Hukuki Net Hukuki NET | Forum | Mevzuat Anasayfa | Kaynaklar | Yazarlar | Dizin | Arama | Uyarlama | Giriş | Üye Ol
Temyiz sinirinin tespiti
Ekleyen: Av.tayfun Eyilik | Tarih: 21-07-2011 | Kategori: İçtihat | Okunma : 3096 | Not:
Av.tayfun Eyilik

Hakkımdaki bilgilere http://www.tayfuneyilik.av.tr sitesinden ulaşabilirsiniz


Profil >
Temyiz sınırı’nın tespiti
ÖZET: Tamamı dava edilen bir alacağın kısmen kabulüne karar
verilmesi halinde, temyiz sınırı belirlenirken, kabul ve
reddedilen miktarlar birlikte esas alınır.
YHGK E: 2010/13-35 K: 2010/9 T: 27.01.2010
Taraflar arasındaki "tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama
sonunda; Bandırma Asliye 2. Hukuk Mahkemesi’nce davanın kısmen
kabulüne dair verilen 06.12.2007 gün ve 2002/435 - 2007/375 sayılı kararın
incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13.
Yargıtay Kararları
237
Hukuk Dairesi’nin 04.12.2008 gün ve 2008/7699 - 14659 sayılı ilamı ile
bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda,
mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalılar vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz
edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği
görüşüldü:
Dava, tazminat istemine ilişkindir.
Davacı taraf, taraflar arasındaki sözleşmeye dayalı olarak 1.500,00 YTL
(TL) tazminat istemiş; mahkemece davanın kısmen kabulü ile 1.261,24 TL
alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan
müteselsilen alınarak davacıya verilmesine karar vermiştir.
Hükmü davalılar vekili temyize getirmekle; Özel Dairece karar görev
noktasından bozulmuş, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Direnme kararını davalılar vekili temyize getirmiştir.
21.7.2004 gün ve 25529 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak, öngördüğü
istisnalar dışındaki hükümleri yayım tarihinde yürürlüğe giren, 14.7.2004
tarih ve 5219 sayılı "Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun";
yürürlük tarihinden sonra Yerel Mahkemelerce verilen hükümler yönünden
1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 427/2. maddesindeki
temyiz (kesinlik) sınırını bir milyar TL. olarak değiştirmiş, sonraki yıllarda
5219 ve 5236 sayılı Kanunlarda öngörülen katsayılar çerçevesinde miktarlar
giderek artmıştır.
Buna göre, direnme kararının verildiği 28.07.2009 tarihinde temyiz
(kesinlik) sınırı 1.400,00 YTL (TL) dir.
Tamamı dava edilen bir alacağın kısmen kabulüne karar verilmesi
halinde, temyiz (kesinlik) sınırının belirlenmesinde, kabul ve reddedilen
miktarlar esas alınır (Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu, madde 427/4).
Somut olayda, Yerel Mahkemece hüküm altına alınan alacak tutan
1.261,24 TL, yukarıda değinilen temyiz (kesinlik) sınırının altında
bulunduğundan, anılan karara karşı temyiz yoluna gidilmesi, miktar
itibariyle mümkün değildir.
Hal böyle olunca, davalı vekilinin temyiz dilekçesinin reddi gerekir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle davalı vekilinin temyiz dilekçesinin
REDDİNE, istek halinde temyiz ilam harcının iadesine, 27.01.2010 gününde
oybirliği ile karar verildi.
İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 85 • Sayı: 2 • Yıl: 2011
238
ADLİ YARDIM • YARGILAMANIN HER SAFHASINDA ADLİ YARDIM
TALEP EDİLEBİLECEĞİ
ÖZET: Şartların varlığı halinde adli yardım talebi
yargılamanın her safhasında istenebilir.
Hükümden sonra temyiz yoluna başvurulurken adli yardım
istenemeyeceği kabul edilemez.
YHGK E: 2010/19-49 K: 2010/10 T: 27.01.2010
Taraflar arasındaki "tazminat" davasının yapılan incelemesi sonucunda
ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 19. Hukuk Dairesince 07.07.2009 gün
ve 2009/984-6944 sayılı kararla (HUMK’un 573. maddesindeki koşullar
gerçekleşmediğinden davanın REDDİNE, HUMK’un 576.maddesinin 2.fıkrası
uyarınca 500.00.-TL. idari para cezasının davacılardan tahsili ile hazineye irad
kaydına, aynı madde gereğince takdir edilen 500.00.-TL manevi tazminatın
davacılardan alınıp, davalıya verilmesine,..) karar vermiş; davacının bu karan
temyiz harcım yatırmadan temyiz etmesi üzerine davacı tarafa muhtıra
gönderilmiş; davacı tarafın muhtıradan rücu edilmesini ve muhtıranın tebliği
ile başlayan sürenin durdurulmasını, adli yardım kararı verilmesini, reddi
halinde de Harçlar Kanunu'nun 16, 0, 32. maddelerinin iptali hakkında
Anayasa Mahkemesine müracaat edilmesini istemiş; Özel Daire 18.11.2009
gün ve 2009/984-6944 Ek kararında
"Dairemize Bidayet Mahkemesi olarak açılan davanın yargılanması
sonucunda reddine dair verilen karar davacılara 03.08.2009 tarihinde tebliğ
edilmiş olup, bu karar karşı davacılar 27.08.2009 havale tarihli dilekçe ile
temyiz talebinde bulunmuşlar ise de, temyiz dilekçesinin harçsız ve giderlerin
yatırılmamış olduğu görülmekle, davacılara HUMK.’un 434/son maddesi
gereğince gerekli harç ve giderlerin yatırılması için 7 günlük muhtıra
çıkarılmış olup, anılan muhtıranın 03.11.2009 gününde tebliğ edilmesi
üzerine davacıların 05.11.2009 havale tarihli dilekçe ile muhtırada yazılı harç
yönünden adli yardım karan verilmesi, reddi halinde Anayasa Mahkemesine
müracaat edilmesinin talep ettikleri görülmekle dosya ele alındı.
Gereği Düşünüldü: T. Demir San. Tic. Şti’ye temsilen kendi adına
asaleten Arif
1- Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 009/984 Esas, 009/6944 sayılı
kararının temyiz edildiğini, temyiz masraflarını karşılayacak gücünün
olmadığım, eksik yatırılan harçlar sebebiyle adli yardım kararı verilmesi
2- Adli yardım talebinin reddi halinde ise Avrupa İnsan Haklan
Mahkemesinin karan gereğince Harçlar Kanunu’nun 16,30,32. maddelerinin
insan haklarını ihlal ettiğinden Anayasa Mahkemesi’ne müracaat edilmesi ve
inceleme sonucuna kadar sürenin durdurulmasının talep etmiştir.
Yargıtay Kararları
239
Dairemizin 07.07.009 gün 09/984 esas ve 09/6944 Bidayet sayılı kararı
ile talepte bulunanların davalarının HUMK’un 573. maddesindeki koşullar
gerçekleşmediğinden reddine karar verildiği, kararın temyizine ilişkin
27.08.2009 günlü dilekçesinin ekinde temyiz harcının yatırılmadığının
belirlendiği, harç ve giderlerinin tamamının yatırılması hususundaki
28.09.2009 günlü muhtıra ile de 7 gün içinde harç ve giderlerin yatırılması;
aksi halde temyiz talebinden vazgeçmiş sayılacağı hususu tebliğ olmuştur.
28.09.2009 günlü muhtıradan rücu edilmesi ve muhtıranın tebliği ile
başlayan sürenin durdurulması ve Adli yardım talebi ve Adli yardım talebinin
reddi halinde ise Harçlar Kanunu’nun 16,30,3 2. maddelerinin iptali için
Anayasa Mahkemesine müracaat edilmesi taleplerinin ayrı ayrı incelenmesi
gerekmektedir.
28.09.2009 günlü muhtıranın sebebi temyiz olunan karar için Harç ve
giderlerin Harçlar Kanunu’na ve HUMK göre alınmasının sağlanmasıdır.
HUMK’un 434.maddesinin 2. fıkrası uyarınca temyiz dilekçesi verilirken
492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 28. maddesi gereğince karar ve ilam harcının
ve diğer temyiz giderleri ile HUMK.’un 429, 432, 442/A maddesinde belirtilen
tebliğ ve bildirme giderlerinin ise tamamının temyiz edenden peşin olarak
alınması gerekmektedir.
Temyiz eden tarafından belirtilen bu husus için harç ve giderlerin
ödenmemesi halinde çıkarılacak olan muhtıra ile bu eksikliğin giderilmesi
gayesi benimsenmektedir. Temyiz edenler tarafından Harçlar Kanununa ve
HUMK'da belirtilen madde hükümlerine uymamak; temyiz edilen kararın
temyiz edilmemiş sayılması sonucunu doğurur (Prof. Dr. B. Kuru. H.U.M.K.
C. 5. Sh. 4585. 4589. 4600. ist. 001).
Bir davanın gerektirdiği harç ve masrafların toplamının oldukça fazla
olması halinde, aslında haklı olduğu bir davayı açamaması ve özellikle
kendisine bir avukat tutamaması nedeniyle de açmış olduğu bir davayı
kaybetmesinin mümkün olduğunu düşünen için getirilen geçici bir muaf
tutulma nedeniyle oluşan müesseseye Adli yardım (müzaheret) denir.
Adli yardım şartları ise HUMK 465 madde hükmünde gösterilmiştir. Dava
açılmadan önce veya dava açıldıktan sonra talep edilebileceği, ancak
hükümden sonra kanun yollarına müracaat için adli yardım kararının
verilemeyeceği ilmi ve yargısal inançlardandır. (Prof. Dr. B. Kuru. a.g.e. Sh.
5425.-Y.8.H.D. 26.12.1960 gün. 6937-8506. K). Adli yardım talebinin süreler
ile zamanaşımını kesmeyeceği açıktır (Y.15. H.D. 15.10.1973 gün.
5879/5587. K.).
Anayasa Mahkemesi’ne Anayasa'ya aykırılık iddiası için talebin ise
davanın sonuçlanmış olmasına ve ayrıca Anayasa'nın 152/II.md.hükmü
gereğince de ciddi görülmemesi sebebiyle reddi gerekmiştir.
Hüküm: Yukarıda açıklanan nedenlerle:
1-28.09.2009 günlü muhtıradan rücu edilmesine talebinin ve sürenin
durdurulmasına yönelik taleplerin HUMK.465 ve 434/II.md. göre reddine,
İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 85 • Sayı: 2 • Yıl: 2011
240
2- Adli yardım talebinin HUMK 465 ve 466. maddelerine göre reddine,
3- Anayasa'ya aykırılık iddiasının reddine kararın davacılara tebliğine"
karar verilmiş;
Bu karar davacı tarafa 03.12.2009 tarihinde tebliğ edilmiş; davacı kendi
adına asaleten ve şirket adına temsilen 08.12.2009 tarihli dilekçesiyle ek
karara karşı müracaat hakkının bulunup bulunmadığının taraflarına
bildirilmesi istenmekle Özel Dairece;
"Davacıların 27.08.2009 tarihinde havale edilmiş temyiz dilekçesinin
gerekli harç ve giderlerini ihtiva etmediği, 28.09.2009 günlü muhtıra ile de 7
gün içinde harcın ikmali için süre tanındığı, aksi takdirde temyiz talebinden
vazgeçmiş sayılacağının bildirildiği ve muhtıranın 03.11.2009 tarihinde
usulüne ilişkin tebliğ edilmesine rağmen harem yatırılmadığı belirlenmiştir.
Temyiz harcının verilen bu kesin süre içerisinde de yatırılmamış olması
sebebiyle temyizden vazgeçmiş sayılması gerektiği HUMK’un 434.III.C.2-3
madde hükmüdür (Prof. Dr. B. Kuru Hukuk Muh. Usulü. C. V. İst. 001. Sh.
4573.4598).
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün temyiz edilmemiş
sayılmasına ve temyiz dilekçesinin REDDİNE."
dair oybirliği ile verilen 14.12.2009 gün ve 2009/984-6944 sayılı Ek
kararın davacı tarafça temyiz edilmesi üzerine kararın süresinde temyiz
edildiğinin anlaşılmasından ve dosyadaki tüm kağıtların okunmasından
sonra gereği düşünüldü:
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 14.12.2009 tarihli ek kararına yönelik
temyiz dilekçesi incelendi:
Özel Dairenin İlk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği 07.07.2009 tarihli
davanın esasına ilişkin red kararı davacı tarafça temyiz edilmiş; ancak temyiz
giderleri yatırılmamıştır.
Bunun üzerine Özel Daire tarafından, davacıya temyiz harç ve giderlerinin
yatırılması konusunda muhtıra tebliğ edilmiş ise de davacı taraf adli yardım
isteminde bulunarak muhtıranın kaldırılmasını istemiş; temyiz masraflarını
da yatırmamıştır.
Özel Daire 18.11.2009 tarihli "28.09.2009 günlü muhtıradan rücu
edilmesine talebinin ve sürenin durdurulmasına yönelik taleplerin HUMK 465
ve 434/II.md.göre reddine, Adli yardım talebinin HUMK 465 ve
466.maddelerine göre reddine, ..." şeklindeki kararıyla davacı tarafın adli
yardım talebini reddetmiştir.
Davacı tarafın, temyize konu 14.12.2009 tarihli "hükmün temyiz
edilmemiş sayılmasına ve temyiz dilekçesinin reddine" ilişkin kararı
Yargıtay Kararları
241
temelinde, mahkemenin 18.11.2009 tarihli bu kararıyla adli yardım isteminin
reddedilmiş olmasına dayanmaktadır.
Öncelikle belirtilmelidir ki, eldeki dava HUMK’un 573 ve devamı
maddelerine dayalı tazminat istemi olmakla davanın bu niteliği ve davacı
tarafın sıfatına göre kural olarak temyiz başvuru ve peşin harçları ile
giderlerin yatırılması gerekir.
Davacı taraf, bu harç ve giderleri yatıramayacağını ifadeyle temyiz
aşamasında adli yardım istemiş; ilk derece mahkemesi sıfatıyla hareket eden
Özel Dairece adli yardım isteminin reddi karan, adli yardımın dava açılmadan
önce veya dava sırasında istenebileceği, hükümden sonra kanun yollarına
müracaat için adli yardım kararının verilemeyeceği, gerekçesine
dayandırılmıştır.
Bilindiği üzere, adli yardım, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri
Kanunu'nun 465 ilâ 472 maddelerinde düzenlenmiş olup; fakir bir kimsenin
bir davanın gerektirdiği oldukça kabarık olan harç ve masrafları
sağlayamaması durumunda, bu mali külfetlerden geçici olarak muaf
tutulmasıdır.
Anılan maddelerde adli yardımın yargılamanın hangi aşamalarında
yapılacağı hususunda bir açıklık bulunmamaktadır.
Aynı Kanunun 469/2 maddesinde "...Müzahereti adliye esnayi
muhakemede dahi talep olunabilir. Bu talep kabul edilirse evvelce yapılmış
olan masarife teşmil edilemez. Yeni bir sebep zuhurunda reddedilen
müzaheret talebi tekrar edilebilir." Hükmü yer almakta; kanun yollarına
başvuru için adli yardım istenemeyeceğine ilişkin herhangi bir düzenleme
bulunmamaktadır. Karar kesinleşene kadar yargılama faaliyeti süreceğine ve
henüz sonlanmamış olduğuna göre kanun yoluna başvuru için de adli yardım
isteminde bulunulması olanaklıdır.
Diğer taraftan, temyiz de bir dava olduğuna göre, temyiz aşamasında da
adli yardım kararı verilebileceği kabul edilmelidir.
Bu kabulün, yargı mercileri önünde hak arama özgürlüğünü düzenleyen
Anayasanın 36. maddesi ile adlı yargılanma hakkını düzenleyen Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi’nin 6 . maddelerine uygun olduğu da kuşkusuzdur.
Somut olayda da: her başvurusunda hatta son olarak temyiz isteminin
reddine ilişkin karara karşı temyiz başvurusunda dahi bu talebini yineleyen
davacı tarafın adli yardım isteminin salt "hükümden sonra kanun yollarına
müracaat için adli yardıma karar verilemeyeceği" gerekçesiyle reddedilmesi ve
bu karara bağlı olarak, temyiz olanağını ortadan kaldıracak şekilde temyiz
edilmemiş sayılma kararı ile temyiz dilekçesinin reddine karar verilmiş olması
doğru değildir.
Özel Dairece yapılacak iş; ilk derece mahkemesi sıfatıyla davacı tarafın
adli yardım talebi yönünden işin esasına girilerek yasal şartların bulunup
bulunmadığının değerlendirilmesi ve bu şartların varlığı halinde davacı
tarafın bu kurumdan yararlandırılması; adli yardım talebinin şartlarının
İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 85 • Sayı: 2 • Yıl: 2011
242
bulunmadığının tespiti halinde ise, usulünce temyiz harç ve giderlerinin
yatırılması için süre verilip sonucuna göre bir karar verilmesi olmalıdır.
Yukarıda açıklanan hususlar göz ardı edilerek, aksine düşüncelerle
kanun yoluna müracaat için adli yardım karan verilemeyeceği gerekçesiyle
temyiz harç ve giderlerinin yatırılması konusunda gönderilen muhtıraya
geçerlilik tanınıp süresinde bu kalemlerin yatılmamış olması nedeniyle temyiz
dilekçesinin reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır.
Açıklanan nedenlerle; Özel Dairenin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği
temyiz dilekçesinin reddine ilişkin 14.12.2009 tarihli ek kararının bozulması
gerekir.
SONUÇ: Davacı tarafın temyiz itirazlarının kabulü ile Yargıtay 19.Hukuk
Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği 14.12.2009 tarihli ek
kararın, yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK’un 429. maddesi
gereğince BOZULMASINA, bozmanın ek karara ilişkin bulunmasına ve
nedenine göre davanın esası hakkındaki temyiz itirazları konusunda bu
aşamada bir karar verilmesine yer olmadığına, 27.01.2010 gününde, oybirliği
ile karar verildi.

Forum