“Yazıma aklı hür vicdanı hür eli öpülesi İnsanlarımızı tenzih ederek başlamak istiyorum”
Son zamanlarda boşanmaların arttığı ve eşlerin yoksulluk nafakası peşine düştüğü gerçeği ile karşı karşıyayız.
Bu konu toplumda emsaller teşkil ederek her geçen süre içerisinde katlanarak çoğalmakta olduğu gerçeğini göz ardı etmemek gerekir diye düşünüyorum.
Özellikle yabancı hukuklarda uygulamanın nasıl olduğunu internet sayesinde araştırmaya çalıştım. M.K.nun 175.m.sinin sosyal devlet ilkesine aykırı olduğu düşüncesi ile araştırmaya başladım.. Malumunuz olmakla birlikte MK nun 175.m.sini önce hatırlatmak isterim:
Madde 175 - Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir.
Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz.
Ben bu maddenin sosyal devlet ilkesine aykırı olduğunu düşündükten sonra yaptığım araştırmalar sonucu yabancı hukuklarda bizim kanunlarımızla aynı düzenlemelerin bulunduğunu gördüm. Bu kanunları onlar bizden alıp geliştirdiler mi yoksa biz onlardan alıp olduğu gibi bırakıp üzerine uğramadık mı bilinmez. Ancak uygulama nın bizimkinden farklı olduğu açıkça görülmektedir.
Örneğin Amerika'daki eyaletlerin çoğunda boşanma davalarının %90'ının nafakaya karar verilmeden bitirildiğini, iki-üç yıl süren evliliklerin kısa süren evlilik sayıldığını ve nafaka kararı verilmediğini, süresiz nafakanın ancak evliliğin çok uzun sürmüş olması veya eşlerden birinin artık iş bulamayacak yaşta veya hasta olması gibi durumlarda verildiğini gördüm.
Yani bu durumda anayasaya aykırılık iddiamın kabulünü mümkün görmüyorum. Ancak bu defa bizim uygulamamızda bir yanlışlık olduğu gerçeğini kabul etmemiz gerekiyor.
Örnekle açıklamak gerekirse;
Bizde evlilik bir ay bile sürmüş olsa boşanma olduğu takdirde süresiz nafaka takdir edilebiliyor. Nafaka alacaklısı eş her yıl nafaka artırım talebinde bulunabilmekte ve nafaka yükümlüsü ona "geçimini sağlamak için çaba gösterdin mi? Diye sorulduğunda mahkemece bu dikkate alınsa dahi, bu anlamda verilen kararlar ise Yüksek Yargıtay’ca "geçersiz gerekçe" diye bozulmaktadır.
Peki; Türkiye'de kadının durumu malum da 20-30 yaşında insanların her yıl nafaka artırım talebiyle müracaat etmesi normal midir? Nafaka yükümlüsü tekrar evlenmişse ve eşi çalışıyorsa eşinin maaşı nafaka yükümlüsüne gelir sayılırken ailesi ile yaşayan nafaka alacaklısının diğer bireylerinin geliri neden sayılmıyor?
Kira nafaka yükümlüsüne gider sayılırken banka kredisi ile aldığı evinin taksitleri neden gider sayılmıyor? Üstelik sen ev almışsın mali gücün artmış denilebilirken borç neden göz ardı ediliyor? Nafaka yükümlüsünün bankadan aldığı konut kredisini nafaka artışlarından, mahkeme masraflarından ve avukatlık ücretlerinden ötürü ödeyemeyip icra yolu ile satılarak nafaka yükümlüsünün mülk edinme hakkının elinden alınmasına ne demeli?
MADDE 35- Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.
Nafaka alacaklısı kadın aleni açıkça korunurken nafaka yükümlüsünün yanında yaşayan kadın neden korunmuyor? Şöyle ki her nafaka artışı nafaka yükümlüsünün yanındaki kadının ve çocuklarının yaşam standardının düşmesi gerçeği neden göz ardı ediliyor. Böyle bir uygulama sonucunda sosyal devlet anlayışı, insan hakları, eşitlik ilkesi konusunda söz etmek ne derece doğrudur?
Hani Nasrettin hoca ağaçtan düşmüşte siz bana ağaçtan düşeni getirin demiş’ya bu düşünce ile kendimizi bir an nafaka yükümlüsü sayarak elimizi vicdanımıza koyup düşünelim? Bitmeyen bir borç, ölene kadar taksit!Bitirebilene aşk olsun Her yıl açılan artırım davaları ve buna bağlı stres mahkeme masrafları avukatlık ücretleri diğer yanda sosyal devlet ve eşitlik ilkesi ile insan hakları !! ?
Çoğunlukla nafaka artırım taleplerinin ihtiyacın ötesinde boşandığı eşten intikam almak için açıldığı gerçeğini göz ardı etmemek gerekir. Buna bağlantılı olarak nafaka yükümlüsünün evinde çıkan huzursuzluklar geçim sıkıntısı strese bağlı işteki verimsizlik, toplum ilişkilerinin düzensizliği ile bunalım sonucunda son zamanlardaki şiddet ve basına yansıyan konular vurdum duymazlığın birer göstergesi değimlidir sizce ? O zaman diyorum ki genç yaştaki bir insanının birden fazla yoksulluk nafakasının artırılmasını talep etmesi daha belirgin ifade etmek gerekirse nafaka alacaklısının avukat tutacak güce sahip olduğu halde “yoksulluk nafakası” talebiyle müracaat etmesi, velayeti nafaka alacaklısında olan çocuğun babasıyla olan münasebetini mahkeme kararına rağmen engellemek için icra yoluyla çocuğu göstermek istemesi gittiğinde bulamaması da açık bir ifade ile çocuğu babasından/annesinden kaçırması gibi nedenlerle engellemesi MK.nun 2.maddesine aykırı bir davranış olduğunu kabul etmemek mümkün mü?.( MADDE 2.- Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır.
Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.)
Yasa maddesi görünüşte nafaka yükümlüsüne bazı şartların varlığı halinde bu mükellefiyetten kurtulma şans veriyor görünmekte ise de aslında bu pek mümkün değildir. Özellikle nafaka yükümlüsü memur veya benzeri sabit gelirli kimse ise neredeyse bundan kaçınma ihtimali bulunmamaktadır.Diğer taraftan sabit geliri olmayan diğer nafaka yükümlüsünden ise nafaka alınamıyor.Burada kadın korunamıyor?Oysa kadından sorumlu bakanlık kurduk ya!! Hani sosyal devlet anlayışı hani insan hakları hani eşitlik ilkesi!!? Bunun yanında vatandaş nafaka ödememek için sabit gelirden vazgeçiyor diğer deyişle sigorta dışı çalışıyor birde yeşil kart adlımı ki rahatlıkla alabiliyor hal böyle olduğunda bundan devlette zararlı çıkıyor.
Kaldı ki boşanan eşin boşandığı eski eşini takip etmesi, onun gelir getiren bir işte çalışıp çalışmadığını, başkası ile nikâhsız yaşayıp yaşamadığını - ayrı yerlerde yaşıyorlarsa- bilmesi mümkün değildir.
Sonuç ne oluyor? Boşanan eş boşandığı eşinin sosyal güvencesi olmaya devam etmiş oluyor. Nafaka yükümlüsü ikinci defa evlendiyse hem ailesinin hem de boşandığı eşinin geçimini sağlamaya çalışmış olmaktadır. Tabiî ki verimli bir çalışma olursa. Yani olan dürüst vatandaşa oluyor. Olan sabit gelirliye oluyor. Bu aşamada ne eşitlik ilkesi kalıyor nede sosyal devlet anlayışı nede insan hakları… Görülen o ki Yoksulluk nafakası ile ilgili maddeler ivedilikle günümüz şartlarına uyarlanmalı güncelleştirilmelidir... Kadından sorumlu bakanlık kuruyoruz ancak kadını ne kadar koruyabiliyoruz gerçeğine daha geniş pencereden bakmak gerekiyor. Nafaka yükümlüsüne bunu ödeyeceksin derken nasıl ödeyebileceği gerçeği nede daha dikkatlice bakmak gerekiyor. Bir taraftan nafaka alacaklısı kadını korurken nafaka yükümlüsü ile yaşamaya çalışanında kadın diğerler ininde çocukları olduğunu unutmamak gerekiyor.
MADDE 176 (Tarafların malî durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hâllerde iradın artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir.) Hükmüne yer verilmişse de; Telekom’un özelleşmesi ile başka kamu ve kurumlara atanan personelin maaşlarının dondurulduğu bilinmektedir. Ancak nafaka yükümlüsünün maaşının dondurulmuş olduğunu ve başkaca gelirinin olmadığını belgelediği halde nafaka artışının son 3 yılda 3 kez artırılarak devam ettiği görülmektedir. Yukarıda da belirttiğim gibi uygulamada bir şeylerin ters gittiği açıkça görülmektedir. Kısacası sosyal devlet ilkesi, eşitlik ilkesi ve insan haklarını savunurken bu uygulamaların hem nafaka alacaklısını hem de nafaka yükümlüsünü ve birlikte yaşadıkları insanları ve hatta devletin çeşitli kademelerini mağdur etmekte olduğunu toplumda emsaller teşkil ettiğini şiddet olaylarının çoğaldığını görmemezlikten gelmemek gerekmemektedir. Ben hukuk mensubu değilim eğitimini de almadım. Yazdıklarım yaşadıklarımdan ve gördüklerimden ibarettir. Takdir ise yetkili mercilerin.
Yazdıklarınızı hiç sıkılmadan okudum. Bu sırada olaya teknik göz ile bakınca bir şey dikkatimi çekti:
Hıristiyanların bir mezhebinde (katolik sanırım) boşanmaya izin verilmiyor. Bir diğer mezhebinde ise (Amerika'da yaygın olan mezhep) bu izin var. Nafaka olayı da buna paralel gibi görünüyor. Bizde ise sanırım katolik olan bir ülkeden esinlenilmiş. Kanunların kimilerinin; "başka ülke kanunlarından" esinlenerek (hatta bazan motamot tercüme edilerek) alındığını bir yerlerde okuduğumu hatırlıyorum. Medeni kanunun nafaka ile ilgili maddeleri de bir yerden alıntılanmış ise hangi ülkeden acaba? Bu yazıyı okuyan bir hukukçu buna cevap verirse öğrenmiş oluruz.
Dinlerin, gelenek ve göreneklerin, âdetlerin kanunlar üzerinde etkisi olmadığını düşünmek mümkün değil kanaatimce. Çünkü o gelenek görenek ve âdetlerin içinde yaşamış olan kanun koyucular muhakkak bunlardan etkileniyor olmalı. Fakat şimdi din ile ilgili bir şeylerden bahsedersek, konu çok değişik mecralara çekilebileceğinden hiç başlamamak en iyisi.
Belirtmek gerekir ki,var olduğu toplumun sosyolojik koşullarının yasa yapım sürecinde yasakoyucuyu münhasıran belli yönde davranmaya zorladığı,sosyal bir gerçektir.Nitekim,eğer toplum denen sosyolojik olgunun,kültürel ve sosyal yaşam tarzına aykırı nitelikte icrai ve uygulanması yaptırma bağlanmış kurallar yasa hükmü olarak kabul edilse, uygulanma imkanının güçleşmesi ve normların içselleştirilmesi engellenmiş olacaktır.Bugün,din sosyolojisi denen bir sosyal inceleme alanının olması bize dinin de yaşam biçimini etkileyen asli sosyal olgulardan biri olduğunu ortaya koyan bilimsel emaredir.Dolayısıyla,toplumun genel eğilimini yansıtan bir sosyal olgu olarak dinin,yasa yapım sürecini etkilemesi kaçınılmaz bir durumdur.Sayın senoleker,sanırım belirtmek istediğiniz durum,hukuki nitelikleri açısından birbirinden farklı olan resepsiyon ve kodifikasyon kurumları arasındaki anlamsal farklılığın gözardı edildiğini maalesef ortaya koyuyor.Resepsiyon deyimi,bir ülkenin sosyal ve kültürel normlarına göre şekillenmiş yasal hükümlerin,kendi toplum yapısını gözardı etmeden aynen alınması ve yasal zemine kavuşturulması demek iken,kodifikasyon ise başka bir ülkenin kültürel normlarının etkili olduğu yasal hükümler ve kurumların,iktibas edilecek ülkenin sosyal ve kültürel yaşam biçimine uyarlanması şeklinde cereyan eden bir yasa yapım sürecini ifade ediyor.Olması gereken hukuk,yasa yapım sürecinde resepsiyon değil,kodifikasyon olgusunun hakim olmasını gerektiriyor.Yasaların büyük ölçüde ülkenin gelenek ve göreneklerinin hukuk çerçevesi altında yaptırıma bağlanan kurallar bütünü olarak tanımlanması mümkündür.Hernekadar gelenek ve görenek ile yasal süreç arasındaki ilişki,mutlak olmasa da yasakoyucunun toplumsal normları süreçten dışlayarak yasa yapması sosyal gerçekliğe aykırı bir ifade olur.Belirtmek gerekirki,nafakaya ilişkin hükümler ise bildiğim kadarıyla Fransız Medeni Kanunun'dan ve Nafakaya Dair uluslararası nitelikte sözleşmelerden iktibas edilmiştir.Sonuç olarak şunu belirtmek isterim ki,yasa yapım sürecinde yasakoyucuları toplumsal nitelikte normlardan soyutlamak gerçekliğe aykırıdır,etkileşim mutlak nitelikte olmasa da uygulanabilir norm tesisinde etkin bir unsurdur.Ancak soyut açıdan yasakoyucunun bu kültürel normalral çelişecek yasal tasarruflarda bulunması mümkündür.Nitekim,münferit bazı vakalar da bize yasakoyucunun bu anlamda mutlak bağlı olmadığını gösteriyor.Olması gereken olgu,resepsiyon değil,kodifikasyon yani iktibas edilen yasal nitelikte kurumların ülkenin sosyal ve kültürel yaşam biçimine uyarlanmasıdır.İyi Günler...
Konu kaosteorisi tarafından (25-05-2011 Saat 21:03:54 ) de değiştirilmiştir.
Sayın Kaosteorisi;
Yazınızı hayranlıkla ve büyük bir keyifle bir kaç kez okuduğumu belirtmek isterim.Vurgu tam yerinde ve olması gerektiği gibi yani diğer bir deyişle tesbitleriniz harika.
(Olması gereken olgu,resepsiyon(Kabul ,Kabul etme) değil,kodifikasyon(yayımlanan mevzuatın derlenip toplanması ve mevzuatta yapılan değişikliklerin ilgili ana mevzuata işlenmesi faaliyetidir) yani iktibas(Yabancı bir ülkenin kanunlarını olduğu gibi yada çok az değişiklik yaparak alma işi) edilen yasal nitelikte kurumların ülkenin sosyal ve kültürel yaşam biçimine uyarlanmasıdır.)
Söz konusu kanun iktibas edilmiş ancak bizim sosyal ve kültürel farklılığımız göz önüne dahi alınmamış.Hal böyle olduğunda yukarda da belirttiğim gibi uygulama da farklı oluyor.
Konu rpanatli tarafından (26-05-2011 Saat 11:26:51 ) de değiştirilmiştir.
Sayın Kaesteorisi;
Yazınızı hayranlıkla ve büyük bir keyifle bir kaç kez okuduğumu belirtmek isterim.Vurgu tam yerinde ve olması gerektiği gibi yani diğer bir deyişle tesbitleriniz harika.
(Olması gereken olgu,resepsiyon(Kabul ,Kabul etme) değil,kodifikasyon(yayımlanan mevzuatın derlenip toplanması ve mevzuatta yapılan değişikliklerin ilgili ana mevzuata işlenmesi faaliyetidir) yani iktibas(Yabancı bir ülkenin kanunlarını olduğu gibi yada çok az değişiklik yaparak alma işi) edilen yasal nitelikte kurumların ülkenin sosyal ve kültürel yaşam biçimine uyarlanmasıdır.)
Söz konusu kanun iktibas edilmiş ancak bizim sosyal ve kültürel farklılığımız göz önüne dahi alınmamış.Hal böyle olduğunda yukarda da belirttiğim gibi uygulama da farklı oluyor.
Teşekkür ederim,sayın rpanatli.Kanımca bir konuya değerlendirme yapmak isterken hep böyle yaklaşmak gerekir.Yani,mevcut problemi önce olması gereken hukuk(de lege ferenda) ve daha sonra mevzu pozitif normlar çerçevesinde değerlendirmek,perspektifin genişletilmesi açısından önem taşır.Zaten hukuk teknisyeni ve hukukçu olmanın arasındaki fark budur bence.Olayı önce kendi normunuzu ve olması gereken hukuku gözöznüne alarak saptamak daha sonra pozitif hukukta var olan durum çerçevesinde düşünmek.İyi günler dilerim...
Katılımınız ile birlikte verdiğiniz bilgi ve önerilere yürekten teşekkür ederim.
Yaşamınızdan sağlık,Kazancınızdan bereket,İşlerinizden başarı,yüreğinizden merhamet,yüzünüzden gülümseme,yuvanızdan huzur eksilmesin.
Saygılarımla Mutlu ve huzurlu kalın...
@kaosteorisi;
Son derece bilgilendirici bir yazı olmuş. Teşekkürler.
Ben tam aksine, kodifikasyon değil; resepsiyon'un kabul görmesi gerektiği düşünülüyor zannediyordum.
Neden böyle olduğunu anlamasam da (çünkü konu çok teknikleşti) artık nasıl olması gerektiğini biliyorum.
Ben teşekkür ederim sayınsenoleker,sanırım bu husustaki yanlış algı toplumsal anlamda meşruiyet kazanmış görünmekte.Eğer bu hususta bir faydam olduysa ne mutlu bana.Bu önem teşkil eden hususu tartışmaya açan arkadaşımıza da teşekkür etmek gerek.Yürürlükteki normları gözönüne aldığımızda,toplumsal ve kültürel normlardan ve uygulanabilir olmaktan uzak yasal hükümler azımsanacak boyutta değildir.İyi günler dilerim...
Sayın kaosteorisi;
Gerek konuya bakış açısını yakalamanız gerek bilgilerinizi açık yüreklilikle paylaşarak bu denli ahenkle kelimelere döküp dizmenize hayran kalmamak elde değil.Şahsen sizi tanımak isterdim.Gördüğüm kadarı ile konu kapanmak üzere oysa ben konuya daha değişik perpektiflerden bakarak genişletilmesi ve bu konudaki bilgi eksikliğinin ve yanlış düşüncelerin bir nebzede olsa insanlara kazandırılmasını hedef almıştım.Yazdıklarınızdan sonra açmış olduğum konuya yorum getirebilecek ne hukukcu gördüm nede editör.Bu konu burada kalmamalı ve devam etmeli diye düşünüyorum.Takdir edersinizki bu anlamdaki yanlış uygulamalar devam etmemeli.İnsanlar bilgilendirilmeli.mağduriyetler giderilmeli Bilgiler paylaşılmalıdır.
Saygı ve muhabbetle....
™ Hukuki NET 2002-2022 - Ulusal ve uluslararası Hukuk Sitesi ⚖️ olma özelliği ile gerek avukat, gerek diğer hukukçu arkadaş ve gerekse vatandaşlara ev sahipliği yapan, eğitim ve bilimsel alışveriş yapma amaçlı bir "Hukuk Rehberi" dir.
Davalar
Hukuki Net; sürekli yenilenen faydalı güncel içeriği ile zamanın hukuk dallarına göre kategorize edilmiş çeşitli mevzuat (Ceza kanunu, İş kanunu, Borçlar yasası gibi), emsal mahkeme kararları, yargıtay kararları, emsal danıştay ve anayasa mahkemesi kararları ile hukuksal makale, kanun, hukuki forum, hukuk sözlüğü, hukuk programları, meslektaş ilanları, avukatlar için kolay hesaplama araçları, Anayasa Mahkemesi, Danıştay, benzer Yargıtay kararı ve Mahkemeler tarafından örnek davalar ile ilgili gerekçeli kararlar, * davası dilekçe örnekleri yasal haberler ve hukuk siteleri dizini 🕸 bulunan bir hukuk bilgi bankası sistemidir.
Avukatlar
Yararı nedir?
📝 Hukukçular için mesleki danışma (Üstad ve meslektaşlar arası paylaşım), dayanışma ve bakalorya fonksiyonu olan site; "Önleyici hukuk" veya "Dava hukuku" nedeni ile doğan veya yeni doğacak anlaşmazlıklar ile içtihat hukuku kaynağı olan Yargı ve Yargılamayı tartışmak, davalar ve ihtilaflar için yararlı çözüm yolları üretmek ve hukuksal konularda özellikle nerede, nasıl, neden soruları üzerinde soru cevap yorumlar, tartışma paylaşma yorumlama yöntemi ile sebep sonuç ilişkisi kurarak 💬, Mahkemelerin dava yükünü hafifletmeyi de amaçlayan suigeneris (kendine özgü) hukuk laboratuarı özellikleri bulunan bir hukuki kalkınma hedefli bilgi dağarcığıdır.
® Hukuki Net internette ve Türk hukukunda bir marka olmakla birlikte ticaret veya iş amaçlı bir site olmayıp, herhangi bir ticari kurum, kuruluş, bilgisayar programı firması, banka vb. kişi veya herhangi politik veyahut siyasi bir kuruluş tarafından desteklenmemekte, finans kaynağı reklam ve ekseriyetle site yönetimi olan Adalet sistemine adanmış bir servistir.
🆓 Hukuki.net halk için ücretsiz ve açık kaynak nitelikli bir hukuk sitesi olup, gayri resmi vatandaş bilgilendirme portalı işlevi görmektedir. Genel muhteviyat olarak kanun, yönetmelik, Emsal Anayasa mahkemesi, Danıştay ve Yargıtay kararı gibi hukuki mevzuat içermekle birlikte avukat ve uzman kişilere özel yorumlar da içeren sitenin tüm hakları saklı olup, 🕲 telif hakkı içeren içeriği izinsiz yayınlanamaz, kopyalanamaz. (Herhangi bir hususu sitene alıntı kuralları çerçevesinde kopyalamak için sitene ekle için izin bağlantısı.)
™ Marka tescili, Patent ve Fikri mülkiyet hakları nasıl korunuyor?
Hukuki.Net’in Telif Hakları ve 2014-2022 yılları arası Marka Tescil Koruması Levent Patent tarafından sağlanmaktadır.
♾️ Makine donanım yapı ve yazılım özellikleri nedir?
Hukuki.Net olarak dedicated hosting serveri bilfiil yoğun trafiği yönetebilen CubeCDN, vmware esx server, hyperv, virtual server (sanal sunucu), Sql express ve cloud hosting teknolojisi kullanmaktadır. Web yazılımı yönünden ise content management (içerik yönetimi) büyük kısmı itibari ile vb olup, wordress ve benzeri çeşitli kodlarla oluşturulan bölümleri de vardır.
Hangi Diller kullanılıyor?
Anadil: 🇹🇷 Türkçe. 🌐 Yabancı dil tercüme: Masaüstü sürümünde geçerli olmak üzere; İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Hintçe, Rusça ve Arapça. (Bu yabancı dil çeviri seçenekleri ileride artırılacak olup, bazı internet çeviri yazılımları ile otomatik olarak temin edilmektedir.
Sitenin Webmaster, Hostmaster, Güvenlik Uzmanı, PHP devoloper ve SEO uzmanı kimdir?
👨💻 Feyz Pazarbaşı & Istemihan Mehmet Pazarbasi[İstanbul] vd.
® Reklam Alanları ve reklam kodu yerleşimi nasıl yapılıyor?
Yayınlanan lansman ve reklamlar genel olarak Google Adsense gibi internet reklamcılığı konusunda en iyi, en güvenilir kaynaklar ve ajanslar tarafından otomatik olarak (Re'sen) yerleştirilmektedir. Bunların kaynağı Türkiye, Amerika, Ingiltere, Almanya ve çeşitli Avrupa Birliği kökenli kaynak kod ürünleridir. Bunlar içerik olarak günlük döviz ve borsa, forex para kazanma, exim kredileri, internet bankacılığı, banka ve kredi kartı tanıtımları gibi yatırım araçları ve internetten para kazanma teknikleri, hazır ofis kiralama, Sigorta, yabancı dil okulları gibi eğitim tanıtımları, satılık veya kiralık taşınmaz eşyalar ve araç kiralama, ikinci el taşınır mallar, ücretli veya ücretsiz eleman ilanları ile ilgili bilimum bedelli veya bedava reklamlar, rejim, diyet ve özel sağlık sigortası gibi insan sağlığı, tatil ve otel reklamları gibi öğeler içerebilir. Reklam yayıncıları: ads.txt dosyası.
‼️ İtirazi kayıt (çekince) hususları nelerdir?
Bahse konu reklamlar üzerinde hiçbir kontrolümüz bulunmamaktadır. Bu sebep ile özellikle avukat reklamları gibi Avukatlık kanunu vs. mesleki mevzuat tarafından kısıtlanmış, belirli kurallara tabi tutulmuş veya yasaklanmış tanıtımlardan yasal olarak sorumlu değiliz.
📧 İletişim ve reklam başvuru sayfası nerede, muhatap kimdir?
☏ Sitenin 2022 yılı yatırım danışmanı ile irtibat ve reklam pazarlaması için iletişim kurmanız rica olunur.
Clicking Here TLO lookup
02-05-2025, 13:42:01 in Askerlik Hukuku