Hatice bir melek- Geri dönemeyecek

[Av.Fırat Bayındır]

Hatice kız,tv.deki dizilere özendi ve uçtu, artık geri dönemeyecek. O ışıl ışıl gözleri bizlere bakarken, o diziler yayınlanmaya devam edecek. Kurtlar vadisini engelleyenler, "SIR KAPISI"NI NEDEN ENGELLEMİYORLAR. HER GECE BİRİSİ ÖLÜP DİRİLİYOR, ÖLÜLERDEN HABERLER ALIYOR, HAYATLARINA YÖN VERİYORLAR.

İŞTE BİR DİZİ GERÇEK OLDU,HATİCE KIZ ÖLDÜ.

KURTLAR VADİSİ İÇİN ORTALIĞI AYAĞA KALDIRANLAR NEREDELER.

VE SIR KAPISI HALA SÜRÜYOR.




Hatice, TV dizisini taklit etmek istedi

Ali LEYLAK-Mehmet HARBURCU ŞANLIURFA (DHA)

Şanlıurfa’da, 4’üncü sınıf öğrencisi 12 yaşındaki Hatice Demir, oyun sırasında kendini eşarpla pencereye asınca yaşamını yitirdi. Kardeşi 11 yaşındaki Gülbahar Demir, ablasının televizyonda izledikleri sırlarla ilgili programını taklit ederek kendini astığını söyledi.

PAZARCILIK yapan 38 yaşındaki İbrahim Halil Demir, eşi Zahide Demir’le birlikte akrabalarının düğünü için 4 gün önce Osmaniye’ye gitti. Demir çifti, yaşları 3 ile 16 arasında değişen 9 çocuğunu aynı mahallede oturan akrabaları Şemse ve Ali Demir çiftine bıraktı. Misafir kaldıkları evde oyun oynayan çocuklardan Mimar Sinan İlköğretim Okulu 4’üncü sınıf öğrencisi Hatice, kardeşi Gülbahar ve evin çocuklarından 11 yaşındaki Feride, bir odaya geçti. Birbirlerine bir televizyon kanalında yayınlanan ve hayattan kesitlerle, sırlarla ilgili programı anlatmaya başlayan 3 kızdan Hatice Demir, intihar eden bir kişinin dirilmesi sahnesinden çok etkilendiğini söyledi. Hatice kardeşi ve kuzenine, "Ben de yeniden canlanacağım" diyerek, üst üste koyduğu minderlerin üzerine çıkıp boynuna doladığı eşarpla kendini pencereye astı. Ayağının altındaki minderler kayınca pencerede asılı kalan Hatice’nin bir süre ses çıkarmaması üzerine korkan Gülbahar ve Feride, mutfakta kek yapan Şemse Demir’i çağırdı. Odaya giren Şemse Demir, gördüğü manzara karşısında şoke olurken bu sırada eve gelen ve eşinin çığlığına koşan Ali Demir, küçük kızı asılı bulunduğu yerden indirdi. Olay yerine çağırılan 112 Acil Servis ekipleri, Hatice Demir’in yaşamını yitirdiğini belirledi.

Kızları Hatice’nin ölüm haberini düğüne gittikleri Osmaniye’de alan Zahide ve İbrahim Halil Demir çifti bu sabah Şanlıurfa’ya döndü. Kızlarının ölümüyle yıkılan Demir çiftinin ağzını bıçak açmazken, evleri ziyaretçi akınına uğradı. Talihsiz Hatice’nin cenazesi ikindi namazından sonra Harrankapı Mezarlığı’nda toprağa verildi.

OYUN YAPIYOR SANDIK

Ablasının ölümüne tanık olan Gülbahar Demir, oyun oynarken televizyonda izledikleri dizideki sahneleri canlandırdıklarını söyledi. Ablası Hatice’nin tıpkı televizyondakiler gibi eşarpla kendisini pencereye astığını anlatan Gülbahar Demir, "Ablam ’Ben de yeniden canlanacağım’ dedi, eşarpla kendini pencereye astı. Biz onun ölü numarası yaptığını sanıyorduk. Ses çıkarmayıp hareketsiz kalınca Şemse yengemi çağırdık. Doktorlar gelince bize öldüğünü söyledi" dedikten sonra ağlamaya başladı.

[Av.Fırat Bayındır]

'Sır' dizilerine ceza geliyor

7 Mart 2007
ANKA


RTÜK, kamuoyunda doğan tepki ve beğenilerin Üst Kurulca takip edildiğini belirtti. Yeni

Üst Kurul, "sır dizileri" konusunda Diyanet'in "bir kısmının değerlerimizi ön plana çıkarıcı ve doğruya yönlendirici nitelikte faydalı yayınlar ancak bazı yapımlarda akıl ve mantık dışılık, yanlış kader anlayışı, kolaycılık, ilahi adaletle bağdaşmayan suç ve ceza dengesizliği görülyor. Bunlar da izleyicilerin dinimizi yanlış anlamasına ve algılamasına sebep olabilir" yönünde görüş bildirdiğini belirterek, uzmanlar tarafından hazırlanan raporlar doğrultusunda, sözü edilen programlar nedeniyle yayın kuruluşları nezdinde müeyyideler uygulanmasına karar verildiğini kaydetti.

RTÜK'ten yapılan açıklamada, RTÜK'ün radyo ve televizyon yayınlarını düzenlemek ve denetlemekle görevli olduğu belirtilerek, radyo ve televizyon yayınları ile ilgili olarak kamuoyunda doğan tepki, beğeni ve hassasiyetlerin Üst Kurulca sürekli olarak takip edildiği anımsatıldı.

Üst Kurul'un bütün programları ancak yayınlandıktan sonra denetlediğine işaret edilen açıklamada, “Üst Kurulun programları yayından önce denetleme yetkisi olmadığı gibi, bazı basın ve yayın organlarında ifade edilenin aksine programları yayından kaldırma yetkisi de bulunmamaktadır" denildi. Açıklamada, radyo ve televizyon yayınlarının yasa hükümlerine uygun yapılması konusunda Radyo ve Televizyon Üst Kurulu kadar yayın kuruluşlarının da sorumlu olduğu kaydedilerek, Üst Kurul'un yayın kuruluşlarıyla olan diyaloğu çerçevesinde, çeşitli programlarla ilgili olarak yayıncılarla görüşmeler yaptığı, değerlendirmelerde bulunduğu ifade edildi. Açıklamada, bu görüşmeler ve değerlendirmelerin sadece, sorunların karşılıklı görüşülüp tartışılmasına ve ortak çözümler geliştirilmesine hizmet ettiği bildirildi.

Açıklama şöyle:

"Radyo ve Televizyon Üst Kurulu yayın içerikleriyle ilgili değerlendirmelerini yaparken Üst Kurul uzmanlarının raporlarının yanı sıra alanında uzman kuruluşların görüşlerine de zaman zaman başvurmaktadır. Üst Kurul Sağlık Bakanlığından, Mücadele Sporları Federasyonu Başkanlığına, Milli Eğitim Bakanlığından, İçişleri Bakanlığına ve üniversitelere kadar çeşitli kuruluşlardan görüş istemiş ve almıştır. Geçtiğimiz yıl içerisinde Üst Kurulun görüş sorduğu kurumlar arasında, Sağlık Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Hacettepe Üniversitesi, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü Mücadele Sporları Federasyonu Başkanlığı da bulunmaktadır. Üst Kurul, bu kuruluşlardan insan sağlığını ilgilendiren reklamlarla çocuklara yönelik bazı gıda maddelerinin reklamları, televizyonda yayınlanan spor turnuvaları ve şiddet içerikli programların çocuklar ve gençler üzerindeki olumsuz etkileriyle ilgili olarak görüş istemiştir. Kamuoyunda sır dizileri olarak bilinen programlarla ilgili olarak da, Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanlığı aracılığıyla bir vatandaşımızın şikayetinin kurumumuza iletilmesi üzerine konu Üst Kurulca incelemeye alınmıştır. İnceleme kapsamında, anılan programlarda dini temalar işlenmesi nedeniyle Anayasal bir kamu kurumu olan Diyanet İşleri Başkanlığından 7 Mart 2006 tarihli bir yazıyla görüş istenmiştir. Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından kurumumuza gönderilen 29 Mart 2006 tarihli cevabi yazıda, televizyon yayınlarının insanların düşünce ve davranışları üzerinde etkili olduğu, bu nedenle yayınların insanları iyiye, güzele ve doğruya yönlendirici nitelikte olması gerektiği belirtilerek, 'sır dizileri'nin bir kısmının değerlerimizi ön plana çıkarıcı ve doğruya yönlendirici nitelikte faydalı yayınlar olduğu belirtilmekle birlikte, bazı yapımlarda akıl ve mantık dışılık, yanlış kader anlayışı, kolaycılık, ilahi adaletle bağdaşmayan suç ve ceza dengesizliği görüldüğü, bunların da izleyicilerin dinimizi yanlış anlamasına ve algılamasına sebep olabileceğine dikkat çekilmiştir. Bu bağlamda, anılan programların ilahiyatçı uzmanların danışmanlığında hazırlanmasının uygun olacağı belirtilmiştir. Diyanet İşleri Başkanlığının görüşü de ilgili birimimiz tarafından değerlendirmeye alınmış, uzmanlar tarafından hazırlanan raporlar doğrultusunda, sözü edilen programlar nedeniyle yayın kuruluşları nezdinde müeyyideler uygulanmasına Üst Kurulca karar verilmiştir."

[Av.Fırat Bayındır]

Sizce RTÜK' bu dizileri engellemeye gücü yetecek mi?

[deniz02]

Sizce RTÜK' bu dizileri engellemeye gücü yetecek mi?

Halk israrli bi sekilde kapanmasini isterse, evet...

[Av.Fırat Bayındır]

Reha Muhtar (07.03.2007)

*

Sırlar dünyası...

NTV’de Can Dündar’ın programında “Siz esas Sırlar Dünyası gibi programlara bakın” dediğimde, daha 12 yaşında bir çocuk intihar etmemişti...

İntihar olmadığı için de, kimse oralı değildi...

Esasen Hatice Demir’in intiharı ne kadar program kaynaklı onu bilmiyorum...

Zaten konu, intiharın nedeni Sırlar Dünyası mı Kalp Gücü mü, ya da 5. Boyut programı mı değil...

Konu sıradışı olayların, insanüstü güçlerin ya da ruhların günlük yaşama egemen olması konusudur ki, gazetelerin “bir çocuğun program yüzünden intihar ettiği” biçimindeki klişe haberinden çok daha tehlikelidir...

Kimse kimseyi aldatmasın...

Haberlerin iyimserlik mi kötümserlik mi aşıladığı üzerine bunca fetva veren Radyo Televizyon Üst kurulu, bu programlar hakkında karar verebilmek için Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan fetva istiyor...

Örneğin Beşinci Boyut’ta işlenen Salih’in öyküsüyle Diyanet İşleri’nin ne işi var?..

Televizyonda yayınlanan öykü şöyle:

“Salih askerliğini üstün başarı belgesiyle bitirmiş bir delikanlı... Hasta annesi ve hamile eşi ile güzel bir köyde yaşamaktadırlar... Evin bütün yükü Salih’in üzerindedir...

Salih bir taraftan köyün vicdansız Rüstem Ağa’sına, oturdukları evin borcunu ödemeye çalışmaktadır...

Ansızın Kıbrıs savaşı patlak verir ve Salih arkadaşı Recep’le birlikte yeniden askere gider...

Kıbrıs’ta savaşırken şehit olur...

Şehit Salih’in önüne bambaşka bir kapı açılır...

Salih zaman ve mekan tanımadan insanlara yardım etme mertebesine erişir...

Bundan sonrası ilginçtir...

Şehit olan Salih sanki yaşıyormuş gibi, her bölümde değişik insanlarla tanışır...

Onlara doğru tercih yapmaları konusunda yol gösterir...

Tereddüte düştüğü zamanlarda ’usta’sına danışır falan filan...”

Şimdi bunun neyini Diyanet İşleri Başkanlığı’na danışacak RTÜK?..

Dinimizde bu inanış var mıdır diye mi soracak?..

Bu bir sinema filmi değil ki bir kereliğine insanlar gidip izlesin?..

Her hafta program izleyen milyonlarca insan, karşısına çıkacak olaylarda ŞEHİT SALİH’İ YOL GÖSTERMESİ İÇİN ARARSA NE OLACAK?..

Hayatı bu kadar ruhlarla bağlantılı göstermek, bunun bir “fiction” biçiminde değil, Kıbrıs Harekatı’nda şehit düşen Salih’in realistliğinde vermek, insanlarda nasıl bir etki uyandırmakta bu düşünüldü mü?..

***
Ben ilke olarak hiçbir televizyon programının durdurulması ya da sansürlenmesinden yana değilim...

Sansürden yana değilim, çünkü o zaman reşit olan bir insanın muhakeme yeteneğine güvenmediğim anlamına gelir ki demokrasiye inanan bir insan olarak, başka insanların muhakeme yetenekleri üzerine ahkam kesemem...

Bunu o insanlara ve kendime ayıp sayarım...

Ama el insaf...

Bu programların yayın saati Sırlar Dünyası’nda olduğu gibi 19.45 mi olur, ya da Beşinci Boyut’un yayınlandığı 21.30’da mı?..

Çocuk ve gençlerin henüz reşit olmadıklarından, muhakeme yeteneklerinin tam oturmadığını söylemek, demokrasiye aykırı düşmez umarım...

O zaman bu saatlerde bu programların işi ne?..

Haberlerin kötümser hava yayabileceği endişesi üzerine, bütün genel yayın müdürlerini Ankara’ya toplayan ve saatlerce konuşan RTÜK, bir çocuğun intihar olayından sonra bile, Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan görüş istiyorsa, bu abestir...

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın şehit Salih’in insanlara yol göstermesine ne söylemesini bekliyor RTÜK?..

Şehitlik gibi kutsal bir mertebeyi ruhlarla karıştırıp, çoluğun çocuğun aklını karıştırmanın ne alemi var?..

Yoksa buralarda insanların uçması tamamen serbest, ama hayatın gerçeğinin haber yapıldığı yerde, “haberler kötümserlik yayıyor” diyerek, haberlere blokaj mı gerek?

Siz önce uçmaları, kaçmaları, gaipten duyulan sesleri önleyin de, sonra haberlerin nasıl olması gerektiğini anlatırsınız...

[commodore1tr]

Sansürün her türlüsüne karşıyım. Özellikle onsekiz yaşından büyük toplum kesimine yönelik şunu seyretme şunu seyret gibi yaklaşımlar hakaret gibi geliyor.
Ancak her ne kadar bu dizileri hiç izlemesemde gerek gazetelerden gerekse çevremden duyduklarım beni çok rahatsız ediyor. özellikle 18 altı çocuklarında ekran başında olduğu saatlerde gerçek anlamda iyimserlik mi kötümserlik mi sunduğu pek belli olmayan gereğinden fazla gerçek dünyayı ruhani dünyaya bağlayan dizilerin yayınına karşıyım. Hele hele RTÜK ün bu konuda karar veremeyip diyanetten fetva istemesi yok mu beni çileden çıkartıyor.
Kıbrıs savaşı filan gibi sözler duyunca neki diye okuduğum bölüm özetinden sonra sorduğum sorulara aldığım yanıtlar beni şok etti.( Reha Muhtar da yazınca ) Askerliğini bitirmiş olan Salih köyünde hasta annesi ve hamile eşine bakmakta evin tüm yükünü çekmekteyken Kıbrıs Barış Harekatı olur Salih yeniden askere gider ( Ki gerçekte ihtiyatlar bile çağrılmamıştır askere ) ve şehit olur. Şehit olduktan sonra babbaşka bir dünya açılır önünde sanki yaşıyormuş gibi dünyada habire değişik insanlarla tanışır ve onlara doğru yolu gösterir durur. Şimdi RTÜK u bunun nesini diyanete soracak anlamış değilim amma sorunu olan milyonlarca kişi kendisine Şehit Salih in yardım etmesini beklerse ne olur ? Hayatı bu kadar ruhlara bağlı göstermek hangi aklın hangi realistliğin eseridir ? Yazık günah değil mi?
Bir çok insan bunları başka duygular içinde seyrediyor. Ama bir yandan da din duyguları çok ciddi biçimde sömürülüyor. Hayatın realitesi ile ruhlar karışıyor. Aslında iyimserlik yüklü olması gerekirken sonunda kötümser bir tablo çıkıyor. Çünkü Şehit Salih hiç bir reel insana yardıma gelmiyor gelemiyor. Bundan dolayı bilinç altında aslında insanlara durduk yere inançta sorgulatılıyor.
Gerçek olan RTÜK ün değil bireylerin buna tepki göstermesi bu dizilere taviz vermemesidir. İnsanların milliyetçilik duygularıyla oynamak ne kadar tehlikeli ise inançlarıyla oynamak bin kat daha tehlikelidir. Bundan dolayı milliyetçilik duygularıyla oynadığı ileri sürülen Kurtlar vadisi yayından bir kere kaldırılıyorsa bu tip diziler bin kere kaldırılmalıdır.

[Harun Gür]

Bence konu, halkın tepkisi veya tepkisizliği değil. Dizinin içeriği sebebiyle birilerinin işine gelip gelmemesi. Bu dizi yayından kaldırılır veya kaldırılmaz. Şimdi mesela RTÜK Başkanı'na bir bakalım:

Zahit Akman. Kanal 7 Ankara Temsilcisi Akman, önce hafta sonu haberlerini sundu. Ardından kanalın Washington Temsilcisi oldu. Sonra Kanal 7 Televizyonu'nun Yönetim Kurulu üyesi oldu. Şimdi RTÜK Başkanı...

Sır Kapısı adlı dizi Samanyolu TV'de yayınlanıyor. Sizce RTÜK bu diziyi yayından kaldırır mı? Belki önyargılı davranacağım ama ben kaldıramayacağını düşünüyorum.

Bu arada Diyanet İşleri Başkanlığı'nın bu tarz diziler ile ilgili tesbitlerine de katılmamak elde değil, Ne demiş Diyanet İşleri Başkanlığı:

"Bu dizilerin bir kısmı değerlerimizi ön plana çıkarıcı ve doğruya yönlendirici nitelikte faydalı yayınlar, ancak bazı yapımlarda akıl ve mantık dışılık, yanlış kader anlayışı, kolaycılık, ilahi adaletle bağdaşmayan suç ve ceza dengesizliği görülüyor. Bunlar da izleyicilerin dinimizi yanlış anlamasına ve algılamasına sebep olabilir"

Diyanet İşleri Başkanlığı'nı bu yorumu sebebiyle alkışlıyorum. Diyanet İşleri Başkanı Sn. Ali Bardakoğlu gerçekten aklı başında bir din adamı ve devlet memuru profili çiziyor. Ancak bir nokta var ki bunu da gözden kaçırmamak lazım... Ülkenin Başbakanı işine gelmeyen yargı kararları sonrası "bunu ulemaya sormak lazım" açılımı getirmişti. Zaman zaman sağolsunlar Diyanet İşleri Başkanlığı'nın ilgili ilgisiz konularda çeşitli fetvalarını medyadan takip ediyoruz. Sofrada nasıl oturulması gerektiğinden tutun da, ekmeğin hangi elle tutulacağına, nasıl taharetlenileceğine dair çeşitli konulardaki görüşler ve fetvalar bunlar...

Evet şimdi Kurumun başında aklı başında birileri var da, bu absürd fetvalar böyle aklı başında yorumlar içinde azınlıkta kalıyor, ancak toplum inceden inceye de fetva ile yönetilmeye ısındırılıyor. İster misiniz gelecekte Mahkemeleri kapatıp, fetva ile karar almaya başlar bir hale gelelim:rolleyes:

[Av.Dilek Kuzulu Yüksel]

Sizce RTÜK' bu dizileri engellemeye gücü yetecek mi?

Bence yetmeyecek, kaldı ki gücünün yetip yetmemesi değil sorun, engellenmek istenip istenmemesi...

[deniz02]

Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), uzman yardımcılğı kadrolarına bu kez ilahiyat mezunlarını da alacak.
RTÜK’ten edinilen bilgiye göre, Üst Kurulda boş bulunan 70 adet kadroya giriş sınavı ile Üst Kurul Uzman Yardımcısı alınacak.
Uzman Yardımcılarının 7’si Hukuk fakültesi mezunları arasından, 25’i siyasal bilgiler, iktisat, işletme, iktisadi ve idari bilimler fakülteleri mezunları arasından, 15’i Türk dili ve edebiyatı, sosyoloji, psikoloji, tarih ve ilahiyat bölümlerinden mezun olanlar arasından, 8’i iletişim fakültesi mezunları arasından, 15’i matematik ve istatistik bölümleri ile elektrik?elektronik, bilgisayar, elektronik, elektronik ve haberleşme mühendisliği mezunları arasından alınacak.
Sınava katılma şartları ise şöyle:
"-657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48’inci maddesinin (A) bendinde belirtilen genel şartları taşıması, -Üniversitelerin en az dört yıllık öğrenim veren fakülte veya yüksek okulları ile denkliği yetkili makamlarca kabul edilen yurt Bakalim dışındaki eğitim kurumlarının yukarıda sayılan bölümlerinden mezun olması, -Giriş sınav tarihi itibariyle 30 yaşını doldurmamış olması, -ÖSYM tarafından 10-11 Temmuz 2004, 02-03 Temmuz 2005 veya 01-02 Temmuz 2006 tarihlerinde yapılan Kamu Personel Seçme Sınavında, başvuruda bulunan grubun puan türünden 80 ve üzerinde puan alması, -ÖSYM tarafından 10-11 Temmuz 2004, 02-03 Temmuz 2005 veya 01-02 Temmuz 2006 tarihlerinde yapılan KPS Sınavının yabancı dil bölümündeki sorulardan (İngilizce, Almanca, Fransızca) en az yüzde 60’ına doğru cevap vermiş olması veya 2004, 2005?2006 yıllarında yapılan Kamu Personeli Yabancı Dil Sınavından (KPDS) veya ÜDS’den en az 60 puan almış olması, -Süresi içinde başvurmuş ve başvuru belgesi ile birlikte istenilen belgeleri Üst Kurula vermiş olması gerekiyor." (ANKA)

www.milliyet.com.tr
..........................

Kadro tamamlandiginda bakalim bu kez durumlar nasil gelisecek, gorecegiz..

[deniz02]

RTÜK Başkanı Akman: Tv'de ahlaksızlıklara göz yummayız

Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Başkanı Zahid Akman, televizyon programlarının ''sahne şovu'' olmadığını belirterek, ''Televizyon ekranlarında ahlaksızlıklara, düzeysizliklere göz yumulması söz konusu olamaz'' dedi.
Akman, yaptığı açıklamada, bir televizyon kanalında Mehmet Ali Erbil'in sunduğu ''Aşk Olsun'' isimli programda dans eden kadın yarışmacının göğüslerinin açıkta kalmasıyla ilgili RTÜK'e bir çok izleyiciden şikayet başvurusu geldiğini bildirdi.
Televizyon yayınlarının geniş kitlelere ulaştığını, her yaştan, her meslekten, her eğitim düzeyinde izleyici tarafından izlendiğini hatırlatan Akman, şunları kaydetti:
''Bu nedenle hem yayın kuruluşlarının yöneticilerine hem de program yapımcıları ve sunucularına önemli sorumluluklar düşmektedir. Televizyon programı sahne şovu değildir. Televizyon programları milyonlarca izleyici ve özellikle de çocuklar tarafından izlenmektedir. Dolayısıyla televizyon programları tüm toplumu ilgilendirmektedir. O nedenledir ki tüm dünyada yazılı basın ile radyo, televizyon ve sinema alandaki hukuki düzenlemeler birbirinden farklılık arz eder. Bu nedenle televizyon ekranlarında bu tür ahlaksızlıklara, düzeysizliklere göz yumulması söz konusu olamaz.'' Akman, bahsedilen programın yayınının RTÜK uzmanlarınca takip edildiğini ve 3984 sayılı yasada hüküm altına alınan yayın ilkeleri açısından değerlendirildiğini belirterek, konunun RTÜK'ün ilk toplantısında öncelikli olarak ele alınacağını kaydetti.

ETİK İLKELER İÇİN ATÖLYE ÇALIŞMASI
RTÜK Başkanı Akman, yazılı basın alanında çalışanların uyacakları etik ilkelerin belirli olduğunu ancak büyük bir ihtiyaç olmasına karşın radyo ve televizyon yayıncılığı alanında etik ilkeler bulunmadığını kaydetti. Bu konuda RTÜK olarak yayıncıların ve akademisyenlerin de katılımıyla bir atölye çalışması gerçekleştirmekte olduklarını belirten Akman, çalışma sonucunda radyo ve televizyon yayıncılığı etik ilkeleri oluşturmayı hedeflediklerini bildirdi.

Milliyet
.....................

Bu olayin bir kaza olduguna inanmiyorum, kasitli olarak yapildigini dusunuyorum. Sizler bu konuda ne dusunuyorsunuz? RTÜK'un bu haberdeki kararini nasil buluyorsunuz?

Saygilarimla.