YARGITAY HUKUK GENEL KURULU
E.2006/9-769 K.2006/781 T. 6.12.2006
YARGI YOLU İTİRAZI • İDARİ SÖZLEŞME •
İDARİ YARGININ GÖREV ALANI
Özet: Davalı idareye bağlı büyükelçilikte
yasa tarafından belirlenen idari sözleşmeyle
çalıştığı anlaşılan davacının çalışmasından
doğan haklarına ilişkin dava idari yargının
görev alanına girer. Mahkemelerin görevi kamu
düzenine ilişkin olup, mahkemece re'sen
gözönüne alınmalıdır.
Taraşar arasındaki "Ücret Alacağı" davasından dolayı yapılan yargı-
lama sonunda; Ankara 14. İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen
12.04.2005 gün ve 689-222 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili
tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 9.
Hukuk Dairesinin 22.12.2005
gün ve 13189-40619 sayılı ilamı ile ("...Dosyadaki bilgi ve belgeler ile sözleşme
örneğinden, davacının, davalı idareye bağlı büyükelçilikte, 657 s.
Kanun'un 4/B maddesine göre düzenlenen idari nitelikte sözleşme ile çalı
ştığı anlaşılmaktadır. Dava İdari Yargının görev alanına girmektedir.
Mahkemelerin görevi kamu düzenin, ilişkin olup, mahkemece re'sen gözününe
alınmalıdır. Ayrıca, davalı yargı yolu itirazında da bulunmuştur. Buna
göre, davanın görev yönünden reddi gerekirken işin esasına girilerek
hüküm kurulması hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir...") gerekçesiyle bozularak
dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda,
mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde
temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gere
ği görüşüldü:
Dava, Dışişleri Bakanlığı Strazburg Daimi Temsilciliğinde aşçı olarak
çalışan davacının ücret alacağı istemine ilişkindir.
Yerel mahkemece istemin kabulüne karar verilmiş, davalı vekilinin
temyizi üzerine anılan hüküm, yukarıda tam metni yazılı bulunan Özel
Daire kararı ile bozulmuştur.
686 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 81 • Sayı: 2 • Yıl 2007
Yerel mahkemece, davalı idarede aşçı olarak istihdam edilen davacı-
nın -yaptığı iş dikkate alındığında- 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun
4/B maddesi uyarınca (özel ihtisas, yetenek gerektiren işlerde çalış-
tırılmaları uygun görülen) "sözleşmeli personel" olarak kabulünün mümkün
bulunmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Uyuşmazlık; çalışma ilişkisinin niteliğinin, buna dayalı olarak da,
anılan davada iş mahkemesinin görevli olup olmadığının belirlenmesi
noktasında toplanmaktadır.
657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4. maddesi uyarınca, kamu
hizmetleri; memurlar, sözleşmeli personel, geçici personel ve işçiler eliyle
gördürülür.
Sözleşmeli personel, 657 sayılı Kanunda sayılan dört istihdam türünden
biri olarak memurluk sistemine, kamu hizmetinin insan unsurunun
memurlardan oluşturulması ilkesine getirilmiş bir istisna olup, kamu
hizmetine sözleşme ilişkisiyle bağlanmışlardır. Ancak, sözleşme ilişkisini
belirleyen temel ilke olan "irade serbestisi" sözleşmeli personel istihdamı
nda geçerli değildir. İdarenin kanuniliği ilkesi gereği, yapılacak sözleş-
melerin içeriği ve sözleşme yapılma yöntemi mevzuatta yer verilen düzenlemelerle
belirlenmekte, taraşarın iradesi belirleyici olmamaktadır. Yapı-
lan sözleşmeler, iş hukukundaki "iş sözleşmelerinden farklı olarak "idari
hizmet sözleşmeleri" niteliğinde bulunmaktadır:
Bir diğer istihdam şekli olan "işçi" ise, 4857 sayılı İş Kanununun 2.
maddesinde tanımlanmıştır. Anılan maddeye göre; "işçi" bir iş sözleşmesine
dayanarak çalışan gerçek kişi olarak ifade edilmektedir. İşçi sıfatının
kazanılması iş akdinin varlığına dayandığından, her şeyden önce ortada
taraşarın serbest iradeleriyle kabul edilmiş bir sözleşme ilişkisinin bulunması
zorunludur. İş Kanununa göre işçi sayılar; kimselerle işveren veya
işveren vekilleri arasında iş akdinden veya İş Kanununa dayanan her
türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözüm görevi
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununu 1. maddesi uyarınca iş mahkemelerine
verilmiştir.
Çalışma ilişkisinin iş sözleşmesine veya idari sözleşmeye dayalı olması,
sonuç itibariyle yargı yolunu da belirleyecektir.
Sözleşmeli personel istihdamı; kalkınma planı, yıllık program ve iş
programlarında yer alan önemli projelerin hazırlanması, gerçekleştirilmesi,
işletilmesi ve işlerliği için şart olan, zaruri ve istisnai hallere özgü olmak
üzere özel meslek bilgisine ve uzmanlığa ihtiyaç duyulması ve gereksinmenin;
memur tipi ve yasada belirtilen diğer istihdamla karşılanamayacak
olması koşullarına bağlanmıştır. Sözleşmeli personel, kurumun
tekliŞ üzerine Devlet Personel Başkanlığı ve Maliye Bakanlığının görüşle-
Yargıtay Kararları 687
ri, alınarak Bakanlar Kurulunca sözleşme ile çalıştırılmasına karar verilen
ve işçi sayılmayan kamu hizmeti görevlileridir.
Yurtdışı temsilciliklerindeki aşçılık hizmetinin, Dışişleri personelinin
sağlık ve güvenlikleri; açısından büyük bir önemi olduğu gerçek ise de
davacının 657 sayılı Kanunun 4/B maddesinde belirtilen tanım kapsamı-
na girdiğini söyleme olanağı bulunmamaktadır. Gerçekten de, söz konusu
hüküm uyarınca önemli projelerin gerçekleştirilmesi için özel bir meslek
ve ihtisasına ihtiyaç gösteren kişiler ancak "sözleşmeli personel" kavramı
na dahil edilebilir. Bu nedenle, aşçılık hizmetini yürüten kişilerin söz
konusu hüküm kapsamına girmediği açıktır.
Ne var ki, anılan maddenin (B) fıkrasının üçüncü paragrafında; "dış
kuruluşlarda belirli bazı hizmetlerde çalıştırılacak personelin de zorunlu
hallerde sözleşme ile istihdamları caizdir" denilmek suretiyle, Dışişleri Bakanlı
ğı'nın dış kuruluşlarında sözleşmeli personel çalıştırılabilmesi olana
ğı genişletilmiştir. Davacı da uzun yıllar sözleşmeli personel statüsünde
görev yapmış ve bu çerçevede hak ve yetkilerini kullanmıştır.
"Sözleşmeli personel" atamayla değil, işçiler gibi sözleşme ile çalıştırılmaktadı
r. Bağlı bulundukları sözleşme, iş hukukunda geçerli irade serbestisine
dayanan iş akdinden farklı olarak, idari hizmet sözleşmesi niteli
ği taşımaktadır. Anılan sözleşmeler, koşulları hukuki düzenlemelerle
belirlenmiş "tip sözleşmeler" niteliğinde görülmektedir.
İdari (yönetsel) sözleşmeler "kamu kuruluşlarının, idare (yönetim) hukuku
kurallarına dayanarak yaptıkları sözleşmeler" olup, bu sözleşmeleri,
yönetimin özel hukuk kurallarına göre yaptığı sözleşmelerden ayırmak
için, sözleşmenin konusunu oluşturan ilişkiye bakmak gerekir.
Özel hukuk sözleşmelerinde taraşar arasında hukuksal eşitlik varken,
idari sözleşmelerde, sözleşmenin taraşarından biri olan idareye, kamu
yararının temsilcisi ve sorumlusu olarak, karşı tarafa göre bazı üstünlükler
tanınmıştır.
Özel sözleşmelerde taraşar, yasaların öngördüğü sınırlar içinde, sözleşmenin
konusunu, amacını, biçimini, bağlantı kuracakları kişileri serbestçe
seçebilirler. Buna karşılık, idari sözleşmelerde çerçevesini oluşturan
yasal mevzuat taraşarın hareket serbestisini kısıtlamaktadır.
Bu nedenledir ki; özel hukuk sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar
adli yargıda, idari sözleşmelerden doğan uyuşmazlıklar ise idari yargıda
giderilmektedir. (Ş. Gözübüyük Yönetim Hukuku Ankara 1983 sahife 198-199)
"Sözleşmeli personel" kategorisi, Anayasa Mahkemesi ve Danıştay kararları
ile de kamu hukuku içinde "statü" niteliği kazanmıştır. (Danıştay
11. Dairesinin 27.0.2003 gün ve 2000/11381-003/959 karar sayılı kararı ile
25.10.2001 gün ve 2001/2335-365 sayılı kararları.)
688 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 81 • Sayı: 2 • Yıl 2007
Bir sözleşmenin idari sözleşme sayılabilmesi için, konusunun kamu
hizmeti ve yararı olması, özel hukuku aşan koşulları içermesi, belirli bir
süreyi kapsaması gerekir.
Bir sözleşmenin idari sözleşme olup olmadığının belirlenebilmesi için
sözleşme taraşarından birisinin idare olması ve sözleşme konusunun kamu
hizmetine ilişkin bulunması koşulları her zaman yeterli olmayabilir.
Bu taktirde idare ile karşı taraf arasında akdedilen sözleşmenin tüm hükümlerinin
incelenerek, taraşarın, idareye kamu gücünden doğan üstün
yetkiler tanımak suretiyle sözleşmeye idari sözleşme niteliği vermek amacı
nda olup olmadıklarının araştırılması gerekmektedir. Özel hukuk sözleşmelerinde
söz konusu olmayan bazı üstün yetkilerin tanınması, idari
sözleşmeleri) en belirgin özelliğidir.
Bu hükümler, özel hukuku aşan şartlar olarak nitelendirilir. Bu durum
idarenin kamusal yetkisini kullanarak yaptığı sözleşmede, idareye
üstünlük ve otorite tanınması şeklinde kendini gösterir. İdareye üstünlük
ve otorite tanınması ona, gözetim ve denetim yapma, emir verme ve
ceza
uygulama, sözleşmeyi tek taraşı olarak değiştirme ve fesih etme, resen
hareket etme gibi hak ve yetkilerin verilmesi yolundaki sözleşme hükümleri
ile belli olur.
İdarenin üstünlüğünün ve otoritesinin tanınması, yani sözleşmede
idarenin tek taraşı hareket yetkisinin kabul edilmesi ve sözleşmenin bir
tarafını oluşturan idarenin, diğer tarafa karşı kamu gücüne dayanan yetkiler
kullanabilmesi durumlarında sözleşmede özel hukuku aşan koşulları
n varlığı kabul edilmelidir.
İdari sözleşmeleri belirleyici bir başka kriter ise, sözleşme konusunun
kamu hizmeti olmasıdır. Ancak hemen belirtilmelidir ki, her kamu
hizmetine yönelik sözleşmenin idari sözleşme olduğu söylenemez. Çünkü
idareler kamu hizmetini, yaptıkları özel hukuk sözleşmeleri ile de yerine
getirebilirler.
Taraşar arasında imzalanmış olan "Tip Hizmet Sözleşmesi" başlıklı
belge incelendiğinde; gündelik ve yol giderlerinin 6.6.1978 günlü Bakanlar
Kurulu Kararında yer alan hükümler çerçevesinde tespit edileceği;
6245 sayılı Harcırah Kanunu uyarınca yollukların ödeneceği; en az üç yıl
çalışmak için, taahhütname verileceği; iş sonu tazminatı veya ikramiye
verilmeyeceğinin peşinen kabul edileceği sözleşmenin bütçe yılı ile geçerli
olacağı; sözleşmenin 65 yaşını doldurduğu tarihte, hiçbir işleme gerek
kalmaksızın sona ereceği; sözleşmenin makamca onaylandıktan sonra
yürürlüğe gireceği; 657 sayılı Kanunun 4/B maddesi uyarınca akdedilmiş
olduğu; sözleşmede yer almayan hususlarda 7/15754 sayılı Kararname
hükümlerinin uygulanacağı belirtilmektedir. Belirtilen sözleşme hükümleri
dikkate alındığında taraşar arasında sözleşme ile eşit yükümlülükler
öngörülmediği belirgindir.
Yargıtay Kararları 689
Söz konusu sözleşmede özel hukuku aşan hükümler bulunmaktadır.
Davacının uzun yıllardan beri bu hüküm kapsamında sözleşmeli personel
olarak çalıştırılmış olduğu, taraşar arasında her yıl düzenlenen
sözleşmelerde de, davacının sözleşmeli personel statüsünde olduğu, sözleşmenin
657 sayılı Kanunun 4/B maddesi ve 06.06.1978 tarih ve
7/15754 sayılı Kararnamenin değişik 14. maddesi uyarınca akdedildiği,
sözleşmede yer almayan hususlar hakkında Kararname hükümleri çerçevesinde
işlem yapılacağı belirtilmekte olup, Maliye Bakanlığı Bütçe ve
Mali Kontrol Genel Müdürlüğü'nce Bütçe Kanunu uyarınca vize edildiği
ifadesine yer verildiği görülmektedir.
Uyuşmazlık Mahkemesinin 23.10.2000 gün ve 2000/34-43 sayılı kararı
nda özet olarak; Dışişleri Bakanlığı yurt dışı kuruluşunda 657 sayılı
Yasa'nın 4/B maddesine ve 7/15754 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı eki
esaslara göre sözleşmeli statüde çalışan davacının, emekliye ayrılması
nedeniyle tazminat ödenmesi istemiyle açtığı davanın, 2577 sayılı
İYUK'un 2/1-c maddesi kapsamında idari yargı yerinde çözümlenmesinin
gerektiği de belirtilmektedir.
Yukarıda belirtilen maddi ve yasal olgular gözetildiğinde, davacının
"sözleşmeli personel” olarak görev yaptığı, taraşar arasında akdedilmiş
bulunan idari sözleşmeye dayalı uyuşmazlığın çözümünün iş mahkemesinin
görev alanına girmediği anlaşılmakta olup, dosyadaki tutanak ve
kanıtlara bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre,
Hukuk
Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak
gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle
direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararı
nın Özel Dair, bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK’un
429. maddesi gereğince BOZULMASINA 06.12.2006 gününde oybirliğiyle
karar verildi.
690 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 81 • Sayı: 2 • Yıl 2007