Hukuki Net Hukuki NET | Forum | Mevzuat Anasayfa | Kaynaklar | Yazarlar | Dizin | Arama | Uyarlama | Giriş | Üye Ol
Doğum Borçlanmasının Geçerli Olduğunun Tespiti Davası - Sosyal Devlet İlkesi
Ekleyen: Mehtap Deniz | Tarih: 31-10-2010 | Kategori: Yönetmelik | Okunma : 2958 | Not:
Mehtap Deniz




Profil >
T.C.
YARGITAY
21. HUKUK DAİRESİ
E. 2009/11018
K. 2010/6034
T. 27.5.2010 

• DOĞUM BORÇLANMASININ GEÇERLİ OLDUĞUNUN TESPİTİ DAVASI
( Sigortalı Kadının 2 Defaya Mahsus Olmak Üzere Doğum Tarihinden İtibaren 2 Yıllık Süreyi Geçmemek Kaydıyla Borçlanarak Sigortalılık Süresi Kazanmak İstediği - İşten Ayrıldıktan Sonra 300 Gün İçinde Doğum Yapma Koşulunun Aranmayacağı ) 

• ÜÇYÜZ GÜN İÇİNDE DOĞUM YAPMA KOŞULU ( Doğum Borçlanmasının Geçerli Olduğunun Tespiti Davası/İşten Ayrıldıktan Sonra 300 Gün İçinde Doğum Yapma Koşulunun Aranmayacağı - Genelge İle Böyle Bir Şartın Getirilemeyeceği )
• SOSYAL DEVLET İLKESİ ( Doğum Borçlanması/İşten Ayrıldıktan Sonra 300 Gün İçinde Doğum Yapma Koşulunun Aranmayacağı - Genelge İle Böyle Bir Şartın Getirilemeyeceği/Yasada Belirtilmeyen Bir Koşul Getirtilerek Yasa Kapsamının Daraltılamayacağı ) 

• SİGORTALI KADIN ÇALIŞANIN DOĞUM BORÇLANMASI
( Davacının 2 Defaya Mahsus Olmak Üzere Doğum Tarihinden İtibaren 2 Yıllık Süreyi Geçmemek Kaydıyla Borçlanarak Sigortalılık Süresi Kazanmak İstediği - İşten Ayrıldıktan Sonra 300 Gün İçinde Doğum Yapma Koşulunun Aranmayacağı )
5510/m.41
27011 Numaralı Borçlanma İşlemleri Genelgesi 

ÖZET : Davacı, doğum borçlanmasının geçerli olduğunun tepitiyle, aksi yöndeki Kurum işleminin iptaline karar verilmesini istemiştir. Davacının doğum yaptığı ve çocuğunun halen yaşadığı tespit edilmiştir. Sigortalı kadının 2 defaya mahsus olmak üzere doğum tarihinden itibaren 2 yıllık süreyi geçmemek kaydıyla hizmet akdine istinaden işyerinde çalışmaması ve çocuğunun yaşaması şartıyla borçlanarak sigortalılık süreleri kazanmak istediği anlaşılmaktadır. Davalı kurum ise yasada bulunmadığı halde genelge ile yasanın amacına uygun olarak işten ayrıldıktan itibaren 300 gün içinde doğum yapma koşulunu getirmektedir. Uyuşmazlığın çıktığı noktada da bu noktadır. Kanun koyucu doğumun işyerinden ayrıldıktan 300 gün içinde gerçekleşmesi koşulunu getirmemiştir. Yasada olmayan bir kısıtlayıcı düzenlemenin genelge ile getirilerek yasanın kapsamının daraltılması, Kanun Devlet İlkesi ve Sosyal Devlet İlkesi'ne aykırıdır. Bu haliyle davacının davasının yerinde olduğu, 300 gün koşulunun kanunun düzenlemesine ve mantığına aykırı olduğu kanaatine varılmıştır. Davanın kabulü gerekir.

DAVA : Davacı, doğum borçlanmasının geçerli olduğunun tepitiyle, aksi yöndeki Kurum işleminin iptaline karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.

Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:

KARAR : Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle davacının borçlanma talep ettiği doğum olayından önce sigortalı olduğunun anlaşılmasına göre davalı vekilinin yerinde bulunmayan tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, 27.05.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.

AFYONKARAHİSAR İŞ MAHKEMESİ

E: 2009/178 K: 2009/207 T: 17.06.2009

Mahkememizde görülmekte bulunan Tespit Davasının yapılan açık yargılaması sonunda;

Davacı dava dilekçesi ile; davacının 01.07.1978 tarihinden itibaren 0301011409586 sicil numarası ile çalıştığını, 24.04.1984 tarihinde doğum yaptığını, doğum borçlanmasından yararlanmak için kuruma yaptığı başvurunun kurumca kabul edilmediğini bildirmiş, yaptığı doğum sebebiyle borçlanmanın kabulüne karar verilmesini dava ve talep etmiştir.

Davalı vekili cevabında, davacının işten ayrıldıktan 300 gün içinde doğumun gerçekleşmemiş olması sebebiyle talebinin kabul edilmediğini, 5510 Sayılı Yasanın 41. maddesi 4/a kapsamında sigortalı kadınlara tanınan doğum borçlanması hakkının doğumun sigortalının işten ayrılmasından 300 gün içinde gerçekleşmesi koşuluna bağlı olması gerektiği kanaatiyle 28.09.2008 tarih 27011 numaralı Borçlanma İşlemleri Genelgesi ile hüküm getirildiğini, aksi halde 4/b ve 4/c maddesi kapsamında sigortalılara bu hakkın tanınmamış olmasının eşitliğe aykırı olacağı ve anlamlı olmayacağını bildirmiş, haksız davanın reddini talep etmiştir.

Mahkememizce tarafların dayandıkları deliller toplanmış, davacıya ait SSK dosyası, işyeri belgeleri, nüfus kayıtları celp edilmiş, davacının 01,07.1978 tarihinde çalışmaya başladığı, çalışmasının 13.05.1981 tarihinde sona erdiği, bu tarihten sonra 24.04.1984 tarihinde doğum yaptığı ve çocuğunun halen yaşadığı tespit edilmiştir. Davacı 5510 Sayılı Yasa'nın 41. maddesi çerçevesinde 4/a maddesi kapsamındaki sigortalı kadının 2 defaya mahsus olmak üzere doğum tarihinden itibaren 2 yıllık süreyi geçmemek kaydıyla hizmet akdine istinaden işyerinde çalışmaması ve çocuğunun yaşaması şartıyla borçlanarak sigortalılık süreleri kazanmak istediği anlaşılmaktadır. Davalı kurum ise yasada bulunmadığı halde genelge ile yasanın amacına uygun olarak işten ayrıldıktan itibaren 300 gün içinde doğum yapma koşulunu getirmektedir. Uyuşmazlığın çıktığı noktada da bu noktadır. Kurum bunun getirilme sebebinin münhasıran sigortalı bir işte çalışmaya bağlanmış bir borçlanma olduğunu, aksi takdirde mücerret sigortalılık iradesine bağlansa idi 4/b-4/c kapsamındaki kadınları da kapsaması gerektiğini iddia etmektedir. Kanun koyucu yasal düzenlemede açıkça 4/a kapsamında sigortalı kadının doğum tarihinden sonraki 2 yıllık süreyi geçmemek üzere hizmet akdine istinaden işyerinde çalışmaması ve çocuğunun yaşaması koşullarını getirmiş, doğumun işyerinden ayrıldıktan 300 gün içinde gerçekleşmesi koşulunu getirmemiştir, Kanun koyucunun düzenlemeyi yaparken bu koşulu öngörmediğini söylemek kanun tekniğine ve anlayışına aykırıdır. Şayet Kanun koyucu böyle bir hüküm getirseydi diğer koşulların yanına 300 gün içinde doğum yapma koşulunu da eklerdi. Yasada olmayan bir kısıtlayıcı düzenlemenin genelge ile getirilerek yasanın kapsamının daraltılması, Kanun Devlet İlkesi ve Sosyal Devlet İlkesi'ne aykırıdır. Bu haliyle davacının davasının yerinde olduğu, 300 gün koşulunun kanunun düzenlemesine ve mantığına aykırı olduğu, davacının hakkını zedelemeyeceği kanaatine varılmış, davacının davasının kabulü gerektiği kanaatiyle aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;

Davacının davasının KABULÜ İLE;

Davacının 24.04.1984 tarihinden itibaren 2 yıllık süreyi 5510 Sayılı Yasanın 41. maddesi doğrultusunda, borçlanma yapma hakkının mevcut olduğunun TESBİTİNE, aykırı kurum işleminin İPTALİNE,

Davalı Kurum harçtan muaf olduğundan alınmasına yer olmadığına, ancak peşin yatırılan harcın dosya kesinleştiğinde ve istek halinde yatırana iadesine.

Davacı tarafın bu yargılama nedeni ile yapmış olduğu davetiye, müzekkere giderinden oluşan toplam 17,00 TL. yargılama giderinin davalı taraftan alınarak davacı tarafa verilmesine, ilişkin verilen karar, davacı ile davalı vekilinin yüzüne karşı, tefhimden itibaren 8 günlük süre içerisinde Yargıtay'da temyiz yolu açık olmak üzere 17.06.2009 tarihinde açıkça okunup usulen anlatıldı.

Forum