Kısmi Dava-Dava Edilmeyen Kısım İçin Zamanaşımının Kesilip Kesilmeyeceği
Ekleyen: Av. Esin Kılıç Şehirlioğlu | Tarih: 8-06-2007 | Kategori:
İçtihat | Okunma : 4359 | Not:
Dava, nitelikçe işkazası sonucu uğranılan beden gücü kaybı nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Zararlandırıcı sigorta olayı sonucu davacının %46.2 oranında sürekli işgöremezliğe maruz kaldığı, olayda davalının %60 oranında kusurlu olduğu, zararlandırıcı olayın 1.12. 1985 tarihinde meydana geldiği, işbu davanın ise 3.3.2000 tarihinde açıldığı, yöntemince zamanaşımı definde bulunulduğu uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık, Ankara Üçüncü İş Mahkemesi'ne davacı tarafından açılan 1995/1061 sayılı davanın kısmi eda davası niteliğinde mi yoksa "olumlu tesbit" davası niteliğinde mi, giderek anılan davanın Borçlar Kanununun 133/2. maddesi gereğince zamanaşımını Ankara 3. İş Mahkemesine açılan 2000/261 esasında kayıtlı iş bu dava yönünden de kesip kesmeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Gerçekten, olumlu tesbit davasının zamanaşımını keseceği hem öğretide, hem de yerleşik Yargıtay kararlarında kabul edildiği tartışmasızdır. Öte yandan, olumlu tesbit davasının ise; alacaklı tarafından açılan ve hukuki münasebetin varlığının saptanmasına yönelik olduğu "eda" istemini içermediği söz götürmez.
Somut olayda; davacının, Ankara Üçüncü İş Mahkemesine açmış olduğu 1995/1061 sayılı davanın ikinci kısmi eda davası niteliğinde olduğu, olumlu tesbit davası niteliğinde olmadığı, kesinleşen karar içeriğinden anlaşılmaktadır. Bundan başka, kısmi davalarda; mahkeme, görevi gereğince davacının işverenden isteyebileceği tazminat miktarının tavanını belirlemekle yükümlü olduğu tartışmasızdır. Bütün bunlardan başka kısmi davada ayrıca tazminatın miktarının belirlenmesini istemek ve bu belirlemeye yönelik istemi, olumlu tesbit davası olarak nitelemek "eda davası" açmak imkanı varken tesbit davası açılamaz yolundaki kamu düzeni ile ilgili ilkeye aykırı olacağı açıktır.
Hal böyle olunca, davacının açmış olduğu ve kesinleşen davalar "kısmi dava" niteliğinde olup "olumlu tesbit" davası niteliğinde olmadığından 2000/261 sayılı dava yönünden, zamanaşımını kesmeyeceği açık-seçiktir. Başka bir anlatımla kısmi davalarda zamanaşımı, yalnızca dava edilen kısım için kesilir ve dava dışı bırakılan kısım için zamanaşımı işlemeye devam eder. Ek davanın zamanaşımı süresinde açılması gerekir. Oysa, ek davanın Borçlar Kanununun 125. maddesinin öngördüğü 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolmasından sonra açıldığı ortadadır.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın ve özellikle kesinleşen kısmi davaları olumlu tesbit davası olarak nitelendirmek suretiyle iş bu ek davanın 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolmasından sonra açıldığı gözardı edilerek işin esasına girip yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle ( BOZULMASINA), davalı yararına takdir edilen 97.500.000 lira duruşma avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 11.7.2000 gününde oybirliğiyle karar verildi. YARGITAY 21. HUKUK DAİRESİ E. 2000/4536 K. 2000/5588 T. 11.7.2000