Mahkeme, 8 Mart dayağını affetmedi: Zamanaşımı lütuf değil!
İsmail Saymaz'ın haberi şöyle: Beyazıt’ta altı yıl önce kadınlara ‘8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ dayağı atan polisleri, ne yüzlerini gizleyen kask ne de zamanaşımı zırhı kurtarabildi. Altı polise beş aydan 21 aya kadar hapis cezası çıktı.
Beyazıt Meydanı, 6 Mart 2005’te, ‘Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ne ev sahipliği yapıyordu. O gün polis, kitle dağılmak üzereyken coplar ve gazlarla müdahale etti. Beyazıt, tam bir savaş alanına döndü. İlk soruşturma, emniyet içinde başlatıldı. Yüksek Disiplin Kurulu, dönemin Çevik Kuvvetten Sorumlu Emniyet Müdürü Şükrü Pekgül, yardımcıları Yadigar Özdemir ve Sait Gündey ile altı polisi suçlu buldu.
Dayak mahkemede izlendi
Üç amire ‘eğitim ve gözetim görevini yerine getirmeme’ nedeniyle kınama, altı polise ‘halka onur kırıcı davranışta bulunma’ nedeniyle maaş kesim cezası verildi. Fakat adli soruşturma ilerlemiyordu. Savcılık, 12 Aralık 2005’te takipsizlik verildi. Gerekçe de ‘görevlerinin yasal gereğini yerine getirdikleri’ yönündeydi. İtiraz üzerine İstanbul 4. Asliye Ceza Mahkemesi’nde 54 polise, ‘yaralama’dan dava açıldı. İzci’nin yanı sıra 11 mağdur vardı. Kanıtlar emniyetin çektiği görüntüler ile televizyon kanallarına yansıyan dayak manzaralarıydı. Görüntüler duruşmada izlendi. Bu görüntülere rağmen Savcı Gürsel Akpınar, sanıkların beraatı yönünde mütalaa verdi. Savcı Akpınar, polis şiddetini tespit ediyor fakat faillerin belli olmadığını belirtiyordu: “Olayda vahim sonuçlar meydana gelmişse de faili somut olarak tespit etmenin mümkün olmadığı, kolluk görevlilerinin adeta kimliğini gizlercesine kaskla saklanmasının tazminat sorumluluğunu gerektirdiği...”
Zamanaşımı korkusu
Bu arada, sanık avukatları zamanaşımını işaret ediyor, mağdurlar da bundan kaygılanıyordu. Dün son duruşma görüldü. 4. Asliye Ceza Hâkimi Yavuz Öztürk, zamanaşımının yedi yıl altı ay olduğunu savunup, “Zamanaşımı kamu yararına olup sanıklar için lütuf değildir” diyerek bu isteği reddetti. Öztürk’e göre davanın temeli, ‘düşüncenin açıklanması özgürlüğü ile bu özgürlüğün kullanılmasından dolayı kamu yararı nedeniyle kısıtlanması gerekip gerekmediği noktası’ydı.
‘Kötü muamele’den ceza
Öztürk altı polise eski TCK’nın ‘kötü muamele’ maddesinden ceza verdi. Kararın geçirildiği tutanak bile, orantısız şiddeti yansıtıyordu. “Mağdur Alev Coşkun’un omzuna cop darbesiyle vurup kemiğini kıran” polis Cihan Uçar’a bir yıl dokuz ay; “Elinde herhangi bir nesne olmayan ve karşı koymayan iki bayana arkadan tekmeyle vuran” Ali Osman Parlar ve Murat Cürebal’a 10’ar ay; “Bir kafeteryaya sığınan bayana vuran” Süleyman Bilgin, “Bir kişiye arkadan tekmeyle vuran” Erdem Başak ve “Biber gazından etkilenip polise sığınmak isteyen kişiye arkadan tekmeyle vuran” Yunus Küncü’ye beşer ay hapis cezası çıktı.
Ayşe Paşalı’da en ağır ceza
Mesut Hasan Benli'nin haberi şöyle: ‘Kadına yönelik şiddet’in sembolü haline gelen Ayşe Paşalı cinayeti davasından örnek bir karar çıktı. Eski eşi Ayşe Paşalı’yı 10 yerinden bıçaklayarak öldüren İstikbal Yetkin, son sözlerinde “Eşimi çok seviyordum, pişmanım” dese de ‘tasarlayarak kasten öldürme’ suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Mahkeme heyeti cezada indirim yapmadı. Karar, Ayşe Paşalı’nın kızları ve yakınları ile kadın hakları savunucuları tarafından alkış ve gözyaşlarıyla karşılandı.
Davanın karar duruşması dün Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapıldı. Duruşmaya Ayşe Paşalı’nın anne ve babası ile kızları Burcu ve Busegül Yetkin de katıldı. Mahkeme başkanı, İstikbal Yetkin’e, davayı bitirmeleri nedeniyle araştırılmasını istediği bir hususu olup olmadığını sordu. Yetkin “Hayır” yanıtı verdi. Yetkin’in avukatı, Paşalı cinayetinin kadına yönelik şiddet davalarının simgesi haline getirildiğini belirterek, “Dava medyatikleştirildi. Mahkeme kararını verirken, söz konusu haberlerden etkilenmemeli” dedi.
Eşini çok seviyormuş
Avukatın savunmasının ardından son sözü sorulan Yetkin, “Eşimi çok seviyorum, pişmanım” dedi. Bu sırada duruşma salonunda izleyici olarak bulunan Şefkat – Der Başkanı Hayrettin Bulan ayağa kalkarak “Vicdansız, eşini defalarca bıçaklarken de mi seviyordun? Millet adına en ağır cezanın verilmesini istiyorum” diye bağırdı. Bunun üzerine Bulan, salondan çıkarıldı. Bulan’ın tepkisinin ardından Ayşe Paşalı’nın büyük kızı Burcu ayağa kalkarak “Hâlâ bizi tehdit ediyor, adi şerefsiz” diye bağırdı. Bu sırada Paşalı’nın küçük kızı Busegül fenalaştı.
‘Tasarlayarak öldürme’
Mahkeme Başkanı Tekman Savaş Nemli, sanık İstikbal Yetkin’e ‘tasarlayarak adam öldürme’ suçundan, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildiğini açıkladı. Mahkeme Başkanı Nemli, Yetkin’in cezasında herhangi bir indirim yapılmadığını ve bu kararın oy çokluğuyla alındığını ifade etti. Böylece mahkeme Yetkin için iyi hal ve tahrik indirimi yapmamış oldu. Mahkemenin kararı salonda alkışlarla karşılandı. Paşalı’nın büyük kızı Burcu Yetkin “Cezanı buldun” diye bağırdı. Sanık Yetkin duruşma salonundan çıkarılırken, Paşalı’nın annesi Zeliha Paşalı sanığın üzerine yürümek istedi.
Duruşmanın ardından basın açıklaması yapan Burcu Yetkin, kararı mutlulukla karşıladığını ifade ederek, “En ağır şekilde cezalandırıldığı için mutluyum. Kardeşi aracılığıyla hâlâ bize tehditlerini sürdürüyor. Suç duyurusunda bulunacağım. Pişman olduğunu söylemesi inandırıcı değil” dedi. Paşalı ailesinin avukatlarından Elif Kabadayı Tatar da mahkemenin örnek bir karara imza attığını belirterek, “Yargı hızla kararını verdi. Kadın cinayetleri açısından örnek bir karar” diye konuştu.
Otobüsteki tacize ilk celsede 2.5 yıl
Yargının dün kadına karşı şiddet ve tacize karşı verdiği örnek kararlardan biri de İzmir’de alındı. İzmir’de belediye otobüsünde 17 yaşındaki Ş.K.’yı taciz ettiği iddiasıyla tutuklu yargılanan G.E., çıktığı ilk duruşmada 2.5 yıl hapis cezasına mahkûm oldu.
Dava konusu olay iki ay önce meydana geldi. Okul çıkışında Bornova’da kız arkadaşı ile birlikte belediye otobüsüne binen lise öğrencisi Ş.K., kalabalıktan yararlanan G.E.’nin eliyle kalçasını ellediğini öne sürerek polise başvurdu ve şikâyetçi oldu. Sanık hakkında dava açıldı.
İzmir 10. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki davanın dün ilk duruşması görüldü. Mahkemeye avukatı ve tanık arkadaşıyla birlikte katılan mağdur liseli Ş.K., şikâyetçi olmadığını söyledi. Otobüsteyken Ş.K.’nın yanında bulunan arkadaşı F.M., yaşanan taciz olayını doğruladı. Yaklaşık iki aydır tutuklu bulunan sanık G.E. ise iddiayı yalanlayarak mahkemede şu ifadeyi verdi:
“Aynı otobüste bulunduğumuz doğrudur. Bu bayanlar otobüste başka gençlerle tartıştılar. O gençler araçtan indiler. Duran otobüs şoförüne benim kendisini taciz ettiğimi söylediler. Oysa ben onun yanına bile yanaşmadım. İftira atıyor. Hatta kendimden o kadar emindim ki bayanı ben alıp karakola götürdüm. Böyle bir şey yapmış olsaydım onu niye karakola götüreyim, kaçardım. Suçsuzum, beraatımı talep ediyorum” dedi.
Kesinleşene dek tahliye
Mahkeme, tacizle suçlanan G.E.’yi iki yıl altı ay hapis cezasına çarptırdı. Sanık G.E., kalan cezasını karar kesinleştikten sonra çekmek üzere tahliye edildi. Kararın Yargıtay tarafından onanması halinde G.E. 15 ay daha cezaevinde kalacak.
Kaynak...