R.Gazete No. 26390
R.G. Tarihi: 28.12.2006
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından:
ASGARİ ÜCRET TESPİT KOMİSYONU KARARI
Karar Tarihi : 26⁄12⁄2006
Karar No : 2006⁄1
22⁄5⁄2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu'nun 39 uncu maddesi gereğince, iş sözleşmesi ile çalışan ve bu Kanunun kapsamında olan veya olmayan her türlü işçinin asgari ücretini tespit etmekle görevli Asgari Ücret Tespit Komisyonu, 30⁄11⁄2006 tarihinde başladığı çalışmalarını 26⁄12⁄2006 tarihine kadar sürdürmüş ve yaptığı üç toplantı sonucunda;
1) Milli seviyede tek asgari ücret tespitine oybirliğiyle,
2) 16 yaşını doldurmuş işçilerin bir günlük normal çalışma karşılığı asgari ücretlerinin; 1⁄1⁄2007-30⁄6⁄2007 tarihleri arasında 18.75 (onsekiz yetmişbeş) Yeni Türk Lirası olarak, 1⁄7⁄2007-31⁄12⁄2007 tarihleri arasında ise 19.50 (ondokuz elli) Yeni Türk Lirası olarak tespitine, işçi temsilcilerinin muhalefetine karşılık oyçokluğuyla,
3) 16 yaşını doldurmamış işçilerin bir günlük normal çalışma karşılığı asgari ücretlerinin; 1⁄1⁄2007-30⁄6⁄2007 tarihleri arasında 15.89 (onbeş seksendokuz) Yeni Türk Lirası olarak, 1⁄7⁄2007-31⁄12⁄2007 tarihleri arasında ise 16.38 Yeni Türk Lirası olarak tespitine, işçi temsilcilerinin muhalefetine karşılık oyçokluğuyla,
4) İş bu Kararın, 4857 sayılı Kanunun 39 uncu maddesine dayanılarak hazırlanan Asgari Ücret Yönetmeliği'nin 11 inci maddesi gereğince Resmi Gazete'de yayımlanmasına oybirliğiyle,
karar verilmiştir.
GEREKÇE
Asgari ücret, bilindiği gibi ödenmesi zorunlu olan en az ücrettir.
Asgari ücretin belirlenmesini düzenleyen Asgari Ücret Yönetmeliği uyarınca, asgari ücret, pazarlık ücreti değildir.
Asgari ücretin belirlenmesi sırasında, Komisyonumuz, bu çerçevede bir karar alınması için çalışmış, işçilerin geçim şartları ve 2007 yılı enflasyon hedefi gibi faktörleri değerlendirmiştir.
İşte bu çerçevede hareket eden Komisyonumuz; 16 yaşını doldurmuş işçiler için günlük asgari ücreti; 1⁄1⁄2007-30⁄6⁄2007 tarihleri arasında uygulanmak üzere 18.75 (onsekiz yetmişbeş) Yeni Türk Lirası olarak, 1⁄7⁄2007-31⁄12⁄2007 tarihleri arasında ise 19.50 (ondokuz elli) Yeni Türk Lirası olarak belirlemiştir.
16 yaşını doldurmamış işçiler için günlük asgari ücretin;
1⁄1⁄2007-30⁄6⁄2007 tarihleri arasında uygulanmak üzere 15.89 (onbeş seksendokuz) Yeni Türk Lirası olarak, 1⁄7⁄2007-31⁄12⁄2007 tarihleri arasında ise 16.38 (onaltı otuzsekiz) Yeni Türk Lirası olarak belirlenmesi Komisyonca kabul edilmiştir.
Asgari Ücret Yönetmeliği’nin 11 inci maddesi gereğince, Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nca belirlenen asgari ücretler, Resmi Gazete'de yayımlandığı tarihi izleyen ayın ilk gününden itibaren yürürlüğe girecektir.
İŞÇİ TEMSİLCİLERİNİN
ASGARİ ÜCRET
KARŞI OY GEREKÇESİ
"Ücrette Adalet Sağlanması" başlıklı Anayasa'nın 55. Maddesinde "Asgari ücretin tespitinde çalışanların geçim şartları ile ülkenin ekonomik durumu da göz önünde bulundurulur" ifadesi yer almaktadır.
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Anayasası'nın girişinde, "işçinin ve ailesinin yalnızca geçimini temin eden ücret, insanca yaşamaya yeterli bir ücret değildir. Halbuki işçinin insanca yaşaması için yeterli ücrete sahip olması gerekir" görüşüne yer verilmiştir.
Asgari ücretle ilgili olarak da, "asgari ücret, işçiye uygun yaşama normları sağlayacak bir ücretin garanti edilmesidir" saptamasında bulunulmuştur.
Asgari ücret, işçi ve ailesinin günün ekonomik ve sosyal koşullarına göre insanca yaşamasını mümkün kılacak, insanlık onuruyla bağdaşacak bir ücrettir.
4857 sayılı İş Yasası çerçevesinde çıkarılan Asgari Ücret Yönetmeliği asgari ücreti; "İşçilere normal bir çalışma günü karşılığı olarak ödenen ve işçinin gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım ve kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarını günün fiyatları üzerinden asgari düzeyde karşılamaya yetecek ücret" olarak tanımlamaktadır.
Asgari ücret, çalışanların yaşama ve çalışma şartlarının düzenlenmesine yönelik önemli uygulamalardan birisidir. Sosyal politika aracı olarak çalışanların düşük ücretlere karşı korunması yanı sıra rekabetin emek sömürüsü ile yapılmaması amaçlanmaktadır.
Asgari ücretlere ilişkin uluslararası yasal düzenlemelerde "aşırı düşük ücretlere karşı koruma" amacı ön plandadır. Ülkemizde de asgari ücreti yasal yoldan belirlemenin temelinde bu amaç bulunmaktadır. Özellikle niteliksiz işçilerin yoğun işsizlik nedeniyle, işveren tarafından istisnasını kısmen engellemeye yönelik bir önlem olma niteliği ağır basmaktadır.
Asgari ücretin belirlenmesini düzenleyen Asgari Ücret Yönetmeliğinde de yer aldığı üzere, asgari ücret, pazarlık ücreti değildir. Bilimsel, objektif yöntemler ve güvenilir verilerle tespit edilen taban ücretidir.
Asgari Ücret Komisyonu'nun işveren-hükümet kesimini oluşturan oy çokluğu tarafından 2007 yılında geçerli olmak üzere belirlenen asgari ücret tutarı, insanca bir yaşama düzeyi sağlamaktan uzak "yoksulluk ücreti" düzeyinde olmuştur.
Asgari Ücret Belirlenirken Geçim Koşulları Dikkate Alınmamıştır.
Asgari ücretin belirlenmesi çalışmalarında göz önünde tutulması gereken temel husus, çalışanların karşı karşıya bulundukları geçim koşulları, çalışanlara insan onurunun gerektirdiği yaşama düzeyini sağlamaya yetecek ücretin belirlenmesidir.
TÜRK⁄İŞ'in yirmi yıldan bu yana her ay düzenli olarak hesapladığı açlık ve yoksulluk sınırı verileri, çalışanların geçim şartlarını ortaya koyan önemli bir göstergedir.
Asgari Ücret Tespit Komisyonu, geçim koşullarını hesaplaması için Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)'na görev vermiştir. Aralık 2006 tarihi itibariyle TÜİK'nun tek işçi için hesapladığı tutar net 589,84 YTL'dir. Ancak asgari ücret işveren ve hükümet kesimi tarafından pazarlık konusu yapılmış ve 2007 yılının ilk altı aylık dönemi için net 403,03 YTL, ikinci altı aylık dönemi için 419,15 YTL olarak kabul ve ilan edilmiştir.
"Ülkenin Ekonomik Durumu" Gerekçe yapılarak Asgari Ücret Düşük Belirlenmiştir.
Ekonomide geçmişte yaşanan kriz bahane edilerek, ücretli çalışanlar fedakarlığa zorlanmış, sorumlusu olmadıkları politikaların faturasını ödemek durumunda kalmışlardır. Ancak ekonominin yeniden büyüme sürecinde yine çalışanlardan fedakarlık beklenmesi doğru, anlaşılır ve kabul edilebilir bir yaklaşım değildir.
2006 yılında Türkiye'de yaşanan ekonomik ve sosyal gelişmeler ile 2007 yılı hedef ve tahminlerine ilişkin olarak hazırlanan ve Asgari Ücret Komisyonu'na sunulan raporlarda; Türkiye ekonomisinin 19 çeyrektir devam eden büyüme potansiyeli yakaladığı, 2002⁄2005 döneminde gayri safi milli hasılanın yılda yüzde 7,8 oranında büyüdüğü, fiyat istikrarının sağlanması konusunda son yıllarda önemli mesafeler alındığı, enflasyonun otuz yıl sonra ilk defa tek haneli rakamlara düştüğü, ihracatın arttığı, kamu maliyesinde sağlanan disiplin sayesinde kamu açıklarının düştüğü, borç yükünün azaldığı, uygulanmakta olan ekonomik program ve piyasalarda sağlanan güven ortamı sayesinde iç borçlanma maliyetlerinin düştüğü, borçlanma vadesinin arttığı ve fakat faiz oranlarının gerilediği görüşlerine yer verilmiş, ekonomide sağlanan bu ve benzeri olumlu gelişmeler sıralanmıştır.
Ekonomide böylesine olumlu gelişmelerin yaşandığı 2006 yılında, yine devletin raporuna göre, 16 yaş ve üstü sanayi ve hizmetler kesimi ortalama aylık net asgari ücretin nominal olarak yüzde 8,7 oranında artacağı, reel olarak ise yüzde 0.8 oranında gerileyeceği tahmini yapılmaktadır. Son oniki ay itibariyle hesaplama yapıldığında reel gerileme daha da fazla olmaktadır.
Düşük Asgari Ücretle Refahı Sağlamak Mümkün Değildir.
Türkiye'nin rekabet şartlarını düşük ücret politikasıyla sağlamak doğrultusunda bir anlayışı egemen kılarak ekonomik ve sosyal kalkınmasını sağlaması mümkün değildir.
Türkiye, demokrasinin, işçi hak ve özgürlüklerinin, sosyal koruma uygulamalarının olmadığı, tartışma konusu edildiği ülkelerde uygulanan ücret politikalarını, asgari ücret düzeyini emsal alan yaklaşımları benimseyen bir ülke olmamalıdır.
Gerçek asgari ücret düzeyinin yetersizliği ve gerek son dört yılda yüzde 35'in üzerinde sağlanan refah artışından yeterince pay alınmamış olması gibi nedenlerden dolayı, asgari ücret düzeyi halen sefalet ücreti niteliğindedir.
Asgari ücret günümüzde açlık sınırı olarak tanımlanan tutarın yüzde 60'ını, yoksulluk sınırı olarak tanımlanan tutarın ise ancak yüzde 19'unu karşılayabilmektedir. Diğer bir ifadeyle, asgari ücret almakta olan bir çalışan ailesi, ancak 19 gün dengeli beslenebilmekte, insan onurunun gerektirdiği yaşama düzeyini ise sadece 6 gün için sağlayabilmektedir.
2007 yılının ilk altı aylık döneminde geçerli olacak günlük net asgari ücret 13,43 YTL'dir. Bu tutarla, işçinin beslenmesi, giyinmesi, kira ödemesi, elektrik-su-yakıt-ulaşım vb. zorunlu giderlerini karşılayabilmesi mümkün değildir.
Ülkedeki İşsizliğin Nedeni Asgari Ücret Değildir.
İşsizlik, ülkemizin ekonomik ve sosyal gündeminde ağırlıklı olarak yer alan yakıcı bir sorundur. İşsizliğin önlenmesi için uygulanacak politikaları işçi kesimi desteklemektedir. İşsizlik, yoksulluğun ve gelir dağılımındaki adaletsizliğin temel sebeplerinden birisidir.
İşsizliğin azaltılmasında en etkili çözüm sadece ekonominin büyümesi değil, yeni yatırımların yapılması, yeni iş alanlarının açılmasıdır. Kalıcı büyüme ancak yeni yatırımlarla, sermaye stoklarındaki artışlarla mümkündür. Yoksulluğun, arttığı, işsizliğin büyüdüğü ve iç talebin daraltıldığı bir ortam yatırım ortamı olamaz. Hükümetler, insan onuruna yaraşır iş olanaklarının yaratılması için çaba göstermek durumundadır. Özel sektörün yaratacağı iş imkanları da bu nitelikte, yani Uluslararası Çalışma Örgütü'nün "insana yaraşır iş" kapsamında olması gerekmektedir.
Bazı kesimler, Türkiye'de yatırımların, istihdamı artırmanın önündeki engel olarak işgücü maliyetinin yüksekliğini ileri sürmektedir. Bu durum ülke gerçekleriyle bağdaşmamaktadır. Türkiye'de emek maliyeti uygulanan ekonomik ve sosyal politikalarla düşürülmüştür. İSO'nun 500 Büyük Sanayi Kuruluşu sonuçlarına göre, özel kesimde toplam satış hasılatı içinde işçilik payı 2005 yılı itibariyle yüzde 6,6 oranındadır.
Asgari Ücret Kayıtdışı İstihdamı Artıran Unsur Değildir.
Türkiye'de kayıtdışı istihdam önemli bir sorun olarak gündemdedir. Kayıtlı ücretli sayısı kadar kayıtdışı çalışan veya bir başka ifadeyle çalışmak zorunda bırakılan önemli bir kesim bulunmaktadır. Ancak kayıtdışı istihdamın önlenmesini asgari ücretin düşük belirlenmesinde veya ücretten yapılan kesintilerin azaltılmasında gören yaklaşımlar yanlıştır.
İşverenlerin SSK'ya verdiği bildirgelere göre, Türkiye genelinde kayıtlı işçilerin ortalama brüt aylığı 2005 yılında 857.-YTL düzeyindedir. SSK'ya kayıtlı her beş işçiden ikisinin geliri asgari ücret düzeyindedir.
Bu ücret düzeyinden kesilen primlerle çalışanların sosyal güvenlik harcamalarının karşılanması elbette mümkün değildir. Sosyal güvenlik açıklarını gerekçe yaparak hak kayıplarını gündeme getirenlerin, öncelikle kayıtdışı istihdam ve kayıtdışı ekonomiyi azaltma konusunda etkin politikalar uygulanmasına öncelik vermeleri gerekmektedir.
Asgari Ücretten Yapılan Kesintiler Dikkate Alınmamıştır.
Asgari ücretin tanımında, "...zorunlu ihtiyaçlarını günün fiyatları üzerinden asgari düzeyde karşılamaya yetecek" denmesine karşın, perakende fiyatlar kullanılarak tespit edilen asgari ücretten gelir vergisi, sigorta işçi payı, zorunlu tasarruf vb. kesintiler yapılmaktadır. Yapılan bu kesintiler nedeniyle, asgari ücret daha başlangıçta eksik ödenmektedir. Böylece asgari ücret, tespit edildiği andan itibaren çelişkili ve tutarsız olmaktadır.
2007 yılının ilk altı aylık dönemi itibariyle brüt 562,50 YTL olarak uygulanacak asgari ücretten sosyal sigorta işçi primi, gelir vergisi, işsizlik sigortası gibi ödemeler için yüzde 28,4 oranında kesinti yapılacaktır. Asgari ücretli bir çalışan 2007 yılının ilk yarısında ayda 74,59 YTL gelir vergisi ödemek durumundadır. SSK primi için ödeyeceği tutar ise ayda 81,904 YTL'dir.
Hatırlanacağı üzere, kayıtdışı çalışmayan ve çalıştırmayan, kurallara uygun olarak faaliyet gösteren işverene asgari ücretin maliyeti Ocak 2004 ayında 560,1 milyon lira olarak hesaplanmış, ancak hükümet, yasal düzenleme ile 1 Nisan 2004'den itibaren yüzde 26 oranında artırılarak 577,1 milyon liraya yükseltilmesi gereken SSK primine esas kazanç alt sınırını-artışta indirim yaparak-yüzde 20 artışla ve fakat yılbaşından itibaren 549 milyon 630 bin lira olarak belirlemiş ve asgari ücret artışından dolayı meydana gelen maliyet farkının 46,2 milyon lirasını hazine tarafından karşılanmıştı.
İşverenlerin, SSK primine esas kazanç alt sınırının kaldırılarak asgari ücrete eşitlenmesi doğrultusundaki girişimleri sonucu yapılan değişiklikle asgari ücretin işverene maliyeti Temmuz 2004'den itibaren gerilemiştir. 2006 yılında asgari ücretin işverene maliyeti günde 21 YTL tutarındadır.
Ancak, SSK primine esas kazanç alt sınırının asgari ücrete eşitlenmesiyle yapılan iyileşmenin kayıtlı istihdamı artırdığı yönünde bir sonuç doğurmadığı görülmüştür.
Asgari ücret seviyesinde gelir elde eden işçiden yapılan kesintilerin makul bir oranda olmasını işçi kesimi yıllardır savunmaktadır. Türkiye, ücretten yapılan kesintilerin yüksekliği bakımından OECD üyesi ülkelerin başında gelmektedir. Bugün ücretliler üzerinde taşınmaz boyutlarda vergi yükü bulunmaktadır. Aynı şekilde, sosyal güvenlik için kesilen prim asgari ücretli için yüksektir, ve mutlaka devletin, sosyal devlet olma gereğinin bir sonucu olarak, katkısı gerekmektedir.
Ülkemizde, istihdam vergisine dönüşen ücretler üzerindeki ilave yükler elbette düşürülmeli ve AB ülkeleri düzeyine getirilmelidir. Ancak kıyaslama yapılırken, gerek milli gelir içindeki ücretlilerin payı ve gerek toplam satış hasılatı içinde işgücü maliyetinin oransal ağırlığı ile ücret düzeyi de dikkate alınmalıdır.
Hükümet 2004 yılı başında, ücretlilere özel indirim uygulamasını yaptığı düzenleme ile ortadan kaldırmıştır. Şimdi bu yanlıştan dönülerek gecikmeli de olsa özel indirim uygulamasına geçilmesi olumlu bir gelişmedir, birçok OECD ülkesinde de var olan bu uygulama çağdaş vergi sisteminin bir gereğidir. Ancak bu sisteme tekrar dönülürse, vergi iadesi sisteminin kaldırılmak istenmesi doğru bir yaklaşım değildir. Bu yeni sistemin bedeli, çalışanların önemli bir kazanımı olan vergi iadesi sisteminin ortadan kaldırılması olmamalıdır.
Asgari Ücret Belirlenirken Aile Dikkate Alınmamıştır.
Asgari ücret tespitinde, işçilerin ailesiyle birlikte değerlendirilmesi gereğini dikkate almayan yaklaşım hatalı olmuştur. Ülkemizdeki işçi ailelerinin çoğunda, bakıma muhtaç yaşlılar ile küçük yaştaki çocuklar bulunmakta ve çok sayıdaki işçinin ücreti, iktisaden faal olmayan bu nüfus tarafından paylaşılmaktadır. Diğer bir ifadeyle, ülkemizde aile bağımlılığı, sosyolojik bir olgudur. Bu bakımdan, asgari ücretin tespitinde, sadece işçinin göz önünde bulundurulması ülke gerçeklerine aykırı düşmektedir.
İşçinin ailesinin hesaplamalarda dikkate alınmaması sonucu asgari ücret eksik ve yetersiz olarak belirlenirken, bu tutardan ayrıca kesinti yapılması nedeniyle asgari ücret "sefalet ücreti"ne dönüşmektedir. Sosyal dışlanmanın ortadan kaldırılması çalışmaları kapsamında "aile yardımı" artık ülkemizde uygulanmalıdır.
En Düşük Kamu Çalışanı Maaşı Dikkate Alınmamıştır.
Asgari ücret ile en düşük kamu çalışanı maaşı arasında yapılacak kıyaslama, bu alanda yıllardır sürdürülen haksız ve yanlış uygulamaları ortaya koymaktadır.
2006 yılının ikinci altı aylık döneminde gerçekleşecek altı aylık TÜFE rakamına bağlı olarak 2007 yılı Ocak ayında verilmesi muhtemel enflasyon zammı hariç, 2007 yılı Ocak ayında en düşük brüt memur maaşı 894, 42 YTL olmaktadır.
Asgari Ücret, bir anlamda ülkede uygulanmakta olan ekonomik ve sosyal politikaların önemli bir göstergesi, siyasal iktidarın çalışanlara yaklaşımının yansıması niteliğindedir.
İşci kesimi temsilcileri olarak Komisyon çalışmalarında asgari ücretin;
* İşçi ve ailesinin günün ekonomik ve sosyal koşullarına göre insanca yaşamasını mümkün kılacak, insanlık onuruyla bağdaşacak bir düzeyde;
* Geçim şartları esas alınarak belirlenen tutarın işçinin eline net geçecek biçimde;
* Ulusal düzeyde, sanayi⁄tarım ve yaş, cinsiyet ayırımı yapılmadan;
* İşçinin satın alma gücünün ileriye dönük olarak korunabilmesi için gerekli bir iyileştirmenin ayrıca ilave edilerek;
* Gelir dağılımında adaleti sağlamaya yönelik olarak ekonomik refahtan pay içerecek;
Biçimde hesaplanması gereğini savunduk.
Savunduğumuz bu görüşlerin büyük bir bölümü Komisyon çalışmalarında dikkate alınmamıştır. Bunun sonucu, belirlenen asgari ücret düzeyi yetersiz ve ülkenin bugünkü koşullarında "insan onuruna yaraşır bir yaşam düzeyi" sağlamaktan yine uzak kalmıştır. Asgari ücret artışının, yılbaşından itibaren bir yıllık dönem için tek oranda uygulanması yerine altışar aylık iki dönem halinde uygulanması kararına varılmıştır. Asgari ücretin belirlenmesi çalışmalarında Komisyon iradesi, Devlet Kurumu'nun resmi rakamları belirleyici olmamıştır.
Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nun işveren-hükümet kesimi temsilcilerinin oy çoğunluyla belirlenen asgari ücrete, gerek miktar ve gerek belirleme yöntemi açısından katılmadığımızdan, işçi kesimi olarak muhalif kalıyoruz.