KREDİ KURUMLARININ (BANKALARIN) DÜZENLEDİKLERİ
BELGELERE DAYANILARAK İTİRAZIN KALDIRILMASI
(İİK. mad. 68b)
Av. Talih Uyar
İK. mad. 68b’de*; kredi kurumlarının (genellikle bankaların) düzenledikleri belgelerin h a n g i k o ş u l l a r d a -alacaklıya icra mahkemesinden “itirazın kesin olarak kaldırılmasını” isteyebilme hakkı veren- “İİK. mad. 68/I’de öngörülen belgeler”den sayılacağı düzenlenmiştir.
I-Bu maddeye göre; krediyi kullandıran taraf (genellikle; alacaklı banka), borçlunun kredi sözleşmesinde belirtilen adresine:
a)Cari hesap sözleşmesinde belirtilen dönemleri takip eden 15 gün içinde,
b)Kısa, orta ve uzun vadeli kredi sözleşmelerinde yazılı ‘faiz tahakkuk dönemlerini’ takip eden 15 gün içinde,
n o t e r a r a c ı l ı ğ ı i l e, hazırladığı h e s a p ö z e t i’ni göndermek zorundadır.
Kanunun bu açık hükmü nedeniyle, eğer banka, hesap özetini noter aracılığı ile göndermezse, (örneğin, borçluya hesap özetini iadeli taahhütlü mektupla gönderir veya imzası karşılığında teslim ederse) İİK. 68b maddesinden yararlanamaz. Doktrinde “bu düzenlemenin isabetli olmadığı, uygulamada hem bankalar hem de noterler için bazı güçlükler ortaya çıkaracağı, krediyi kullanan (borçlu) tarafta, banka ile ilişkilerinin bozulduğu tedirginliğini yaratacağı ve onu hesap özetine itiraz etmeye yönelteceği, bu konuda yapılacak tebligat giderlerinin sonuçta borçluya yükletileceği, bunun da bu düzenlemenin bir başka olumsuz yönü olacağı” ileri sürülmüştür…
II-“Hesap özetinin, 15 gün içinde noter aracılığı ile borçluya gönderilmiş olduğu”nun kabul edilebilmesi için, hesap özetinin bu süre içinde notere teslim (tevdi) edilmiş olması yeterli midir? Yoksa, bu süre içinde “borçlunun eline geçmesi” (borçluya ulaşması) mı gereklidir? 4949 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten önceki İİK. 68b/II’deki “süresi içinde aldığı hesap özetinin muhtevasına, alındığından itibaren bir ay içinde itiraz etmeyen krediyi kullanan taraf (borçlu) …” sözcüklerinden , kanunkoyucunun burada, onbeş gün içinde, hesap özetinin borçluya ulaşmasını (tebliğini) de zorunlu gördüğü anlaşılmaktaydı. 4949 sayılı Kanun ile -özellikle “tebliğden kaynaklanan uygulamadaki duraksamaları gidermek amacıyla”- maddenin 2. fıkrasında geçen ‘aldığı’ ibaresi ‘gönderilen’ şeklinde değiştirilmiştir… Fakat, bu değişiklik yapılırken, maddede yer alan “.....hesap özetinin muhtevasına a l ı n d ı ğ ı n d a n i t i b a r e n bir ay içinde itiraz etmeyen....”sözcükleri değiştirilmemiş (aynen muhafaza edilmiş) olduğu için, bugün de, hesap özetine onbeş günlük itiraz süresi, hesap özetinin borçluya tebliğinden (veya tebliğ edilmiş sayıldığı günden) itibaren başlayacaktır..
III-4949 sayılı Kanun ile -17.7.2003 tarihinde- yapılan değişiklikle; “sözleşmede gösterilen adresin borçlu tarafından değiştirilmesi halinde, bu değişikliğin (ancak) yurt içinde bir adresin noter aracılığıyla krediyi kullandıran (alacaklı) tarafa bildirilmesi halinde sonuç doğuracağı, yeni adresin bu şekilde bildirilmemesi halinde, hesap özetinin eski adrese ulaştığı tarihin ‘tebliğ tarihi’ sayılacağı” kabul edilmiştir…
IV-Borçlu (krediyi kullanan taraf); h e s a p ö z e t i n e, aldığı tarihten itibaren b i r a y i ç i n d e itiraz edebilir. İtiraz şekli için kanunda herhangi bir düzenleme bulunmadığından, borçlu “hesap özetine süresi içinde itiraz ettiğini” her türlü belge ile ispat edebilir… Bu durumda, hesap özeti İİK. mad. 68/I’de öngörülen belgelerden sayılmaz… Bunun sonucu olarak da, alacaklı icra mahkemesine başvurarak “itirazın kesin olarak kaldırılmasını” isteyemez. Mahkemeye başvurup, alacağı hakkında “itirazın iptali” veya “alacak” davası açarak “ilam” alması gerekir… Buna karşın, borçlu, hesap özetine aldığı tarihten itibaren bir ay içinde itiraz etmezse hesap özeti -takip hukuku bakımından- kesinleşir.
Yüksek mahkeme bu konu ile ilgili olarak ;
-“Borçlunun, itiraz edilmeyerek kesinleşen ihtarnamede yazılı alacak miktarına itirazda bulunamayacağını, ancak kesinleşen kısmı aşan talebe karşı çıkabileceğini ve faiz oranı ile yapılmış olan hesabın doğru olmadığını ileri sürmesi halinde, mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırılarak sonuca ulaşılması gerekeceğini”
-“Kredi sözleşmesinin taraflarına (borçlulara ve kefillere) gönderilen “hesap özetleri”ne, bunlar tarafından “bir ay içinde” itiraz edilmemiş olması halinde, hesap özetinin -itiraz etmeyen kişi için- “İİK’nun 68. maddede yazılı belge” niteliğini kazanacağını ve hesap özetindeki “alacak miktarı” ile “faiz oranı”nın kesinleşeceğini”
-“Hesap kat ihtarına itiraz edilmemekle bu belgedeki alacak tutarı kesinleşmiş olursa da, alacaklının takip talebinde farklı miktarda talepte bulunmuş olması halinde icra mahkemesince kesinleşen hesap kat ihtarındaki oran ve miktarları esas alarak, takip tarihinde istenebilecek alacak miktarının bilirkişi incelemesi yaptırılarak saptanması gerekeceğini”
-“Hesap kat ihtarına itiraz edilmemekle bu belgedeki alacak miktarı kesinleşirse de hesap özetinde belirtilen faiz ile takip talebinde istenen faiz arasında fahiş bir fark bulunması halinde icra mahkemesince sözleşme koşullarında takip tarihinde istenebilecek faizin gerektiğinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak saptanması gerekeceğini”
-“Hesap özetinin muhtevasına alındığından itibaren bir ay içinde itiraz edilmemesi halinde ihtarnamede istenen alacak miktarının kesinleşmiş olacağını, bu konuda ayrıca bilirkişi incelemesi yaptırılamayacağını”
b e l i r t m i ş t i r .
Gönderilen “hesap özetine” b i r a y i ç i n d e itiraz etmemiş olan borçlu, “hesap özetinin gerçeğe aykırılığını ancak borcunu ödedikten sonra” dava edebilir (İİK. mad.68b/II). Doktrinde bu hükmün, “borçlunun, menfi tespit davası açarak, teminat karşılığında takibi durdurma hakkını ortadan kaldırdığı, ancak borcunu ödedikten sonra istirdat davası açma hakkı tanıdığı” ifade edilmiştir.
V-Alacaklı (krediyi kullandıran taraf); hesap özetinin borçluya tebliğinden itibaren b i r a y l ı k itiraz süresinin geçmesini bekleyerek, bu süre geçtikten sonra, borçlu (krediyi kullanan taraf) hakkında -kesinleşen hesap özetine dayanarak- ilamsız icra takibi yapa-bilir. Örnek: 49 ödeme emrini alan borçlu -7 gün içinde, icra dairesine- ödeme emrine itiraz ederek (İİK. mad. 62) hakkındaki takibi durdurursa, alacaklı -kesinleşen hesap özetine dayanarak- icra mahkemesinden itirazın kesin olarak kaldırılmasını isteyebilir. Çünkü; bu durumda “kredi sözleşmeleri” ve “bununla ilgili süresinde itiraz edilmemiş hesap özetleri” ve “ihtarnameler” ile “krediyi kullandıran (alacaklı) tarafından usulüne uygun düzenlenmiş diğer belge ve makbuzlar” İİK. mad. 68/I’de belirtilen belgelerden sayılırlar (İİK. mad. 68/III, c.1)…Bu durumda, borçlu (krediyi kullanan taraf), itiraz etmediği hesap özetinin dayandığı belgelerde kendisine izafe edilen (ait olduğu ileri sürülen) imzayı kabul (ikrar) etmiş sayılır (İİK. mad. 68b/III, c.2).
VI-4949 sayılı Kanun ile, İİK. mad. 68b’ye son fıkra olarak eklenmiş olan “Krediyi kullanan tarafın kredi hesabının kesilmesine veya borcun ödenmesine ilişkin ihtarname içeriğine itiraz etmiş olması, kredi hesabının kesilmesi ve borcun ödenmesine ilişkin ihtarnameden önce tebliğ edilen ve itiraz edilmeyerek kesinleşmiş bulunan faiz tahakkuk dönemlerine ilişkin hesap özetlerinin muhtevasına itiraz edilmemiş olmasının sonuçlarını ortadan kaldırmaz. Bu durumda, önceki dönemlere ilişkin kesinleşmiş hesap özetleri hakkında ikinci fıkra hükümleri uygulanır ” ş e k l i n d e k i hüküm “borçlunun (krediyi kullanan tarafın, kendisine usulüne uygun olarak gönderilen önceki hesap özetlerine itiraz etmeyerek kesinleşmesinden sonra, kredi hesabının kesilmesine veya borcun ödenmesine ilişkin ihtarname içeriğine itiraz ederek geçmişteki kesinleşmiş hesap özetlerinin doğan sonuçlarını ortadan kaldırmayacağını belirtmek amacıyla” kabul edilmiştir.
VII-İİK. mad.68b’de hesap özetlerinin sadece b o r ç l u l a r a gönderilmesi düzenlenmiş ayrıca, k e f i l l e r e de gönderilmesi öngörülmemiştir. Fakat, cari hesap ya da kredi sözleşmesine kefil olan kişiye başvurabilmek için, “hesap özetleri”nin ona da tebliğ edilmesi gerekir. Asıl borçlunun, “hesap özeti”ne itiraz etmemiş ve onun hakkında hesap özetinin kesinleşmiş olması, kefil için bağlayıcı olmaz…
Asıl borçlu tarafından hesap özetine itiraz edilmemesi üzerine k e f i l e k a r ş ı takip yapıldığında, kefilin borca itiraz edebileceğini ya da olumsuz tespit davası açabileceğini kabul etmek gerekir…
VIII-İİK. mad. 68b’de her ne kadar ısrarla “krediyi kullandıran taraf”tan söz edilmekte ise de, uygulamada -hiç olmazsa bugün- bu hükümden sadece bankalar yararlanacaktır. Bankalar dışındaki “alacaklı” durumda olan pek çok kurum ve kuruluşun kendi özel kanunları (örneğin; 506 s. K. mad. 81; 1479 s. K. mad. 54; 5590 s. K. mad. 78; 507 s. K. mad. 30) mevcut olduğundan, İİK. mad. 68b’de yaratılmış olan avantajlar sadece bankalar lehine sonuç doğuracaktır…
IX-İİK. mad. 68b’de öngörülen itirazın kaldırılması prosedürü tamamen İİK. mad. 68’de olduğu gibidir. Bu madde ile sadece, icra mahkemesinden itirazın -kesin olarak- kaldırılmasının istenebilmesi için gerekli olan belgelere, yenileri eklenmiştir. Bu nedenle, itirazın kaldırılması talebinin -esasa ilişkin nedenlerle- kabulü halinde b o r ç l u n u n ve talebin -aynı nedenlerle- reddi halinde ise, a l a c a k l ı n ı n, diğer tarafın talebi üzerine, icra mahkemesince -yüzde kırktan az olmamak üzere- tazminata mahkum edilmesi gerekir. Yüksek mahkemenin yeni tarihli içtihatları da bu doğrultudadır…