Hukuki Net Hukuki NET | Forum | Mevzuat Anasayfa | Kaynaklar | Yazarlar | Dizin | Arama | Uyarlama | Giriş | Üye Ol
Avukatlıkta nitelik arayışı üzerine- Av.Coşkun Ongun
Ekleyen: Av.fırat Bayındır | Tarih: 20-11-2005 | Kategori: Makale | Okunma : 4604 | Not:
Av.fırat Bayındır




Profil >
Avukatlıkta nitelik arayışı üzerine

Av. Coşkun ONGUN'un Cumhuriyet Bilim ve Teknik Dergisi'nin 31.07.2004 tarihli sayısında yayımlanan yazısıdır.



20'den fazla hukuk fakültesi açıldı.. Vakıf üniversitelerinin de altyapısız kolej havasında bu kadar çok açılmış olması sonucu özel okulların uğradığı benzer sonla karşılaşmaları kaçınılmaz gibi görünüyor.



Vakıf üniversitelerinin bazılarının eğitim verecek öğretim üyesi ihtiyaçlarını devlet üniversitelerinden transfer etmesiyle, devlet üniversitelerinin hukuk fakültelerinde eğitim kalitesi de düşmektedir.. Piyasa, uzmanlık bir yana, "ne iş olursa yaparım abi" avukatlarıyla dolu.



Cumhuriyet Bilim Teknik dergisinin 3.7.2004 tarihli ve 902. sayısında "Avukatlıkta uzmanlık ve bir deneme" başlığı ile Yargıtay Onursal Üyesi Çetin Aşçıoğlu tarafından bir yazı yayımlanmıştır.



Sayın Aşçıoğlu bu yazısında kısaca; günümüz koşullarında avukatlığın zaten yetersiz olan teorik bilgileri bile kullanamadığını, Cumhuriyetin ilk yıllarında çıkan Avukatlık Yasası'nda sonradan yapılan değişiklikle hukuk fakültesini bitiren herkesin avukat olabilmesinin yolunun açıldığını, gelişmiş ülkelerde özellikle Almanya' avukat olmak için belirli ve birkaç aşamadan geçmek gerektiğini, ülkemizde avukatlığın düzensiz bilgilerle niteliğinden çıkıp "iş takipçiliği" boyutuna geldiğini ve nihayet bu durumun avukatlık mesleğine duyulan saygının yitirilmesine yol açtığını belirterek bu durumdan kurtulmanın yolunun da ancak uzman avukatlık sistemine geçilmekle mümkün olabileceği hususlarına değiniyor.



Öncelikle belirtmeliyim ki yargıçlık mesleğinin en üst aşamalarında bulunmuş saygın bir hukukçunun, duyarlılık gösterip avukatlık mesleği ile ilgili sorunlar üzerine kafa yorması ve bu konuda somut çalışmalara girişmesi mesleğin başlarında bir avukat olarak beni çok mutlu etti.



Günümüzde sayıları bir pıtrak gibi çoğalan hukuk dergilerinde dahi (Birkaç teorik çalışma dışında) henüz bu tür bir konuyu ele alan bir çalışmaya rastlamadım. Bu nedenle bu duyarlılığından dolayı sayın Aşçıoğlu'nu meslek sorumluluğunun bilincinde olan tüm meslektaşlarım adına kutlamak isterim.



20'DEN FAZLA FAKÜLTE

Ülkemizde yakın zamana değin hukuk fakültesi sayısı yedi iken (Bu sayı dahi seçkin hukukçularımız tarafından fazla bulunuyordu), bugün için hukuk fakültesi sayısı son gözlemlere göre yirminin üzerindedir.



Açılan her vakıf üniversitesi eğitimine neredeyse hukuk fakültesi açarak başlamaktadır. Ülkemizde vakıf üniversitelerinin bu derece fazla açılmış olması beraberinde bazı tehlikeleri de birlikte getirmektedir. Daha önceleri özellikle 80 sonrasında açılan özel liseler birçok velinin gözdesi olmuş ve çocuklarını bu liselere göndermek için büyük çabalara girişmişlerdir. Bu okullar o dönemde nitelikli öğrenci yetiştirmiş olsa da bugün itibari ile içlerinden birkaçı dışında kapanarak tıpkı bir işletme gibi tasfiye olmuşlardır. Vakıf üniversitelerinin de altyapısız kolej havasında bu kadar çık açılmış olması sonucu özel okulların uğradığı benzer sonla karşılaşmaları kaçınılmaz gibi görünmektedir. İleride işletmeler gibi iflas edecek bu üniversitelerin mezunları o gün itibariyle olmayan fakültelerden mezun olmuş olmanın acısını yaşama tehlikesi ile karşı karşıyadırlar.



Bu vakıf üniversitelerinin bazıları eğitim verecek öğretim üyesi ihtiyaçlarını devlet üniversitelerinden emekli olmuş ya da ayrılmış hocalarla karşılamakta, diğer bazıları ise devlet üniversitelerinden öğretim üyesi transfer ederek bu ihtiyacı karşılamaktadır.



KALİTE DÜŞÜŞÜ

Bu durum da devlet üniversitelerini tercih etmiş hukuk fakültesi öğrencilerinin alacakları eğitimin kalitesi ile yakından ilgilidir. Devlet üniversitelerinin halen hukuk eğitimindeki öğrenciler nazara alındığında nicelik olarak açık ara önde olduğu düşünüldüğünde; teknik donanıma sahip iyi yetişmiş öğretim üyelerinin öğrenci sayısı olarak daha az olan özel üniversitelere geçmeleri neticesinde, doğrudan devlet üniversitelerinde okuyan bu öğrencilerin eğitim kalitesi düşüş göstermektedir.



Şu ana dek Adalet Bakanlığı tarafından açılan hakim savcı adaylığı sınavlarında başarı ortalaması en üst seviyede olan İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunlarının son yıllarda bu sınavlardaki başarısızlıklarını bu duruma bağlamak kanımca olasıdır.



Sayın Aşçıoğlu'nun yazısında değindiği bir başka husus da Avukatlık Sınavı ile ilgilidir. 1136 sayılı Avukatlık Kanunun'da yapılan 2001 değişiklikleri ile daha önce kaldırılan avukatlık sınavı kanununun 28. maddesi ile yeniden getirilmiştir. Bu düzenleme ile hukuk fakültesini bitiren bir öğrenci avukatlık stajını tamamladıktan sonra Türkiye Barolar Birliği'nce ÖSYM'ye yaptırılacak bir sınav ile avukatlık ruhsatnamesi almaya hak kazanacaktır. Kanunun getirdiği bu sınavın ne kadar zoraki bir düzenleme olduğu yasa metninden rahatlıkla anlaşılır.



Şöyle ki, Sayın Aşçıoğlu'nun verdiği örnekte Almanya'da hukuk fakültesini bitiren bir öğrenci sadece yüksek lisans sınavına girmeye hak kazanmakta ve yüksek lisans eğitimini tamamladıktan sonra avukat, aynı zamanda yargıç ve noter olabilmekte iken, bizde avukatlık stajını bitiren hukuk mezunu staj bitim belgesini aldıktan sonra sınava alınmaktadır.



Böylece hem sınavı kazanamayan bir öğrencinin yaptığı staj boşa gidecek hem de stajdan sonra sınav uygulaması bu sınavın ciddiliği konusunda açık tereddütlere neden olacaktır.



Bu baştan sakat sınav uygulaması dahi, daha sonra getirilen bir düzenleme ile uygulanamamış ünlü bir pop sanatçımızın kız arkadaşının da katılımı ve magazinsel bir Ankara'ya yürüyüşü ile uygulamanın getirildiği tarihteki hukuk öğrencilerini bağlamayacak şekilde ek düzenleme neticesinde dört yıl süre ile ertelenmiştir.



Bir seminer sırasında Türkiye Barolar Birliği Başkanı, bu düzenleme ile 40.000 kişinin doğrudan avukat olmaya hak kazandığını ifade etmiştir. Böylece avukatlık mesleğinin daha nitelikli bir yapıya kavuşması için atılacak ilk adım da atılamamış ve ne yazık ki avukatlık mesleği kaderine terk edilmiştir.



NE İŞ OLSA YAPARIZ

Avukatlık mesleğinin istenen düzeye ulaşması için mesleki faaliyet sırasında uzmanlık koşulunun getirilmesi artık ek bir ihtiyaçtan öte bir zarurettir. Nasıl tıp fakültesi mezunları uzman hekimlik sınavına giriyorlarsa hukuk fakültesi mezunları da alacakları ek eğitimin ardından hukuki bölümlerde uzmanlaşmak zorundadırlar.



Fakülteyi bitiren bir avukatın karşılaştığı önemli sorulardan bir tanesi hangi alanlarda uzman olduğu hangi davalarda daha başarılı olduğu hususudur. Ne yazık ki çoğu meslektaşım bu soruya "ne iş olsa yaparız abi" mantığı ile cevap vermektedirler.



Bu durumdan da avukatları sorumlu tutmak sanırım acımasız bir tutum olacaktır. Her ne kadar savunma mesleğinin kutsallığı çerçevesinde avukatların hukukçu kimliklerini akıllarından çıkarmamaları nasıl bir zorunluluksa, yine bu avukatların mevcut piyasa koşullarında mesleki faaliyetlerini yürüterek geçimlerini sağlama gerçeği de aynı şekilde akıllardan çıkarılmamalıdır.



Bu aşamadan sonra avukatların kendilerini geliştirmeleri bireysel çabanın yanı sıra baroların üyelerine yönelik eğitim programları da etkili olacaktır.



Üyesi olduğum İstanbul Barosu'nun son yıllarda bu konu üzerine faaliyetlerine tanık olmaktan büyük mutluluk duyduğumu belirtmek isterim. Bu etkinlikler kapsamında, özellikle İstanbul Barosu dergisinin içerik ve kapsam olarak yenilendikten sonra ücretsiz olarak avukatlara dağıtılması, son birkaç yıldır baro öncülüğünde bir çık eğitim semineri ve panellerin hazırlanması katılımcı avukatlar için azımsanmayacak ölçüde fayda sağlamıştır. Bu etkinliklerin arttırılarak belirli bir düzen içerisinde devam etmesi avukatlık mesleğinin selameti için en büyük temennimizdir.

Forum