Hayat sigortası sözleşmesi yapılırken teklifnamede mide kanseri olduğunu bildirmeme, gerçeğe aykırı beyanda bulunma olarak addedilemez
Ekleyen: Av.feyz Pazarbaşı | Tarih: 29-09-2005 | Kategori:
İçtihat | Okunma : 5757 | Not:
Av.feyz Pazarbaşı
Hakkımdaki açıklamalara www.pazarbasi.av.tr adresinden ulaşabilirsiniz.
Profil >
TAM METİN:
Taraflar arasındaki davanın Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesince görülerek verilen 13.04.2000 tarih ve 1998/749 - 2000/143 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dava dosyası için Tetkik Hakimi Ayşe A. tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacılar vekili, Z. Bankası Beypazarı şubesinin kullandırdığı kredi karşılığında müvekkillerinin murisi Bayram Y.'i 29.04.1997 tarihinde hayat sigortası ile davalı şirkete sigortalattığını, Bayram Y'nin 03.09.1997 tarihinde vefat ettiğini, sigortalının sözleşme imzalandığı tarihte mevcut hastalığını kasden gizlediğini iddiası ile davalının sigorta bedelini ödemediğini, muris Bayram Y'in öldüğü sırada dahi hastalığını bilmediğini ileri sürerek 3.233.000.000 liranın 03.09.1997 tarihinden itibaren reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, Bayram Y'nin sigorta başlangıcından önce mevcut rahatsızlıklarını TTK'nın 1290/1. maddesine aykırı olarak müvekkili şirkete bildirmeyerek beyan yükümlülüğünü ihlal ettiğini, mide kanseri olan Bayram Y'nin muayene ve tedavi olduğunu kasten gizlediğini belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, Can Sigortalarında da uygulanması gereken TTK'nın 1290. maddesinde, mukavele yapılırken ihbar mükellefiyetinin kasten yerine getirilmemesi ve dava konusu olayda olduğu gibi gerçeğe aykırı beyanda bulunması halinde sigortacıya cayma hakkı verildiği, davalı sigortacının bu durumu öğrenmeden riziko gerçekleştiği, poliçeye bu hususta hüküm koyan davalının hükümsüzlük nedeni ile ödeme yapmama hakkını haiz olduğu, murisin hastalığın bilahare tahlile dayalı olarak ortaya çıkmasından sonra da ihbar yükümlülüğünü yerine getirmediği ve akdin kurulmasından yaklaşık 5 ay sonra mide kanserinden vefat ettiği, aksi yönde bilirkişilerin hukuki mahiyetteki mütalalarına HUMK'nın 286. maddesi gereğince itibar edilmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacılar vekili temyiz etmiştir.
Davacılar vekili, 29.04.1997 tarihinde davalı şirkete hayat sigortası yaptıran davacılar murisi Bayram Y'nin 03.09.1997 tarihinde vefat ettiğini, ancak sigorta bedelinin davalı tarafından ödenmediğini iddia ederek, poliçe bedelinin tahsilini istemiştir. Dosya içinde 07.04.1997 ve 15.04.1997 tarihli doktor raporlarında Bayram Y'de "mide kanseri" düşünülmüş, ileri tetkik ve kesin teşhis için tam teşekküllü bir hastaneye şevki uygun görülmüş, kesin bir teşhis konulmamıştır. Ankara'da bulunan sağlık kuruluşlarında 23.05.1997 tarihinde yapılan endeskopi ve 24.05.1997 tarihinde yapılan biyopsi sonucunda sigortalı Bayram Y'ye "mide kanseri" teşhisi konulmuştur. Dinlenilen tanıklar ise, Bayram Y'nin vefat tarihine kadar kanser hastası olduğunu bilmediklerini ifade etmişlerdir.
Sigorta sözleşmesinin başlangıç tarihi olan 29.04.1997 de Bayram Y'e mide kanseri olduğuna dair kesin bir teşhis konulmamıştır. Kaldı ki, böyle bir teşhis konulmuş olsa bile, içinde yaşadığımız toplumdaki uygulama, "kanser" gibi hastalıkların hasta olan şahıstan gizlenmesi, söylenmemesidir. Davacı tanıkları da aynı şekilde ifade verdiklerine göre, sigortalı Bayram Y'nin sigorta sözleşmesi yapılırken teklifnamede mide kanseri olduğunu bildirmemesi, gerçeğe aykırı beyanda bulunma olarak addedilemez.
Mahkemece, sigortalının gerçeğe aykırı beyanda bulunduğu gerekçesiyle davayı reddetmesi doğru görülmemiş, hükmün davacılar yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün davacılar yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 02.10.2000 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.