TAPU İPTALİ VE TESCİL DAVASI-DAVADA TENKİS VE MURİS MUVAZAASININ İDDİA EDİLMESİ -MİRASÇILARIN MİRAS HAKLARINA MÜDAHALE EDİLMESİ
Esas Yılı : 2005
Esas No : 12056
Karar Yılı : 2005
Karar No : 13421
Karar Tarihi : 19.12.2005
Daire No : 1
Daire : HD
ÖZET : Söz konusu olayda tenkis ve muris muvazaası isteklerinin ayrı davalarla ileri sürülmesi olanağı bulunduğu gibi aynı dava içerisinde de talep konusu yapılması mümkündür. Aynı davada talep edilmişse bu halde öncelikle muris muvazaası hukuksal nedeninin inceleme konusu yapılması, daha sonra diğer isteklerin sorulması gerekir. Saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar muris muvazaasına dayanarak tapu kaydının iptalini isteyebilir. Yerel mahkemece açıklanan hususlar dikkate alınmadan aksi şekilde karar verilmesi isabetsizdir.
(818 S. K. m. 18, 213) (4721 S. K. m. 560, 706)
Dava: Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, miras bırakanları H'nin 13 parça taşınmazını mirasçılardan mal kaçırma amacıyla ve muvazaalı olarak oğlu olan davalılara temlik ettiğini ileri sürerek, tecavüz edilen mahfuz hisse miktarlarının aynen iptalleri ile payları oranında tescil, olmazsa nakten mahfuz hisselerin belirlenerek payları oranında verilmesi isteğinde bulunmuşlardır.
Davalılar, davanın reddi gerektiğini savunmuşlardır.
Mahkemece, tenkis isteminin kabulüne karar verilmiştir.
Karar, taraflarca süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi H.G.'nin raporu okundu, düşüncesi alındı.
Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
Karar: Karar Dava, tapu iptal, tescil ve tenkis isteklerine ilişkindir. Mahkemece, tenkise karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; ortak miras bırakan H'nin çekişmeli 13 parça taşınmazını davalılar Hayati ve Muzaffer' e intikal ettirdiği görülmektedir.
Davacılar, dava dilekçelerinde anılan intikalin bedelsiz ve bağış hükmünde olduğunu ileri sürerek tasarruflarda mahfuz hisselerinin ihlali kastının bulunduğunu belirtmek suretiyle aynen tenkis isteğinde bulunmuşlar, tapu iptalinden de söz etmişler, daha sonra sundukları 24.09.1998 tarihli dilekçeleriyle davalarını muris muvazaası hukuksal nedenine dayandırmışlardır. 22.05.1987 tarih 4/5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı'nda da ifade edildiği üzere, tenkis ve muvazaa isteklerinin ayrı davalarla ileri sürülmesi olanağı bulunduğu gibi, aynı dava içerisinde talep konusu yapılması da mümkündür. Bu halde öncelikle muris muvazaası hukuksal nedeninin inceleme konusu yapılması daha sonra diğer isteklerin sorulması gereklidir.
Bilindiği gibi; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi ( mevsuf-vasıflı ) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararı'nda açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanun'un 706, Borçlar Kanunu'nun 213 ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle, miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşınmaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Hal böyle olunca; öncelikle yukarıda açıklanan ilkeler gözetilmek suretiyle gerekli incelemenin yapılması, anılan hukuki sebebin sabit görülmemesi durumunda tenkis isteği bakımından soruşturmanın tamamlanması, ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
Sonuç: Tarafların temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü H.U.M.K.'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 19.12.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.