54 yaşında, özel sektörden emekli bir bayanım. Eşimde halen özel sektör üst düzey yönetici görevinde çalışan emekli bir bürokrattır. Ailemizde, beş kişiyiz, eşim, ben ve üç oğlum.
Geçtiğimiz ilkbahar döneminde, büyük oğlum evlenmek istediğini, evlenmek istediği kızla internette tanıştığını ve “uzun süredir” onunla görüştüğünü belirtti. Müstakbel gelin adayımızın yurtdışında olması, doğru düzgün yüz yüze görüşmemiş olmaları başta bizi hiç rahatsız etmemiş de olsa, daha sonra meyvelerini toplayacağımız aşısız bir ağaca döndü.
Evlenme süreci büyük bir aceleyle geçti, çok kısa bir süre de aileler tanıştırıldı, nişan, nikah.. Her şey üst üste getirildi. Daha ne oğlumuzun evlendiği kızın ailesini tanıyabilmiştik, ne de kızı.
Geçen çok az süre sonra, yaptığımız harcamalardan oğlumun haberi olmadığı şüphesine kapılarak ona bildirme ihtiyacı hissettim. Kendisi çalışmıyordu, dolayısıyla yapılan düğün harcamalarında hiçbir katkısı olmadı.
Şahsıma, eşime ve diğer iki oğluma hakaretler ederek, tavırlarındaki gözle görülen kötüleşmelerle başladı oğlumuzun ailesine karşı hareketlenmeleri. Öyle bir seviyeye gelmiştik ki, ne ben, ne eşim, ne de aile dostlarımız bir laf edemez hale gelmişti oğlumuza. Hatta bir kavga esnasında babası kendine edilen hakaretlerin ağırlığıyla kalp krizi geçirirken dahi oğlum tanıyamadığım bir insana dönüşmüş, hala işkence ediyordu eşime.
Ardından aile içindeki tartışmalar, oğlumun eşinin ailesine bildirmesinden dolayı onların da mevzusu hale geldi. Haliyle oğlumun eşinin ailesinin de yurtdışında yaşamasından dolayı, tek taraflı dinledikleri şekilde evimize rahatsız edici telefonlar gelmeye başladı. Oğlumun eşinin annesi evimizi arayıp, şahsımın nasıl bir insan olduğu hakkında hiçbir fikre sahip olmadan, kendilerinden beklemediğimiz ses tonu ve kelime seçimiyle şaşırttı bizleri. Bize karşı konuşmaları ve hatta ifade ettikleri ile tıpkı oğlumuzun son günlerdeki konuşmaları gibiydi bizlere.
Oğlum okul çağlarını geçip, üniversitesini bitirip bir kariyer edinme sürecine girene kadar kendi işimi ikinci plana atıp hayatımı ona adadım. Daha sürem olmasına rağmen hemen emekliliğimi istedim çocuklarımın iyiliği için.
Fakat evi “terk etmeden” önceki son günlerinde, hem benim hem de hiç istememesine rağmen konunun içine girmek zorunda kalan babasının yaptığı tüm uyarılara rağmen hala değiştirmediği tavırlarıyla evdeki hayatı çekilmez hale getirdi. Kendisi ile kurulmak istenen tüm diyalogları saldırı olarak görerek bana, kardeşlerine ve hatta babasına son derece asabice karşılık veriyor, sonunda hakaretler edip ortamdan uzaklaşıyor, aynı çatı altında kendisini tecrit ediyordu.
Gittiği son gün, bir daha bizimle görüşmeyeceğini, yüzümüzü “şeytanın görmesini” temenni etti, küfürleriyle veda bile etmeden ev kapılarını kırarcasına çarparak terk etti.
O gün bugündür hala hiçbir haber alamadık oğlumuzdan.
Fakat sanmayın ki amacımız şu anda onu geri kazanmak. Kendi isteği olduğunu, aynı durumda eşinin ailesini asla bırakmayacağını, bizlerin ona layık olmadığımızı belirtmesinden sonra değişti kararımız kendisi hakkında.
Başta belirttiğim gibi, ne hikayeler duyuyoruz. Üç oğlum olduğundan dolayı, kız çocukları benim için çok değerlidir haliyle. Oğlumun küçüklüğünden beri parmakla gösterilen bir çocuk olmasının şevkiyle, bizlere layık gördüğü gelinin de kendisi gibi olacağını düşündüm tabii ki. Daha tanışma faslında kimsenin yapamayacağı türden hediyelerle, kelimelerle karşıladık gelin adayımızı. Amacım bir “kayınvalide” olmak değil, onlara bir arkadaş olmaktı, haliyle gelinime çok ısındım ilk görüşte.
Anlayabileceğiniz gibi parasal sıkıntı çeken bir aile değiliz, mal varlığımız da keza.
Özellikle son zamanlarda oğlumun bizim parasal durumumuza laf uzatması, devamlı sahip olduğumuz mülklere lafı dolandırmasından sonra birçok şeyin farkına vardık.
Şimdi, sorum, bu durumu yazma sebebim, ise buraya; beni “reddeden”, evet kendi kelimeleriyle belirtiyorum bunu, beni “reddeden” oğluma, bana ağza alınmayacak hakaretler eden oğluma, ben de onun kendi seçimlerinden dolayı aynı “ret” ile cevap vermek istiyorum.
Onun ailemizin geride kalan fertlerinin hakkı olan mallarımızdan; oğlumun, uğruna sahip olduğumuz tüm değerleri ayaklar altına alarak gittiği ailenin fertlerinin yararlanmasını istemiyorum.
Hukukçu olanlardan ve hukuka gönül vermiş, benzer durumları yaşayarak tecrübe etmiş olan sizlerden, cevaplarınızı bekliyorum.
Av.Şehper Ferda DEMİREL'in başka bir forumdaki mesajlarından alıntıdır:
Yalnız başına "aile görevlerinin yerine getirilmemesi" , uygulamada mirastan ıskat sebebi olarak kabul edilmemekte, yasanın lafzında geçen "önemli bir surette" şeklinde nitelendirilebilecek ağırlıkta tutum ve davranışlar aranmaktadır (m.510/2)
Bunun dışında ,aynı maddenin ilk fıkrasında başka bir neden daha bulunmakta, burada ise "ağır bir suç işleme" aranmaktadır. Cana kast bunun en güzel örneği. Ama Yargıtay'ın bir kararında "hakaret" nedneiyle alınmış bir ceza mahkumiyetinin de kabul gördüğüne rastladım.
İlgili madde metinlerini ve iki içtihadı ekliyorum.
Türk Medeni Kanunu:
Madde 510 - Aşağıdaki durumlarda mirasbırakan, ölüme bağlı bir tasarrufla saklı paylı mirasçısını mirasçılıktan çıkarabilir:
1. Mirasçı, mirasbırakana veya mirasbırakanın yakınlarından birine karşı ağır bir suç işlemişse,
2. Mirasçı, mirasbırakana veya mirasbırakanın ailesi üyelerine karşı aile hukukundan doğan yükümlülüklerini önemli ölçüde yerine getirmemişse.
Madde 511 - Mirasçılıktan çıkarılan kimse, mirastan pay alamayacağı gibi; tenkis davası da açamaz.
Mirasbırakan başka türlü tasarrufta bulunmuş olmadıkça, mirasçılıktan çıkarılan kimsenin miras payı, o kimse mirasbırakandan önce ölmüş gibi, mirasçılıktan çıkarılanın varsa altsoyuna, yoksa mirasbırakanın yasal mirasçılarına kalır.
Mirasçılıktan çıkarılan kimsenin altsoyu, o kimse mirasbırakandan önce ölmüş gibi saklı payını isteyebilir.
Madde 512 - Mirasçılıktan çıkarma, mirasbırakan ancak buna ilişkin tasarrufunda çıkarma sebebini belirtmişse geçerlidir.
Mirasçılıktan çıkarılan kimse itiraz ederse, belirtilen sebebin varlığını ispat, çıkarmadan yararlanan mirasçıya veya vasiyet alacaklısına düşer.
Sebebin varlığı ispat edilememiş veya çıkarma sebebi tasarrufta belirtilmemişse tasarruf, mirasçının saklı payı dışında yerine getirilir; ancak, mirasbırakan bu tasarrufu çıkarma sebebi hakkında düştüğü açık bir yanılma yüzünden yapmışsa, çıkarma geçersiz olur.
Av.Şehper Ferda DEMİREL'in başka bir forumdaki mesajlarından alıntıdır:
HD 01, E: 2002/004200, K: 2002/004921, Tarih: 17.04.2002[*]BAĞIŞTAN DÖNME
Basit olayları rücu nedeni kabul etmek, bağıştan yararlanan kişiyi bağışlayanın baskısı altında tutmak sonucunu doğurur. Bu nedenle bağıştan rücu istemiyle açılan bir davada, olayların nitelikleri, kapsamı ve özellikle önem dereceleri gözetilerek delillerin değerlendirilmesi gerekir.
(818 s. BK. m. 244/2) (4721 s. MK. m. 510) (743 s. MK. m. 457)
(YHGK. Kararı-14.5.1976 tarih ve 1974/1-772 E., 1976/2065 K. s.)
Davacı tarafından, davalı aleyhine açılan davada, mahkemece verilen karar süresinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
Davacı; oğlu olan davalıya dava konusu 259 ve 2331 parsel sayılı taşınmazlarını bağışladığını, ancak davalının rızası dışında iki adet ineğini sattığını ve parasını da vermediğini, haberi olmaksızın ev eşyalarını alarak evini boşalttığını ve taşındığını, ağır hakaret ve tehditlerde bulunduğunu, evlatlık vazifelerini yerine getirmediğini belirterek, bağıştan rücu hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil istemiştir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dava BK.nun 244/2. maddesine dayalı tapu iptali, tescil isteğine ilişkindir. BK.nun 244/2. maddesi "bağışlamadan yararlanan kişi, bağışlayana veya ailesine karşı kanunen yükümlü olduğu görevleri ehemmiyetli surette ihlal eder ise, bağışlayan bağıştan rücu edebilir" hükmünü getirmiştir. Yasa koyucu, aile görevlerinin yerine getirilmemesini başlı başına bir rücu nedeni saymamış "ehemmiyetli bir surette" riayetsizliği öngörmüş, böylece mirastan is-kat nedenlerini burada da tekrarlamıştır. (MK.nun 510) O halde, 244 maddenin 2 bendi, Medeni Kanunun 510. maddesinin (eski 457) özü ve kapsamı itibariyle bir tekrardan ibarettir.
Bu görüş ilmi içtihatlarla ile belirtilmiştir. (Alfret Marten, BK. şerhi, 319; Prof. Feyzi N. Feyzioğlu, Borçlar Hukuku, 1962, S.173) O halde, bağıştan dönme nedeniyle mirastan iskat nedenlerinin bir arada incelenmesi zorunluluğu vardır.
Hukuk Genel Kurulu'nun 14.5.1976 gün, 1974/1-772 esas, 1976/2065 sayılı kararı da aynı doğrultudadır. Gerçekten basit olaylar rücu nedeni kabul etmek bağıştan yararlanan kişiyi bağışlayanın baskısı altında tutmak sonucunu doğurur. Aksine bir düşünce, yasa koyucunun BK.nun 244 ve MK.nun 510. maddeleri ile takip ettiği amaca aykırı düşer. Bununla da kalmaz, hak duygularını zedeler ve irade serbestisini de büyük ölçüde kısıtlamış olur. Onun için olayların nitelikleri, kapsamı ve özellikle önem dereceleri gözetilerek delillerin değerlendirilmesi gerekir.
Dosya içeriği ve toplanan deliller, yukarıda değinilen ilke ve olgulara göre değerlendirildiğinde: BK.nun 244/2. maddesindeki rücu koşullarının gerçekleştiğinden sözedebilme olanağı yoktur. Davalı oğulun davacı annesine karşı olan görevlerini önemli ölçüde yerine getirmediği kanıtlanmış değildir. Hal böyle olunca davanın reddine karar verilmesi gerekirken, aksine düşüncelerle kabul edilmesi isabetsizdir. Davalı vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine, 17.4.2002 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
HD 01, E: 2004/001670, K: 2004/002671, Tarih: 11.03.2004[*]TAPU İPTALİ VE TESCİL[*]BAĞIŞTAN DÖNME
Bağıştan rücu hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil davasında, davalı oğulun babası olan davacıya hakaret suçundan Sulh Ceza Mahkemesi kararı ile mahkum olduğu gibi, davalının çeşitli zamanlarda babasına hakaret içeren sözler sarf ettiği, aralarında birçok dava ve çekişme bulunduğu tanık anlatımları ve dosya kapsamından anlaşıldığına göre; davacı bakımından MK.nun 510. maddesine atfen BK.nun 244. maddesi hükmü gereğince bağıştan rücu koşullarının oluştuğu kabul edilmelidir.
(4721 s. MK. m. 510) (743 s. MK. m. 457) (818 s. BK. m. 244)
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, kayden maliki bulunduğu 60 parsel sayılı taşınmazın 1/2 payını davalı oğluna bağışladığını, davalının kendisine hakaret ve tehditte bulunduğunu Borçlar Kanununun 244. maddesinde öngörülen bağıştan dönme koşullarının oluştuğunu ileri sürerek; tapu iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur.
Mahkemece, Borçlar Kanunun 244. maddesinde öngörülen bağıştan rucü koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı ve davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi Sadettin Akyol'un raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
KARAR
Dava, bağıştan rucü nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden toplanan delillerden; çekişmeli 60 parsel sayılı taşınmazın 1/2 payının davacı tarafından 01.11.1996 tarih 7327 yevmiye nolu akitle davalıya bağış yoluyla temlik edildiği görülmektedir.
Dosyada mevcut Ödemiş Sulh Ceza Mahkemesinin 2000/884 esas 2001/141 karar sayılı ilamıyla davalının babası olan davacıya hakareti nedeniyle mahkumiyet kararı verildiği sabittir. Öte yandan davalının, yine davacı olan babasına çeşitli zamanlarda hakaret ve tehdit içeren sözler sarfettiği, aralarında bir çok dava ve çekişmenin bulunduğu, tanık anlatımları ve dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
Ceza mahkumiyeti ıskat yoluyla ortadan kalksa dahi mahkumiyet olgusu davalının, babası olan davacıya karşı tutum ve davranışını ortaya koyması bakımından önemsenecek bir vakıadır.
Belirlenen bu olgular toplanan delillerle birlikte değerlendirildiğinde davacı bakımından Medeni Kanunun 510 (eski 457) maddesine atfen Borçlar Kanununun 244. maddesi hükmü gereğince bağıştan ruca koşullarının oluştuğu kabul edilmelidir.
Hal böyle olunca davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek davanın reddine karar verilmesi doğru değildir. Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün yukarıda açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine, 11.3.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Mirasçılıktan çıkarma, bir ölüme bağlı tasarrufla yapılır.Buradaki tasarruf sözcüğünden kasıt hukuki işlemdir.Ölüme bağlı tasarrufların nasıl yapılacağı ise kanunda sınırlı sayma yoluyla açıkça belirtilmiştir.Bunlar vasiyetname veya miras sözleşmesidir.Mirasçılıktan çıkarma işlemi tek taraflı, karşı tarafın kabulünü gerektirmeyen, bozucu yenilik doğuran bir işlem olduğundan miras sözleşmesiyle değil, sadece vasiyetname yoluyla yapılabilen ölüme bağlı tasarruflardandır.Vasiyetname tanziminin şekil şartları ve unsurları TMK madde 532-544 arasında düzenleşmiştir.En kolay ve sağlam yolu Resmi vasiyetname şeklinde noter huzurunda yapılmasıdır.
En önemli unsur, ıskat nedeninin açıkça gösterilmiş olması. (Ki ıskat edilen ıskatın iptalini dava edebilsin) . Hangi sebebe dayanılarak ıskat hakkının kullanıldığının açık biçimde bildirilmesi, ıskat için aranan geçerlilik koşulu.
Fakat bu sebebin gösterilmemiş olması ölüme bağlı tasarrufu tamamen ve kendiliğinden geçersiz kılmaz. Ölüme bağlı tasarruf hakim hükmüyle iptal edilene kadar, geçerli bir ölüme bağlı tasarrufun hüküm ve sonuçlarını doğurur.Kaldı ki dava yoluyla iptal edilse bile, iptale tabi olacak kısım iskat edilen davacının saklı payıyla sınırlıdır.Bunun dışında kalan kısım geçerliliğini korur.Yani burada getirilmiş olan koruma saklı payla sınırlıdır.Bu husus TMK madde 512 F.3 c.1 de belirtilmiştir.
TMK m.512'' ...çıkarma sebebi tasarrufta belirtilmemişse tasarruf, mirasçının saklı payı dışında yerine getirilir.''
Noterlik Kanunu madde 69'a göre''Noterler açık veya kapalı olarak verilen vasiyetnameleri saklarlar ve buna dair bir tutanak düzenlerler. Gerek bu suretle saklanan vasiyetnameleri, gerek noterler tarafından düzenlenen sair ölüme bağlı tasarrufları yapanların ölümü halinde bilgi verilmesi için, durumu bunların kayıtlı oldukları nüfus dairelerine yazı ile bildirirler.
Noterler, nüfus idaresi tarafından ölümün ihbarı veya resmi bir belge ile ispatı halinde, yetkili sulh hakimine verilmek üzere, dairelerinde saklı bulunan vasiyetnamelerin ve noterlikçe düzenlenmiş ölüme bağlı tasarruf senetlerinin onaylı örneklerini Cumhuriyet Savcılığına tevdi ederler.''
Vasiyetnameyi alan sulh hukuk hakiminin yapacağı işlemler ise TMK'nın Velayet, Vesayet Ve Miras Hükümlerinin Uygulanmasına İlişkin Tüzükte gösterilmiştir. Bu tüzüğün 36.maddesine göre '' ...Vasiyetnamenin açılma gününü sulh hakimi tespit eder. Adresi bilinen mirasçılar, mahkemece uygun görülecek usul ile vasiyetnamenin açılacağı gün ve saat belirtilerek davet olunur.
Sulh hakimi, davet edilen günde gelen mirasçılar huzurunda vasiyetnameyi açar. Davete rağmen hiçbir mirasçı gelmemiş olsa dahi vasiyetname açılır.
Açılan vasiyetname okunur ve bu durumu tespit eden bir tutanak düzenlenir. Bu tutanak hakim, zabıt katibi ve hazır bulunan ilgililerce imzalanır.''
Merhaba. Öldüğüm takdirde bana ait maddi varlığın hepsini eşim ve çocuğuma (13 yaşında) bırakmak istiyorum. Kardeş olduğum vampirlerin benim mirasıma...
™ Hukuki NET 2002-2022 - Ulusal ve uluslararası Hukuk Sitesi ⚖️ olma özelliği ile gerek avukat, gerek diğer hukukçu arkadaş ve gerekse vatandaşlara ev sahipliği yapan, eğitim ve bilimsel alışveriş yapma amaçlı bir "Hukuk Rehberi" dir.
Davalar
Hukuki Net; sürekli yenilenen faydalı güncel içeriği ile zamanın hukuk dallarına göre kategorize edilmiş çeşitli mevzuat (Ceza kanunu, İş kanunu, Borçlar yasası gibi), emsal mahkeme kararları, yargıtay kararları, emsal danıştay ve anayasa mahkemesi kararları ile hukuksal makale, kanun, hukuki forum, hukuk sözlüğü, hukuk programları, meslektaş ilanları, avukatlar için kolay hesaplama araçları, Anayasa Mahkemesi, Danıştay, benzer Yargıtay kararı ve Mahkemeler tarafından örnek davalar ile ilgili gerekçeli kararlar, * davası dilekçe örnekleri yasal haberler ve hukuk siteleri dizini 🕸 bulunan bir hukuk bilgi bankası sistemidir.
Avukatlar
Yararı nedir?
📝 Hukukçular için mesleki danışma (Üstad ve meslektaşlar arası paylaşım), dayanışma ve bakalorya fonksiyonu olan site; "Önleyici hukuk" veya "Dava hukuku" nedeni ile doğan veya yeni doğacak anlaşmazlıklar ile içtihat hukuku kaynağı olan Yargı ve Yargılamayı tartışmak, davalar ve ihtilaflar için yararlı çözüm yolları üretmek ve hukuksal konularda özellikle nerede, nasıl, neden soruları üzerinde soru cevap yorumlar, tartışma paylaşma yorumlama yöntemi ile sebep sonuç ilişkisi kurarak 💬, Mahkemelerin dava yükünü hafifletmeyi de amaçlayan suigeneris (kendine özgü) hukuk laboratuarı özellikleri bulunan bir hukuki kalkınma hedefli bilgi dağarcığıdır.
® Hukuki Net internette ve Türk hukukunda bir marka olmakla birlikte ticaret veya iş amaçlı bir site olmayıp, herhangi bir ticari kurum, kuruluş, bilgisayar programı firması, banka vb. kişi veya herhangi politik veyahut siyasi bir kuruluş tarafından desteklenmemekte, finans kaynağı reklam ve ekseriyetle site yönetimi olan Adalet sistemine adanmış bir servistir.
🆓 Hukuki.net halk için ücretsiz ve açık kaynak nitelikli bir hukuk sitesi olup, gayri resmi vatandaş bilgilendirme portalı işlevi görmektedir. Genel muhteviyat olarak kanun, yönetmelik, Emsal Anayasa mahkemesi, Danıştay ve Yargıtay kararı gibi hukuki mevzuat içermekle birlikte avukat ve uzman kişilere özel yorumlar da içeren sitenin tüm hakları saklı olup, 🕲 telif hakkı içeren içeriği izinsiz yayınlanamaz, kopyalanamaz. (Herhangi bir hususu sitene alıntı kuralları çerçevesinde kopyalamak için sitene ekle için izin bağlantısı.)
™ Marka tescili, Patent ve Fikri mülkiyet hakları nasıl korunuyor?
Hukuki.Net’in Telif Hakları ve 2014-2022 yılları arası Marka Tescil Koruması Levent Patent tarafından sağlanmaktadır.
♾️ Makine donanım yapı ve yazılım özellikleri nedir?
Hukuki.Net olarak dedicated hosting serveri bilfiil yoğun trafiği yönetebilen CubeCDN, vmware esx server, hyperv, virtual server (sanal sunucu), Sql express ve cloud hosting teknolojisi kullanmaktadır. Web yazılımı yönünden ise content management (içerik yönetimi) büyük kısmı itibari ile vb olup, wordress ve benzeri çeşitli kodlarla oluşturulan bölümleri de vardır.
Hangi Diller kullanılıyor?
Anadil: 🇹🇷 Türkçe. 🌐 Yabancı dil tercüme: Masaüstü sürümünde geçerli olmak üzere; İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Hintçe, Rusça ve Arapça. (Bu yabancı dil çeviri seçenekleri ileride artırılacak olup, bazı internet çeviri yazılımları ile otomatik olarak temin edilmektedir.
Sitenin Webmaster, Hostmaster, Güvenlik Uzmanı, PHP devoloper ve SEO uzmanı kimdir?
👨💻 Feyz Pazarbaşı & Istemihan Mehmet Pazarbasi[İstanbul] vd.
® Reklam Alanları ve reklam kodu yerleşimi nasıl yapılıyor?
Yayınlanan lansman ve reklamlar genel olarak Google Adsense gibi internet reklamcılığı konusunda en iyi, en güvenilir kaynaklar ve ajanslar tarafından otomatik olarak (Re'sen) yerleştirilmektedir. Bunların kaynağı Türkiye, Amerika, Ingiltere, Almanya ve çeşitli Avrupa Birliği kökenli kaynak kod ürünleridir. Bunlar içerik olarak günlük döviz ve borsa, forex para kazanma, exim kredileri, internet bankacılığı, banka ve kredi kartı tanıtımları gibi yatırım araçları ve internetten para kazanma teknikleri, hazır ofis kiralama, Sigorta, yabancı dil okulları gibi eğitim tanıtımları, satılık veya kiralık taşınmaz eşyalar ve araç kiralama, ikinci el taşınır mallar, ücretli veya ücretsiz eleman ilanları ile ilgili bilimum bedelli veya bedava reklamlar, rejim, diyet ve özel sağlık sigortası gibi insan sağlığı, tatil ve otel reklamları gibi öğeler içerebilir. Reklam yayıncıları: ads.txt dosyası.
‼️ İtirazi kayıt (çekince) hususları nelerdir?
Bahse konu reklamlar üzerinde hiçbir kontrolümüz bulunmamaktadır. Bu sebep ile özellikle avukat reklamları gibi Avukatlık kanunu vs. mesleki mevzuat tarafından kısıtlanmış, belirli kurallara tabi tutulmuş veya yasaklanmış tanıtımlardan yasal olarak sorumlu değiliz.
📧 İletişim ve reklam başvuru sayfası nerede, muhatap kimdir?
☏ Sitenin 2022 yılı yatırım danışmanı ile irtibat ve reklam pazarlaması için iletişim kurmanız rica olunur.
Kripto Transferi Nedeniyle 7258...
18-06-2025, 09:12:38 in Ceza Hukuku