I. ERİŞİMİN ENGELLENMESİ KAVRAMI VE KOŞULLARI
Erişim, herhangi bir vasıtayla internet ortamına bağlanarak kullanım olanağı kazanılmasını ifade etmektedir. Sanal ortama bağlanmak için kullanılan vasıta önem taşımamakta, internet ortamına bağlantının sağlanarak izlenmesi esas alınmaktadır.
Erişimin engellenmesi, internet ortamında içeriği 5651 sayılı kanunun 8. maddesinde katalog olarak belirlenen suçları oluşturduğu konusunda yeterli şüphe bulunan yayınlar hakkında, koruma tedbiri olarak hakim, mahkeme, Cumhuriyet savcısı; idari tedbir olarak, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı tarafından re’sen verilen karar doğrultusunda erişim sağlayıcının (İnternet toplu kullanım sağlayıcılarına ve abone olan kullanıcılarına internet ortamına erişim olanağı sağlayan işletmeciler ile gerçek veya tüzel kişiler), bahse konu olan yayını engellemesidir.
Ülkemizde, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığınca (TİB) ve yargı kararlarıyla, 23 Kasım 2007'den Kasım 2008’e kadar geçen sürede toplam bin yüz seksen yedi internet sitesine erişim engellenmiştir. Bu sitelerin 923'ü re'sen, 264'ü ise yargı kararıyla erişimi engellenmiş olup, 5651 sayılı kanunun 9. maddesinde yer alan yöntemle, 301 adet uygun olmayan içerik veya bölümün kaldırılması sağlanmıştır. TİB bünyesinde 23 Kasım 2007'de faaliyete başlayan Bilgi İhbar Merkezi’ne gelen ihbar sayısı bir yılda 28 bin 595'e ulaşmış olup; bu ihbarların 6 bin 737'si "mükerrer", 7 bin 355'i "gereksiz", 14 bin 503'ü ise "gerekli" görülmüştür. "Gerekli" ihbarların 8 bin 498'i müstehcenlik, 1626'sı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanundaki suçlar, 1625'i çocukların cinsel istismarı ve 1417'si fuhuş nedeniyle yapılmıştır.
Erişimin engellenmesi kararının konusunu oluşturan katalog suçlar şu şekilde sayılmıştır;
1) İntihara yönlendirme (TCK m.84),
2) Çocukların cinsel istismarı (TCK m.103/1),
3) Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırma (TCK m.190),
4) Sağlık için tehlikeli madde temini (TCK m.194),
5) Müstehcenlik (TCK m.226),
6) Fuhuş (TCK m.227),
7) Kumar oynanması için yer ve imkân sağlama (TCK m.228),
8) 5816 sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında
Kanun’da yer alan suçlar,
9) Bahis (7258 sayılı "Futbol ve Diğer Spor Müsabakalarında Bahis ve Şans Oyunları Düzenlenmesi Hakkında
Kanun" un 5728 sayılı yasa ile değişik 5. maddesi).
Erişimin engellenmesi kararı, kanunilik prensibi dolayısıyla yalnızca 5651 sayılı kanunun 8. maddesinde düzenleme alanı bulan bu sekiz suç ve 7258 sayılı kanunun 5. maddesi dolayısıyla verilebilir. Sair suçlar hakkında kıyas yapılarak erişimin engellenmesi kararı verilemez, madde metni farklı şekilde yorumlanamaz. Erişime engelleme kararında, engellemenin hangi suç için istendiği, bu suça ilişkin yeterli şüphe sebeplerinin neler olduğu, açık ve net olarak belirtilmelidir.
Bahse konu edilen suçlardan ilk yedi tanesi 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda düzenleme alanı bulmuştur. TBMM Adalet Komisyonu Tarafından Hazırlanan TCK Tasarısına İlişkin Rapor’da şu ifade yer almıştır: “Tasarıda yer alan her bir madde kapsamında madde başlığı, madde metni ve madde gerekçesine yer verilmiştir. Madde başlığı ve gerekçesi, madde metninin ayrılmaz bir parçasını oluşturmaktadır. Bu husus, madde hükümlerinin yorumlanması açısından büyük bir önem taşımaktadır.”. Dolayısıyla madde başlığı, madde metni ve madde gerekçesi bir bütünlük arz ettiği üzere, kül halinde yorumlamak gerekmektedir.
1. İntihara yönlendirme
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 84. maddesi şu şekilde düzenlenmiştir:
(1) Başkasını intihara azmettiren, teşvik eden, başkasının intihar kararını kuvvetlendiren ya da başkasının intiharına herhangi bir şekilde yardım eden kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) İntiharın gerçekleşmesi durumunda, kişi dört yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Başkalarını intihara alenen teşvik eden kişi, üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(4) İşlediği fiilin anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan veya ortadan kaldırılan kişileri intihara sevk edenlerle cebir veya tehdit kullanmak suretiyle kişileri intihara mecbur edenler, kasten öldürme suçundan sorumlu tutulurlar.
Gerekçe: Maddenin birinci fıkrasında bir başkasını intihara az¬mettirme, teşvik etme, başkasının intihar kararını kuvvetlendirme ya da başkasının intiharına herhangi bir şekilde yardım etme fiilleri, seçimlik hare¬ketli bir suç olarak tanımlanmaktadır.
Canlı türü olarak insan, hayatını sürdürme konusunda bir içgüdüye sahiptir. Ancak, algılama yeteneğinin olmaması nedeniyle veya yakalandığı hastalıktan kaynaklanan acı ve ızdırabın etkisiyle kişide hayatını sona erdir¬meye yönelik bir eğilim ortaya çıkabilir ve bunu bir irade açıklamasıyla or¬taya koyabilir. Belirtmek gerekir ki, kişinin bu şartlar altında hayatını sona erdirme yönündeki iradesinin hukukî geçerliliği söz konusu değildir. Başka bir deyişle, belirtilen durumlarda hukuken muteber bir iradeden söz etmek mümkün değildir.
Ahlaken tasvip edilmeyen bir tasarruf olan intihar veya intihara teşebbüs olgusu, bizatihi cezalandırılabilir bir davranış niteliği taşımamaktadır. Buna karşılık, bir başkasını intihara azmettiren, teşvik eden, başkasının inti¬har kararını kuvvetlendiren ya da başkasının intiharına herhangi bir şekilde yardım eden kişinin bu fiilleri cezalandırılabilir niteliktedir.
Başlı başına cezalandırılabilir bir fiil olarak intihara yardım, esas itiba¬rıyla icraî davranışla gerçekleştirilebilir. Ancak, intiharı önleme konusunda hukukî yükümlülük altında bulunan kişinin, bir intihar olgusuyla karşı kar¬şıya olmasına rağmen, bu intihar girişimini engellememesi, bu girişim karşısında kayıtsız davranması; intihara ihmali davranışla yardım olarak nitelen¬dirilmek gerekir. Ancak, bunun için, kişinin intiharı önleme konusunda hukukî bir yükümlülüğünün olması gerekir.
Maddenin ikinci fıkrasında, intihara teşvik veya yardım suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâli düzenlenmiştir. İntihara teşvik veya yardımın cezalandırılabilmesi için, kişinin intihar etmesi şart değildir. Teşvik veya yardım sonucunda intiharın gerçekleşmesi durumunda, söz konusu fıkraya göre cezanın artırılması gerekmektedir.
Üçüncü fıkrada, başkalarını intihara alenen teşvik edilmesi, ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır. Bu suçun oluşabilmesi için, belli bir kişinin mu¬hatap alınması gerekmemektedir. Aleniyet için aranan temel ölçüt, fiilin, gerçekleştiği koşullar itibarıyla belirli olmayan ve birden fazla kişiler tara¬fından algılanabilir olmasıdır. Keza, aleniyetin basın ve yayın yoluyla ger¬çekleşmesi durumunda artırma oranı ayrıca düzenlenmektedir.
Maddenin son fıkrasında, işlediği fiilin anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan veya ortadan kaldırılan kişileri intihara sevk edenlerle, cebir veya tehdit kullanmak suretiyle kişileri intihara mecbur edenler, kasten öldürme suçundan sorumlu tutulacağı kabul edilmiştir. As¬lında, bu durumda kasten öldürme suçu, mağdurun kendisinin araç olarak kullanılması suretiyle, yani dolaylı faillik şeklinde işlenmektedir.
2. Çocukların cinsel istismarı
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 103/1. maddesi şu şekilde düzenlenmiştir:
(1) Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel istismar deyiminden;
a) Onbeş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış,
b) Diğer çocuklara karşı sadece cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel davranışlar, anlaşılır.”
Gerekçe: Madde metninde çocukların cinsel istismarı fiilleri suç olarak tanımlanmıştır. Erişkin kişilere karşı işlenen fiiller açısından cin¬sel saldırı ifadesi kullanılmasına rağmen, çocuklar açısından cinsel istismar ifadesi kullanılmıştır. Erişkin kişilere karşı gerçekleştirilen cinsel davranışla¬rın kişinin rızasına aykırı olması gerekir. Aksi takdirde, yani kişinin rızası¬nın bulunması hâlinde,
ceza hukuku sorumluluğunu gerektiren davranışlar¬dan söz edilemez. Erişkin kişilere karşı gerçekleştirilen cinsel davranışlar açısından rızanın varlığı,
ceza sorumluluğunu ortadan kaldırmaktadır. Buna karşılık, onbeş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fii¬lin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuk¬lara karşı gerçekleştirilen cinsel davranışlar açısından, rızanın varlığı
ceza sorumluluğunu ortadan kaldırmamaktadır. Başka bir deyişle, kendisine karşı gerçekleştirilen cinsel davranışlar açısından bu çocuğun rıza açıklamasında bulunması, fiili suç olmaktan çıkarmayacak ve kişinin
ceza sorumluluğunu ortadan kaldırmayacaktır. Bu bakımdan, onbeş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte maruz kaldığı fiilin hukukî anlam ve sonuçla¬rını algılama yeteneği gelişmemiş olan kişilere karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış, cinsel istismar olarak kabul edilmiştir.
Onbeş yaşını tamamlamış ve maruz kaldığı fiilin hukukî anlam ve so¬nuçlarını algılama yeteneği gelişmiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen cinsel davranışların cinsel istismar olarak nitelendirilebilmesi için, bunların cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak ger¬çekleştirilmesi gerekir. Bu nitelendirme, cinsel saldırı ve cinsel istismar fiil¬leri açısından ortaya konan ayırım ölçütüne aykırı olmakla birlikte; suçun mağdurunun çocuk olması ve bu fiiller karşısında direncinin zayıflığı göz önünde bulundurularak, söz konusu fiillerin de bu madde kapsamında suç olarak tanımlanması yoluna gidilmiştir. Fıkranın (b) bendinde söz konusu edilen cinsel istismar bakımından, çocuğun iradesinin ortadan kaldırılmış olması değil, "iradeyi etkileyen neden" ifadesi kullanılmıştır.
Maddenin birinci fıkrasında, cinsel istismar suçunun temel şekli açı¬sından
ceza yaptırımı belirlenmiştir.
3. Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırma
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 190. maddesi şu şekilde düzenlenmiştir:
(1) Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırmak için;
a) Özel yer, donanım veya malzeme sağlayan,
b) Kullananların yakalanmalarını zorlaştıracak önlemler alan,
c) Kullanma yöntemleri konusunda başkalarına bilgi veren,
Kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını alenen özendiren veya bu nitelikte yayın yapan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Bu maddede tanımlanan suçların tabip, diş tabibi, eczacı, kimyager, veteriner, sağlık memuru, laborant, ebe, hemşire, diş teknisyeni, hastabakıcı, sağlık hizmeti veren, kimyacılıkla veya ecza ticareti ile iştigal eden kişi tarafından işlenmesi hâlinde, verilecek
ceza yarı oranında artırılır.
Gerekçe: Maddede, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılma¬sını kolaylaştırıcı hareketler, suç olarak tanımlanmıştır.
Birinci fıkranın (a) bendinde, bir kimsenin başkasına uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmasını kolaylaştırmak için özel yer, donanım veya malzeme sağlaması cezalandırılmaktadır. Dikkat edilmelidir ki, burada ki¬şiye uyuşturucu veya uyarıcı madde verilmemektedir. Aksi takdirde yukarı¬daki maddenin dördüncü fıkrasında tanımlanan suç oluşur. Bu suç açısından önemli olan, kişiye uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmasını kolaylaş¬tırmak için özel yer temin etmek, uyuşturucu veya uyarıcı madde dışında diğer donanım ve malzemeleri temin etmektir. Suçun oluşması için kendi¬sine kolaylık sağlanan kişinin uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması gerekmemektedir.
Fıkranın (b) bendinde, bu suçu oluşturan ikinci seçimlik hareket ta¬nımlanmıştır. Buna göre, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullananların ya¬kalanmalarını zorlaştırıcı önlemler almak, söz konusu suçu oluşturacaktır.
Fıkranın (c) bendine göre, uyuşturucu veya uyarıcı maddelere ilişkin kullanma yöntemleri konusunda kişilere bilgi verilmesi de bu suçu oluşturur.
Maddenin ikinci fıkrasında, bu suçun belli meslek ve sanatı icra eden kişiler tarafından işlenmesi, daha ağır cezayı gerektiren nitelikli unsur olarak tanımlanmıştır.
Üçüncü fıkrada ise, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasının alenen özendirilmesi veya bu nitelikte yayın yapılması, ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır.
4. Sağlık için tehlikeli madde temini
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 194. maddesi şu şekilde düzenlenmiştir:
(1) Sağlık için tehlike oluşturabilecek maddeleri çocuklara, akıl hastalarına veya uçucu madde kullananlara veren veya tüketimine sunan kişi, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Gerekçe: Madde metninde çocuklara veya akıl hastalarına sağ¬lık için tehlikeli olabilecek maddelerin verilmesi suç olarak tanımlanmıştır. Bu suçun konusu, alkollü içki ve tütün mamülleri gibi, sağlık için tehlikeli olan her çeşit maddedir. Bu bakımdan, insanda bağımlılık yaratması ve sağ¬lık için tehlikeli olması dolayısıyla tiner gibi kimyasal maddeler de bu suçun konusunu oluşturur. Ancak, belirtilmelidir ki, bağımlılık etkisi yapan uyuş¬turucu veya uyarıcı maddeler açısından, bu Bölümde tanımlanan bu hususa ilişkin özel suç hükümleri uygulanır.
Suç, sağlık için tehlikeli olabilecek maddelerin çocuklara veya akıl hastalarına verilmesiyle, söz konusu maddelerin bu kişilerin tüketimine su¬nulmasıyla oluşur. Bu bakımdan, söz konusu suça teşebbüs de tamamlanmış suç gibi cezalandırılmayı gerektirmektedir.
Çocukların yanı sıra, onsekiz yaşını doldurmuş olmakla birlikte, akıl hastası olan veya uçucu madde kullanan kişiler de bu suçun mağduru olabi¬lirler.
5. Müstehcenlik
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 226. maddesi şu şekilde düzenlenmiştir:
(1) a) Bir çocuğa müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünleri veren ya da bunların içeriğini gösteren, okuyan, okutan veya dinleten,
b) Bunların içeriklerini çocukların girebileceği veya görebileceği yerlerde ya da alenen gösteren, görülebilecek şekilde sergileyen, okuyan, okutan, söyleyen, söyleten,
c) Bu ürünleri, içeriğine vakıf olunabilecek şekilde satışa veya kiraya arz eden,
d) Bu ürünleri, bunların satışına mahsus alışveriş yerleri dışında, satışa arz eden, satan veya kiraya veren,
e) Bu ürünleri, sair mal veya hizmet satışları yanında veya dolayısıyla bedelsiz olarak veren veya dağıtan,
f) Bu ürünlerin reklamını yapan,
Kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis ve adlî para cezası ile cezalandırılır.
(2) Müstehcen görüntü, yazı veya sözleri basın ve yayın yolu ile yayınlayan veya yayınlanmasına aracılık eden kişi altı aydan üç yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
(3) Müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünlerin üretiminde çocukları kullanan kişi, beş yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Bu ürünleri ülkeye sokan, çoğaltan, satışa arz eden, satan, nakleden, depolayan, ihraç eden, bulunduran ya da başkalarının kullanımına sunan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
(4) Şiddet kullanılarak, hayvanlarla, ölmüş insan bedeni üzerinde veya doğal olmayan yoldan yapılan cinsel davranışlara ilişkin yazı, ses veya görüntüleri içeren ürünleri üreten, ülkeye sokan, satışa arz eden, satan, nakleden, depolayan, başkalarının kullanımına sunan veya bulunduran kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
(5) Üç ve dördüncü fıkralardaki ürünlerin içeriğini basın ve yayın yolu ile yayınlayan veya yayınlanmasına aracılık eden ya da çocukların görmesini, dinlemesini veya okumasını sağlayan kişi, altı yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
(6) Bu suçlardan dolayı, tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.
(7) Bu madde hükümleri, bilimsel eserlerle; üçüncü fıkra hariç olmak ve çocuklara ulaşması engellenmek koşuluyla, sanatsal ve edebi değeri olan eserler hakkında uygulanmaz.”
Gerekçe: Madde metninde, müstehcenlik ve çocukların bu tür zararlı yayınlara karşı korunmasına ilişkin hükümler düzenlenmiştir. Nor¬matif (değerlendirilebilir) bir unsur niteliğini taşıyan müstehcenlik kavramı¬nın içeriğinin belirlenmesinde, toplumda egemen olan değer ölçüleri ve yu¬karıdaki madde gerekçesinde hayasızca hareketler kavramına yönelik olarak yapılan açıklamalar, göz önünde bulundurulmalıdır.
Maddenin birinci fıkrasında müstehcenlikle ilgili çeşitli davranışlar, suç olarak tanımlanmıştır. Fıkranın (a) bendinde, bir çocuğa müstehcen gö¬rüntü, yazı veya sözleri içeren ürünlerin verilmesi ya da bunların içeriğinin gösterilmesi, okunması, okutulması veya dinletilmesi; (b) bendinde ise, bunların içeriklerini çocukların girebileceği veya görebileceği yerlerde ya da alenen gösterilmesi, görülebilecek şekilde sergilenmesi, okunması, okutul¬ması, söylenmesi veya söyletilmesi, suç olarak tanımlanmıştır.
Fıkranın (c) bendine göre, müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünlerin, içeriğine vakıf olunabilecek şekilde satışa veya kiraya arzedilmesi, suç oluşturmaktadır. (d) bendine göre, bu ürünler, ancak, bunla¬rın satışına özgü alışveriş yerlerinde, erişkin kişilere satılabilir veya kiraya verilebilir. Bu itibarla, müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünlerin satışına mahsus alışveriş yerleri dışında, satışa veya kiraya arzedilmesi, sa¬tılması veya kiraya verilmesi, suç olarak tanımlanmıştır.
Fıkranın (e) ve (f) bentlerine göre; müstehcen görüntü, yazı veya söz¬leri içeren ürünlerin, sair mal veya hizmet satışları yanında veya dolayısıyla bedelsiz olarak başkalarına verilmesi veya dağıtılması ya da reklamının ya¬pılması, suç oluşturacaktır.
Seçimlik hareketler olan bu fiillerin işlenmesi suretiyle bir kazanç elde edilebileceği için, bu suçun karşılığında hapis cezasının yanı sıra adlî para cezası da öngörülmüştür.
Maddenin ikinci fıkrasında, müstehcen görüntü, yazı veya sözlerin ba¬sın ve yayın yolu ile yayınlanması veya yayınlanmasına aracılık edilmesi, ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır.
Üçüncü fıkrada, müstehcenliğe karşı çocukları korumaya yönelik iki ayrı suç tanımına yer verilmiştir. Bunlardan birincisi; müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünlerin üretiminde çocukların kullanılması sure¬tiyle oluşmaktadır. İkinci suç ise, bu ürünlerin ülkeye sokulması, çoğaltıl¬ması, satışa arzı, satışı, nakli, depolanması, ihracı, bulundurulması ya da başkalarının kullanımına sunulması fiillerinden birinin işlenmesiyle oluş¬maktadır.
Dördüncü fıkraya göre; şiddet kullanılarak, hayvanlarla, ölmüş insan bedeni üzerinde veya doğal olmayan yoldan yapılan cinsel davranışlara iliş¬kin yazı, ses veya görüntüleri içeren ürünlerin üretilmesi, ülkeye sokulması, satışa arzı, satışı, nakli, depolanması, başkalarının kullanımına sunulması veya bulundurulması fiilleri suç oluşturmaktadır. Bu hükümle, belirtilen içerikte olan ürünler açısından mutlak bir yasak getirilmiştir.
Maddenin beşinci fıkrasına göre; üç ve dördüncü fıkralardaki suçların konusunu oluşturan ve müstehcenlik bakımından mutlak yasak kapsamına giren ürünlerin içeriğinin basın ve yayın yolu ile yayınlanması, yayınlanma¬sına aracılık edilmesi ya da çocukların görmesinin, dinlemesinin veya oku¬masının sağlanması, ayrı bir suç oluşturmaktadır.
Son fıkrada ise, bu madde kapsamında tanımlanan suçlardan dolayı, tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunacağı kabul edilmiştir.
6. Fuhuş
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 227. maddesi şu şekilde düzenlenmiştir:
(1) Çocuğu fuhşa teşvik eden, bunun yolunu kolaylaştıran, bu maksatla tedarik eden veya barındıran ya da çocuğun fuhşuna aracılık eden kişi, dört yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Bu suçun işlenişine yönelik hazırlık hareketleri de tamamlanmış suç gibi cezalandırılır.
(2) Bir kimseyi fuhşa teşvik eden, bunun yolunu kolaylaştıran ya da fuhuş için aracılık eden veya yer temin eden kişi, iki yıldan dört yıla kadar hapis ve üçbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Fuhşa sürüklenen kişinin kazancından yararlanılarak kısmen veya tamamen geçimin sağlanması, fuhşa teşvik sayılır.
(3) (Mülga fıkra: 06/12/2006 - 5560 S.K.45.md)
(4) Cebir veya tehdit kullanarak, hile ile ya da çaresizliğinden yararlanarak bir kimseyi fuhşa sevk eden veya fuhuş yapmasını sağlayan kişi hakkında yukarıdaki fıkralara göre verilecek
ceza yarısından iki katına kadar artırılır.
(5) Yukarıdaki fıkralarda tanımlanan suçların eş, üstsoy, kayın üstsoy, kardeş, evlât edinen, vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, koruma ve gözetim yükümlülüğü bulunan diğer kişiler tarafından ya da kamu görevi veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle işlenmesi hâlinde, verilecek
ceza yarı oranında artırılır.
(6) Bu suçların, suç işlemek amacıyla teşkil edilmiş örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek
ceza yarı oranında artırılır.
(7) Bu suçlardan dolayı, tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.
(8) Fuhşa sürüklenen kişi, tedaviye veya psikolojik terapiye tâbi tutulabilir.”
Gerekçe: Madde metninde, kişilerin ve özellikle çocukların fuhşa teşviki, sürüklenmesi fiillerinin hangi koşullarda suç oluşturduğu hu¬susunda düzenlemeler yapılmıştır.
Bu düzenlemeler yapılırken, Türkiye’nin fuhuşla mücadele ile ilgili olarak milletlerarası sözleşmelerden kaynaklanan yükümlülükleri göz önünde bulundurulmuştur.
Türkiye’nin fuhuşla mücadele konusundaki milletlerarası yükümlü¬lüklerini ihtiva eden anlaşmalardan 4 Mayıs 1910 tarihinde Paris’te imza¬lanmış olan “Beyaz Kadın Ticaretinin Zecren Men’ine Dair Milletlerarası Sözleşme”ye göre; «Başkasının ihtiraslarını tatmin için, fuhuş maksadile, hatta suç kurbanının rızası ile olsa bile, bir kadın yahut küçük bir kızın fuhuş için hizmetlerini taahhüt eden (embaucher), böyle birisini kendisile beraber ve kendisinden sonra götüren (entrainer), veya bir yandan diğer bir yere sevkeden (détourner) kimseler, suçun kurucu unsurları çeşitli ülkelerde iş¬lenmiş bulunsalar da, cezalandırılırlar.» (madde 1). Keza, «Başkasının ihti¬raslarını tatmin için, fuhuş maksadile, reşit bir kadın veya kızın cebir ve şiddet, tehdit, hile veya nüfuzun kötüye kullanılması ya da diğer herhangi bir cebir aracı ile fuhuş için hizmetlerini taahhüt eyleyen (embaucher), böyle birisini kendisile beraber ve kendisinden sonra götüren (entrainer), veya bir yerden diğer bir yere sevkeden (détourner) kimseler, suçun unsurlarını teşkil eden hareketler çeşitli memleketlerde işlenmiş bulunsalar da, cezalandırılır¬lar.» (madde 2).
30 Eylül 1921 tarihli "Kadın ve Çocuk Ticaretinin Men ve Zecrine Dair Beynelmilel Cenevre Mukavelesi”ne göre, «Yüksek âkit taraflar, hangi cinsiyetten olurlarsa olsunlar, çocuk ticaretile meşgul şahısların araştırılması ve tecziyesi için bütün tedbirleri almak hususunda uyuşmuşlardır. Bu suç, 1910 Mukavelesinin 1 inci maddesinde yazılı fiildir.» (madde 1). Keza, «Yük¬sek âkit taraflar, suçun teşebbüsünü ve kanunî hudutlar dahilinde, 1910 Mu¬kavelesinin 1 ve 2 nci maddelerinde ifade olunan hazırlık hareketlerini tecziye eylemek için zaruri bulunan tedbirleri almak hususunda uyuşmakta¬dırlar.» (madde 3).
Türkiye, bu Sözleşmeleri, Lozan Andlaşması ile birlikte, Bu Andlaşmanın 99 ve 100 üncü maddelerinde sayılan milletlerarası anlaşmalar kap¬samında kabul ederek onaylamıştır.
Keza, 11 Ekim 1933 tarihinde “Reşit Kadın Ticaretinin Men’ine Dair Beynelmilel Cenevre Mukavelesi” hazırlanarak devletlerin imzasına açıl¬mıştır. Türkiye, bu Sözleşmeyi 15 Nisan 1935 tarih ve 2693 sayılı Kanunla onaylamıştır. Bu Sözleşmeye göre; «Bir başkasının ihtiraslarını tatmin et¬mek üzere reşit bir kadın veya kızı, kendi rızasile olsa bile, başka bir mem¬lekette icrayı fuhuş maksadile kullanan, sürükleyen veya baştan çıkaran kimse, suçun unsurlarını teşkil eden fiillerin her biri ayrı ayrı memleketlerde yapılmış bulunsa bile, cezalandırılacaktır. Teşebbüs ve kanunî hudutlar içinde kalmak şartile ihzarî fiiller dahi cezalandırılır. ...» (madde 1).
Nihayet, 2 Aralık 1949 tarihinde “İnsan Ticaretinin ve Başkasının Fuhşunu Sömürmenin İlgası Hakkında Sözleşme”, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunca kabul edilerek üye devletlerin imza ve onayına sunulmuştur. Bu Sözleşmenin başlangıcında, fuhşun insan kişiliğinin haysiyet ve değeriyle bağdaşmadığı, toplum, aile ve kişinin selametiyle bağdaşmadığı ve bütün bunları tehlikeye soktuğu ifade edilmiştir. Keza, Sözleşmede; rızası olsa bile, bir kimseyi fuhuş icrası maksadıyla kullanan, fuhşa sürükleyen, diğer bir kişinin fuhşunu rızasıyla da olsa sömüren, genelevi işleten, işlettiren, işletilmesine tavassut eden, bu tür faaliyetleri finanse eden kimselerin
ceza¬landırılması gerektiği hüküm altına alınmıştır. Bu suçlara teşebbüs ve hatta, hazırlık hareketlerinin de cezalandırılması öngörülmüştür. Sözleşme ayrıca taraf devletlere, fuhşu bir ticari kazanç aracı olarak yani meslek olarak icra¬sını ve bunun şartlarını düzenleyen yürürlükteki mevzuatının ilga edilmesini de bir yükümlülük olarak tahmil etmektedir..
Maddenin birinci fıkrasında, çocuğu fuhşa teşvik etmek, çocuğa fuh¬şun yolunu kolaylaştırmak, bu maksatla çocuk tedarik etmek veya barındır¬mak ya da çocuğun fuhşuna aracılık etmek, suç olarak tanımlanmıştır. Hatta, söz konusu milletlerarası sözleşmelerde de öngörüldüğü gibi, bu suçun işle¬nişine yönelik hazırlık hareketlerinin de tamamlanmış suç gibi cezalandırıl¬ması kabul edilmiştir. Bu suçun işlenmesi suretiyle bir kazanç elde edilebi¬leceği için, karşılığında hapis cezasının yanı sıra adlî para cezası da öngö¬rülmüştür.
İkinci fıkraya göre; bir kimseyi fuhşa teşvik etmek, bunun yolunu ko¬laylaştırmak ya da fuhuş için aracılık etmek veya yer temin etmek, ayrı bir suç oluşturmaktadır. Bu bağlamda, fuhşa sürüklenen kişinin kazancından yararlanılarak kısmen veya tamamen geçimin sağlanmasının, fuhşa teşvik sayılacağı kabul edilmiştir. Keza, bu suçun işlenmesi suretiyle bir kazanç elde edilebileceği için, karşılığında hapis cezasının yanı sıra adlî para cezası da öngörülmüştür.
Dördüncü fıkrada ise, cebir, tehdit veya hile ile ya da çaresizliğinden yararlanılarak bir kimsenin fuhşa sevkedilmesi veya fuhuş yapmasının sağ¬lanması, bir, iki ve üçüncü fıkralarda tanımlanan suçların daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hâli olarak kabul edilmiştir.
Beşinci fıkraya göre, yukarıdaki fıkralarda tanımlanan suçların, eş, üstsoy, kayın üstsoy, kardeş, evlât edinen, vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, ko¬ruma ve gözetim yükümlülüğü bulunan diğer kişiler tarafından ya da kamu görevi veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle işlenmesi hâlinde, bu fıkralara göre verilecek
ceza belli oranda artırılacaktır.
Maddenin altıncı fıkrasında, bu suçların, suç işlemek amacıyla teşkil edilmiş örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek cezanın ayrıca artırılması kabul edilmiştir. Dikkat edilmelidir ki, bu ağırlatıcı sebep, suç işlemek amacıyla örgüt kurmak veya yönetmek¬ten ya da kurulmuş olan örgüte üye olmaktan dolayı ayrıca cezalandırılmaya engel teşkil etmemektedir.
Yedinci fıkrada, bu madde kapsamında tanımlanan suçlardan dolayı, tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunacağı kabul edilmiştir.
Sekizinci fıkrada, fuhşa sürüklenen kişinin, tedavi veya terapiye tabi tutulacağı kabul edilmiştir. Bu düzenlemede, fuhuş yapan kişi açısından
ceza yaptırımı değil, özel güvenlik tedbiri öngörülmüştür. Zira, fuhuş yapan kişi, vücudu üzerinde başkalarının cinsel davranışlarda bulunmasına katlanmak¬tadır.
7. Kumar oynanması için yer ve imkân sağlama
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 228. maddesi şu şekilde düzenlenmiştir:
(1) Kumar oynanması için yer ve imkân sağlayan kişi, bir yıla kadar hapis ve adlî para cezası ile cezalandırılır.
(2) Çocukların kumar oynaması için yer ve imkân sağlanması hâlinde, verilecek
ceza bir katı oranında artırılır.
(3) Bu suçtan dolayı, tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.
(4) Ceza Kanununun uygulanmasında kumar, kazanç amacıyla icra edilen ve kâr ve zararın talihe bağlı olduğu oyunlardır.”
Gerekçe: Madde metninde kumar oynanması için yer veya başka surette imkan sağlanması, suç olarak tanımlanmıştır.
Bu suça ilişkin düzenlemede, kumarın sosyal bakımdan ortaya koy¬duğu büyük tehlike ve doğurması olası facialar göz önüne alınmıştır. Söz konusu suçun oluşabilmesi için, aleniyet şartı aranmamıştır.
Söz konusu suç, başkalarının kumar oynaması için yer veya başka su¬rette imkan sağlamakla oluşur.
Maddenin ikinci fıkrasında, çocukların kumar oynaması için yer veya başka surette imkan sağlanması, bu suçun daha ağır cezayı gerektiren nite¬likli hâli olarak tanımlanmıştır.
Üçüncü fıkraya göre, kumar oynanması için yer veya başka surette imkan sağlanması suçundan dolayı tüzel kişiler hakkında bunlara özgü gü¬venlik tedbirlerine hükmolunur.
Maddenin son fıkrasında kumar tanımlanmıştır. Buna göre bir oyunun kumar sayılması için iki koşul aranacaktır: Birincisi oyunun kazanç kastı ile icra edilmesi, ikincisi ise kâr ve zararın talihe bağlı olmasıdır. Bu tanım kar¬şısında, kazanç kastı olmaksızın, dostlar arasında eğlenmek üzere oyun oy¬nanmasına imkan sağlanması, bu suçu oluşturmaz.
8. 5816 sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında
Kanun'da yer alan suçlar
5816 sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında
Kanun'un 1. maddesi şu şekilde düzenlenmiştir:
Atatürk'ün hatırasına alenen hakaret eden veya söven kimse bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Atatürk'ü temsil eden heykel, büst ve abideleri veyahut Atatürk'ün kabrini tahrip eden, kıran, bozan veya kirleten kimseye bir yıldan beş yıla kadar ağır hapis cezası verilir.
Yukarki fıkralarda yazılı suçları işlemeye başkalarını teşvik eden kimse asıl fail gibi cezalandırılır.
9. Bahis
23.01.2008 tarihinde kabul edilen, 08.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5728 sayılı Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda ve Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun’un 256. maddesinde belirtildiği üzere 7258 sayılı "Futbol ve Diğer Spor Müsabakalarında Bahis ve Şans Oyunları Düzenlenmesi Hakkında
Kanun" un 5728 sayılı yasa ile değişik 5.maddesinde yer alan “…sabit ihtimalli veya müşterek bahis oynatanlar, oynanmasına yer veya imkân sağlayanlar…” hakkındaki düzenleme kapsamında gerçekleşen son değişiklikle bu alandaki katalog suçlar toplamda dokuza yükselmiştir.
5728 sayılı kanunun 256. maddesi şu şekilde düzenlenmiştir:
“MADDE 256- 29/4/1959 tarihli ve 7258 sayılı Futbol ve Diğer Spor Müsabakalarında Bahis ve Şans Oyunları Düzenlenmesi Hakkında Kanunun 5 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE 5- Kanunun verdiği yetkiye dayalı olmaksızın, spor müsabakaları ile ilişkili olarak sabit ihtimalli veya müşterek bahis oynatanlar, oynanmasına yer veya imkân sağlayanlar, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adlî para cezasıyla cezalandırılır.
Yurt dışında oynatılan her çeşit bahis veya şans oyunlarının internet yoluyla ve sair suretle erişim sağlayarak Türkiye’den oynanmasına imkân sağlayan kişiler, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.
Her türlü bahis veya şans oyunlarıyla bağlantılı olarak para nakline aracılık eden kişiler, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasıyla cezalandırılır.
Kişileri, reklam vermek ve sair surette, her türlü bahis veya şans oyunlarını oynamaya teşvik edenler, altı aydan iki yıla kadar hapis ve üçbin güne kadar adlî para cezasıyla cezalandırılır.
Bu maddede tanımlanan suçlarla bağlantılı olarak, her türlü bahis veya şans oyunlarının oynanmasına tahsis edilen veya oynanmasında kullanılan ya da suçun konusunu oluşturan eşya ile bu oyunların oynanması için ortaya konulan veya oynanması suretiyle elde edilen her türlü mal varlığı değeri, 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun eşya ve kazanç müsaderesine ilişkin hükümlerine göre müsadere edilir.
Bu maddede tanımlanan suçlardan dolayı, tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.
Bu maddede tanımlanan suçlarla ilgili olarak, 4/5/2007 tarihli ve 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunun erişimin engellenmesine ilişkin hükümleri uygulanır.
Emrah Yavuzcan