+ Konuyu Yanıtla
1 den 8´e kadar toplam 8 ileti bulundu.

Konu: BOP'ta 32154. Dalga

BOP'ta 32154. Dalga Hızlandırılmış Mobil Sayfa Sürümü (AMP)
  1. #1
    Kayıt Tarihi
    Nov 2006
    Nerede
    Hannover-Almanya
    İletiler
    405
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı BOP'ta 32154. Dalga

    Evde 280 el bombası bulundu iddiasının ortaya atıldıgı gün Hürriyet Gazetesi'nde çıkan bir başka haber:


    Bugün başlayacak pazarlıklar, 2 milyon 154 bin memuru ilgilendiriyor. Hükümet ile memur sendikaları arasındaki pazarlığa; bayram ve haftasonu izni, sabah ve yatsı namazları için fazla mesai ücreti ve ayrıca dini nikah kıyma yetkisi isteyen din görevlilerinin taleplerinin damgasını vurması bekleniyor. ...........................
    .............Pazarlıklara damgasını ise imamların talepleri vuracak. İmamlar, sosyal hayata daha fazla katılabilmek için bayram ve resmi tatil ile haftasonu izninin yanı sıra dini nikah yetkisi ve TSK’ya din subayı atanmasını istiyor. "Belediye memuruna verilen nikah yetkisi müftülere de verilsin" diyen imamlar, tatil izinlerinin kullandırılmaması halinde ise resmi ve bayram tatilleri, haftasonları ile sabah ve yatsı namazları için fazla mesai ödenmesi talebinde bulunuyor.

    Kaynak: http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/9...d=229&sz=79441



    ------------------0-------------------
    Bu da eski bir araştırmanın sonuçları. Sanırım pek çoğumuz biliyordur ama, yine de paylaşayım istedim.


    Suudi Arabistan’da yapılan bir araştırmada, dinci görünen, çevremize ters gelen, orada dinsel inanç ve simgelerle ilgili gözlemler yapılmış, bunlar şöylece sıralanmıştır: (Bu sekiz madde aşağıda kaynak gösterilen dergi makalesinden alınmıştır)

    1- Suudi Arabistan’da imam, müezzin gibi din görevlilerine memur statüsünde olmadıkları için, devlet bütçesinden maaş ödenmezmiş… Çünkü Allah için yapılan işlerin karşılığında para alınması ayıp sayıldığı için yasakmış!... (Türkiye’de imam maaş alır; imamla devlet memurunun işi, mesaisi bir midir? Avrupa’da hiçbir papaz devlet bütçesinden maaş alamaz, hatta bizdeki gibi Diyanet İşleri Başkanlığına denk bir makam da yoktur).

    2- Suudi Arabistan’da türbe, yatır olmadığı gibi, bu yerleri uğur getirsin, kısmetleri açılsın diye ziyaret edenler; ağaç dallarına bez bağlayarak dilek tutanlar da yokmuş… Çünkü böyle şeyler, cahiliye döneminden kalma gericilik ve putperestlik sayılırmış!... (Türkiye’de binlerce değil, milyonlarca insan (İslam’da yeri olmadığı halde) böyle türbeleri, yatırları ziyaret ederek dertlerine deva arıyor. Ne yazık ki, Diyanetimiz bunlarla yeteri kadar eğitici çalışma yapmıyor).

    3- Cinci hoca ya da medyum gibi sözde şifa dağıttığını söyleyerek halkı aldatan düzenbazlara rastlamak mümkün değilmiş… Çünkü bu davranışlar ağır bir suç sayılırmış ve cezası da ölümmüş!... (Türkiye’de ise, medyumlar, cinci falcılar Ankara’nın merkezine dükkân açmışlardır, levhaları bile var, merak eden varsa gelsin göstereyim)

    4- Peygamberimize ait olduğu söylenen Sakal-ı Şerif, Hırka-i Şerif gibi ziyaretler de yokmuş… Çünkü böyle ziyaretler gericilik ve şirk (Allah’a ortak koşmak) sayılırmış!... (Bizde nasıl?)

    5- Suudi Arabistan’da, nazar boncuğu, at nalı, geyik boynuzu, üzerlik ve muska gibi alametler (simgeler) yasakmış... Çünkü bunların taşınması ve takılması gericilik ve şirk sayılırmış!.. (Bunlar ne ki, Anadolu’da binlerce hurafeci muska, fal vb adı altında halkımızın ümitlerini sömürmekte. İneklere muska takan bile var).

    6- Nurculuk, Nakşîlik, Fethullahçılık vb. gibi sonradan ortaya çıkan tarikatlar bulunmadığı için; doğal olarak bunların şeyhleri, müritleri, cemaatleri de yokmuş…Çünkü İslamiyet’te mezhepler dışında, tarikatlara yer verilmediği için bunların taşınması ve takılması gericilik ve şirk sayılırmış!... (Türkiye’de ise, ne tahsilleri, ne bilimsel bir çabaları olmamış, laik devletle kavgalı Said-i Nursiler, Fethullahçılar, Nakşîler daha bilmem daha nice din çıkarcıları baş tacı ediliyor. Ama Fethullah Gülen’in başka ülkelerdeki okulları, dinsel amaçlı tavrı sezildiği için yavaş yavaş kapatılmaya başlamış (Rusya, Türkî Cum. )

    7- Suudi Arabistan’da kız öğrencilerin eğitim gördüğü İmam Hatip Liseleri yokmuş… Çünkü İslamiyet’te kadından imam olmayacağı için, kızların bu okullarda eğitim görmeleri yersiz ve komik karşılanırmış. (Türkiye’de İmam hatiplerin bu denli ihtiyaçtan fazla olması, devleti dinsel kurallara oturtmanın çabasından başka bir şey değildir. Acaba Avrupa’da bizdeki gibi, her vilayette İncil Hatip Liseleri, papaz hatip liseleri var mıdır? Kesinlikle yoktur.)

    8- Suudi Arabistan’da mescit, cami gibi ibadet yerleri bünyesinde dükkan ve marketlerin açılmasına izin verilmezmiş.. Çünkü bunlara izin vermek, dinin ticarete alet edilmesi sayılırmış!... (Bizde büyük camilerin altı dükkân ticarethanelerle dolu)

    Kaynak: Y.A.R. Müdafaa-i Hukuk. Yobazlığın Dayanılmaz Hafifliği. Emkl. Asker. Yrgç. Ertan Urunga sf: 31–32



    Hukuki NET Güncel Haber

    BOP'ta 32154. Dalga konulu yargıtay kararı ara
    BOP'ta 32154. Dalga konulu hukuk haber

  2. # Nedir?
    Tavsiye Soru Cevap
    Kayıt Tarihi
    Bugün
    Nerede
    Avukat Dünyası
    İletiler
    Ne kadar?
     
  3. #2
    Kayıt Tarihi
    Apr 2005
    Nerede
    Adana, Seyhan, Turkey.
    İletiler
    2.930
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: BOP'ta 32154. Dalga

    Suudi Arabistan'ı öve öve bitiremeyen bu sayın yazarı oraya göndersek de biraz görse ve yaşasa... Bakalım kaç gün dayanabilecek. Bize örnek diye bula bula Suudileri mi bulmuş?

    Bu sayın yazara sormak lazım; orada demokrasi var mı, hukuk var mı, insan haklarının neresindeler?

    Kelle kesmek var mı? Kırbaç var mı?

    Vehhabilik islamın neresindedir ve islamı ne kadar temsil ediyor?

    Öyle desteksiz atmak yok.. Nalıncı keseri gibi işine gelen tarafını bize ballandıra ballandıra anlatırken, bizden gizlediğin yönlerini de şöyle bir anlat da görelim..

    Sayın "emekli askeri yargıç" anlaşılan emekli olduktan sonra hukuku bırakarak "hukuk dışı bir ülke" olan S. Arabitan'ı bize yutturmaya çalışıyor.

    Yemezler canım.. Bilmediğin konularda ahkam kesme..

  4. #3
    Kayıt Tarihi
    Mar 2004
    Nerede
    istanbul, kadiköy, Türkiye.
    İletiler
    5.539
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: BOP'ta 32154. Dalga

    Alıntı Av.Abbas Bilgili rumuzlu üyeden alıntı İletiyi Göster
    Suudi Arabistan'ı öve öve bitiremeyen bu sayın yazarı oraya göndersek de biraz görse ve yaşasa... Bakalım kaç gün dayanabilecek. Bize örnek diye bula bula Suudileri mi bulmuş?

    Bu sayın yazara sormak lazım; orada demokrasi var mı, hukuk var mı, insan haklarının neresindeler?

    Kelle kesmek var mı? Kırbaç var mı?

    Vehhabilik islamın neresindedir ve islamı ne kadar temsil ediyor?

    Öyle desteksiz atmak yok.. Nalıncı keseri gibi işine gelen tarafını bize ballandıra ballandıra anlatırken, bizden gizlediğin yönlerini de şöyle bir anlat da görelim..

    Sayın "emekli askeri yargıç" anlaşılan emekli olduktan sonra hukuku bırakarak "hukuk dışı bir ülke" olan S. Arabitan'ı bize yutturmaya çalışıyor.

    Yemezler canım.. Bilmediğin konularda ahkam kesme..

    Bu tepkiyi her ne kadar anlamadımsada suudi arabistan ın kötü yönlerini göstermek açısından iyi olsa gerek diye düşünüyorum.

    Bu sayın ''emekli askeri yargıç'' bu yazısında S.Arabistan'ı övmüyor. Alıntı yapılan yerde deniyor ki dini çok ağır yaşayan şeriat kuralları altında hukuksuz baskıda tutulan suudi arabistanda bile... diye başlayarak bizde ki yobazlığın altı çiziliyor. Maddelerden itiraz ettiğiniz var mı ? Sorun odur ... Hukuk dışı olan S. Arabistan'da bile diye okuyun bakalım ne rahatsız edecek yoksa ne oluyoruz yahu mu diyeceksiniz.

    1- Suudi Arabistan’da imam, müezzin gibi din görevlilerine memur statüsünde olmadıkları için, devlet bütçesinden maaş ödenmezmiş… Çünkü Allah için yapılan işlerin karşılığında para alınması ayıp sayıldığı için yasakmış!... (Türkiye’de imam maaş alır; imamla devlet memurunun işi, mesaisi bir midir? Avrupa’da hiçbir papaz devlet bütçesinden maaş alamaz, hatta bizdeki gibi Diyanet İşleri Başkanlığına denk bir makam da yoktur).
    İslam dininde imamet yoktur. Gerçektende hiç bir imam iran dahil bir islam ülkesinde maaş almaz. Ancak bu Türkiye ile bağdaşmaz. Çünkü ülkemizde Diyanet işleri devlet kontrolünde yapılmakta ve bu kişiler devlet adına iş yapmaktadır. '' Uydum hazır olan imama'' deyimi zaten bu yüzden kullanılır. İmam ve müezzin o çevrelerde zaten bir iş sahibidir ve bilgisi veya sesinden dolayı bu görevi üstlenmiştir. Ülkemizde bu iş resmi olduğundan çok önemli olmadıkça camii imamı görevini icra eder. Dikkat buyrulursa bir camye müftü diyanet işleri başkanı yada o konuda bir alim geldiğinde imamlık görevinide o yapar. Tabiiki burada yargıcın avrupa konusunda yetersiz bilgiyi kullandığını görüyoruz. Vatikana bağlı olan papazlar vatikandan maaş alırlar yardımlarda cabası . Bildirmek kaydıyla maaşını yardımdan alır kalanı gönderir. Diyanet işlerine denk makam yok derken vatikan diye dini bir devleti ve papayı görmemesi ayrıdır tabiiki...

    - Suudi Arabistan’da türbe, yatır olmadığı gibi, bu yerleri uğur getirsin, kısmetleri açılsın diye ziyaret edenler; ağaç dallarına bez bağlayarak dilek tutanlar da yokmuş… Çünkü böyle şeyler, cahiliye döneminden kalma gericilik ve putperestlik sayılırmış!... (Türkiye’de binlerce değil, milyonlarca insan (İslam’da yeri olmadığı halde) böyle türbeleri, yatırları ziyaret ederek dertlerine deva arıyor. Ne yazık ki, Diyanetimiz bunlarla yeteri kadar eğitici çalışma yapmıyor).
    Yüzde yüze yakın bir şekilde doğru. İslama göre türbe yatır adak zaten yoktur günahtır. Eğer adak bir şey istemeye yönelikse şirktir de aynı zamanda.

    Ancak güzel yurdumda islam öncesi cahiliye değil Türklerin islamı kabul etmeden önceki gelenek göreneklerinin ağır bastığı bir gerçek. Ergenekon'dan başlayarak ( mahkemesi olan değil) günümüze doğru geldiğimizde çok sağlam geleneklerimiz olduğunu görmekteyiz. Türkiye aslında güçlü gelenekleriyle islamın çarpışması sonucu ortaya çıkan bir sentezi yaşıyor. Bu sentez aslında çok ama çok güzel (di) örneğin islamda olmayan ama bizde gelenek olan yuğ törenleri cenaze merasimi olarak günümüze kadar gelmiştir. Her ne kadar S.arabistan İran Mısır Libya gibi önde gelen islam ülkeleri bizi bu konuda hıristiyan geleneği almakla suçlasalarda bu geleneğin bizde hıristiyanlık doğmadan önce olduğu açık bir gerçektir kaldı ki hıristiyanlıktan öncede bu tip törenlerin yapıldığıda bilinir. İşin acısı bu tip törenlere mezarlara karşı olan bazı islam ülkelerinin despot kralları öldüğünde ilan edilen yas yapılan törenlerdir.

    Adak adamak gerçekten aslında büyük günahlardandır . Telli baba gözcü baba zart baba zurt baba islamın kabul etmediği değerlerdir. Ölmüş kişiden medet ummak batın dır. Ancak bizdeki köklü gelenekle islami hoş görü birleştiğinde normalde gerçek anlamda dindar kişiler bunu manevi bir tatmin gelenek olarak sürdürmekte asla şirk olarak yapmamaktadır. Ancak maalesef son zamanlarda bu konuda aşırı sömürülmekte güzel geleneklerimizden birisi ( en azından zararsız ve hoş) dejenere edilmektedir.

    Diyanet işleri bu konuda cidden aydınlatıcı olmamakta her konuda olduğu gibi bunuda muallakta bırakmaktadır. Önemli olan türbe ve yatırları ziyaret değil burayı ziyaret edenin taleplerindeki keskin değişimlerle durduk yere ortaya çıkan türbe ve yatırlardır. Diyanetin ve sosyal devlet olarak bizzat devletin bu konuda ciddi önlemler alması gerekmektedir.

    Mezar yatır denmişken Türkiye Cumhuriyetinin büyüklüğünü anlatan 1926 tarihli olayı anlatmadan geçmek olmaz. Amma bu olay gerçekten çok büyük çok önemli olduğu için özel olarak altta ayrı anlatıp maddelere öyle devam edeceğim.

  5. #4
    Kayıt Tarihi
    Mar 2004
    Nerede
    istanbul, kadiköy, Türkiye.
    İletiler
    5.539
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: BOP'ta 32154. Dalga

    Malumunuz yukarıda da belirttiğim gibi Suudilerde mezar geleneği yoktur. Ölüler herhangi bir yerde toprağa verilir, üzerine belirleyici bir şey konmaz. Bu nedenle sadece İslam Peygamberi'nin mezar yeri ile ilgili bilgi vardır. O’nun dışındaki İslam büyüklerinin mezarlarının yeri bilinmez.İslam peygamberiy'le aynı yere defnedildikleri bilinen Sahabe’nin önde gelen isimlerinin mezar yerleri bugün dümdüzdür.Aslında bunlarında yerleri biliniyordu amma suudiler dümdüz etmiştir buraları 1926 yılında... Dikkat ederseniz geçenlerde de İslam Peygamberi'nin annesine ait olduğu ileri sürülen bir mezar ortaya çıkarılmış, Suudi yönetimi bu mezarı da ortadan kaldırmış ve yerine otopark yapmıştı.

    Neyse konumuz bu değil bildiğiniz gibi islam peygamberi 571 yılında doğdu 632 yılında vefat etti, Medine’de oturduğu evde toprağa verildi. Bu mezar bugün dünyanın en büyük camisi olan Mescidi Nebevi’nin içinde.Mescidi Nebevi, İslam Peygamberi'nin Mekke’den Medine’ye göç etmesinden sonra ilk namaz kıldığı yer. Medine’de oturduğu evin hemen yanına kentin ilk mescidini inşa ettirmişti. Bu mescit geçen yıllar içinde defalarca yenilendi. Bugün 600 bin kişinin aynı anda namaz kılabildiği Mescidi Nebevi’nin korumasını çok uzun yıllar Osmanlı askeri yapmıştı. Hatta İngiliz işgali sırasında komutan olan Fahrettin Paşa’nın kabri terk etmemek için uzun süre direndiğini, aç kaldıklarını bu nedenle çekirge yiyerek beslendiklerini, sonunda İngilizler’in hiçbir şekilde dokunmamaları kaydıyla İslam Peygamberi'nin mezarını teslim ettikleri ancak kutsal emanetleri de yanlarına aldıkları bilinen tarih arasında...

    Şimdi bu kadar bilgiden sonra gelelim 1926 ya...

    8 Ocak 1926 da kurulan Suudi Arabistan tüm mezarları yok etmeye buraları ev hastahane camii yapmaya başlar. Bilindiği gibi islam da kutsal olan iki şehir Mekke ve Medine de bu sınırlar içerisinde olduğundan İslam peygamberinin mezarıda bu sınırlar içerisinde kalmıştır. Mescidi Nebevi'nin içinde bulunan mezarının da yok edilmesi gündeme gelmiştir. Ancak buna hiç bir ''islam ülkesinden'' tepki gelmez. Bırakın tepkiyi ufacık bir ses eden dahi olmaz. Bir devlet bir kişi dışında...

    1920 yılında meclisini kurmuş 1923 yılında Cumhuriyetini ilan etmiş Genç Türkiye Cumhuriyeti bu olaya Cumhurbaşkanı düzeyinde tepki verir. 1926 yılındaTürkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanı olan Ulu önder Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK olayı duyunca şaşırır üzülür doğruluğunu da öğrenince suudi krala olan Abdülaziz b Suud'a telgraf çeker ve

    ''Hazreti Muhammed’in mezarının yıkılacağını derin üzüntü içinde öğrendim. Bu kutsal emanete asla dokunamazsınız. Bir tek taşının bile zarar gördüğünü duyarsam Türk ordusuyla aşağıya gelirim''

    der. Ve o gün bugün İslam Peygamberinin mezarı yerinde durur. Bunu ATATÜRK ü din düşmanı sanan onu öyle gösterenlere okutmak ve anlatmak ta gerekir ama anlamazlar o ayrı... Maalesef dinimizi dinciler yönetmekte abuk sabuk bir çok şey din kisvesi altında bizlere yutturulmaya çalışılmaktadır. Bu dindışılığı bir an önce aşmamızsilkinip kendimize gelmemizde elzemdir çok geç olmadan...

  6. #5
    Kayıt Tarihi
    Mar 2004
    Nerede
    istanbul, kadiköy, Türkiye.
    İletiler
    5.539
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: BOP'ta 32154. Dalga

    Şimdi hem geç oldu hem uzadı bitireim hızlanıp.

    3- Cinci hoca ya da medyum gibi sözde şifa dağıttığını söyleyerek halkı aldatan düzenbazlara rastlamak mümkün değilmiş… Çünkü bu davranışlar ağır bir suç sayılırmış ve cezası da ölümmüş!... (Türkiye’de ise, medyumlar, cinci falcılar Ankara’nın merkezine dükkân açmışlardır, levhaları bile var, merak eden varsa gelsin göstereyim
    Herhangi bir şey söylenemeyecek kadar doğru. İslama aykırılığı bir yana bunlara inanan bunlardan medet umanların akıl ve zekalarından şüphe etmek gerekir diye düşünüyorum. Anca ortalama ilk oklul dört ortalamasını tutturan ülkemiz için acı ama gerçek... İşin gırgırı bu bizim eski geleneklerimizde de yok . Medyum memiş olsa olsa şaklaban olurdu eski Türk geleneklerine göre belki orta oynunda da ibiş olur du Keto ile birlikte ama şimdi tirilyonerler en azından kendilerine yaramış... Yazık...

    4- Peygamberimize ait olduğu söylenen Sakal-ı Şerif, Hırka-i Şerif gibi ziyaretler de yokmuş… Çünkü böyle ziyaretler gericilik ve şirk (Allah’a ortak koşmak) sayılırmış!... (Bizde nasıl?)
    Sakal ı şerif haricinde hırka i şerif kabul gören bir durumdur. Çünkü kutsal emanetlerden çıkmıştır. Sakal ı şerif tamamen din dışıdır ancak neden şirk demiş anlamadım. Hiç kimse sakalı Allah a eş tutmuyor ona eş görmüyor. Kaldı ki zamanında islam peygamberi ''tapınma'' olmasın diye resmini bile yaptırmamış iz bırakmamışken Türkiye ye hiç gelmemesine rağmen 1280 adet sakal telinin Türkiye de olması başka hiç bir ülkede olmaması ilginç. Aslında bence ortada bir şarlatanlık var . Bunlar çok kolay tespit edilebilir amma sanırım onun için zaman maalesef çok erken. Ama ben bu sakal tellerine yapılacak test sonuçlarını merak ediyorum .

    5- Suudi Arabistan’da, nazar boncuğu, at nalı, geyik boynuzu, üzerlik ve muska gibi alametler (simgeler) yasakmış... Çünkü bunların taşınması ve takılması gericilik ve şirk sayılırmış!.. (Bunlar ne ki, Anadolu’da binlerce hurafeci muska, fal vb adı altında halkımızın ümitlerini sömürmekte. İneklere muska takan bile var
    İslam kültürüne ve geleneğine kesin aykırı ancak yukarıda da belirttiğim gibi bunun bir kısmı bizim eski geleneklerimizden kalma alışkanlıklar. Gene büyük çoğunluğun bunu şirk olarak taktığını sanmıyorum. Ancak medet umuluyorsa o zaman tehlike çanları çalmakta demektir. Ve maalesef ülkemiz o yöne itilmektedir.

    6- Nurculuk, Nakşîlik, Fethullahçılık vb. gibi sonradan ortaya çıkan tarikatlar bulunmadığı için; doğal olarak bunların şeyhleri, müritleri, cemaatleri de yokmuş…Çünkü İslamiyet’te mezhepler dışında, tarikatlara yer verilmediği için bunların taşınması ve takılması gericilik ve şirk sayılırmış!... (Türkiye’de ise, ne tahsilleri, ne bilimsel bir çabaları olmamış, laik devletle kavgalı Said-i Nursiler, Fethullahçılar, Nakşîler daha bilmem daha nice din çıkarcıları baş tacı ediliyor. Ama Fethullah Gülen’in başka ülkelerdeki okulları, dinsel amaçlı tavrı sezildiği için yavaş yavaş kapatılmaya başlamış (Rusya, Türkî Cum. )
    Güzel yurdum için en tehlikeli bölüm. İşte şirk din dışılık batınlık hile sahtekarlık dn ile aldatmak dinciliğin olduğu bölüm tam da burası. Zaten Feto nun suudi arabistan a İran a gitmesi girmesi yasak girdiği an öldürülecek onu oda biliyor. BÜyük din alimi!!! hacı dahi olamadan ölüp gidecek .Burada diyanete devlete ve gerçek öğretmen ve aydınlara büyük görev düşmekte. İşte bunlar kişilerin gerçek anlamda okumasını Kur'an ı öğrenmesini istemeyen yobazlar insanların kanlarını emen sülükler dini sömüren aşağılıklardır. Kendi saçma sapan akla zarar kitaplarını din diye okutan Allah la dinle insanları kandıran bu zavallılar aynı zamanda kendilerinde din adına ölüm yetkiside bulan canavar katillerdir. İnsanlara bu kişilere inanmanın din dışı olduğu çok geç olmadan anlatılmalıdır. Fakirlik ve cehaletle beslenen bu pislik yuvalarına dur denmelidir yarın çok geç olmadan.

    7- Suudi Arabistan’da kız öğrencilerin eğitim gördüğü İmam Hatip Liseleri yokmuş… Çünkü İslamiyet’te kadından imam olmayacağı için, kızların bu okullarda eğitim görmeleri yersiz ve komik karşılanırmış. (Türkiye’de İmam hatiplerin bu denli ihtiyaçtan fazla olması, devleti dinsel kurallara oturtmanın çabasından başka bir şey değildir. Acaba Avrupa’da bizdeki gibi, her vilayette İncil Hatip Liseleri, papaz hatip liseleri var mıdır? Kesinlikle yoktur.)
    Pek doğru olmayan çarpıtılmış bir yaklaşım. Arabistan da din eğitimi zorunludur zaten o yüzden özel bir imam hatip lisesine ihtiyaç yoktur. Kaldıki yukarıda kendiside belirtmiş Arabistanda imam müezzin yoktur neden okulu olsun ? Ancak çeşitli şehirlerde İslam Yüksek Okulları mevcuttur. İslamiyete göre kadından imam olamaz bilgisi yanlıştır. Kadından imam olur ve tarihte de olmuştur. Ancak cümle kendi içinde de çelişik o da ayrı . Çünkü başlangıçta arabistan da imam yoktur diyip okulundan söz etmek olacak iş değil ... Ancak Türkiye'de de gereğinden çok ama çok fazla imam hatip lisesi olduğuda tartışılmaz bir gerçeklik taşımaktadır. Avrupada İncil hatip veya Papaz hatip lisesi olamaz onlada RUHBAN okulları var. Hatta biriside kapalı olmasına karşın Heybeli Ada İstanbul'da bulunmaktadır. Kaldı ki bu hususta Hıristiyanlık la islamı karşılaştırmak abestir. Çünkü islamda imamet diye bir sınıf bulunmamakta tanrı ile kul arasında kimse bulunmamaktayken Hıristiyanlıkta inançları gereği ruhban sınıfı vardır. Çok mantıksız ve tersiz bir karşılaştırma.

    8- Suudi Arabistan’da mescit, cami gibi ibadet yerleri bünyesinde dükkan ve marketlerin açılmasına izin verilmezmiş.. Çünkü bunlara izin vermek, dinin ticarete alet edilmesi sayılırmış!... (Bizde büyük camilerin altı dükkân ticarethanelerle dolu)
    E ne diyeyim !! Rekabetten yapılan camilerin olacağı buydu. Diyanet bile isyan etmekte bizdeki camii sayısına.

  7. #6
    Kayıt Tarihi
    Nov 2006
    Nerede
    izmir
    İletiler
    2.371
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: BOP'ta 32154. Dalga

    Sayın commdore1tr yazılarınızı büyük bir ilgiyle takip ediyoruz saygılarımla.

    Enbiya sure'si 106: Şüphesiz ki, bu Kur'anda ibadet eden bir kavim için yeterli bir ögüt vardır."

    A'raf sure'si: De ki:"Allah'ın kulları için yarattığı zineti ve temiz hoş rızıkları kim haram etmiş?" De ki "Onlar, kıyemet gününde sadece kendilerinin olmak üzere dünya hayatında iman edenler içindir." İşte bu şekilde ayetleri, ilim sahibi olanlar için ayrıntılarıyla açıklıyoruz.

    Bakara sure'si 242: İşte akıllarınız ersin diye Allah, size ayetlerini böyle açıklıyor.

    catakli@gazetevatan.c




    Pazartesi akşamı Avrasya Televizyonu’nda Lale Şıvgın’ın sunduğu “Beyin Fırtınası” programına katılmıştım biliyorsunuz. Programın diğer konukları Nevzat Yalçıntaş ile Erol Manisalı idi.

    Nevzat Yalçıntaş program sırasında Atatürk’le ilgili küçük bir anekdota yer vererek “Suudiler 1926 yılında sınırları içinde tüm mezarlıkları yıkıyorlardı. Atatürk sıranın Hazreti Muhammed’in kabrine geldiğini öğrenince bir telgraf çekerek, ‘Eğer bir tek taşına bile dokunursanız ordumu aşağı gönderirim’ demişti. Bunun üzerine Suudiler Hazreti Muhammed’in kabrine dokunamamıştı. Ama bu telgraf yok edildi” dedi.

    Programın ana konusu kapatma davası olduğu için bu konu fazla uzun sürmedi. Programdan sonra Lale Şıvgın, yayının yapıldığı Doğatepe tesislerinde bizlere birer çorba ikram etti. Bundan yararlanarak Yalçıntaş’a “Hocam programda anlattığınız olayın ayrıntılarını söyleyebilir misiniz?” diye sordum.

    1981 yılında 12 Eylül askeri yönetimi Atatürk’ün 100. doğum yılı nedeniyle kapsamlı bir program hazırlamış. Prof. Yalçıntaş o dönemde İlim Kurulu’nun başına getirilmiş. Amaç Atatürk’le ilgili çeşitli kaynaklardan arşiv araştırması yapmak ve “bilinmeyen Atatürk’ü” ortaya çıkarmakmış.

    Yalçıntaş, “Dışişlerinde Münir Bey vardı. (Soyadını hatırlayamadı) İyi bir araştırmacı ve arşivciydi. Ona Dışişleri Bakanlığı arşivlerinin araştırılması görevi verilmişti” diyerek anlatmaya başladı.

    Sonra da sürdürdü: “Bir gün Münir Bey aradı. Çok ilginç bir belge bulduğunu, bunu getirip göstermesi gerektiğini söyledi. O sırada benim çalıştığım başbakanlık binası ile dışişleri binası aynı yerde. Hemen atlayıp geldi. Çok heyecanlıydı.”

    Prof. Yalçıntaş, Münir Bey’in gösterdiği belgeye baktığında çok şaşırdığını belirterek şöyle devam etti: “Belge bir telgraf metniydi. Henüz yeni kurulan Suudi devletinin kralına gönderilmişti. Telgrafta ‘Hazreti Muhammed’in mezarının yıkılacağını derin üzüntü içinde öğrendim. Bu kutsal emanete asla dokunamazsınız. Bir tek taşının bile zarar gördüğünü duyarsam orduyu aşağıya gönderirim’ anlamına gelen cümleler vardı.”

    Yalçıntaş, burada Hazreti Muhammed’in mezarı ile ilgili kısa bir detay anlattı. İngiliz işgali sırasında komutan olan Fahrettin Paşa’nın kabri terk etmemek için uzun süre direndiğini, aç kaldıklarını bu nedenle çekirge yiyerek beslendiklerini, sonunda İngilizler’in hiçbir şekilde dokunmamaları kaydıyla Hazreti Muhammed’in mezarını terk ettiklerini ancak kutsal emanetleri de yanlarına aldıklarını söyledi.

    Şimdi gelelim belgenin bulunmasından sonraki gelişmelere, çünkü vahim ve ilginç olan bu: Nevzat Yalçıntaş’ın anlattığına göre Münir Bey belgeyi önce bir üst amirine götürüyor. Belge oradan daha yukarı taşınıyor. Sonunda müsteşara oradan da Bakan İlter Türkmen’e geliyor. Tabii Evren Başkanlığı’ndaki Milli Güvenlik Konseyi’nin de haberi oluyor.

    Sorun şu: Bu belge ne yapılacak? Dönemin Atatürkçü komutanları ve onların emrindeki bürokrasi bu belgenin açıklanmasını istemiyor. Ancak belge de ortaya çıkmış bir kere. Sonunda o dönemde yazılan ve şimdi kitapçılarda tek nüshası bile kalmayan bir Atatürk kitabının içine, hiçbir anons yapılmadan konuyor.

    Kısacası konu adeta kapatılıyor, sadece o tuğla gibi kalın kitabı sonuna kadar okuyanların dikkatini çekecek biçimde “zevahiri kurtarmak” adına konuyor.

    Peki bu belge şimdi nerede? Kimin koruması altında? Bu da bilinmiyor. Bilinen tek şey, Atatürk’ün İslam aleminin peygamberi Hazreti Muhammed’in mezarının ortadan kaldırılmasını önlemesi herkesten saklanıyor.

    *****
    Hazreti Muhammed Mescidi Nebevi’de yatıyor

    Hazreti Muhammed 571 yılında doğdu 632 yılında vefat etti. Peygamberimiz Medine’de oturduğu evde toprağa verildi. Bu mezar bugün dünyanın en büyük camisi olan Mescidi Nebevi’nin içinde.

    Mescidi Nebevi, Hazreti Muhammed’in Mekke’den Medine’ye göç etmesinden sonra ilk namaz kıldığı yer. Hazreti Muhammed, Medine’de oturduğu evin hemen yanına kentin ilk mescidini inşa ettirmişti. Bu mescit geçen yıllar içinde defalarca yenilendi. Bugün 600 bin kişinin aynı anda namaz kılabildiği Mescidi Nebevi’nin korumasını çok uzun yıllar Osmanlı askeri yapmıştı.

    Arabistan’da mezar adeti yoktur. Ölüler herhangi bir yerde toprağa verilir, üzerine belirleyici bir şey konmaz. Bu nedenle sadece Hazreti Muhammed’in mezar yeri ile ilgili bilgi vardır. O’nun dışındaki İslam büyüklerinin mezarlarının yeri bilinmez. Bir süre önce Hazreti Muhammed’in annesine ait olduğu ileri sürülen bir mezar ortaya çıkarılmıştı. Ancak Suudi yönetimi bu mezarı da ortadan kaldırmış ve yerine otopark yapmıştı.

    Atatürk’ün müdahalesi olmasa Suudiler, Mescidi Nebevi’nin hemen dibindeki Hazreti Muhammed’in mezarını da tamamen ortadan kaldıracaktı. Nitekim Hazreti Muhammed’le aynı yere defnedildikleri bilinen Sahabe’nin önde gelen isimlerinin mezar yerleri bugün dümdüzdür.09/08/2008 Can Aataklı

    *****
    Yaşar Nuri Öztürk: Ali Babacan araştırma izini vermedi

    Nevzat Yalçıntaş’la sohbetimiz sırasında “Bir gün Yaşar Nuri Öztürk Bey aradı. Benim bu anlattığımı duymuş, belgeye nasıl ulaşabileceğini sordu” dedi. Ben de “Belgeyi bulmuş mu?” diye sorunca “Onu bilemiyorum, ama galiba bir kitabına koymuş ben okuyamadım” dedi.

    Bunun üzerine önceki gün Yaşar Nuri Öztürk’ü aradım. Öztürk, Yalçıntaş’ın anlattıklarını doğrulayarak, “Ancak bunu henüz bir kitabıma koymadım. Araştırmayı aşağı yukarı tamamladım, Gazi Mustafa Kemal ve İslam isimli çok kapsamlı bir kitap hazırlıyorum, bunun bitmesi üç yılı alır. Konu bu kitapta yer alacak” dedi.

    Milletvekili olduğu sırada bu belgeye ulaşmak için çok çalıştığını söyleyen Öztürk, “Belge Dışişleri Bakanlığı arşivlerinde. Milletvekili sıfatımla bu arşivlerde çalışmak için bakan Ali Babacan’a başvurdum, ama bana izin vermedi” diye konuştu.

    Öztürk’e “Peki hocam, böyle bir belgenin açıklanmasını neden istemiyorlar?” diye sordum. Öztürk’ün cevabı çok ilginç oldu.

    Şöyle dedi: “Atatürk’ü din ve İslam dışı göstermek isteyenler elbette bu belgeden rahatsız olacaklardır. Bu nedenle dini siyasete alet edenler emperyalistlerle iş birliği bile yapabiliyor. Dincilerle İslamı reddedenler bu noktada birleşebiliyor.”



    Babacan açıklama yapmalı 12/08/2008

    Cumartesi günkü “Atatürk olmasa Hazreti Muhammed’in mezarı olmayacaktı” yazım inanılmaz bir ilgi gördü. Bazı televizyon kanalları bu yazıyı haber yaptı. Bilinmeyen bir gerçeğin ortaya çıkması pek çok kişiyi heyecanlandırdı.

    Atatürk’ün Vahabi Suudi’lere gönderdiği telgrafın orijinali Dışişleri arşivinde duruyor. 12 Eylül yönetimi bu belgeyi “kerhen” bir kitaba koymuş, kitap şu anda satılmıyor bile.

    Yaşar Nuri Öztürk ise bu belgeyi incelemek için Dışişleri Bakanı Ali Babacan’a başvurduğunu ama “ret” cevabı aldığını söylüyor.

    Ali Babacan’a büyük sorumluluk düşüyor. Dışişleri’nde olduğu bilinen bu belgeyi ortaya çıkarıp kamuoyu ile paylaşmak zorunda artık. Atatürk’ün bütün İslam dünyasını rahatlatan çıkışını ve bunun belgesini Türrk halkı da görmeli ve öğrenmeli.

  8. #7
    Kayıt Tarihi
    Aug 2008
    İletiler
    16
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: BOP'ta 32154. Dalga

    arkadaslar acıkcası vatanperver calısmalar yapıyorsunuz ama herkez bu işin içinde oldugu için sozleriniz yavan kacıyor.

    akp ılıman islam ve batının güdümündeyse ,solda avrupa kontrolunde sahte muhalefet bir solumuz varken nasıl olurda ben umutlanabilirim..
    kaldı ki ölümden kacılmaz bu ulkenin ve bolgenin uzerindeki emeller 100 yıl içinde gercekleşecek..bu nedenle tröstlerin gercek planlarını arastırmaya calısın derim ben baktım ve dunya kuresel koy oldugunda hiç de kotu olmayacak..aksine savaslar bitecek gereksiz ayrılıklar olmayacak ve teknolojiyle yonetilen bir dunya kalacak..kısaca altın cag oncesi bir atak gibi gorunuyor benim fikrim bu bu nedenle karsı degilim.
    saygılar

  9. #8
    Kayıt Tarihi
    Nov 2006
    Nerede
    Hannover-Almanya
    İletiler
    405
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: BOP'ta 32154. Dalga

    Sn Commodere1tr,

    Yazilarinizin tamamini (farkinda olmadan atladiklarim haric) dikkatle takip etmekteyim. Bugun hurriyet.com.tr 'de Yasar Nuri Öztürk'un bir yazisi var. Yukarida yazdiklarinizla tamamiyla birebir örtüsüyor. Bunu "aklin yolu bir" olarak yorumluyor ve bugune kadar verdiginiz emekler icin size tekrar tesekkur ediyorum. Iste Y.N.Ozturk'un ibret verici, Turkiyenin geldigi durumu yuzumuze tokat gibi vuran yazisi...

    Saygilarimla.

    -------------------------------------------------------------------

    İslam'da din adamı olur mu?


    Hayır, olmaz! Ne Kur’an’da ne de hadislerde (uydurma olanları dahil) ‘din adımı’ tâbiri yoktur.


    Neden? Çünkü Kur’an din adamı, din sınıfı, din kıyafeti tâbir ve kurumlarının tümünü yıkmıştır.

    Din ilimleri âlimi olur ama din adamı asla olmaz. Eğer din adına İslam’dan söz ediyorsak gerçek budur. Gerisi Hıristiyanlıktan aktarılmış kabul ve kurumlardır.

    Batı insanı, din adamı ve mâbet (kilise) denince, ister istemez engizisyonu da hatırlar.

    Engizisyon, ortaçağdaki kilise hegemonyasının amansız ve acımasız din mahkemelerine verilen addır.

    Ruhbaniyeti, yani din sınıfını kabul eden bir sistemde, engizisyon kaçınılmazdır.

    İnsanoğlu, kendine üstünlük ve farklılık sağlayan kavram ve kurumların, değil silinmesine, aşınmasına bile izin vermez. Bu silinme ve aşınma kaçınılmaz olmuşsa o zaman hileye, aldatmacaya başvurur; o da yetmezse şiddete gider. Engizisyon, bu maceranın şiddet aşamasını temsil etmektedir. Tanrı adına hayatı cehenneme çeviren kahredici bir şiddettir bu...

    Kur’an, engizisyona giden yolları tıkamıştır.

    Her şeyden önce, ruhbaniyet denen din sınıfını kabul etmez. Ruhbaniyet, Tanrı adına bir uydurmadır. (Hadîd Suresi, 27)

    Din sınıfı olmayınca, din kisvesi de yoktur. Vahyin muhatabı olan Hz. Peygamber bile, hitap ettiği insanların herhangi birisi gibi giyinmiştir.

    Sarık ne İslam’ın ne de Hz. Peygamber’in alâmetidir. Hz. Ali’nin buyurduğu gibi, “Sarık, Arapların alâmetidir.” Sarık, Hz. Peygamber’in en yakın dostu Ebu Bekir tarafından taşındığı gibi, en kötü düşmanı Ebu Cehil tarafından da taşınmıştır. Çünkü Ebu Bekir de Ebu Cehil de Araptı. Ve sarık İslam’ın değil, Arabın alâmeti idi.

    Arap, kendi alâmetini bize ‘İslam’ın alâmeti’ diye kabul ettirdi ve onun kalkanı altında yapay bir din sınıfı ensemize bindirildi. Yani Kur’an’ın yıktığı bir baskı sınıfı, Kur’an’ın dini adına kutsallaştırıldı.

    Sarık gibi, daha onlarcası var.

    İSLAM NASIL YOZLAŞTIRILDI?

    Ömür sermayemin en değerlilerinden biri saydığım ‘İslam Nasıl Yozlaştırıldı’ adlı kitabım İslam’ın yıktıklarının İslam diye hayatımıza nasıl musallat edildiğinin 700 sayfalık belgesi ve din adına uydurulan yalanların bir tür dökümüdür. Mutluluğum odur ki, bu ‘devrim eser’, sadece yazıldığı Türkiye’de değil, tercüme edilip yayınlandığı Almanya’da da ‘best seller’ satmıştır.

    Kur’an, engizisyona giden yolların tıkanması işini, din sınıfını hayatın dışına atmakla da bitirmez. Kur’an, resmî mâbet kavramına da yer vermemektedir.

    Mâbet başkadır, resmî mâabet başkadır. İkisi çok farklıdır. Resmî mâbet varsa (Hıristiyanlıkta olduğu gibi), ibadeti başka bir mekânda yapamazsınız. İslam ise bütün yeryüzünü mâbet ilan ederek, her yeri secgâh yapmıştır. Eğer, bir ‘Allah’ın evi’nden söz edeceksek, o bütün yeryüzüdür.

    Ölümüne yakın günlerde, kendisine, “Türbenizin üstüne yapacağımız kubbe nasıl olsun?” diye soranlara şu cevabı veren büyük Mevlâna Celaleddin (ölm. 1273), bu Kur’ansal gerçeği en güzel anlayanlardan biridir. Diyor ki soruyu soranlara:

    “Mezarımın üstüne gök kubbeden daha güzelini yapabilir misiniz? O halde, bırakın üstümde gök kubbe kalsın!”

    Kur’an bu anlamda mâbetsiz bir din getirmiştir. Başka bir ifadeyle, Kur’an’a göre, bütün yeryüzü mâbet, bütün meşru fiiller ibadettir.

    Cami, resmî mâbet değildir. Esasında cami mâbet değil, toplantı yeridir. Adının anlamı da odur. Cem evinin adının anlamı da odur: Toplantı yeri. Herhangi bir toplantı yeri gibi oralarda da namaz kılınır. Camide kılınır da cem evinde kılınmaz kavgası yapanların cehaletlerine şaşarım.

    Cami de cem evi de ‘Allah’ın evi’ falan değildir. Allah’ın evi olur mu? Evi olan bir varlık Allah olur mu?

    Kur’an şunu getirmiştir: Yaratılanın Yaratan’a secde ettiği her yer mescittir, mâbettir. Ve Kur’an’ın tebliğcisi Hz. Peygamber bu gerçeği şu sözüyle ölümsüzleştirmiştir:

    “Bütün yeryüzü bana mescit yapılmıştır. Temizliğini yapan her insan, bulunduğu yer nere ise ibadetini orada yapar.”

    İbadet için özel yere ihtiyaç olmadığı gibi, bir lidere de ihtiyaç yoktur. Resmi imam, geleneğin bir kabulüdür, dinin emri değil. İbadet için toplananlardan biri imamlık üstlenir veya herkes ibadetini tek başına yapar.

    Namaz, imamlığı para ile yapan birisinin arkasında kılınmışsa geçersizdir; iadesi gerekir. Bütün bunlar Müslüman kitleden saklanarak, mesela, Türkiye’de, iki katrilyon lira ile kotarılan bir ‘namaz kıldırma sanayii ve sektörü’ oluşturulmuştur. Böyle bir olguyu İslam’a kabul ettirmeniz asla mümkün değildir. Ne yazık ki bu açık İslamdışılık, Türkiye’de ‘’İslam’ın bir icabı’ gibi yutturulmakta ve sürdürülmektedir.

    Gerçek olansa şudur: Bu sektör ve sanayi, kendisini ‘laik’ diye tanımlayan Türkiye’yi dünyanın en büyük din devleti haline getirmiştir.

    Din ilimleriyle uğraşan ilim adamları da elbette ücret alacaktır ama bu ‘ancak bir eğitim hizmeti karşılığı olur. İmamlar da eğer namaz kıldırma dışında bir eğitim hizmeti veriyorlarsa aldıkları ücret bunun karşılığı olarak geçerlidir. Ama Türkiye’de 84 bin ‘namaz memuru’nun (deyim halkındır) eğitim hizmeti verdiklerini söylemek inandırıcı olabilir mi? O zaman okuldan çok caminin varlığı nasıl açıklanacaktır?

    İslam tarihinin yozlaşma öncesi devrine-buna yaratıcı fikirlerin oluşum devresi de diyebilirsiniz- baktığımızda, dinden saltanat ve nimet devşiren bir sınıfın olmadığını görürüz. Geleneğin ‘din büyüğü, Allah adamı veya din adamı’ diye andığı o devir insanları hizmet, bilgi, fedakârlık, feragat ve insan sevgisi ile yücelen aydınlardır.

    Evet, onların tek sıfatı ‘münevver’ yani aydındı. Din adamı diye bir sıfat İslam’da yoktur ve olamaz. Çünkü ‘din adımı’ sıfatını geçerli kıldığınız anda arkasından din sınıfı ve din kisvesi gelir. Bunun varacağı yer ise engizisyondur.

    ENGİZİSYON TÜRLERİ

    Engizisyon bazen açık-kurumsal olur, bazen de, Türkiye’de olduğu gibi, örtülü, maskeli. Maskeli engizisyon olmasaydı, başkentin bir semtinde bir bakkal, alkollü içki sattığı için, resmî memurlar tarafından çivili coplarla ölesiye dövülebilir miydi?

    Engizisyonun varlığını kabul için ne bekleniyor? Meydanlarda odun yığınlarının üstünde, ‘din adına’ birilerinin yakılması mı? Vakıa, onun bir örneğini de yaşadı bu ülke: Sivas’ta günün ortasında 38 insan benzin dökülerek diri diri yakıldı.

    Ve onları savunanlar ‘din’ adına avukatlık yapan Allah ile aldatma simsarları oldu.

    Belli ki Türkiye’nin kulağı, akıl almaz biçimde paslanıp tıkanmış. Hiçbir sesi, hiçbir uyarıyı duymuyor.

    Evet, tekrar söyleyelim: En zehirli engizisyon örtülü-maskeli engizisyondur. Ve o da Türkiye’de uygulanmaktadır.

    İslam’ın din alanındaki yaratıcı dehalarının hiçbirinin ‘din adamı’ diye bir sıfatları, unvanları olmamıştır. Bakın, İslam ilimlerinin babaları sayılan İslam büyüklerine.... Hemen hepsi, tarihe, geçinmek için seçtikleri bir el sanatı veya meslekten kaynaklanan lakaplarla geçmişlerdir: Camcı, dokumacı, çömlekçi, iplikçi, hamamcı, fırıncı vs. gibi... Onların seçkinlikleri, oluşturdukları bir ‘din sınıfı’na değil, ilim ve düşüncedeki üstünlüklerine dayalı idi. Çünkü Kur’an, ilmi, bir üstünlük sebebi, hatta tek üstünlük sebebi saymaktadır. Bilen konuşmalı ve bilen saygı görmeli.

    Yaratıcı devre bitip miras yeme süreci başlayınca, kıyafet ve dini sömürmek üzere bir ‘kutsal sınıf, din sınıfı’ oluşturma ihtiyacı, daha doğrusu illeti ortaya çıktı. Bu yapay sınıf, yeni fikirler üretmek ve yaratıcı hamleler ortaya koymak yerine politikayla, vakıflarla, saltanatla koklaşarak yapay bir din sınıfı, daha sonra da örtülü bir engizisyon yarattı.

    İslam’ın ruhuna ters bir gelişmeye vücut verdi. Yozlaşma ve bilgisizlik arttıkça, bu kemirici gelişme de hızlandı.

    Ve günümüze geldik...Günümüz, eski engizisyonun çocukları emperyalist Batılılarla, yeni- engizisyonun temsilcileri ‘saltanat ve hurafe dincileri’nin işbirliği içinde aydınlık ve bağımsızlığı boğma günü olarak belirginleşmektedir.

    Kaynak: http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/...id=61&sz=32681

+ Konuyu Yanıtla

Bu sayfada bulunan kavramlar:

https:www.hukuki.netshowthread.php43045

Forum

Benzer Konular :

  1. Dinle Dalga Gecmek
    Merhaba, Öncelikle konuyu yanlış bölüme açtıysam özür dilerim. Bir kişinin sosyal medyada bira fotoğrafı koyarak hayırlı ramazanlar diyerek...
    Yazan: criville Forum: Fikri/Sınai Haklar
    Yanıt: 2
    Son İleti: 26-06-2015, 03:05:21
  2. FotoĞraflarim yayinlaniyor ve dalga geÇİlİyor
    Merhabalar. Ben lise öğrencisiyim. Derste, tenefüste benden gizli ve izinsiz çekilen fotoğrafların altlarına yazılar yazılarak çeşitli uygulamalarda...
    Yazan: peace45 Forum: Kişiler Hukuku
    Yanıt: 1
    Son İleti: 06-11-2014, 21:57:39
  3. Dalga geçilen ismimle ilgili
    Merhaba, benim adımı babamın babası koymuş, bizim kökenimizde (özbek dilinde) vekilharç kadın=saray yöneten kadın demek ama son zamanlarda...
    Yazan: kezi Forum: Kişiler Hukuku
    Yanıt: 2
    Son İleti: 17-05-2013, 13:47:22
  4. En bi öz dalga
    10. Dalga 11. Dalga 12. Dalga Öz Dalga Eski solcu yeni Akepe'li bir milletvekili, Meclis'ten alelacele gecenin 1'inde geçirdikleri yasanın,...
    Yazan: Harun Gür Forum: Hukuki.net Köşe Yazıları
    Yanıt: 1
    Son İleti: 13-11-2011, 20:03:45
  5. Dalga
    DALGA Kumlara bir cümle yazmıştın bebeğim Bir sözcüğü eksik,anlamsız Bir dalgalık ömrü olan Ben de eksik sözcüğü yazdım Cümleni tamamlayan ...
    Yazan: Av.Mehmet Özkan Forum: Edebiyat ve Sohbet Köşesi
    Yanıt: 11
    Son İleti: 26-04-2008, 11:55:37

Yetkileriniz

  • Yeni konu açma yetkiniz yok
  • Konuya cevap verme yetkiniz yok
  • Dosya ekleme yetkisi yok
  • İleti düzenleme yetkisi yok
  •  


2022 tarihli Hukuk Blog |  Arabulucu |  Hukuk Kitapları |  Alman Hukuku |  Özel Güvenlik AŞ. |  İş İlanları |  Ankahukuk |  Psikolog |  Site Ekleme |  Sihirli Kadın |  Sağlık |  Satılık Düşecek Domainler |  Bayefendi |  Afternic Alanadı satış (Domain alımı) | 

™ Marka tescili, Patent ve Fikri mülkiyet hakları nasıl korunuyor?
Hukuki.Net’in Telif Hakları ve 2014-2022 yılları arası Marka Tescil Koruması Levent Patent tarafından sağlanmaktadır.
♾️ Makine donanım yapı ve yazılım özellikleri nedir?
Hukuki.Net olarak dedicated hosting serveri bilfiil yoğun trafiği yönetebilen CubeCDN, vmware esx server, hyperv, virtual server (sanal sunucu), Sql express ve cloud hosting teknolojisi kullanmaktadır. Web yazılımı yönünden ise content management (içerik yönetimi) büyük kısmı itibari ile vb olup, wordress ve benzeri çeşitli kodlarla oluşturulan bölümleri de vardır.
Hangi Diller kullanılıyor?
Anadil: 🇹🇷 Türkçe. 🌐 Yabancı dil tercüme: Masaüstü sürümünde geçerli olmak üzere; İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Hintçe, Rusça ve Arapça. (Bu yabancı dil çeviri seçenekleri ileride artırılacak olup, bazı internet çeviri yazılımları ile otomatik olarak temin edilmektedir.
Sitenin Webmaster, Hostmaster, Güvenlik Uzmanı, PHP devoloper ve SEO uzmanı kimdir?
👨‍💻 Feyz Pazarbaşı & Istemihan Mehmet Pazarbasi[İstanbul] vd.
® Reklam Alanları ve reklam kodu yerleşimi nasıl yapılıyor?
Yayınlanan lansman ve reklamlar genel olarak Google Adsense gibi internet reklamcılığı konusunda en iyi, en güvenilir kaynaklar ve ajanslar tarafından otomatik olarak (Re'sen) yerleştirilmektedir. Bunların kaynağı Türkiye, Amerika, Ingiltere, Almanya ve çeşitli Avrupa Birliği kökenli kaynak kod ürünleridir. Bunlar içerik olarak günlük döviz ve borsa, forex para kazanma, exim kredileri, internet bankacılığı, banka ve kredi kartı tanıtımları gibi yatırım araçları ve internetten para kazanma teknikleri, hazır ofis kiralama, Sigorta, yabancı dil okulları gibi eğitim tanıtımları, satılık veya kiralık taşınmaz eşyalar ve araç kiralama, ikinci el taşınır mallar, ücretli veya ücretsiz eleman ilanları ile ilgili bilimum bedelli veya bedava reklamlar, rejim, diyet ve özel sağlık sigortası gibi insan sağlığı, tatil ve otel reklamları gibi öğeler içerebilir. Reklam yayıncıları: ads.txt dosyası.
‼️ İtirazi kayıt (çekince) hususları nelerdir?
Bahse konu reklamlar üzerinde hiçbir kontrolümüz bulunmamaktadır. Bu sebep ile özellikle avukat reklamları gibi Avukatlık kanunu vs. mesleki mevzuat tarafından kısıtlanmış, belirli kurallara tabi tutulmuş veya yasaklanmış tanıtımlardan yasal olarak sorumlu değiliz.
📧 İletişim ve reklam başvuru sayfası nerede, muhatap kimdir?
☏ Sitenin 2022 yılı yatırım danışmanı ile irtibat ve reklam pazarlaması için iletişim kurmanız rica olunur.
Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution 4.0 International License.