Hukuki Net Hukuki NET | Forum | Mevzuat Anasayfa | Kaynaklar | Yazarlar | Dizin | Arama | Uyarlama | Giriş | Üye Ol
Genel Haciz Yolu İle İlâmsız Takiplerde Yetkili İcra Dairesi (İİK. mad. 50)
Ekleyen: Kaval | Tarih: 16-04-2006 | Kategori: Makale | Okunma : 29620 | Not:
Kaval




Profil >

§ A. GENEL HACİZ YOLU İLE İLÂMSIZ TAKİPLERDE
YETKİLİ İCRA DAİRESİ

(İİK. mad. 50)

Av.Talih Uyar

G

enel haciz yolu ile ilamsız takiplerde, yetkili icra dairesinin han-gisi (neresi) olduğu İİK. mad. 50(*)'de düzenlenmiş bulunmak-tadır. Bu maddede, “HUMK’nun ‘yetkiye ilişkin’ hükümlerinin (mad. 9-27), ‘para ve teminat alacakları için olan ilamsız takiplerde’ de uygulanacağı” belirtilmiştir. Bu nedenle, adı geçen kanundaki “g e n e l  v e  ö z e l” yetki kuralları -HUMK. mad. 10'daki ayrık durum hariç olmak üzere- i c r a  h u -k u k u n d a da aynen ve örnekseme yoluyla (kıyasen) uygulanır.

I-A- İlamsız takiplerdeki g e n e l yetki kuralları: Borçlunun, MK. gereğince (mad. 19-22)  i k â m e t g â h ı[1] (yerleşim yeri) sayılan yerdeki  i c- r a  d a i r e s i  genel yetkili icra dairesidir. Yani, her “ilamsız takip” -hak-kında, başka “kesin yetki hükmü” bulun­madıkça-  b o r ç l u n u n,  t a k i p  t a r i h i n d e k i  i k â m e t g â h ı n ı n   b u l u n ­d u ğ u   y e r  i c r a  d a -i r e s i n d e  yapılabilir.

Ancak, alacaklı, borçlunun adresini (ikâmetgâhını) takip talebinde bilerek yanlış gösterirse, bu yer “yetkili icra dairesi”nin belirlenmesinde göz önüne alınmaz[2]...

Borçlunun, takip tarihinden sonra ikâmetgâhını değiştirmesi, takibin yeni ikamet­gâhın bulunduğu yer icra dairesine nakledilmesini gerektirmez. Aynı şekilde, “ilamlı takipler” hakkındaki İİK. mad. 34/II, “ilamsız takipler” hakkında uygulanmadığından, yetkili icra dairesindeki takip, alacaklının ika-metgâhını değiştirmesi üzerine, yeni ikametgâhın bulunduğu yer icra dairesi-ne nakledilmez.

Gerçek kişilerin ikametgâhı (yerleşim yeri); yerleşmek (sürekli kal-mak) niyetiyle oturdukları yerdir (MK. mad. 19/I).

Tüzel kişilerin ikametgâhı (yerleşim yeri); kuruluş belgelerinde başka bir  hüküm bulunmadıkça, işlerinin yönetildiği yerdir (MK. mad 51). D e r -n e k l e r' in merkezi, derneğin tüzüğünde ve  t i c a r e t  o r t a k l ı k l a r ı  (şirketleri)'nin merkezi de, ortaklık kuruluş sözleşmesinde yazılı olduğun-dan, bunlara karşı yapılacak takiplerde, genel yetkili icra dairesi, bunların merkezlerinin bulunduğu yerdeki icra dairesidir.

Takip konusu borcun, birden fazla borçlusu bulunması halinde, ala-caklı, bunlardan birisinin ikametgâhının bulunduğu yerde -tüm borçlular hakkında- icra takibi yapabilir (HUMK. mad. 9/II). Ancak hemen belirtelim ki, bu hüküm (kural) yalnız “borçlulardan birinin ikametgahındaki (yerleşim yerindeki) icra dairesinde takip yapılması halinde” geçerli olur.[3]

II-B-İlamsız takiplerdeki ö z e l yetki kuralları:

a)Sözleşmeden doğan para borçları:

aa-Sözleşmenin yapıldığı yer icra dairesinde -HUMK. mad. 10'daki 'takip tarihinde' borçlunun ya da vekilinin orada bulunması  k o ş u l u  aran-maksızın- (mad.50/I),

bb-Sözleşmenin yerine getirileceği (icra edileceği) yer icra dairesin-de (HUMK. mad. 10)  t a k i p  k o n u s u  yapılabilir.[4]

cc-A y r ı c a; BK. mad. 73'e göre; para borçları, alacaklının ikamet-gâhında ödenmesi gerektiğinden, alacaklı, sözleşmeden doğan bir para alacağını -sözleşmede, ayrıca yetkili yer gösterilmiş olmadıkça- kendi ikametgâ­hının bulunduğu yerdeki icra dairesinde takip konusu yapabilir.[5] Örneğin; kiralayan kira alacağı için[6], ipotekli alacaklı ipotekle teminat altına alınmış olan alacağı için,[7] alacağını konkordatoya yazdırmış olan alacaklı, konkordatoya dahil edilen bu alacağı için[8] kendi ikametgahının (yerleşim yerinin) bulunduğu yerde, icra takibi yapılabilir… BK. mad. 73/I hükmü, sadece  g ö t ü r ü l e c e k  yani “alacaklının ikametgâhında öde-necek” borçlar içindir. A r a n a c a k borçlarda bu hüküm uygulanmaz. Bu borçlar “borçlunun ikametgâhın­da” ödenir. Bu nedenle “kambiyo senetlerine bağlı alacaklar”  a r a n a c a k   a l a ­c a k  olduğundan (TK. 667; 708) bu alacaklar “borçlunun ikametgâhında” ya da -kambiyo senedinde yazılı- “ödeme yerinde” ödenir.[9]

Alacaklı ile borçlu arasında “para borcu doğuran bir  s ö z l e ş m e” mevcut olmadıkça, alacaklı -BK. mad. 73/I uyarınca- kendi ikametgâhında takipte buluna­maz[10]...

Yukarıda açıklanan yetki kurallarının uygulanışını şöyle bir örnekle gösterebiliriz:

Ankara'da ikamet eden (A), Eskişehir'de, otomobilini, İzmir'de otu-ran (B)'ye tak­sitle satsa, (B) taksitleri ödemese, satıcı (A), bu  s a t ı ş  söz-leşmesinden doğan semen alacağını; a) BK. mad. 73/I gereğince “ifa yeri icra dairesi” olarak Ankara İcra Dairesinde, b) Satış sözleşmesinin yapıldığı yer olan (mad. 50/I) Eskişehir İcra Dairesi'nde, c) Daha önce belirttiğimiz     -genel yetkili icra dairesi olan- borçlunun ikametgâhının bulunduğu İzmir İcra Dairesi'nde takip konusu yapabilir.

“Sözleşmeden doğan para alacakları” için kanunda öngörülen bu ö - z e l yetki ku­ralları, 'borçlunun ikametgâhının (yerleşim yerinin) bulunduğu yerde' takip yapılmasına (g e n e l  yetki kuralı) engel teşkil etmez.

b)Memur, asker, öğrenci, amele, çırak ve hizmetçi gibi bir yerde geçici olarak oturan kimseler hakkında yapılacak takipler -bu kişilerin o yerdeki oturma­larının oradaki uğraşlarına göre uzunca bir süre devam edebi-lecek durumda olması halinde- bunların geçici olarak bulundukları yer icra dairesinde de yapılabilir (MK. mad. 20).

c)Gerçek ya da tüzel kişinin çeşitli yerlerde şubesi varsa, o şube-nin işlemlerinden dolayı, o şubenin bulunduğu yer icra dairesinde de takip yapılabilir (HUMK. mad. 17).

III-İcra hukukunda, usul hukukunda olduğu gibi, y e t k i, kural olarak, kamu düzeni ile ilgili değildir. Bu nedenle, icra müdürü, yetkisizliğini kendiliğinden dikkate alamaz. Ancak, yetkinin, icra hukukunda da, ayrık olarak kamu düzeninden sayıldığı durumlar vardır:

a-Haczedilen taşınmazlar, ancak bulundukları yerdeki icra dairesin-ce pa­raya çevrilebilir.

b-Terekeye karşı yapılacak takipler için mutlaka, “ölenin son ika-metgâhındaki” icra dairesine başvurmak gerekir, “T e r e k e y e  k a r ş ı    y a p ı l a c a k  t a ­k i p” ile, “mirasçıların tümüne karşı bunların mirasçılık sıfatları ile ilgili olarak” yapılacak takipler kastedilmektedir. Mirasçılar bir-den çok olup da, bunlardan sadece birine ya da birkaçına karşı takipte bulu-nulmuşsa, bu takip “terekeye karşı yapılan takip” niteliğinde sayılmaz. Mi-rasçı iki kişi olup da, bunlardan biri aynı zamanda, mirasbırakandan alacaklı ise, onun diğer mirasçıya karşı yaptığı takip “terekeye karşı yapılan takip” sayılabilecek midir? Mirasçıların birden fazla olduğu durumlarda, ala­caklı takibini, mirasçıların hepsine birden yönelterek “ölenin son ikametgâhının bulun­duğu yerdeki” ya da mirasçılardan sadece birine veya birkaçına yönel-terek “onların ikametgâhlarının bulunduğu yerdeki” icra dairesinde yapabil-me hususunda bir seçim hakkına sahip olduğundan, mirasçının  b i r  k i ş i  ya da  i k i  k i ş i  olup da birinin diğerini takip ettiği durumlarda, alacaklı-nın aynı seçim hakkına sahip olacağı kabul edilmelidir. Yani, alacaklı  d i -   l e r s e  takibini tereke borcundan dolayı, sorumlu olan “mirasçıya karşı” a-çar ve bu takdirde “genel yetki kuralları” uygulanır,  d i l e r s e  takibini tek mirasçıya karşı fakat “terekeye karşı takip” niteliğiyle açar ve bu takdirde, takibin mutlaka “ölenin son ikametgahı”nın bulunduğu yerdeki icra dairesin-de yapılması gerekir.

c-634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununun 33. maddesi uyarınca hakimin müdahalesini gerektiren durumlarda açılacak dava (ve yapılacak takiplerin) ana taşınmazın bulunduğu yerde görülmesi gerekir. Örneğin; apartman yö-netim giderinin tahsili için, ana taşınmazın bulunduğu icra dairesinde takipte bulunulması gerekir…[11]

d-İcra mahkemelerinin yetki çevresini belirleyen İİK. mad. 360 hük-mü de, kamu düzeniyle ilgili bir hükümdür.[12]

IV-Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu, “yetkinin, kamu düzeni dü-şüncesiyle belirlenmediği konularda” tarafların yetkiyi belirleme konusunda geçerli olarak anlaşabileceklerini kabul ettiğinden (HUMK. mad. 22), İİK. mad. 50'de de “HUMK daki yetki hükümlerine” yollama yapıldığından, icra hukuku bakımından, tarafların -ger­çekte- yetkili olmayan bir icra dairesini, yetkili kılmak için s ö z l e ş m e  yapabilmeleri mümkündür.[13] İcra huku-kundaki “yetki sözleşmesi”nin koşulları da, usul hukukundakinin[14] aynıdır. Yani;

a)Yetki sözleşmesi  y a z ı l ı  olmalıdır.

b)Kesin yetki sözkonusu olan yani yetkinin  k a m u  d ü z e n i n -   d e  n  s a y ı l d ı ğ ı  durumlarda, yetki sözleşmesi yapılamaz.

Taraflar “yetki sözleşmesi” ile, yasal olarak -genel ve özel- yetkili o-lan mah­keme (ve icra dairelerinin) yetkisini ortadan kaldıramazlar.[15] [16]

U y g u l a m a d a, tarafların “yetki sözleşmesi” yaparak, belirli bir mahkemenin (ve icra dairesinin) yetkisini kabul etmiş olmaları halinde, ‘ta-rafların mutlaka o mahke­meye (ve icra dairesine) başvurabilecekleri, bunun dışında yasal olarak (HUMK. mad. 9) yetkili olan davalının (borçlunun) ika-metgâhının bulunduğu yerdeki mahkemeye (icra dairesine) başvurulamaya-cağı’ sanılmaktadır. Halbuki bu duraksama hatalıdır. Yüksek mahkeme de, çeşitli içtihatlarında “yetkili mahkemenin (icra dairesinin) gös­terilmesinin, genel yetki kurallarını bertaraf etmeyeceğini” kesinlikle vurgulamıştır.[17]

c)Yetki sözleşmesi  b e l i r l i  olmalıdır. Alacaklıya “dilediği yer ic-ra dairesin­de” takipte bulunabilme hakkı veren yetki sözleşmeleri hüküm-süzdür.[18]

Keza, uygulamada çok sık görülen “T.C. mahkemelerinin (ve icra daireleri­nin)” yetkili olduğuna dair konulan kayıt da “belli bir mahkeme ve icra dairesinin yetkisini öngörmediği için” geçersizdir.[19]

Y e t k i  s ö z l e ş m e l e r i  hususunda gerek doktrin ve gerekse uygulamada, şu hususlar duraksama ve uyuşmazlık konusu olmuştur:

1-Yetki sözleşmesinde, birden fazla yer icra dairesinin yetkisi kabul edile­bilir mi? D o k t r i n d e; “taraflar yetki sözleşmesinde sadece bir tek yer mahkemesini yetkili kılabilirler, birden fazla mahkemenin yetkili kılın-ması mümkün değildir. Çünkü, maddede (HUMK. mad. 22) 'mahkemeler-den' değil 'mahkemeden' (tekil) bahsedil­mektedir”[20] denmesine rağmen  u y- g u l a m a d a, “birden fazla yer mahkeme ve icra dairelerinin yetkili olaca-ğı” düzenlenen sözleşme ve bonolarda öngörülmektedir. Bu konuda, Yargı­tay 11. Hukuk Dairesi,[21] “belirli olmak koşulu ile” birden fazla mahkeme-nin yetkili kılınabileceğini öteden beri kabul etmektedir. Ancak, mahkemesi yetkili kılınan yerlerin birbirinden çok uzak olmaması istenmektedir. Aksi takdirde, bu tür sözleşmeler, “davalı için güçlük yaratacağı” gerekçesiyle, yüksek mahkemece geçerli sayılmamaktaydı.[22] Yargıtay 12. Hukuk Daire-si[23] ise,  ö n c e l e r i  bonoda iki yerin yetkili gösterilmiş olmasının “kambi-yo senetleri ile bağdaşmadığını” belirterek, bu tür kayıtları geçersiz saymak-tayken,  s o n  kararlarında[24] “bonoda gösterilen iki yerin de yetkili olduğu-nu” kabul etmeye başlamıştır.

Kanımızca, alacaklı ve borçlunun kendi ikametgâhlarının bulunduğu yerdeki icra dairelerinin birbirlerine karşı yapacakları takipler (ve açacakları davalar) için yetkili olacağını karşılıklı olarak kararlaştırabilmeleri, pratik gereksinmelere uygun olacağın­dan, geçerli sayılmalıdır.

Yetki sözleşmesinde yer alan “yetkili m a h k e m e koşulu”, “yetkili i c r a  d a i r e s i” bakımından da geçerli olur mu? Doktrinde,[25] “sadece mahkemeden söz eden bir yetki sözleşmesinin, icra dairesini de kapsamaya-cağı” belirtilmesine rağmen  u y g u l a m a d a aksi görüş benimsenmekte-dir. Yüksek mahkeme[26], çeşitli kararla­rında, “sözleşmede 'mahkeme' için öngörülen yetki koşulunun, 'icra dairesi' için de geçerli olacağını” belirtmiş-tir...

2- Yetki sözleşmesi, tarafları ve onların m i r a s ç ı l a r ı n ı (külli haleflerini) ve dava (takip) konusu alacağı devralanları (cüz'i halefleri) de bağlar. Doktrinde[27] bu konuda görüş ayrılığı yoksa da, Yargıtay'ın bu konu-ya ilişkin içtihatları birbiri ile çe­lişmektedir. Gerçekten, 11. Hukuk Daire-si[28] “mirasbırakanın yaptığı yetki sözleşme­sinin mirasçıları bağlamayacağı-nı” belirtirken, 3. Hukuk Dairesi[29] doğru olarak “mirasbırakanın yaptığı yetki sözleşmesinin mirasçıları da bağlayacağını” ifade etmiştir İcra ve iflâs dairesi[30]   de eski bir kararında, bu görüşe katılmıştır.

3-Yetki sözleşmesinde yetkili olduğu belirtilen icra dairesinin yetki-si, bu söz­leşmenin geçersizliği ileri sürülmediği sürece devam eder. Eğer “yetki sözleşme­sindeki imza inkâr edilirse”[31] ya da “yetki sözleşmesinde sahtelik yapıldığı”[32] -ör­neğin; yetkili yer olarak öngörülen İzmit'in İzmir şekline dönüştürüldüğü- ileri sürülürse, yetki sözleşmesinin geçerliliği tartış-ma konusu edildiğinden, öncelikle bu söz­leşmenin geçerliliğinin -imza inkâ-rının ve sahtelik iddiasının- araştırılması gerekir. Yetki sözleşmesinin geçer-sizliğine ilişkin iddianın asılsız olduğu anlaşıldıktan sonra, takibin yetki söz-leşmesinde yetkili kılınan yerde yapılması mümkün olur.

V-Yetki itirazının yapılması: Yetkinin kamu düzeninden sayılmadı-ğı durumlar­da, icra müdürü, takip için icra dairesinin yetkisizliğini kendili-ğinden dikkate alamaya­cağından, borçlunun  y e t k i  i t i r a z ı n d a  bulunması gerekir.

Takibin yapıldığı icra dairesinin “yetkisiz olduğunu” bildirmek iste-yen borçlunun, bunu -diğer itiraz sebepleri gibi- “icra dairesi”ne,[33] “itiraz sü-resi içinde” bildirmesi gerekir. “İcra dairesi” yerine, “icra mahkemesi”ne ya-pılacak itiraz sonuç doğurmaz…[34]

Yetki itirazının esas hakkındaki itirazla birlikte -yani; borçlu aynı za-manda, borca veya imzaya da itiraz etmek istiyorsa, bu itirazla birlikte-[35] ya-pılması gerekir (İİK. mad. 50/II). Bu hüküm, “yetki itirazının reddi” halinde, varsa  “esasa yönelik itirazların” da incelenmesine olanak tanınarak, zaman kaybının önüne geçilmesini amaçlamaktadır.[36] Borçlu, ödeme emrine b o r ç ya da i m z a yönünden itiraz ederken y e t k i itirazında bulunmamışsa, daha sonra -itiraz süresi dolmadan da- artık takibe  yetki yönünden itiraz ede-mez.[37]

Borçlu, esasa -borca ya da imzaya- itiraz etmeden, yalnız “yetki iti-razı”nda bulunabilir.[38]

Kambiyo senedine mahsus haciz yolu ile takipte, borçluya -hatalı o-larak- “örnek; 49 ödeme emri” gönderilmişse[39] veya kambiyo senedine da-yanarak genel haciz yolu ile takipte bulunulmuşsa,[40] borçlunun “yetki itira-zı”nı, i c r a  d a i r e s i n e bildirmesi gerekir.

Borçlunun yaptığı y e t k i  i t i r a z ı'nın da geçerli olabilmesi (ve ta-kibi durdurabilmesi) için -yasada açık bir hüküm bulunmamasına rağmen- “yetkili icra dairesinin neresi olduğu”nun, yetki itirazında açıkça belirtilmesi gerekir.[41] [42] Borçlu, “yetki itirazı”nda, yetkili icra dairesini doğru olarak göstermemişse, “yetki itirazının -bu itirazı inceleyecek mercice- reddine” karar verileceğinden, borçlunun yetkili icra dairesini doğru olarak belirledik-ten sonra, “yetki itirazı”nda bulunması gerekir.

Eğer, takip için birden fazla (genel ve özel) yetkili icra dairesi varsa, borçlu itirazında bunların hepsini birden mi bildirmeli, yoksa seçim hakkını kullanarak, sadece bunlar­dan birisini mi “yetkili icra dairesi” olarak bildir-melidir? Örneğin; takip konusu bonoda “İstanbul ve İzmir” İcra Dairelerinin yetkili olacağı belirtilmesine rağmen, ikametgâhı (yerleşim yeri) İzmit'te olan borçlu hakkında Ankara'da icra takibi yapılmışsa, borçlu yetki itirazın-da, “yetkili icra dairesinin Ankara  o l m a d ı ğ ı n ı” belirtirken, “yetkili icra dairesinin İstanbul, İzmir ve İzmit o l d u ğ u n u” mu belirtecektir yoksa bunlardan birini seçip (tercih edip) sadece onun adını örneğin; “yetkili icra dairesinin İstanbul olduğunu” mu belirtecektir? Doktrinde, HUMK. mad. 23'ün son cümlesindeki “yetkili mahkeme” sözcüğüne dayanılarak, yetki iti-razında bulunan tarafın, birden fazla mahkeme (ve icra dairesini) bildireme-yeceği, bunlardan birisini seçmek zorunda olduğu, böyle yapma­ması halin-de, yetki itirazının hükümsüz olacağı” belirtilmesine rağmen[43] Yargıtay'ın bu konudaki içtihatları birbiri ile çelişkilidir.[44] [45]

12. Hukuk Dairesi çok yeni bir kararında, “yetki itirazında bulunan borçlunun -yetkili olmaları koşuluyla- ‘birden fazla icra dairesinin yetkili ol-duğunu’ bildirebileceğini” belirtmiştir.[46] Ancak bu durumda, tercih hakkı alacaklıya geçeceğinden, “alacaklı tarafa tercih hakkını neresi için kullandı-ğı”nın sorulması gerekecektir.

İcra takibinde birden fazla borçlu bulunuyorsa, her birinin ayrı ayrı “yetki itirazı”nda bulunması gerekir.[47]

VI— Yetki itirazının sonuçları : “Süresi -7 gün- içinde”, “icra dai-resine” yapılan “yetki itirazı” ile icra takibi durur.

“Yetki itirazı”nın bu sonucu doğurabilmesi için; a) “İtiraz süresi i-çinde” ve b) “İcra dairesine” yapılmış olması gerekir.[48] Bu nedenle, itiraz süresi geçtikten sonra -icra dairesine- yapılan veya itiraz süresi içinde icra mahkemesine yapılan itiraz[49] geçerli olmaz yani icra takibini durdurmaz.

Yetki itirazı” ‘senet metninden anlaşılan’ itiraz sebeplerinden olma-dığından,[50] borçlusu süresi içinde borca veya imzaya itiraz etmesi nedeniyle alacaklının icra mahkemesine başvurup “itirazın kaldırılması”nı istemiş ol-ması halinde, borçlu icra mahkemesindeki duruşmada “yetki itirazı”nda bu-lunamaz.[51]

Borçlu süresi içinde icra dairesine yetki itirazında bulunmamış (veya süresinden sonra yetki itirazında bulunduğu için bu itiraz geçersiz sayılmış) fakat borca veya imzaya itiraz etmiş olduğu için takip durmuş, alacaklı da mahkemeye başvurarak “itirazın iptali”ni (İİK. mad. 67) istemişse, bu dava-da borçlu mahkemenin yetkisine itiraz edebilir mi? Konu doktrinde[52] tartış-malı olduğu gibi, yüksek mahkemenin içtihatları da yakın zamana kadar birbiri ile çelişkili iken[53], yüksek mahkeme son içtihatlarında “itirazın iptali davasının icra takibinin uzantısı olduğunu, iki dosyanın bir birlik oluşturdu-ğunu, davalının (borçlunun) icra dairesinin yetkisine itiraz etmiş olması ha-linde, bu ‘hadise’nin çözümlenmeden davaya devam edilemeyeceğini, itira-zın iptali davasında mahkemenin yetkisine itiraz edilmiş olsun veya olmasın, mahkemenin öncelikle -icra mahkemesinin yerine geçerek- icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı incelemesi ve borçlunun bu itirazını yerinde bulması halinde, işin esasına girmeden ‘icra dairesinin yetkisiz olduğuna’ aksi halde ise işin esasına girip, toplanacak delillerle oluşacak sonuca göre karar ver-mesi gerekeceğini” belirtmeye başlamıştır…[54]

VII—Yetki itirazının incelenmesi: Alacaklı, borçlunun icra dairesi-ne, süresi içinde yaptığı “yetki itirazı”nı ya kabul eder (yani itirazı haklı bu-lur) ya da kabul etmez:

a) Alacaklı, borçlunun “yetki itirazı”nı kabul ederse, ‘takip dosyası-nın borçlu­nun yetki itirazında bildirdiği icra dairesine gönderilmesini’ -altı aylık, itirazın kaldırıl­masını isteme süresi içinde-[55] ister.

Bu durumda, takip dosyası kendisine gelen icra dairesi, borçluya ye-ni bir ödeme emri gönderir.[56] Ancak, bu yeni ödeme emrinde ‘alacaklı’ deği-şikliği yapılarak, borçluya başka (yeni) bir alacaklı adına ödeme emri gönde-rilemez…[57] Borçlu bu ödeme emrine karşı sadece “borca” ve “imzaya” itiraz edebilir, “yetki itirazı”nda bulunamaz...

b) Alacaklı, borçlunun yetki itirazını kabul etmezse; bu itirazın orta-dan kaldırıl­masını sağlaması gerekir. Bunun için alacaklının şu yolu izlemesi gerekir:

aa) Borçlu icra dairesine itiraz ederken sadece «yetki itirazı»nda bulunmuşsa, alacaklı mahkemeye başvurup «itirazın iptali davası» açamaz. Bu du­rumda, icra mahkemesine başvurup “itirazın kaldırılması” isteminde (İİK. mad. 68) bulunmak zorundadır (İİK. mad. 50/II).[58]

bb) Eğer borçlu icra dairesinde, haklarında yapılan icra takibine hem esas yönden (yani “borca” veya “imzaya”) itiraz etmiş ve hem de  y e t k i itirazında bulunmuşsa, alacaklı dilerse icra mahkemesine başvurarak “itira-zın kaldırılması”nı diler­se mahkemeye başvurarak “itirazın iptali”ni ister.[59] [60]

Böyle bir durumda, mahkemenin, borçlunun icra dairesine yaptığı “yetki itirazı”nı inceleyip incelemeyeceği doktrinde tartışma konusu olmuş-tur. Bir görüşe göre[61] itirazın iptali davasına bakan mahkeme yalnız kendi yetkisini inceleyebilir, borçlunun icra dairesine yaptığı yetki itirazını incele-yemez. Eğer «itirazın iptali davası» icra takibinin yapıldığı yerde açılmış ve davalı (borçlu) burasının yetkisiz olduğu kanısında ise, bu hususu «ilk iti-raz» (HUMK. mad. 23, 187/2) olarak esasa cevap süresi içinde ileri sürmeli-dir. Bunun üzerine, mahkeme bu itirazı inceler ya “yetki itirazının reddine” karar verir. Bu durumda, mahkemenin aynı zamanda “icra dairesine yapılan itirazın da reddine” karar vermesine gerek yoktur (çünkü mahkemenin buna yetkisi yoktur). Böylece icra dairesindeki “yetki itirazı” da kendiliğinden reddedilmiş olur. Ya da mahkeme, yetki itirazını yerinde bulur ve “yetkisiz-lik kararı” vermekle yetinir (HUMK. mad. 27; 193/II, III), yoksa “icra daire-sinin de yetkisiz olduğu” gerekçesiyle, «itirazın iptali davasının reddine» ka-rar veremez, böyle bir karar usul ekonomisine aykırı düşer. Eğer «itirazın iptali davası» icra takibinin yapıldığı yerden başka bir yerde açılmışsa, davalının (borçlunun) 'ilk itiraz' olarak mahkemenin yetki­sizliğini ileri sürmesi halinde, mahkeme az önce belirtilen şekilde ya «yetki itirazının reddine» veya «yetkisizlik» kararı vermekle yetinir, ayrıca, borçlunun icra dairesinin yetkisine yönelik itirazını inceleyemez...

Diğer bir görüşe göre,[62] itirazın iptali davası sadece ve sadece icra takibinin yapıldığı yerdeki mahkemede açılabileceğinden, itirazın iptali da-vasını görecek mah­kemenin, icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı da ince-lemesi gerekir. Çünkü, bu incelemenin sonucuna göre, kendisinin de yetkili olup olmadığı anlaşılabilecektir.

Doktrindeki bu görüş ayrılığı uygulamayı da etkilemiş ve Yargıtay' ın ayrı Daireleri farklı kararlar vermişlerdir. Fakat, yüksek mahkemenin (11 ve 15. Hukuk Dairesinin) özellikle yeni tarihli kararlarında,[63] ikinci gö-rüşe katıldığını ve «icra daire­sinde yapılan genel haciz yolu ile ilamsız taki-be karşı borçlunun hem yetki ve hem de esas yönden itirazda bulunup, takibi durdurmasından sonra, alacaklı tarafından açılan itirazın iptali davasında, mahkemenin önce icra dairesine davalı - borçlunun yaptığı 'yetki itirazı’nı incelemesi ve bu itirazı yerinde bulmaması halinde 'esasa yönelik itiraz'ı incelemesi gerekeceğini» belirttiğini görüyoruz. Buna karşın, 13. Hukuk Dairesi[64] birinci görüş doğrultusunda karar vermiştir....

Nihayet son (daha yeni tarihli) kararlarında yüksek mahkeme[65] (Hukuk Genel Kurulu, 11. ve 19. Hukuk Daireleri) ikinci görüş doğrultu-sunda içtihatta bulunmuştur…

cc) Borçlu sadece “yetki itirazı”nda bulunduğu için veya hem “esas” yönden (yani; “borca” veya “imzaya”) hem de “yetki” yönünden itiraz ettiği için alacaklı icra mahkemesine başvurup “itirazın kaldırılması” isteminde bulunmuşsa;[66]

aaa- İcra mahkemesi “yetki itirazı”nı haklı (yerinde) bulursa, “itira-zın kaldırılması isteminin reddine, ödeme emrinin iptaline ve takip dosyası-nın talep halinde yetkili…icra dairesine gönderilmesine” ş e k l i n d e karar vermelidir.[67] [68] Bunun yerine; “yetki yönünden takibin iptaline” şeklinde ka-rar vermemelidir.[69]

Bu durumda, alacaklının, bu kararın kesinleşmesinden itibaren o n     g ü n  içinde, yetkisiz icra dairesine başvurarak, takip dosyasının yetkili icra dairesine gönderilmesini istemesi gerekir (HUMK. mad. 193/III, İİK. mad. 50/I). Alacaklı bu süre içinde, dosyanın yetkili icra dairesine gönderilmesini istemezse, “takip yapılmamış(açılmamış) sayılır[70] ve alacaklı yeniden harç ödeyerek takip yapmak zorunda kalır.[71]

Ayrıca belirtelim ki, yüksek mahkeme son kararlarında[72] “HUMK. mad. 193/III’deki on günlük sürenin, icra mahkemesinin yetkisizlik kararı hakkında Yargıtayca verilen ‘onama kararı’nın taraflara tebliğinden itiba-ren ‘karar düzeltme’ süresinin geçmesinden itibaren (eğer; bu karara karşı ‘karar düzeltme’ yoluna gidilmişse, ‘karar düzeltme isteminin reddine’ iliş-kin kararın ilgililere tebliğinden itibaren) işlemeye başlayacağını” belirtme-ye başlamıştır…

bbb- İcra mahkemesi, “yetki itirazı” nı haklı bulmazsa;

aaaa) Borçlu sadece “yetki itirazı”nda bulunmuşsa, icra mahkemesi-nin “yetki itirazının kaldırılmasına ” karar vermesi gerekir. Bu durumda ta-kip kesinleşir, alacaklı haciz isteyebilir.

Alacaklının talebini kabul ederek “yetki itirazının kaldırılmasına” karar veren icra mahkemesi aynı kararda ayrıca alacaklı lehine % 40 taz-minata hükmedemez.[73]

bbbb) Borçlu hem “yetki” hem de esas (“borç” veya “imza”) yönden itirazda bulunmuşsa, icra mahkemesinin  önce “yetki itirazı”nı incelemesi ve bu itirazı haksız bulması halinde, borçlunun esasa -“borca” veya “imzaya”- ilişkin itirazının yerinde olup olmadığını incelemesi gerekir.

İcra mahkemesi, önce “yetki itirazı”nı incelemeden, “esasa ait itiraz-ları” inceleyemez.[74]

VIII-İcra mahkemesinin yetkisizliğe yani “yetki itirazının kabulüne” ilişkin kararları temyiz olunabilir (İİK. mad. 363/2). Buna karşın, “yetki iti-razının reddine” (yani; “icra dairesinin yetkili olduğuna”) ilişkin kararları temyiz edilebilir mi? Yüksek mahkeme bu tür kararların da temyiz edilebi-leceğini -yani; bu kararların da İİK. mad. 363/2. hükmünün kapsamına gir-diğini- oyçokluğu ile kabul etmektedir[75]... Doktrinde ise, bu tür kararların “temyiz edilemeyeceği”ni çünkü “bunların İİK. mad. 363'de öngörülmediği-ni” ileri sürenler[76] bulunduğu gibi, bu tür kararların da “temyiz edilebilece-ği”ni çünkü “bu kararların da İİK. mad. 363/3 anlamında bir itirazın reddi kararı” olduğunu belirtenler[77] de vardır.



(*) Madde 50 – “Para veya teminat borcu için takip hususunda Hukuk Usulü Muhake-meleri Kanununun yetkiye dair hükümleri kıyas yoluyla tatbik olunur. Şu kadar ki, takibe esas olan akdin yapıldığı icra dairesi de takibe yetkilidir.

                Yetki itirazı esas hakkındaki itirazla birlikte yapılır. İcra mahkemesi tarafından önce yetki meselesi tetkik ve kati surette karara raptolunur.

                İki icra mahkemesi arasında yetki noktasından ihtilaf çıkarsa Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 25inci maddesi hükmü tatbik olunur.”   

[1] Ayrıntılı bilgi için bknz: İMRE, Z. İkametgah Kavramı ve Buna İlişkin Meseleler (İst. Ü. H. F. 50. Yıl Armağanı, 1973, s:209 vd.)

[2] Bknz: 12. HD. 1.11.1983 T. 6768/8226

[3] Bknz: 12. HD. 8.3.2004 T. 208/5300; 5.3.2004 T. 27821/5085; 27.11.12004 T. 24549/1461 vb.

[4] Bknz: 12. HD. 29.3.2004 T. 281/5432; 1.12.2003 T. 20312/23302; 24.10.2003 T. 16485/20797 vb.

[5] Bknz: 12. HD. 19.6.1995 T. 8938/9079; 23.9.1994 T. 10279/11042; 19.4.1994 T. 5087/4946

[6] Bknz: 12. HD. 30.10.1990 T. 3265/10669; 29.6.1989 T. 1186/10015 vb.

[7] Bknz: 12. HD. 23.12.1985 T. 5981/11398; 24.11.1986 T. 2596/12775

[8] Bknz: 12. HD. 17.3.1977 T. 2721/2450

[9] Ayrıntılı bilgi için bknz: UYAR, T. İcra Hukukunda Kambiyo Senetleri, 2001, 3. Bası, C:1, s:893 vd.

[10] Bknz: 12. HD. 6.12.1984 T. 9371/12682

[11] Bknz: 12. HD. 28.1.2003 T. 28645/1333; 11.11.2002 T. 21722/23054; 6.7.2000 T. 9930/11426

[12] Ayrıntılı bilgi için bknz: UYAR, T. İcra Hukukunda Yetki – Görev ve Yargılama Usulü “Tetkik Mercii”, 1991, 2. Bası, s:115 vd.

[13] Bknz: 12. HD. 20.12.2002 T. 25893/27065; 5.11.1999 T. 12237/13905; 10.12.1992 T. 13568/1126

[14] Ayrıntılı bilgi için bknz: ÜSTÜNDAĞ, S. Medeni Usul Hukukunda Selahiyet Anlaşmaları (İHFM. 1961/1-4, s:310 vd.) – KURU, B. Hukuk Muhakemeleri Usulü, 2001, 6. Bası, C:1, s:555 vd. – POSTACIOĞLU, İ. Medeni Usul Hukuku, 1975, s.160 vd. – BİLGE, N. / ÖNEN, E. Medeni Yargılama Hukuku, 1978, s:200 vd. – ÜSTÜNDAĞ, S. Medeni Yargılama Hukuku, 2000, 7. Bası, s:210 vd. – PEKCANITEZ, H. / ATALAY, O. / ÖZEKES, M. Medeni Usul Hukuku, 2001, 2. Bası, s:106 vd.

[15] BERKİN, N. İcra Hukuku Rehberi, 1979, s:173 – KURU, B. İcra ve İflas Hukuku, 1988, C:1, s:179 Yüksek mahkeme de bu görüştedir. Bknz: 13. HD. 20.10.1981 T. 6029/6608 (YKD. 1982/1, s:80) – 15. HD. 5.4.1984 T. 719/1191 (YKD. 1985/6, s:864) – 13. HD. 5.12.1986 T. 5540/6071 (YKD. 1988/9, s:1254) – 6. HD. 9.3.1987 T. 846/2644 (YKD. 1987/10, s:1489)

[16] Aksi görüş: ÜSTÜNDAĞ, S. Medeni Yargılama Hukuku, age. s:217, dipn. 121

[17] Bknz: 12. HD. 9.6.2003 T. 10362/13460; 9.6.2001 T. 14186/12982; 7.6.2001 T. 9102/10136

[18] Bknz: İİD. 18.10.1968 T. 8943/9393

[19] Bknz: 12. HD. 27.5.2003 T. 9473/12176; 26.9.1991 T. 2009/9644

[20] KURU, B. Usul, C:1, s:563

[21] Bknz: 11. HD. 4.4.1974 T. 1307/1158 – 3.12.1973 T. 4677/4822 (UYAR, T. age. s:79 vd.)

[22] Bknz: TD. 12.11.1959 T. 2336/439 (BATIDER, 1961, C:1, S:2, s:279)

[23] Bknz: 12. HD. 15.5.1984 T. 3401/6099; 2.12.1982 T. 8027/9002; 18.9.1979 T. 6183/6925

[24] Bknz: 12. HD. 27.5.2002 T. 1008/11095

[25] KURU, B. Usul, C:1, s:565 – ERİŞ, G. Kıymetli Evrak ve Taşıma, 1988, s:618

[26] Bknz: 12. HD. 20.11.2003 T. 20276/23037; 10.11.1993 T. 13294/17550

[27] KURU, B. Usul, C:1, s:574 – ANSAY, S. Ş. Hukuk, İcra ve İflas Usulleri, 1960, s:100 – ÜSTÜNDAĞ, S. agm. s:337

[28] Bknz: 11. HD. 2.2.1978 T. 321/290

[29] Bknz: 3. HD. 20.5.1958 T. 3705/3092 – 17.9.1963 T. 7249/6538

[30] Bknz: İİD. 20.12.1954 T. 5697/5813

[31] Bknz: TD. 24.3.1971 T. 611/2346

[32] Bknz. TD. 9.5.1958 T. E:2724

[33] Bknz: 12. HD. 24.4.2001 T. 6149/6919; 20.4.1999 T. 4724/5047; 6.3.1989 T. 2346/3056

[34] Bknz: 12. HD. 13.3.1987 T. 7575/3513; 3.3.1988 T. 4689/2415 vb.

[35] Bknz: 12. HD. 24.4.2001 T. 6149/6919; 20.4.1999 T. 4724/5047; 6.3.1989 T. 2346/3056 vb.

[36] Bknz: 12. HD. 20.5.1999 T. 6158/6624; 27.5.1997 T. 5878/6238

[37] KURU, B. İlamsız İcrada İcra Dairesinin Yetkisine İtiraz (İBD. 1986/7-8-9, s:425, dipn. 4) – KURU, B. İcra ve İflas Hukuku, C:1, s:180, dipn. 17a

[38] Bknz: 12. HD. 6.4.1988 T. 6655/4341

[39] Bknz: 12. HD. 17.3.1987 T. 2814/3686

[40] Bknz: 12. HD. 10.10.2003 T. 15209/19773; 7.10.1988 T. 13538/11014

[41] KURU, B. agm. s:425 – KURU, B. İcra ve İflas Hukuku, C:1, s:180 – KURU, B. Usul, C:1, s:591 – POSTACIOĞLU, İ. İcra Hukuku Esasları, 1982, s:110

[42] Bknz: 12. HD. 10.3.1998 T. 2387/2847; 9.12.1996 T. 15033/15412; 7.10.1996 T. 9168/11809 vb.

[43] KURU, B. Usul, C:1, s:593 – YAVUZ, N. Bir Usul Meselesi, Yetki İtirazlarında Birden Fazla Yetkili Mahkeme Gösterilebilir mi? (ABD. 1974/6, s:1120 vd.)

[44] Doktrindeki bu görüş doğrultusundaki kararlar için bknz: 2. HD. 8.4.1985 T. 3008/3314 (İKİD. 1986/305, s:4144 vd.) – 13. HD. 9.3.1987 T. 1071/1352 (YKD. 1988/2, s:219) – 11. HD. 28.6.1973 T. 3079/3034 (İBD. 1975/11-12, s:1045)

[45] Aksi görüşü benimseyen kararlar için bknz: HGK. 25. 12. 1987 T. 2-506/1103 (Yasa D. 1988/4, s:535) – 4. HD. 31.3.1986 T. 1836/2870 (Yasa D. 1986/7, s:1002) – 10. HD. 17.9.1973 T. 142/151 (İBD. 1973/9-10, s:1089)

[46] Bknz: 12. HD. 30.1.2004 T. 27598/1927; 13.3.2003 T. 2596/5145; 24.4.2002 T. 7188/8482 vb.

[47] Bknz: İİD. 19.9.1964 T. 9557/9672

[48] Bknz: Yuk. dipn. 27

[49] Bknz: Yuk. dipn. 27a

[50] Bknz: 12. HD. 19.6.1979 T. 5483/5620; 18.10.1976 T. 8448/10198; 2.5.1978 T.  4019/ 3956

[51] Bknz: 12. HD. 3.2.1976 T. 10247/971

[52] “Borçlunun, mahkemenin yetkisine itiraz edebileceği” görüşü için bknz: KURU, B. İcra ve İflas Hukuku, s:287, aksi görüş için bknz: ÜSTÜNDAĞ, S. İlamsız İcrada İcra Dairesinin Yetkisine İtiraz (İBD. 1986/10-11-12, s:615 vd.)

[53] Birinci görüş doğrultusundaki kararlar için bknz: 11. HD. 24.11.1987 T. 4238/6509; 15. HD. 23.10.1986 T. 4485/3475; 11. HD. 6.11.1985 T. 5986/5871; 13. HD. 2.12.1975 T. 2435/7861 (UYAR, T. İcra Hukukunda Yetki – Görev ve Yargılama Usulü, s:32 vd.); İkinci görüş doğrultusundaki kararlar için bknz: 15. HD. 24.4.1989 T. 963/2055; 28.11.1985 T. 4185/3970 (UYAR, T. age. s:31 vd.)

[54] Bknz: 19. HD. 7.7.2003 T. 3531/7467; 8.4.2003 T. 10493/9760; HGK. 20.11.2002 T. 19-900/994; 11. HD. 31.10.2002 T. 5122/9810

[55] KURU, B. İcra ve İflas Hukuku, s:181, dipn. 21 – agm. s:5, dipn. 8

[56] Bknz 12. HD. 23.10.1997 T. 11003/11438; 21.3.1983 T. 955/2076; 23.10.1979 T. 7497/8162

[57] Bknz: 12. HD. 28.1.2003 T. 28222/1362

[58] UYAR, T. İcra Hukukunda İtiraz, s:180 – DÜZGÜN, N. İlamsız İcrada Yetki İtirazı ve Bunun Giderilmesi (ABD. 1997/4, s:51)

[59] KURU, B. age. s:183-282 – POSTACIOĞLU, İ. age. s:112 – ÜSTÜNDAĞ, S. age. s:81 – UYAR, T. İtiraz, s:180

[60] Bknz: 12. HD. 4.4.2000 T. 4491/5146

[61] KURU, B. age. s:183-186 vd. – KURU, B. İlamsız İcrada İcra Dairesinin Yetkisine İtiraz (İBD. 1986/8-9, s:427) – POSTACIOĞLU, İ. age. s:112

[62] ÜSTÜNDAĞ, S. age. s:81 vd. – ÜSTÜNDAĞ, S. İlamsız İcrada İcra Dairesinin Yetkisine İtiraz (İBD. 1986/10-11-12, s:618 vd.)

[63] Bknz: 11. HD. 22.12.1987 T. 6823/7519 – 15. HD. 1.12.1987 T. 932/4200 – 11. HD. 5.5.1987 T. 765/2692 – 5.5.1987 T. 1804/2720 (UYAR, T. Yetki – Görev ve Yargılama Usulü, s:23 vd.)

[64] Bknz: 13. HD. 24.10.1989 T. 3332/6088 (UYAR, T. Yetki – Görev ve Yargılama Usulü, s:22 vd.)

[65] Bknz: Yuk. dipn. 47

[66] KURU, B. age. s:188 vd. – agm. s:7 vd.

[67] KURU, B. age. s:188 – agm. s:7

[68] Diğer görüşe göre ise, bu durumda “ödeme emrinin iptaline” karar vermeden, sadece “alacaklının itirazın kaldırılması talebinin reddi”ne karar verilmelidir. Çünkü, HUMK. mad. 193, icra hukukunda uygulanmaz (ÜSTÜNDAĞ, S. agm. s:624 vd.)

[69] Bknz: 12. HD. 11.11.1999 T. 13135/13975; 25.11.1988 T. 12763/13438; 6.2.1995 T. 1428/1416

[70] Bknz: 12. HD. 26.12.2003 T. 22270/26506; 29.5.2003 T. 9384/12395; 21.5.2003 T. 8746/11560 vb.

[71] Bknz: 12. HD. 14.5.1998 T. 4464/5468; 21.10.1994 T. 11930/12694; 7.12.1993 T. 14191/19137

[72] Bknz: 12. HD. 4.3.2004 T. 27868/4918; 2.10.2003 T. 19812/19028; 19.10.2000 T. 14678/15369

[73] Bknz: 12. HD. 28.3.2000 T. 3872/4666

[74] Bknz: 12. HD. 10.5.1991 T. 13237/5926; 7.12.1990 T. 4337/12760; 8.6.1989 T. 13736/8552

[75] Bknz: 12. HD. 30.4.1991 T. 11786/5325

[76] POSTACIOĞLU, İ. age. s:111 – ÜSTÜNDAĞ, S. agm. s:620, dipn. 2

[77] KURU, B. agm. s:430, dipn. 20 – age. s:46; 188, dipn. 25




Bu makale Sayın Av.Talih Uyar’ın izniyle Hukuki.Net'te yayınlanmaktadır. Eserin her türlü hakkı Yazar’ın kendisine aittir. İzinsiz başka yerde yayınlanamaz.  Bu makale;

http://www.talihuyar.com/index/redirect.asp?id=26&type=dw linkinden alınmıştır.

Forum