Hukuki Net Hukuki NET | Forum | Mevzuat Anasayfa | Kaynaklar | Yazarlar | Dizin | Arama | Uyarlama | Giriş | Üye Ol
Tapu İptali Ve Tespit Davası - Vekalet Verenin Vefat Etmesi - Vekalet Sözleşmesinin Sona Erip Ermediğinin Tespiti
Ekleyen: Mehtap Deniz | Tarih: 31-07-2010 | Kategori: İçtihat | Okunma : 5225 | Not:
Mehtap Deniz




Profil >
T.C.
YARGITAY
1. HUKUK DAİRESİ
E. 2009/13568
K. 2010/3887
T. 6.4.2010
 

• TAPU İPTALİ VE TESCİLİ DAVASI ( Davacının Annesinin Ölmesine Rağmen Annesinin Vekalet Verdiği Vekilin Taşınmazı Devrettiğine Yönelik İddiası - Vekaletnamede Ölüm Halinde İlişkinin Devam Edeceğine Dair İbare Bulunmadığı/İşin Niteliğinin Ölüme Rağmen Vekalet İlişkisinin Devamına İmkan Verip Vermediğinin Araştırılacağı ) 

• VEKALET VERENİN VEFAT ETMESİ ( Tapu İptali ve Tescil Davası/Vekilin Ölüme Rağmen Taşınmazı Devrettiği - Vekaletnamede Ölüm Halinde İlişkinin Devam Edeceğine Dair İbare Bulunmadığı/İşin Niteliğinin Ölüme Rağmen Vekalet İlişkisinin Devamına İmkan Verip Vermediğinin Araştırılacağı ) 

• VEKALET SÖZLEŞMESİNİN SONA ERİP ERMEDİĞİNİN TESPİTİ ( Tapu İptali ve Tescil Davası/Vekilin Vekalet Verenin Ölümüne Rağmen Taşınmazı Devrettiği - İşin Niteliğinin Ölüme Rağmen Vekalet İlişkisinin Devamına İmkan Verip Vermediğinin Araştırılacağı )
818/m.35, 397 

ÖZET : Davacı, annesinin maddi sıkıntıya düşmesi nedeniyle dava konusu taşınmazını satmak istediğini ve bu amaçla damadı olan davalıyı vekil tayin ettiğini, akabinde maddi sıkıntısının ortadan kalması üzerine satıştan vazgeçtiğini, bilahare vefat ettiğini ve tek mirasçı kendisinin kaldığını, taşınmazını satmak istediğinde diğer davalıya devredildiğinin öğrendiğini, miras bırakanı annenin ölümü ile vekaletname geçersiz hale geldiği halde, vekilin bu vekaletnameyi kullanarak temliki gerçekleştirdiğini ileri sürüp, tapusunun iptali ile tescil isteğinde bulunmuştur.

Yasa koyucu vekil ile vekil edenden birisinin ölümü ile vekaletin son bulacağını açıkça vurgulamış, öte yandan bu karinenin iki istisnası bulunduğu belirtilmiştir. Bunlardan birisi, müvekkil ile vekil arasındaki sözleşmede bu hususun kararlaştırılmış olması, diğeri de işin niteliğinin vekaletin devamını gerektirmesidir. Vekaletnamede vekalet ilişkisinin ölümünden sonra da devam edeceğine ilişkin bir ibare bulunmamaktadır. Bu durumda, özellikle işin niteliğinin, vekil edenin ölümüne rağmen vekalet ilişkisine devamına imkan verip vermediği üzerinde durulması gerekir.

DAVA : Taraflar arasında görülen davada;

Davacı, annesi olan Mehri’nin maliki olduğu dava konusu 1233 ada 8 parsel sayılı taşınmazın satılması için 1999 yılında davalı Muzaffer’i vekil tayin ettiğini sonrasında satıştan vazgeçtiğini ve 25.04.2001 tarihinde Mehri’nin vefat ettiğini, ancak davalı vekil Muzaffer tarafından taşınmazın 2003 yılında diğer davalı Fatma’ya devredildiğini, vekaletin hükümsüz kaldığını her iki davalının da kötü niyetli olduklarını ileri sürerek, geçersiz vekaletname ile yolsuz olarak tescil edilen 1233 ada 8 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesi istenmiştir.

Davalılar, taşınmazın öncesinden Fatma’ya ait olup bankadan kredi alınabilmesi amacıyla Mehri’ye devredildiğini ve bu konuda protokol düzenlendiğini belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.

Mahkemece ölüm ile vekalet ilişkisinin son bulduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Karar, davalılar vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü saptanan 06.04.2010 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edilen vekilleri geldi, temyiz edilen vekili duruşma tebliğine rağmen gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinden verildiği kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Davacı, annesi Mehri’nin maddi sıkıntıya düşmesi nedeniyle 1999 yılında dava konusu taşınmazını satmak istediğini ve bu amaçla damadı olan davalı Muzaffer’i vekil tayin ettiğini, akabinde maddi sıkıntısının ortadan kalması üzerine satıştan vazgeçtiğini, bilahare vefat ettiğini ve tek mirasçı kendisinin kaldığını, taşınmazını satmak istediğinde diğer davalı Fatma’ya devredildiğinin öğrendiğini, miras bırakanı Mehri’nin ölümü ile vekaletname geçersiz hale geldiği halde, vekilin bu vekaletnameyi kullanarak temliki gerçekleştirdiğini ileri sürüp, 1233 ada 8 no’lu parselin tapusunun iptali ile tescil isteğinde bulunmuştur.

Davalı Fatma, taşınmaz kendine aitken, 1999 yılında gelini olan davacı ile oğlu olan davalı Muzaffer’in toplu konut fonundan faizsiz kredi alınabilmesi için taşınmazın davacının annesi Mehri’ye devrini istediklerini, 16.02.1999 günlü protokolü düzenleyerek, Mehri’ye devrettiğini bilahare taşınmazın iade edileceğini, nitekim vekil aracılığı ile iade edildiğini, devrettiği tarih ile geri aldığı tarih arasında kullanımını sürdürdüğünü, diğer davalı Muzaffer de aynı gerekçeleri bildirip, davanın reddini savunmuşlardır.

Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.

Toplanan deliller ve tüm dosya içeriğinden, çekişmeli 8 parsel sayılı, bahçeli kargir ev nitelikli taşınmaz davalı Fatma’ya aitken 15.02.1999 tarihinde Mehri’ye satış suretiyle temlik edildiği, akde alıcı Mehri vekili davalı Muzaffer’in katıldığı, 16.02.1999 tarihinde de taşınmazın satışının gerçek olmadığı, kredi alınması için satış yapıldığı ve taşınmazın iade edileceğine ilişkin, Mehri’nin parmak izini ve mührünü taşıyan belge düzenlendiği, davalı Muzaffer’in 17.02.1999 tarihinde, sadece dava konusu taşınmazın satış yetkisini içerir yine Mehri tarafından verilen genel vekaletnameyi kullanarak, 12.09.2003 tarihinde taşınmazı Fatma’ya satış suretiyle temlik ettiği, tarafların beyanlarına göre Mehri’nin 25.04.2001 tarihinde vefat ettiği, taşınmazın Mehri’ye satılmasına rağmen geri aldığı tarihe kadar davalı Fatma tarafından kullanıldığı, 16.02.1999 gününü belgedeki Mehri’nin parmak izine itiraz edilmesi üzerine Adli Tıp Kurulu’nca verilen raporda; “belgedeki parmak izinin net basılı olmaması nedeniyle Mehri Muslu’ya ait olup olmadığının” tespit edilemediğinin bildirildiği, davalılar vekilinin belgenin iki asıl olarak düzenlendiği, asıl belge üzerinde inceleme yapılması istendiğinde mahkemece reddedildiği anlaşılmaktadır.

Gerek temsil yetkisi gerekse vekalet ilişkisi düzenleyen Borçlar Yasası’nın 35 ve 397. maddeleri bir karineyi hükme bağlamıştır. Bu karine asıl olanın, ölümle temsil yetkisi ve vekalet ilişkisinin sona ermiş olacağıdır. Yasa koyucunun bu karineyi benimsememesinin amacı şudur: Bilindiği gibi, gerek temsil, gerekse vekalet ilişkisi tarafların karşılıklı güvenine dayanan bir durum ortaya çıkarmakta ve bu ilişkiden doğan iş görme borcuna ait hak ve borçlar sıkı suretle tarafların kişiliğine bağlı bulunmaktadır. Vekil eden, güvendiği bir vekil seçmekte ve ona işin görünme biçimi hakkında talimat vermekte ve bu işi gördürmeyi dilediği zaman sonlandırabilmektedir. Esasen vekil de, kural olarak işi kendisi yapmakla ve yerine başkasını koymamakla yükümlüdür. Aynı mülahazalar temsil ilişkisi için de geçerlidir. Genellikle, vekil edenin ölümü halinde onun iradesi ve yararı ortadan kalkacak, hatta bazı durumlarda vekil edenin ölümü iş görmeyi imkansız hale getirecektir. İşte tüm bu hususlar, vekil ya da vekil edenden birisinin ölmesi halinde vekalet sözleşmesinin sona ermesini haklı göstermektedir. Bu yüzdendir ki, Borçlar Yasası’nın 35. maddesi ile eş anlam taşıyan 397/1. maddesi hükmünde; “hilafi mukaveleden ya da işin mahiyetinden anlaşılmadıkça vekalet, gerek vekilin gerek vekil edenin ölümü ile nihayet bulur” denilmektedir. Madde metninden de, açıkça anlaşılacağı üzere Yasa koyucu vekil ile vekil edenden birisinin ölümü ile vekaletin son bulacağını açıkça vurgulamış, öte yandan bu karinenin iki istisnası bulunduğu belirtilmiştir. Bunlardan birisi, müvekkil ile vekil arasındaki sözleşmede bu hususun kararlaştırılmış olması, diğeri de işin niteliğinin vekaletin devamını gerektirmesidir.

Somut olayda, Mehri’nin verdiği vekaletnamede vekalet ilişkisinin ölümünden sonra da devam edeceğine ilişkin bir ibare bulunmamaktadır. Bu durumda, özellikle işin niteliğinin, vekil edenin ölümüne rağmen vekalet ilişkisine devamına imkan verip vermediği üzerinde durulması zorunludur.

Hal böyle olunca, öncelikle Mehri’nin mirasçılık belgesi istenerek davacı ile irs ilişkisinin ve ölüm tarihinin belirlenmesi, ondan sonra ikinci asıl denilen 16.02.1999 tarihli protokol altındaki parmak izinin Mehri’ye ait olup olmadığı yönünde Adlı Tıp Kurumu’ndan rapor istenilmesi, protokol tanıklarının ifadelerinin ve tüm delillerin yukarıdaki ilkeler uyarınca değerlendirilmesi ve varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturma ile yetinilerek ve delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.

SONUÇ : Davalıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK’un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 24.12.2009 tarihinde yürürlüğe giren Avukat Ücret Tarifesi’nin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 750.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 06.04.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

YEREL MAHKEME İLAMI

KONYA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ


E: 2006/474 K: 2009/376 T: 25.06.2009

Mahkememizde görülmekte bulunan Tapu İptali ve Tescil davasının yapılan açık yargılamasının sonunda, gereği düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili dava dilekçesinde; davacı annesi Mehri’nin maliki olduğu taşınmazı 1999 yılında satmak için damadı Muzaffer’e Konya 3. Noterliği’nin 17.02.1999 tarih 6207 Y. no’su ile vekaletname verdiğini, ancak maddi sıkıntısı ortadan kalktığından satmaktan vazgeçtiğini ve Mehri’nin 25.04.2001 tarihinde öldüğünü, geriye tek mirasçısı davacının kaldığını, 29.11.2005 tarihinde davacı aleyhine davalının boşanma davası açtığını, bu davada ölen Mehri’nin geçersiz vekaletnamesine dayanarak, 2 yıl geçtikten sonra 2003 yılında taşınmazın davalıya satıldığını belirterek Fatma adına yolsuz yapılan tapu kaydının iptali ile davacı adına tescilini talep etmiştir.

Davalı Fatma cevap dilekçesinde; davacı ailenin 1999 yılında sıkıntıya girdiğini, toplu konut fonundan kredi alabilmeleri için tapu gerektiğini, bu nedenle taşınmazı Mehri’ye devir etmesini talep ettiklerini, dava konusu taşınmazı tapuda Mehri’ye devrettiğini, Mehri’nin da 16.02.1999 tarihli protokol başlıklı belgeyi kendisine verdiğini, 1962’den beri bu taşınmazda tasarruf ettiğini belirterek davanın reddini istemiştir.

Davalı Muzaffer’e aynı yönde beyanda bulunmuştur.

Mahkememizce tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda deliller toplanmış, sözleşmeler dosyaya alınmış, tapu kaydı ve akit tablosu getirilmiş, bankadan borç kredi ile ilgili belgeler getirilmiş, mahallinde keşişer yapılmış, tüm tanıklar dinlenilmiş, imza incelemesi de yaptırılmıştır.

Davacının dayandığı vaka taşınmazının davalı Fatma’ya devrine ilişkin tapudaki intikal işlemlerinde ibraz edilen vekaletnamenin geçersiz olduğuna ilişkindir. Muris Mehri tarafından davalı Muzaffer’e dosyadaki Konya 3. Noterliği’nce düzenlenen 17.02.1999 tarih 6207 Y. no’lu vekaletname verilmiştir. Vekaletname özel vekaletname niteliğinde olup, davaya konu taşınmazın devrine ilişkindir. Ancak dosyadaki nüfus kaydından anlaşılacağından Mehri 25.04.2001 tarihinde vefat etmiştir. Buna rağmen 1999’da verilen vekaletnameye dayanılarak murisin ölümünden 2 yıl geçtikten sonra 12.09.2003 tarihinde taşınmaz Fatma’ya devredilmiştir. Vekaletname yok hükmündedir ve ölümle vekalet ilişkisi vekillik ilişkisi son bulacaktır. Davaya konu taşınmaz üzerinde murisin ölümünden itibaren artık tasarruf hakkına tek mirasçısı davacı sahiptir. Bu nedenle öncelikle tapudaki davalı Fatma’ya yapılan tescil işlemlerinin iptaline karar vermek ve taşınmazın tek mirasçısı davacı adına tesciline karar vermek zorunludur. Davalı taraf vekalet ilişkisinden önce dosyaya sundukları 16.02.1999 tarihli protokol başlıklı hukuki niteliği inanç sözleşmesi olarak kabul edilecektir. Belgeyi ibraz etmişlerdir. Ancak tapu devir işlemi vekaletname verenin ölmesinden sonra ölmeden önce verdiği vekalet ilişkisine dayandığından davalı tarafın ileri sürdüğü belgelerin incelenmesi ve değerlendirilmesi ayrı bir dava konusu olduğundan bu davada nazara alınmamıştır. Zira öncelikle yok hükmünde olan tapu devir işleminin iptali gerekmiştir. Bu nedenlerle davanın kabulüne, ancak davalı tarafın inanç sözleşmesine dayanarak dava açmakta muhtariyetine karar vermek gerekmiştir. Burada inanç sözleşmesinin 2. asıl nüshasının imza incelenmesine tabi tutulması usul ekonomisi ve davanın gereksiz yere uzamaması nedeniyledir.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1- Davanın kabulüne, dava konusu Konya ili, Meram ilçesi, Melikşah Mahallesi 1233 ada, 8 parsel sayılı taşınmazın davalı Fatma adına olan TAPU KAYDININ İPTALİ ile davacı Murat ve Mehri kızı Şükran adına TAPUYA KAYIT VE TESCİLİNE.

2- Alınması gereken 4.957,85.-TL. harçtan peşin alınan 74,30.-TL. harcın mahsubu ile bakiye 4.883,55.-TL. harcın davalılardan tahsiline.

3- AAÜ Tarifesi gereğince davacı vekili için takdir edilen 8.745,00.-TL. ücreti vekaletin dakalılardan alınarak davacıya verilmesine.

4- Davacı tarafından yapılan 100,80.-TL. ilk masraf, 254,20.-TL. keşif ve bilirkişi ücretleri, 120,00.-TL. Adli Tıp bilirkişi ücreti, 53,00.-TL. PTT gideri toplamı: 528,00. -TL. yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine

Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, HUMK’un 432. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde temyizi kabil olmak üzere verilen karar 25.06.2009 tarihinde açıkça okunup anlatıldı.

Forum