[QUOTE=ibrahimayk;173899]Kadın evi terk ediyor ve boşanma davası açıyor, dava sırasında tedbir nafakası alıyor, erkeğin boşanmaya neden olacak kusuru bulunmuyor, dava reddediliyor. Red kararı kesinleştikten sonra kadın nafaka davası açarsa nafaka alabilir mi?

işte o sounun da cevabı var

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2005/3-626
K. 2005/592
T. 19.10.2005
• NAFAKA ( Tedbir Nafakası/Evlilik Birliğinin Gereğinin Yerine Getirilmemesi Nedeniyle Talep Edilen - Eşlerin Ayrı Yaşamakta Haklı Olduklarını İspatlamaları Gerektiği )
• AYRI YAŞAMAKTA HAKLI OLUNDUĞUNUN İSPATI GEREĞİ ( Evlilik Birliğinin Gereğinin Yerine Getirilmemesi Nedeniyle Tedbir Nafakası Talep Edilmesi )
• EVLİLİK BİRLİĞİ GEREĞİNİN YERİNE GETİRİLMEMESİ ( Dayanılarak Talep Edilen Tedbir Nafakası - Eşlerin Ayrı Yaşamakta Haklı Olduklarını İspatlamaları Gerektiği )
• TEDBİR NAFAKASI ( Evlilik Birliğinin Gereğinin Yerine Getirilmemesi Nedeniyle Talep Edilmesi - Eşlerin Ayrı Yaşamakta Haklı Olduklarını İspatlamaları Gerektiği )
4721/m. 166/son, 195
ÖZET : Boşanma davası dışında evlilik birliğinin gereğinin yerine getirilmemesi nedeniyle talep edilen tedbir nafakasında; eşlerin ayrı yaşamakta haklı olduklarını ispatlamaları gerekir.

DAVA : Taraflar arasındaki "nafaka" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kadıköy 1. Aile Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 15.12.2004 gün ve 2004/842-1767 sayılı kararın incelenmesi davacı ve davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine;

Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 31.3.2005 gün ve 2005/2957 - 3412 sayılı ilamı;

( ...Davacı vekili dilekçesinde müvekkilinin davalı ile halen evli olup ayrı yaşadıklarını, davalının eşi ile ilgilenmediğini beyan ederek; 2.500.000.000.- TL. tedbir nafakasının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı savunmasında davacıdan kaynaklanan sebeplerle hayatlarının çekilmez hale geldiğini ve davacının ayrı yaşamada haklı olmadığını ifade etmiştir.

Mahkemece üst düzeyde yaşantı sürdüren davacının halen ayrı yaşamakta olduğu, herhangi bir işte çalışmadığı, eşine de evlilik birliğindeki yaşantıyı sağlaması gerektiği belirtilerek aylık 1.500.000.000.- TL nafakanın davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

Kural olarak, boşanma davası dışında eşlerin evlilik birliği gereklerini yerine getirmemeleri sebebiyle tedbir nafakası isteyebilmeleri için ayrı yaşamada haklı olduklarını ispat etmeleri gerekir ( TMK.mad.195 ).

Somut olayda, davacı ayrı yaşamada haklı olduğunu kanıtlayamamıştır. Zira tüm tanıklar davacının ayrı yaşamada haklı olduğuna dair herhangi bir beyanda bulunmamışlardır. Bu durumda iddia kanıtlanamadığına göre davanın reddi gerekirken istemin kısmen kabulü yönünde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.

Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir... )

Gerekçesiyle bozularak "dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : A- DAVACININ İSTEMİNİN ÖZETİ: Davacı vekili; müvekkili davacının davalı ile 12.3.2003 tarihinde evlendiklerini, 4 aylık birliktelikten sonra tatil dönüşü müvekkilinin davalı tarafından baba evine bırakıldığını, tarafların 9 aydır ayrı yaşadıklarını, müvekkilinin 19.9.2003 tarihinde müşterek ikametgâhlarına gitmiş olmasına rağmen davalı tarafından kabul edilmediğinden geri dönmek zorunda kaldığını, davalı tarafından daha önce açılan boşanma davasının, müvekkilinin hiçbir kusurunun bulunmaması nedeni ile reddedildiğini, evlilik nedeni ile işini tasfiye ettiğinden müvekkilinin nafakaya muhtaç olduğunu beyanla 2.500.- YTL. nafakanın davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

B- DAVALININ CEVABININ ÖZETİ: Nafakaya hükmedilebilmesi için koşulların oluşmadığını, ayrı yaşama hakkının ispatlanması gerektiğini ileri sürerek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

C- YEREL MAHKEME KARARININ ÖZETİ: Yerel mahkemece, daha önce açılan boşanma davasının reddedildiği, tarafların boşanma davasından sonra bir araya gelmediği konusunda bir uyuşmazlığın bulunmadığı, davacının ayrı yaşama hakkının bulunduğu gerekçeleri ile, tarafların sosyal ve ekonomik durumları da gözetilerek davacı yararına aylık 1.800.- YTL. nafakaya hükmedilmiştir.

D- TEMYİZ EVRESİ, BOZMA VE DİRENME: Hüküm davalı vekilince temyiz edilmekle, Özel Dairece yukarıya aynen alınan gerekçelerle bozulmuş, yerel mahkeme;

"Davalının bilindik bir yolla sırf TMK.m.166/son'daki koşulların oluşması amacı ile temelde haksız olduğu ve kanıtlayamayacağı bir boşanma davası açtığını, tanık bildirmeyip davanın redle sonuçlanmasını sağladığını, kararı temyiz etmeyerek kesinleştirdiğini ve 3 yıllık bekleme süresini 21.5.2004 tarihi itibarı ile başlattığını, hal böyle olunca, ortak hayatı yeniden kurma görevinin davalı kocaya düştüğünü, ancak davalı kocanın bunu yapmadığını, iyi niyetli olmadığını açıklayarak ilk hükümde direnmiştir. E-
GEREKÇE: Davacı ile davalı 12.3.2003 tarihinde evlenmişler, davalı Melih 4.11.2003 tarihinde şiddetli geçimsizliğe dayalı olarak boşanma davası açmış, mahkemece kendisine delilleri bildirmek üzere süre vermesine rağmen tanık bildirmemiş ve bu nedenle açtığı dava ispatlanamadığından reddedilmiş, mahkemenin red kararı temyiz edilmeksizin 20.5.2004 tarihinde kesinleşmiştir.

Davacı dava dilekçesinde kendisini tatil dönüşü baba evine davalı kocasının götürüp bıraktığını, 19.9.2003 tarihinde müşterek ikametgâha gitmiş olmasına rağmen, kendisini davalının kabul etmediğini belirtmiş, dinlenen tanıklar ise, davalı kocanın davacı kadını babası evine götürüp bıraktığını ve bu olaydan sonra da tanıkların bir araya gelmediklerini doğrulamışlardır.

Dosyadaki delil durumu ve tüm dosya kapsamına göre, davalı kocanın niyetinin eşinden boşanmak olduğu, normal yolla açacağı şiddetli geçimsizlik nedeni ile boşanma davasını kanıtlayamayacağını düşündüğünden, TMK.m.166/son'da açıklanan biçimde "boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi halinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir" hükmünden yararlanmak ve bu yolla boşanmak istediği, önceki red kararının 20.5.2004 tarihinde kesinleşmiş olmakla, 3 yıllık sürenin işlemeye başladığı, bu durumda davacının tek yanlı çabası ile tarafların yeniden bir araya gelmelerinin beklenemeyeceğinden davacının ayrı yaşama hakkının bulunduğu sonucuna varılmış olup, yerel mahkeme kararı bu yönü ile doğrudur.

Ne var ki, hükmedilen nafaka miktarına ilişkin davalı vekilinin temyiz itirazları Özel Dairece değerlendirilmediğinden, dosyanın Dairesine gönderilmesi gerekmektedir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme kararı uygun bulunduğundan, dosyanın nafaka miktarına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için 3. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 19.10.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.

[B]Sonuç olarak eşlerin tedbir nafakası isteyebilmeleri için ayrı yaşamada haklı olduklarını ispat etmeleri gerekir . Bu her zaman geçerlidir.[/B]

konuyla pek ilgisi yok ama çok enterasen bir karar.

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2007/2-787
K. 2007/766
T. 24.10.2007
• BOŞANMA NEDENİYLE MADDİ TAZMİNAT ( Koca Kendi Kusuruyla Yol Açmadığı Boşanma Yüzünden Evlilik Düzeni Bozulduğu - Kadının Ev Kadını Olması ve Evlilik Birliği İçinde Gelirinin Bulunmaması Tazminat Sorumluluğunu Ortadan Kaldırmadığı )
• EV KADINININ TAZMİNAT YÜKÜMLÜLÜĞÜ ( Evlilik Birliği İçinde Gelirinin Bulunmaması Tazminat Sorumluluğunun Esasıyla İlgili Değil Tazminatın Kapsamını Belirlemekle ve İnfaz İle İlgili Olduğu )
• MADDİ TAZMİNATIN KOŞULLARI ( Evlilik Birliği İçinde Gelirinin Bulunmaması Tazminat Sorumluluğunun Esasıyla İlgili Değil Tazminatın Kapsamını Belirlemekle ve İnfaz İle İlgili Olduğundan Kocanın Kendi Kusuruyla Yol Açmadığı Boşanma Nedeniyle Koşulların Oluştuğu )
818/m.42, 44, 244
4721/m.4, 166, 174,185/3,186
ÖZET : Dava, karşılıklı boşanma ve maddi-manevi tazminat ile nafaka istemine ilişkindir. Olayda, koca; kendi kusuruyla yol açmadığı boşanma yüzünden, evlilik düzeni bozulmuş, en azından evin bakımı, temizliği gibi kadının ev işlerine emeğiyle sağladığı katkıdan yoksun kalmıştır. Koca, bozulan bu düzenini ilerde yeniden kurmak ve elde etmek için maddi külfet yapmak zorunda kalacaktır. Çalışmayan ve hiç bir geliri olmayan kadının edinilmiş mallarda katkı payı isteyebileceğini kabul eden Türk Medeni Kanunu sisteminde, maddi tazminat ile sorumlu tutulamayacağını önceden kabul etmek imkansızdır. Kadının, ev kadını olması ve evlilik birliği içinde gelirinin bulunmaması, tazminat sorumluluğunun esasıyla ilgili değil, tazminatın kapsamını belirlemekle ve infaz ile ilgilidir. Bu bakımdan, maddi tazminatın koşulları oluşmuştur.

DAVA : Taraflar arasındaki "karşılıklı boşanma maddi manevi tazminat ve nafaka" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; K. 1.Aile Mahkemesince davacı-karşı davalı K. tarafından açılan boşanma davasının kabulüne tarafların boşanmalarına, davalı-karşı davacı F. tarafından açılan davanın reddine, davacı-karşı davalı K.'ın maddi tazminat talebinin reddine, manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 2.000 YTL.manevi tazminatın davalı-karşı davacı F.'dan alınarak davacı karşı davalı K. A.'a verilmesine, davalı karşı davacı F. 'nın maddi manevi tazminat ve nafaka taleplerinin reddine dair verilen 28.02.2006 gün ve 2006/6-105 sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 27.11.2006 gün ve 2006/8928-16361 sayılı ilamı ile;

( ... 1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre kadının temyiz itirazları yersizdir.

2-Kocanın temyiz incelemesine gelince;

a-Koca tazminatlar yönünden faiz isteminde bulunmasına rağmen, koca yararına hüküm altına alınan manevi tazminat yönünden faiz istemine olumlu/olumsuz karar verilmemesi doğru olmamıştır.

b-Türk Medeni Kanununun 174/1. maddesi mevcut veya beklenen bir menfaati boşanma yüzünden haleldar olan kusursuz yada daha az kusurlu tarafın, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebileceğini, 186. maddesi, evi birlikte seçeceklerini, birliğin giderlerine güçleri oranlarında emek ve mal varlıkları ile katılacaklarını öngörmüştür. Toplanan delillerden boşanmaya sebep olan olaylarda maddi tazminat isteyen eşin diğerinden daha ziyade kusurlu olmadığı anlaşılmaktadır. Boşanma sonucu bu eş, en azından diğerinin maddi desteğini yitirmiştir. O halde mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile kusurları ve hakkaniyet ilkesi ( MK Md,4 BK.md.42 ve 44 ) dikkate alınarak koca yararına uygun miktarda maddi tazminat verilmelidir. Bu yönün dikkate alınmaması doğru görülmemiştir... ),

Gerekçesiyle hükmün 2/a-b bentlerinde belirtilen nedenle faiz ve maddi tazminat yönünden BOZULMASINA, kadının temyizinin 1. bentte belirtilen nedenle ONANMASINA karar verilerek dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece davacı-karşı davalı K'ın maddi tazminat talebinin reddine ilişkin önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz esildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Dava, karşılıklı boşanma ve maddi-manevi tazminat ile nafaka istemine ilişkindir.

Davacı-karşı davalı K. vekili davalının, davacıyı yengesi ile duygusal ilişki içerisinde olmakla sürekli itham ettiğini ve bu dayanaksız ithamını toplum içinde yaydığını, davacıya sürekli hakaretlerde bulunarak onun kişilik değerlerine saldırdığını ve haksız olarak müşterek evi terk ettiğini, bu durumda evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını ve davacının davalı ile yaşamasına imkan kalmadığını ileri sürerek tarafların boşanmalarına, düğünde takılan bilezikler ve takı setinin BK.244/2 maddesi gereğince aynen iadesine mümkün olmadığı taktirde dava tarihindeki değerine tekabül eden 3.750.000.000 TL.nin dava tarihinden itibaren işeyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, 10.000.000.000 TL.maddi,10.000.000.000 TL.manevi tazminatın yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline,davalının karşı davasının reddine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı-karşı davacı F. vekili, tarafların evliliğinin davacı kocanın bir başkası ile duygusal ilişki içinde bulunması nedeniyle mutsuzluğa dönüştüğünü ve evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını, bu nedenle müvekkilinin 01.02.2004 tarihinde baba evine gittiğini ve o zamandan bu yana ayrı yaşadıklarını, evlilik birliğinin kocanın kusuru neticesinde sarsıldığını, kusurlu tarafın dava açma hakkı olmadığını bu nedenle açılmış boşanma davasının reddi geerektiğini aksi halde 250.000.000 TL. yoksulluk nafakasına, 10.000.000.000 TL. maddi ,10.000.000.000 TL.manevi tazminata hükmedilmesini cevaben bildirmiş, birleşen davada ise davacı kadının davalı kocasının kusurlu davranışlarım düzeltmeye çalışmaktan başka kusurunun bulunmadığını, evlilik birliğinin kocanın kusuru neticesinde sarsıldığını, müvekkilinin hiçbir yerden geliri olmadığını belirterek tarafların boşanmalarına, 10.000.000.000 TL. maddi, 10.000.000.000 TL. manevi olmak üzere toplam 20.000.000.000 TL. tazminatın davalı kocadan alınarak müvekkiline verilmesini ayrıca 250.000.000 TL. yoksulluk nafakasına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.

Yerel Mahkeme önce "Davalı-Davacı F. tarafından açılan davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, dava tarihi itibariyle 200 YTL.tedbir nafakasının kararın kesinleşmesinden sonra yoksulluk nafakası olarak devamına, davacı-davalı Kemal 'den alınarak davalı-davacı F.'a verilmesine,karar tarihi itibariyle 5.000 YTL.maddi, 5.000 YTL manevi tazminatın davacı-davalı K. 'dan alınarak davalı-davacı F.'a verilmesine" karar vermiş, davacı-davalı Kemal Alpay'ın temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 8.11.2005 tarih 2005/9281-15293 sayılı ilamı ile "1- Kocadan kaynaklanan evlilik birliğinin temelinden sarsılmasını gerektirir bir davranış kanıtlanmış değildir.Bu yön gözetilmeden kadının boşanma davasının kabulüne karar verilmesi doğru bulunmamıştır.

2- Kocanın boşanma davasına yönelik temyize gelince;

Yapılan soruşturma, toplanan delillerle kadının asılsız olarak kocasının yengesi ile ilişkiye girdiği yönünde şayia çıkardığı anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre ,boşanmaya ( TMK.md.166/1 ) karar verilecek yerde ,yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru bulunmamıştır."gerekçesi ile hükmün bozulmasına diğer yönlerin şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermiş, bozma kararına uyan yerel mahkeme "Davacı karşı davalı K. tarafından açılan boşanma davasını kabulüne tarafların boşanmalarına, davalı karşı davacı tarafından açılan davanın reddine, davacı karşı davalı K.'ın maddi tazminat talebinin reddine, manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 2.000 YTL.manevi tazminatın davalı karşı davacı F.'dan Alınarak davacı karşı davalı K.'e verilmesine, davalı karşı davacı F.'nın maddi manevi tazminat ve nafaka taleplerinin reddine" karar vermiş taraf vekillerinin temyizi üzerine Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde aynen alınan bozma Hamı ile kararı maddi tazminat yönünden bozmuştur.

Mahkemece önceki kararda direnilmiş; hükmü davacı-davalı Kemal Alpay vekili temyiz etmiştir.

Davalı-davacı F.'ın kusurlu olduğu noktasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık davacı-davalı koca yararına maddi tazminata hükmedilip hükmedilmeyeceği noktasındadır.

Türk Medeni Kanununun 174/1. maddesi; "mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu tarafın, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebileceğini .. " hükme bağlamıştır. Bu hüküm gereğince, maddi tazminata hükmedilebilmesi için temel koşul, tazminat isteyen tarafın boşanmada kusursuz veya daha az kusurlu olması ve boşanma yüzünden mevcut veya beklenen menfaatlerinin zedelenmiş bulunmasıdır.

Hukuka aykırı ve kusurlu bir davranış sonucu hakkı ihlal edilenin zararının giderilmesi, menfaatinin denkleştirilmesi hukukun temel ilkesidir. Ancak, Türk Medeni Kanununun 174/1. maddesi, genel tazminat esaslarından ayrılmış ve kendisine özgü kural getirmiştir. Haksız fiil tazminatının temel unsuru olan "gerçek zararın belirlenmesi" koşulu, Aile Hukukunda, Borçlar Hukukundaki düzenlemeden farklıdır. Eşler arasındaki ilişkinin özelliği itibarıyla burada gerçek zararı tam olarak belirlemek zordur. Bu özelliği nedeniyledir ki, yasa, menfaati zedelenene, uygun bir tazminat verileceğini açıklamıştır. Hakim, tazminat miktarını takdir ederken, kusurun ağırlığını, tarafların sosyal ve ekonomik durumlarını, evlenme şanslarını, ortalama yaşam sürelerini, yaşam seviyelerini ve geçim koşullarını göz önünde tutarak, makul ve herkesçe kabul edilebilir bir miktar belirleyecektir.

Kanun, mevcut veya beklenen menfaattin neler olduğunu göstermemiştir. Mevcut menfaatin belirlenmesinde ölçü, genel olarak evlilik birliğinin, eşlere sağladığı yararlardır. Beklenen menfaatler de, evliğin devamı halinde eşlerden birinin diğerine gelecekte sağlaması muhtemel olan çıkarlardır. Aile birliği, eşler arasında eşitliğe dayanır.

( Anayasa m.41 ) Başka bir ifade ile eşler, evlilik birliğinde eşit hak ve yükümlülüklere sahiptir. Eşler, birlikte yaşamak, birbirlerine sadık kalmak ve yardımcı olmak zorundadırlar. ( TMK. m. 185/3 ), Birliği beraberce yönetirler ( TMK. m. 186/2 ), Evlilik birliğinin giderlerine güçleri oranında emek ve malvarlıklarıyla katılırlar. ( TMK. m. 186/3 ),Eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin uygulanması asıldır. ( TMK. m. 202/1 ) Kadın çalışmasa dahi, yaptığı diğer işler nedeniyle katkı payı isteyebilmektedir. Boşanma halinde eşlerden birinin, diğerine, emek veya malvarlığıyla sağladığı katkı ve desteği yitirmesi, yoksun kalınan bu desteğin maddi değeri kadar mevcut menfaatin ihlalidir. Türk Medeni Kanunu'nun 174/1.maddesinde maddi tazminat talebi için kadın ve erkek yönünden bir ayrım yapılmamıştır. Olayda, koca; kendi kusuruyla yol açmadığı boşanma yüzünden, evlilik düzeni bozulmuş, en azından evin bakımı, temizliği gibi kadının ev işlerine emeğiyle sağladığı katkıdan yoksun kalmıştır. Koca, bozulan bu düzenini ilerde yeniden kurmak ve elde etmek için maddi külfet yapmak zorunda kalacaktır. Çalışmayan ve hiç bir geliri olmayan kadının edinilmiş mallarda katkı payı isteyebileceğini kabul eden Türk Medeni Kanunu sisteminde, maddi tazminat ile sorumlu tutulamayacağını önceden kabul etmek imkansızdır. Kadının, ev kadını olması ve evlilik birliği içinde gelirinin bulunmaması, tazminat sorumluluğunun esasıyla ilgili değil, tazminatın kapsamını belirlemekle ve infaz ile ilgilidir. Bu bakımdan, maddi tazminatın koşulları oluşmuştur. Açıklanan sebeple özel daire bozma kararına uyulmak gerekirken, direnme kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenlerle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ : Davacı-davalı K. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, 24.10.2007 gününde oyçokluğu ile karar verildi.