BOP'ta 32154. Dalga

Evde 280 el bombasý bulundu iddiasýnýn ortaya atýldýgý gün Hürriyet Gazetesi'nde çýkan bir baþka haber:


Bugün baþlayacak pazarlýklar, 2 milyon 154 bin memuru ilgilendiriyor. Hükümet ile memur sendikalarý arasýndaki pazarlýða; bayram ve haftasonu izni, sabah ve yatsý namazlarý için fazla mesai ücreti ve ayrýca dini nikah kýyma yetkisi isteyen din görevlilerinin taleplerinin damgasýný vurmasý bekleniyor. ...........................
.............Pazarlýklara damgasýný ise imamlarýn talepleri vuracak. Ýmamlar, sosyal hayata daha fazla katýlabilmek için bayram ve resmi tatil ile haftasonu izninin yaný sýra dini nikah yetkisi ve TSK’ya din subayý atanmasýný istiyor. "Belediye memuruna verilen nikah yetkisi müftülere de verilsin" diyen imamlar, tatil izinlerinin kullandýrýlmamasý halinde ise resmi ve bayram tatilleri, haftasonlarý ile sabah ve yatsý namazlarý için fazla mesai ödenmesi talebinde bulunuyor.

Kaynak: http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/9...d=229&sz=79441



------------------0-------------------
Bu da eski bir araþtýrmanýn sonuçlarý. Sanýrým pek çoðumuz biliyordur ama, yine de paylaþayým istedim.


Suudi Arabistan’da yapýlan bir araþtýrmada, dinci görünen, çevremize ters gelen, orada dinsel inanç ve simgelerle ilgili gözlemler yapýlmýþ, bunlar þöylece sýralanmýþtýr: (Bu sekiz madde aþaðýda kaynak gösterilen dergi makalesinden alýnmýþtýr)

1- Suudi Arabistan’da imam, müezzin gibi din görevlilerine memur statüsünde olmadýklarý için, devlet bütçesinden maaþ ödenmezmiþ… Çünkü Allah için yapýlan iþlerin karþýlýðýnda para alýnmasý ayýp sayýldýðý için yasakmýþ!... (Türkiye’de imam maaþ alýr; imamla devlet memurunun iþi, mesaisi bir midir? Avrupa’da hiçbir papaz devlet bütçesinden maaþ alamaz, hatta bizdeki gibi Diyanet Ýþleri Baþkanlýðýna denk bir makam da yoktur).

2- Suudi Arabistan’da türbe, yatýr olmadýðý gibi, bu yerleri uður getirsin, kýsmetleri açýlsýn diye ziyaret edenler; aðaç dallarýna bez baðlayarak dilek tutanlar da yokmuþ… Çünkü böyle þeyler, cahiliye döneminden kalma gericilik ve putperestlik sayýlýrmýþ!... (Türkiye’de binlerce deðil, milyonlarca insan (Ýslam’da yeri olmadýðý halde) böyle türbeleri, yatýrlarý ziyaret ederek dertlerine deva arýyor. Ne yazýk ki, Diyanetimiz bunlarla yeteri kadar eðitici çalýþma yapmýyor).

3- Cinci hoca ya da medyum gibi sözde þifa daðýttýðýný söyleyerek halký aldatan düzenbazlara rastlamak mümkün deðilmiþ… Çünkü bu davranýþlar aðýr bir suç sayýlýrmýþ ve cezasý da ölümmüþ!... (Türkiye’de ise, medyumlar, cinci falcýlar Ankara’nýn merkezine dükkân açmýþlardýr, levhalarý bile var, merak eden varsa gelsin göstereyim)

4- Peygamberimize ait olduðu söylenen Sakal-ý Þerif, Hýrka-i Þerif gibi ziyaretler de yokmuþ… Çünkü böyle ziyaretler gericilik ve þirk (Allah’a ortak koþmak) sayýlýrmýþ!... (Bizde nasýl?)

5- Suudi Arabistan’da, nazar boncuðu, at nalý, geyik boynuzu, üzerlik ve muska gibi alametler (simgeler) yasakmýþ... Çünkü bunlarýn taþýnmasý ve takýlmasý gericilik ve þirk sayýlýrmýþ!.. (Bunlar ne ki, Anadolu’da binlerce hurafeci muska, fal vb adý altýnda halkýmýzýn ümitlerini sömürmekte. Ýneklere muska takan bile var).

6- Nurculuk, Nakþîlik, Fethullahçýlýk vb. gibi sonradan ortaya çýkan tarikatlar bulunmadýðý için; doðal olarak bunlarýn þeyhleri, müritleri, cemaatleri de yokmuþ…Çünkü Ýslamiyet’te mezhepler dýþýnda, tarikatlara yer verilmediði için bunlarýn taþýnmasý ve takýlmasý gericilik ve þirk sayýlýrmýþ!... (Türkiye’de ise, ne tahsilleri, ne bilimsel bir çabalarý olmamýþ, laik devletle kavgalý Said-i Nursiler, Fethullahçýlar, Nakþîler daha bilmem daha nice din çýkarcýlarý baþ tacý ediliyor. Ama Fethullah Gülen’in baþka ülkelerdeki okullarý, dinsel amaçlý tavrý sezildiði için yavaþ yavaþ kapatýlmaya baþlamýþ (Rusya, Türkî Cum. )

7- Suudi Arabistan’da kýz öðrencilerin eðitim gördüðü Ýmam Hatip Liseleri yokmuþ… Çünkü Ýslamiyet’te kadýndan imam olmayacaðý için, kýzlarýn bu okullarda eðitim görmeleri yersiz ve komik karþýlanýrmýþ. (Türkiye’de Ýmam hatiplerin bu denli ihtiyaçtan fazla olmasý, devleti dinsel kurallara oturtmanýn çabasýndan baþka bir þey deðildir. Acaba Avrupa’da bizdeki gibi, her vilayette Ýncil Hatip Liseleri, papaz hatip liseleri var mýdýr? Kesinlikle yoktur.)

8- Suudi Arabistan’da mescit, cami gibi ibadet yerleri bünyesinde dükkan ve marketlerin açýlmasýna izin verilmezmiþ.. Çünkü bunlara izin vermek, dinin ticarete alet edilmesi sayýlýrmýþ!... (Bizde büyük camilerin altý dükkân ticarethanelerle dolu)

Kaynak: Y.A.R. Müdafaa-i Hukuk. Yobazlýðýn Dayanýlmaz Hafifliði. Emkl. Asker. Yrgç. Ertan Urunga sf: 31–32

Suudi Arabistan'ý öve öve bitiremeyen bu sayýn yazarý oraya göndersek de biraz görse ve yaþasa... Bakalým kaç gün dayanabilecek. Bize örnek diye bula bula Suudileri mi bulmuþ?

Bu sayýn yazara sormak lazým; orada demokrasi var mý, hukuk var mý, insan haklarýnýn neresindeler?

Kelle kesmek var mý? Kýrbaç var mý?

Vehhabilik islamýn neresindedir ve islamý ne kadar temsil ediyor?

Öyle desteksiz atmak yok.. Nalýncý keseri gibi iþine gelen tarafýný bize ballandýra ballandýra anlatýrken, bizden gizlediðin yönlerini de þöyle bir anlat da görelim..

Sayýn "emekli askeri yargýç" anlaþýlan emekli olduktan sonra hukuku býrakarak "hukuk dýþý bir ülke" olan S. Arabitan'ý bize yutturmaya çalýþýyor.

Yemezler caným.. Bilmediðin konularda ahkam kesme..

Bu tepkiyi her ne kadar anlamadýmsada suudi arabistan ýn kötü yönlerini göstermek açýsýndan iyi olsa gerek diye düþünüyorum.

Bu sayýn ''emekli askeri yargýç'' bu yazýsýnda S.Arabistan'ý övmüyor. Alýntý yapýlan yerde deniyor ki dini çok aðýr yaþayan þeriat kurallarý altýnda hukuksuz baskýda tutulan suudi arabistanda bile... diye baþlayarak bizde ki yobazlýðýn altý çiziliyor. Maddelerden itiraz ettiðiniz var mý ? Sorun odur ... Hukuk dýþý olan S. Arabistan'da bile diye okuyun bakalým ne rahatsýz edecek yoksa ne oluyoruz yahu mu diyeceksiniz.

Ýslam dininde imamet yoktur. Gerçektende hiç bir imam iran dahil bir islam ülkesinde maaþ almaz. Ancak bu Türkiye ile baðdaþmaz. Çünkü ülkemizde Diyanet iþleri devlet kontrolünde yapýlmakta ve bu kiþiler devlet adýna iþ yapmaktadýr. '' Uydum hazýr olan imama'' deyimi zaten bu yüzden kullanýlýr. Ýmam ve müezzin o çevrelerde zaten bir iþ sahibidir ve bilgisi veya sesinden dolayý bu görevi üstlenmiþtir. Ülkemizde bu iþ resmi olduðundan çok önemli olmadýkça camii imamý görevini icra eder. Dikkat buyrulursa bir camye müftü diyanet iþleri baþkaný yada o konuda bir alim geldiðinde imamlýk görevinide o yapar. Tabiiki burada yargýcýn avrupa konusunda yetersiz bilgiyi kullandýðýný görüyoruz. Vatikana baðlý olan papazlar vatikandan maaþ alýrlar yardýmlarda cabasý . Bildirmek kaydýyla maaþýný yardýmdan alýr kalaný gönderir. Diyanet iþlerine denk makam yok derken vatikan diye dini bir devleti ve papayý görmemesi ayrýdýr tabiiki...

Yüzde yüze yakýn bir þekilde doðru. Ýslama göre türbe yatýr adak zaten yoktur günahtýr. Eðer adak bir þey istemeye yönelikse þirktir de ayný zamanda.

Ancak güzel yurdumda islam öncesi cahiliye deðil Türklerin islamý kabul etmeden önceki gelenek göreneklerinin aðýr bastýðý bir gerçek. Ergenekon'dan baþlayarak ( mahkemesi olan deðil) günümüze doðru geldiðimizde çok saðlam geleneklerimiz olduðunu görmekteyiz. Türkiye aslýnda güçlü gelenekleriyle islamýn çarpýþmasý sonucu ortaya çýkan bir sentezi yaþýyor. Bu sentez aslýnda çok ama çok güzel (di) örneðin islamda olmayan ama bizde gelenek olan yuð törenleri cenaze merasimi olarak günümüze kadar gelmiþtir. Her ne kadar S.arabistan Ýran Mýsýr Libya gibi önde gelen islam ülkeleri bizi bu konuda hýristiyan geleneði almakla suçlasalarda bu geleneðin bizde hýristiyanlýk doðmadan önce olduðu açýk bir gerçektir kaldý ki hýristiyanlýktan öncede bu tip törenlerin yapýldýðýda bilinir. Ýþin acýsý bu tip törenlere mezarlara karþý olan bazý islam ülkelerinin despot krallarý öldüðünde ilan edilen yas yapýlan törenlerdir.

Adak adamak gerçekten aslýnda büyük günahlardandýr . Telli baba gözcü baba zart baba zurt baba islamýn kabul etmediði deðerlerdir. Ölmüþ kiþiden medet ummak batýn dýr. Ancak bizdeki köklü gelenekle islami hoþ görü birleþtiðinde normalde gerçek anlamda dindar kiþiler bunu manevi bir tatmin gelenek olarak sürdürmekte asla þirk olarak yapmamaktadýr. Ancak maalesef son zamanlarda bu konuda aþýrý sömürülmekte güzel geleneklerimizden birisi ( en azýndan zararsýz ve hoþ) dejenere edilmektedir.

Diyanet iþleri bu konuda cidden aydýnlatýcý olmamakta her konuda olduðu gibi bunuda muallakta býrakmaktadýr. Önemli olan türbe ve yatýrlarý ziyaret deðil burayý ziyaret edenin taleplerindeki keskin deðiþimlerle durduk yere ortaya çýkan türbe ve yatýrlardýr. Diyanetin ve sosyal devlet olarak bizzat devletin bu konuda ciddi önlemler almasý gerekmektedir.

Mezar yatýr denmiþken Türkiye Cumhuriyetinin büyüklüðünü anlatan 1926 tarihli olayý anlatmadan geçmek olmaz. Amma bu olay gerçekten çok büyük çok önemli olduðu için özel olarak altta ayrý anlatýp maddelere öyle devam edeceðim.

Malumunuz yukarýda da belirttiðim gibi Suudilerde mezar geleneði yoktur. Ölüler herhangi bir yerde topraða verilir, üzerine belirleyici bir þey konmaz. Bu nedenle sadece Ýslam Peygamberi'nin mezar yeri ile ilgili bilgi vardýr. O’nun dýþýndaki Ýslam büyüklerinin mezarlarýnýn yeri bilinmez.Ýslam peygamberiy'le ayný yere defnedildikleri bilinen Sahabe’nin önde gelen isimlerinin mezar yerleri bugün dümdüzdür.Aslýnda bunlarýnda yerleri biliniyordu amma suudiler dümdüz etmiþtir buralarý 1926 yýlýnda... Dikkat ederseniz geçenlerde de Ýslam Peygamberi'nin annesine ait olduðu ileri sürülen bir mezar ortaya çýkarýlmýþ, Suudi yönetimi bu mezarý da ortadan kaldýrmýþ ve yerine otopark yapmýþtý.

Neyse konumuz bu deðil bildiðiniz gibi islam peygamberi 571 yýlýnda doðdu 632 yýlýnda vefat etti, Medine’de oturduðu evde topraða verildi. Bu mezar bugün dünyanýn en büyük camisi olan Mescidi Nebevi’nin içinde.Mescidi Nebevi, Ýslam Peygamberi'nin Mekke’den Medine’ye göç etmesinden sonra ilk namaz kýldýðý yer. Medine’de oturduðu evin hemen yanýna kentin ilk mescidini inþa ettirmiþti. Bu mescit geçen yýllar içinde defalarca yenilendi. Bugün 600 bin kiþinin ayný anda namaz kýlabildiði Mescidi Nebevi’nin korumasýný çok uzun yýllar Osmanlý askeri yapmýþtý. Hatta Ýngiliz iþgali sýrasýnda komutan olan Fahrettin Paþa’nýn kabri terk etmemek için uzun süre direndiðini, aç kaldýklarýný bu nedenle çekirge yiyerek beslendiklerini, sonunda Ýngilizler’in hiçbir þekilde dokunmamalarý kaydýyla Ýslam Peygamberi'nin mezarýný teslim ettikleri ancak kutsal emanetleri de yanlarýna aldýklarý bilinen tarih arasýnda...

Þimdi bu kadar bilgiden sonra gelelim 1926 ya...

8 Ocak 1926 da kurulan Suudi Arabistan tüm mezarlarý yok etmeye buralarý ev hastahane camii yapmaya baþlar. Bilindiði gibi islam da kutsal olan iki þehir Mekke ve Medine de bu sýnýrlar içerisinde olduðundan Ýslam peygamberinin mezarýda bu sýnýrlar içerisinde kalmýþtýr. Mescidi Nebevi'nin içinde bulunan mezarýnýn da yok edilmesi gündeme gelmiþtir. Ancak buna hiç bir ''islam ülkesinden'' tepki gelmez. Býrakýn tepkiyi ufacýk bir ses eden dahi olmaz. Bir devlet bir kiþi dýþýnda...

1920 yýlýnda meclisini kurmuþ 1923 yýlýnda Cumhuriyetini ilan etmiþ Genç Türkiye Cumhuriyeti bu olaya Cumhurbaþkaný düzeyinde tepki verir. 1926 yýlýndaTürkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaþkaný olan Ulu önder Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK olayý duyunca þaþýrýr üzülür doðruluðunu da öðrenince suudi krala olan Abdülaziz b Suud'a telgraf çeker ve

''Hazreti Muhammed’in mezarýnýn yýkýlacaðýný derin üzüntü içinde öðrendim. Bu kutsal emanete asla dokunamazsýnýz. Bir tek taþýnýn bile zarar gördüðünü duyarsam Türk ordusuyla aþaðýya gelirim''

der. Ve o gün bugün Ýslam Peygamberinin mezarý yerinde durur. Bunu ATATÜRK ü din düþmaný sanan onu öyle gösterenlere okutmak ve anlatmak ta gerekir ama anlamazlar o ayrý... Maalesef dinimizi dinciler yönetmekte abuk sabuk bir çok þey din kisvesi altýnda bizlere yutturulmaya çalýþýlmaktadýr. Bu dindýþýlýðý bir an önce aþmamýzsilkinip kendimize gelmemizde elzemdir çok geç olmadan...

Þimdi hem geç oldu hem uzadý bitireim hýzlanýp.

Herhangi bir þey söylenemeyecek kadar doðru. Ýslama aykýrýlýðý bir yana bunlara inanan bunlardan medet umanlarýn akýl ve zekalarýndan þüphe etmek gerekir diye düþünüyorum. Anca ortalama ilk oklul dört ortalamasýný tutturan ülkemiz için acý ama gerçek... Ýþin gýrgýrý bu bizim eski geleneklerimizde de yok . Medyum memiþ olsa olsa þaklaban olurdu eski Türk geleneklerine göre belki orta oynunda da ibiþ olur du Keto ile birlikte ama þimdi tirilyonerler en azýndan kendilerine yaramýþ... Yazýk...

Sakal ý þerif haricinde hýrka i þerif kabul gören bir durumdur. Çünkü kutsal emanetlerden çýkmýþtýr. Sakal ý þerif tamamen din dýþýdýr ancak neden þirk demiþ anlamadým. Hiç kimse sakalý Allah a eþ tutmuyor ona eþ görmüyor. Kaldý ki zamanýnda islam peygamberi ''tapýnma'' olmasýn diye resmini bile yaptýrmamýþ iz býrakmamýþken Türkiye ye hiç gelmemesine raðmen 1280 adet sakal telinin Türkiye de olmasý baþka hiç bir ülkede olmamasý ilginç. Aslýnda bence ortada bir þarlatanlýk var . Bunlar çok kolay tespit edilebilir amma sanýrým onun için zaman maalesef çok erken. Ama ben bu sakal tellerine yapýlacak test sonuçlarýný merak ediyorum .

Ýslam kültürüne ve geleneðine kesin aykýrý ancak yukarýda da belirttiðim gibi bunun bir kýsmý bizim eski geleneklerimizden kalma alýþkanlýklar. Gene büyük çoðunluðun bunu þirk olarak taktýðýný sanmýyorum. Ancak medet umuluyorsa o zaman tehlike çanlarý çalmakta demektir. Ve maalesef ülkemiz o yöne itilmektedir.

Güzel yurdum için en tehlikeli bölüm. Ýþte þirk din dýþýlýk batýnlýk hile sahtekarlýk dn ile aldatmak dinciliðin olduðu bölüm tam da burasý. Zaten Feto nun suudi arabistan a Ýran a gitmesi girmesi yasak girdiði an öldürülecek onu oda biliyor. BÜyük din alimi!!! hacý dahi olamadan ölüp gidecek .Burada diyanete devlete ve gerçek öðretmen ve aydýnlara büyük görev düþmekte. Ýþte bunlar kiþilerin gerçek anlamda okumasýný Kur'an ý öðrenmesini istemeyen yobazlar insanlarýn kanlarýný emen sülükler dini sömüren aþaðýlýklardýr. Kendi saçma sapan akla zarar kitaplarýný din diye okutan Allah la dinle insanlarý kandýran bu zavallýlar ayný zamanda kendilerinde din adýna ölüm yetkiside bulan canavar katillerdir. Ýnsanlara bu kiþilere inanmanýn din dýþý olduðu çok geç olmadan anlatýlmalýdýr. Fakirlik ve cehaletle beslenen bu pislik yuvalarýna dur denmelidir yarýn çok geç olmadan.

Pek doðru olmayan çarpýtýlmýþ bir yaklaþým. Arabistan da din eðitimi zorunludur zaten o yüzden özel bir imam hatip lisesine ihtiyaç yoktur. Kaldýki yukarýda kendiside belirtmiþ Arabistanda imam müezzin yoktur neden okulu olsun ? Ancak çeþitli þehirlerde Ýslam Yüksek Okullarý mevcuttur. Ýslamiyete göre kadýndan imam olamaz bilgisi yanlýþtýr. Kadýndan imam olur ve tarihte de olmuþtur. Ancak cümle kendi içinde de çeliþik o da ayrý . Çünkü baþlangýçta arabistan da imam yoktur diyip okulundan söz etmek olacak iþ deðil ... Ancak Türkiye'de de gereðinden çok ama çok fazla imam hatip lisesi olduðuda tartýþýlmaz bir gerçeklik taþýmaktadýr. Avrupada Ýncil hatip veya Papaz hatip lisesi olamaz onlada RUHBAN okullarý var. Hatta biriside kapalý olmasýna karþýn Heybeli Ada Ýstanbul'da bulunmaktadýr. Kaldý ki bu hususta Hýristiyanlýk la islamý karþýlaþtýrmak abestir. Çünkü islamda imamet diye bir sýnýf bulunmamakta tanrý ile kul arasýnda kimse bulunmamaktayken Hýristiyanlýkta inançlarý gereði ruhban sýnýfý vardýr. Çok mantýksýz ve tersiz bir karþýlaþtýrma.

E ne diyeyim !! Rekabetten yapýlan camilerin olacaðý buydu. Diyanet bile isyan etmekte bizdeki camii sayýsýna.

Sayýn commdore1tr yazýlarýnýzý büyük bir ilgiyle takip ediyoruz saygýlarýmla.

Enbiya sure'si 106: Þüphesiz ki, bu Kur'anda ibadet eden bir kavim için yeterli bir ögüt vardýr."

A'raf sure'si: De ki:"Allah'ýn kullarý için yarattýðý zineti ve temiz hoþ rýzýklarý kim haram etmiþ?" De ki "Onlar, kýyemet gününde sadece kendilerinin olmak üzere dünya hayatýnda iman edenler içindir." Ýþte bu þekilde ayetleri, ilim sahibi olanlar için ayrýntýlarýyla açýklýyoruz.

Bakara sure'si 242: Ýþte akýllarýnýz ersin diye Allah, size ayetlerini böyle açýklýyor.

catakli@gazetevatan.c




Pazartesi akþamý Avrasya Televizyonu’nda Lale Þývgýn’ýn sunduðu “Beyin Fýrtýnasý” programýna katýlmýþtým biliyorsunuz. Programýn diðer konuklarý Nevzat Yalçýntaþ ile Erol Manisalý idi.

Nevzat Yalçýntaþ program sýrasýnda Atatürk’le ilgili küçük bir anekdota yer vererek “Suudiler 1926 yýlýnda sýnýrlarý içinde tüm mezarlýklarý yýkýyorlardý. Atatürk sýranýn Hazreti Muhammed’in kabrine geldiðini öðrenince bir telgraf çekerek, ‘Eðer bir tek taþýna bile dokunursanýz ordumu aþaðý gönderirim’ demiþti. Bunun üzerine Suudiler Hazreti Muhammed’in kabrine dokunamamýþtý. Ama bu telgraf yok edildi” dedi.

Programýn ana konusu kapatma davasý olduðu için bu konu fazla uzun sürmedi. Programdan sonra Lale Þývgýn, yayýnýn yapýldýðý Doðatepe tesislerinde bizlere birer çorba ikram etti. Bundan yararlanarak Yalçýntaþ’a “Hocam programda anlattýðýnýz olayýn ayrýntýlarýný söyleyebilir misiniz?” diye sordum.

1981 yýlýnda 12 Eylül askeri yönetimi Atatürk’ün 100. doðum yýlý nedeniyle kapsamlý bir program hazýrlamýþ. Prof. Yalçýntaþ o dönemde Ýlim Kurulu’nun baþýna getirilmiþ. Amaç Atatürk’le ilgili çeþitli kaynaklardan arþiv araþtýrmasý yapmak ve “bilinmeyen Atatürk’ü” ortaya çýkarmakmýþ.

Yalçýntaþ, “Dýþiþlerinde Münir Bey vardý. (Soyadýný hatýrlayamadý) Ýyi bir araþtýrmacý ve arþivciydi. Ona Dýþiþleri Bakanlýðý arþivlerinin araþtýrýlmasý görevi verilmiþti” diyerek anlatmaya baþladý.

Sonra da sürdürdü: “Bir gün Münir Bey aradý. Çok ilginç bir belge bulduðunu, bunu getirip göstermesi gerektiðini söyledi. O sýrada benim çalýþtýðým baþbakanlýk binasý ile dýþiþleri binasý ayný yerde. Hemen atlayýp geldi. Çok heyecanlýydý.”

Prof. Yalçýntaþ, Münir Bey’in gösterdiði belgeye baktýðýnda çok þaþýrdýðýný belirterek þöyle devam etti: “Belge bir telgraf metniydi. Henüz yeni kurulan Suudi devletinin kralýna gönderilmiþti. Telgrafta ‘Hazreti Muhammed’in mezarýnýn yýkýlacaðýný derin üzüntü içinde öðrendim. Bu kutsal emanete asla dokunamazsýnýz. Bir tek taþýnýn bile zarar gördüðünü duyarsam orduyu aþaðýya gönderirim’ anlamýna gelen cümleler vardý.”

Yalçýntaþ, burada Hazreti Muhammed’in mezarý ile ilgili kýsa bir detay anlattý. Ýngiliz iþgali sýrasýnda komutan olan Fahrettin Paþa’nýn kabri terk etmemek için uzun süre direndiðini, aç kaldýklarýný bu nedenle çekirge yiyerek beslendiklerini, sonunda Ýngilizler’in hiçbir þekilde dokunmamalarý kaydýyla Hazreti Muhammed’in mezarýný terk ettiklerini ancak kutsal emanetleri de yanlarýna aldýklarýný söyledi.

Þimdi gelelim belgenin bulunmasýndan sonraki geliþmelere, çünkü vahim ve ilginç olan bu: Nevzat Yalçýntaþ’ýn anlattýðýna göre Münir Bey belgeyi önce bir üst amirine götürüyor. Belge oradan daha yukarý taþýnýyor. Sonunda müsteþara oradan da Bakan Ýlter Türkmen’e geliyor. Tabii Evren Baþkanlýðý’ndaki Milli Güvenlik Konseyi’nin de haberi oluyor.

Sorun þu: Bu belge ne yapýlacak? Dönemin Atatürkçü komutanlarý ve onlarýn emrindeki bürokrasi bu belgenin açýklanmasýný istemiyor. Ancak belge de ortaya çýkmýþ bir kere. Sonunda o dönemde yazýlan ve þimdi kitapçýlarda tek nüshasý bile kalmayan bir Atatürk kitabýnýn içine, hiçbir anons yapýlmadan konuyor.

Kýsacasý konu adeta kapatýlýyor, sadece o tuðla gibi kalýn kitabý sonuna kadar okuyanlarýn dikkatini çekecek biçimde “zevahiri kurtarmak” adýna konuyor.

Peki bu belge þimdi nerede? Kimin korumasý altýnda? Bu da bilinmiyor. Bilinen tek þey, Atatürk’ün Ýslam aleminin peygamberi Hazreti Muhammed’in mezarýnýn ortadan kaldýrýlmasýný önlemesi herkesten saklanýyor.

*****
Hazreti Muhammed Mescidi Nebevi’de yatýyor

Hazreti Muhammed 571 yýlýnda doðdu 632 yýlýnda vefat etti. Peygamberimiz Medine’de oturduðu evde topraða verildi. Bu mezar bugün dünyanýn en büyük camisi olan Mescidi Nebevi’nin içinde.

Mescidi Nebevi, Hazreti Muhammed’in Mekke’den Medine’ye göç etmesinden sonra ilk namaz kýldýðý yer. Hazreti Muhammed, Medine’de oturduðu evin hemen yanýna kentin ilk mescidini inþa ettirmiþti. Bu mescit geçen yýllar içinde defalarca yenilendi. Bugün 600 bin kiþinin ayný anda namaz kýlabildiði Mescidi Nebevi’nin korumasýný çok uzun yýllar Osmanlý askeri yapmýþtý.

Arabistan’da mezar adeti yoktur. Ölüler herhangi bir yerde topraða verilir, üzerine belirleyici bir þey konmaz. Bu nedenle sadece Hazreti Muhammed’in mezar yeri ile ilgili bilgi vardýr. O’nun dýþýndaki Ýslam büyüklerinin mezarlarýnýn yeri bilinmez. Bir süre önce Hazreti Muhammed’in annesine ait olduðu ileri sürülen bir mezar ortaya çýkarýlmýþtý. Ancak Suudi yönetimi bu mezarý da ortadan kaldýrmýþ ve yerine otopark yapmýþtý.

Atatürk’ün müdahalesi olmasa Suudiler, Mescidi Nebevi’nin hemen dibindeki Hazreti Muhammed’in mezarýný da tamamen ortadan kaldýracaktý. Nitekim Hazreti Muhammed’le ayný yere defnedildikleri bilinen Sahabe’nin önde gelen isimlerinin mezar yerleri bugün dümdüzdür.09/08/2008 Can Aataklý

*****
Yaþar Nuri Öztürk: Ali Babacan araþtýrma izini vermedi

Nevzat Yalçýntaþ’la sohbetimiz sýrasýnda “Bir gün Yaþar Nuri Öztürk Bey aradý. Benim bu anlattýðýmý duymuþ, belgeye nasýl ulaþabileceðini sordu” dedi. Ben de “Belgeyi bulmuþ mu?” diye sorunca “Onu bilemiyorum, ama galiba bir kitabýna koymuþ ben okuyamadým” dedi.

Bunun üzerine önceki gün Yaþar Nuri Öztürk’ü aradým. Öztürk, Yalçýntaþ’ýn anlattýklarýný doðrulayarak, “Ancak bunu henüz bir kitabýma koymadým. Araþtýrmayý aþaðý yukarý tamamladým, Gazi Mustafa Kemal ve Ýslam isimli çok kapsamlý bir kitap hazýrlýyorum, bunun bitmesi üç yýlý alýr. Konu bu kitapta yer alacak” dedi.

Milletvekili olduðu sýrada bu belgeye ulaþmak için çok çalýþtýðýný söyleyen Öztürk, “Belge Dýþiþleri Bakanlýðý arþivlerinde. Milletvekili sýfatýmla bu arþivlerde çalýþmak için bakan Ali Babacan’a baþvurdum, ama bana izin vermedi” diye konuþtu.

Öztürk’e “Peki hocam, böyle bir belgenin açýklanmasýný neden istemiyorlar?” diye sordum. Öztürk’ün cevabý çok ilginç oldu.

Þöyle dedi: “Atatürk’ü din ve Ýslam dýþý göstermek isteyenler elbette bu belgeden rahatsýz olacaklardýr. Bu nedenle dini siyasete alet edenler emperyalistlerle iþ birliði bile yapabiliyor. Dincilerle Ýslamý reddedenler bu noktada birleþebiliyor.”



Babacan açýklama yapmalý 12/08/2008

Cumartesi günkü “Atatürk olmasa Hazreti Muhammed’in mezarý olmayacaktý” yazým inanýlmaz bir ilgi gördü. Bazý televizyon kanallarý bu yazýyý haber yaptý. Bilinmeyen bir gerçeðin ortaya çýkmasý pek çok kiþiyi heyecanlandýrdý.

Atatürk’ün Vahabi Suudi’lere gönderdiði telgrafýn orijinali Dýþiþleri arþivinde duruyor. 12 Eylül yönetimi bu belgeyi “kerhen” bir kitaba koymuþ, kitap þu anda satýlmýyor bile.

Yaþar Nuri Öztürk ise bu belgeyi incelemek için Dýþiþleri Bakaný Ali Babacan’a baþvurduðunu ama “ret” cevabý aldýðýný söylüyor.

Ali Babacan’a büyük sorumluluk düþüyor. Dýþiþleri’nde olduðu bilinen bu belgeyi ortaya çýkarýp kamuoyu ile paylaþmak zorunda artýk. Atatürk’ün bütün Ýslam dünyasýný rahatlatan çýkýþýný ve bunun belgesini Türrk halký da görmeli ve öðrenmeli.

arkadaslar acýkcasý vatanperver calýsmalar yapýyorsunuz ama herkez bu iþin içinde oldugu için sozleriniz yavan kacýyor.

akp ýlýman islam ve batýnýn güdümündeyse ,solda avrupa kontrolunde sahte muhalefet bir solumuz varken nasýl olurda ben umutlanabilirim..
kaldý ki ölümden kacýlmaz bu ulkenin ve bolgenin uzerindeki emeller 100 yýl içinde gercekleþecek..bu nedenle tröstlerin gercek planlarýný arastýrmaya calýsýn derim ben baktým ve dunya kuresel koy oldugunda hiç de kotu olmayacak..aksine savaslar bitecek gereksiz ayrýlýklar olmayacak ve teknolojiyle yonetilen bir dunya kalacak..kýsaca altýn cag oncesi bir atak gibi gorunuyor benim fikrim bu bu nedenle karsý degilim.
saygýlar

Sn Commodere1tr,

Yazilarinizin tamamini (farkinda olmadan atladiklarim haric) dikkatle takip etmekteyim. Bugun hurriyet.com.tr 'de Yasar Nuri Öztürk'un bir yazisi var. Yukarida yazdiklarinizla tamamiyla birebir örtüsüyor. Bunu "aklin yolu bir" olarak yorumluyor ve bugune kadar verdiginiz emekler icin size tekrar tesekkur ediyorum. Iste Y.N.Ozturk'un ibret verici, Turkiyenin geldigi durumu yuzumuze tokat gibi vuran yazisi...

Saygilarimla.

-------------------------------------------------------------------

Ýslam'da din adamý olur mu?


Hayýr, olmaz! Ne Kur’an’da ne de hadislerde (uydurma olanlarý dahil) ‘din adýmý’ tâbiri yoktur.


Neden? Çünkü Kur’an din adamý, din sýnýfý, din kýyafeti tâbir ve kurumlarýnýn tümünü yýkmýþtýr.

Din ilimleri âlimi olur ama din adamý asla olmaz. Eðer din adýna Ýslam’dan söz ediyorsak gerçek budur. Gerisi Hýristiyanlýktan aktarýlmýþ kabul ve kurumlardýr.

Batý insaný, din adamý ve mâbet (kilise) denince, ister istemez engizisyonu da hatýrlar.

Engizisyon, ortaçaðdaki kilise hegemonyasýnýn amansýz ve acýmasýz din mahkemelerine verilen addýr.

Ruhbaniyeti, yani din sýnýfýný kabul eden bir sistemde, engizisyon kaçýnýlmazdýr.

Ýnsanoðlu, kendine üstünlük ve farklýlýk saðlayan kavram ve kurumlarýn, deðil silinmesine, aþýnmasýna bile izin vermez. Bu silinme ve aþýnma kaçýnýlmaz olmuþsa o zaman hileye, aldatmacaya baþvurur; o da yetmezse þiddete gider. Engizisyon, bu maceranýn þiddet aþamasýný temsil etmektedir. Tanrý adýna hayatý cehenneme çeviren kahredici bir þiddettir bu...

Kur’an, engizisyona giden yollarý týkamýþtýr.

Her þeyden önce, ruhbaniyet denen din sýnýfýný kabul etmez. Ruhbaniyet, Tanrý adýna bir uydurmadýr. (Hadîd Suresi, 27)

Din sýnýfý olmayýnca, din kisvesi de yoktur. Vahyin muhatabý olan Hz. Peygamber bile, hitap ettiði insanlarýn herhangi birisi gibi giyinmiþtir.

Sarýk ne Ýslam’ýn ne de Hz. Peygamber’in alâmetidir. Hz. Ali’nin buyurduðu gibi, “Sarýk, Araplarýn alâmetidir.” Sarýk, Hz. Peygamber’in en yakýn dostu Ebu Bekir tarafýndan taþýndýðý gibi, en kötü düþmaný Ebu Cehil tarafýndan da taþýnmýþtýr. Çünkü Ebu Bekir de Ebu Cehil de Araptý. Ve sarýk Ýslam’ýn deðil, Arabýn alâmeti idi.

Arap, kendi alâmetini bize ‘Ýslam’ýn alâmeti’ diye kabul ettirdi ve onun kalkaný altýnda yapay bir din sýnýfý ensemize bindirildi. Yani Kur’an’ýn yýktýðý bir baský sýnýfý, Kur’an’ýn dini adýna kutsallaþtýrýldý.

Sarýk gibi, daha onlarcasý var.

ÝSLAM NASIL YOZLAÞTIRILDI?

Ömür sermayemin en deðerlilerinden biri saydýðým ‘Ýslam Nasýl Yozlaþtýrýldý’ adlý kitabým Ýslam’ýn yýktýklarýnýn Ýslam diye hayatýmýza nasýl musallat edildiðinin 700 sayfalýk belgesi ve din adýna uydurulan yalanlarýn bir tür dökümüdür. Mutluluðum odur ki, bu ‘devrim eser’, sadece yazýldýðý Türkiye’de deðil, tercüme edilip yayýnlandýðý Almanya’da da ‘best seller’ satmýþtýr.

Kur’an, engizisyona giden yollarýn týkanmasý iþini, din sýnýfýný hayatýn dýþýna atmakla da bitirmez. Kur’an, resmî mâbet kavramýna da yer vermemektedir.

Mâbet baþkadýr, resmî mâabet baþkadýr. Ýkisi çok farklýdýr. Resmî mâbet varsa (Hýristiyanlýkta olduðu gibi), ibadeti baþka bir mekânda yapamazsýnýz. Ýslam ise bütün yeryüzünü mâbet ilan ederek, her yeri secgâh yapmýþtýr. Eðer, bir ‘Allah’ýn evi’nden söz edeceksek, o bütün yeryüzüdür.

Ölümüne yakýn günlerde, kendisine, “Türbenizin üstüne yapacaðýmýz kubbe nasýl olsun?” diye soranlara þu cevabý veren büyük Mevlâna Celaleddin (ölm. 1273), bu Kur’ansal gerçeði en güzel anlayanlardan biridir. Diyor ki soruyu soranlara:

“Mezarýmýn üstüne gök kubbeden daha güzelini yapabilir misiniz? O halde, býrakýn üstümde gök kubbe kalsýn!”

Kur’an bu anlamda mâbetsiz bir din getirmiþtir. Baþka bir ifadeyle, Kur’an’a göre, bütün yeryüzü mâbet, bütün meþru fiiller ibadettir.

Cami, resmî mâbet deðildir. Esasýnda cami mâbet deðil, toplantý yeridir. Adýnýn anlamý da odur. Cem evinin adýnýn anlamý da odur: Toplantý yeri. Herhangi bir toplantý yeri gibi oralarda da namaz kýlýnýr. Camide kýlýnýr da cem evinde kýlýnmaz kavgasý yapanlarýn cehaletlerine þaþarým.

Cami de cem evi de ‘Allah’ýn evi’ falan deðildir. Allah’ýn evi olur mu? Evi olan bir varlýk Allah olur mu?

Kur’an þunu getirmiþtir: Yaratýlanýn Yaratan’a secde ettiði her yer mescittir, mâbettir. Ve Kur’an’ýn tebliðcisi Hz. Peygamber bu gerçeði þu sözüyle ölümsüzleþtirmiþtir:

“Bütün yeryüzü bana mescit yapýlmýþtýr. Temizliðini yapan her insan, bulunduðu yer nere ise ibadetini orada yapar.”

Ýbadet için özel yere ihtiyaç olmadýðý gibi, bir lidere de ihtiyaç yoktur. Resmi imam, geleneðin bir kabulüdür, dinin emri deðil. Ýbadet için toplananlardan biri imamlýk üstlenir veya herkes ibadetini tek baþýna yapar.

Namaz, imamlýðý para ile yapan birisinin arkasýnda kýlýnmýþsa geçersizdir; iadesi gerekir. Bütün bunlar Müslüman kitleden saklanarak, mesela, Türkiye’de, iki katrilyon lira ile kotarýlan bir ‘namaz kýldýrma sanayii ve sektörü’ oluþturulmuþtur. Böyle bir olguyu Ýslam’a kabul ettirmeniz asla mümkün deðildir. Ne yazýk ki bu açýk Ýslamdýþýlýk, Türkiye’de ‘’Ýslam’ýn bir icabý’ gibi yutturulmakta ve sürdürülmektedir.

Gerçek olansa þudur: Bu sektör ve sanayi, kendisini ‘laik’ diye tanýmlayan Türkiye’yi dünyanýn en büyük din devleti haline getirmiþtir.

Din ilimleriyle uðraþan ilim adamlarý da elbette ücret alacaktýr ama bu ‘ancak bir eðitim hizmeti karþýlýðý olur. Ýmamlar da eðer namaz kýldýrma dýþýnda bir eðitim hizmeti veriyorlarsa aldýklarý ücret bunun karþýlýðý olarak geçerlidir. Ama Türkiye’de 84 bin ‘namaz memuru’nun (deyim halkýndýr) eðitim hizmeti verdiklerini söylemek inandýrýcý olabilir mi? O zaman okuldan çok caminin varlýðý nasýl açýklanacaktýr?

Ýslam tarihinin yozlaþma öncesi devrine-buna yaratýcý fikirlerin oluþum devresi de diyebilirsiniz- baktýðýmýzda, dinden saltanat ve nimet devþiren bir sýnýfýn olmadýðýný görürüz. Geleneðin ‘din büyüðü, Allah adamý veya din adamý’ diye andýðý o devir insanlarý hizmet, bilgi, fedakârlýk, feragat ve insan sevgisi ile yücelen aydýnlardýr.

Evet, onlarýn tek sýfatý ‘münevver’ yani aydýndý. Din adamý diye bir sýfat Ýslam’da yoktur ve olamaz. Çünkü ‘din adýmý’ sýfatýný geçerli kýldýðýnýz anda arkasýndan din sýnýfý ve din kisvesi gelir. Bunun varacaðý yer ise engizisyondur.

ENGÝZÝSYON TÜRLERÝ

Engizisyon bazen açýk-kurumsal olur, bazen de, Türkiye’de olduðu gibi, örtülü, maskeli. Maskeli engizisyon olmasaydý, baþkentin bir semtinde bir bakkal, alkollü içki sattýðý için, resmî memurlar tarafýndan çivili coplarla ölesiye dövülebilir miydi?

Engizisyonun varlýðýný kabul için ne bekleniyor? Meydanlarda odun yýðýnlarýnýn üstünde, ‘din adýna’ birilerinin yakýlmasý mý? Vakýa, onun bir örneðini de yaþadý bu ülke: Sivas’ta günün ortasýnda 38 insan benzin dökülerek diri diri yakýldý.

Ve onlarý savunanlar ‘din’ adýna avukatlýk yapan Allah ile aldatma simsarlarý oldu.

Belli ki Türkiye’nin kulaðý, akýl almaz biçimde paslanýp týkanmýþ. Hiçbir sesi, hiçbir uyarýyý duymuyor.

Evet, tekrar söyleyelim: En zehirli engizisyon örtülü-maskeli engizisyondur. Ve o da Türkiye’de uygulanmaktadýr.

Ýslam’ýn din alanýndaki yaratýcý dehalarýnýn hiçbirinin ‘din adamý’ diye bir sýfatlarý, unvanlarý olmamýþtýr. Bakýn, Ýslam ilimlerinin babalarý sayýlan Ýslam büyüklerine.... Hemen hepsi, tarihe, geçinmek için seçtikleri bir el sanatý veya meslekten kaynaklanan lakaplarla geçmiþlerdir: Camcý, dokumacý, çömlekçi, iplikçi, hamamcý, fýrýncý vs. gibi... Onlarýn seçkinlikleri, oluþturduklarý bir ‘din sýnýfý’na deðil, ilim ve düþüncedeki üstünlüklerine dayalý idi. Çünkü Kur’an, ilmi, bir üstünlük sebebi, hatta tek üstünlük sebebi saymaktadýr. Bilen konuþmalý ve bilen saygý görmeli.

Yaratýcý devre bitip miras yeme süreci baþlayýnca, kýyafet ve dini sömürmek üzere bir ‘kutsal sýnýf, din sýnýfý’ oluþturma ihtiyacý, daha doðrusu illeti ortaya çýktý. Bu yapay sýnýf, yeni fikirler üretmek ve yaratýcý hamleler ortaya koymak yerine politikayla, vakýflarla, saltanatla koklaþarak yapay bir din sýnýfý, daha sonra da örtülü bir engizisyon yarattý.

Ýslam’ýn ruhuna ters bir geliþmeye vücut verdi. Yozlaþma ve bilgisizlik arttýkça, bu kemirici geliþme de hýzlandý.

Ve günümüze geldik...Günümüz, eski engizisyonun çocuklarý emperyalist Batýlýlarla, yeni- engizisyonun temsilcileri ‘saltanat ve hurafe dincileri’nin iþbirliði içinde aydýnlýk ve baðýmsýzlýðý boðma günü olarak belirginleþmektedir.

Kaynak: http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/...id=61&sz=32681