Bilirkişi Raporu ve Tanık Anlatımların Arasındaki Çelişki
Eğer tanık anlatımlarında olaya ilişkin farklı şeyler söylenip, bilirkişi bunu dikkate almadan rapor yazdıysa ne yapılabilir?
Olay Cinsel İstismar ile ilgilidir. Adli Tıp Kurumundan "Ruh Sağlığı Bozuk" raporu gelmiş olup, Adli Tıp Kurumuna giden dosya da savunma yapılmadan, tanık dinlenmeden, mağdura ait okul notları sunulmadan dosya ilk haliyle gitmiştir. 04.03.2011 tarihli duruşmada dinlenen tanıklar cinsel istismara ilişkin böyle bir olayın olmadığını belirtmiş (düzenlenen kampta, aynı yatakhanede oldukları için şahitlikleri önemli) ve avukat tarafından ders başarısının düşmediğini gösteren okul notları sunulmuştur. Adli Tıp Kurumu söz konusu duruşmada kaydedilen bilgileri edinmeden, sadece mağdur anlatımının olduğu dosyanın ilk haline göre karar vermiştir. Aynı çocuk daha sonra zorunlu olmadığı halde sanıkla başka faaliyetlerde bulunmuş ve kamplara gitmiştir. Sözden istismar olayından sonra kamplara katıldığına dair resmi yazışmalar ve yine tanık anlatımları mevcuttur. Ancak söz konusu bilgilerden yoksun verilen Adli Tıp Raporuna nasıl bir itiraz yapabiliriz. Bilirkişinin eksik incelemesine ilişkin yargıtay kararı veya anlatılan duruma ilişkin bir yargıtay kararı mevcut mudur?.
Adli Tıp raporu, ne yazık ki 10 tanığa bedelmiş mahkemeler açısından. Adli Tıp Raporunun nasıl hazırlandığı da tartışma konusu. Ruh Sağlığı gibi subjektif konuda sadece mağdur beyanı alınarak rapor verilmesi hukuk sistemiyle bağdaşmamaktadır. Bunu dile getiren bir sürü makale, yaşanmış olay olmasına rağmen nasıl olur da Adli Tıp Kurumu ayağını sağlam basmadan rapor hazırlar, anlamak mümkün değil. Çocuğun ders başarısının düştüğünü neden çocuktan dinleyip, hiç ders kayıt notlarına bakmadan kanaate ulaşır.
Cevap: Bilirkişi Raporu ve Tanık Anlatımların Arasındaki Çelişki
bilirkişi raporuna itirazı mahkemenin kabul etmesi için raporda genelde maddi hatanın (imza eksikliği, oy çokluğu gibi) yapılması gerekiyor. Bizim durum biraz daha farklı, dosyada hiç bir tanığın veya mağdura ilişkin bir bilgi ve belge olmadan dosya üzerinden ve mağdur ifadeleri ile rapor verilmesi. Tanık anlatımları geçen celsede yapıldı ve yeni olduğu için rapora konu olmadı.
Cevap: Bilirkişi Raporu ve Tanık Anlatımların Arasındaki Çelişki
Benim anlattığım konuya ilişkin varsa Adli Tıp Raporuyla ilgili ya da bilirkişilik ile ile ilgili delil ve anlatımların toplandıktan sonra karar verileceğine ilişkin yargıtay kararı.
Cevap: Bilirkişi Raporu ve Tanık Anlatımların Arasındaki Çelişki
Mahkemenin ne konuda ara karar yada garekçelili karar vereceğine ve bu kararları nasıl vereceğine sadece ve sadece ilgili ve yetkili mahkeme karar verir.
Siz gerekçeli karara itiraz edersiniz yasal süreçte zaten karar sonunda yazar ne kadar zamanda nereye itiraz edebilirsiniz diye siz gider itiraz edersiniz.
Yani mahkemenin neye nasıl yada ne şekilde karar verceğine dair bir karar bulumazsınız.Yargılamaya müdahale edilemez.En fazla ilgili mahkeme kendi yargılama alanında olmadığından görevsizlik kararı verir ve dosyayı görev alanında olan mahkemeye gönderir.
Sizin istediğiniz konuda olmasada aşağıdaki makale dikkatinizi çekecektir.
YARGILAMAYI ETKİLEME VE CEZALARI ?
Anayasa'nın 138. maddesi; ' Hakimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verirler. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.' şeklindedir.
Madde metninde bulunan 'hiçbir organ, makam, merci veya kişi' şeklindeki açık ve vurgulu ifade, yargılama faaliyetine yapılacak her türdeki müdahalenin önlenmesi için özellikle seçilmiştir. Bu düzenleme, ayrıca, kanunun açıkça izin verdiği durumlar haricinde bir yargı merciinin başka bir yargı merciine müdahale edememesini de zorunlu kılmaktadır.
Cumhuriyet Savcılarının görev ve yetkilerini düzenleyen CMK'nın 160. maddesinde Cumhuriyet savcısına; suç işlendiği izlenimi üzerine hemen işin gerçeğini araştırmaya başlama, maddî gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına alma ve şüphelinin haklarını koruma görevleri yüklenmiştir. CMK'nın 161. maddesinde; Cumhuriyet savcısına, doğrudan doğruya veya emrindeki adlî kolluk görevlileri aracılığı ile her türlü araştırmayı yapabilme yetkisi tanınmıştır. Diğer yandan; CMK'nın 157. maddesinde, Kanunun başka hüküm koyduğu hâller saklı kalmak ve savunma haklarına zarar vermemek koşuluyla soruşturma evresindeki usul işlemlerinin gizli olduğu düzenlemesi yer almıştır. Bu maddeler birlikte yorumlandığında; Kanun, Savcılık makamına bir soruşturmanın sağlıklı yapılabilmesi için tüm önlemleri alma görev ve yetkisini yüklemiştir. Bu görevler arasında soruşturmanın gizliliğini sağlamak da bulunmaktadır.
Dolayısıyla, bir savcı, yürüttüğü bir soruşturmada maddi gerçeğin ortaya çıkması için her türlü araştırmayı yapma yetkisini sahip olduğu gibi soruşturmanın gizliliğini ihlal edebilecek her türlü önlemi de almak zorundadır. Özellikle de, bu gizliliğin ihlali soruşturmayı tehlikeye sokma ihtimali taşıyorsa gerekli önlemlerin alınması ayrı bir önem taşıyacaktır. Savcı, gerekli durumlarda sulh ceza mahkemesine başvurarak sözkonusu önlemin alınması konusunda karar verilmesini isteyebilir.
İlk derece mahkemeleri arasında hiyerarşik bir yapılanma bulunmamaktadır. Bu nedenle CMK'nın sayma yoluyla belirlediği, itiraz makamı olarak yapılan incelemeler dışında bir ceza mahkemesi diğer bir ceza mahkemesinde görülmekte olan bir dava veya savcılıkça yürütülen bir soruşturma hakkında karar veremez.
Bir konu hakkında, iki ayrı ilk derece yargı mercii tarafından verilen ve birbiriyle çelişen bir karar (hüküm değil) bulunduğunda eğer bu kararlara karşı itiraz imkanı kalmamışsa ve her iki yargı mercii de kararında ısrarlı ise, kanun yararına bozma yoluna gitmek dışında bir çözüm bulunmamaktadır. Bu kararları uygulamak durumunda olan kişi veya kurum, mesela ağır ceza mahkemesi kararı sulh ceza mahkemesi kararından daha üstündür veya sonra verilen bir mahkeme kararı, diğer bir mahkemeye ait önceki bir kararı geçersiz kılar gibi bir yorumla, çatışan bu kararlar arasında tercih yaparak bunlardan birini uygulama yoluna gidemez. Kararların çatışan alanlar dışında kalan kısmını uygulama imkanı varsa bunu uygulayıp, çatışan alanlar için, bu yargı mercilerine dönüş yaparak çelişkinin giderilmesini ister.
Mahkemelerin ve dolayısıyla Savcılıkların yetki alanları CMK'da açıkça ve ayrıntılı şekilde düzenlenmiş, görev alanlarının ise kanunla düzenleneceğine dair hüküm konulmuştur. Bu nedenle, bir mahkemenin veya savcılığın yürüttüğü bir soruşturma veya kovuşturma konusunda karar verme ve her türde tedbiri alma yetkisi kanuni bir yetki ve görevdir. Bir mahkeme veya savcılık tarafından yürütülen bir soruşturma veya kovuşturma sırasında, başka bir savcılık tarafından yürütülen soruşturmayı da etkileyecek bir karar verilmiş olması, o savcının soruşturma yetkilerini sınırlayamaz. Bunun aksinin iddia edilmesi Anayasanın 138. maddesine ve CMK'nın genel kabulüne aykırı olacaktır.
Mesela, A yeri savcılığının yürüttüğü bir soruşturma kapsamında bir kısım şüphelilerin mahkeme kararıyla dinlenmesine karar verilmişse, B yeri savcılığı yürüttüğü başka bir soruşturma nedeniyle A savcılığının yürüttüğü soruşturmanın gizliliğini ihlal edecek şekilde (mesela bütün dinleme kayıtlarının incelenmesine) karar veremez. Böyle bir karar verilmişse A Savcılığı, soruşturmanın selameti açısından, B savcılığının kararının, kendi soruşturmasını etkileyecek kısmının uygulanmaması için tedbir almak zorundadır. Gerektiğinde bu konuda, yetkili mahkemeden karar aldırabilir. Bu noktada, B savcılığı, A savcılığının, kendi yürüttüğü soruşturmaya engel olduğu bu nedenle adli görevi engelleme suçunu işlediğini işlediğini iddia edemez. Aksini kabul durumunda bir savcılık, diğer bir savcılığının görev alanına müdahale etmiş ve dolayısıyla kanuna aykırı davranmış olacaktır.
5237 Sayılı TCK AÇISINDAN YAPILAN DEĞERLENDİRME :
GÖREVİ YAPTIRMAMAK İÇİN DİRENME
Madde 265 - (1) Kamu görevlisine karşı görevini yapmasını engellemek amacıyla, cebir veya tehdit kullanan kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Suçun yargı görevi yapan kişilere karşı işlenmesi hâlinde, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
GİZLİLİĞİN İHLÂLİ
Madde 285 - (1) Soruşturmanın gizliliğini alenen ihlâl eden kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, soruşturma aşamasında alınan ve kanun hükmü gereğince gizli tutulması gereken kararların ve bunların gereği olarak yapılan işlemlerin gizliliğinin ihlâli açısından aleniyetin gerçekleşmesi aranmaz.
ADİL YARGILAMAYI ETKİLEMEYE TEŞEBBÜS
Madde 288 - (1) Bir olayla ilgili olarak başlatılan soruşturma veya kovuşturma kesin hükümle sonuçlanıncaya kadar savcı, hâkim, mahkeme, bilirkişi veya tanıkları etkilemek amacıyla alenen sözlü veya yazılı beyanda bulunan kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA
Madde 257 - (1) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan hâller dışında, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir kazanç sağlayan kamu görevlisi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Yukarıda, A ve B savcılığı örneğiyle açıklanan olayın, TCK'nın 265. ve 285. maddelerindeki suçlara uymadığı açıkça anlaşıldığı için bu konuda açıklama yapmak gereksiz görülmüştür. B savcılığı (mahkeme de olabilir) tarafından verilen genel nitelikteki inceleme kararı, A savcılığının gizli olarak yürüttüğü soruşturmaya kanuni anlamda aleniyet kazandırmayacağından B savcılığının 285. maddeyi ihlal ettiği de ileri sürülemez.
Görevi kötüye kullanma suçu, 'görevin gereklerine aykırı hareket etmek' maddi hareketini içerdiğinden zorlama yoluyla, A savcılığının (B savcılığının inceleme kararını kısmen engellemiş olmakla) bu suçu işlediğini iddia edenler çıkabilir.
Ancak, yukarıda da açıklandığı üzere, yargı bağımsızlığını düzenleyen Anayasa'nın 138. maddesinin yorumundan, bir yargı merciinin diğer yargı merciine müdahale etmesinin de yasak olduğu sonucu çıkmaktadır. Buna yargının, yargısal 'müdahalelere' karşı bağımsızlığı da denilebilir. Bu nedenle, A savcısının, yürüttüğü soruşturmanın selameti açısından, B savcısının veya mahkemesinin kararını kısmen sınırlayacak bir kararı mahkemeden aldırması ve uygulaması durumunda görevin gereklerine aykırılıktan söz edilemeyecektir. Çünkü bu karar, A savcısının görev alanında ve bu görevin gereği olarak verilmiştir.
Burada, B savcısının veya mahkemesinin sözkonusu kayıtları incelemesinin, soruşturmanın gizliliğini ihlal etmeyeceği ileri sürülebilir. Bu noktada, B savcısı veya hakiminin kamuoyuna yansıyan bağlantıları ve hakkında açılan soruşturmalar nedeniyle, yasal çerçevede hareket etmeyeceği konusunda yoğun şüphelerin olduğu ileri sürülebilir.
Diğer yandan yasaların yorumundan, bir yargı mensubunun diğer bir yargı mensubuna güvenmek gibi bir ödevi olduğuna ilişkin bir çıkarıma varılamaz. Bunun aksini kabul etmek, yargı görevlilerinin hiçbir şekilde suç işlemeyeceklerini kabul anlamına gelmektedir. Oysa, TCK'da yargı görevlileri hakkında ağır ceza hükümlerini içeren bir çok madde bulunmaktadır. 2004 yılında görülen Neşter davasının yargılaması sırasında bu tür müdahalelerin olduğu tanık yargıçların beyanlarıyla ispatlanmıştır. Bir soruşturma nasıl idari kurumların veya 3. kişilerin müdahalesinden korunuyorsa, o soruşturmayı yürütmeyen veya kanuni denetim yetkisi bulunmayan adli mercilerin müdahalesinden de korunmalıdır. Bu korumayı sağlamak en başta soruşturma savcısının görevidir.
Cevap: Bilirkişi Raporu ve Tanık Anlatımların Arasındaki Çelişki
Mantıklı bir yerden izah etmişsin. Teşekkür ederim. Lehe olan kanıtların hiç birisinin bilirkişiye gönderilmeden karar verilmesi, adil yargılanmayı zedeleyeceğini düşünüyorum. İllk başladığım noktaya ilişkin birebir yargıtay kararı bulamadım ne yazık ki. Dava dosyası ile Adli Tıp Kurumuna gideceği yazmakta olup, dava dosyasının içeriğini netleştiremedim. Dava sonuna kadar toplanan tüm deliller gibi bişey bulsam o da işime yarayacak.
Konu shah tarafından (12-03-2011 Saat 20:07:28 ) de değiştirilmiştir.
Cevap: Bilirkişi Raporu ve Tanık Anlatımların Arasındaki Çelişki
Yeminli tanık çelişkili beyanlarda bulunmakta.
Hisseli bir payda kendi hissesi vekil olarak da satışlar yapan şahıs:
Tapu değerleri doğrudur diyor.
1-Tapu değeri 100 TL
2- Her hisseye 7200 Tl adım diyor
Bu şahıs çıkarını mı koruyor
yoksa
Satış yaptığı şahısı mı koruyor
ya da her ikisi de mi oluyor?
Cevap: Bilirkişi Raporu ve Tanık Anlatımların Arasındaki Çelişki
shah rumuzlu üyeden alıntı
Mantıklı bir yerden izah etmişsin. Teşekkür ederim. Lehe olan kanıtların hiç birisinin bilirkişiye gönderilmeden karar verilmesi, adil yargılanmayı zedeleyeceğini düşünüyorum. İllk başladığım noktaya ilişkin birebir yargıtay kararı bulamadım ne yazık ki. Dava dosyası ile Adli Tıp Kurumuna gideceği yazmakta olup, dava dosyasının içeriğini netleştiremedim. Dava sonuna kadar toplanan tüm deliller gibi bişey bulsam o da işime yarayacak.
Sayın Üstad'ım kişisel kanaatim mahkeme sonucunu bekleyip sonuca gerekçeleriniz ile itiraz etmek olursa zaten bu gerekçeler itiraz merciinde değerlendirilir.Bu değerlendirme sonucu itiraz mercii itirazınızı yerinde görür ise dosyayı ilgili mahkemeye tekrar yargılama yapması üzere geri yollar.
Şayet davanız hassa bir konu ve tahminimce vekiliniz vardır.Vekilinize danışırsanız daha sağlıklı bilgi verir.Şimdi burda şu karar bu karar diye karar konulur ama bilgi kirliliği kafanızı karıştırmaktan başka işe yaramaz kanısındayım.
Cevap: Bilirkişi Raporu ve Tanık Anlatımların Arasındaki Çelişki
Dün gece biraz araştırma yaptım. Bir kaç karar örneği buldum. Bu kararlar düşüncemi destekleyebileceğini düşünüyorum.
T.C.
YARGITAY
11. CEZA DAİRESİ
E. 2004/9954
K. 2006/2108
T. 20.3.2006
DAVA : 213 Sayılı Vergi Usul Yasasına muhalefet suçundan sanık Levent Özülkü'nün yapılan yargılaması sonunda:
Beraatine dair EDİRNE 2. Asliye Ceza Mahkemesinden verilen 20.05.2004 gün ve 2003/926 Esas, 2004/464 Karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay'ca incelenmesi katılan vekili tarafından istenilmiş olduğundan, dava evrakı C. Başsavcılığının onama isteyen 22.10.2004 tarihli tebliğnamesi ile daireye gönderilmekle incelenerek gereği görüşüldü:
KARAR : Gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi açısından, bu olayla ilgili olduğu anlaşılan, aynı mahkemenin 2003/509 Esas sayılı dava dosyasının celbi sağlanarak, bu dosya ile birleştirilmesi, mümkün olmaması halinde, bu davayı ilgilendiren delillerin onaylı örneklerinin dosyaya aktarılması, her iki işyerine ait vergi kanunlarına göre tutulması zorunlu olan ve noter tasdikli yasal defterler, suça konu yasal olmayan başka defter, belge veya diğer kayıt ortamları ile toplanan tüm deliller, konusunda uzman bir bilirkişiye incelettirilerek, tefecilik suçunu ilgilendirenler dışında, vergi matrahının azalması sonucunu doğuracak şekilde tutulan yasal olmayan kayıtların nelerden ibaret olduğunun tespiti yaptırılıp, suçların sübutu halinde, her işyerine ait vergi kanunlarına göre tutulması zorunlu olan ve noter tasdikli yasal defterlere kaydı gereken hesap ve işlemleri, vergi matrahının azalması sonucunu doğuracak şekilde, tamamen veya kısmen yasal olmayan başka defter, belge veya diğer kayıt ortamlarına kaydetmesi nedeniyle sanığın işyeri sayısınca her yıl için ayrı ayrı cezalandırılması gerektiği de gözetilerek, sonucuna göre hukuki durumunun takdir ve tayini ile yüklenen suçların niteliği ve işlendikleri tarihler itibariyle, 27.02.2003 gün ve 15033 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak, aynı tarihte yürürlüğe giren 4811 sayılı Vergi Barışı Kanununun 14. maddesinin değerlendirilmesi gerekirken, yazılı şekilde beraatine hükmolunması,
SONUÇ : Yasaya aykırı, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 Sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 Sayılı CMUK.nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 20.03.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
2. CEZA DAİRESİ
E. 2001/21952
K. 2001/18983
T. 24.10.2001
DAVA : Tedbirsizlik ve dikkatsizlik neticesi yaralamaya sebebiyet vermekten sanık Ahmet Ceylan, Ertan Doğtaş ve Arif Emecan'ın yapılan yargılamaları sonunda: Mahkumiyetlerine dair (ANKARA) ll.Asliye Ceza Mahkemesinden verilen 6.6.2000 tarihli kararın Yargıtayca incelenmesi Ahmet ve Ertan tarafından yine adı geçen karara karşı sanık Arif'in vaki temyiz isteğinin reddine mütedair aynı mahkemeden verilen 25.7.2000 tarihli ek kararın Yargıtayca incelenmesi sanık Arif tarafından dilekçeyle istenmek ve dava evrakı C.Başsavcılığının 21.6.2001 tarihli tebliğnamesiyle daireye gönderilmekle okundu:
Sanık Arif Emecan'a tebligat Kanununun 21.maddesine göre yapılan tebligatın; tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesi en yakın komşularından birine bildirilmediğinden, geçerli olmadığı ve bu sanığın temyizinin bu nedenle süresinde kabulü gerektiği belirlenmekle mahkemece verilen 25.7.2000 tarihli red kararı kaldırılarak, her üç sanık yönünden de yapılan incelemede; Sanık Ahmet Ceylan'ın savunması ve dosya içeriğine göre; olayın tek görgü tanığı Satılmış Aydın dinlenip, sanıkların işletmedeki görev, yetki ve sorumlulukları araştırılıp tüm deliller toplandıktan sonra sanıkların kusur durumlarının Çalışma Bakanlığı iş güvenliği uzmanlarından oluşturulacak bir bilirkişi heyetinden görüş alınıp tesbit edildikten sonra sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının tayin ve tesbiti gerekirken noksan soruşturma ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, sanıkların temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepden dolayı istem gibi BOZULMASINA, 24.10.2001 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
1. HUKUK DAİRESİ
E. 2006/11386
K. 2006/13273
T. 28.12.2006
• TAPU İPTALİ VE TESCİL ( Hukuki Ehliyetsizlik İddiası Kamu Düzeni İle İlgili Olduğundan Öncelikle İncelenmeli Tüm Deliller Toplandıktan Sonra Dosya Adli Tıp Kurumuna Gönderilerek Buna İlişkin Rapor Aldırılması Gerektiği )
• FİİL EHLİYETİ ( Hukuki Ehliyetsizlik İddiası Kamu Düzeni İle İlgili Olduğundan Öncelikle İncelenmesi Gerektiği - Dosya Adli Tıp Kurumuna Gönderilerek Buna İlişkin Rapor Aldırılması Gerektiği )
• HİLE ( Hukuki Ehliyetsizlik İddiası Kamu Düzeni İle İlgili Olduğundan Öncelikle İncelenmesi Gerektiği/Dosya Adli Tıp Kurumuna Gönderilerek Buna İlişkin Rapor Aldırılması Gerektiği - Tapu İptali ve Tescil )
4721/m.9, 10, 13, 15
1086/m.286, 409
ÖZET : Hukuki ehliyetsizlik iddiası kamu düzeni ile ilgili olduğundan öncelikle incelenmeli, tüm deliller toplandıktan sonra dosya Adli Tıp Kurumu 'na gönderilerek buna ilişkin rapor aldırılmalı, ehliyetli olduğunun anlaşılması halinde hile iddiası incelenmeli sonucuna göre bir karar verilmelidir.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, kayden maliki olduğu 5 parsel sayılı taşınmazın satışı esnasında kandırıldığını ileri sürerek tapu iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, tapuda yapılan satış işleminin usulüne uygun olmadığı gerekçesiyle davanın kabulü ile tapunun iptaliyle davacı ve davalılar adına verasette iştirak halinde tesciline karar verilmiştir.
Karar, davalı Fadime vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; tetkik hakiminin raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava, ehliyetsizlik ve hile hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; davacı Rukiye'nin 06.06.2005 tarihli akitle miras bırakanından intikal eden paylarının intikali ile birlikte, kendine düşen miras payını davalılardan Fadime'ye satış yoluyla temlik ettiği görülmektedir. Davacı, anılan temlik esnasında okuma yazma bilmemesinden yararlanılarak kandırıldığını, ehliyetli olup olmadığına dair doktor raporu alınmadığını ileri sürerek eldeki davayı açmıştır. Mahkemece davacının okuma yazma bilmemesi nedeniyle tapuda yapılan satış sözleşmesi şekil şartlarının yerine getirilmediği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 11.04.1990 gün ve 1990/11990/236 sayılı kararında da vurgulandığı üzere, davada dayanılan maddi olaylar bakımından birkaç hukuki nedenin birarada gösterilmesinde ilke olarak usul ve yasaya aykırı bir yön yoktur.
Ne var ki, mahkemece davada dayanılan hukuki sebep ve vakıalar gözönüne alındığında hükme yeterli bir araştırma ve inceleme yapıldığından söz etme olanağı bulunmamaktadır.
Bilindiği üzere; davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti ( gücü ) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç ( yükümlülük ) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim Medeni Kanun'un "fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir" biçimindeki 9. maddesi hükmüyle hak elde edebilmesi, borç ( yükümlülük ) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlamış, 10. maddesinde de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin ( reşit ) olmayı kabul ederek "ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan bir ergin kişinin fiil ehliyeti vardır." hükmünü getirmiştir.
"Ayırtım gücü" eylem ve işlev ehliyeti olarak da tarif edilerek aynı Yasa'nın 13. maddesinde "yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ya da bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir." denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler, söz konusu yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.
Hemen belirtmek gerekir ki, Medeni Kanun'un 15. maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından karşı tarafın iyi niyetli olması o işlemi geçerli kılmaz ( Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı 11.06.1941 tarih 4/21 ).
Yukarıda sözü edilen ilkelerin ve yasa maddelerinin ışığı altında olaya yaklaşıldığında, bir kimsenin ehliyetinin tespitinin şahıs ve mamelek hukuku bakımından doğurduğu sonuçlar itibariyle ne kadar büyük önem taşıdığı kendiliğinden ortaya çıkar. Bu durumda, tarafların gösterecekleri tüm delillerin toplanılması, tanıklardan bu yönde açıklayıcı, doyurucu, somut bilgiler alınması, varsa ehliyetsiz olduğu iddia edilen kişiye ait doktor raporları, hasta müşahede kağıtları, film grafilerinin eksiksiz getirtilmesi zorunludur. Bunun yanında, her ne kadar HUMK'nın 286. maddelerinde belirtildiği gibi bilirkişinin "rey ve mütalaası" hakimi bağlamaz ise de, temyiz kudretinin yokluğu, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk gibi salt biyolojik nedenlere değil, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan, akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi biyolojik ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi, çok zaman hakimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir.
Hele ayırt etme gücünün nisbi bir kavram olması, kişiye, eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle Adli Tıp Kurumu'ndan rapor alınmasını da gerekli kılmaktadır. Esasen Medeni Kanun'un 409/2. maddesi akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngörmüştür.
O halde, hukuki ehliyetsizliğin kamu düzeni ile ilgili olduğu gözetilerek önemine binaen öncelikle incelenmesi, tarafların bu yönde bildirecekleri tüm delillerin toplanması, varsa davacıya ait sağlık kurulu raporları, hasta müşahede kağıtları, reçeteler vs. istenmesi, tüm dosyanın Adli Tıp Kurumu'na gönderilmesi, akit tarihinde davacının ehliyetli olup olmadığı yönünde rapor alınması, ehliyetli olduğunun anlaşılması halinde hile iddiasının incelenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı biçimde hüküm kurulması doğru değildir. Davalının temyiz itirazları yerindedir.
SONUÇ : Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK'nın 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA , alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.12.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
™ Hukuki NET 2002-2022 - Ulusal ve uluslararası Hukuk Sitesi ⚖️ olma özelliği ile gerek avukat, gerek diğer hukukçu arkadaş ve gerekse vatandaşlara ev sahipliği yapan, eğitim ve bilimsel alışveriş yapma amaçlı bir "Hukuk Rehberi" dir.
Davalar
Hukuki Net; sürekli yenilenen faydalı güncel içeriği ile zamanın hukuk dallarına göre kategorize edilmiş çeşitli mevzuat (Ceza kanunu, İş kanunu, Borçlar yasası gibi), emsal mahkeme kararları, yargıtay kararları, emsal danıştay ve anayasa mahkemesi kararları ile hukuksal makale, kanun, hukuki forum, hukuk sözlüğü, hukuk programları, meslektaş ilanları, avukatlar için kolay hesaplama araçları, Anayasa Mahkemesi, Danıştay, benzer Yargıtay kararı ve Mahkemeler tarafından örnek davalar ile ilgili gerekçeli kararlar, * davası dilekçe örnekleri yasal haberler ve hukuk siteleri dizini 🕸 bulunan bir hukuk bilgi bankası sistemidir.
Avukatlar
Yararı nedir?
📝 Hukukçular için mesleki danışma (Üstad ve meslektaşlar arası paylaşım), dayanışma ve bakalorya fonksiyonu olan site; "Önleyici hukuk" veya "Dava hukuku" nedeni ile doğan veya yeni doğacak anlaşmazlıklar ile içtihat hukuku kaynağı olan Yargı ve Yargılamayı tartışmak, davalar ve ihtilaflar için yararlı çözüm yolları üretmek ve hukuksal konularda özellikle nerede, nasıl, neden soruları üzerinde soru cevap yorumlar, tartışma paylaşma yorumlama yöntemi ile sebep sonuç ilişkisi kurarak 💬, Mahkemelerin dava yükünü hafifletmeyi de amaçlayan suigeneris (kendine özgü) hukuk laboratuarı özellikleri bulunan bir hukuki kalkınma hedefli bilgi dağarcığıdır.
® Hukuki Net internette ve Türk hukukunda bir marka olmakla birlikte ticaret veya iş amaçlı bir site olmayıp, herhangi bir ticari kurum, kuruluş, bilgisayar programı firması, banka vb. kişi veya herhangi politik veyahut siyasi bir kuruluş tarafından desteklenmemekte, finans kaynağı reklam ve ekseriyetle site yönetimi olan Adalet sistemine adanmış bir servistir.
🆓 Hukuki.net halk için ücretsiz ve açık kaynak nitelikli bir hukuk sitesi olup, gayri resmi vatandaş bilgilendirme portalı işlevi görmektedir. Genel muhteviyat olarak kanun, yönetmelik, Emsal Anayasa mahkemesi, Danıştay ve Yargıtay kararı gibi hukuki mevzuat içermekle birlikte avukat ve uzman kişilere özel yorumlar da içeren sitenin tüm hakları saklı olup, 🕲 telif hakkı içeren içeriği izinsiz yayınlanamaz, kopyalanamaz. (Herhangi bir hususu sitene alıntı kuralları çerçevesinde kopyalamak için sitene ekle için izin bağlantısı.)
™ Marka tescili, Patent ve Fikri mülkiyet hakları nasıl korunuyor?
Hukuki.Net’in Telif Hakları ve 2014-2022 yılları arası Marka Tescil Koruması Levent Patent tarafından sağlanmaktadır.
♾️ Makine donanım yapı ve yazılım özellikleri nedir?
Hukuki.Net olarak dedicated hosting serveri bilfiil yoğun trafiği yönetebilen CubeCDN, vmware esx server, hyperv, virtual server (sanal sunucu), Sql express ve cloud hosting teknolojisi kullanmaktadır. Web yazılımı yönünden ise content management (içerik yönetimi) büyük kısmı itibari ile vb olup, wordress ve benzeri çeşitli kodlarla oluşturulan bölümleri de vardır.
Hangi Diller kullanılıyor?
Anadil: 🇹🇷 Türkçe. 🌐 Yabancı dil tercüme: Masaüstü sürümünde geçerli olmak üzere; İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Hintçe, Rusça ve Arapça. (Bu yabancı dil çeviri seçenekleri ileride artırılacak olup, bazı internet çeviri yazılımları ile otomatik olarak temin edilmektedir.
Sitenin Webmaster, Hostmaster, Güvenlik Uzmanı, PHP devoloper ve SEO uzmanı kimdir?
👨💻 Feyz Pazarbaşı & Istemihan Mehmet Pazarbasi[İstanbul] vd.
® Reklam Alanları ve reklam kodu yerleşimi nasıl yapılıyor?
Yayınlanan lansman ve reklamlar genel olarak Google Adsense gibi internet reklamcılığı konusunda en iyi, en güvenilir kaynaklar ve ajanslar tarafından otomatik olarak (Re'sen) yerleştirilmektedir. Bunların kaynağı Türkiye, Amerika, Ingiltere, Almanya ve çeşitli Avrupa Birliği kökenli kaynak kod ürünleridir. Bunlar içerik olarak günlük döviz ve borsa, forex para kazanma, exim kredileri, internet bankacılığı, banka ve kredi kartı tanıtımları gibi yatırım araçları ve internetten para kazanma teknikleri, hazır ofis kiralama, Sigorta, yabancı dil okulları gibi eğitim tanıtımları, satılık veya kiralık taşınmaz eşyalar ve araç kiralama, ikinci el taşınır mallar, ücretli veya ücretsiz eleman ilanları ile ilgili bilimum bedelli veya bedava reklamlar, rejim, diyet ve özel sağlık sigortası gibi insan sağlığı, tatil ve otel reklamları gibi öğeler içerebilir. Reklam yayıncıları: ads.txt dosyası.
‼️ İtirazi kayıt (çekince) hususları nelerdir?
Bahse konu reklamlar üzerinde hiçbir kontrolümüz bulunmamaktadır. Bu sebep ile özellikle avukat reklamları gibi Avukatlık kanunu vs. mesleki mevzuat tarafından kısıtlanmış, belirli kurallara tabi tutulmuş veya yasaklanmış tanıtımlardan yasal olarak sorumlu değiliz.
📧 İletişim ve reklam başvuru sayfası nerede, muhatap kimdir?
☏ Sitenin 2022 yılı yatırım danışmanı ile irtibat ve reklam pazarlaması için iletişim kurmanız rica olunur.
Wmic Windows Activation Key and...
03-05-2025, 14:36:12 in Aile Hukuku