
olmamıştır.
Soruşturma ve kovuşturma makamı olan Cumhuriyet Savcısı ve
Hakim, dosyayı incelemeye gelen avukatın müdafi statüsünde olup
olmadığını incelemelidir. Bu incelemenin başında, gözaltındaki şüpheliye
sormak gelir. Eğer şüpheli kabul ediyorsa,
avukat “müdafi” hukuk
durumuna girer.
Şüpheliye sormak, gözaltında olmayan şüpheli bakımından mümkün
değildir. Bu gibi hallerde de, avukatın beyanına bakılabilir. Eğer bir
avukat,
şüphelinin kendisi veya bir yakını tarafından, dosyasının incelemesinin
istendiğini beyan ediyorsa, bu beyana güvenmek gerekir. Ancak, bu sorunu
ortadan kaldırmak için şüphelinin bir dilekçe ile müracaat ederek avukatın
müdafiliğini kabul ettiğini soruşturma ve kovuşturma makamlarına
bildirmesi pratikte sorunu halledeceğini sanıyorum.
Avukatların kovuşturma safhasında (CEZA MAHKEMELERİNDE)
dosya inceleme ve dosyadan suret alma yetkisi:
Sanık, kovuşturmanın her aşamasında bir veya birden fazla müdafiin
yardımından yararlanabilir; kanuni temsilcisi varsa, o da sanığa müdafii
seçebilir.
Kovuşturma evresinin her aşamasında avukatın, şüpheli veya sanıkla
görüşme, ifade alma veya sorgu sürecinde yanında olma ve hukuki
yardımda bulunma hakkı vardır.
Şüpheli veya sanık ister soruşturma esnasında ister kovuşturma
esnasında istediği kimseyi kendisine müdafii seçebilir. Yani şüpheli veya
sanık Baroya başvurmadan kendi ekonomik imkânlarını kullanarak,
kendisine hukuki yardımda bulunması için bir
avukat temin edebilir.
Müdafiinin görevlendirilmesi (atanması) ise daha farklı bir kavramdır.
Burada şüpheli veya sanık hukuki yardımdan ücretsiz olarak
yararlanmaktadır. Şüpheli veya sanığın burada
avukat seçmesi söz konusu
değildir. Burada
avukat re’sen, atanmaktadır.
Görevlendirme; müdafii isteyen şüpheli için; ifadeyi alan kolluk veya
savcı tarafından ya da sorgu hâkimi tarafından; sanık için ise mahkemenin
istemi üzerine Baro tarafından sağlanır. Yani müdafii, ilgili birimlerce
(kolluk, savcılık, mahkeme) istendiğinde, Baro tarafından görevlendirilir.
Yetkili Baro soruşturmanın veya kovuşturmanın yapıldığı yer barosudur.
Cumhuriyet Başsavcılıkları ile Adli Yargı İlk Derece Ceza Mahkemeleri
Kalem Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 83. maddesi
kovuşturma aşamasında dosyanın incelenmesini düzenlemiştir.
Dosyaların inceleme usulü
Madde 83-
Mağdurun, şikayetçinin, suçtan zarar görenin ve katılanın vekilleri ile müdafi
kovuşturma aşamasında dosyayı ve muhafaza altına alınmış delilleri yazı işleri
müdürü veya görevlendireceği bir zabıt kâtibinin yanında inceleyebilir.
Avukat ve stajyeri vekâletname olmaksızın kovuşturma dosyalarını
inceleyebilirler.
Mağdurun, şikayetçinin ve suçtan zarar görenin vekilleri ile müdafi vekâletname
ibraz ederek dilekçe ile başvurmaları hâlinde bütün tutanak ve belgelerin örneklerini
harçsız olarak alabilirler. Katılan da bu hakka sahiptir.
Cumhuriyet Başsavcısı ve Cumhuriyet Savcıları ile denetimleri sırasında Adalet
Müfettişleri dava dosyasını her zaman inceleyebilirler.
Yukarıda sayılanlar dışında, mahkeme Başkanı veya hâkimin izni
olmadan mahkeme evrakı kimseye gösterilmez.
Mağdurun, şikayetçinin, suçtan zarar görenin ve katılanın vekilleri ile
müdafi kovuşturma aşamasında dosyayı ve muhafaza altına alınmış
delilleri yazı işleri müdürü veya görevlendireceği bir zabıt kâtibinin yanında
inceleyebilir.
Avukat ve stajyeri vekâletname olmaksızın kovuşturma dosyalarını
inceleyebilirler.
Mağdurun, şikayetçinin ve suçtan zarar görenin vekilleri ile müdafi
vekâletname ibraz ederek dilekçe ile başvurmaları hâlinde bütün tutanak
ve belgelerin örneklerini harçsız olarak alabilirler. Katılan da bu hakka
sahiptir.
Cumhuriyet Başsavcısı ve Cumhuriyet Savcıları ile denetimleri
sırasında Adalet Müfettişleri dava dosyasını her zaman inceleyebilirler.
Buna göre, 83. maddede sayılan süjeler dışında kalan kişilerin,
mahkeme Başkanı veya hâkimin izni olmadan dosya incelemesi, yasaktır.
Adalet Bakanlığı
Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü Sayı: B030HİG00000.
02-647.03.02 MT.105 .../.../2006 tarih ve Avukatların dava ve kovuşturma
dosyalarını inceleme usulü konulu genelgesinde; Avukatların dava ve
soruşturma dosyalarını inceleme usulüne ilişkin olarak, Adil Yargı Adalet
Komisyonu Başkanlığı’na ve Ankara Barosu Başkanlığı’na da duyurulmak
üzere Başsavcılığınıza gönderilen 07.11.2006 gün ve 22413 sayılı görüş
yazımızın yeniden gözden geçirilmesi istemini içeren ilgi sayılı yazı ve konu
incelendi. Avukatların dava ve soruşturma dosyalarını inceleme usullerine
ilişkin görüşlümüz, Ankara Barosu Avukatlarından M.Y ile Ö.D'nin
başvurulan üzerine, Ankara Adli Yargı tik Derece Mahkemesi Adalet
Komisyonu Başkanlığınca Bakanlığımızın görüşlümün sorulması neticesinde
bildirilmiştir. Bu itibarla, "Demokratik
Hukuk Devleti İlkesi" nin zorunlu
unsurları arasında yer alam "Yargı Bağımsızlığı" ve "Adil Savunma Hakkı"
normlarına, her kuram ve Kuruluştan daha fazla özen gösterip önem veren
Bakanlığımızca, talep üzerine bildirilen söz konusu görüş İle; Anayasamızın
gerek 9, 36 ve 140. maddeleri ile "Hiçbir organ, makam, merci veya kişi,
yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat
veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz" hükmünü
içeren 138/2. maddesine aykırı, gerekse Avukatlık Kanunundan ve ilgili
mevzuattan doğan savunma mesleğinin icrasıyla ilgili olarak keyfi ve
sübjektif uygulamalara yol açabilecek bir değerlendirmede bulunulması söz
konusu olmayacağı gibi, anılan görüşlün yargı yetkisinin kullanımıma
İlişkin olduğu da İleri sürülemez. Şüphesiz ki, tarafların veya vekillerinin
dava ve dosya inceleme taleplerinden kaynaklanabilecek ihtilafların yargıya
intikali halinde, yargı mercilerince verilecek kararlar gerçek veya tüzel tüm
kişi ve Kuruluşları ve organları bağlayacak olup, bu bağlamda görüş
yazımızda belirtilen yasa hükümleri çerçevesinde hareket ederek
değerlendirme yapacak ve yasaların İzin verdiği durumlarda da gerekirse
takdir yetkisini kullanacak olanlar bağımsız yargı mensuplarımızdır.
Nitekim görüş yazımızda yer alan; "....gerek hukukî uyuşmazlıklar açısından
gerekse cezaî kovuşturmalar açısından, dava ve kovuşturma dosyalarını
inceleyebilmeleri için dilekçe ile müracaat etmeleri gerektiğine dair kanun ve
yönetmeliklerde açık bir hüküm bulunmamakla birlikte, yukarıda değinilen
hükümler çerçevesinde bu hususun tamamen mahkeme başkam veya
hakiminin takdir ve yetkisinde olduğu...", şeklindeki açık ve net olan ifade
tarzından da anlaşılacağı gibi, "dava ve kovuşturma dosyalarını inceleme"
taleplerini değerlendirme ve karara bağlama konusunda yetki ve takdirin
tamamen bağımsız yargıçlarımızda olduğu hususu özellikle, özenle ve de
önemle vurgulanmıştır. Yine görüşlümüzde belirtilen; kalem hizmetlerinin
mahkeme Başkanı veya hâkiminin denetimi altında yürütülmesi, buna
bağlı olarak da kalem hizmetlerinin kanun ve yönetmelik hükümlerine
uygun şekilde yürütülmesinden, aynı şekilde dava ve kovuşturma
dosyalarının korunmasından, tertip ve düzeninden mahkeme Başkan veya
hakiminin amir sıfatıyla sorumlu olması nedeniyle, mahkeme Başkanı veya
hakiminin dava ve kovuşturma dosyalarından kimlerin ne şekilde inceleme
yaptığından ve belge örneği aldıklarından bilgi sahibi olabilmesi, kalem
personeli üzerindeki denetim ve gözetim görevinin yerine getirilebilmesi ve
ayrıca yapılmakta olan soruşturmanın selameti açılarından, avukatların
dosya inceleme taleplerinin vekâletname sunulmasına gerek olmaksızın,
dilekçe ile yapılmasının daha uygun olacağı, şeklindeki ifadeyle de;
inceleme usulünde bir tertip ve düzenin sağlanması, savunma hakkının
kötü niyetle kullanılabilme ihtimalinin önüne geçilmesi ve bu doğrultuda
ileride doğabilecek olası uyuşmazlıklarda dosyaların kimin tarafından, ne
zaman incelendiğinin tevsiki bakımından, yasalarda da engel bir hüküm
olmaması da dikkate alınarak, dava ve kovuşturma dosyalarını ilk kez
inceleyecek olan bir avukatın vekâletname sunmasına gerek olmadığı,
dilekçe ile başvurmasının yeterli ve daha uygun olacağı yönündeki düşünce
ile kastedilen husus; dava dosyalarında vekil sıfatı bulunmayan
avukatların o dosyayı inceleme gereği duyduklarında mahkeme Başkanı
veya hakimine bir dilekçe ile başvurmalarının daha uygun olacağıdır.
Yoksa, dava dosyasını vekil sıfatıyla takip eden bir avukatın her dosya
inceleme talebinde dilekçeyle başvurması gerektiği kastedilmemiştir.
Hukuk ve Ticaret Mahkemeleri Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 39. maddesinde
yer alan "Reis veya Hakimin haberi olmadan Kalem Şefi mahkeme evrakını
kimseye gösteremez", yine aynı Yönetmeliğin 37. maddesinde yer alan "İş
sahiplerinin her türlü istemlerimin imzalarıyla tevsiki gerekir" hükümlerine
dayanan ve genel sınırlan yukarıda belirtilen "dilekçe ile başvurulmasının
uygun olacağı" yönündeki görüşlün; bu konudaki takdir yetkisinin
tamamen kendilerinde olduğu vurgulanan mahkeme Başkanı veya
hakimler tarafından, avukatlık mesleğinin icrasının sağlanması
bakımından ulusal ve uluslararası yasal düzenlemelerle avukatlara
getirilmiş olan kazanımlardan geri dönülmesi veya kazanımların
sınırlandırılması anlamına gelecek şekildeki uygulamalardan kaçınılması
suretiyle yorumlanması, bu konuya özel düzenleme getiren;
Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanunu,
Hukuk ve Ticaret Mahkemeleri Yazı İşleri
Yönetmeliği ile Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi
Mahkemelerinin îdari İşleri ile Kalem Hizmetlerinin Yürütülmesi Usul ve
Esaslarına İlişkin Yönetmelik hükümleri ve Avukatlık Kanunu’nun 2.
maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "Kanunlarındaki özel hükümler
saklı kalmak kaydıyla" şeklindeki düzenlemesi, özel kanun-genel kanun,
önceki kanun-sonraki kanun ilişkisi de göz önünde bulundurularak ve
Avukatlık Kanunu’nun 2. maddesinde yapılan değişikliğin avukatlar lehine
sınırsız bir serbesti tanımadığının da dikkate alınarak uygulama yapılması
gerektiği düşünülmektedir. Bilgi edinilmesini, bilgileri bakımından Adli
Yargı İlk Derece Mahkemesi Adalet Komisyonu Başkanlığına ve Ankara
Barosu Başkanlığına da duyurulmasını rica ederim.” şeklinde görüş
bildirerek, Kovuşturma aşamasında kanun ve yönetmelikler çerçevesinde
Avukatın dosya inceleme yetkisinin mahkeme Başkanı ve hâkim’de
olduğunu belirtmiştir.
Mağdurun, şikayetçinin, suçtan zarar görenin ve katılanın vekilleri ile
müdafi kovuşturma aşamasında dosyayı inceleyebilirler. Bu sayılan süjeler
dışında kalan kişilerin, mahkeme Başkanı veya hâkimin izni olmadan
dosya incelemesi, yasaktır. Kovuşturma safhasında müdafiin vekâletname
göstermesi aranmaz. Dosyadan suret alması halinde müdafiin vekâletname
ibraz etmesi gerekir. Ancak, sanığın yokluğunda hüküm tefhim ediliyorsa,
müdafiin sanığı “temsil ediyor” olması gerekir.
Müdafi sanığın açık arzusuna aykırı olmamak şartıyla, yargılama
makamlarının verdikleri kararlara karşı kanun yoluna başvurabilir. (5271
sayılı CMK 261)
Şüpheli veya Sanığın “Temsilcisinin” Dosyayı İncelemesi:
Temsilcinin, “kanuni temsilci” veya “sanığın eşi” olması durumları
dışında, “vekilin” dosyayı incelemesi için, vekâletname gerekir.
Zarar Gören Vekilinin Soruşturma Dosyasını İnceleme Hakkı:
Zarar gören vekili dosyayı inceleme hakkından ancak müdafi kadar
yararlanabilir. 5271 sayılı CMK’nın 153. maddesinin son fıkrası bu konuda
yol göstericidir.
“(5) Bu maddenin içerdiği haklardan suçtan zarar görenin vekili de
yararlanır.”
Dolayısıyla müdafii için yukarıda belirlenen ilkeler zarar gören vekili
içinde geçerlidir.
Hukuk Mahkemelerinde Avukatın Dosya İnceleme ve Dosyadan
Suret Alma Yetkisi:
Hukuk Mahkemelerinde Avukatın dosya inceleme ve dosyadan suret
alma yetkisini belirlemek için
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu 157.
maddesi ile,
Hukuk ve Ticaret Mahkemeleri Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 39.
maddesine bakmak gerekir.
“Mahkemedeki dosyaların tetkik şekli Madde 39-
Hukuk Usulü’nün
157. maddesinde yazılı kimseler dosyayı tutanak yazıcısının yanında
okuyabilirler. Müracaatın çokluğunda İş durumuna göre Kalem Şefi veya
Muavini okumaya bakma İşine diğer yazıcıları da memur edebilir. Mahkeme
dosyalarını incelemek isteyen müfettiş veya herhangi selahiyetli bir memur
önce bu yoldaki vazife ve selahiyetini Reis veya Hâkime bildirmesi gerekir.
Reis veya Hâkimin haberi olmadan Kalem Şefi mahkeme evrakını kimseye
gösteremez.”
“1086 sayılı
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu madde 157 - Zabıt
kâtibi, hâkimin nezareti ve emri altındadır. Her iki taraf veya vekilleri dava
dosyasını tetkik ve mütalaa edebilirler.”
2) UYAP Üzerinden Avukatların Dosya İnceleme ve Dosyadan Suret
Alma Yetkisi;
UYAP, Adalet Bakanlığı ve bağlı Kuruluşları bünyesinde yürütülen
faaliyetlerin ve yargı sistemi ile ilgili işlevlerin bilgisayar yardımıyla tam
entegre bir şekilde otomasyona geçirilmesidir.
Proje yazılı evrak ve daktilo kullanımını kaldırarak “kâğıtsız ofis
ortamını” oluşturmayı amaçlamaktadır. Hedeflenen sistem kurulduğunda,
dava adliyeye intikal ettiği andan itibaren elektronik ortama geçirilerek,
tekrarlardan kaçınılacaktır. Bu kapsamda Cumhuriyet Savcılığından
girilen bilgiler mahkeme aşamasında tekrar bilgisayara girilmeyecek,
bilgilerin tekrarlı olarak girilmesi engellenerek zaman ve İşgücü kaybı
önlenecektir. Yargılama, üst mahkemeye gidiş, üst mahkemeden dönüş
(Yargıtay ve Danıştay da dâhil), kesinleşme, ilamat, cezanın infazı ve adli
sicile intikali aşamasına kadar tüm evreler bilgisayar ortamında
gerçekleşecektir.
Yargının etkinliğinin arttırılması yönünde, adalet mekanizmasının
ayrılmaz bir parçası olan Nüfus, Tapu, Jandarma ve Emniyet birimlerinin
otomasyon sistemleri ile UYAP entegre edilecek ve veri alışverişi
sağlanacaktır.
Avukatlar UYAP güvenlik standartlarına uymak şartıyla dava açma,
harç yatırma, dilekçe verme, icra takibi, temyiz gibi işlemleri elektronik
ortamda yapılabilecek, yetkileri seviyesinde bürolarından dosya inceleyebilecektir.
Bu hizmet için Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi bünyesinde Avukat
Portalı ve Avukat Bilgi Sistemi kurulmuş olup, bu hizmetinden faydalanmak
isteyen avukatların Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi’ne
başvurmaları gerekir.
Avukat Bilgi Sistemi, UYAP'ın Avukatlara sağladığı bir hizmettir.
Avukat Bilgi Sistemi sayesinde Avukatlar, UYAP üzerinden mevcut
davalarını takip edebilir, yeni bir dava açabilir, dava dosyalarına her türlü
evrakı gönderebilir, yargılama harcı, ücret ve diğer masraflara ilişkin her
türlü para transferini on-line olarak gerçekleştirebilir, vekâletnamesi
bulunmayan dosyaları ilgili hâkimin bilgisi dâhilinde inceleyebilirler.
3) 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’na Göre İşlerin Stajiyer veya
Sekreterle Takibi, Dava Dosyalarının İncelenmesi ve Dosyadan Örnek
Alma:
Madde 46 - (Değişik madde: 02/05/2001 - 4667/32 md.)
Avukat, işlerini kendi sorumluluğu altındaki stajyeri veya yanında çalışan
sekreteri eliyle de takip ettirebilir, fotokopi veya benzeri yollarla örnek aldırabilir.
Avukatın onanmasını istemediği örnekler harca tabi değildir.
Avukat veya stajyer, vekaletname olmaksızın dava ve takip dosyalarını
inceleyebilir. Bu inceleme isteğinin ilgililerce yerine getirilmesi zorunludur.
Vekaletname ibraz etmeyen avukata dosyadaki kağıt veya belgelerin örneği
veya fotokopisi verilmez.
Yalnız Avukatların Yapabileceği İşler:
Madde 35 - (Değişik madde: 26.02.1970 - 1238/1 md.)
Kanun işlerinde ve hukuki meselelerde mütalaa vermek, mahkeme, hakem veya
yargı yetkisini haiz bulunan diğer organlar huzurunda gerçek ve tüzel kişilere ait
hakları dava etmek ve savunmak, adli işlemleri takip etmek, bu işlere ait bütün
evrakı düzenlemek, yalnız Baroda yazılı avukatlara aittir.
Baroda yazılı avukatlar birinci fıkradakiler dışında kalan resmi
dairelerdeki bütün işleri de takip edebilirler.
SONUÇ: Anlattıklarımızı özetleyecek olursak;
Soruşturma safhasında; soruşturma aşamasındaki usul işlemlerinin
gizli olması ve soruşturmanın amacını tehlikeye düşürmemek gerektiği
dikkate alındığında, dosyayı sadece müdafii ve vekâletnamesi bulanan
“vekil” inceleyebilir. Soruşturma evraklarından belge örneği alabilmesi için
de dilekçe ile başvurulması gerekir.
Kovuşturma safhasında; mağdurun, şikayetçinin, suçtan zarar görenin
ve katılanın vekilleri ile müdafi kovuşturma aşamasında dosyayı
inceleyebilirler. Bu sayılan süjeler dışında kalan kişilerin, mahkeme
Başkanı veya hâkimin izni olmadan dosya incelemesi, yasaktır.
Kovuşturma safhasında müdafiin vekâletname göstermesi aranmaz.
Dosyadan suret alması halinde müdafiin vekâletname ibraz etmesi ve
dilekçeyle başvurması gerekir.
KAYNAKÇA:
Danıştay 1. Dairesi’nin 10.04.2002 tarih ve 2002/26 Esas ve 2002/52 Karar
Danıştay 10. Dairesi’nin 22.05.2008 tarih ve 2005/5845 Esas, 2008/3450 Karar,
2005/6711 Esas, 2008/3451 Karar, 2005/5029 Esas, 2008/3542 Karar, 2005/5538 Esas,
2008/3453 Karar
Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün 18.04.1995 tarihli ve 8-41 Sayılı
Genelgesi
Danıştay 8. Dairesi 10/03/1997 gün ve 1995/2929 Esas, 1997/780 Karar
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu 16.02.2006 tarihli ve 2006/20 sayılı YD. İtiraz
No: 2006/20 sayılı Kararı
Danıştay 10. Dairesi’nce 22.11.2005 tarih ve 2005/5971 Esas, 2008/3448 sayılı Karar
Adalet Bakanlığı
Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü Sayı: B030HİG00000.02-647.03.02
MT.105 .../..../2006 tarihli Genelgesi
Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü 26.09.2008 tarih ve
B.03.0.CİG.0.00.00.05-659-0529-2008 /1044/49934 Sayılı Genelgesi
Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü 31.05.2008 tarih ve
B.03.0.CİG.0.00.00.04.-3-2-170-2005/35987 Sayılı Genelgesi
Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü .../.../2006 tarih ve
B.03.0.CİG.0.00.00.05-659-30-2007/Sayılı Genelgesi
Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü 31.10.2006 tarih ve
B.03.0.CİG.0.00.00.05-647.03-213-2006/49923 Sayılı Genelgesi