Hukuki Net Hukuki NET | Forum | Mevzuat Anasayfa | Kaynaklar | Yazarlar | Dizin | Arama | Uyarlama | Giriş | Üye Ol
Borçlunun Üçüncü Kişilerdeki -Kıymetli Evraka Bağlı Olmayan- Hak Ve Alacaklarının Haczi (İİK. mad. 89)
Ekleyen: Kaval | Tarih: 16-04-2006 | Kategori: Makale | Okunma : 14938 | Not:
Kaval




Profil >

BORÇLUNUN ÜÇÜNCÜ KİŞİLERDEKİ  -KIYMETLİ EVRAKA BAĞLI OLMAYAN- HAK VE ALACAKLARININ HACZİ

(İİK. mad. 89)

 

Av.Talih Uyar

 

İİK. mad. 89’da, «borçlunun üçüncü kişilerde bulunan -kıymetli evraka bağlanmamış- hak ve alacaklarının haczi» konusu ayrıntılı biçimde düzenlenmiştir.

 

I- Borçlunun mallarının haczini isteme aşamasına gelmiş bulunan alacaklı borçlunun yanında bulunan ya da adına tapuda kayıtlı bulunan mallarının dışında, üçüncü kişilerde bulunan borçluya ait mal, hak ve alacakların da haczedilmesini isteyebilir.

 

Üçüncü kişilerde bulunan borçluya ait bu mal, hak ve alacaklar;

 

aa) Ya; «para», «banknot», «hâmiline ait senet», «poliçe», «cirosu kâbul diğer senetler», «altın gümüş ve diğer kıymetli şeyler» niteliğindedir.

 

bb) Ya da; «kıymetli evraka bağlı olmayan alacak», «diğer talep hakları» ve «-yukarı-da belirtilen kıymetli şeyler dışında- taşınır mal» niteliğindedir.

 

Birinci guruptaki mal ve hakların haczi, bunların fiilen görülerek, bunlara el konulması ile mümkün olur (İİK. mad. 88/I).(1)

 

İkinci guruptaki mal ve hakların haczi ise İİK. mad. 89’da, ayrıntılı biçimde düzenlenmiştir.(2)

 

Uygulamayı en fazla yoran(3) ve alacaklının, borçlunun malvarlığına etkili bir şekilde el uzatmasını sağlamak amacı ile kabul edilmiş olan(4) bu maddede, borçlunun üçüncü kişideki -kıymetli evraka bağlanmamış olan- hak ve alacakları ile, taşınır malları’nın haczi konusu düzenlenmiştir.

 

II- Bu maddede, borçlunun üçüncü kişideki;

 

a) Kıymetli evraka bağlı olmayan alacaklarının,

 

b) Diğer talep haklarının,

 

c) Taşınır mallarının,

ne şekilde haczedilebileceği gösterilmiştir.

 

a- Borçlunun, üçüncü kişideki kıymetli evraka bağlı olmayan alacaklarının haczi: Bunlar maddede; «hâmiline ait olmayan ve cirosu kâbil bir senede müstenid bulunmayan alacaklar» olarak gösterilmişse de, bir kıymetli evrak türü olan «nama yazılı senetler» burada öngörülmemiş olmasına rağmen, bunların da bu maddenin kapsamına girdiği kabul etmek gerekir. İİK. mad. 89/I’de -İİK. mad. 88/I’de olduğu gibi- sadece «hâmiline ve emre yazılı senetler» belirtilmek suretiyle, «nama yazılı senetler»in bu maddenin kapsamı dışında bırakıldığı izlenimi uyanmakta ise de, kıymetli evrak’ı; «hakkın senede bağlı olduğu ve senetsiz devir ve tasarrufun mümkün olmadığı senetler» şeklinde tanımlayan ve açıklayan TK. mad. 557, 558, 559, 567, 568. maddeleri karşısında, ayni tanımlamaya giren «nama yazılı senetler»in haczinin de «hâmiline ve emre yazılı senetler» gibi -İİK. mad. 88’e göre- yapılması gerekir.

 

Başka bir deyişle, nama yazılı kıymetli evrakta da, hak senede kesin olarak bağlı ve kural olarak, senetle birlikte olmaksızın hakta -haciz de dahil- tasarruf imkânsız olduğundan, «nama yazılı senetlere bağlı» hakların da haczi, ya borçlu yanında senetlerin fiilen görülmesi ve el konması (İİK. mad. 88/I) ya da -aşağıda ayrıntılı olarak inceleneceği gibi- mülkiyeti borçluya ait senetleri vedia, rehin, âriyet (hatır senedi) olarak veya vekaleten yahut intifa hakkı sahibi sıfatıyla elinde bulunduran üçüncü kişilerin yokluğunda «haciz kararı olmak ve ayrıca tedbir niteliğinde olarak bu haczin üçüncü kişiye ihbarı» (İİK. mad. 89/I) suretiyle mümkündür.(5) (6) (7)

 

Yargıtay, çeşitli içtihatlarında, «bono»ların,(8) «çek»lerin(9) «hâmiline yazılı olan ya da cirosu mümkün senetler»in,(10) kısacası «kambiyo senetleri»nin(11) ve «anonim şirket hisse senetleri»nin,(12) 89. maddeye göre üçüncü kişi senet borçlusuna (hisse senedini çıkarmış olan şirkete) ‘haciz ihbarnamesi’ gönderilerek haciz edilemeyeceğini, ‘senetlerin fiilen haczedilip, muhafaza altına alınması suretiyle -yani; İİK. mad. 88’e göre- haciz edilebileceğini(13) belirtmiştir.

 

Bu kural, kamu düzeni ile ilgili ve emredici bir kural olduğundan buna aykırı olarak yapılan işlem (yani; bu tür senetlerin 89. maddeye göre ‘haciz ihbarnamesi’ gönderilerek haczedilmesi) süresiz şikâyet’e neden olur.(14) Ayrıca belirtelim ki, -hatalı olarak- gönderilen haciz ihbarnamelerine şikâyet ve itirazda bulunmayan üçüncü kişinin (kambiyo senedi borçlusunun) senedi bedelini icra dairesine ödemiş olması, daha sonra ayni senet bedelini -ikinci kez- senedin iyiniyetli hâmiline ödemekten kendisini kurtarmaz...(15)

 

Bu maddeye göre haczi sözkonusu olan alacak, tâlik: koşula bağlı olsa dahi haczedilebilir.(16) Keza, doğmamış olmakla beraber, gerçekleşmesi umulan alacaklar haczedilebilir.(17) Yüksek mahkeme, bu konuya ilişkin kimi kararlarında(18) «...Kural olarak, ileride doğması muhtemel bir hakkın haczi mümkün olmadığından, üçüncü kişiye ‘borçlunun nezdinde doğmuş ve doğacak hak ve alacakları üzerine haciz konulduğu’ şeklinde haciz ihbarnamesi gönderilmesi halinde, üçüncü kişinin sorumluluğunun ‘haciz ihbarnamesinin kendisine ulaştığı tarihteki mevcut durumla sınırlı olduğunu’...» belirtmişken, kimi kararlarında ise «...Müstakbel (beklenen yada doğacak) alacaklar için haciz ihbarnamesi gönderilebilmesi üçüncü kişi ile borçlu arasında süregelen bir hukuki ilişkinin varlığına bağlıdır. Hukuki münasebetin varlığı ve bu ilişki nedeniyle borçluya ödenecek ve devamlılık arzeden bir alacağın bulunduğu hallerde, üçüncü kişiye İİK’nun 89. maddesine göre haciz ihbarnamesi gönderilmesi gerekir...»(19), «...Takip borçlusunun üçüncü kişideki müstakbel alacağının haczi mümkündür. Haciz sırasında alacağın doğmuş olması gerekmez, alacağın doğumunun ihtimal dahilinde bulunması yeterlidir...»(20) demiştir.

 

Kanımızca, üçüncü ile borçlu arasındaki mevcut bir hukuki ilişki nedeniyle, borçlunun ileride (yakın bir tarihte) üçüncü kişi nezdinde doğabilecek alacağının -İİK. mad. 89’a göre- haczinin mümkün olabilmesi gerekir. Doğacak alacağın miktarının önceden bilinmemesi önem taşımaz. Örneğin; borçlu-müteahhidin alacaklıları, borçlunun yaptığı iş karşılığında, üçüncü kişi konusundaki Karayolları Genel Müdürlüğü’nden, Belediyeden alacağı istihkakı üzerine -henüz istihkak düzenlenmeden- haciz koyabilirler. Bu nedenle, yüksek mahkemenin yeni tarihli -dipn. 18’de belirtilen- içtihadındaki görüşe katılamıyor, buna karşın daha önceki -dipn. 19’da belirtilen- içtihadındaki görüşünün daha isabetli olduğunu ifade etmek istiyoruz...

 

Yine «müstakbel alacakların haczi» konusuyla ilgili olarak yüksek mahkeme;

 

√ «Borçlunun henüz doğmamış olan kıdem tazminatı alacağı üzerine haciz konulamayacağını»(21)

 

√ «Borçlu ile üçüncü kişi arasındaki kat karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca, ileride doğması muhtemel haklar için (ileride borçluya ait olacak katlar için) henüz borçlu adına kayıtlı olmayan, üçüncü kişiye (arsa sahibine) ait bulunan taşınmaz (daireler) üzerine haciz konulamayacağını»(22) (23) (24)

belirtmiştir...

 

Doğmuş ve fakat henüz günü gelmemiş (muacceliyet kazanmamış (=müeccel) bir alacağın da haczi mümkündür.(25) Mektubu veren banka ile muhatap arasında bir garanti sözleşmesi niteliğini taşıyan «teminat mektubu»ndan muhatap lehine ileride doğacak olan müstakbel alacak 89. maddeye göre, muhatabın alacaklıları tarafından haczedilebilir.(26) (27)

 

İcra müdürü, «haciz edilmesi istenen hak ve alacağın İİK. 82 gereğince haczedilmemesi gereken haklardan olduğunu» ileri sürerek, kendiliğinden birinci haciz ihbarnamesi göndermekten kaçınamaz...(28) Ayrıca belirtelim ki; kendisine birinci haciz ihbarnamesi gönderilen üçüncü kişi de «kendilerinde bulunan borçluya ait paranın yasalar gereği haciz edilemeyeceğini» belirterek, bu para üzerine haciz koymaktan kaçınamaz...(29)

 

Alacaklının talebini kabul ederek «birinci haciz ihbarnamesi gönderilmesine» karar veren icra müdürünün, bu ihbarnameyi tüzel kişiliği bulunan üçüncü kişilere göndermesi gerekir. Örneğin; tüzel kişiliği bulunmayan, T. Telekom A.Ş. Uşak İl Müdürlüğüne, Jandarma Genel Komutanlığına, Saymanlık Müdürlüğüne, Piyade Alayı Kantin Komutanlığına Yatırım Tesisleri Daire Başkanlığına, Batılimanı Metin Sabancı Kemik Hastalıkları Hastahanesi Başhekimliğine, Milli Savunma Bakanlığı İç Tedarik Bölge Başkanlığı Saymanlık Müdürlüğüne, Tesisler ve Yatırımlar Dairesi Başkanlığına, Türk Hava Kuvvetleri Komutanlığına, ... Piyade Tugay Komutanlığına, İstanbul Yaş Meyve ve Sebze Toptancı Hal Müdürlüğüne birinci haciz ihbarnamesi gönderilemez...(30) Bakanlıkları, bulundukları yerlerde hazine vekilleri temsil ettiğinden, bakanlık adına tebligatın bu kişilere, hazine vekili bulunmayan yerlerde mal müdürlüklerine tebligat yapılması gerekir.(31) Hazine vekilleri (ve mal müdürlükleri) yerine; Karayolları Genel Müdürlüğüne, Emniyet Genel Müdürlüğüne, Menderes Gümrük Müdürlüğüne yapılan tebligat geçersiz olmaz (yapılan bu tebligatla birinci haciz ihbarnamesi kesinleşmiş olmaz...)(32)

 

Uygulamada önem taşıdığı için ayrıca belirtelim ki; alacaklı, borçlunun hak ve alacakları üzerine -İİK. mad. 78 uyarınca- doğrudan doğruya haciz konulmasını isteyebileceğinden, borçlunun üçüncü kişilerdeki hak ve alacaklarının üçüncü kişiye henüz yazısı veya -89. maddeye göre- haciz ihbarnamesi gönderilerek  haciz edilmesi mümkündür.(33) İcra dairesinin gönderdiği «haciz yazısı»nı alan üçüncü kişi, icra mahkemesine başvurarak «gönderilen haciz yazısının İİK. mad. 89/I’de öngörülen haciz ihbarnamesinin özelliklerini taşımadığı» konusunda şikayette bulunamaz...(34)

 

b- Borçlunun üçüncü kişideki talep haklarının haczi: Burada haczi sözkonusu olan «talep hakkı», bir şeyin edasına ilişkin talep hakkı’dır.(35) Örneğin; iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerden doğan alacaklar, bu maddeye göre haczedilebilir. «Mülkiyeti muhafaza koşulu» ile yapılan satışta, satıcının alacaklısı, satıcıda olan ve henüz ödenmemiş bulunan semen alacağı için 89. maddeye göre alıcı üçüncü kişiye haciz ihbarnamesi göndertebilir.(36)

 

c- Borçlunun üçüncü kişideki taşınır malların haczi: Üçüncü kişide bulunan borçluya ait taşınır mallar da bu maddeye göre haczedilir. Nitekim yüksek mahkeme «haciz ihbarnamesi gönderilerek, üçüncü kişide bulunan borçluya ait kahve makinesinin de haczedilebileceğini»(37) belirtmiştir.

 

Üçüncü kişinin kullandığı taşınmaz mallar’ın haczi ise, bu madde kapsamı dışında kalıp, bunların haczi tapu siciline şerh vermekle -İİK. mad. 91’e göre- gerçekleşir.

 

III- İİK. mad. 89’a göre, borçlunun üçüncü kişideki alacakları, talep hakları yahut taşınır malları, icra memurunun haciz iradesini açıklaması ile haczedilmiş olur. Ayrıca üçüncü kişiye durumun bildirilmesi (ihbarı), haczin tamamlanmasında rol oynamaz. Bu bildirim, yasanın öngördüğü bir «koruma (muhafaza) tedbiri»dir.

 

Borçlunun üçüncü kişideki alacak, talep hakları ya da taşınır malları -açıklandığı şekilde- haczedilince, durumun ayrıca borçluya da bildirilmesi gerekir (İİK. mad. 103, Yön. mad. 45). Ancak, haciz, bu bildirimden önce «icra memurunun haciz iradesini açıklaması» ile tamamlanmış olduğundan, «üçüncü kişideki alacağın haczedildiği hususunun» borçluya bildirilmesi sadece İİK. mad. 103 gereğince «hacizden sonra yapılan» bir işlem niteliğindedir. Yoksa haciz bu bildirimin borçluya ulaşması ile tamamlanmış olmaz.

 

Aynı gerekçe ile, «borçlunun bankadaki mevduatı, icra memurunun, bunun haczine karar vermesi ile» haczedilmiş olur. Haczin tamamlanmış sayılması için bankaya birinci haciz ihbarnamesinin gönderilmiş (tebliğ edilmiş) olması zorunlu değildir. Bankaya haciz ihbarnamesi gönderilmesi, bankadaki mevduatın borçlu tarafından çekilmesini (borçluya ödenmesini) önleyen bir muhafaza tedbiridir.(38) (39)

 

IV- Borçlunun maaş ve ücret alacakları, 89. maddenin kapsamı dışında kalır. Başka bir deyişle, borçlunun maaş ve ücreti, bu maddeye göre değil, İcra ve İflâs Kanununun 355. maddesine göre haczedilir.(39) (40) Fakat yüksek mahkeme -yeni tarihli bir kararında- «borçlunun üçüncü kişiden almakta olduğu maaşının, İİK’nun 355. maddesi koşullarında haczedilebileceği gibi, İİK. 89/I’e göre haciz ihbarnamesi gönderilerek de haczedilebileceğini»(41) kabul etmiştir...

 

V- Borçlunun -nitelikleri yukarıda belirtilen- üçüncü kişilerdeki hak ve alacaklarının ihtiyaten haczinde de, İİK. mad. 89’daki ilkelere uyulur.(42)

 

VI- Borçlunun üçüncü kişideki -yukarıda belirtilen türden- bir alacağı, talep hakkı yada taşınır malı haczedilince, icra memuru alacaklının istemi üzerine, 3. kişiye bir «haciz ihbarnamesi» gönderir. «Birinci haciz ihbarnamesi» denilen bu ihbarname(43) dosya numarasını; üçüncü kişinin adını, soyadını ve adresini, alacaklının, borçlunun, varsa vekillerinin adını, soyadını ve adreslerini; alacak tutarı ile faiz ve giderler, haczin neye ilişkin olduğu; haczin hangi miktar için yapıldığı hakkındaki bilgileri içerir.

 

Ayrıca, üçüncü kişinin alacak tahsil edilinceye kadar borcunu yalnız icra dairesine ödemesi gerektiği; borçluya yapılan ödemenin geçerli olmayacağı veya hacizli malı ancak icra dairesine teslim edebileceği; malı borçluya vermemesi, aksi halde malın bedelini icra dairesine ödemek zorunda kalacağı ihtarını içerir.

 

Bu ihbarname, üçüncü kişinin borçlu olmadığı veya malın elinde bulunmadığı veya haciz ihbarnamesinin tebliğinden önce borç ödenmiş; mal istihkak edilmiş, kusuru olmaksızın telef olmuş, malın borçluya ait olmadığı veya malın kendisine rehnedilmiş olduğu veya alacağın borçluya veya emrettiği yere verilmiş olduğu gibi bir iddiası varsa, haciz ihbarnamesinin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde icra dairesine yazılı veya sözlü olarak itirazda bulunabileceği ihtarını da içerir.

 

Bu ihbarname ile İcra ve İflâs Kanununun 89 uncu maddesinin iki, üç, dört ve beşinci fıkraları hükümleri de üçüncü kişiye bildirilir.» (Yön. mad. 42)

 

Üçüncü kişiye gönderilen haciz ihbarnamesinin, İİK. 89/I’de öngörülen unsurları içermemesi halinde, üçüncü kişinin İİK. 89’a göre tazminat sorumluluğu doğmaz...(44) Örneğin; haciz ihbarnamesini gönderen icra dairesinin dosya numarasını içermeyen haciz ihbarnamesi geçerli olmaz...(45) Yüksek mahkeme bir olayda «üçüncü kişiye gönderilen haciz ihbarnamesinin başlığında ‘hangi icra dairesinden gönderildiği’nin belirtilmemiş olması halinde, üçüncü kişiye gönderilen tebliğ zarfında aynı hususun yazılı olup olmadığının araştırılması gerekeceğini»(46) «Üçüncü kişiye gönderilen haciz ihbarnamesinde borç miktarının yazılı olmaması halinde, üçüncü kişinin varlığını kabul ettiği miktarla sorumlu tutulabileceğini»(47) belirtmiştir...

 

Bu ihbarnamede yer alan «haczin neye ilişkin olduğu» sözcükleri ile; «borçlunun üçüncü kişide bulunduğu ileri sürülen alacağının miktarı» kastedilmiş değildir. Aşağıda görüleceği gibi, bu madde özellikle borçlunun -üçüncü kişi durumundaki- bankalarda bulunan «para»sının haczinde uygulanır. Bankaların da, alacaklı olduğunu ileri süren ve bunu kanıtlayan kişilere, müşterilerinin kendilerinde bulunan «para ve kıymetli şeylerin miktarını» «meslek sırrı» gerekçesiyle açıklamaktan kaçınacakları doğaldır. Bu durumda, alacaklı, borçlusunun bankadaki parasının miktarını nasıl öğrenip icra memuruna bildirecektir?

 

Bu nedenle, kanunda (mad. 89/I) öngörülmeyip, İİK. yönetmeliğinde (mad. 42/II) belirtilen; «haciz ihbarnamesinde, haczin neye ilişkin olduğunun» bildirilmesi koşulunu fazla sert yorumlamamak (mad. 42/II).(48) (49) Yüksek mahkeme de «borçlunun üçüncü kişideki alacağının miktar olarak net/belirli olmasa da üçüncü kişiye haciz ihbarnamesi gönderilebileceğini»(50) belirtmiştir...

 

İİK. mad. 89’a göre «haciz ihbarnamesi» tebliğ edilmeden borçlunun alacaklı bulunduğu üçüncü kişiye doğrudan doğruya haciz işlemine girişilemez.(51) Girişilirse, üçüncü kişinin buna karşı şikâyette bulunabilir...

 

VII- İcra dairesi, bulunduğu ilçe sınırları dışındaki üçüncü kişilere, bu haciz ihbarnamesini kendisi mi gönderecek yoksa istinabe yolu ile, üçüncü kişilerin bulunduğu yer icra dairesi tarafından mı haciz ihbarnamesinin gönderilmesi gerekecektir? Adalet Bakanlığı bu konuda yayınladığı mütalâalarda;(52) ‘haciz ihbarnamelerinin «istinabe yolu ile» üçüncü kişilerin (bankaların) bulunduğu yerdeki icra dairesi tarafından gönderilmesi gerektiğini’ belirtmiştir. Adalet Bakanlığının bu görüşü hatalıdır. Haciz ihbarnamesinin istinabe yolu ile gönderilmesi, takibin yapıldığı icra dairesinin işini kolaylaştırmaz, tersine zorlaştırır. Ayrıca, haciz ihbarnamelerinin istinabe yolu ile gönderilmesi, aradan geçen süre içinde, borçlunun üçüncü kişideki -örneğin, bankadaki- alacağını almasına ve dolayısı ile alacaklının bundan zarar görmesine neden olur.(53) Bildiğimiz kadariyle, -Adalet Bakanlığının bu mütalâasına rağmen- uygulamada haciz ihbarnameleri, «takibin yapıldığı icra dairesi» tarafından doğrudan doğruya üçüncü kişilere gönderilmektedir. Yargıtay da «haciz ihbarnamesinin istinabe yoluyla (talimat icra dairesince) değil, doğrudan doğruya takibin yapıldığı icra dairesince gönderilebileceği»(54) ve «birinci haciz ihbarnamesine yönelik şikayetin, bu ihbarnameyi doğrudan doğruya banka şubesine gönderen icra müdürlüğünün bağlı olduğu icra mahkemesinin inceleyeceğini»(55) belirtmiştir...

 

VIII- Kendisine birinci haciz ihbarnamesi tebliğ edilen üçüncü kişi, ya itiraz etmeyecek bunu açıkça kabul eder veya buna itiraz eder ya da itiraz etmeksizin itiraz süresini geçirir:

 

A- Üçüncü kişi, birinci haciz ihbarnamesinde bildirilen alacağın varlığını kısmen ya da tamamen kabul ederse: Üçüncü kişi, birinci haciz ihbarnamesini aldıktan sonra -7 gün içinde veya kendisine ikinci haciz ihbarnamesi gönderilmeden önce- icra dairesine başvurarak, haciz ihbarnamesinde belirtilen kadar veya daha az miktarda, takip borçlusunun kendisinde alacağı olduğunu icra dairesine yazılı ya da sözlü olarak bildirirse, üçüncü kişiye artık ikinci haciz ihbarnamesi gönderilemez. Bu durumda, üçüncü kişi, takip borçlusunun kendisindeki alacağını icra dairesine ödemek zorunda kalır, ödemezse zorla kendisinden alınır.

 

Ayrıca belirtelim ki; üçüncü kişi, ikinci haciz ihbarnamesi üzerine; ikinci haciz ihbarnamesinde belirtilen alacak için de, icra dairesine başvurarak «alacağın kendisinde bulunduğunu» bildirebilir. Bu durumda, kendisine üçüncü haciz ihbarnamesi gönderilemez...

 

B- Üçüncü kişi, birinci haciz ihbarnamesine itiraz etmezse: Üçüncü kişi, haciz ihbarnamesinin kendisine tebliğinden itibaren «yedi gün içinde» -bu ihbarnameyi göndermiş olan icra dairesine- itiraz etmezse, «mal yedinde, borç zimmetinde» sayılır.(56) Bunun üzerine, üçüncü kişiye, ikinci bir ihbarname gönderilir. Bu ihbarnameye göre, uygulamada ikinci haciz ihbarnamesi denilir.(57)

 

Yüksek mahkeme, «birinci haciz ihbarnamesine karşı ‘takip borçlusuna borcu bulunduğunu ancak henüz vâdesinin gelmediğini, vâdesi geldiğinde borcunu takip dosyasına göndereceğini’ beyan eden üçüncü kişiye, üçüncü kişinin ‘borçlu bulunmadığı’ yönünde bir itirazı söz konusu olmadığından, ikinci haciz ihbarnamesi gönderilmesi gerekeceğini»(58) ifade etmiştir...

 

Üçüncü kişiye gönderilecek bu ihbarnamede «Yönetmeliğin 42 nci maddesinin ikinci fıkrasındaki bilgiler yer alır. Bunun dışında birinci haciz ihbarnamesinin tebliğ tarihi; yedi gün içinde itiraz edilmemesi nedeniyle borcun üçüncü kişinin zimmetinde ve malın yedinde sayıldığı bildirilir. Ayrıca, üçüncü kişinin ihbarnamenin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde birinci haciz ihbarnamesinde bildirilen sebeplerle yazılı veya sözlü olarak icra dairesine itirazda bulunması; itirazda bulunmadığı takdirde zimmetinde sayılan borcu aynı yedi gün içinde icra dairesine ödemesi veya yedinde sayılan malı icra dairesine teslim etmesi de ihtar edilir.

 

Bu ihbarname ile İcra ve İflâs Kanununun 89 uncu maddesinin iki, üç, dört ve beşinci fıkraları hükümleri de üçüncü kişiye bildirilir.» (Yön. mad. 43).

 

«İkinci haciz ihbarnamesi» ile icra dairesine yatırılması istenen para, «birinci haciz ihbarnamesi»nde belirtilen miktarı aşamaz.(59)

 

«İkinci haciz ihbarnamesi» tebliğ edilmeden, üçüncü kişi hakkında haciz işlemi uygulanamaz.(60)

 

Ayrıca belirtelim ki, «birinci haciz ihbarnamesi»ne herhangi bir itirazda bulunmayan üçüncü kişi, borçlu ile alacaklı arasındaki ilişkiye dayanarak, taraf olmadığı «takibin iptalini» isteyemez.(61)

 

Birinci haciz ihbarnamesi tebliğ edilmeyen (ve buna süresi içinde itiraz etmediği tesbit edilemeyen) üçüncü kişiye ikinci haciz ihbarnamesi gönderilemez.(62)

 

Üçüncü kişi, birinci ihbarnamesinde belirtilen borç miktarına kısmen itiraz etmişse, kendisine ancak «itiraz edilmeyen borç miktarı üzerinden», ikinci haciz ihbarnamesi gönderilebilir.(63)

 

Gönderilen birinci (ve ikinci) haciz ihbarnamesine karşı, süresinde «itiraz» hakkını kullanmayarak (ve «dava» açmayarak) haciz ihbarnamesinde istenen paranın ödenmesine neden olan görevliler, görevlerini yapmakta özensiz davranıp, ihmal gösterdikleri için, doğan zararlardan, kendilerini çalıştıran üçüncü kişiye karşı sorumlu olurlar...(64)

 

Ayrıca belirtelim ki; kusuru olmaksızın bir engel nedeniyle -7 gün içinde- birinci haciz ihbarnamesine itiraz edememiş olan üçüncü kişi, «gecikmiş itiraz»da (İİK. mad. 65) bulunabilir (İİK. mad. 89/V, c: 1).

 

Üçüncü kişi ikinci haciz ihbarnamesine itiraz etmezse ne olur? Üçüncü kişi, gönderilen ikinci haciz ihbarnamesine yedi gün içinde -haciz ihbarnamesini gönderen icra dairesine- itiraz etmezse, borcun zimmetinde sayılması kesinleşir.

 

Gönderilen ikinci haciz ihbarnamesine karşı, süresinde «itiraz» hakkını kullanmayarak (ve «dava» açmayarak) haciz ihbarnamesinde istenen paranın ödenmesine neden olan görevliler, görevlerini yapmakta özensiz davranıp ihmal gösterdikleri için, doğan zararlardan, kendilerini çalıştıran üçüncü kişiye karşı sorumlu olurlar.(65)

 

Üçüncü kişi, zimmetinde sayılması kesinleşen borcu icra dairesine ödemezse, kendisine üçüncü haciz ihbarnamesi(66) (67) (68) gönderilir.

 

Bu ihbarnamede Yönetmeliğin 42 inci maddesinin ikinci fıkrasındaki bilgiler yer alır. Bunun dışında ikinci haciz ihbarnamesinin tebliğ tarihi; malın üçüncü kişinin elinde veya borcun zimmetinde sayıldığı, ayrıca üçüncü kişinin bu ihbarnamenin tebliğinden itibaren onbeş gün içinde borcu icra dairesine ödemesi, malı aynı sürede teslim etmesi, ihbarnamenin tebliğinden itibaren onbeş gün içinde takibin yapıldığı veya kendi yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemesinde menfi tespit davası açabileceği ve bu davayı açtığına dair belgeyi, bu bildirimin yapıldığı tarihten itibaren yirmi gün içinde, ilgili icra dairesine vermesi; dava açmaz veya dava açtığını gösterir belgeyi vermezse ihbarnamenin tebliğinden itibaren onbeş gün içinde zimmetinde sayılan borcu icra dairesine ödemesi veya elinde sayılan malı icra dairesine teslim etmesi gereği, aksi halde cebri icra yolu ile borcun tahsil edileceği veya malın aynen alınacağı ihtarı yazılır.

 

Bu ihbarname ile İcra ve İflâs Kanununun 89 uncu maddesinin üç, dört ve beşinci fıkraları hükümleri de üçüncü kişiye bildirilir.» (Yön. mad. 44)

 

Ayrıca belirtelim ki; kusuru olmaksızın bir engel nedeniyle -7 gün içinde- ikinci haciz ihbarnamesine itiraz edememiş olan üçüncü kişi «gecikmiş itiraz»da (İİK. mad. 65) bulunabilir (İİK. mad. 89/V, C: 1).

 

Kendisine üçüncü haciz ihbarnamesi gönderilen (tebliğ edilen) -ve ihbarnamede istenen borcu (malı) onbeş gün içinde icra dairesine yatırmayan (teslim etmeyen)- üçüncü kişi onbeş gün içinde ya olumsuz tesbit davası açmaz veya olumsuz tesbit davası açar.

 

a) Eğer üçüncü kişi onbeş gün içinde olumsuz tesbit davası açmazsa; o zaman «borcun zimmetinde, malın yedinde (elinde) sayılmış olması» kesinleşir.(69)

 

Hemen belirtelim ki; İİK. 89 uyarınca gönderilen haciz ihbarnamelerine süresinde «itiraz» etmeyen ve «dava» hakkını süresinde kullanmayarak üçüncü kişinin ödemede bulunmasına neden olan görevliler, görevlerini yapmakta özensiz davranıp ihmal gösterdikleri için, doğan zarardan kendilerini çalıştıran üçüncü kişiye karşı sorumlu olurlar...(70)

 

Bu durumda, üçüncü kişinin sorumluluğunun -özellikle işleyen faizler bakımından- kapsamı nedir? Yüksek mahkeme bu konuyla ilgili olarak;

 

√ «İkinci (şimdi; üçüncü) haciz ihbarnamesinin gönderilmesine rağmen ihbarnamede belirtilen borcu icra dosyasına yatırmamış olan üçüncü kişinin, birinci haciz ihbarnamesinde belirtilen borç tutarına, ikinci (şimdi; üçüncü) haciz ihbarnamesinin tebliğinden sonra tahakkuk edecek yasal temerrüt faizi ile birlikte yatırmak zorunda olduğunu, takip borçlusu açısından geçerli olan faiz oranının üçüncü kişinin zimmetinde sayılan bedele de ayrıca uygulanmayacağını»(71)

 

«Alacaklı tarafça üçüncü kişiye çıkarılan birinci ve ikinci haciz ihbarnamelerinin icra mahkemesince iptali halinde, bu ihbarlara dayalı olarak üçüncü kişinin icra veznesine yatırdığı parayı alacaklıdan muhtıranın kendisine tebliğ tarihinden itibaren 3095 sayılı kanunun değişik 2. maddesinde öngörülen avans faizi ile birlikte talep edebileceği icra veznesine paranın yatırıldığı tarihten muhtıranın tebliğ tarihine kadar uğradığı zarar için üçüncü kişinin ayrıca mahkemede dava açma hakkının saklı olduğunu»(72)

 

«Haciz ihbarnamesi gönderilen üçüncü kişinin borçlu aleyhindeki takipte istenen faiz oranına şikayet yolu ile itiraz edemeyeceğini»(73)

 

«Haciz ihbarnamesi üzerine, bankada paranın bloke edilmesi, ‘icraya yapılan ödeme’ (İİK. 12) niteliğinde olmadığından, alacaklının bankadaki paranın icra kasasına girdiği tarihe kadar faiz talep edebileceğini»(74)

 

«Üçüncü kişinin temerrüt faiz sorumluluğunun, ikinci (şimdi; üçüncü) ihbarname ile istenen ödemenin yapılması gereken tarihte yapılmaması ile başlayacağını»(75)

belirtmiştir.

 

Üçüncü kişi, olumsuz tesbit davası açma süresi içinde borcu icra dairesine ödemez, malı teslim etmezse, alacaklının istemi üzerine, üçüncü kişinin zimmetinde sayılan borç için, bunu karşılamaya yetecek kadar malları haczedilir(76) ve bu malların paraya çevrilmesi sonucunda elde edilecek paradan takip alacaklısının alacağı ödenir. Eğer, bir taşınır mal, üçüncü kişinin elinde (yedinde) sayılmışsa, bu mal icra dairesi tarafından kendisinden zorla alınır. Taşınır malın aynen teslimi mümkün olmazsa, alacaklı icra mahkemesine başvurarak, malın değerinin üçüncü kişi tarafından ödenmesine karar verilmesini isteyebilir. (İİK. mad. 89/VI) Takip, bir ilâma dayanıyor ve ilâmda, «malın aynen olmadığı takdirde, bedelen tahsiline» karar verilmişse, yani malın kıymeti ilâmda belirtilmiş bulunuyorsa, artık icra mahkemesine başvurmaya gerek kalmaz.(77) Bu belirli kıymet (değer) üzerinden, icra memurunca alacaklının istemi üzerine hacze gidilir...

 

Alacaklının ikinci haciz ihbarnamesindeki onbeş günlük sürenin bitiminden itibaren bir sene içinde, icra dairesine başvurarak, «zimmetinde sayılan borcun üçüncü kişiden zorla alınmasını» istemesi gerekir. Aksi halde, üçüncü kişinin zimmetinde sayılan alacak üzerindeki haciz kalkar (İİK. mad. 106, 110).(78)

 

Üçüncü kişi, kendisinden zorla alınıp takip alacaklısına ödenmesi üzerine borçluya karşı ve/veya ancak alacaklı kötüniyetli ise alacaklıya karşı dava açarak «ödemek zorunda kaldığı paranın geri verilmesini» isteyebilir (İİK. mad. 89/V, C: 2). Bu olanak, üçüncü kişiye, 4949 sayılı Kanun ile -17.7.2003 tarihinde yapılan değişiklikle- «...haciz ihbarnamesine itiraz etmediği için gerçekte borçlunun kendisinde (ya da; teslim etmek) zorunda kalan üçüncü kişinin daha sonra hem «borçlu» hem de «kötüniyetli alacaklı» hakkında dava açarak «ödemek zorunda kaldığı paranın veya teslim ettiği malın iadesini isteyebileceği» öngörülmüştür. Bu suretle, basında; «89 mafyası» adı verilen bazı kötüniyetli kişilerin pek çok banka şubesine İcra ve İflâs Kanununun 89 uncu maddesine göre haciz ihbarnamesi göndererek, süresi içinde bu ihbarnamelere itiraz etmeyi ihmal eden şubelerin bu ihmalinden yararlanarak (ya da; banka şubelerinde görevli bazı personelin gönderilen ihbarnameleri bankanın yetkili temsilcisine vermemelerini sağlayarak) haksız kazanç temin etme konusundaki çabalarının sonuçsuz kalması istenmiştir.(79)

 

Üçüncü kişinin alacaklıya karşı açtığı davanın dayanağı haksız fiil (BK. mad. 41) olduğu halde borçluya karşı açtığı davanın dayanağı sebepsiz zenginleşme (BK. mad. 61 vd.)’dir.(80) Borçlu, alacaklı ile birlikte hareket etmişse, borçluya karşı açılan davanın hukuki sebebi ayni zamanda «haksız fiil» olur (BK. mad. 50)... Ancak, «borçlu» ile «alacaklı» zorunlu dava arkadaşı değil ihtiyari dava arkadaşı olduklarından, üçüncü kişi yalnız borçlu veya kötü niyetli alacaklı aleyhine geri verme davası açabilir.(81)

 

Doktrinde(82) «üçüncü kişinin, zimmetinde sayılan borcu icra dairesine ödemeden önce borçlu ile kötüniyetli alacaklı (veya sadece kötüniyetli alacaklı) aleyhine, alacaklıya borçlu olmadığının tesbiti için genel bir olumsuz tesbit davası açabileceği, bu genel olumsuz tesbit davasının sebebinin (dayandığı vakıanın), bankanın onbeş günlük süreyi kaçırmış olması nedeniyle dava açma hakkını kaybetmiş olduğunu düzenleyen İİK. mad. 89/III, c: 4’deki özel olumsuz tesbit davasının sebebinden (dayandığı vakıalar, farklı olduğu, bu dava, borcun üçüncü kişinin zimmetinde sayılmasından sonra açıldığından, üçüncü kişinin zimmetinde sayılan borcu icra dairesine ödedikten sonra, icra veznesindeki bu paranın alacaklıya ödenmemesi için mahkemeden ihtiyati tedbir kararı verilmesini isteyebileceği (İİK. mad. 72/III), böyle bir ihtiyati tedbir kararı verilmemiş olması nedeniyle, üçüncü kişinin icra dairesine ödediği paranın, olumsuz tesbit davası devam ederken alacaklıya ödenmesi halinde, davanın geri alma davasına dönüşeceği» ifade edilmiştir...

 

b) Eğer üçüncü kişi onbeş gün içinde olumsuz tesbit davası açarsa (İİK. mad. 89/III, c: 3, c: 4), bu dava sonuçlanıncaya (bu konuda verilen karar kesinleşinceye) kadar, zimmetinde sayılan borcu icra dairesine ödemeye zorlanamaz.(83) Ancak bu sonucun doğması için, üçüncü kişinin, «onbeş gün içinde olumsuz tesbit davası açtığına dair mahkemeden alacağı belgeyi», üçüncü haciz ihbarnamesinin kendisine tebliğinden itibaren yirmi gün içinde takibin yapıldığı icra dairesine teslim etmesi gerekir (İİK. mad. 89/III, c: 4)(84)

 

Açılan bu «olumsuz tesbit davası»nda;

 

aa) Yetkili mahkeme: Bu dava -İİK. mad. 89/III, c: 4’de açıklandığı gibi «takibin yapıldığı yerde» açılabileceği gibi, «üçüncü kişinin yerleşim yerindeki mahkemede»de açılabilir.

 

bb) Görevli mahkeme: Üçüncü kişinin zimmetinde sayılan borç miktarına göre, borcu kısmen kabul etmişse, itiraz ettiği miktara göre belirlenir (HUMK. 8/I), Yani bu dava, icra mahkemesinde değil, genel mahkemede görülür.(85)

 

Bu dava, genel mahkeme yerine yanlış olarak icra mahkemesinde açılmış ve bu mahkemece «görevsizlik kararı» verilmişse, HUMK. 193/III’deki on gün içinde görevli genel mahkemeye (veya görevsizlik kararı vermiş olan icra mahkemesine) başvurulursa, dava süresinde, görevli mahkemede açılmış sayılır...(86)

 

cc) Harç: Bu dava maktu harca bağlıdır (İİK. mad. 89/III, c: 8). 4949 sayılı Kanun ile -17.7.2003 tarihinde- yapılan değişiklikle kabul edilen bu hükümle, «iyiniyetli üçüncü kişilerin kolaylıkla olumsuz tesbit davası açmak suretiyle, iddialarını isbatlaması olanağı getirilmiştir.(87) (88)

 

dd) Süre: Üçüncü kişi bu davayı, üçüncü haciz ihbarnamesinin kendisine tebliğinden itibaren onbeş gün içinde açmak zorundadır (İİK. mad. 89/III, c: 3). Bu süre hak düşürücü olduğundan,(89) davanın süresinde açılıp açılmadığı mahkemece doğrudan doğruya araştırılır ve davanın süresinden sonra açıldığını saptayan mahkeme «süre yönünden reddine» karar verir.(90)

 

Davacı (üçüncü kişi) bu davayı süresi içinde fakat görevsiz mahkemede (örneğin; icra mahkemesinde) açarsa, bu mahkemece verilen görevsizlik kararı üzerine davacı HUMK. 193/III’de öngörülen on gün içinde görevli mahkemeye (veya, görevsizlik kararı vermiş olan icra mahkemesine) başvurursa, davasını süresinde açmış sayılır.(91)

 

ee) Husumet: Bu dava takip alacaklısına karşı açılır.(92) 4949 sayılı Kanun ile -17.7.2003 tarihinde- yapılan değişiklik sırasında İİK. mad. 89/III hükmünde daha önce mevcut olan açıklık kaldırılmış ise de bunun maksatlı (kasdi) olduğu kabul edilmemeli ve bu davanın «takip alacaklısına karşı» açılması gerektiğinde tereddüde düşünülmemelidir.(93)

 

ff) İsbat yükü ve kanıtlar: Bu davada isbat yükü, davacı-üçüncü kişiye düşer.(94)

 

Üçüncü kişi açtığı olumsuz tesbit davasında, «takip borçlusuna borcu bulunmadığını» (veya «malın takip borçlusuna ait olmadığını») kanıtlamak zorundadır. İsbatı gereken husus «olumsuz bir olay» olduğundan, isbat külfetinin yerine getirilmesi hayli zordur. Bu davada, takip borçlusunun da taraflarca istendiği takdirde, şahit olarak dinlenmesine bir engel yoksa da, hakim onun ifadesini takdir ederken çok dikkatli davranmak zorundadır.(95) Borçlunun borçlusu, üçüncü kişiyle anlaşarak, alacaklıya zarar vermek amacı ile, haciz ihbarnamesinden sonra üçüncü kişiye makbuz vermesi mümkün olduğundan, bu davada, üçüncü kişiden ödemeyi kanıtlamak için ileri süreceği adi makbuzlar hakkında, HUMK. mad. 299’daki «kesin tarihle ilgili» hükümler titizlikle uygulanmalıdır.(96) Davacı durumundaki üçüncü kişi, bir banka ise, onun isbat külfetini yerine getirmesi daha kolay olur. Çünkü,bankalar her türlü işlemleri belgelendirmek ve kayıtlara geçirmek zorundadırlar. Davacı banka, «takip borçlusunun bankada parası olduğunu ve fakat bu paranın birinci haciz ihbarnamesinin tebliğinden önce, borçluya ödendiğini» ileri sürerse, o zaman, bankanın bu iddiasını isbat etmesi gerekir. Banka, borçlunun parasını, birinci haciz ihbarnamesinin bankaya tebliğ edildiği gün ödemiş ise, bu ödemenin, haciz ihbarnamesinin tebliğinden önceki bir saatte yapıldığını isbat yükü gene bankaya düşer. Banka, birinci haciz ihbarnamesinin kendisine tebliğ edildiği saati, tebliğ tutanağı üzerine koyduğu «tebliğ saati» -bankaların, haciz ihbarnamelerini alırken, tebliğ tutanağına (mazbatasına) tebliğ edildiği saat ve dakikayı yazmaları bu nedenle çok yerinde olur- ile kanıtlayabilir. Borçluya yapılan ödemenin, bu saatten daha önce olduğunu ise, o günkü kasa föyü, tediye fişi numarası ve nihayet tanık ile kanıtlayabilir.(97)

 

Yüksek mahkeme, bu konuyla ilgili olarak; «İİK. 89/III’e göre açılan olumsuz tesbit davasında ‘birinci haciz ihbarnamesi’nin tebliğinden önce bu borcun haricen alacaklıya ödendiğini’ gösteren ibranamenin ibranameye taraf olmayan üçüncü kişileri bağlamayacağını»(98) belirtmiştir.

 

gg) Konusu: «Üçüncü kişi-davacının, takip borçlusuna hiç ya da haciz ihbarnamesi ile haczedilen miktarda borcu bulunmadığı» (başka bir deyişle; «takip borçlusunun, davacı üçüncü kişide hiç veya haciz ihbarnamesi ile haczedilen miktarda alacağının (parasının, taşınır malının) bulunmadığı»nın tesbitine ilişkindir. Bu davada, «davacı-üçüncü kişinin, davalı-alacaklıya borcu bulunmadığının tesbiti» istenemez...(99)

 

Yüksek mahkeme, bu konuyla ilgili olarak;

 

√ «İİK. 89/III uyarınca açılan olumsuz tesbit davasında, icra mahkemesince ikinci (şimdi; üçüncü) haciz ihbarnamesinin iptaline karar verildiğinin anlaşılması halinde, mahkemece ‘istemin kabulüne’ değil, ‘uyuşmazlıkla ilgili olarak karar verilmesine yer olmadığına’ şeklinde hüküm kurulması gerekeceğini»(100)

 

√ «Bankadaki hesabın borçluya değil de, borçlunun küçük çocuklarına ait olduğunun anlaşılması halinde, küçük de olsalar borçlunun çocuklarının ayrı kişilik sahibi olması nedeniyle, bankanın açtığı olumsuz tesbit davasının kabulü gerekeceğini»(101)

belirtmiştir.

 

Her davada olduğu gibi, bu davanın da dinlenebilmesi için, davacının olumsuz tesbit davasını açmakta hukuki yararının bulunması gerekir. Yüksek mahkeme;

 

√ «İİK. 89 gereğince gönderilen haciz ihbarnamelerinin usulüne uygun olmaması halinde, üçüncü kişinin olumsuz tesbit davası açmakta hukuki yararının bulunmadığını»(102)

 

√ «Gönderilen birinci haciz ihbarnamesine süresi içinde itiraz etmiş olan üçüncü kişiye gereksiz yere ikinci haciz ihbarnamesi gönderilmesi halinde, üçüncü kişinin ‘şikayet’ yoluyla icra mahkemesine başvurarak ikinci haciz ihbarnamenin iptal ettirebileceği gibi, İİK. 89/III uyarınca genel mahkemeye başvurarak olumsuz tesbit davası da açabileceğini, açtığı davanın ‘hukuki yarar bulunmadığı’ gerekçesiyle reddedilemeyeceğini»(103)

belirtmiştir...

 

hh) Davanın sonuçları: aaa- Davacı-üçüncü kişi, açtığı olumsuz tesbit davasını kazanırsa; zimmetinde sayılan borcu icra dairesine ödemekten kurtulur.

 

Mahkeme, birinci haciz ihbarnamesine süresinde itiraz etmeyerek davanın açılmasına davacının neden olduğu durumlarda davacı lehine -kural olarak- yargılama gideri ve vekalet ücreti hükmetmez. Uygulamada bunun için ayrıca, davalının ilk oturumda aleyhine açılan davayı kabul etmesi de aranmaktadır. Buna karşın, birinci haciz ihbarnamesine süresi içinde itiraz ettiği halde, davalı kanuna aykırı olarak davacı-üçüncü kişiye ikinci ve üçüncü haciz ihbarnamesi göndererek, davanın açılmasına kendisi neden olmuşsa, açılan davayı kabul eden mahkemenin ayrıca davacı lehine -nisbi- vekalet ücreti takdir ederek, yargılama giderlerinin de davalıdan tahsiline karar vermesi gerekir.

 

Ancak, İİK. mad. 89/III’de ayrıca öngörülmediği için, «davanın kabulüne» karar veren mahkeme ayrıca davacı lehine yüzde kırktan aşağı olmamak üzere bir tazminata hükmedemez...(104)

 

bbb- Davacı-üçüncü kişi, açtığı olumsuz tesbit davasını kaybederse; zimmetinde sayılan borcu (yedinde sayılan malı) icra dairesine ödemek (teslim etmek) zorunda kalır.

 

Mahkeme, davacı-üçüncü kişinin, davalı lehine takdir edilen nisbi vekalet ücreti ile yargılama giderlerini ödemesine ve ayrıca -İİK. mad. 89/III, c: 7 uyarınca- dava konusu alacağın yüzde kırkından az olmamak üzere bir tazminata da -kendiliğinden- hükmeder.(105) Mahkemenin bu tazminata hükmedilebilmesi için, davalı-alacaklının bunu talep etmiş olmasına gerek yoktur. Bu tazminat, «üçüncü kişinin, kötüniyetle olumsuz tesbit davası açıp, takibi sürüncemede bırakmasına engel olmak için»(106) kabul edilmiştir.

Olumsuz tesbit davasının reddine ilişkin mahkeme kararının kesinleşmesine kadar, üçüncü kişi, zimmetinde sayılan borcu (ya da malı) ödemeye (teslim etmeye) zorlanmalıdır. Çünkü, İİK. 89/III, c: 4 hükmü, HUMK. mad. 443’e ayrık durum (istisna) teşkil eder.(107)

 

Açtığı olumsuz tesbit davasını kaybeden üçüncü kişi, «takip borçlusu» aleyhine bir sebepsiz zenginleşme (BK. mad. 61 vd.) davası açabilir. Çünkü, olumsuz tesbit davasında verilen hüküm, o davada taraf olamayan takip borçlusuna «kesin hüküm» itirazında bulunma (HUMK. mad. 237) hakkını vermez.(108)

 

Asıl borçlu tarafından dava konusu borcun alacaklıya ödenmesi nedeniyle, üçüncü kişinin açtığı olumsuz tesbit davası konusuz kalırsa, mahkemenin davanın açılmasına kimin sebebiyet verdiğini yani davanın haksız olarak açılıp açılmadığını araştırıp yargılama giderlerine (ve bu arada vekalet ücretine) ona göre hükmetmesi gerekir. Örneğin, davacı üçüncü kişi, kendisine gönderilen «birinci haciz ihbarnamesi»ne -7 gün içinde- itirazda bulunmadığı için -bu kusurlu davranışı sonucunda- «ikinci haciz ihbarnamesi» gönderilmesinden sonra «olumsuz tesbit davası» açmışsa, dava sırasında, asıl borçlu tarafından takip (ve dava) konusu borcun alacaklıya ödenmesi üzerine konusuz kalan olumsuz tesbit davası nedeniyle, davacı üçüncü kişi lehine yargılama giderine hükmedilmemesi, bilakis, yargılama giderlerinin davacı üçüncü kişi üzerinde bırakılması gerekir.(109)

 

Yüksek mahkeme, özellikle davanın açılmasına kimin neden olduğunu da irdeliyerek, bu tür uyuşmazlıklarda hükmedilecek (nisbi) vekalet ücreti ile yargılama giderleri hakkında;

 

            √ “Birinci haciz ihbarnamesine süresinde itiraz etmemekle davanın açılmasına davacının kendisinin sebebiyet verdiği durumlarda, dava sonunda davalının yargılama gideri ve vekalet ücreti ile sorumlu tutulamayacağını”[1]

 

√ “Davacının birinci haciz ihbarnamesine itiraz etmemesi üzerine, davacıya davalı tarafından ikinci (şimdi; üçüncü) haciz ihbarnamesi gönderilmesinden sonra davacının açtığı olumsuz tesbit davasına davalının sebebiyet vermiş sayılmayacağını ancak bu dava sonucunda davalının yargılama gideri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulmaması için davalının ilk oturumda davayı kabul etmiş olması gerekeceğini”[2]

 

√ “Birinci haciz ihbarnamesine süresi içinde itiraz eden üçüncü kişiye ikinci (şimdi; üçüncü) haciz ihbarnamesi gönderen ve bu suretle aleyhine olumsuz tesbit davası açılmasına neden olan davalının yargılama giderleri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulması gerekeceğini”[3]

 

√ “Üçüncü kişi tarafından 89/I haciz ihbarnamesinin iptali için şikayet yoluna gidilmiş olması halinde, bu şikayetin sonucu belirlenerek yargılama gideri yönünden bir karar verilmesi gerekeceğini”[4]

 

√ “İkinci (şimdi; üçüncü) haciz ihbarnamesinin iptaline ilişkin icra mahkemesi kararının kesinleşmesi ile, üçüncü kişiye ikinci (şimdi; üçüncü) haciz ihbarnamesi gönderilmesinin haksız olduğunun anlaşılması nedeniyle, süresi içinde olumsuz tesbit davası açmak zorunda kalan davacı yararına yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesi gerekeceğini”[5]

 

√ “İcra mahkemesince ‘birinci haciz ihbarnamesine yapılan itirazın süresinde olduğunu, bu nedenle ikinci (ve üçüncü) haciz ihbarnamesinin iptaline’ karar verilen durumlarda, üçüncü kişi tarafından açılan olumsuz tesbit davasının konusunun kalmamış olacağını, bu durumda mahkemece ‘davanın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığı’ şeklinde karar verilmesi gerekeceğini, ancak davalının  -ikinci (şimdi; üçüncü) haciz ihbarnamesi göndermiş olması nedeniyle- yargılama giderlerinden sorumlu tutulması gerekeceğini”[6]

 

√ “İlk oturumda ‘aleyhine açılan olumsuz tesbit davasını kabul etmediğini’ bildirmiş olan davalının daha sonra davayı kabul etmiş olmasının, aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücreti hükmedilmesini önlemeyeceğini”[7]

 

√ “Yanlış (tüzel kişiliği olmayan) kişiye gönderdiği haciz ihbarnamesinin iptali nedeniyle aleyhine olumsuz tesbit davası açılmasına neden olan davalının yargılama giderleri ve vekalet ücreti ile sorumlu tutulması gerekeceğini”[8]

 

√ “Birinci (ve ikinci) haciz ihbarnamesine süresinde itiraz edilmemesi nedeniyle, davacıya ikinci (şimdi; üçüncü) haciz ihbarnamesi göndermiş olan davalının, dava açılmasına sebebiyet vermemiş ise de, duruşmaya gelip ilk oturumda davayı kabul etmemiş olması halinde -HUMK. 94/II gereğince- yargılama giderlerinden sorumlu tutulması gerekeceğini”[9]

 

√ “Birinci haciz ihbarnamesine verdiği cevabı, takibin yapıldığı icra dairesi yerine başka bir icra dairesine göndererek kendisine ikinci (ve üçüncü) haciz ihbarnamesi gönderilmesine sebebiyet veren davacının, birinci haciz ihbarnamesine verdiği cevabın hukuki sonuç doğurmayacağını ve davacının açtığı olumsuz tesbit davasını ilk oturumda kabul eden davalının yargılama gideri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulamayacağını”[10]

 

√ “Kendisine gönderilen birinci haciz ihbarnamesi üzerine hesaplarında mevcut olduğunu bildirdiği miktardan daha fazlası için ikinci haciz ihbarnamesi gönderilen üçüncü kişinin bu yanlışlığın düzeltilmesi için icra mahkemesine şikayette bulunma imkanının bulunmasının, genel mahkemede alacaklıya karşı olumsuz tesbit davası açmasına engel teşkile etmeyeceğini ve dava sonucunda davacı lehine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesi gerekeceğini”[11]

 

√ “Davanın konusuz kaldığı durumlarda mahkemece ‘davanın esası hakkında bir karar verilmesine yer olmadığına’ şeklinde hüküm kurulması ve davanın açılmasına davalının neden olduğu durumlarda yargılama giderlerinin davalıya yüklenmesinin doğru olacağını”[12] 

 

√ “Davacının birinci haciz ihbarnamesine karşı yaptığı itirazın dosyaya süresinde girmemesi nedeniyle, davacıya ikinci (şimdi; üçüncü) haciz ihbarnamesi gönderen davalının eyleminde hukuka aykırılık bulunmadığından ve davalı kendisine karşı olumsuz tesbit davası açılmasına sebebiyet vermediğinden, davalının vekalet ücreti ve yargılama gideriyle sorumlu tutulamayacağını”[13]

 

√ “İİK. 89/III gereğince üçüncü şahıs tarafından açılan olumsuz tesbit davasında takip borçlusu yasal hasım olmadığından, yargılama gideri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulamayacağını”[14]

 

√ “Üçüncü kişiye ikinci (şimdi; üçüncü) haciz ihbarnamesi gönderten alacaklıya, üçüncü kişinin birinci haciz ihbarnamesine yaptığı itirazın geç tebliğ edilmiş olması halinde, olumsuz tesbit davasının davacının lehine sonuçlanması durumunda davacı lehine yargılama gideri ve vekalet ücreti takdir edilemeyeceğini”[15]

 

√ “Cevap dilekçesinde davayı reddeden davalı tarafın yargılama sırasında davayı kabul etmiş olması halinde, yargılama gideri ve vekalet ücretinden sorumlu olacağını”[16]

 

√ “Birinci haciz ihbarnamesine itiraz eden borçlunun, itiraz dilekçesini yanlış icra dairesine göndererek, ikinci haciz ihbarnamesi gönderilmesine neden olduktan sonra, olumsuz tesbit davasının -takip konusun borcun borçlu tarafından ödenmesi nedeniyle- ‘konusuz kaldığından reddi’ halinde, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin, davanın açılmasına sebebiyet veren davacıya yüklenmesi gerekeceğini”[17]

 

belirtmiştir.

 

C- Üçüncü kişi, birinci haciz ihbarnamesine itiraz ederse: Üçüncü kişi, kendisine gönderilen birinci haciz ihbarnamesine, yedi gün içinde itiraz edebilir.

 

Üçüncü kişinin, birinci haciz ihbarnamesini aldığı tarihten itibaren -aldığı gün sayılmayarak- 7 gün içinde, itirazını icra dairesine ulaştırmak zorundadır. Posta ile itirazın gönderilmesi halinde, postada geçecek süre, 7 güne eklenmez.(127) Eğer üçüncü kişi, takibin yapıldığı ve birinci haciz ihbarnamesini gönderen icra dairesinden başka bir yerde (il yada ilçede) ise, bulunduğu yerdeki icra dairesine de itirazını -7 gün içinde- yapabilir ve bu itiraz da süresinde sayılır.(128)

 

Üçüncü kişi itirazını, dilekçe ile veya icra tutanağına geçirilecek sözlü beyan ile yapabilir. Telefonla yapılacak itiraz geçerli olmaz.(129)

 

Eğer, üçüncü kişi, icra dairesi yerine -hatalı olarak- icra mahkemesine başvurursa, bu başvurusu, birinci haciz ihbarnamesinin kesinleşmesini -ve kendisine ikinci haciz ihbarnamesinin gönderilmesini- önlemez.(130)

 

Üçüncü kişinin haciz ihbarnamesine süresi içinde itiraz etmiş ancak dosya numarasını belirtmemiş ya da yanlış belirtmiş olması halinde,(131) bu hatalı davranış itiraz eden üçüncü kişi aleyhine sonuç doğurmayacağı gibi, üçüncü kişinin haciz ihbarnamesine yönelik itirazının dosyadan kaybolması(132) veya itiraz dilekçesinin icra dairesine geliş tarihinin icra tutanağına yazılmamış(133) (sadece; dilekçe üzerine havale tarihinin yazılması ile yetinilmiş) olması, itiraz eden üçüncü kişi aleyhine sonuç doğurmaz, itirazı geçersiz hale getirmez...

 

Üçüncü kişinin bu itirazından hiçbir harç alınmaz.(134)

 

Üçüncü kişiye haciz ihbarnamesi usulsüz olarak tebliğ edilmişse; örneğin, haciz ihbarnamesi tüzel kişi olan üçüncü kişiyi temsile yetkili olmayan kişiye tebliğ edilmişse, üçüncü kişinin yetkili temsilcisi bu durumu öğrenir öğrenmez 7 günlük şikayet süresi içinde hem icra mahkemesine başvurup, «haciz ihbarnamesinin tebliğ tarihinin, bundan haberdar olduğunu bildirdiği tarih olarak düzeltilmesini» talep etmeli ve hem de, öğrenme tarihine göre yine 7 günlük itiraz süresi içinde icra dairesine başvurarak«haciz ihbarnamesine itiraz etmelidir.

 

Yüksek mahkeme, bu konu ile ilgili olarak,

 

√ «İkinci haciz ihbarnamesinin Tebligat Kanunu ile Tebligat Tüzüğüne uygun olarak tebliğ edilmemiş olması halinde, sonraki işlemlerin de geçersiz olacağını»(135)

 

√ «İcra müdürlüğünce dosyanın infaz edilmiş olmasının, üçüncü kişinin ‘birinci ve ikinci haciz ihbarnamelerinin tebliğ işleminin usulsüz olduğu’na ilişkin şikayetinin dinlenmesine engel teşkil etmeyeceğini»(136)

 

√ «Şikayetçinin «89/I ihbarına süresinde itiraz edildiğinden, 89/II ihbarının gönderilemeyeceği» yönündeki başvurusu üzerine icra mahkemesince ‘tebligatın usulsüzlüğü’nden bahisle, ‘89/II ihbarının iptaline’ karar verilemeyeceğini»(137)

 

√ «89/I’e göre çıkarılmış olan ve usulsüz tebliğ edilen birinci haciz ihbarnamesine ilişkin tebligatın iptali isteminin ‘şikayet’ niteliğinde olduğu, istemin reddi halinde şikayetçinin tazminatla sorumlu tutulamayacağını»(138)

 

√ « ‘Haciz ihbarnamelerinin usulsüz olarak tebliğ edilmiş olmaları’ nedeniyle ‘iptaline karar verilmesi’ istemiyle yapılan şikayet üzerine icra mahkemesince ‘usulsüz tebliğ edilen ihbarnamelerin iptaline’ değil ‘ihbarnamenin tebliğ tarihinin -şikâyetçinin bildirdiği tarih olarak- düzeltilmesine’ şeklinde karar verilmesi gerekeceğini ve ‘birinci haciz ihbarnamesinin usulsüz tebliğ edildiğini’ ileri süren 3. kişinin ayrıca öğrenme tarihine göre 7 gün içinde icra dairesine itirazda bulunmasının zorunlu olduğunu)»(139)

 

√ « ‘Haciz ihbarnamelerinin usulsüz olarak tebliğ edilmiş olduğu’ hususunun, ihbarnamelerin öğrenilmesinden itibaren 7 gün içinde şikâyet yolu ile ileri sürülmesi gerekeceğini»(140)

belirtmiştir...

 

Üçüncü kişi, icra dairesine yapacağı itirazda; «borcu olmadığını, borcun haciz ihbarnamesinin tebliğinden önce ödendiğini, borcun zaman aşımına uğradığını, vadesinin gelmediğini, malın elinde bulunmadığını, istihlâk edildiğini, kusuru olmaksızın telef olduğunu, malın kendisine rehnedilmiş olduğunu vb.» ileri sürebilir. Üçüncü kişinin ileri süreceği bu itiraz sebepleri, maddede; «...gibi bir iddiada ise» şeklinde, -teker teker sayılmayarak- belirtilmiştir.

 

Yüksek mahkeme de çeşitli içtihatlarında, üçüncü kişinin hangi beyanlarının «itiraz» niteliğinde olduğunu açıklığa kavuşturmuştur. Gerçekten, yüksek mahkemeye göre;

 

√ «89. maddeye göre gönderilen ‘birinci haciz ihbarnamesi’ne karşı ‘bankada ulunan mevduatın kullanılan kredinin teminatı olarak kendilerine rehinli olduğunu’ bildiren üçüncü kişi bankanın bu beyanının haciz ihbarnamesine karşı ‘itiraz’ niteliğinde olduğunu»(141)

 

√ «Gönderilen ‘birinci haciz ihbarnamesi’ne karşı ‘borçlu belediyeye ait paranın kamuya tahsisli olması nedeniyle bloke konulamadığı’nı belirten bankanın bu beyanının İİK. 89/I anlamında ‘itiraz’ niteliğinde olduğunu»(142)

 

√ «89. maddeye göre gönderilen ‘birinci haciz ihbarnamesi’ne karşı ‘borçlunun bankada ... TL alacağı mevcut ise de bu alacak üzerine başka icra dairelerinin talepleri üzerine haciz talep edildiğini, bunun dışında borçlunun hiçbir hak ve alacağının bulunmadığını’ bildiren üçüncü kişi bankanın bu beyanının haciz ihbarnamesine karşı ‘itiraz’ niteliğinde olduğunu»(143)

 

√ «Birinci haciz ihbarnamesini almış olan üçüncü kişinin icra dairesine verdiği ‘borçlu şirketin alacağına karşılık temlikler ve hacizler mevcut olduğundan, ilgili firmanın alacağı kaldığında bahse konu borç ödenmek üzere talebiniz sıraya konulmuştur’ şeklindeki beyanın ‘haciz ihbarnamesine itiraz’ niteliğinde olduğunu»(144)

 

√ «Birinci haciz ihbarnamesine karşı üçüncü kişi banka tarafından verilmiş olan ‘borçlunun genel kredi sözleşmesine göre kefil olduğu ve muaccel hale gelen borcu nedeniyle teminat riskleri bulunduğu, bu riskler tasfiye olunduğunda hesap bakiyesinde kalan meblağ olur ise gönderileceği’ şeklinde verilen cevabın ‘birinci haciz ihbarnamesine itiraz niteliğini taşıdığı’, cevabın doğru olup olmadığının İİK. 89/IV gereğince alacaklının icra mahkemesine yapacağı başvuru sonucunda belli olacağını»(145)

 

√ «Gönderilen haciz ihbarnamesine karşı ‘anonim ve limited şirket ortaklık payının haciz ihbarnamesi gönderilmek suretiyle haczedilemeyeceğini’ bildirerek haciz ihbarnamesine itiraz etmiş olan üçüncü kişiye ikinci haciz ihbarnamesi gönderilemeyeceğini»(146)

belirtmiştir...

 

Buna karşın, kendisine haciz ihbarnamesi gönderilen üçüncü kişi; «kendisinde bulunan borçluya ait paranın kanunen haciz edilemeyeceğini -örneğin; «borçlu belediyeye ait paranın kamu hizmetine tahsis edilmiş olduğunu»- ileri sürerek, bu para üzerine haciz koymaktan kaçınamaz. Çünkü bu durumda, «bu paranın haciz edilebilip edilemeyeceğini» takdir yetkisi, borçlunun şikayette bulunması halinde icra mahkemesine aittir. Bu konuda üçüncü kişinin karar verme (takdirde bulunma) yetkisi yoktur...(147)

 

Belirtilen şekilde, birinci haciz ihbarnamesine etmiş olan üçüncü kişiye, ikinci haciz ihbarnamesi gönderilmez.(148) Buna rağmen gönderilirse, üçüncü kişinin buna 7 gün içinde itirazda bulunma zorunluğu olmadığı gibi(149), icra memurunun bu hatalı işlemi, süresiz şikâyete (İİK. mad. 16/II) neden olur.(150)

 

Yüksek mahkeme, bu konuyla ilgili olarak;

 

√ «Gönderilen birinci haciz ihbarnamesine süresi içinde itiraz etmiş olan üçüncü kişiye, gereksiz yere ikinci haciz ihbarnamesi gönderilmesi halinde, üçüncü kişinin ‘şikayet’ yoluyla icra mahkemesine başvurarak ikinci haciz ihbarnamesini iptal ettirebileceği gibi, İİK. 89/III uyarınca genel mahkemeye başvurarak olumsuz tesbit davası da açabileceği, açtığı davanın ‘hukuki yarar bulunmadığı’ gerekçesiyle reddedilemeyeceğini»(151)

 

√ «Birinci haciz ihbarnamesine süresinde itiraz ettiği halde, kendisine ikinci haciz ihbarnamesi gönderilmiş olan üçüncü kişinin, bu ihbarnamenin iptalini istemekte hukuki yararının bulunduğunu»(152)

 

«Birinci haciz ihbarnamesine süresinde itiraz eden üçüncü kişiden (bankadan), «birinci haciz ihbarnamesinde belirtilen parayı icra dairesine yatırması»nın istenemeyeceği, aksi davranışın süresiz şikâyete neden olacağını»(153)

belirtmiştir.

 

Burada hemen şu hususu vurgulayım ki; birinci haciz ihbarnamesine süresi içinde itiraz etmiş olan üçüncü kişiye -hemen ya da kısa ir süre sonra- ikinci haciz ihbarnamesi gönderilemez ise de, borçlunun daha sonra ihbarnamesi gönderilemez ise de, borçlunun daha sonra -birinci haciz ihbarnamesinin gönderilmesinden sonra- üçüncü kişide alacağı doğmuş olabileceğinden, oluşan duruma göre, üçüncü kişiye tekrar birinci haciz ihbarnamesi gönderilebilir...(154)

 

Üçüncü kişi ikinci haciz ihbarnamesine itiraz ederse ne olur? Üçüncü kişiye, gönderilen birinci haciz ihbarnamesine itiraz etmediği için -ikinci haciz ihbarnamesi gönderilir ve üçüncü kişi buna, -7 gün içinde- itiraz ederse (İİK mad. 89/III, c: 2), «birinci haciz ihbarnamesine itiraz»daki sonuçlar doğar.

 

İkinci haciz ihbarnamesine itiraz eden üçüncü kişiye, üçüncü haciz ihbarnamesi gönderilemez. Bu durumdaki üçüncü kişi, haciz ihbarnamesi ile kendisinden istenen parayı ödemekten (taşınırı teslimden) kurtulur.

 

Bu durumda, üçüncü kişinin verdiği cevabın doğru olmadığını yani üçüncü kişide borçlusunun alacağı bulunduğunu düşünen alacaklı ya icra mahkemesinde veya genel mahkemede dava açabilir:

 

IX- a- Alacaklının icra mahkemesinde ceza ve tazminat davası açması (İİK. mad. 89/IV): Alacaklı, «üçüncü kişinin itirazının (icra dairesine verdiği cevabın) doğru olmadığını» icra mahkemesinde kanıtlayabilir.

 

Takibin yapıldığı yerdeki(155) icra mahkemesine (İİK. mad. 348) başvuran alacaklı;

 

a- aa) Üçüncü kişinin İİK. mad. 338/I’e göre cezalandırılmasını

 

bb) Ayrıca, tazminata (yani, takip borçlusuna olan borcunu, mahrum kalınan faizi ile birlikte(156) icra dairesine yatırmaya) mahkum edilmesini ister.

 

b- Veya; sadece tazminata mahkum edilmesini ister.

 

Yüksek mahkeme, bu konuyla ilgili olarak;

 

√ «İİK. 89/IV’de yer alan ‘tazminat’ sözcüğünün ‘üçüncü kişinin yalan beyanından dolayı alacaklının uğradığı zararın karşılığını’ ifade ettiğini, İİK. 89/IV’de ‘bu tazminat üzerinden %40 inkar tazminatına hükmedilmesine’ imkan tanıyan bir hüküm bulunmadığından davalının inkar tazminatı ile sorumlu tutulamayacağını»(157)

 

√ «Ceza hukuku yönünden, alacaklının, şirket temsilcisini şahsen taraf göstererek şikayette bulunabileceğini, ancak tazminatın şirket yerine gerçek şahıstan talep edilemeyeceğini»(158)

 

√ «Alacaklının, üçüncü kişinin icra dairesine vermiş olduğu cevabın (yaptığı itirazın) aksini icra mahkemesinde isbat ederek üçüncü kişinin cezalandırılmasını ve ayrıca tazminata mahkum edilmesini isteyebileceğini, bu başvuruyu yerinde bulmayan icra mahkemesinin ‘yapılan başvurunun reddi’ yerine ‘itirazın kaldırılması talebinin reddi’ şeklinde karar veremeyeceğini»(159)

 

√ «İİK. 89/IV uyarınca icra ceza mahkemesinde açılmış olan davada, ‘cezalandırma istemi’nden vazgeçilmesinin, ‘tazminat istemi’nin incelenip sonuçlandırılmasını önlemeyeceğini»(160)

 

√ «İİK. 89/IV uyarınca icra mahkemesinde alacaklı tarafından açılan davada, ‘üçüncü kişinin cezalandırılması isteği’ne ayrıca ‘tazminat talebi’de eklenebileceği gibi, bu tazminat isteğinin ceza davasından ayrı olarak müstakil bir dava konusu da yapılabileceğini»(161)

 

√ «İİK. 89/IV uyarınca alacaklının icra mahkemesince üçüncü kişi aleyhine ‘üçüncü kişinin cezalandırılması ve ayrıca tazminata mahkum edilmesi’ istemiyle açtığı davada % 40 inkar tazminatına da hükmedilmesini de isteyemeyeceğini»(162)

belirtmiştir.

 

Alacaklının, İİK. mad. 89/IV’e göre icra mahkemesinde açtığı dava, normal bir dava olduğundan, davacı-alacaklı bu davada «üçüncü kişinin itirazının kaldırılmasını»(163) (ve lehine inkar tazminatına hükmedilmesini) talep edemeyeceği gibi, mahkeme de «üçüncü kişinin itirazının kaldırılmasına(164) ve inkar tazminatına»(165) hükmedemez... «Üçüncü kişinin cevabının gerçeğe aykırı olduğunu» ileri sürerek, «itirazın kaldırılması» istemiyle icra mahkemesine başvuran alacaklı, daha sonra, bu başvurusunu ıslah yoluyla -İİK. mad. 89/IV’e göre- «tazminat ve ceza» istemine çeviremez...(166)

 

Bu davada isbat yükü alacaklıdadır (İİK. mad. 89/IV).

 

Alacaklı icra mahkemesince duruşmada, «üçüncü kişinin gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunu» yani «takip borçlusunun gerçekte üçüncü kişide alacağı bulunduğu halde, üçüncü kişinin bunu inkâr ederek, yalan söylediğini» nasıl isbat edecektir? Davacı-alacaklı, davalı-üçüncü kişinin beyanının aksini İİK’nun 68. maddesiyle bağlı olmadan her türlü delille -özellikle; tacir olan davalının ve borçlunun defter kayıtları ile isbat edilebilir. Yüksek mahkeme, bu konuyla ilgili olarak;

 

√ «Alacaklının, İİK. 89/IV uyarınca ‘üçüncü kişinin gerçeğe aykırı beyanda bulunmasından dolayı tazminatla sorumlu tutulması’ için, icra mahkemesinde açtığı davada genel hükümlere göre yargılama yapılarak -tacir olan tarafların ya da üçüncü kişi kooperatifin defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi de yaptırılarak- sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceğini»(167)

 

√ «İİK. 89/IV uyarınca icra mahkemesinin, tazminat hakkındaki davayı genel hükümlere göre halledeceği, davacı alacaklının bu davada üçüncü kişinin beyanının aksini yasal delillerle isbat edebileceği, alacaklının İİK’nun 68. maddesinde belirtilen belgelerle alacağını isbat zorunluluğunun bulunmadığını»(168)

 

√ «Alacaklının İİK. 89/IV uyarınca, açtığı davada davalı üçüncü kişinin ‘takip borçlusuna borcu olmadığını’ ileri sürmesi halinde, takip borçlusunun usulüne uygun tutulduğu anlaşılamayan ticari defterlerinde ‘üçüncü kişiden alacaklı olduğunu’ açıklamasının, alacağın varlığını göstermeyeceği, her iki tarafa ait ticari defterler getirtilerek bir karşılaştırma ve inceleme yapılması gerekeceğini»(169)

 

√ «İİK. 89/IV uyarınca üçüncü kişi aleyhine açılan tazminat davasında, icra mahkemesince ‘ara kararına rağmen defterlerini ibraz etmeyen üçüncü kişi aleyhine’ tazminata hükmedilebileceğini»(170)

 

√ «Üçüncü kişi aleyhine İİK. 89/IV uyarınca açılan tazminat davasının icra mahkemesi umumi hükümlere göre bakacağından, borçlunun üçüncü kişideki alacağın varlığı ve miktarı konusunda gerekirse tanık dinlenerek soncuna göre karar verilmesi gerekeceğini»(171)

belirtmiştir.

 

Üçüncü kişinin icra dairesine verdiği cevabın doğru olmadığının -az önce belirtilen şekilde- icra mahkemesinde kanıtlanması halinde, üçüncü kişinin gerçekleşecek olan hukuki sorumluluğunun niteliği haksız fiil sorumluluğu olacaktır.(172)

 

Bu davada, icra mahkemesi hakimi, davanın niteliği gereğince hem hukuk ve hem de ceza hakimi sıfatını taşımakta ise de, mahkeme sıfatının tesbitinde öncelikle «cezalandırma isteği»nin göz önünde tutulması gerekir. B nedenle, davaya «icra ceza hakimi» sıfatıyla bakılması gerekir.(173) Bunun sonucu olarak da, bu davada İİK. mad. 349-352’deki yargılama usulü uygulanır.

 

«Ceza davası» niteliğini taşıyan bu davanın, -İİK. mad. 347 gereğince- 3 ay ve 1 yıllık süre içinde açılması gerekir. Yani alacaklı, bu davayı üçüncü kişinin birinci haciz ihbarnamesine itiraz etmiş olduğunu öğrendiği tarihten itibaren üç ay içinde ve herhalde birinci haciz ihbarnamesine itiraz tarihinden itibaren bir sene içinde açmak zorundadır. Eğer ceza ve tazminat davası belirtilen üç aylık şikayet süresi geçtikten sonra fakat birinci haciz ihbarnamesine itiraz tarihinden itibaren bir yıl içinde açılmışsa, icra mahkemesinin «ceza davası»nın düşmesine karar vermesi buna karşılık, -hukuki niteliği haksız fiile dayanan- diğer «tazminat davası»nı görmeye devam etmesi gerekir.(174) Eğer, dava bir sene geçtikten sonra açılmış ve davalı üçüncü kişi de zamanaşımı itirazında (def’inde) bulunmuşsa, icra mahkemesi bu kez, tazminat davasını da zamanaşımından dolayı reddedecektir. Bu halde, alacaklı, BK: 125’deki on yıllık genel zamanaşımı süresi içinde, İİK. mad. 120/II’ye göre, bankaya karşı, takip borçlusunun, bankadaki alacağının tahsili için dava açabilir.(175)

 

Alacaklı, davalı üçüncü kişinin İİK. mad. 338’e göre cezalandırılmasını istemeden, hakkında icra mahkemesinde sadece tazminat davası da açabilir. Bu taktirde, bu davanın bir yıllık zamanaşımı süresi içinde açılması gerekir.(176)

 

İİK. mad. 89/IV uyarınca, haciz ihbarnamesine süresi içinde itiraz eden üçüncü kişinin itirazının (verdiği cevabın) gerçeğe aykırı olduğuna» karar veren icra mahkemesinin bu kararı kesin hüküm (HUMK. mad. 237) teşkil eder mi? Yüksek mahkeme(177) -eski tarihli- bir kararında «tetkik merciinin (icra mahkemesinin) bu kararının kesin hüküm teşkil etmeyeceğini, üçüncü kişinin, bu karara rağmen takip borçlusu aleyhine ‘olumsuz tesbit davası’ -takip alacaklısı aleyhine de ‘muarazanın önlenmesi’ davası- açabileceğini» belirtmiştir. Biz yüksek mahkemenin bu görüşüne katılamıyoruz. Çünkü icra hakimi, «tazminat hakkındaki davayı -İİK. mad. 89/IV, c: 2’de açıkça vurgulandığı gibi- genel hükümlere göre» sonuçlandırdığından, bu dava sonucunda verdiği karar -tıpkı, İİK. mad. 97/XI gereğince, ‘umumi hükümler dairesinde’ gördüğü istihkak davası sonucunda verdiği kararlar gibi- kesin hüküm teşkil eder.(178) Yüksek mahkeme daha yeni tarihli bir kararında bu görüşünden dönerek, «icra mahkemesinin genel hükümlere göre tazminat hakkında verdiği kararın taraflar arasında, -maddi anlamda- kesin hüküm teşkil edeceğini»(179) belirtmiştir...

 

X- b- Alacaklının genel mahkemede alacak davası açması (İİK. mad. 120/II): Alacaklı, «üçüncü kişinin itirazının (icra dairesine verdiği cevabın) doğru olmadığını» mahkemede -genel zamanaşımı (BK. 125) süresi içinde- «alacak davası» açarak (İİK. mad. 120/II) da kanıtlayabilir.

 

Bunun için, alacaklı, icra dairesinden, borçlunun üçüncü kişideki nizalı (çekişmeli) alacağın dava edilmesi hakkının kendisine devredilmesini ister ve icra dairesinden alacağı yetki belgesi ile, üçüncü kişiye karşı bir «alacak davası» açar.(180)

 

Hemen belirtelim ki, uygulamada, bu yol yerine, İİK. mad. 89/IV’de öngörülen tetkik merciinde ceza ve tazminat (ya da sadece tazminat) davası açma yolu -daha etkili ve daha çabuk sonuç doğurduğu için- tercih edilmektedir.

 

İcra mahkemesine bir yıllık başvuru süresini geçiren (veya yaptığı başvuru bu nedenle reddedilen) alacaklılar mahkemede dava açmak yolunu -zorunlu olarak- izlemektedirler.

 

XI- Az önce açıklanan, İİK. mad. 89/IV hükmü, mad. 89/son’daki yollama nedeniyle, «memuriyeti nedeniyle gerçeğe aykırı beyanda bulunan memurlar» hakkında da uygulanır. Yani, borçlunun Devlet dairelerinden birinde olan alacağı hakkında gönderilen haciz ihbarnamesine karşı, ilgili memur, gerçeğe aykırı beyanda bulunursa, alacaklı icra mahkemesinden, o memurun, İİK. mad. 338/I’e göre «cezalandırılması»nı ve «tazminat»a mahkum edilmesini isteyebilir.

 

XII- Üçüncü kişi, birinci (veya ikinci) haciz ihbarnamesine, kusuru olmaksızın bir engel nedeniyle süresinde itiraz edememiş ise, hakkında gecikmiş itiraz’a ilişkin İİK. mad. 65 hükmü uygulanır. (İİK. mad. 89/V) Örneğin; birinci haciz ihbarnamesi Tebligat Kanunu hükümlerine göre geçerli bir şekilde, hizmetlilerinden birine tebliğ edilmiş olmasına rağmen, bunun kendisine geç ulaştığını belirten üçüncü kişi, «gecikmiş itiraz»dan yararlanabilir.(181)

 

Gecikmiş itiraz’dan yararlanacak durumda olan üçüncü kişi süresinde yapamadığı itirazını, İİK. mad. 65’e göre icra mahkemesine bildirir. Üçüncü kişi, gecikmiş itirazında hem «engel ve kanıtlarını» hem de «borçlu olmadığı hakkındaki itirazını» bildirmek zorundadır. İcra hakimi, kanıtları inceledikten sonra, önce «gecikmiş itirazın kabulü»ne karar verecektir. Fakat bundan önce, «takibin durdurulmasına» karar verme yetkisi İİK. mad. 65 çerçevesinde mümkün olduğundan, burada da «ikinci (ya da üçüncü) haciz ihbarnamesinin geçici olarak gönderilmemesi» yolunda bir karar verilip, takibin yapıldığı icra dairesine bildirilmesi ve bu suretle, gerektiğinde «ikinci (ya da üçüncü) haciz ihbarnamesi»nin, gecikmiş itirazın reddine karar gönderilmesinin gecikmesi sağlanmalıdır. Eğer, gecikmiş itiraz istemi haklı ve itiraz da süresinde kabul edilirse, alacaklı ayni celsede, üçüncü kişinin cevabının (itirazının) gerçek dışı olduğunu icra mahkemesinde kanıtlayabilir mi? İİK. mad. 65/IV’de «özürün kabulüne karar verildiği celsede, itirazın kaldırılmasını sözlü olarak isteme yetkisini alacaklıya tanıdığından» burada da, alacaklı, üçüncü kişinin özürünün (engelinin) kabul edildiği celsede, üçüncü kişinin cevabının gerçek dışı olduğunu belirterek, «üçüncü kişinin cezalandırılmasını ve tazminat ödemeye mahkum edilmesini» isteyebilmelidir.

 

Üçüncü kişi, birinci (veya ikinci) haciz ihbarnamesinden, kusuru olmaksızın haberdar olmayıp, ikinci (ya da üçüncü) ihbarnamenin tebliği üzerine, durumu öğrenirse, yine «gecikmiş itiraz»da bulunabilir. Fakat, üçüncü kişi, bu durumda, ikinci haciz ihbarnamesinin tebliğinden itibaren yedi gün içinde «olumsuz tesbit davası» açmak zorunda kalacaktır. O zaman, bu «olumsuz tesbit davası»nın incelenmesine geçilmeden önce, gecikmiş itirazın sonucu beklenmelidir. İtiraz icra mahkemesince «süresinde yapılmış olarak» kabul edilirse, o zaman olumsuz tesbit davasının gereksiz yere açıldığı saptanarak, yarar yokluğundan reddi gerekecektir.(182)

 

XIII- Haciz ihbarnamesi, bir tüzel kişinin ya da kurumun -özellikle, bankaların- merkez ve şubelerinden hangisine tebliğ edilmiş ise, beyanda bulunma yükümlülüğü de yalnız ihbarnameyi alan merkez ya da şubeye aittir. İİK. mad. 89/VII’deki «merkez» sözcüğünü, «bankanın merkez şubesi» şeklinde anlamak gerekir.(183) Böylece, 89. madde hükmünün, özellikle bankalara karşı kötüye kullanılmasının önüne geçilmiştir.(184) Ancak, bu hükme rağmen, bir bankaya «merkez şube ve ajanslarına da şamildir» şeklinde bir haciz ihbarnamesi tebliğ edilirse, bankanın kendi merkez şubesi bakımından, haciz ihbarnamesine süresi içinde cevap vermesi gerekir. Banka, şube ve ajanslardan gelecek cevapları bekler ve böylece yedi günü geçirirse, borç zimmetinde sayılır.

 

Ayrıca şu hususu da belirtelim ki, bankalardaki paraların haczi için, paranın bulunduğu bildirilen banka şubesine haciz ihbarnamesinin gönderilmesi gerekir. Yoksa, ilgili banka şubelerine sorulmak üzere, Türkiye Bankalar Birliğine haciz ihbarnamesi gönderilmemelidir.(185)

 

Kendilerine haciz ihbarnamesi tebliğ edilen üçüncü kişiler, «meslek ya da banka sırrı» gerekçesiyle, cevaptan kaçınamazlar. Cevap vermeğe ve borçlunun hesabındaki arayı (ya da taşınır malı) istendiğinde icra dairesine teslim etmeye mecburdurlar (İİK. mad. 367).

 

XIV- Üçüncü kişi, «borçlunun kendisinde alacağı bulunduğunu» icra dairesine bildirdikten sonra, başka bir kişi «bu alacağın -daha önce- kendisine devredilmiş olduğunu» bir temlikname göstererek ileri sürerse, icra memurunun, takip alacaklısına, bu kişiye karşı «istihkak davası» açması için yedi günlük bir süre vermesi gerekir (İİK. mad. 99). Yani bu durumda temlikname gösteren kişi «alacağı elinde bulunduran üçüncü kişi» sayılıp, İİK. mad. 99 uygulanmalıdır.(186)

 

XV- Buraya kadarki açıklamalardan da anlaşıldığı gibi, İİK. mad. 89, borçlunun «üçüncü kişilerdeki, kıymetli evraka bağlanmamış olan» hak ve alacakları ile taşınır mallarının haczinde uygulanabilir.

 

Borçlunun adresinde yapılan haciz sırasında karşılaşılan ve borçludan «gelinen adresteki işyerini devraldığını ve borçluya imzalayıp verdiği bonolar gereğince senetli borcu bulunduğunu» bildiren üçüncü kişiye haciz ihbarnamesi gönderilmemesi gerekir. Eğer, İİK. mad. 89/I’e aykırı olarak önce «birinci» sonra da «ikinci» ve üçüncü haciz ihbarnamesi gönderilir ve üçüncü kişi de süresinde bunlara itiraz etmezse, kanımızca, üçüncü kişinin, «icra memurunun kendisine 89. maddeye aykırı olarak haciz ihbarnamesi göndermesine» ilişkin karar ve işlemine karşı süresiz olarak şikâyet yoluna başvurabileceği kabul edilmelidir. Çünkü, İİK. mad. 89 emredici bir hükümdür.

 

XVI- Uygulamayı en fazla yoran bir madde olduğunu daha nce de belirttiğimiz bu maddenin en sık uygulandığı durumlar şunlardır:

 

a) Borçlunun bankalardaki mevduatlarının haczinde: Bu madde, borçluların bankalardaki vâdeli ve vâdesiz mevduatlarının haczinde geniş uygulama alanı bulur.

 

Bankalar, bu tür hesaplar için gelen haciz ihbarnamelerine «meslek sırrı»(187) gerekçesiyle cevap vermekten (ve haczi uygulamaktan) kaçınamazlar.

 

Borçlunun bankadaki «vâdeli mevduatı» hakkında, bankaya haciz ihbarnamesi gelince, bankanın yine yedi gün içinde buna cevap verme yükümlülüğü varsa da, bankadan, vadeden önce bu hesaptaki parayı icra dairesine ödemesi istenebilir mi? Banka ile borçlu arasında yapılan anlaşmaya ya da banka mevzuatına göre, borçlunun vâdeden önce -örneğin, vâdeli yerine vâdesiz mevduat faizi hesaplanarak- bankadaki parayı çekmek yetkisi varsa, icra dairesinin, borçlu adına bu yetkiyi kullanabilmesi ve vâdeden önce, bankadaki paranın, icra dairesine ödenmesi gerekir.(188) (189)

 

Uygulamada bazen, -haciz ihbarnamesinin bankaya gönderilmesi halinde, bankanın borçluya hesabı çekmesi için haber göndermesinden çekinilen durumlarda- borçlunun bankadaki hesabının haczi için, İİK. mad. 89’a göre, «haciz ihbarnamesi» gönderilecek yerde, doğrudan doğruya bankaya «fiili hacze» gidilmekte ve borçlunun kartı getirtilerek icra memurunca incelenmekte ve borçlunun hesabının olduğu görülürse, tutanak düzenlenip, orada «birinci haciz ihbarnamesi» bankaya tebliğ edilmektedir.

 

Yine uygulamada, İİK. mad. 89’a göre, düzenlenmiş basılı örneğin bankalara gönderilmesi yerine, icra daireleri kendileri «borçlunun bankadaki mevduatının haczedilmiş olduğunu» belirtir bir yazıyı bankaya göndermekle yetinmektedirler.(190)

 

Yüksek mahkeme, bu konuyla ilgili olarak;

 

√ «Borçlunun üçüncü kişilerdeki (bankalardaki) hak ve alacaklarının haczi için bu kişilere mutlaka İİK. 89’a göre «haciz ihbarnamesi» gönderilmesinin gerekmediği, bunun yerine «haciz müzekkeresi (yazısı)» gönderilmesinin de yeterli olduğunu»(191)

 

√ «Borçlunun bankadaki mevduatının haczi için bankaya «haciz ihbarnamesi» veya «haciz müzekkeresi (yazısı)» gönderilebileceği gibi doğrudan doğruya bankaya gidilerek de «fiili haciz» yapılabileceğini»(192) (193)

 

√ «Üçüncü kişiye (bankaya) İİK. 89’daki koşulları içermeyen «haciz müzekkeresi (yazısı)» gönderilmesi ve üçüncü kişinin buna yedi gün içinde cevap vermemesi halinde borcun bankanın zimmetinde sayılmayacağı ancak bu «haciz müzekkeresi (yazısı)» üzerine bankanın borçlunun mevduatına haciz koyabileceğini»(194)

 

√ «Borçlunun bankadaki alacağının ve mevduatının haczinin, menkul haczi gibi yapılacağı, haciz tutanağı düzenlenmesi için bankaya gitmeye gerek bulunulmadığı, haciz tutanağının icra dairesinde düzenlenmesi ile borçlunun bankadaki mevduatının haczedilmiş olacağı, daha sonra bankaya «haciz ihbarnamesi» veya «haciz müzekkeresi (yazısı)» gönderilebileceğini»(195) (196)

belirtmiştir.

 

Bazen, bankadaki hesap birden fazla kişi adına açılmış olabilir. «müşterek hesap»(197) adını alan bu hesap iki şekilde açılmaktadır:

 

aa- Asıl müşterek hesap (teselsüllü müşterek hesap): Bu durumda, müşterek hesap sahiplerinden her birisi, yalnız başına hesabın tamamı üzerinde tasarruf edebilir, yani bankadaki müşterek hesaptan dilediği kadar para çekebilir.

 

Bu hesap sahiplerinden birisinin alacaklısı, hesap sahibinin bankadaki hesabına, birinci haciz ihbarnamesi gönderirse, hesap sahipleri aksini önceden kararlaştırmamışlarsa, bankadaki paraya eşit hisselerle sahip sayılacaklarından, bankadaki müşterek hesabın borçluya ait hissesi üzerine haciz uygulanmalıdır.(198) (199)

 

bb- İştirak halinde hesap (teselsülsüz müşterek hesap): Bu durumda, hesap sahipleri ancak müşterek imza ile bankadan para çekmeye yetkilidirler. Bu hesap sahiplerinden birisinin alacaklısı tarafından, bankaya birinci haciz ihbarnamesi gönderilirse, iştirak halinde hesap sahiplerinden birinin borcu için, hesaptaki hissesinin haczi «iştirak halindeki mülkiyet hissesinin haczi» gibi, İİK. mad. 94/I’e göre olacağından, haciz ihbarnamesini alan bankanın yedi gün içinde, icra dairesine, borçlunun başkaları ile birlikte «iştirak halinde hesabı» bulunduğunu ve hesaptaki para miktarını bildirmesi gerekir. Bunun üzerine icra memurunun, borçlunun bankadaki «iştirak halinde hesap hissesi»nin icra dairesine ödenmesine karar vermesi için Tetkik Merciine başvurması gerekir (İİK. mad. 121). İcra mahkemesinin, diğer hesap sahiplerini de dinledikten sonra, borçlunun hesaptaki hissesinin icra dairesine ödenmesine karar vermesi gerekir.(200) (201)

 

b) Takip borçlusu, kendisine borcu bulunan kimse hakkında icra takibine geçmişse; dosya üzerine, borçludan alınacak paranın haczedildiği, bunun alacaklıya değil, haciz koydurmuş olan dosyaya ödenmesi bildirildikten sonra, ayrıca, borçlunun, borçlusu ile gizlice anlaşmasının önüne geçmek için, borçlunun borçlusuna da, İİK. mad. 89’a göre, haciz ihbarnamesi gönderilir.(202)

 

Borçlunun, üçüncü kişide bulunan alacağının, alacaklı tarafından ihtiyaten haczi halinde de, 89. madde uygulanır (İİK. mad. 261/II).(203) Fakat, bu halde, üçüncü kişi, haciz ihbarnamesine itiraz edecek olursa, alacaklının icra mahkemesinde dava açarak, üçüncü kişinin beyanının gerçek dışı olduğunu kanıtlayıp, onun «cezalandırılmasını ve tazminata mahkum edilmesini» isteyebilmesi için, ihtiyati haczin, kesin hacze dönüşmüş olması gerekir.

 

c) Takip borçlusunun, bir banka ile arasında «cari hesap sözleşmesi» (TTK. mad. 87 vd.) varsa, birinci haciz ihbarnamesini alan bankanın, yedi gün içinde, durumu (yani, borçlu ile arasında yapılan cari hesap sözleşmesini) icra dairesine bildirmesi gerekir. Bu halde haciz, borçlunun hesap bakiyesi üzerine konulmuş olur. Çünkü, borçlunun câri hesaptaki alacak kalemleri üzerine tek tek haciz konulamaz, sadece borçlunun hesap bakiyesi üzerine haciz konulabilir. Bundan başka, banka birinci haciz ihbarnamesini kapatarak, hesap bakiyesini tesbit eder. Borçlu 15 gün içinde haczi kaldırmazsa, banka câri hesap sözleşmesini feshedebilir, etmezse, haciz koydurmuş olan alacaklının durumu câri hesaba yeni kalemler geçirilmek suretiyle ağırlaştırılmaz. Meğer ki, hesaba geçirilen kalemler, haciz tarihinden -birinci haciz ihbarnamesinin bankaya tebliğinden- önce doğmuş bulunan hukuki ilişkiden ileri gelmiş olsun. Haciz koydurmuş olan alacaklı (onun yerine icra dairesi) hesap bakiyesinden kendi alacağına düşen kısmın ödenmesini, ancak hesabın 92. maddeye göre kapatılması gereken anda isteyebilir. (TTK. mad. 98). Bu söylenenler, «karşılıklı câri hesap sözleşmeleri» içindir. Bankalardaki «alacaklı câri hesap sözleşmelerinde» TTK. mad. 98 hükmü uygulanmaz. Alacaklı, İİK. mad. 89’un, yukarıda gördüğümüz hükümlerine göre, borçlusunun bankadaki câri hesabının tamamı (yani, o câri hesaptaki parası, mevduatı) üzerine haciz koydurabilir. Buna karşın, borçlunun bankadaki «borçlu câri hesabı»na haciz konulamaz, çünkü, borçlunun bankada parası olmayıp tersine, bankaya borcu vardır.(204)

 

Uygulamada, bazı kişiler, alacaklılarının bankadaki mevduatlarına haciz koyamamalarını sağlamak için, «para çekme yetkisi kendilerinde saklı kalmak» koşulu ile, yakını olan bir küçük adına -örneğin, oğlu, torunu, yeğeni adına- hesap açtırmaktadırlar. Bankaya, hesap açtıranın mevduatına haciz konulduğuna ilişkin icra dairesinden «birinci haciz ihbarnamesi» gelince, kanımızca, bankanın «hesabın küçük adına açılmış olduğu» gerekçesiyle, haczi uygulamaktan kaçınmaması gerekir. Aksi takdirde, alacaklı yukarıdaki ilişkiyi kanıtlayarak, bankayı sorumlu tutabilir. Çünkü, bankaya karşı hesabın alacaklısı, o hesaptan para çekebilme hakkına sahip olan kimsedir.

Böylece, bildirim sırasında mevcut olmayan ve fakat, ileride doğabilecek hesap bakiyesi de haczedilebilmektedir.

 

d) Mülkiyeti muhafaza koşulu ile devredilen malın satıcısının alacaklıları, satıcının, alıcıda olan ve henüz ödenmemiş bulunan senet alacağı üzerine, bu madde uyarınca haciz koydurabilirler.

 

e) Poliçe ilişkilerinde, keşidecinin muhataptaki provizyonu (karşılığı) borçlunun üçüncü kişideki alacağı olarak, bu madde gereğince haczedilebilir.(205)

 

f) Kıymetli evraka bağlanması mümkün olan hakların da haczi; şu özel durumlara göre, bu madde çerçevesinde mümkün olur.(206)

 

Borçluya ait ve henüz kıymetli evraka bağlanmamış mal, hak ve alacakları, vedia, ariyet olarak yahut vekâleten üçüncü bir kişinin elinde ve fer’i zilyetliğinde bulunursa, bunların haczi, alacaklının istemi ile icra memuru tarafından bu konuda karar verilerek gerçekleştirilir ve bu durum, İİK. mad. 89/I gereğince, «birinci haciz ihbarnamesi» ile, üçüncü kişiye resmen bildirilir.

 

Bu ihbarname tebliğinin ve dolayısı ile, haczin bir sonuç vermesi, ihbarnameyi alacak üçüncü kişinin, buna İİK. mad. 89/II ve III’e göre itiraz etmemesine veya olumsuz tesbit davası açmamasına yahut bu davayı veya İİY. mad. 89/IV’e göre alacaklının açacağı davayı kaybetmesine bağlıdır.

 

Bu olasılıklardan biri ile, haczin üçüncü kişi aleyhine kesinleşmesinden sonra, hak icra dairesinin emrine verilir. Hacizden sonra düzenlenmesi muhtemel ve mümkün kıymetli senetler de keza icra dairesi emrinde tutulur.

 

Üçüncü kişi elinde bulunan ve kıymetli evraka bağlanması mümkün iken henüz böyle bir senede bağlanmamış olan haklar, hisseli komandit ve anonim şirketlerde söz konusu olan intifa hakkı (TK. mad. 402-403) hisse hakları (TK. mad. 409-419) ve kurucu payları (TK. mad. 298) ise, İİK. mad. 94’e göre haciz kararı tebliği suretiyle haczedilir.(207)

 

g) İİK. mad. 89, genel bir hükümle, «alacak haklarının haczine» olanak tanıdığına göre, acaba limited ortaklık alacaklıları da, bu hükümden yararlanarak, ortaklığın bakiye (ödenmemiş olan) sermaye alacaklarını haczettirebilirler mi? İlk bakışta, İİK. mad. 89 hükmünün, limited ortaklığın ödenmemiş olan sermaye alacaklarına da uygulanması doğal karşılanabilir. Ancak, 89. maddedeki genel hükmün, sermaye alacağına uygulanmasında bir «sermaye ortaklığı» olan limited ortaklığın bünyesinden doğan bazı engellerle karşılaşılabilir. Nitekim, ticaret hukuku doktrininde(208) limited ortaklığın, ortaktaki bakiye sermaye alacağının haciz edilip edilemeyeceği tartışmalıdır. Hukukumuzda genellikle savunulan görüş, İİK. mad. 89’un «sermaye alacaklarına da uygulanmayacağı» şeklindedir.(209)

 

Kanımızca, bu durumda İİK. mad. 89 uygulanabilmeli yani şirket alacaklıları, sermaye borcunu dememiş olan şirket ortaklarına haciz ihbarnamesi gönderip bunu haciz ettirebilmelidirler.(210) Fakat yüksek mahkeme(211), bir kararında «limited şirket ortaklarının, limited şirkete göre ‘üçüncü kişi’ sayılamayacağını, bu nedenle, ödenmemiş sermaye borcunun, 89. maddeye göre haciz ihbarnamesi gönderilerek haciz edilemeyeceğini» belirtmiştir.

 

h) Ticaret şirketleri (kollektif, komandit, anonim, limited) ile kooperatiflerde ve âdi şirketlerde, şirketten ve ortaktan alacaklı olan üçüncü kişilerin, «şirket» ve «ortak»lardaki alacaklarının haczinde de(212), İİK. mad. 89 hükmü geniş ölçüde uygulama alanı bulur.

 

Yüksek mahkeme, bu konu ile ilgili olarak;

 

A)    “Anonim ortaklıklarda”:

 

a)      “Ortakların kişisel borçlarından dolayı ortakların takibi” konusunda;

 

√ “Anonim şirket ortaklarının kişisel borçlarından dolayı, şirketin para ve mallarının haczedilemeyeceğini, ancak borçlu ortağın şirketteki ‘kar payı’ ile ‘tasfiye payı’na haciz konulabileceğini”[18]

 

√ “Borçlu ortağın, hisse senedine bağlanmamış olan anonim şirketteki payının İİK. 94’e göre haczedilebileceğini”[19]

 

√ “Borçlu ortağa ait anonim şirket hisse senedinin, anonim şirkete İİK. 89’a göre haciz ihbarnamesi gönderilerek haczedilemeyeceğini (İİK. 88 uyarınca hisse senedinin fiilen ele geçirilerek haczedilebileceğini)”[20]

 

b)      “Şirket borçlarından dolayı ortakların takibi” konusunda;

 

√ “Anonim şirketin borçlarından dolayı, hiçbir şekilde ortakları hakkında takip yapılamayacağını”[21]

 

B) “Limited ortaklıklarda”:

 

a) “Ortakların kişisel borçlarından dolayı ortakların takibi” konusunda;

 

√ “Borçlunun limited şirketteki ortaklık payının, İİK. 89’a göre doğrudan doğruya haczedilemeyeceğini, ancak şirket ortağı borçluya isabet edecek kâr payının haczedilebileceğini”[22]

 

b) “Şirketin kamu (vergi) borçlarından dolayı ortakların -6183 sayılı Yasa hükmüne göre- takibi” konusunda;

 

√ “Limited şirket ortaklarının, şirketten tahsil imkanı bulunmayan kamu alacağından, sermaye hissesi oranında doğrudan doğruya sorumlu olduğunu”[23]

 

c) “Şirket borçlarından dolayı ortakların takibi” konusunda;

 

√ “Limited şirket ortağının ortaklık ilişkisinden kaynaklanan ve şirkete olan borcu yönünden limited şirkete göre üçüncü kişi sayılamayacağından, şirket ortağına İİK. 89’a göre ‘birinci haciz ihbarnamesi’ gönderilemeyeceğini, eğer gönderilmişse haciz ihbarnamesinin iptaline ilişkin şikayetin süreye bağlı olmadığını”[24]

 

√ “Limited şirketin borçlarından dolayı ortakların -şirketin kamu borçları dışında- sorumlu olmadığını”[25]

 

c)      “Şirket borçlarından dolayı şirketin takibi konusunda;

 

√ “Limited şirketin borçlarından dolayı, şirketin sorumlu olduğunu, ortaklar hakkında alacaklı üçüncü kişilerin takip yapamayacağını”[26]

 

C) “Adi ortaklıklarda”:

 

a) “Ortakların kişisel borçlarından dolayı ortakların takibi” konusunda;

 

√ “Adi ortaklıklarda, ortağın kişisel alacaklılarının borçlu ortağın şirketteki ‘kar payını’ ve ‘tasfiye payını’ İİK. 89’a göre haczettirebileceklerini”[27]

 

√ “Ortakların kişisel borçlarından dolayı, ortaklık mallarının haczedilemeyeceğini, alacaklıların ancak tasfiye payı üzerine haciz koydurabileceklerini (ve daha sonra icra mahkemesinden yetki belgesi alıp, adi ortaklığın tasfiyesini talep etmeleri gerekeceğini)”[28] [29]

 

√ “Ortağın kişisel alacaklılarının, alacaklarından dolayı adi ortaklığa ait işyerinde günlük hasılattan borçlu ortağa düşecek payın haczedilmesini isteyemeyeceklerini”[30]

 

b) “Şirket borçlarından dolayı ortakların takibi” konusunda;

 

√ “Adi şirket adına, idareci ve temsilciler tarafından yapılan işlemlerden -örneğin; düzenlenen bonodan- doğan borçlardan, tüm ortaklar ‘doğrudan doğruya’, ‘sınırsız’ ve ‘zincirleme olarak’ sorumlu olduklarından, şirket alacaklılarının yaptığı takibe ortakların karşı koyamayacaklarını”[31]

 

D) “Kolektif ortaklıklarda”:

 

a) “Ortaklık borçlarından dolayı ortakların takibi” konusunda;

 

√ “Şirket borcundan dolayı ortaklar hakkında takip yapılabilmesi için TK. mad. 179/II’deki koşullar gerçekleştikten sonra, ortak hakkında takip talebinde bulunulması ve ortağa ödeme emri gönderilmesi gerekeceğini”[32]

 

√ “Kolektif şirketin borçlarından dolayı ‘birinci derecede’ şirketin sorumlu olduğunu, ortaklar hakkında ancak ‘şirket hakkında yürütülen takibin semeresiz kalması’ veya ‘şirketin herhangi bir sebeple sona ermesi’ halinde (şirketin tasfiye sonucu beklenmeden, tüzel kişiliği sona ermeden, ticaret sicilindeki kaydı silinmeden) şirket borçlarından dolayı, şirketle birlikte veya şirketten ayrı olarak takip yapılabileceğini”[33]

 

√ “Kolektif şirket hakkındaki takibin kesinleşmesinden ve şirketin aczi nedeniyle takibin ortaklara yöneltilmesinden sonra, ortakların kesinleşen takipteki borca itiraz edemeyeceklerini”[34]

 

√ “Kolektif şirketin borçlarından birinci derecede şirketin sorumlu olmasının (TK. mad. 179/I), aynı borçtan dolayı ortaklar hakkında ihtiyati haciz kararı alınıp uygulanmasını engellemeyeceğini (TK. mad. 179/II), ancak şirket sona ermedikçe veya şirket hakkındaki takip semeresiz kalmadıkça, ortaklar hakkında takip açılamayacağını”[35]

 

√ “Şirket hakkındaki ihtiyati haczin uygulanması sırasında borcu kabul eden ortağın, daha sonra şirketten ayrılsa dahi, şirket borcundan kişisel olarak sorumlu olacağını”[36]

 

√ “Şirket hakkındaki takibin semeresiz kalmasından uzun bir süre  -6 yıl- sonra, ortak hakkında  -aradan geçen zaman içinde, şirketin durumunda değişiklik olmuş olması muhtemel bulunduğundan- takip yapılamayacağını”[37]

 

√ “Şirket borcunun doğmasından sonra, şirketten ayrılmanın, ortağı sorumluluktan kurtarmayacağını”[38]

 

√ “ ‘Şirket borcundan dolayı ortakların sorumlu tutulabilmesi koşulları’nı öngören TK. mad. 179/II hükmünün, doğrudan doğruya icra mahkemesince gözetilemeyeceğini, bu hususun ortak tarafından süresinde itiraz konusu yapılması gerekeceğini”[39]

 

√ “Şirket hakkında yapılan takibin semeresiz kalması üzerine, şirket borcunu ödeyen bir ortağın, payından fazla ödediğini diğer ortaklardan -genel haciz yoluyla takip yaparak- isteyebileceğini”[40]

 

√ “Şirket borcundan dolayı önce şirket hakkında takip yapılıp, şirkete ödeme emri göndermeden, şirket ortakları hakkında takip yapılamayacağını”[41]

 

√ “Kollektif şirketin borcundan dolayı, şirketim temsilcisi sıfatıyla temsilcinin şahsı hakkında takip yapılıp mallarının haczedilemeyeceğini”[42]

 

√ “Kollektif şirket hakkında alınan depo kararının ortaklara tebliğ edilmesi üzerine, depo kararını yerine getirmeyen (şirket borcunu yatırmayan) ortağın iflasına karar verilmesi gerekeceğini”[43]

 

√ “Şirkete yeni giren ortağın girme tarihinden önce meydana gelmiş şirket borçlarından ve şirketten çıkan ortağın da çıkmanın tescil ve ilan tarihine kadar meydana gelen şirket borçlarından sorumlu olacağını”[44]

 

√ “Ortaklık aleyhine yapılan takiple kesine zamanaşımının, ortaklık borcu için takip edilen ortaklar bakımından da kesilmiş olacağını”[45]

 

√ “Şirket aleyhine alınan ilamın, ‘şirketin sona ermesi’ veya ‘şirket hakkındaki takibin semeresiz kalması’ halinde, ortaklar hakkında da uygulanabileceğini”[46]

 

b) “Ortakların kişisel borçlarından dolayı ortakların takibi” konusunda;

 

√ “Ortakların kişisel alacaklarının ‘ortağın kişisel mallarına’, ‘ortağın, ortaklıktaki kâr payına, faiz ve masraf alacaklarına ve ücret alacağına’ haciz koydurabileceklerini ve bunlardan alacağını alamamaları halinde borçlu ortağın ‘sermaye ve tasfiye payına’ haciz koydurabileceklerini ve ayrıca ‘altı ay önce haber vermek koşuluyla şirketin feshini isteyebileceklerini’ ”[47]

 

E) “Komandit şirketlerde”:

 

a) “Şirket borçlarından dolayı komandite ortakların takibi” konusunda;

 

√ “TK. mad. 258 ve 264’deki koşullar gerçekleşmeden, komandit şirketin borcundan dolayı, ortaklar hakkında takip yapılamayacağını”[48]

 

√ “Komandit şirketin iflas etmiş olması halinde, komandit şirketin sona ermiş sayılacağını (ve; şirket borçlarından dolayı komandite ortaklar hakkında takip yapılabileceğini)”[49]

 

√ “Komandit şirketin borçlarından dolayı -kollektif şirketlerde olduğu gibi- birinci derece şirketin sorumlu olduğunu, komandite ortaklar hakkında ancak ‘şirket hakkında yapılan takibin semeresiz kalması’ veya ‘şirketin herhangi bir sebeple sona ermesi halinde’ şirket borçlarından dolayı takip yapılabileceğini”[50]

 

√ “Komandit şirketten çıkan veya çıkarılan komandit ortağın, çıkma veya çıkarılmanın tescil veya ilan edildiği tarihe kadar doğan şirket borçlarından sorumlu olacağını”[51]

 

b) “Şirket borçlarından dolayı komanditer ortakların takibi’ konusunda;

 

√ “Komanditer ortağın ancak ortaklığa koymayı taahhüt edip de koymadıkları sermaye miktarı ile sınırlı olarak, şirket borçlarından dolayı sorumlu olacaklarını”[52]

 

F) “Kooperatiflerde”:

 

a) “Ortakların kişisel borçlarından dolayı ortakların takibi” konusunda;

 

√ “Ortağın kişisel alacaklılarının, ortağın kooperatifteki payını haczettiremeyip sadece ‘faiz ve gelir gider farkından payına düşeni’ ve ‘kooperatifin dağılması halinde ortağa düşecek payı’ haczettirebileceklerini”[53]

 

b) “Kooperatifin borçlarından dolayı ortakların takibi” konusunda;

 

√ “Kooperatif ortağı, kooperatife karşı ‘üçüncü kişi’ sayılmayacağından, kooperatifin ortaktaki alacağından dolayı, ortağa İİK. 89’a göre haciz ihbarnamesi gönderilemeyeceğini”[54]

 

√ “Kooperatifin borcundan dolayı, kooperatif adına kayıtlı olan taşınmazın tapu kaydına haciz konulduktan sonra, noter huzurunda çekilen kur’a sonucu o taşınmazın sahibi durumuna gelen ortağın, taşınmaz üzerindeki haczin kaldırılmasını icra mahkemesinden şikayet yoluyla isteyemeyeceğini”[55]

 

√ “Kooperatif borçlarından dolayı kooperatif ortaklarının sorumluluğunun ana sözleşme ve Kooperatifler Kanunundaki hükümlerle sınırlı olduğunu, kooperatif hakkında yapılan takipten sonuç alınamaması halinde, sorumluluk durumlarına göre ortaklara başvurulabileceğini”[56]

 

√ “Kooperatiften alacaklı olan kişilerin, kooperatif ortaklarına haciz ihbarnamesi göndererek ‘kooperatife ödeyecekleri aidat paralarını’ haczedemeyeceklerini ve kooperatifin gönderilen haciz ihbarnamelerinin şikayet yoluyla iptalini istemekte hukuki yararının bulunduğunu”[57]

 

√ “Borçlu kooperatifin taşınmazına konan hacizden, ferdi mülkiyete geçiş sonucunda kooperatif üyesinin sorumluluğunun, yüklendiği sermaye payıyla sınırlı olduğunu”[58]

 

√ “Kooperatif borçlarından dolayı kural olarak kooperatifin sorumlu olduğunu, ortakların ancak ‘kooperatifin iflas etmesi’ veya ‘kooperatifin dağılması’ hallerinde ve ana sözleşmede ‘kooperatif borçlarından dolayı ortakların -sınırlı veya sınırsız- sorumluluklarının açıkça öngörülmüş olması durumunda’  -ve ikinci derecede- sorumlu olacağını”[59] 

 

belirtmiştir.

 

XVII- «Borçluya ait olduğu düşüncesi ile üçüncü kişinin elinde haczedilen mallar hakkında açılacak istihkak davasını» düzenleyen İİK. mad. 99 ile, «borçluya ait haczi mümkün herhangi bir malın üçüncü kişinin elinde bulunup bulunmadığını ve eğer mevcutsa bunun haczi konusunu» düzenleyen İİK. mad. 89’un uygulama alanı bir noktada birleşebilir.(255)

 

Gerçekten, borçluya ait olup da, üçüncü kişinin elinde bulunduğu sanılan taşınır bir mal İİK. mad. 89 uyarınca haczedilirse icra memuru üçüncü kişiye «birinci haciz ihbarnamesi»ni gönderir. Bu ihbarnameye karşı, üçüncü kişi mad. 89/II'’eki def'’leri ile sürebilir. Eğer, üçüncü kişi haczedilen malın «borçluya ait olmadığını ya da malın kendisine rehnedilmiş olduğunu» ileri sürerse, haczedilen taşınır mal hakkında istihkak iddia etmiş olur. Bu durumda bir görüşe göre(256) alacaklı iki olanağa sahip olur. Ya; İİK. mad. 89/IV’e göre Tetkik Merciine başvurup üçüncü kişinin «ceza ve tazminata mahkum edilmesini» ister ya da İİK. mad. 99’a göre icra mahkemesinde «istihkak davası» açar. Buna karşın diğer bir görüşe göre(257) ise, alacaklı bu durumda, İİK. mad. 89/IV uyarınca hareket etmek olanağına sahip olmayıp, mutlaka İİK. mad. 99’a göre «istihkak davası» açmak zorundadır.

 

XVIII- Yüksek mahkeme, buraya kadar ayrıntılı olarak açıklamaya çalıştığımız özel durumlar dışında İİK. mad. 89’un uygulama alanı ile ilgili olarak;

 

“Alacaklının, borçlunun mal beyanında bulunurken bildirmediği bankadaki mevduatının da haczini isteyebileceğini”[60]

 

“Şirketi temsile yetkisi bulunduğu -ticaret sicili memurluğunun yazısından- anlaşılan kişiye, şirket adına yapılan haciz ihbarnamesi tebligatının geçerli olduğunu”[61] 

 

“Bankanın, gönderilen haciz ihbarnamesine itiraz etmesinden sonra, bankaya yeniden 89/I ihbarnamesi gönderilmeden veya doğrudan mevduatın haczi için ‘haciz yazısı’ tebliğ etmeden, borçluya ait hesaba sonradan gönderilen paranın itiraz edilen ihbarnameye dayanak gösterilerek, icra dairesince istenemeyeceğini”[62]

 

“İİK. 89’da geçen ‘borçlu’ tabirinin ‘takip borçlusu’nu ifade ettiğini”[63]

 

“Ticari temsilcinin, gönderilen haciz ihbarnamesine, şirket adına itiraz etme yetkisinin bulunduğunu”[64]

 

“Birinci haciz ihbarnamesi nedeniyle uygulanan haciz işlemi nedeniyle ileri sürülecek ‘haczedilmezlik iddiası’nın, bu ihbarnameyi gönderen icra dairesinin bağlı olduğu icra mahkemesine bildirilmesi gerekeceğini”[65]

 

“Borçlunun alacaklı sıfatıyla mahkemede açmış olduğu dava henüz sonuçlanmadan, dava konusu olan alacak için mahkeme muhatab kabul edilerek, mahkemeye ‘birinci haciz ihbarnamesi’ gönderilemeyeceğini”[66]

 

“İİK.’nun  -4949 sayılı Kanunla değişik- 89. maddesine göre icra müdürlüğünce üçüncü kişiye ‘ 15 gün içinde paranın ödenmesi veya olumsuz tesbit davası açılması için’ üçüncü haciz ihbarnamesi gönderilmesi gerekeceğini, bu işlem yapılmadan üçüncü kişiye doğrudan yazı gönderilerek paranın talep edilemeyeceğini”[67]

 

“Bankadaki mevduatının haczi için bankaya haciz ihbarnamesi gönderilen borçlu belediyenin haczedilmezlik şikayetinde bulunmada ‘hukuki yararı’nın bulunduğunu”[68]

 

“İİK. 89 uyarınca borçlunun üçüncü kişilerdeki hak ve alacaklarının haczedilmesi halinde, gönderilen haciz ihbarnamelerine karşı borçlunun şikayet yoluna başvurmasında hukuki yararının bulunduğunu”[69]

 

“İİK. 89/IV uyarınca icra mahkemesi yerine asliye hukuk mahkemesine başvurulabileceğini”[70]

 

“Belediyenin ‘haczedilmezlik şikayetinin kabulü’ üzerine icra mahkemesince hacizler kaldırıldıktan sonra, idare mahkemesince alacaklının lehine olarak ‘yürütmenin durdurulmasına’ karar verilmiş olması halinde, borçlunun bankadaki mevduatlarına bu aşamada yeniden haciz uygulanabileceğini”[71]

 

 “MK. 6 uyarınca iddia sahibi, iddiasını kanıtlamakla yükümlü ise de, somut olayın özelliğine göre isbat yükünün yer değiştirebileceğini”[72]

 

“Birinci haciz ihbarnamesi üzerine icra dairsine verdiği cevapta borcu açıkça kabul edip itiraz etmeyen üçüncü kişinin, zimmetinde sayılan borcu icra dairesine ödemesi gerekeceğini, takip borçlusu ile arasındaki özel ilişkiye dayanarak ‘muarazanın giderilmesi’ istemiyle genel mahkemede dava açamayacağını”[73]

 

“Üçüncü kişinin haciz ihbarnamesine itiraz etmiş olmasının, üçüncü kişiden haciz ihbarnamesine konu borcun istenmesine engel teşkil etmeyeceğini”[74]

 

“İtiraz süresi içinde de olsa üçüncü kişinin ‘borçlunun kendilerinden …TL. tahakkuk etmiş alacağı bulunduğuna’ dair kabulünden dönemeyeceğini”[75]

 

“Borcun, İcra ve İflas Kanunu mad. 89’a göre haciz ihbarnamesi gönderilesi sonucunda muhatabı tarafından ödenmiş olmasının, şikayetin esasının incelenmesine etkili olmayacağını”[76]

 

“İkinci haciz ihbarnamesinin tebliğinden sonra, üçüncü kişinin takip borçlusuna yapacağı ödemenin, takip alacaklısına karşı geçerli olmayacağını”[77]

 

“Hesap devresi sona ermeden ve üçüncü kişinin takip hukuku yönünden kesinleşip icra edilebilir hale gelmeden cari hesap sözleşmesine dayanılarak üçüncü kişi şirkete haciz ihbarnamesi gönderilemeyeceğini”[78]

 

“İİK.nun 89/I maddesine göre çıkarılan tebligatın, üçüncü kişi tüzel kişinin ticaret sicilindeki adresine çıkarılabileceğini, buraya yapılacak tebligatta Tebligat Tüzüğünün 28. maddesindeki koşulların araştırılmasına gerek bulunmadığını”[79]

 

“Şikayetçi bankanın, takip borçlusu ve icra takibiyle ilgisi bulunmayan üçüncü kişilerin bankadaki mevduatlarının haczi için gönderilen haciz ihtarnamelerinin haczi konusunda süresiz şikayet yoluna başvurabileceğini”[80]

 

“Mahkemece İİK. 72/III’e göre alınan tedbir kararı uyarınca, ‘icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesi karşısında tedbir kararı verilmişse’ 89. madde gereğince ‘icra veznesinden gönderilen paranın teminat karşılığı alacaklıya ödenmesine’ karar verilemeyeceğini”[81]

 

“Alacaklının talebi üzerine üçüncü kişiye ‘ikici haciz ihbarnamesi’ gönderilmesine karar verildikten ve bu ihbarname gönderildikten sonra, icra müdürlüğünce ‘birinci haciz ihbarnamesine itiraz olunduğu’ndan bahisle, kendiliğinden ikinci haciz ihbarnamesi gönderilmesi kararından dönülemeyeceğini”[82]

 

“Üçüncü kişiye haciz ihbarnamesi çıkarılması üzerine, bu kişinin zimmetinde sayılan borç için, bu üçüncü kişinin bir başka üçüncü kişiden olan alacağı için haciz ihbarnamesi çıkarılamayacağını”[83]

 

“Üçüncü kişi tarafından ‘haciz ihbarnamesi’ uyarınca dosyaya yatırılan paranın alacaklıya ödenmesi için borçluya ayrıca 103 davetiyesinin tebliğine gerek bulunmadığını”[84]

 

“İİK. 89’a göre gönderilen ‘birinci haciz ihbarnamesi’nin iptalinin, yedi günlük şikayet süresi içinde icra mahkemesine başvurularak istenebileceğini”[85]

 

“Teyitli akreditifte lehtarın akreditif alacağının teyit bankasına ibraz edeceği belgeler karşılığında ibraz anında ve ibraz yerinde doğacağını ödeme yerinin belgelerin ibraz edildiği yer olacağını, davalıya haciz ihbarnamesinin tebliğ edildiği tarih itibariyle takip borçlusu durumundaki lehtar şirketin davalı nezdinde herhangi bir alacağının doğmamış olması halinde, davalının itirazının haklı sayılıp, gerçeğe aykırı bir beyan sözkonusu olmayacağını ve dolayısıyla davacı yararına İİK. 89/V uyarınca tazminata hükmedilemeyeceğini”[86]

 

“Bir şirketin; müstakil sermayesi, müstakil muhasebesi bulunan veya muhasebesi merkezde tutulduğu ve müstakil sermayesi olmadığı halde kendi başına ticari muamele yapan ve ayrıca bulunduğu yerin ticaret siciline tescil edilmiş olan şubesine haciz ihbarnamesi gönderilebileceğini”[87]

 

“İcra (hukuk) mahkemesinin İİK. 89/IV uyarınca ‘üçüncü kişinin gerçek dışı beyanda bulunduğu’ iddiasına dayalı olarak ileri sürülen şikayetleri inceleyebileceğini, bu konuda  -uyuşmazlığın icra ceza hakimliği tarafından görülmesi için- ‘gönderme kararı’ veremeyeceğini”[88]

 

“Yasal süresinde itiraz edilmemesi nedeniyle haciz ihbarnamesinin kesinleşerek hacze konu borcun üçüncü kişinin zimmetinde sayılmasının, takip hukuku kapsamında bir kesinleşme olup, bu durumun ‘ödeme emrine itiraz’ kapsamında üçüncü kişinin SSK aleyhine açacağı ‘ödeme emrinin iptali’ davasında kurum borçlusuna karşı borcu olmadığını ya da malın yedinde bulunmadığını iddia ve isbat etmesine engel bulunmadığını”[89]

 

“Haciz ihbarnamesi ile yatırılması istenmiş olan paranın icra dairesine yatırılmasından sonra icra mahkemesince haciz ihbarnamesinin iptaline karar verilmiş olması halinde, haksız ödenmiş olan paranın İİK. 361 uyarınca icra müdürlüğünce hükme gerek kalmaksızın geri istenebileceğini”[90]

 

“Takibin itirazla durmuş olmasının -ihtiyati haciz işlemi bir takip işlemi olmadığından, buna bağlı olarak gerçekleştirilen- İİK.nun 89. maddesi gereğince işlem yapılmasını engellemeyeceğini”[91]

 

“Alacaklının her gerçek ve tüzel kişi için ayrı ayrı birinci haciz ihbarnamesi göndermesi gerekeceğini, dört borçlu için bir tek haciz ihbarnamesi göndermekle yetinilemeyeceğini”[92]

 

“Yarış atları ile ilgili tutulan soy kütüğünün, atların mülkiyetini aksettirmediğinden, yarış atları için konulan kaydi hacizlerin geçerli olmayıp bu hayvanların fiilen haczi gerekeceğini”[93]

 

“İİK. 89/VII hükmünün, tüzel kişiliği bulunmayan şubeye haciz ihbarnamesine itiraz hakkı tanıdığına göre, tüzel kişiliği bulunan genel müdürlüğün de öncelikle bu hakka sahip olduğunu”[94]

 

“İİK. 89/IV uyarınca verilmiş olan mahkumiyet karaları ile onun eklentisi olan tazminat kararlarının, kesinleşmeden infaz olunamayacağını”[95]

 

“İcra müdürünün ‘üçüncü kişiye 89/I ihbarnamesi gönderilmesi’ konusundaki kararından kendiliğinden dönemeyeceğini”[96]

 

“İİK. 89/III’e göre ‘dava’ açılarak sağlanacak hususun ‘şikayet’ yoluyla istenemeyeceğini”[97]

 

“Borçlunun üçüncü kişideki ipotekle teminat altına alınmış olan alacağının haczedilebileceğini”[98]

 

“Tüzel kişiliğe gönderilen haciz ihbarnamesinin sekretere tebliğ edilmiş olmasının geçersiz olacağını”[99]

 

“Gönderilen haciz ihbarnamelerine itiraz etmemiş, menfi tesbit davası da açmamış olan (ve ihbarnamede belirtilen parayı da icra dairesine yatırmayan) üçüncü kişi bankada haciz yapılma üzere, asıl takibin yapıldığı icra dairesince bankanın bulunduğu yerdeki icra dairesine talimat yazılması gerekeceğini”[100]

 

“Borçlunun bankadaki vadeli mevduatının, vadesinden önce -bankaya haciz ihbarnamesi gönderilerek haciz edilebileceğini ve vadesinden önce paranın icra dairesine getirtilebileceğini”[101]

 

“İİK.nun 89. maddesi gereğince çıkarılan haciz ihbarnamelerine karşı gerekli itirazları yapmayan üçüncü kişinin  ‘takip borçlusuna karşı borçlu olduğunu’ ikrar etmiş sayılacağını, bu durumda BK. 133/I gereğince zamanaşımının kesileceğini ve bundan alacağı devralan alacaklının da yararlanacağını”[102]

 

“Kendisine haciz ihbarnamesi gönderilen kambiyo senedi borçlusunun, bu ihbarnameyi gönderen alacaklı aleyhine ‘borçlu olmadığının tesbiti’ konusunda olumsuz tesbit davası açabileceğini”[103]

 

“Bankadaki mevduatına haciz konan borçlunun takip sırasında ölmesi üzerine, bankaca paranın icra dosyasına yatırılması için mirasçılar hakkında yapılacak takibin kesinleşmesinin zorunlu olduğunu”[104]

 

“İİK. 89’un ‘borçlunun üçüncü kişi elindeki taşınır malının haczedilmesi halinde yapılacak işlemlerle ilgili’, İİK. 120’nin ise ‘borçlunun alacağının ödeme yerine geçmek üzere takip alacaklısına devri ile ilgili’ olduğunu”[105]

 

“İdareden olan alacağını bir başkasına noter senedi ile temlik eden ve durumu idareye bildiren kişi ile idarenin bu alacak sebebiyle her türlü ilişkisinin kesilmiş olacağını, kendisine haciz ihbarnamesi tebliğ edilen idarenin, borçlunun daha önce temlik edilen alacağı üzerine hiçbir işlem yapamayacağını, sosyal sigortalar kurumu ile ilişkisi kesilmediğinden, çözülmeyen teminat için de ileride çözüldüğünde uygulanmak üzere haciz işlemi yapması gerekeceğini”[106]

 

“Üçüncü kişinin ‘ikinci haciz ihbarnamesi tebligatındaki imzasını inkar etmesi halinde, imzanın kendisine ait olup olmadığını’ ileri sürerek takibin durdurulmasını icra mahkemesinden istemesi halinde, imza üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılması gerekeceğini”[107]

belirtilmiştir...

 

 



(1) Bu konuda ayrıntılı açıklama için bknz: UYAR, T. İİK. Şerhi, 2005, C:5, s:7570 vd.

(2) UYAR, T. Borçlunun Üçüncü Kişilerdeki - Kımetli Evraka Bağlanmamış - Mal, Hak ve Alacaklarının Haczi (9 Eylül Üniversitesi Hukuk Fak. Der. Sayı: 2, s: 205-227) – UYAR, T. Borçlunun Üçüncü Şahıslarda Bulunan Alacakları ve Menkul Mallarının Haczi (ABD. 1976/6, s: 1008-1020; İBD. 1977/10-11-12, s: 37-50)

(3) İLALAN, F. İcra ve İflâs Kanunu Değişiklik Tasarısı Hakkında Seminer, 1963, s: 21

(4) POSTACIOĞLU, İ. İcra Hukuku Esasları, 1982, s: 451

(5) DOMANİÇ, H. Kıymetli Evraka Bağlanması Mümkün Hakların Haciz Kabliyeti, (BATİDER, 1970, C: V, S: 4, s: 757)

(6) Bknz: 19. HD. 28.11.1996 T. 5571/10662

(7) Karş: 12. HD. 28.11.1996 T. 5571/10662

(8) Bknz: 12. HD. 23.2.1982 T. 684/1362

(9) Bknz: 11. HD. 12.10.1984 T. 4507/4666; 12. HD. 24.5.1978 T. 4666/4766

(10) Bknz: 11. HD. 12.10.1984 T. 4507/4666; 12. HD. 28.6.1982 T. 5490/5788; 23.2.1982 T. 684/1367

(11) Bknz: 12. HD. 18.3.2003 T. 2563/5668

(12) Bknz: 8.3.2005 T. 351/4722; 1.11.2004 T. 18478/22744; 11.3.2004 T. 606/5526

(13) Bknz: 11. HD. 30.3.1982 T. 1157/1386 – 12. HD. 10.7.1985 T. 13946/7878

(14) Bknz: 12. HD. 24.5.1978 T. 4666/4766

(15) Bknz: 12. HD. 19.4.1983 T. 1901/3059

(16) BELGESAY, M. R. İcra ve İflâs Kanunu Şerhi, s: 265 – KURU, B. Bankalardaki Mevduatın ve Diğer Alacakların Haczi, 1977, s: 72 – KURU, B. Bankalardaki Mevduatın ve Diğer Alacakların Haczi, 2002, s: 129 vd.

(17) KURU, B. İcra ve İflâs Hukuku El Kitabı, 2004, s: 428 – KURU, B. Bankalardaki Mevduatın Haczi, 1977, s: 71; 2002, s: 127 vd. – ÜSTÜNDAĞ, S. İcra Hukukunun Esasları, 2004, s: 194

(18) Bknz: 12. HD. 22.10.2004 T. 47928/22583; 19. HD. 6.7.1995 T. 9723/6226

(19) Bknz: 12. HD. 8.3.2002 T. 3683/4795

(20) Bknz: 19. HD. 23.9.1999 T. 4545/5107

(21) Bknz: 12. HD. 1.4.2004 T. 3125/7838

(22) Bknz: HGK. 13.6.2001 T. 12-461/516; 12. HD. 2.11.2004 T. 18381/22992; 22.3.2004 T. 1655

(23) Karş: 4. HD. 5.7.2004 T. 5822/8806

(24) Bu konuda ayrıca bknz: DERYAL, Y. Borçlunun Kooperatifteki Daire Alacağının Haczine İlişkin Bir Örnek Olay İncelemesi (Ünal Tekinalp’e Armağan, 2003, C: I, s: 297-322)

(25) KURU, B. İcra ve İflâs Kanunu Değişiklik Tasarısı Hakkında Seminer, 1963, s: 25

(26) KURU, B. İcra ve İflâs Hukuku, 1988, C: 1, s: 767

(27) Ancak hemen belirtelim ki, 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu (mad. 26/son) «idarece alınan teminatların haczedilemeyeceğini» öngördüğünden, bu kanun uyarınca, idareye hitaben verilen teminat mektuplarından dolayı, idarenin bankadaki alacağı, idarenin alacaklıları tarafından haciz edilemeyecektir...

(28) Bknz: 12. HD. 6.4.1995 T. 5213/5151

(29) Bknz: 12. HD. 21.9.2004 T. 15432/19777; 10.6.2004 T. 10752/14712; 7.5.2002 T. 8546/9594

(30) Bknz: 12. HD. 15.6.2004 T. 10617/7285; 6.5.2004 T. 7032/11456; 8.4.2004 T. 4088/8485; 6.1.2004 T. 22966/399 vb.

(31) Bknz: 12. HD. 30.6.2003 T. 12205/15514

(32) Bknz: 12. HD. 14.3.2005 T. 1606/5324; 10.2.2005 T. 26348/2244

(33) Bknz: 12. HD. 21.9.2004 T. 15432/19777; 16.3.2004 T. 888/6063; 30.1.2004 T. 23982/1933

(34) Bknz: 12. HD. 5.4.2005 T. 4205/7240; 29.3.2005 T. 2276/6602

(35) ÜSTÜNDAĞ, S. age. s: 196

(36) UYAR, T. İcra Hukukunda İstihkak Davaları, 3. Bası, 1994, s: 37 – ARSLAN, R. a.g.m. S: 97

(37) Bknz: 12. HD. 23.2.1998 T. 375/1968

(38) KURU, B. El Kitabı, s: 406 – KURU, B. İcra ve İflâs Kanunun 89. Maddesinde Yapılan Değişiklikler (Seminer, 2004), s: 28

(39) Aynı doğrultuda: HGK. 1.12.1999 T. 12-1003/11017; 12. HD. 7.4.1999 T. 3833/4357

(39) Aynı görüşte: KURU, B. El Kitabı; s: 431

(40) Aynı doğrultuda: 12. HD. 6.10.1983 T. 5307/7092

(41) Bknz: 12. HD. 17.6.2003 T. 11029/14490

(42) Bknz: İİD. 26.1.1970 T. 763/7885

(43) Bknz: Basılı Örnek No: 20

(44) Bknz: 12. HD. 7.5.1991 T. 12352/5643

(45) Bknz: HGK. 29.9.2004 T. 12-455/455

(46) Bknz: 12. HD. 26.5.1992 T. 13194/7248

(47) Bknz: 12. HD. 14.11.1990 T. 12009/11493

(48) Aynı görüşte: KURU, B. a.g.e. c:1, s: 694 – ARSLAN, R. a.g.m. s: 98

(49) Aksi görüş için bknz: POSTACIOĞLU, İ. age. s: 452, 456 – ÜSTÜNDAĞ, S. a.g.e. s: 197 – YÜKSEL, A. S. Bankacılık Hukuku ve İşletmesi, s: 80

(50) Bknz: 12. HD. 15.5.2001 T. 6372/8574; HGK. 24.12.1969 T. İc. İf. - 492/1049

(51) Bknz: 12. HD. 20.2.1986 T. 8352/1982

(52) Bknz: Ad. Bak. Huk. İş Gn. Müd. 5.1.1970 T. 98 sayılı, 28.12.1968 T. 28335 sayılı, 26.2.1966 T. 4202 sayılı mütalâaları (Ad. Bak. Mütalâa ve Tamimler, 1974 s: 256 vd.; 1976, 324)

(53) KURU, B. Bankalardaki Mevduatın ve Diğer Alacakların Haczi, 1977, s: 18

(54) Bknz: 12. HD. 2.7.2001 T. 10731/11982

(55) Bknz: 12. HD. 7.10.1999 T. 10555/11805

(56) Bknz: 12. HD. 27.3.1989 T. E: 1988/8974, K: 4279

(57) Bknz: Basılı Örnek No: 21

(58) Bknz: 12. HD. 5.10.2004 T. 16748/20997

(59) Bknz: 12. HD. 26.12.1991 T. 5054/13838; 23.9.1987 T. 6865/9234

(60) Bknz: 12. HD. 18.5.1982 T. 4315/4589; 11.2.1981 T. 9148/1241

(61) Bknz: 12. HD. 1.5.1986 T. 11252/5143

(62) Bknz: 12. HD. 10.4.1992 T. 10664/4659

(63) Bknz: 12. HD. 15.4.2002 T. 6193/7856

(64) Bknz: 4. HD. 20.5.2002 T. 1610/6057; 18.3.2002 T. 12344/3117

(65) Bknz: 4. HD. 20.5.2002 T. 1610/6057

(66) Bknz: Basılı Örnek No: 2/a

(67) İİK. mad. 89/III’de; üçüncü kişiye bu aşamada gönderilecek bildirim için üçüncü haciz ihbarnamesi terimi yerine bildirim sözcüğü kullanılmış ise de, bundan maksat üçüncü haciz ihbarnamesi’dir...

(68) Bu (yeni) düzenlenenin eleştirisi için bknz: KARSLI, A. İcra ve İflâs Kanunu’nun 89. Maddesinde 4949 sayılı Kanunla Yapılan Değişiklikler (Yeditepe Ünv. Huk. Fak. D. 2004, C: 1, S: 2, s: 413)

(69) Bknz: HGK. 25.6.1982 T. 11-1578/746

(70) Bknz: 4. HD. 20.5.2002 T. 1610/6057; 18.3.2002 T. 12344/3117

(71) Bknz: 12. HD. 11.3.2005 T. 1972/5138, 12.2.2004 T. 25067/2503, 22.10.2000 T. 19786/20615

(72) Bknz: 12. HD. 5.2.2002 T. 940/2284

(73) Bknz: 12. HD. 3.7.2001 10918/11992, 22.1.1991 T. 14.231/479

(74) Bknz: 12. HD. 6.12.1993 T. 15048/19016

(75) Bknz: 12. HD. 14.11.2000 T. 16839/17441, 7.12.1995 T. 15777/17455

(76) Bknz: 12. HD. 27.2.1986 T. 8701/2264

(77) AKYAZAN, S. İcra ve İflâs Kanununun 89. Maddesi Üzerine Bir İnceleme (Ad. D. 1957/4, s:354)

(78) KURU, B. El Kitabı, s: 412, dipn. 4d.

(79) Bknz: KARSLI, A. tarafından sunulan «İcra ve İflâs Kanunu’nun 89. Maddesinde 4949 sayılı Kanunla Yapılan Değişiklikler» isimli bildiri hakkındaki «SORU ve CEVAPLAR» bölümünde, tarafımızdan yapılan açıklama (Yeditepe Ünv. Huk. Fak. D. 2005, c: 1, S: 2, s: 419 vd.)

(80) Üçüncü kişiyi temsile yetkili bulunan kişi ile anlaşarak, onu kandırarak süresi içinde, haciz ihbarnamelerine itiraz etmemesini sağlayarak, borcun üçüncü kişi metinde sayılmasını sağlayan alacaklı kötü niyetli sayılır... Haciz ihbarnamelerinin, üçüncü kişiyi temsile yetkili olan kişiye tebliğ edilmiş olması halinde, üçüncü kişi bundan haberdar olunca, yedi günlük şikayet süresi içinde hem «haciz ihbarnamelerinin kendisine tebliğ tarihinin, öğrenme tarihi olarak düzeltilmesi için» icra mahkemesine başvurmak ve hem de öğrenme tarihine göre yedi gün içinde icra dairesine itirazda bulunmalıdır...

(81) KURU, B. El Kitabı, s: 413 – KARSLI, A. a.g. tebliğ, s: 415

(82) KURU, B. El Kitabı, s: 413 vd.

(83) Bknz: 12. HD. 12.6.2003 T. 11734/13957

(84) Bknz: 12. HD. 1.12.2000 T. 17587/18919; 23.12.1998 T. 963/1972

(85) Bknz: 12. HD. 15.2.2002 T. 1817/3391

(86) Bknz: HGK. 19.11.2003 T. 3-737/700

(87) Bknz: 4949 sayılı Kanuna ait Hükümet Gerekçesi

(88) Bu düzenlemenin eleştirisi için bknz: KARSLI, A. ag. tebliğ, s: 414

(89) Bknz: 19. HD. 30.10.1995 T. 1160/8994

(90) Bknz: 4. HD. 4.3.2002 T. 11436/2308

(91) Bknz: HGK. 19.11.2003 T. 3-737/700

(92) Bknz: 12. HD. 28.3.1995 T. 4564/4462 – 19. HD. 22.10.1993 T. 6982/6909; 12. HD. 6.5.1991 T. 11719/5543

(93) KURU, B. El Kitabı, s: 417

(94) Bknz: 4. HD. 30.10.2003 T. 7256/12482; 10.4.2002 T. 3926/4511; 19. HD. 28.4.1997 T. 2717/4231 vb.

(95) POSTACIOĞLU, İ. a.g.e. s: 459 – BERKİN, N. İcra Hukuku Rehberi, 1980, s: 254

(96) KURU, B. İcra Hukuku, 1965, s: 219, dipn. 18

(97) KURU, B. Bankalardaki Mevduatın Haczi, 1977, s: 35 vd. – Bankalardaki Mevduatın Haczi, 2002, s: 73 vd.

(98) Bknz: HGK. 9.4.2003 T. 4-267/277

(99) Bknz: 19. HD. 20.4.2004 T. 7411/4616

(100) Bknz: 4. HD. 9.7.2003 T. 3716/9093

(101) Bknz: 11. HD. 24.11.1987 T. 3903/6520

(102) Bknz: 19. HD. 20.9.2004 T. 844/8947

(103) Bknz: 4. HD. 10.3.2004 T. 13585/3042; 12.6.2002 T. 2627/7244

(104) Bknz: 4. HD. 23.1.2001 T. 8753/528

(105) Bknz: 19. HD. 7.3.2002 T. 6740/1516; 4. HD. 7.1.2002 T. 9265/506; 31.10.2001 T. 10703/10430

(106) Bknz: Adalet Komisyonu Raporu Gerekçesi

(107) KURU, B. Bankalardaki Mevduatın Haczi, 1977, s: 39 – KURU, B. age. C: 1, s: 725

(108) KURU, B. age. C: 1, s: 726

(109) Ayni görüşte: PAKEL, N. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin İİK’nun 89. Maddesi Hükmüne İlişkin Bir Kararı (İBD. 1988/7-8-9, s: 528 vd.)

[1] Bknz: 19. HD. 13.9.2004 T. 745/8640; 24.3.2000 T. 109/2097; 4. HD. 23.12.1999 T. 9391/11484

[2] Bknz: 4. HD. 1.7.2004 T. 1361/8720; 17.9.2003 T. 4515/10134; 25.4.2003 T. 15101/5313 

[3] Bknz: 4. HD. 28.6.2004 T. 1897/8431; 24.6.2004 T. 7157/8324; 26.1.2004 T. 11595/549

[4] Bknz: 19. HD. 10.6.2004 T. 10480/6981

[5] Bknz: 19. HD. 10.6.2004 T. 5451/7055; 6.7.1995 T. 9934/6235

[6] Bknz: 4. HD. 22.3.2004 T. 9311/3559

[7] Bknz: 4. HD. 23.2.2004 T. 12659/2048

[8] Bknz: 4. HD. 19.1.2004 T. 10396/90

[9] Bknz: 4. HD. 25.12.2003 T. 10030/15313; 8.7.2003 T. 4411/9062

[10] Bknz: 4. HD. 13.11.2003 T. 8215/13328 

[11] Bknz: 4. HD. 22.9.2003 T. 4804/10339

[12] Bknz: 4. HD. 14.4.2003 T. 3960/4588

[13] Bknz: 4. HD. 20.1.2003 T. 10351/514

[14] Bknz: 19. HD. 20.10.2000 T. 7191/6996

[15] Bknz: 19. HD. 21.12.1995 T. 3312/11218

[16] Bknz. 19. HD. 9.11.1995 T. 1322/9476

[17] Bknz: 11. HD. 12.3.1984 T. 1296/1390

(127) Bknz: 12. HD. 20.9.1990 T. 1718/8826, 4.6.1984 T. 4466/7042

(128) Bknz: 12. HD. 12.6.2003 T. 10991/14085

(129) Bknz: 12. HD. 30.9.1993 T. 10020/14420

(130) Bknz: 12. HD. 26.3.1991 T. 10058/3887; 28.9.1981 T. 5402/7071

(131) Bknz: 12. HD. 12.12.2002 T. 24749/26346; 26.2.2001 T. 2651/3606; 2.2.2001 T. 687/1791

(132) Bknz: 12. HD. 15.1.2004 T. 23210/309

(133) Bknz: 12. HD. 25.2.1993 T. 12964/3511

(134) ÇUBUKGİL, O. İİK’nun 89. maddesinde Bahsolunan «Yazılı Beyan» İstida Olmayıp, Kaydiye Harcına Tâbi Değildir. (ABD. 1956/1, s: 62)

(135) Bknz: 12. HD. 14.4.2004 T. 5089/9225

(136) Bknz: 12. HD. 21.6.2002 T. 11820/13417

(137) Bknz: 12. HD. 21.6.2002 T. 12133/13369; 4.6.2001 T. 8958/9927

(138) Bknz: 12. HD. 29.4.1999 T. 5054/5584

(139) Bknz: 12. HD. 13.1.1995 T. 1000/1109; 20.1.1995 T. 37/365

(140) Bknz: 12. HD. 23.9.1993 T. 9846/13955; 14.1.1993 T. 10469/321

(141) Bknz: 12. HD. 12.4.2005 T. 4671/7900; 8.3.2005 T. 1479/4670; 7.3.2005 T. 681/4626

(142) Bknz: 12. HD. 21.9.2004 T. 15432/19777; 28.11.2000 t. 17865/18548

(143) Bknz: 12. HD. 24.12.2002 T. 26656/27455

(144) Bknz: 4. HD. 6.5.2002 T. 12424/5417

(145) Bknz: 12. HD. 16.4.2001 T. 5552/6520

(146) Bknz: 12. HD. 25.2.1998 T. 1642/2237

(147) Bknz: 12. HD. 21.9.2004 T. 15432/19777; 10.6.2004 T. 10752/14712; 7.5.2002 T. 8546/9594

(148) Bknz: 12. HD. 1.6.2004 T. 10198/13983; 3.5.2004 T. 6917/10926; 20.10.2003 T. 16572/20419

(149) Bknz: 12. HD. 7.6.1999 T. 4441/5275

(150) Bknz: 12. HD. 30.3.2004 T. 5294/7520; 16.3.2004 T. 955/6162; 30.5.2002 T. 10213/11420

(151) Bknz: 4. HD. 10.3.2004 T. 13585/3042; 12.6.2002 T. 2627/7277

(152) Bknz: 12. HD. 6.6.2003 T. 10670/13406; 17.3.1997 T. 2767/3191

(153) Bknz: 12. HD. 20.5.1993 T. 5136/9468

(154) Bknz: 12. HD. 30.12.2002 T. 26908/28046; 25.11.1999 T. 14341/15013; 3.10.1994 T. 10549/11539

(155) Bknz: 12. HD. 12.11.1981 T. 6862/8284; 15.1.1978 T. 1129/50

(156) POSTACIOĞLU, İ. a.g.e. s: 465 – BERKİN, N. İcra Hukuku Dersleri, 1969, s: 10 – KURU, B. Bankalardaki Mevduatın Haczi, 1977, s: 46 – KURU, B. El Kitabı, s: 422

(157) Bknz: 12. HD. 22.3.2004 T. 927/6645

(158) Bknz: 12. HD. 1.3.2004 T. 27916/4467

(159) Bknz: 12. HD. 24.12.2002 T. 26350/27506

(160) Bknz: 12. HD. 2.3.1998 T. 1666/2349

(161) Bknz: HGK. 24.6.1998 T. 8. CD-537/540; 12. HD. 30.11.1993 T. 14741/18844; 2.3.1989 T. 6998/2929; HGK. 18.10.1972 T. İc. İf. - 326/863

(162) Bknz: 12. HD. 11.7.1996 T. 9401/9842; 25.1.1996 T. 1893/927

(163) Bknz: 12. HD. 7.7.2004 T. 13781/17939; 29.6.2004 T. 13062/17159; 21.4.2004 T. 5124/10020

(164) Bknz: 12. HD. 13.3.1997 T. 2617/3042

(165) Bknz: 12. HD. 25.1.2005 T. 24531/910; 14.10.2004 T. 17304/21687

(166) Bknz: 12. HD. 21.11.2003 T. 19827/23214

(167) Bknz: 12. HD. 13.11.2003 T. 19030/22362; 21.10.2003 T. 27839/476

(168) Bknz: 12. HD. 16.9.1999 T. 9239/10187; 30.6.1997 T. 7288/7734

(169) Bknz: 12. HD. 16.10.1997 T. 9756/10920

(170) Bknz: 12. HD. 28.2.1995 T. 1279/2669

(171) Bknz: 12. HD. 15.3.1990 T. 9651/2673

(172) TANDOĞAN, H. Türk Mesuliyet Hukuku, 1961, s: 23 – POSTACIOĞLU, İ. a.g.e. s: 460 – POSTACIOĞLU, İ. Borçlunun Üçüncü Şahsa Karşı Alacaklının Haczi ile İlgili Problemler (BATİDER, 1979, C: X, S: 2, s: 357)

(173) Bknz: 12. HD. 2.12.1992 T. 8478/15337; HGK. 11.3.1972 T. 1970/İc. İf. 496-162

(174) Bknz: HGK. 18.10.1972 T. 1971/İc. İf. 326, K: 863

(175) KURU, B. El Kitabı, s: 423

(176) KURU, B. El Kitabı, s: 422 – ARSLAN, R. agm. s: 100

(177) Bknz: 11. HD. 7.7.1987 T. 3602/4101

(178) Aynı görüşte: KURU, B. El Kitabı, s: 422

(179) Bknz: 11. HD. 24.5.1993 T. 3175/3812; 15. HD. 3.2.1992 T. 5949/345

(180) Bknz: «Adalet Komisyonu Raporu Gerekçesi»

(181) KURU, B. El Kitabı, s: 424, s: 218, dipn. 13 – POSTACIOĞLU, İ. a.g.e. s: 244

(182) POSTACIOĞLU, İ. a.g.e. s: 457

(183) TANDOĞAN, H. İİK. Değişiklik Tasarısı Hakkında Seminer, 1963, s: 21 – KURU, B. Bankalardaki Mevduatın Haczi, 1977, s: 12

(184) KURU, B. a.g. seminer, s: 14 vd. – a.g.e. s: 692

(185) Bknz: HİGM. 11.8.1973 T. 87/11/25580 S. Tamim.

(186) KURU, B. a.g.e. c: 1, S: 745

(187) Bknz: ATABERK, R. Banka Sırrı (BATIDER, 1982, C: XI, S: 4, s: 95 vd.)

(188) KURU, B. Bankacılar İçin İcra ve İflâs Hukuku Bilgisi, 1989, s: 30 – YÜKSEL, A. S. a.g.m. s: 139 vd. – KURU, B. Bankalardaki Mevduatın Haczi, 1977, s: 59 – KURU, B. a.g.e. C: 1, s: 751

(189) Bknz: 12. HD. 28.11.1983 T. 827/9528, 31.5.1983 T. 2703/4317, 17.9.1980 T. 5007/6465

(190) örneğin, uygulamada bu amaçla bankaya şöyle yazı gönderilmektedir:

«.........Bankası Şube Müdürlüğüne,

......’e masrafları ile birlikte ........ TL ödemeye borçlu ........’nın bankanız nezdindeki mevduatından borca yeter miktarının haczine karar verilmiştir. Haczin kayıtlarınıza işlenerek uygulanmasını ve haczedilen paranın ikinci bir yazımıza kadar bloke edilerek sonuçtan bilgi verilmesi rica olunur.»

(191) Bknz: 12. HD. 24.6.2004 T. 13550/16637; 23.3.2004 T. 2554/6767

(192) Bknz: 12. HD. 29.4.2004 T. 6537/10591

(193) Bknz: 12. HD. 28.3.2002 T. 4568/6335; 17.2.2000 T. 1178/2594; 2.11.1999 T. 12747/13339

(194) Bknz: 12. HD. 11.12.2003 T. 20408/24419; 7.5.2002 T. 8527/9593; 27.5.1999 T. 6418/6980

(195) Bknz: HGK. 1.12.1999 T. 12-1003/1017

(196) Bu kararın tahlil ve eleştirisi için bknz: AKIN, İ. «Karar İncelemesi» (ABD. 2003/1, s: 59 vd.)

(197) Bknz: ATABERK, R. Banka Nezdinde Müşterek Hesap (BATIDER, 1985, C: XIII, S: 2, s:103 vd.)

(198) REİSOĞLU, S. Bankacılık Yönünden Banka Hukuku Kuralları, s: 88 – KURU, B. Bankalardaki Mevduatın Haczi, 1977, s: 64 – ARSEBÜK, E. Borçlar Hukuku, 1950, s: 1033 – 2. HD. 11.12.1960 T. 6137/6513

(199) Farklı görüş için bknz: TANDOĞAN, H. Müşterek Hesaplar, 1959, s: 12 – YÜKSEL, A. S. Hesap Açılması ve Hesapta Tasarruf (BATIDER, 1965, C: III, S: 2, s: 144) – KURU, B. a.g.e. C: 1, s: 755

(200) TANDOĞAN, H. a.g.e. s: 12 – KURU, B. Bankalardaki Mevduatın Haczi 1977, s: 65 – KURU, B. a.g.e. C: 1, s: 757

(201) Farklı görüş için bknz: YÜKSEL, A. S. a.g.m. s: 244

(202) AKYAZAN, S. a.g.m. 356

(203) Bknz: İİD. 26.1.1970 T. 763/785

(204) KURU, B. Bankacılar İçin İcra ve İflâs Hukuku Bilgisi, s: 31 – YÜKSEL, A. S. a.g.m. s: 142 – KURU, B. Bankalardaki Mevduatın Haczi 1977, s: 61 vd.

(205) KARAYALÇIN, Y. Ticaret Hukuku (Ticari Senetler), 1970, s: 343

(206) DOMANİÇ, H. a.g.m. s: 753 vd.

(207) Ayrıntılı bilgi için bknz: UYAR, T. İİK. Şerhi, C:5, s:7853 vd.

(208) Ayrıntılı bilgi için bknz: ÇAMOĞLU, E. Limited Ortaklığın Sermaye Alacaklarının Haczi (BATIDER, 1971, C: VI, S: 1, s: 60) – POROY-TEKİNALP-ÇAMOĞLU, Ortaklık Hukuku, 1975, C: 2, s: 290, dipn. 36

(209) İMREGÜN, O. Anonim Ortaklıklar, 1989, s: 28 – ANSAY, T. Anonim Şirketler Hukuku, 1982, s: 230 – TEKİNALP (Poroy, Çamoğlu) Ortaklıklar Hukuku, s: 484 – ARSLANLI, H. Anonim Şirketler, s: 20, 191 – EREM, T. S. Ticaret Şirketleri, s: 283 – GÖLE, Ç. Anonim Ortaklıklarda Sermaye Koyma Borcu ve Bu Borcu İfada Temerrüt, 1976, s: 54 – ANSAY, S. Anonim Ortaklıklar ve Mahkeme Uygulaması (AHF. D. 1970 C: XXVII, S: 1-2, s: 131 vd.)

(210) Aynı görüşte: ÇAMOĞLU, E. a.g.m. s: 63 vd. – DOMANİÇ, H. Anonim Şirket Ortaklarının Sermaye Temerrüdüne Terettüp Eden Hükümler (İBD. 1966/4-5-6, s: 123)

(211) Bknz: 12. HD. 12.11.2002 T. 21935/23248; 28.2.1989 T. 6771/2775

(212) Ayrıntılı bilgi için bknz: UYAR, T. Haciz, 2. Bası, 1990, s: 393 vd.

[18] Bknz: 12. HD. 19.3.1991 T. 3846/4584; 19.1.2001 T. 20446/612

[19] Bknz: 12. HD. 15.2.1994 T. 1248/2057; 30.11.1992 T. 8071/15080

[20] Bknz: İİD. 3.11.1992 T. 8071/15080

[21] Bknz: 12. HD. 12.4.1988 T. 5974/4714; 21.5.1984 T. 4120/6369

[22] Bknz: 12. HD. 26.12.2003 T. 22237/26533; 19. HD. 24.9.2001 T. 1947/5801;12. HD. 24.3.1999 T. 1954/3781

[23] Bknz: 21. HD. 12.5.2004 T. 7149/10399; 11. HD. 25.3.2004 T. 8604/3097; 10. HD. 19.1.2004 T. 9474/67

[24] Bknz: 12. HD. 12.11.2002 T. 21935/23248; 28.2.1989 T. 6771/2775

[25] Bknz: 21. HD. 25.9.2000 T. 5764/5989

[26] Bknz: 12. HD. 4.5.1988 T. 8889/5978; 24.3.1988 T. 2885/3599

[27] Bknz 12. HD. 23.6.2003 T. 12043/14967; 17.6.2003 T. 11642/14344; 16.1.2003 T. 27028/154

[28] Bknz: 12. HD. 2.12.1992 T. 9349/16873; 20.11.1992 T. 7266/14470; 26.10.1992 T. 5519/12557 

[29] Karş: 15. HD. 31.3.1993 T. 1313/1493; 23.2.1993 T. 161/748

[30] Bknz: 12. HD. 9.4.1991 T. 11529/4647; 15.4.1982 T. 3914/3216

[31] Bknz: 12. HD. 23.6.1983 T. 12043/14967; 22.3.1982 T. 1882/2236

[32] Bknz: 12. HD. 21.1.1993 T. 15642/931; 19.10.1989 T. 10161/12507

[33] Bknz: 12. HD. 28.12.1992 T. 14356/17205; 14.4.1992 T. 11939/4848; 29.1.1992 T. 12489/1530

[34] Bknz: 12. HD. 22.2.1998 T. 4278/1798

[35] Bknz: 12. HD. 9.3.1986 T. 11230/5026; 13.3.1984 T. 125/2918

[36] Bknz: 12. HD. 21.6.1984 T. 6464/7550

[37] Bknz: 12. HD. 12.2.1981 T. 9500/1388

[38] Bknz: 12. HD. 18.12.1980 T. 7172/9014

[39] Bknz: 12. HD. 13.12.1978 T. 1103/1187

[40] Bknz: 12. HD. 27.3.1978 T. 2471/2759

[41] Bknz: 12. HD. 28.11.1977 T. 9868/9917

[42] Bknz: HGK. 24.10.1973 T. T-1633/827

[43] Bknz: İİD. 24.10.1968 T. 8600/9680

[44] Bknz: İİD. 22.2.1968 T. 1973/1855

[45] Bknz: İİD. 21.12.1967 T. 12083/11981

[46] Bknz: TD. 6.12.1963 T. 1595/1684

[47] Bknz: 11. HD. 6.2.1979 T. 5906/497

[48] Bknz: 12. HD. 26.10.1973 T. 12144/16307

[49] Bknz: 12. HD. 19.6.1986 T. 13035/7138; 12.3.1985 T. 12392/2286

[50] Bknz: 12. HD. 12.3.1985 T. 12392/2286; 22.10.1981 T. 5911/7630

[51] Bknz: 12. HD. 12.3.1985 T. 12392/2286

[52] Bknz: 11. HD. 29.3.1983 T. 969/1546

[53] Bknz: 12. HD. 18.3.2004 T. 1276/6300; 22.4.2003 T. 6408/9053; 5.4.2002 . 5674/7077

[54] Bknz: 12. HD. 16.9.2004 T. 4115/19287; 20.9.2002 T. 16435/17422

[55] Bknz: 12. HD. 5.7.2004 T. 13474/17810; 7.7.2004 T. 14263/17982

[56] Bknz: 12. HD. 26.6.2003 T. 13041/15212; 23.3.2000 T. 3933/4347

[57] Bknz: 12. HD. 1.3.2005 T. 696/3963; 24.1.2005 T. 24084/860; 16.6.2003 T. 10980/14194

[58] Bknz: 12. HD. 18.11.1998 T. 12225/13082

[59] Bknz: 12. HD. 16.10.1977 T. 9927/10890; 14.11.1991 T. 10542/11886; 27.11.1989 T. 5503/14565

(255) UYAR, T. İcra Hukukunda İstihkak Davaları, 3. Bası, 1994, s: 1010

(256) ARSLAN, R. a.g.m. s: 109 vd.

(257) POSTACIOĞLU, İ. a.g.e. s: 423

[60] Bknz: 12. HD. 11.4.2005 T. 4949/7737

[61] Bknz: 12. HD. 8.4.2005 T. 4262/7595

[62] Bknz: 12. HD. 29.3.2005 T. 3374/6638

[63] Bknz: 12. HD. 7.3.2005 T. 1766/4597

[64] Bknz: 12. HD. 14.1.2005 T. 23050/600

[65] Bknz: 12. HD. 23.12.2004 T. 21676/26554

[66] Bknz: 12. HD. 11.10.2004 T. 16912/21420

[67] Bknz: 12. HD. 8.10.2004 T. 16446/21278

[68] Bknz: 12. HD. 27.9.2004 T. 15763/20241

[69] Bknz: 12. HD. 7.7.2004 T. 12795/17906

[70] Bknz: 4. HD. 7.7.2004 T. 16448/8996

[71] Bknz: 12. HD. 30.4.2004 T. 6078/10812

[72] Bknz: 4. HD. 8.4.2004 T. 2679/4635

[73] Bknz: 4. HD. 24.2.2004 T. 7249/1700

[74] Bknz: 12. HD. 16.2.2004 T. 25584/2954

[75] Bknz: 12. HD. 10.2.2004 T. 24760/2248

[76] Bknz: 12. HD. 27.1.2004 T. 24170/1536

[77] Bknz: 4. HD. 19.1.2004 T. 10397/91

[78] Bknz: 12. HD. 31.10.2003 T. 17436/21297

[79] Bknz: 12. HD. 20.10.2003 T. 16729/20357

[80] Bknz: 12. HD. 30.6.2003 T. 12321/15477

[81] Bknz: 12. HD. 15.4.2003 T. 5879/8347

[82] Bknz: 12. HD. 4.2.2003 T. 29396/1950

[83] Bknz: 12. HD. 20.1.2003 T. 27550/389; 20.11.2000 T. 7306/17791

[84] Bknz: 12. HD. 31.12.2002 T. 26796/28140; 2.3.1989 T. 7336/2960

[85] Bknz: 12. HD. 19.12.2002 T. 25980/27001

[86] Bknz: HGK. 18.12.2002 T. 12-1078/1072

[87] Bknz: 12. HD. 1.10.2002 T. 18004/19322

[88] Bknz: 12. HD. 26.3.2002 T. 5147/6131

[89] Bknz: 10. HD. 11.2.2002 T. 706/884

[90] Bknz: 12. HD. 1.2.2002 T. 636/1979

[91] Bknz: 12. HD. 15.2.2001 T. 1700/2802

[92] Bknz: 12. HD. 23.12.1999 T. 16451/17817

[93] Bknz: 19. HD. 6.2.1997 T. 8698/954

[94] Bknz: 12. HD. 24.6.1996 T. 2464/2586

[95] Bknz: 12. HD. 16.4.1996 T. 5137/5300

[96] Bknz: 12. HD. 22.6.1992 T. 124/8472

[97] Bknz: 12. HD. 27.9.1991 T. 2446/9783

[98] Bknz: 12. HD. 3.5.1988 T. 7354/5935

[99] Bknz: 12. HD. 9.4.1986 T. 10036/4125

[100] Bknz: 12. HD. 27.2.1986 T. 8701/2264

[101] Bknz: 12. HD. 28.11.1983 T. 8274/9528

[102] Bknz: HGK. 25.6.1982 T. 11-1578/746

[103] Bknz: 11. HD. 30.3.1982 T. 1157/1386

[104] Bknz: 12. HD. 24.11.1981 T. 7073/8882

[105] Bknz: 12. HD. 14.1.1981 T. 8430/117

[106] Bknz: 4. HD. 3.4.1978 T. 1927/4400; HGK. 21.1.1983 T. 4-670/17

[107] Bknz: 12. HD. 21.2.1977 T. 900/1744 



Bu makale Sayın Av.Talih Uyar’ın izniyle Hukuki.Net'te yayınlanmaktadır. Eserin her türlü hakkı Yazar’ın kendisine aittir. İzinsiz başka yerde yayınlanamaz.  Bu makale;

http://www.talihuyar.com/index/redirect.asp?id=44&type=dw linkinden alınmıştır.

Forum