Ölü Kişiye Dava Açılamaması - Davanın Mirasçılara da Teşmil Edilememesi
Ekleyen: Av. Esin Kılıç Şehirlioğlu | Tarih: 14-02-2007 | Kategori:
İçtihat | Okunma : 3508 | Not:
T.C. YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ E. 2004/414 K. 2004/337T. 26.1.2004
Davada, 01.01.2003 gününden itibaren aylık kiranın 3.420.000.000 lira olarak tespiti istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulü cihetine gidilmiş olup hükmü davalılar temyiz etmektedir.
Dava dilekçesinde davalı olarak Orhan Kocaoğlu mirasçıları; Ali Sait Kocaoğlu, Hamza Kocaoğlu, Atilla Kocaoğlu, Faruk Kocaoğlu, Mete Kocaoğlu ve Haydar Kocaoğlu gösterilmişlerdir.
Dava ehliyeti, davada taraf olma yeteneğidir. HUMK taraf ehliyetini tanımlamamış, 38. maddesiyle Medeni Kanuna yollamada bulunmakla yetinmiştir. Medeni Kanunumuz ise, davada taraf olma ehliyetini medeni haklardan yararlanma ehliyetinin bir parçası saymış 8, 28, 47 ve 48 maddeleriyle bu yönde hükümler getirerek medeni haklardan yararlanma ehliyeti bulunan her gerçek ve tüzelkişinin davada taraf olma yeteneğini taşıdığını, her gerçek kişinin sağ doğmak koşuluyla ana rahmine düştüğü andan itibaren taraf ehliyetini kazanacağını ve yaşadığı sürece taraf ehliyetinin devam edeceğini belirtmiştir. Öte yandan gerçek kişinin ölümüyle medeni haklardan yararlanma ehliyeti ve buna bağlı olarak da taraf ehliyetinin sona ereceği Medeni Kanunun 28. maddesinin buyurucu nitelikteki hükmü ile açıklanmıştır. Nitekim, 04.05.1978 tarih, 1978/4-5 sayılı İçtihatları Birleştirme Kararında da dava tarihinden önce ölen kişinin taraf ehliyetini yitireceği, aleyhine dava açılamayacağı, dava tarihinde şahsiyeti sona ermiş olan kimsenin mirasçılarına ardıllık ( halefiyet ) kuralı uygulanamayacağından tebligat yapılmak veya dava ıslah edilmek suretiyle davaya devam edilemeyeceği vurgulanmış, içtihatlar bu doğrultuda kararlılık kazanmıştır.
Davalı olarak gösterilen Ali Sait Kocaoğlu ve Haydar Kocaoğlu'nun dava tarihinden önce öldüğü anlaşılmaktadır. Mahkemece, kendiliğinden ( re'sen ) gözönünde bulundurulması gereken bu usul kuralı gözardı edilerek hüküm kurulması doğru değildir.
SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 26.01.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.