İki farklı giriş yapacağım beğenen beğendiğini alsın beğenmediğiniz bana kalsın. İkiside iki farklı yerden ama ikiside benden iki değişik kitabın girişi....
Celal Talabani İdil'de bir onbaşı tarafından alınmıştı. Talabani ilk olarak onbaşı'nın karşısında hazır ol konumuna geçerek '' Ne mutlu sizi gördüğüme komutanım'' dedi. Onbaşı şaşırdı ama fazla bir şey demedi. Kürt lideri kaymakamla görüşecekti. Dünyada ki en kıymetli şeyi cebindeki Türkiye Cumhuriyeti Pasaportuydu... Bu sayede kendisini daha bir güvende hissediyordu. Gerçi kafası karışıktı Türkiye'nin kimden yana olduğu net değildi. Saddam ABD Kürtler Türkmenler PKK hepsi içiçeydi. Türklerde herkese bir şekilde ''he''diyordu. Barzani ile papaz olacağı gelecekte anlaşamayacakları o kadar belliydi ki ama Türkiye ikisinede aynı gözle bakıyor gibiydi. TSK ise hepsine kötü gözle bakıyordu. Bir şekilde kendilerini sorumlu tuttuğunu hissettiriyordu TSK...
Celal Talabani aynaya şöyle bir baktı iyiydi iyi ... sağlamdı kendine güveni tamdı malum sözleri zaten hazırdı 35 senedir neredeyse.... Dünyanın kabul etmediği uyduruk bir kralı havaalanında karşılayan Gül' ü El Selam sarayında Dünyanın yarısı kendisini kabul etmezken Dünyaca Kabul gören ülkenin Cumhurbaşkanı'na sarılacaktı... Tam 33 yıl sonra sarıldı da... PKK ya yine yol gösterdi ya sev ya terket der gibi tam 35 sene önceki gibi.....
Telsiz vızıltıları arasında terörist PKK nın terörist üyelerinin konuşmaları duyuluyordu hatta bazıları daha sonra TV lerden de naklen yayınlanan bu konuşmalarda iki temel konu öne çıkıyordu. İhanet edenler ve yaralananlar... Gelen emir açık ve netti.. Öldürün yok edin....91-94 arası bu yönde enaz elli telsiz konuşması kaydedildi... Sınır ötesinde ise kayalara mağralara saklanmış terörist cesetleri bulundu. PKK kendisine yardım etmeyen köylüleri kaçırdı insanları sindirdi. Bir günde 23 kişinin PKK tarafından kaçırıldığı haberleri gazetelere manşet oldu...
Kayseri İl Jandarma Alay Komutanı Cemal Temizöz PKK itirafçılarının ifadelerine istinaden gözaltına alındı... PKK itirafçısının belirttiği yerde kemiklerin bulunması buna neden oldu. Ergenekon kapsamında gözaltına alındı albay....
Bu satırların yazarı bir çok şeye şaşırdığı gibi bunada şaşırdı kaldı...
Talabani konuşuyordu ''PKK ya silah bırakacak yada Irak'ı terk edecek...'' 35 sene önceki gibi... Ama o zaman TSK TSK idi itirafçı ise terörist... Şimdi Terörist itibarlı TSK ise....
1914 yılında başlayan Dünya Savaşı ''eski Dünya'' da egemen olmak isteyen güçlerin birbiriyle savaşıdır aslında. Özellikle 1700 lerden sonra Egemen güç olan İngiltere , Fransa, İtalya ile Çarlık Rusya'sı ile Yeni egemen güç olmak isteyen Almanya ve egemenliğinin son demlerini yaşayan Osmanlı ile Avusturya Macaristan İmparatorluğu'nun karşı karşıya gelmesidir.
Aslında ''yürüyecek hali bile olmayan'' Osmanlı'nın Almanların yönlendirmesiyle ve hatta ''gaza getirmesiyle'' savaşa bodoslama dalmasının öyküsü apayrıdır ama konumuz da apayrı olduğundan bu konuya hiç değinmeyeceğiz. Ama neticede Osmanlı kendisini bir ande savaşın ortasında buluvermiştir. Gerçeği asıl gizli gerçeği yani savaşın en büyük nedenlerinden birisinin kendi topraklarının ''bölüşülmesi'' olduğunu anladığında ise çok ama çok geç olmuştur.
''Osmanlı'' nında 600 yıla yakın içinde bulunduğu '' şimdiki adını'' ileride anacağımız emperyalizm yani sömürgecilik düzeni ilerleyen ve gelişen toplumlarda rahatsızlık yaratan bir isim olmuştur. 1919 akadar kendiside bir emperyalist güç olan Osmanlı'nın bu tarihten itibaren ''sömürge olması'' na karşı verilen '' Kurtuluş Savaşı'' bir kaç yönüyle bir ilktir. Emperyalist olan Osmanlı'nın içinde 600 yıldır ezilen toplulukların ''baş kaldırısıdır'' öncelikle. Yedi düvel emperyalizmiyle savaşmakla kalmamış aslında en büyük savaşı ''iç'' emperyalist olan Osmanlı'ya karşı yani İstanbul'a karşı yapılmış olmasıdır. İç ve dış ''emperyalizmi'' yenerek ''bağımsız-Ulus'' devlet olan ilk örnek olmuştur.
1938 e kadar Türkiye sistemi çok iyi yürümüş, 1939 1950arası ağır aksak ta olsa gene başarıyla yürümüş ancak 1950 den sonra çeşitli etkilerinde direk tesiriyle tam anlamıyla sistem '' tren raydan çıktı'' deyimini doğrularcasına bozulmaya başlamıştır.
Dünyada da bu dönem içerisinde ''sömürge ülke'' deyimide özellikle sömürgeciler tarafından iyice yumuşatılmış ve '' gelişmekte olan ülke'' deyimi yumurtlanmıştır. Türkiye'de nasıl olduysa olmuş ve birden bire ''Gelişmekte Olan Ülkeler'' sınıfına girivermiştir. O gün bu gün de bir türlü gelişemediğimiz ve gelişmekte kaldığımız aşikardır. ''Her mahallede bir milyoner'' kampanyası ile başlayan yozlaşma maalesef o zamanki kitlelerce de anlaşılamamıştır tıpkı şimdi ki bazı sloganların anlaşılamadığı gibi... ''Her mahalleye bir milyonerin'' o mahallenin geri kalanına ne gibi bir hikmeti olacağını kimse sorgulamamıştır çünkü herkes ya bu milyoner ''ben olursam'' sevdasına düşmüş ve bu tetikleme ile büyük değişim başlamıştır ki buda apayrı bir öyküdür ama bunun da konumuzla ilgisi yoktur... Ancak bunun bilinmeside gereklidir diye kısacık özet yaptık. Bu garip uygulama ve akımlarla birlikte ''ulus devlet'' sarsılmaya, laik yapı bozulmaya, sosyal devlet ''devlet için sosyalliğe'', hukuk devleti ''devlet için hukuka'' dönmeye başlamıştır.
Munafigin alameti uctur: Konustugunda yalan soyler, vaad verdiginde yerine getirmez, emanet olundugunda hainlik eder.
Konuştuğunda yalan söyler....
Türkiye'nin, Kuzey Irak'taki PKK varlığını sürekli gündeme getirmesine rağmen Mesut Barzani 'Örgütle işimiz yok" diyerek.....
Vaad verdiğinde yerine getirmez
Kürt kökenli Devlet Başkanı Celal Talabani, 'kedi-fare' oyununa başvuruyor. İlk olarak PKK militanlarının iadesi talebi karşısında, "Bir kediyi bile vermeyiz" ifadesini kullanan Talabani, önceki gün Bağdat'a giden Dışişleri Bakanı Ali Babacan'a "PKK'lıların iadesini dışlamıyorum. Siz kedi bile vermeyeceğimi söyleyen haberlere aldırmayın" diyerek şaşkınlık yarattı. Ancak bu sözleri dün kamuoyuna yansıyınca Kürt lider bu kez "PKK liderleri Kürt şehirlerinde değil dağlarda. Yakalayıp teslim etmemiz mümkün değil" diyerek yine çark etti.
Emanet olunduğunda hainlik eder
Bir itirafçının kimliği PKK’nin Suriye’den Irak’a sızdırdığı 40 kişilik ilk militan grubu içinde yer alır.Ardından örgütten kaçar.Teslim olup itirafcı olur. Yabancı bir ülkede sığınmacı olur.Röportajlar verir, örgütün öldürdüğü kişileri askerin öldürdüğünü ileri sürer.
Tarih araştırmacısı Gökhan Balcı, Genelkurmay arşivlerinde Mesut Barzani’nin babası Molla Mustafa Barzani ve amcası Barzan Şeyhi Abdüsselam’ın 1900’lü yılların başında Rusların desteği ile Ermeni çetelerini Türklere karşı kışkırttığının açıkça yer aldığını kaydetti.Araştırmalarını “Soykırıma Uğrayan Türkler” adlı kitabında toplayan Balcı, “Barzan Şeyhi Abdüsselam ve Mustafa Barzani, Ermeni çetelerini silahlandırarak, Güneydoğu ve Doğu Anadolu’daki Türk köylerinde soykırım ve işkenceler yapmış. Barzan aşiretiyle ilgili gerçekler, Rusya devlet arşivlerinde de bulunuyor. Mustafa Barzani’nin ölümünün ardından aşireti yöneten oğlu Mesut Barzani’de bugün atalarının gittiği yoldan ilerlemeye çalışıyor” dedi
Bu arada Dünya'da tarih sahnesinde yerini alan yeni emperyalistlerin güçlerin halkları çok ilginç bir biçimde ''emperyalizm'' e karşı olmuşlardır. Tam bu nokta da ''emperyalizm''in kötü olduğunu bu ''emperyalist'' devletlerde keşfetmişlerdir !!! Gereğini de anında yapmışlardır. İnsanlarda bunu anında benimsemiştir ve böylece ''emperyalizm'' tarih olmuştur!! Fakat tarih olan sadece ''emperyalizm''in adı olmuş gereği yapılan uygulama ile emperyalizm'in adı ''globalizm'' yada Türkçesi ile ''küreselleşme'' oluvermiştir. Bu globalizm'in ABD ve AB ye göre olduğunu söylemeye gerek yoktur sanırım. Bu arada güzel yurdum G-20'lere girmiş amma bu arada ''gelişmekte Olan Ülkeler'' statüsünden kurtulamamıştır.
Globalizm in yada eski adıyla emperyalizmin yaşayabilmesi ve gelişebilmesi için ''işbirlikçilere'' gerek duyulmaktadır. İlgili ülkede globalizmin yerleşebilmesi için ''alt yapı'' hazırlama görevini üstlenir bu işbirlikçiler. İşte bu işbirlikçiler sıfatları gereği eylemlerde bulunmaktadırlar. Bunlar bazen ülke üst düzey töneticileri, bazen kral bazen padişah olmakta gazeteci vakıf dernek üniversite olarak faaliyette bulunmaktadırlar. Bu kişiler ise savcı hakim öğretmen gazeteci yazar olabilmektedir zaman zaman. Hatta ''Osmanlı '' örneğinde açıkça görüleceği gibi ''emperyalist'' güce ''biat'' eden bazen bizzat ''yönetim'' olmakta ve ''ulusa'' sahte savaş açmaktadır.
Bu bağlamda değerlendirdiğimizde işbirlikçiler kurdukları sivil toplum kuruluşları vakıf dernek özel üniversite ve medya kuruluşları ile toplumda etkili olmaya çalışmakta ve olmaktadırlar. ABD ve AB emperyalizminin yani küreselleşmesinin yayılması ve gelişmesi için ''gelişmekte olan ülkeleri''etkileyip kendi yönetimlerinin altına almakta ve bu ülkeleri yukarıda bahsettiğimiz kuruluşlar aracılığıyla soymaya başlamalarıdır. Globalistler için özellikle ''ulusalcılığı'' tehtit olarak gördüklerinden öncelikle bunu yok etmeyi hedef seçmişler ve her türlü yöntemi denemeye başlamışlardır. Bu konuda da güzel yurdumda özellikle dini kuruluşları ve partileri seçmişlerdir kendilerine işbirlikçi olarak... Çünkü bunlar özde ''ulusalcılığa'' karşıdırlar.
Dünya savaşını takip eden kurtuluş savaşı süresince nasıl ki işbirlikçiler Yunan ve İngilizlerle işbirliği yapmaktan çekinmemiş ve bunlar padişahve padişah taraftarı kişiler olduysa günümüzde de ABD ve AB nin güzel ülkemi bölmek için gösterdiği çabalara destek vermekten çekinmeyecekleri ve çekinmedikleri yaşadığımız olaylarla son derece açıktır.
Şimdi Sayın Ali Sinkay'ın araya ilave ettiği ileti hariç olmak üzere iki farklı girişi okudunuz ilk giriş sıra no bir deki diğer giriş ise bundan önceki iki iletimin birleşmesidir.
Hangisini isterseniz buyurun alın ondan sonrasını değişik olarak devam edeceğim. Hangisini beğendiyseniz ona göre devam ediniz. Ama hangisinden devam ederseniz edin sonunda umarım ki birleşip aynı mecraya akacaklar buradaki umarım akış için değil kendim içindir. İş güç derken akıp giden gündemide yakalama sevdasıyla hiçbir konu bitmiyor ondan dedim bunu... Kaldıki konu bir iletiyle ''Ergenekon'' a girecek... biter mi.... bilemem...Ama bazı kişiler yüzünden sadece buraya yazacağım çünkü sinirim '' bazılarını'' kadırmıyor.
Sabahtan beri hummalı bir çalışma sürüyordu. Ankara'nın muhtelif yerlerinde irili ufaklı gruplar toplanmış konuşup görüş alışverişi yapıyor izlenecek yol hakkında ''ortak bir yol'' bulmaya çalışıyordu. Kelimenin tam anlamıyla ortalık toz dumandı. Zaten Ankara'nın yolları'da toz dumandı böylece hangi toz hangi tozdu karışıyordu...
Bir kişi vardı ki çoktan beri kafasında olan ''şeyi'' adım adım uygulamış bir yerlere gelmişti. Şimdiyse kafasında ki planın en önemli noktalarından birisinin hazırlığı yapılıyordu. Çok doğaldı ki her kafadan farklı bir ses farklı bir yöntem vardı. Ancak asgari müşterekte herkes hemfikirdi. Çok ama çok uzun süredir düşündüğü yaklaşık iki buçuk senedir plan aşamasında olan ve gene yaklaşık bir senedir uygulamada olan ''didtemin '' en önemli dönemeçlerinden birisi ve hatta en önemlisinin hazırlığıydı yapılan.
27 Aralıktan beri bunun çalışmaları ağır aksak yapılmaktaydı. 20 Mart ta ortaya çıkan durumdan sonra bu çok daha önemli bir hale gelmiş ''zamana karşı'' yarış başlamıştı. 19 Mart ta Ankara' ya toplantı için illerde bulunan temsilcilere çağrıda gönderilmişti. İşte o gün bugün hummalı bir çalışma sürüyordu 10 Nisan sabahına kadar...
Kafasında her türlü planı yapmış olan kişi konuşmaları dinliyor müdahalede bulunmuyordu. Kişilerin kendi iradesiyle kendisiyle aynı çizgiye gelmesini bekliyordu. Ancak daha önceki toplantılarda alınan kararlarıda zaman zaman anımsatmaktan ve ''yol gösterici olmaktan '' da geri durmuyordu. Çoğunluk artık kendisi gibi düşünmeye başlamış ''işi başarabilecekleri'' inancı ve özgüveni herkese gelmeye başlamıştı.
10 Nisan Akşama doğru işler karıştı. Ortaya bir gariplik çıktı gelen haberlerde bunu doğrular nitelikteydi. Kafasında her türlü planı yapmış kişi hariç büyük çoğunluk şaşkınlık içinde hafif korkuya kapıldılar. Bu düzeyde tepki geldiğine göre demekki sadece '' lafta '' kalmayacak başka yaptırımlarda gelecekti....
Ertesi gün ''bir takım'' uçaklarca da havadan atılacak olan olay şuydu.
''Dünyanın düzenini sağlayan ve kainat gününe kadar islamın varlığını sağlayacak olan Halife hazretlerinin yönetimi altında bulunan islam beldelerinde bazı kötü niyetli insanlar, anlaşarak ve birleşerek ve kendilerine başkan seçerek Padişahın sadık tebaasını uydurdukları yalanlarla aldatarak ve Padişahın emirlerine aykırı olarak, isyan ederek,asker toplayarak, görünüşte askerlere yiyecek ve techizat temin etmek için, gerçekte maddi çıkar sağlamak amacıyla, dini emirlere aykırı olarak bazı vergiler koyarak
Kulların mallarını ve eşyasını gasp ederek,çapul ve yağma ile halka zulmederek ve Osmanlı Ülkesinin bazı kasaba ve beldelerine saldırarak, yıkarak ve tahrip ederek Padişahın nice masum kullarını katlederek ve kanlarını akıtarak ve Halife tarafından görevlerdirilmiş ve ona sadık nice sivil ve asker memur ile din görevlilerini makamlarından zorla azlederek ve kendi yandaşlarını bu görevlere getirerek ve Hilafet merkezi olan İstanbul ile her türlü ulaşım, nakil ve haberleşme yollarını keserek ve Devletin gönderdiği emirlerin uygulanmasını engelleyerek ve Devlet merkezini memleketin diğer bölgelerinden ayırarak ve Hilafet makamının gücünü zayıflatmaya çalışarak, Halifenin emirlerini dinlemeyerek Yüce İslam Hilafetine isyan ederek, Osmanlı Devletinin dirlik ve düzenini ve memleketin asayişini bozmak amacıyla çok değişik yalan ve uydurmalarla halkı isyana teşvik eden, bozguncu oldukları açık ve kesin olan bu bozguncu reislerinin ve yandaşlarının dağılmaları hakkında Padişah tarafından verilen emirleri dinlemeyerek,inat ve fesatlarında ısrar ederler ise, bozgunculukları ve kötülükleri kesin olup İslamın yüce kuralları gereğince öldürülmeleri meşru ve farz olur mu?
Bildirilsin.
Cevap : Allah bilir ki olur.
Şeyhülislam Dürrizade Esseyid Abdullah
Bu suretle, Yüce islam hilafetinin yetkilerini elinde bulunduran müslümanların adaletli imamı Halifemiz Sultan Vahidüddin Han (Hazretlerinin) etrafında toplanıp savaşmak amacıyla gönderilmiş olan yüce emre uymak ve bu isyancılarla savaşmak vacip olur mu?
Bildirilsin.
Cevap : Allah bilir ki olur.
Şeyhülislam Dürrizade Esseyid Abdullah
Bu suretle, Yüce İslam Halifesi tarafından isyancılarla savaşmak için görevlendirilmiş olan askerler savaşmaz ve firar ederlerse büyük günah ve suç işlemiş olup dünyada şiddetli cezayı ve ahirette büyük azabı (cehennemi) hak etmiş olurlar mı?
Bildirilsin.
Cevap : Allah bilir ki olurlar.
Şeyhülislam Dürrizade Esseyid Abdullah
Bu suretle, isyancılarla savaşma hakkında verilmiş olan Padişahın yüce emrine uymayan bütün müslümanlar suç işlemiş olup, şiddetli cezayı hak etmişe olurlar mı?
Bildirilsin.
Cevap : Allah bilir ki olurlar.
Şeyhülislam Dürrizade Esseyid Abdullah''
İstanbul Şeyhülislamı Olan zatı işbirlikçi kişi olan Dürrizade (Dürzü) Abdullah Atatürk ve arkadaşları için ölüm fetvası vermekten çekinmemişti. Ve tarih 10 Nisan 1920 idi......
Mercidabık Savaşından sonra henüz tam kesin olmamakla birlikte genel kabul ile Osmanlıya geçen Hilafetin varlığından beri Osmanlı halkı çeşitli ''FETVA''lara alışmıştı. Bunlar genelde savaş döneminde ve özellikle ''GEVUR'' ellere karşı yapılacak harekatlarda alınırdı.
10 Nisan Fetvası Siyasetin Dini Dinin siyaseti kesin kullandığı bir belge olmuştur. İşgale karşı direnen ''müslümanları'' ölüme mahkum eden işgal eden ''GEVUR'' u aklayan bir garip fetvadır.... Doğal olarak halkımızın şeyhülislam makamının ulvi '' din bilgisine'' inancı tartışılmazdı , hele hele kendileri din hakkında ciddi bir bilgiye sahip olmadıklarından dolayı vahamet dahada artmıştı.
11 Nisan 15 Nisan arası Ankara ciddi bir çalışma ile bu fetva yı aşma yolunu aradı durdu . Ve sonunda Ankara Müftüsü Rıfat efendi bir çok müftü ve hocanın da daha sonra kabul ettiği karşı fetvayı yayımlar. O da şöyledir :
''Dünyanın düzeninin sebebi olan Müslümanların Halifesi (Allah onun azametini ve hilafetini kıyamet gününe kadar uzatsın) hazretlerinin hilafet makamı ve saltanat merkezi olan İstanbul, Halife’nin rızası hilafına olarak, müslümanların düşmanları olan devletler tarafından fiilen işgal edilerek İslam askerleri silahlarından soyulup bazıları haksız yere öldürülerek, Hilafet merkezinin korunmasını üstlenen, bütün istihkamlar, kaleler diğer harp vasıtalarını zapt ve resmi muameleleri yürütme ve müslüman askerleri techize memur olan Bab-ı Ali ve Harbiye Nezaretine el konularak, halifeyi, milletin hakiki faydalarını temin edecek tedbirler almasından fiilen yasaklama, sıkı yönetim ilanı, Divan-ı Harpler teşkil ederek İngiliz kanunlarına uygun olarak muhakeme ve cezalandırma suretiyle Halife’nin hükmetme hakkına müdahale ve yine Halife’nin arzusu hilafına olarak Osmanlı memleketinin bir parçası olan İzmir, Adana, Maraş, Antep ve Urfa havalisine düşmanlar tarafından tecavüz edilerek, gayrimüslim vatandaşlar ile işbirliği halinde müslümanları öldürüp, mallarını soygun ve yağma edip , namuslarına tecavüz ederek mukaddesatlarını tahkir ettikleri taktirde yukarıda açıklandığı gibi harekete maruz kalan ve esir olan gayretlerini sarfetmek bütün müslümanlara farz olur mu?
Cevabı budur : Allah en iyisini bilir , OLUR (Düşman saldırdığı zaman onunla savaşmak herkese farzdır.Bu durumda kadının kocasının izniyle , kölenin de efendisinin izniyle savaşması gerekir. “ Kenz ve Bezzaziye adlı eserlerde “ . Eğer bir müslüman kadın doğuda baskına uğrarsa batıdakilerin onu esaretten kurtarmaları gerekir.”Bahru’r Raik adlı eserde.)
Bu şekilde hilafetin meşru haklarını , gasbedilen gücünü geri almak ve tecavüze maruz kalan memleketleri düşmandan temizlemek için cihad edip savaşan müslümanlar dinen baği (devlete isyan etmiş) olurlar mı?
Cevabı budur : Alah en iyisini bilir. OLMAZLAR ( isyancı diye gerçek imama itaati haksız olarak tanımayan müslüman gruba denir. “Mecmeu’l-Enhur adlı eserde”).
Yukarıda yazıldığı şekilde Hilafetin gasbedilen haklarını geri almak için , düşmanlara karşı açılan savaşta vefat edenler şehit, hayatta kalanlar gazi olurlar mı?
Cevabı budur : Allah en iyisini bilir. OLURLAR (Şehit şunlardır : Düşman, isyancılar ve yol kesiciler tarafından öldürülenler veya ellerinde belirli bir işaretle savaş meydanında bulunanlar, bir müslümanın bir başka müslümanı dinen öldürmesi gerekmeyen bir konu dolayısıyla zulmen öldürdüğü taktirde öldürülen, aynı şekilde zımminin yine dinen öldürülmesi gerekmeyen bir konu sebebiyle bir başkasını öldürdüğü taktirde öldürülen şehittir. (“Zeylei adlı eserde”)
Bu şekilde cihat edip dini görevlerini yerine getiren müslümanlara karşı düşman tarafından müslümanlar arasında silah kullanıp adam öldüren kişiler en büyük günahı işlemiş ve fesat çıkarmış olurlar mı?
Cevabı Budur : Allah en iyisini bilir. OLURLAR. (Allahü taala şöyle buyurmuştur : “Fitne adam öldürmeden daha kötüdür. Bundan dolayı da fesatçılar fitneye başvurur” “ Fethül Kadir adlı eserde”).
Düşman devletlerin zorlaması ve kandırması sonucu verilen hak ve hakikat ile bağdaşmayan fetvalara müslümanların bağlanmaları ve dinen ona göre hareket etmeleri doğru olur mu?
Cevabı budur : Allah en iyisini bilir. OLMAZ. (Zorlama rızayı yok eder! “Velvaliceyh adlı eserde”).
16 Nisan 1336 (1920)
Mehmet Rıfat (BÖREKÇİ)
Ankara Müftüsü''
( Her iki fetvayı da burada almamın nedeni tarihe ışık tutmak ve belgelemek içindir.)
Bu karşı fetvadan sonra sular biraz durulur gibi olur Ankara çalışmasına hız verir. Peki istanbul durur mu? Durmaz elbet. Fetvaya karşı fetva halkın kafasını karıştırmıştır karıştırmasına da İstanbul dışında ki gerçek Anadolu insanı akıl ile işgale karşı savunmanın daha evla olduğu bilincine vardığı gibi ilk fetvada belirtilen ''zorlamaların'' olmadığınında farkında olarak Ankara'ya sıcak bakar.
Fetvanın Anadoluda bir işe yaramadığını anlayan ve Ankara'nın hızla duruma el koymasından İstanbul hükümeti ve Vahidettin çok rahatsızdır. Hani durum hiçte bazı şarlatanların dediği gibi ''vahidettin in inayeti ve rızasıyla'' oluşmuş gibi değildir.
Ankara 23 Nisan 1920 de çok büyük bir adım atarak BMM sini açar. 24 Nisan da Mustafa Kemal Büyük Millet meclisinin Başkanı seçilir. 5 Mayıs 1920 de ilk hükümet toplantısı olur. Batı'nın bazı güçleri ile Özellikle Rusya Ankara ya ılımlı bakmaktadır.
İstanbul hükümeti 10 Nisan Fetvasına da dayanarak ( Kendilerinin hazırlattığı fetva olduğunu umursamadan.) 11 Mayıs 1920 de Mustafa Kemal ve bazı arkadaşlarını ölüm cezasına çarptırıverir. Doğal olarak bunun yürürlüğe girmesi için Memelik i Osmaniye nin başı yani Vahidettin in onayı gerekmektedir. Yani o zamanın deyimi ile ''FERMAN'' vermesi gereklidir. Şimdi eğer bazı dingabakların savunduğu gibi Vahidettin Osmanlının kurtuluşu için Mustafa Kemal i görevlendirmiş olsa ve ona gene dingabakların dediği gibi '' Aslan yeleli paşam Anadoluda harekatı başlat Osmanlının kurtuluşu elindedir'' demiş olsa hükümetin vermiş olduğu ölüm cezasını onaylamaması gerekir. Ancak padişah önüne 24 Mayıs 1920 de gelen fermanı anında mühürleyerek Mustafa Kemal ve bazı arkadaşlarının ölüm fermanını yayımlar.... O da şudur.
''Dosya Tasnifi
Harbiye-Divan-ı Harp
DOSYA No : 70
Harbiye Nezareti
Adliye-i Askeriye Dairesi
Şube :
Adet : 705
PADİŞAH BUYRUĞU
Mehmet Vahidüddin
(ONAY)
“Kuvayı Milliye adı altında çıkardıkları fitne ve fesatla, anayasaya aykırı olarak halktan zorla para toplamak, asker almak, bunun aksine hareket edenlere işkence ve eziyet ederek şehirleri yakıp yıkmaya kalkışmak suretiyle iç güvenliği bozanların tertipçisi oldukları iddiasıyla haklarında dava açılan, Üçüncü Ordu Müfettişliğinden alınarak askerlik mesleğinden çıkartılmış bulunan Selanikli Mustafa Kemal Efendi, Eski yirmi yedinci fırka kumandanı miralaylıktan emekli İstanbullu Kara Vasıf Bey, Eski yirminci kolordu kumandanı Mirliva Salacaklı Fuat Paşa ile Eski Vaşington elçisi ve Ankara milletvekili Midillili Alfred Rüstem ve sıhhiye eski müdürü İstanbullu Doktor Adnan Bey ile Üniversite Batı Edebiyatı eski öğretmeni Halide Edip Hanımın, ayrıntıları 11 Mayıs 1336 (1920) tarihli ve 20 numaralı karar tutanağında yazılı olduğu üzre, Mülkiye Ceza Kanunu’nun kırk beşinci maddesinin birinci fıkrası delaletiyle elli beşinci maddesinin dördüncü fıkrası ve elli altıncı maddesi uyarınca, sahip oldukları askeri ve mülki rütbe ve nişanlarla, her türlü resmi ünvanlarının kaldırılmasına ve idamlarına, halen firarda bulunmaları dolayısıyla kanun hükümleri gereğince mallarının haczedilerek, usulüne göre idare ettirilmesine dair İstanbul bir numaralı sıkıyönetim mahkemesi tarafından gıyaben verilen hüküm ve karar, ele geçirildiklerinde tekrar yargılanmak üzere tasdik edilmiştir.
Bu Padişah Buyruğu’nu yürütmeye Harbiye Nazırı görevlidir.
24 Mayıs 1336 (1920)
Sadrazam ve Harbiye Nazırı Vekili
DAMAT FERİD''
Böylece Mustafa Kemal ve arkadaşları ölüm fetvası ölüm kararı ve ölüm fermanı almış olmaktadırlar. Doğal olarak Ankara Hükümeti Bu kararı ve fermanı dinlemeyeceğini belirtmiştir...
İki farklı girişide okudunuz artık bundan sonrasını hangisinin altına isterseniz koyarak devam ediniz. Gerçi gidişe göre hangisi hangisinin altına geleceğini açık kestireceksiniz çünkü teki tarihi roman gibi gelecek öteki günümüzde dolaşacak ama inanılmaz gibi sonunda buluşacak ve bitecek. Ha ben bitirebilecekmiyim işte onu bilmiyorum. Çünkü Dünya da başka hiç bir ülke yoktur ki bizim kadar sabahtan öğlene öğlenden akşama gündem değişsin e bende kafama göre bunlarıda takip edip yorumluyorum birde asıl yazmak istediklerim var ki onlar bana göre inanın daha önemli çünkü o tip yazılar tarihe not düşmek gibi oluyor . Bunlar ise değişken politikanın rüzgarında değişip duruyor... İşte bir şekilde gidiyor... Aslında akıp giden yaşamımızdır oda ayrı...
Hani insan bir ''şeker'' olsa yaşam da bir ''çay''. İnsan yaşamı tatlandırıyorum sanırken sonunda anlar aslında çayın onu eritip yok ettiğini... Onun gibi... Umarım bitiririm. Çünkü bitirmeme gereken yazılarımda var....
İstihbaratın iki temel ayağı vardır. İlki İstihbarat öteki istihbarata karşı Koyma(İKK) dır. İKK yı iyi işletemeyen istediği kadar istihbarat yapsın genelde kaybeder yada bulsa bulsa ''karşı taraf bizim tüm bilgilerimizi buluyor'' kısmını bulur.
Biraz tarih biraz gazla ''gelenekselleşen'' düşmanımız Yunanistan la ilişkilerimiz de bu iki temel üstündedir. ( Aslında tüm ilişkiler bu iki ilişki üstünedir. Avukat elindeki bilgiyi vermek istemez ama karşı tarafın elindekini öğrenmek ister aynısı...) Yunanistan Türk Askerini dinler bulmaya uğraşır nerede ne yapıyor diye bizde tersini yaparız üsleri nerede eğitimi nasıl gemi uçak silah durumu ne ? gibi ... İki ülkede bunları öğrenmeye kendisininkini açık etmemeye yanıltmaya uğraşır... Resmi ağızdan Adalarda askerimiz yok derler amma Gambotları dolaşır durur...
Şimdi bu kısa bilginin konuyla ne ilgisi var ? Diyeceksiniz. E diyin tabiiki bana ne !!
2007 den beri Türkiye yukarda konu başlığı olan ''kod adı ergenekon'' davası ile çalkalınıp duruyor. Her ne kadar hukuka asla uygun olmasada bu dava Ergenekon olarak anıldı gitti... Hukuk bile savunmasını hukuksuzlukla yapıyor bu konuda '' Bu ismi biz koymadık kendileri koymuş...'' iyiki ''yaşasın hukuk'' dememişler kendilerine... '' yada mutlaka hukuk'' ''Her daim Atatürk...'' gibi isimlerde koyabilirlerdi kendilerine... Acaba o zaman Önce hukuk terör örgütü diye saçma bir sözcük kullanacakmıydı bu değerli kişiler.... Zaten mahkeme kararı da yok ama infazı var ! işin acısı sadece isim olarak infaz olsa neyse hukuksuz bir infazla hapis cezası var!!!! Hemde kendi yazısıyla AİHM sine uygun olarak makul tutuklama olmalı diyen savcının tutuklatmaları... makul zaman belli değil .... Neyse bunlar gelebilrisek ileride geleceğimiz konular...
Bu forum da kişiselleştirmemeye özen göstereceğim en azından sıradan isimler asla kullanılmayacak ... tepeden film çekmeye uğraşacağız... Kişilere dalınınca bir taraf gereksiz yere ilgisiz birilerini savunma birileride suçlama durumunda kalıyor... Örneğin ben Veli Küçük paşa yı tanımam sadece duymuşluğum kısmi okumuşluğum sağdan soldan farklı duyumlarım vardır... Onunla ilgili bir yorumlamaya dalındığında gereksiz yere ''savunucu'' veya daha acısı hiç bir şey kesin olmadan bilinmeden medya şişirmesiyle ''suçlayıcı'' konumda olmak istemiyorum. Onun için asla ''çok önemli'' isimler ve/veya ''olaya aktılmayan'' isimler haricinde kimseyi anmayacağım. Anan çıkarsa ki çıkabilir açık ve net baştan söyleyeyim muhattap almayacağım. Kaldı ki bu bir ''öykü'' tadında olacak hani masal gibi... Kurgumsu masalımsı belkide kurgunun gerçeğe dönmesi bilemem .....
Yaslanın arkanıza ve istihbaratla bu işin tezatlığının ne olduğuyla 1920 den günümüze zıplayalım haaa geriye dönmeyecekmiyiz döneceğiz..... Tekmili birden... Feto da var... Said i Kürdi de... Apayrı bir ergenekon...
™ Hukuki NET 2002-2022 - Ulusal ve uluslararası Hukuk Sitesi ⚖️ olma özelliği ile gerek avukat, gerek diğer hukukçu arkadaş ve gerekse vatandaşlara ev sahipliği yapan, eğitim ve bilimsel alışveriş yapma amaçlı bir "Hukuk Rehberi" dir.
Davalar
Hukuki Net; sürekli yenilenen faydalı güncel içeriği ile zamanın hukuk dallarına göre kategorize edilmiş çeşitli mevzuat (Ceza kanunu, İş kanunu, Borçlar yasası gibi), emsal mahkeme kararları, yargıtay kararları, emsal danıştay ve anayasa mahkemesi kararları ile hukuksal makale, kanun, hukuki forum, hukuk sözlüğü, hukuk programları, meslektaş ilanları, avukatlar için kolay hesaplama araçları, Anayasa Mahkemesi, Danıştay, benzer Yargıtay kararı ve Mahkemeler tarafından örnek davalar ile ilgili gerekçeli kararlar, * davası dilekçe örnekleri yasal haberler ve hukuk siteleri dizini 🕸 bulunan bir hukuk bilgi bankası sistemidir.
Avukatlar
Yararı nedir?
📝 Hukukçular için mesleki danışma (Üstad ve meslektaşlar arası paylaşım), dayanışma ve bakalorya fonksiyonu olan site; "Önleyici hukuk" veya "Dava hukuku" nedeni ile doğan veya yeni doğacak anlaşmazlıklar ile içtihat hukuku kaynağı olan Yargı ve Yargılamayı tartışmak, davalar ve ihtilaflar için yararlı çözüm yolları üretmek ve hukuksal konularda özellikle nerede, nasıl, neden soruları üzerinde soru cevap yorumlar, tartışma paylaşma yorumlama yöntemi ile sebep sonuç ilişkisi kurarak 💬, Mahkemelerin dava yükünü hafifletmeyi de amaçlayan suigeneris (kendine özgü) hukuk laboratuarı özellikleri bulunan bir hukuki kalkınma hedefli bilgi dağarcığıdır.
® Hukuki Net internette ve Türk hukukunda bir marka olmakla birlikte ticaret veya iş amaçlı bir site olmayıp, herhangi bir ticari kurum, kuruluş, bilgisayar programı firması, banka vb. kişi veya herhangi politik veyahut siyasi bir kuruluş tarafından desteklenmemekte, finans kaynağı reklam ve ekseriyetle site yönetimi olan Adalet sistemine adanmış bir servistir.
🆓 Hukuki.net halk için ücretsiz ve açık kaynak nitelikli bir hukuk sitesi olup, gayri resmi vatandaş bilgilendirme portalı işlevi görmektedir. Genel muhteviyat olarak kanun, yönetmelik, Emsal Anayasa mahkemesi, Danıştay ve Yargıtay kararı gibi hukuki mevzuat içermekle birlikte avukat ve uzman kişilere özel yorumlar da içeren sitenin tüm hakları saklı olup, 🕲 telif hakkı içeren içeriği izinsiz yayınlanamaz, kopyalanamaz. (Herhangi bir hususu sitene alıntı kuralları çerçevesinde kopyalamak için sitene ekle için izin bağlantısı.)
™ Marka tescili, Patent ve Fikri mülkiyet hakları nasıl korunuyor?
Hukuki.Net’in Telif Hakları ve 2014-2022 yılları arası Marka Tescil Koruması Levent Patent tarafından sağlanmaktadır.
♾️ Makine donanım yapı ve yazılım özellikleri nedir?
Hukuki.Net olarak dedicated hosting serveri bilfiil yoğun trafiği yönetebilen CubeCDN, vmware esx server, hyperv, virtual server (sanal sunucu), Sql express ve cloud hosting teknolojisi kullanmaktadır. Web yazılımı yönünden ise content management (içerik yönetimi) büyük kısmı itibari ile vb olup, wordress ve benzeri çeşitli kodlarla oluşturulan bölümleri de vardır.
Hangi Diller kullanılıyor?
Anadil: 🇹🇷 Türkçe. 🌐 Yabancı dil tercüme: Masaüstü sürümünde geçerli olmak üzere; İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Hintçe, Rusça ve Arapça. (Bu yabancı dil çeviri seçenekleri ileride artırılacak olup, bazı internet çeviri yazılımları ile otomatik olarak temin edilmektedir.
Sitenin Webmaster, Hostmaster, Güvenlik Uzmanı, PHP devoloper ve SEO uzmanı kimdir?
👨💻 Feyz Pazarbaşı & Istemihan Mehmet Pazarbasi[İstanbul] vd.
® Reklam Alanları ve reklam kodu yerleşimi nasıl yapılıyor?
Yayınlanan lansman ve reklamlar genel olarak Google Adsense gibi internet reklamcılığı konusunda en iyi, en güvenilir kaynaklar ve ajanslar tarafından otomatik olarak (Re'sen) yerleştirilmektedir. Bunların kaynağı Türkiye, Amerika, Ingiltere, Almanya ve çeşitli Avrupa Birliği kökenli kaynak kod ürünleridir. Bunlar içerik olarak günlük döviz ve borsa, forex para kazanma, exim kredileri, internet bankacılığı, banka ve kredi kartı tanıtımları gibi yatırım araçları ve internetten para kazanma teknikleri, hazır ofis kiralama, Sigorta, yabancı dil okulları gibi eğitim tanıtımları, satılık veya kiralık taşınmaz eşyalar ve araç kiralama, ikinci el taşınır mallar, ücretli veya ücretsiz eleman ilanları ile ilgili bilimum bedelli veya bedava reklamlar, rejim, diyet ve özel sağlık sigortası gibi insan sağlığı, tatil ve otel reklamları gibi öğeler içerebilir. Reklam yayıncıları: ads.txt dosyası.
‼️ İtirazi kayıt (çekince) hususları nelerdir?
Bahse konu reklamlar üzerinde hiçbir kontrolümüz bulunmamaktadır. Bu sebep ile özellikle avukat reklamları gibi Avukatlık kanunu vs. mesleki mevzuat tarafından kısıtlanmış, belirli kurallara tabi tutulmuş veya yasaklanmış tanıtımlardan yasal olarak sorumlu değiliz.
📧 İletişim ve reklam başvuru sayfası nerede, muhatap kimdir?
☏ Sitenin 2022 yılı yatırım danışmanı ile irtibat ve reklam pazarlaması için iletişim kurmanız rica olunur.
Wmic Windows Activation Key and...
03-05-2025, 14:36:12 in Aile Hukuku