+ Konuyu Yanıtla
1 den 7´e kadar toplam 7 ileti bulundu.

Konu: General Trikopis'in Türk Tarihçilere Sitemi

General Trikopis'in Türk Tarihçilere Sitemi Hızlandırılmış Mobil Sayfa Sürümü (AMP)
  1. #1
    Kayıt Tarihi
    Apr 2010
    Nerede
    istanbul
    İletiler
    451
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Thumbs up General Trikopis'in Türk Tarihçilere Sitemi

    Gazeteci-yazar Hıfzı TOPUZ annemin öz amcası olur.Yaklaşık bir senedir göremediğim dedemi geçen ay ziyarette bulundum.
    Oldukça sevecen ,hayatı başarılarla dolu dedemin bir resim albümü gözüme ilişti.Geçmişten günümüze binlerce fotoğraf.Ancak öyle bir fotoğraf vardı ki dikkatimi çeken...Dedem 30 lu yaşlarında ve yanında oldukça yaşlı ,mavi gözlü hafif top sakallı güzel giyinimli biri.
    Dede “bu kim? “ dedim.Biraz esprili bir şekilde “sence kim olabilir “ dedi.Bir tahmin yürütemedim.Dede “söyle hadi kim bu” diye ısrar ettim.
    Yavrum o “General Trikopisdir “dedi.Şaşırmıştım.Kurtuluş Savaşı sırasında Yunan Orduları Başkomutanı ile dedemin ne işi olabilirdi ki.
    Dede peki bu fotoğrafın hikayesi nedir nerede çekildiniz diye sordum.Gel balkona çıkalım anlatayım sana, sen de bu arada bir kahve koy hem içer hem konuşuruz dedi.Kahveleri hazırladım ve balkona geçtik.Dedem de anlatmaya başladı…
    195o li yıllar Türk-Yunan ilişkilerinin en güzel olduğu yıllardı ve 1952 yılında Atina da Türk –Yunan ilişkilerini geliştirmek amacıyla bir gece düzenlenecekti.Türkiye den bir çok milletvekili ,yazarlar ,gazeteciler,diplomatlar bu geceye katılıyordu.Ben de bu kafilenin içindeydim.Gece güzel başlamıştı . Bir yunan meslektaşımla sohbet ederken birden bir adam gözüme ilişiverdi. En ön masada yaşlıca bir adam. Güzel giyinimli,elinde bir sigara,düşünceli ve yalnız başına sessizce oturuyor.Meslektaşıma bu beyefendi kim diye sordum.Yunan meslektaşım biraz şaşkınlıkla “Siz bu adamı tanımıyor musunuz gerçekten “dedi.
    “Kusura bakmayın çıkaramadım ünlü biri demek ki “ dedim.
    Bu adam “General Trikopis” …Nasıl tanımazsınız bir gazeteci olarak.İnanın şaşkındım.Meslektaşıma” ben trikopis’i tanıyorum ama kendilerini hiç görmemiştim, eğer mümkünse tanıştırabilir misiniz?”dedim ve bu ricamı geri çevirmedi.General in masasına gittik.Başını kaldırıp bize baktığında çok heyecanlanmıştım.Bir tarih duruyordu karşımda.Yunan meslektaşım onunla kısa bir tanışma yapmak istediğimi söyledi generale.Bizi büyük bir incelikle masasına buyurdu.Halini hatırını sordum.İyi durumda olduğunu söyledi.O anda onu fazla yormak istemedim.Çarşamba günü için 1 saat röportaj teklifinde bulundum.Bana büyük bir zevkle dedi ve Atina’daki evinin adresini verdi.O gece Selanik e geçtik.Çarşamba günü generalin evine geldik ve bizi büyük bir incelikle kabul etti.Evi çok güzeldi.İçeri girer girmez hol de bir Atatürk resmi dikkatimi çekti.O an o resmi sormadım.Çok heyecanlıydım.
    Kısa bir sohbetden ve kahveden sonra sorularıma başladım.Sayın general ne oldu da Ankara ya kadar gelen ordularınız bu savaşı büyük bir hezimetle kaybetti? Dedim.
    General “Başta bana sorsana bizim ne işimiz vardı Anadolu da”diye.Biz büyük bir oyuna getirildik.Bunu şimdi daha iyi anlıyorum.Bizim Makedonya da ,Arnavutluk da ,adalarda çıkarlarımız olabilirdi ancak Anadolu büyük bir hataydı.Anadolu harekatına gelince biz mükemmel bir ordu kurmuştuk orada.Savunma hatlarımızı tanrı bile yıkamaz diyorduk kendi kendimize.Ancak kibirli ve Türkleri küçük gören başkomutanlar(Papulyas ve Hacı anesti den bahsediyor) ve kurmay heyetleri bu sonu hazırlamıştı.Ayrıca daha büyük bir tehlikeyi göz ardı etmiştik.Mustafa Kemal ATATÜRK.General Papulasla Çal dağına geldiğimiz vakit artık bu işin bittiğini düşünmüştük.Ancak ordularınız hiç anlam veremediğimiz bir taktikle savaşıyordu.Ankaraya gidecek cephanemiz kalmamıştı.Daha fazla savaşmayı göze alamadık.Çal dağına kadar gelmemiz büyük başarı olsa da düşmanı yendik anlamına gelmiyordu ve ordularımızı Sakarya nın doğusuna çekmek zorunda kaldık.Papulas istifa edip yerine Hacı anesti atandığı zaman 9 ay kadar savaş olmamıştı.Türklerden de hiç ses çıkmıyordu.Hazırlıklarımız çok iyiydi.Ancak Türklerin 26 Ağustos sabahı gerçekleştirdiği taarruz hakkında şunu söyleyebilirdim.Tanrım yer yarılsaydı da içine düşseydim ve bu manzarayı hiç görmeseydim.Türklerle bugüne kadar 3 kez savaşmıştım ve 2-1 mağlup durumdaydım.Türk ordusundaki inancın yüzde 5 i bizim ordumuzda olsaydı bugün tarih kitapları çok farklı şeyler yazmış olacaktı.Ben İzmirden beklediğim yardımı alamadım.Hacı anesti Türkleri çok hafife almıştı.Yalnız Türk tarihçilerin abarttığı gibi savaş anında yakalanıp esir olmadım.İstesem çok rahat Yunanistan a kaçabilirdim.Ancak hangi yüzle gelecektim buraya.Askerlik mesleğinin de bir şerefi olmalı değil mi.Teslim olmaya karar verdim yanımda duran 5000 kadar askerle.Beni teslim almaya gelen komutanı görünce biraz içerledim.Üstü başı rezil durumdaydı.Toz toprak içinde(albay Halid AKMANSU dan bahsediyor).Ancak bana karşı tavrını görünce bu adama 5000 albayımı feda etmeye hazırım dedim.Beni İsmet paşanız teslim aldı Uşak ta.Mustafa Kemal in huzuruna çıktık.Beni dostça karşıladı.Moral vermeye çalıştı.Yunan ordularının başkomutanlığına getirildiğim haberini de O’ndan öğrendim.Sevinç ve hüznü aynı anda yaşıyordum.Mustafa Kemal e hayranlığım burada başladı.1 sene boyunca Kayseri de esir kampında tutuldum.Savaştan sonra esirlerin değiştirilmesi ile ilgili anlaşma yapıldı iki devlet arasında ve böylece Yunanistan a döndüm.Orduda birkaç sene daha görevde bulunduktan sonra emekli oldum.Savaş sonrası idam edilmeyen tek general bendim Yunanistan da.Görevimi en iyi şekilde yapmaya çalıştığımı düşünüyorum.
    İşte böyle özetlemişti general yaşadıklarını ..Ve o resim aklıma geldi.Atatürk ün resmi var odanızda dedim.Her sabah kalkıp karşına geçip selam duruyorum dedi.Çok gururlanmıştım.Ancak Türk tarihçilere çok sitemliydi.Hakkında yazılanların doğruyu yansıtmadığını söyledi durdu.Onurlu bir asker gibi teslim olduğunu sık sık dile getiriyordu.
    Röportajımız bitmiş ve bizi kendisine yakışır biçimde yolcu etmişti.İşte bu fotoğrafı da hatıra olsun diye çektirmiştim.1959 da vefat ettiği zaman da cenaze törenine gitmiştim.
    İşte dedemin aktardıkları bunlardı.Dinlerken bile insanın tüyleri diken diken oluyor.Eğer general de haklıysa tarihçilerimizin de dikkatli olması gerekiyor değil mi?



    Hukuki NET Güncel Haber

    General Trikopis'in Türk Tarihçilere Sitemi konulu yargıtay kararı ara
    General Trikopis'in Türk Tarihçilere Sitemi konulu hukuk haber

  2. # Nedir?
    Tavsiye Soru Cevap
    Kayıt Tarihi
    Bugün
    Nerede
    Avukat Dünyası
    İletiler
    Ne kadar?
     
  3. #2
    Kayıt Tarihi
    Nov 2006
    Nerede
    izmir
    İletiler
    2.371
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Cevap: General Trikopis'in Türk Tarihçilere Sitemi

    Alıntı bartelmi diaz rumuzlu üyeden alıntı İletiyi Göster
    Gazeteci-yazar Hıfzı TOPUZ annemin öz amcası olur.Yaklaşık bir senedir göremediğim dedemi geçen ay ziyarette bulundum..
    Eğer general de haklıysa tarihçilerimizin de dikkatli olması gerekiyor değil mi?
    Türklerle bugüne kadar 3 kez savaşmıştım ve 2-1 mağlup durumdaydım. Beni teslim almaya gelen komutanı görünce biraz içerledim.Üstü başı rezil durumdaydı.
    Sn bartelmi diaz Bakın dedeniz Sayın Hıfzı TOPUZ Ne Diyor.

    GENERAL TRİKOPİS VE MUSTAFA KEMAL.


    1952 Martı'nda Vali ve Belediye Başkanı Ord, Prof. Dr. Fahrettin Kerim Gökay'la birlikte Atina'ya gitmiştik. Gökay, Türk-Yunan ilişkilerinin düzelmesi için ortam hazırlamakla görevlendirilmişti. Yunanlılar, Türk heyetini her yerde büyük dostluk gösterileriyle karşıladılar. Atina Büyükelçimiz Ruşen Eşref Ünaydın da elçilikte bir kokteyl düzenledi. Kimler yoktu o kokteylde? Bütün ünlü parti liderleri, bakanlar, gazeteciler. Bir ara yaşlı bir kişiyle tanıştık.

    "General Trikopis!"
    "Nee..." dedim, "Siz İstiklâl Savaşında esir düşen General Trikopis misiniz?"
    "Evet," dedi, "benim!"

    Bu benim için bulunmaz bir olaydı. Hemen kendisinden bir randevu aldım. Ertesi gün de kalkıp emekli başkomutanın evine gittim. Beni büyük bir nezaketle odasına kabul ettikten sonra, "İstanbul'dan mı geliyorsunuz?" diye sordu.
    "Evet," diye cevap verdim.
    Daldı. Bir müddet derin derin düşündükten sonra:
    "54 sene evvel İstanbul'dan geçmiştim," diye devam etti. "Güzel şehirdir İstanbul, ben de o zamanlar 30 yaşındaydım. Hey gidi günler hey.
    Odada Generalin gençliğinden kalma bir yığın resim görüyordum, işte, bu grubun ortasında bulunan burma bıyıklı genç teğmen Trikopis'tir. Bu resim galiba Paris'te çekilmiş. Sene 1903. Şu masanın üstünde duran resim de General'in Birinci Cihan Savaşı'nda Yugoslavya'da çekilmiş bir resmi. Masanın tam arkasında büyük bir resim daha görüyorum. Bu da 1921'de Eskişehir'de çekilmiş. Yunan Kralı Konstantin, Anadolu harekâtında başarı kazanan komutanlara şecaat nişanı dağıtıyor. Trikopis o zaman kolordu komutanı. Konstantin'in yanında Başkomutan Papulâs, Kral Paul, Prens Georges, Prens Andre, İstiklâl Savaşı’nın sonunda Yunanlılar’ın kurşuna dizdikleri Başbakan Gunaris ve Bakanlardan Teotakis bulunuyor. Hey gidi günler.

    "Generalim," dedim, "nasıl oldu da, Ankara'nın kapılarına kadar geldikten sonra savaşı kaybettiniz?"

    Trikopis bir süre düşündükten sonra,
    "Bizim Anadolu'da işimiz ne idi?" dedi. "Bizim menfaatimiz Balkanlar'da, Makedonya'da, Adalar'da olabilir, amma Anadolu'dan bize ne? Ne diye bizi oralara gönderdiler? Aradan bunca yıl geçti, şimdi insan geçmişi daha iyi görebiliyor. Çok daha sağlam hükümlere varabiliyor. Şimdi artık itiraf etmekten çekinmiyorum, bizim Anadolu savaşında hiçbir menfaatimiz yoktu. Biz yabancı devletlere âlet olduk. Sizden de, bizden de bunca insan öldü. Bu kadar şehit verdik. Sonunda ne oldu? İşte bugün kardeşiz. Hata idi Anadolu hareketi. Hem de muazzam bir hata..."

    Trikopis yine bir müddet susuyor. Emekli General'in duyduğu pişmanlığı anlamaya çalışıyorum. Zavallı Yunan askerleri, zavallı İstiklâl Harbi kahramanları! Boş yere yanan, yıkılan köylerimiz! Ve tarihin karanlık bulutları gerisinden eski büyük düşmanımızın duyduğu pişmanlık. Ne büyük çelişki Trikopis, bugün seninle kardeş olabilmemiz için Anadolu topraklarının kanlarımızla sulanması gerekmiş.

    Emekli General bir süre sonra sözlerini şöyle sürdürdü:
    "Ben Anadolu'da sizinle dört defa çarpıştım. Birincisine biz “Avgin Muharebesi” diyoruz, siz “İnönü Savaşı.' 1921 yılı Mart ayının son günleriydi. Ben o zaman üçüncü tümen komutanıydım, İnönü'nde bizim 3 tümenimiz bulunuyordu. 7'nci tümen merkezde, 3'üncü tümen solda ve 10'uncu tümen de sağda olmak üzere muharebe vaziyeti almıştık. Hepimiz kahramanca çarpıştık. Fakat Türkler bizden çok üstün oldukları için sonuç bizim lehimize olmadı.Geri çekildik ve burada ilk olarak İnönü'nün askerlik yeteneğini anlamış olduk.


    "İnönü ile ikinci karşılaşmam Eskişehir-Kütahya hattında oldu. 1921 Haziranı'nın sonlarına doğruydu. Ben Bursa'da bulunuyordum. Birliklerimiz Eskişehir ve Kütahya üzerinden taarruza geçmişlerdi. Türkler oyalama muharebesiyle yardım bekliyorlardı. Ben derhal cepheye hareket ederek bu yardıma engel oldum. Bu muharebe bizim başarımızla sonuçlandı.

    "Türk ordusu ile üçüncü defa Sakarya'da karşılaştık. 1921 Ağustosu'nun sonlarında yapılan bu savaşlarda biz geri çekildik. Ben ikinci kolorduya komuta ediyordum. Afyon cephesini tutarak Yunan ordusunun çöküşüne mâni oldum. Eğer ben cepheyi tutamasaydım Sakarya'dan sonra çok kötü bir mağlubiyete gidebilirdik.

    "Bundan sonra uzun bir duraklama devresi oldu. Bu esnada birinci kor komutanlığı da bana tevdi edildi. Aralık 1921'de cenup grubu komutanlığına getirilmiştim. Türklerin büyük bir hazırlık içinde bulunduklarını fark ediyorduk. Anadolu'da üç kor'umuz vardı. Başkomutan general Papulas'ın uğradığı başarısızlıktan sonra yerine general Haci Anesti tâyin edilmişti. Muhtemel taarruzları önlemek için cepheyi yıkılmayacak bir şekilde tahkim etmiştik. Ve bu cephenin çökmesine ihtimal vermiyorduk. Nihayet 26 Ağustos 1922 sabahı, Türklerin beklenmedik taarruzu ile karşılaştık. Bu taarruz bizim için muazzam bir darbe oldu. Haci Anesti bütün kollara bizzat komuta etmek istiyordu. En büyük korkumuz da İzmir'le bağlantının kesilmesiydi. Bizim için en tehlikeli vaziyet bu idi. Ben İzmir'e telgraf çekerek takviye istedim ve aksi halde mağlûp olacağımızı bildirmiştim, istediğim bu takviyeyi göndermediler. Halbuki karşımızda Mustafa Kemal
    vardı. Neye uğradığımızı anlayamadık. Cephe çökmüş ve ordu mağlûp olmuştu...

    "Birliklerimiz perişan olmuştu. Birinci Dünya Savaşı'nın başından beri durmadan savaşan asker yorgundu. Kimsede savaşı sürdürme isteği kalmamıştı. Ordunun morali bozuktu. Halk savaştan bıkmıştı. Askeri, inanmadığı bir amaçla savaşa sürüklemek çok çetin bir iştir. Her yanımız çevrilmişti. Durumun kötüye gittiğini gören yaverim bir ara yanıma gelerek,'Generalim,' dedi, “kılıçlarımızı yok edelim!”
    "Kılıcımı kendisine verdim. Aldı ve kırıp parçaladı.
    "Bu sırada atım da vurulmuştu. Başka bir ata binerek çemberi yarıp kaçmayı denedim. Olmadı; yakalandım. Beni yakalayanlar kim olduğumu anlamakta güçlük çekmediler. Üzerimde bir revolver vardı, bunu aldılar. Bindiğim atın eyerine bağlı bir kılıç sarkıyordu. Bunu da benim kılıcım sanıp aldılar.

    "Beni önce Garp Cephesi Komutanı İsmet İnönü'ye götürdüler. Kendisiyle fazla bir şey konuşmadık, İnönü beni yanına alarak Başkomutanlığa götürdü. Atatürk beni mert bir askere yakışır bir biçimde kabul etti. Yunan Orduları Başkomutanlığına atandığımı da orada öğrendim. Üzüntülü ve heyecan içindeydim.

    "İnönü beni Atatürk'e tanıttı.
    Gazi'nin bana söylediği sözleri hiç unutamayacağım.
    "'Üzülmeyin generalim,' dedi. 'Siz görevinizi sonuna kadar yaptınız. Askerlikte yenilmek de vardır. Napolyon da savaş kaybetmiş, tutsak olmuştu. Size karşı büyük bir saygı besliyoruz. Burada kendinizi tutsak durumda saymamanızı rica ederim. Konuğumuzsunuz. Yakında her şey düzelecektir. Buyurun, istirahat edin.'

    "Atatürk'ün
    bu ince ve nazik davranışı karşısında rahatladım. Moralim düzeldi. Bu büyük Komutana karşı içimde bir hayranlık duymaya başladım."

    Bir de bu eşsiz olayı Mustafa Kemalin ağzından dinleyelim.
    Atatürk Büyük Nutuk'ta. Başkomutanlık Savaşını şöyle anlatıyordu. "Efendiler, 26 ve 27 Ağustos günlerinde, yani iki gün içinde, Karahisar'ın güneyinde 50 km ve doğusunda 20-30 km uzunluğunda bulunan düşman cephelerini düşürdük.

    Yenilen düşman ordusunun büyük kuvvetlerini 30 Ağustos'a kadar Aslıhanlar yöresinde çevirdik. 30 Ağustos'ta yaptığımız savaş sonunda düşmanın ana kuvvetlerini yok ettik. Düşman ordusu Başkomutanlığını yapan General Trikopis de tutsaklar arasındaydı."

    Mustafa Kemal 2 Eylül'de Bakanlar Kurulu Başkanı Rauf Orbay’a da yolladığı şifreli bir telgrafta şöyle diyordu:
    "Dumlupınar savaşına katılmak üzere Seyitgazi bölgesine gönderilen bağımsız bir Yunan tümeni Kütahya yakınlarında birliklerimizin saldırısına uğradı. Tümen birçok ölü verdi ve 200 kadar tutsak bıraktı. Ordumuza sığınanlar bölük bölük toplanıyor. Bugün önümden 100 subay ve 1000 erden oluşan tutsaklar topluluğunun geçtiğini gördüm. Bunların arasında General Dimiros, Albay Kalodopulos da var. Birinci Kolordu Komutanı General Trikopis'in de otomobilini ve hayvanını da bırakarak erlerin içine karıştığı, tutsak ya da öldürülmüş olacağı da bildiriliyor. Uşak ve Eskişehir'in düşmesini bekliyorum."

    Mustafa Kemal
    iki gün sonra da yine Başbakan Rauf Beyefendi'ye çektiği telgrafta şöyle diyordu:
    "Dumlupınar savaşında yenilen düşman tümenlerinin kalıntılarından 4000 kişilik bir grup, başlarında General Trikopis olmak üzere dün gece Uşak yakınlarında birliklerimize teslim oldular. Aralarında değişik rütbede çok subay var. Benim gördüğüm miktar 300'ü aşıyor. Generallerle görüştüm, kendilerini teselli ve konuk ettim. Ailelerine sağlık haberini bildirmelerine izin verdim.
    Başkomutan Mustafa Kemal"

    Bundan sonrasını yine General Trikopis bana şöyle anlattı:
    "Bundan sonra bizi Kayseri’nin Talaş bölgesinde kurulan bir esir kampına sevk ettiler. Yüksek rütbeli subaylardan başka yanımda 4 general daha vardı. Artık bizim için savaş bitmişti. Neticeyi beklemeye başladık. Bundan sonraki vaziyeti biliyorsunuz. Ordumuzun bakiyeleri birkaç gün içinde Anadolu'yu terk ettiler. Fakat barış antlaşmasının imzalanması kolay olmadı.

    "'Bir seneye yakın bir süre Kayseri kampında yaşadık. Sürekli göz altında bulunuyorduk. Bir gün kamp komutanına:
    “Beni bıraksanız bile bir yere kaçamam,” dedim. “Bundan sonra nereye gidebilirim? Haydi kamptan kaçtım, Yunanistan nerede, Kayseri nerede?”

    "Nihayet Türkiye ile Yunanistan arasında esirlerin karşılıklı değişimi konusunda anlaşma imzalandı. Biz de memleketimize döndük, İşte Anadolu seferimizin hazin hikâyesi!

    "Fakat bu hikâye henüz bitmemişti. Yunanistan halkı kendisini bu maceraya sürükleyen insanlardan hesap soracaktı. Memleket karışıklık içindeydi. Anadolu harbine sebep olanlar kurşuna dizildiler.

    "Orduda tasfiye yapıldı. Fakat benim bu işlerde hiçbir suçum olmadığı için bütün bu işlerden yüzümün akıyla çıktım. Ordudaki görevime devam ediyordum. Fakat yaşım da ilerlemişti. Nihayet 1928'de emekliye ayrılmamı isteyerek ordudan istifa ettim. Ve işte o zamandan beri köşemde dünyayı seyrediyorum. Şimdiye kadar birçok partilerin mebusluk teklifleriyle karşılaştım. Fakat hiçbirini kabul etmediğim gibi bundan sonra da politikayla uğraşmak niyetinde değilim. Tek isteğim yeni bir harp görmeden, barış içinde yaşama gözlerimi kapamaktır."

    Trikopis bu konuşmanın sonunda bana İstiklâl Savaşı'ndaki yenilgisini anlatan Rumca bir kitabını imzalayıp verdi. Seksen dört yaşındaki bu emekli General, emekli Başkomutan Türklere karşı hiç de kızgın ve kırgın değildi. Anadolu Savaşı'nın bu yenik generali barıştan bir süre sonra Venizelos'la ayrı ayrı cephelerde Türk-Yunan dostluğunun temellerini oluşturmuş bir kişiydi.

    Bu konuşmadan yedi yıl sonra General Nikolas Trikopis 91 yaşında Atina'da öldü. Türk Yunan dostluğu da temel direklerinden birini yitirmiş oldu.

    Benim General Trikopis'le yaptığım konuşma, 1952 Nisanı'nın başlarında Akşam'da yayınlandıktan dokuz yıl sonra, o zamanlar Demokrat Parti'nin yayın organı olan Zafer gazetesinde bir yazı çıktı. O yazıya göre tarih saptırılmıştı, çünkü garp cephesi komutanı İsmet İnönü'ye karşı gösterilen saygı ve sevginin hiçbir dayanağı yoktu. Gazeteye göre İnönü, General Trikopis'i ne esir etmiş, ne de yüzünü görmüştü. Bunu yazanlar Akşam'daki röportajı okumamışlardı. O zamanlar CHP'yi tutan ve partinin yarı resmi organı sayılan Dünya gazetesi de Zafer'e en iyi yanıtı benim yedi yıl önceki röportajıma dayanarak dört sütun üzerine şu başlıkla verdi:

    "Trikopis iktidarı tekzip ediyor: “Beni teslim alan İnönü'dür.”

    Hıfzı TOPUZ:Eski Dostlar S:83-89 6.Baskı Ekim, 2000 İstanbul

    CUMHURİYET TARİHİ
    http://www.akintarih.com/turktarihi/...afa_kemal.html

  4. #3
    Kayıt Tarihi
    Apr 2010
    Nerede
    istanbul
    İletiler
    451
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Cevap: General Trikopis'in Türk Tarihçilere Sitemi

    Haklısınız sayın Mehmet bey ancak ben bana anlatılanları not aldım dedemden.Gazeteye daha detaylı yazmış olabilir.Ancak birebir ağızdan dinlemek o anı yaşamak gibi oluyor gerçekten.Bana söyledikleriyle gazetede yazdıkları arasında hatalı olan bir bölüm mü var acaba?

  5. #4
    Kayıt Tarihi
    May 2008
    İletiler
    4.436
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Cevap: General Trikopis'in Türk Tarihçilere Sitemi

    Baştan sona okumaktan zevk duyduğum paylaşımlarınızdan ötürü teşekkürler.Gerçekten de adı geçen Yunan Generali ile Atatürk arasında samimi konuşmalar geçtiğini, kendisinin yenilgiye rağmen aslında iyi bir komutan olduğu biliyorduk.Ancak değerli yazılarınızla daha ayrıntılı bilgi sahibi olduk.Forumun içinde böylesi konularla karşılaşmakta keyif verici bu arada.Herkese iyi forumlar.

  6. #5
    Kayıt Tarihi
    Mar 2004
    Nerede
    istanbul, kadiköy, Türkiye.
    İletiler
    5.539
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Cevap: General Trikopis'in Türk Tarihçilere Sitemi

    1923 doğumlu Hafzı Topuz'un çok değerli bir kişi olduğuna şüphe yok. Ben 1998 yılında kendisiyle tanışma fırsatı bulmuştum tabiiki böyle detaylı bir konuşmamız olmadı. Bu konuları genelde rahmetli hocam Ord. Prof. Reşat kaynar la konuşurdum. Allah Hıfzı Topuz a sağlıklı ve uzun bir ömüt Reşat kaynar a rahmet versin mekanını cennet etsin.

    Sayın Bartelmi Diaz'ın da annesinin amcasıyla böyle bir sohbet etmesi hoş doğrusu. Şaşırmadım dersem yalan söylemiş olurum. Gerçi annenin amcasına DEDE denmez ama olsun.. Aile büyüğüdür ...

    Ben bu sitede bir çok forumda bu olayı çok detaylı anlatmıştım. O yüzden teferruata girmenin anlamı yok. General Trikopis Anadolu'da bulunan en akıllı Yunan subayı olduğu bir gerçek, aynı zamanda disiplinli Türk kadın kızlarına tecavüz edenleri kurşuna dizdirecek kadarda kuralları uygulayan bir komutan, talihsiz bir komutan Başkomutan olduğunu esir olup Atatürk ün huzurunda bizzat Atatürk'ten öğrenir...

    Aradaki çelişki sanırım esir almak teslim olmak arasında düğümleniyor. Aslında her ikiside doğrudur. Teslim almak için teslim olan birilerinin olmasıdır. General Trikopis düşük rütbeli bir subayı ile kaçamayacaklarını anlayınca teslim olma talebini iletmiş ve teslim alınmıştır yanındakilerle birlikte... Hatta olayların büyüklüğü karışıklığı ve iletişimin tam olmaması nedeniyle teslim alındığı/ öldüğü arasında bir günlük tereddüt bile hasıl olmuştur.

    Olayın aslı şudur.

    General Trikopis 1922 nin 2/3 Eylül gecesi ( Cumartesi Pazar) saat 2200 sulaında teslim alınmıştır.

    Halid Akmansü (Dadaylı Halid Bey), 1884 yılında Daday’ın Kelebek Köyü’nde doğmuştur, milli mücadeledeki hizmetleriyle meşhurdur, önce Üçüncü, bilâhare Beşinci Kafkas Fırkaları Kumandanı olan Halid Bey, mütârekede, On Üçüncü Kolordu Erkân-ı Harbiye Reisliği yapmış; bir müddet Demiryolları Umum Müdürlüğü'nde bulunmuş, İkinci Büyük Millet Meclisi'ne Kastamonu Milletvekili olarak girmişse de, politikadan ayrılmış ve türlü maddi mahrumiyet içinde 10 Şubat 1953'de altmış dokuz yaşında vefat etmiştir. İşte Trikopis i teslim alan komutanımız budur.

    General Trikopis Elmadağ üzerinde savaşırken kaçamayacağını anlayınca beyaz flama sallarlar. Bizim birliklerimizle iki kilometre kadar bir mesafe, ilerideki süvarilerimizden ise bir kilometreden fazla uzakta değillerdir. Süvari bölüğüne gelen beyaz flâmalı bir Yunan subayını Albay Halid Bey'in yanına getirirler. Subay
    - Beni General Trikopis gönderdi. Teslim olacak. Teslim almanızı istiyor. der.

    - Yanında kim var, ne kadar kuvvet mevcut, neredeler? sorusunaysa

    -Yanında, ikinci Kolordu Kumandanı General Diyonis, Tümen Kumandanı Miralay Vandelis, erkân-ı harpleri, yaverleri ve bir tümen asker var. yanıtını alırlar

    Albay Hamdi Bey Liva Kumandanı Ali Rıza Bey’e gidip bunları teslim alması emrini verir. O gün, yirmi üçüncü tümenden emre verilen bir alay da dahil olmak üzere, dört piyade alayı halindeki kuvvetlerimiz Elmadağı eteğindeki Göyem Köyü civarında Yunanlıları teslim alırlar.

    Albay Hamdi Bey'in anılarında bundan sonrası şöyle gelişir. ( Buda tek taraflı bir anlatım tabiiki.)

    ''2-3 Eylül gecesi Süvari Bölüğü Kumandanı Yüzbaşı Sivaslı Salih Efendi, iki general ile bir miralayı ve yaverlerini, bulunduğum Göyem Köyü şimâlindeki Bölmelik Tepe'ye getirdi. Atla geldikleri halde yorgun, bitkin bir halde idiler. Bunların İzmir'e ilk çıkan on üçüncü Yunan tümeni olduğu anlaşıldı. Teslim olmadan evvel Elmadağı üzerinde bir harb meclisi kurmuşlar, Tümen Kumandanı “Edremit istikametinden çekilerek kurtulabiliriz, teslim olmayalım” demiş, General Trikopis: “- Her ne kadar vazifemizi yapmış isek de (!) bu vaziyette Yunanistan'a dönmemiz bir felâket ölür. Derdimizi kimseye anlatamayız. Halk galeyan içindedir. En iyisi teslim olmaktır.” demiş ve böylece teslim olmuşlar. Fakat bize tesadüf etmeseler, pek yaklaştıkları Uşak'a varıp salimen kurtulacaklarını zannediyorlarmış!.

    Generaller ve maiyetleri karşıma geldiler. Fakat General Trikopis, beni, levazımdan alınmış ve yollarda yıpranmış bir nefer elbisesi ve kaputu, gene öyle bir nefer çizmesi ve başımda kalpak gibi bir şeyle görünce bir kumandana filân benzetememiş olmalı ki, gözlerini sağa sola, çevirerek araştırıyordu!. Hakkı da yok değildi... O anda cebimde bile topu topu bir liram vardı!. Kendisi ise, mükemmel bir Avrupalı kumandan, kıyafetinde bulunuyordu.

    Bir zaman sesimi çıkarmadım... Nihayet karşısında benden başkasını göremeyince, yüzüme bakıp Fransızca: “-Qu est le commendant?” diyerek, kendisini teslim alacak kumandanı aradı!. Ben: “Yarabbi! Bu zâlimleri benim gibi mütevazi bir adama teslim ettin!” diye Allah'a şükrediyordum. Sonra kendisine bir adım daha yaklaşarak, Fransızca: “-Kumandan benim... Hoş geldiniz!” dedim. İnanamıyormuş gibi şaşkın şaşkın bakıp bir tereddüt devresi geçirdikten sonra, böyle basit kılıklı birine teslim olmak talihsizliğine düştüğünü hissettiren bir iç çekişle boynunu büktü!.

    Tabancalarını alarak: “Buyurun, oturalım!” dedim. Karşı karşıya yere bağdaş kurup oturduk. Me'yus ve mahzun bir halde idiler. Bilhassa Tümen Kumandanı Vandelis, hiçbir şey görmemek ister gibi gözlerini yummuş düşünüyordu. Yanıma, belki lâzım olur diye Rumca bilen bir Giritli subay almıştım. Meğer Trikopis'in de Fransızcası benden farklı değilmiş. Güzelce anlaştık.

    Karınlarının aç olduğunu anlayınca, bir sofra çıkaralım, güzelce yesinler, içsinler, dedim ama, kendilerine haber gönderdiğim, evleri hâlâ alev alev yanıp duran köylüler, bunları da gözleriyle gördükten sonra: “Kumandanımıza canımız feda, nemiz var nemiz yoksa onun olsun ama, bize yapmadıklarını bırakmayan düşmana, avuç dolusu altın da verseniz, alimallah bir lokma ekmek bile veremeyiz!. Baksanıza hâlâ yanıyoruz.” diye red cevabı verdiler. Ben de yanımda bulunan zeytin, peynir, ekmekle sıcak çay ikram ettim. Ortamıza bir de ateş yaktırdım. Onun çatırdıya çatırdıya yükselen alevi, esaretin acısını birkaç saatten beri çekmekte olan General Trikopis ile arkadaşlarının yüzlerine bir başka ızdırap ve hüzün veriyordu.''

    Trikopis ve mahiyetindeki generaller önce Uşak 'a oradan da Ankara'ya gönderilirler...

    Olayın aslı astarı budur. 3 Eylülde esir düştüğünü bilmeyen Yunan makamlarıda Esir komutanı Başkomutan yaparlar ki buda tarihin garip bir cilvesi olmalı...

    Kıssadan hisse... Ne general Trikopis çaktırmadan ettiği sitemde haksız, nede bizimkiler esir aldık iddiaları yanlış.. Tarih aynen bildiğimiz gibi.... DURMAK YOK YOLA DEVAM....

  7. #6
    Kayıt Tarihi
    Apr 2010
    Nerede
    istanbul
    İletiler
    451
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Cevap: General Trikopis'in Türk Tarihçilere Sitemi

    Annemin babası Dr.Muzaffer TOPUZ dur.Allah mekanını cennet etsin.Bol bol rahmet diliyorum.Bilmiyorum biz dedemizin kardeşlerini de dede olarak görürüz.Başka bir hitap şekli var da ben bilmiyorsam ayıplıyorum kendimi Benim aslında vurgulamak istediğim gerçekten de bazı tarihçilerimiz Trikopis hakkında sırf yunan tarihçiler yapıyor diye "yaralı köpek gibi savaş alanından kaçarken esir düştü" gibi ve buna benzer sözler kullanmışlardır.General in rahatsız olduğu konu budur.

  8. #7
    Kayıt Tarihi
    Mar 2005
    Nerede
    istanbul, kadiköy, Turkey.
    İletiler
    1.580
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Cevap: General Trikopis'in Türk Tarihçilere Sitemi

    Annenizin amcası sizin büyük amcanız olur. Asla dedeniz almaz.

+ Konuyu Yanıtla

Bu sayfada bulunan kavramlar:

trikopis

general trikopis

trikopis ne demekgeneral papulas kimdirtrikopis kimdirnikolas trikopisdede diaz soldatrikopis kitap anilarimgeneralin anadolu anilarigeneral papulastrikopis anlamigeneral trikopisi kim esir aldiavgin savasdedediazsoldatrikopis fototrikopis kimtrikopisin hatiralaritrokopis tarihcilere sitemitrikopisin esir edilmesiyunan tarihciden kutahya eskisehir savasi anlatiminikolas trikupistrikopisin cezası ne oldutrikopis kurtuluş savaşını anlatıyortrikopis esir dustuTRİKOPİS
Forum

Benzer Konular :

  1. Üç general'in açığa alınmaları
    Hukuk Gün Gelir Herkese Lazım Olur... Açığa alma; tutuklama gibi, soruşturma geçiren kamu görevlileri hakkında yasal koşulların bulunması...
    Yazan: yas2010 Forum: Güncel - Siyaset - Tarih - Tartışma
    Yanıt: 32
    Son İleti: 29-12-2010, 20:24:15
  2. Web sitemi kapatmak istiyorlar
    Merhabalar, Benim blog yazılarımdan oluşan bir web sitem var. Sitemdeki bir yazı nedeniyle bir şirket, web sitemi kapatmak istiyor. Hosting...
    Yazan: ersinakman Forum: Bilişim Hukuku
    Yanıt: 3
    Son İleti: 23-08-2010, 22:55:20
  3. Web sitemi satiyorlar
    iyi günler. şirketimin web sitesini hizmeti satın aldığımız firma satılığa çıkarmış.bana fatura vermediler elimde faturam yok.alan adının...
    Yazan: turkgangsta Forum: Bilişim Hukuku
    Yanıt: 4
    Son İleti: 13-05-2007, 15:32:10
  4. Amerikalı General
    AMERİKALI GENERAL... Çanakkale Savaşı sonralarında Atatürk'ü Ziyarete gelen Amerikalı General belirli bir süre konuştuktan sonra Türk askerini...
    Yazan: UMUT IŞIĞI Forum: Güncel - Siyaset - Tarih - Tartışma
    Yanıt: 11
    Son İleti: 13-02-2007, 16:21:39
  5. APO yeniden mi yargılanacak?General kriteri de ne?
    Gazetelerde göremedim.İnsan Hakları Mahkemesi APO'nun yeniden yargılanmasını mı istedi.Birde Şu Hırvatistanla ilgili General Kriteri nedir.Bilen var...
    Yazan: Av.Ali Sinkay Forum: Güncel - Siyaset - Tarih - Tartışma
    Yanıt: 10
    Son İleti: 31-03-2005, 18:07:38

Yetkileriniz

  • Yeni konu açma yetkiniz yok
  • Konuya cevap verme yetkiniz yok
  • Dosya ekleme yetkisi yok
  • İleti düzenleme yetkisi yok
  •  


2022 tarihli Hukuk Blog |  Arabulucu |  Hukuk Kitapları |  Alman Hukuku |  Özel Güvenlik AŞ. |  İş İlanları |  Ankahukuk |  Psikolog |  Site Ekleme |  Sihirli Kadın |  Sağlık |  Satılık Düşecek Domainler |  Bayefendi |  Afternic Alanadı satış (Domain alımı) | 

™ Marka tescili, Patent ve Fikri mülkiyet hakları nasıl korunuyor?
Hukuki.Net’in Telif Hakları ve 2014-2022 yılları arası Marka Tescil Koruması Levent Patent tarafından sağlanmaktadır.
♾️ Makine donanım yapı ve yazılım özellikleri nedir?
Hukuki.Net olarak dedicated hosting serveri bilfiil yoğun trafiği yönetebilen CubeCDN, vmware esx server, hyperv, virtual server (sanal sunucu), Sql express ve cloud hosting teknolojisi kullanmaktadır. Web yazılımı yönünden ise content management (içerik yönetimi) büyük kısmı itibari ile vb olup, wordress ve benzeri çeşitli kodlarla oluşturulan bölümleri de vardır.
Hangi Diller kullanılıyor?
Anadil: 🇹🇷 Türkçe. 🌐 Yabancı dil tercüme: Masaüstü sürümünde geçerli olmak üzere; İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Hintçe, Rusça ve Arapça. (Bu yabancı dil çeviri seçenekleri ileride artırılacak olup, bazı internet çeviri yazılımları ile otomatik olarak temin edilmektedir.
Sitenin Webmaster, Hostmaster, Güvenlik Uzmanı, PHP devoloper ve SEO uzmanı kimdir?
👨‍💻 Feyz Pazarbaşı & Istemihan Mehmet Pazarbasi[İstanbul] vd.
® Reklam Alanları ve reklam kodu yerleşimi nasıl yapılıyor?
Yayınlanan lansman ve reklamlar genel olarak Google Adsense gibi internet reklamcılığı konusunda en iyi, en güvenilir kaynaklar ve ajanslar tarafından otomatik olarak (Re'sen) yerleştirilmektedir. Bunların kaynağı Türkiye, Amerika, Ingiltere, Almanya ve çeşitli Avrupa Birliği kökenli kaynak kod ürünleridir. Bunlar içerik olarak günlük döviz ve borsa, forex para kazanma, exim kredileri, internet bankacılığı, banka ve kredi kartı tanıtımları gibi yatırım araçları ve internetten para kazanma teknikleri, hazır ofis kiralama, Sigorta, yabancı dil okulları gibi eğitim tanıtımları, satılık veya kiralık taşınmaz eşyalar ve araç kiralama, ikinci el taşınır mallar, ücretli veya ücretsiz eleman ilanları ile ilgili bilimum bedelli veya bedava reklamlar, rejim, diyet ve özel sağlık sigortası gibi insan sağlığı, tatil ve otel reklamları gibi öğeler içerebilir. Reklam yayıncıları: ads.txt dosyası.
‼️ İtirazi kayıt (çekince) hususları nelerdir?
Bahse konu reklamlar üzerinde hiçbir kontrolümüz bulunmamaktadır. Bu sebep ile özellikle avukat reklamları gibi Avukatlık kanunu vs. mesleki mevzuat tarafından kısıtlanmış, belirli kurallara tabi tutulmuş veya yasaklanmış tanıtımlardan yasal olarak sorumlu değiliz.
📧 İletişim ve reklam başvuru sayfası nerede, muhatap kimdir?
☏ Sitenin 2022 yılı yatırım danışmanı ile irtibat ve reklam pazarlaması için iletişim kurmanız rica olunur.
Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution 4.0 International License.