Mirasımdan Mahrumiyet Mümkün mü?
54 yaşında, özel sektörden emekli bir bayanım. Eşimde halen özel sektör üst düzey yönetici görevinde çalışan emekli bir bürokrattır. Ailemizde, beş kişiyiz, eşim, ben ve üç oğlum.
Geçtiğimiz ilkbahar döneminde, büyük oğlum evlenmek istediğini, evlenmek istediği kızla internette tanıştığını ve “uzun süredir” onunla görüştüğünü belirtti. Müstakbel gelin adayımızın yurtdışında olması, doğru düzgün yüz yüze görüşmemiş olmaları başta bizi hiç rahatsız etmemiş de olsa, daha sonra meyvelerini toplayacağımız aşısız bir ağaca döndü.
Evlenme süreci büyük bir aceleyle geçti, çok kısa bir süre de aileler tanıştırıldı, nişan, nikah.. Her şey üst üste getirildi. Daha ne oğlumuzun evlendiği kızın ailesini tanıyabilmiştik, ne de kızı.
Geçen çok az süre sonra, yaptığımız harcamalardan oğlumun haberi olmadığı şüphesine kapılarak ona bildirme ihtiyacı hissettim. Kendisi çalışmıyordu, dolayısıyla yapılan düğün harcamalarında hiçbir katkısı olmadı.
Şahsıma, eşime ve diğer iki oğluma hakaretler ederek, tavırlarındaki gözle görülen kötüleşmelerle başladı oğlumuzun ailesine karşı hareketlenmeleri. Öyle bir seviyeye gelmiştik ki, ne ben, ne eşim, ne de aile dostlarımız bir laf edemez hale gelmişti oğlumuza. Hatta bir kavga esnasında babası kendine edilen hakaretlerin ağırlığıyla kalp krizi geçirirken dahi oğlum tanıyamadığım bir insana dönüşmüş, hala işkence ediyordu eşime.
Ardından aile içindeki tartışmalar, oğlumun eşinin ailesine bildirmesinden dolayı onların da mevzusu hale geldi. Haliyle oğlumun eşinin ailesinin de yurtdışında yaşamasından dolayı, tek taraflı dinledikleri şekilde evimize rahatsız edici telefonlar gelmeye başladı. Oğlumun eşinin annesi evimizi arayıp, şahsımın nasıl bir insan olduğu hakkında hiçbir fikre sahip olmadan, kendilerinden beklemediğimiz ses tonu ve kelime seçimiyle şaşırttı bizleri. Bize karşı konuşmaları ve hatta ifade ettikleri ile tıpkı oğlumuzun son günlerdeki konuşmaları gibiydi bizlere.
Oğlum okul çağlarını geçip, üniversitesini bitirip bir kariyer edinme sürecine girene kadar kendi işimi ikinci plana atıp hayatımı ona adadım. Daha sürem olmasına rağmen hemen emekliliğimi istedim çocuklarımın iyiliği için.
Fakat evi “terk etmeden” önceki son günlerinde, hem benim hem de hiç istememesine rağmen konunun içine girmek zorunda kalan babasının yaptığı tüm uyarılara rağmen hala değiştirmediği tavırlarıyla evdeki hayatı çekilmez hale getirdi. Kendisi ile kurulmak istenen tüm diyalogları saldırı olarak görerek bana, kardeşlerine ve hatta babasına son derece asabice karşılık veriyor, sonunda hakaretler edip ortamdan uzaklaşıyor, aynı çatı altında kendisini tecrit ediyordu.
Gittiği son gün, bir daha bizimle görüşmeyeceğini, yüzümüzü “şeytanın görmesini” temenni etti, küfürleriyle veda bile etmeden ev kapılarını kırarcasına çarparak terk etti.
O gün bugündür hala hiçbir haber alamadık oğlumuzdan.
Fakat sanmayın ki amacımız şu anda onu geri kazanmak. Kendi isteği olduğunu, aynı durumda eşinin ailesini asla bırakmayacağını, bizlerin ona layık olmadığımızı belirtmesinden sonra değişti kararımız kendisi hakkında.
Başta belirttiğim gibi, ne hikayeler duyuyoruz. Üç oğlum olduğundan dolayı, kız çocukları benim için çok değerlidir haliyle. Oğlumun küçüklüğünden beri parmakla gösterilen bir çocuk olmasının şevkiyle, bizlere layık gördüğü gelinin de kendisi gibi olacağını düşündüm tabii ki. Daha tanışma faslında kimsenin yapamayacağı türden hediyelerle, kelimelerle karşıladık gelin adayımızı. Amacım bir “kayınvalide” olmak değil, onlara bir arkadaş olmaktı, haliyle gelinime çok ısındım ilk görüşte.
Anlayabileceğiniz gibi parasal sıkıntı çeken bir aile değiliz, mal varlığımız da keza.
Özellikle son zamanlarda oğlumun bizim parasal durumumuza laf uzatması, devamlı sahip olduğumuz mülklere lafı dolandırmasından sonra birçok şeyin farkına vardık.
Şimdi, sorum, bu durumu yazma sebebim, ise buraya; beni “reddeden”, evet kendi kelimeleriyle belirtiyorum bunu, beni “reddeden” oğluma, bana ağza alınmayacak hakaretler eden oğluma, ben de onun kendi seçimlerinden dolayı aynı “ret” ile cevap vermek istiyorum.
Onun ailemizin geride kalan fertlerinin hakkı olan mallarımızdan; oğlumun, uğruna sahip olduğumuz tüm değerleri ayaklar altına alarak gittiği ailenin fertlerinin yararlanmasını istemiyorum.
Hukukçu olanlardan ve hukuka gönül vermiş, benzer durumları yaşayarak tecrübe etmiş olan sizlerden, cevaplarınızı bekliyorum.
Teşekkürler.
Geçtiğimiz ilkbahar döneminde, büyük oğlum evlenmek istediğini, evlenmek istediği kızla internette tanıştığını ve “uzun süredir” onunla görüştüğünü belirtti. Müstakbel gelin adayımızın yurtdışında olması, doğru düzgün yüz yüze görüşmemiş olmaları başta bizi hiç rahatsız etmemiş de olsa, daha sonra meyvelerini toplayacağımız aşısız bir ağaca döndü.
Evlenme süreci büyük bir aceleyle geçti, çok kısa bir süre de aileler tanıştırıldı, nişan, nikah.. Her şey üst üste getirildi. Daha ne oğlumuzun evlendiği kızın ailesini tanıyabilmiştik, ne de kızı.
Geçen çok az süre sonra, yaptığımız harcamalardan oğlumun haberi olmadığı şüphesine kapılarak ona bildirme ihtiyacı hissettim. Kendisi çalışmıyordu, dolayısıyla yapılan düğün harcamalarında hiçbir katkısı olmadı.
Şahsıma, eşime ve diğer iki oğluma hakaretler ederek, tavırlarındaki gözle görülen kötüleşmelerle başladı oğlumuzun ailesine karşı hareketlenmeleri. Öyle bir seviyeye gelmiştik ki, ne ben, ne eşim, ne de aile dostlarımız bir laf edemez hale gelmişti oğlumuza. Hatta bir kavga esnasında babası kendine edilen hakaretlerin ağırlığıyla kalp krizi geçirirken dahi oğlum tanıyamadığım bir insana dönüşmüş, hala işkence ediyordu eşime.
Ardından aile içindeki tartışmalar, oğlumun eşinin ailesine bildirmesinden dolayı onların da mevzusu hale geldi. Haliyle oğlumun eşinin ailesinin de yurtdışında yaşamasından dolayı, tek taraflı dinledikleri şekilde evimize rahatsız edici telefonlar gelmeye başladı. Oğlumun eşinin annesi evimizi arayıp, şahsımın nasıl bir insan olduğu hakkında hiçbir fikre sahip olmadan, kendilerinden beklemediğimiz ses tonu ve kelime seçimiyle şaşırttı bizleri. Bize karşı konuşmaları ve hatta ifade ettikleri ile tıpkı oğlumuzun son günlerdeki konuşmaları gibiydi bizlere.
Oğlum okul çağlarını geçip, üniversitesini bitirip bir kariyer edinme sürecine girene kadar kendi işimi ikinci plana atıp hayatımı ona adadım. Daha sürem olmasına rağmen hemen emekliliğimi istedim çocuklarımın iyiliği için.
Fakat evi “terk etmeden” önceki son günlerinde, hem benim hem de hiç istememesine rağmen konunun içine girmek zorunda kalan babasının yaptığı tüm uyarılara rağmen hala değiştirmediği tavırlarıyla evdeki hayatı çekilmez hale getirdi. Kendisi ile kurulmak istenen tüm diyalogları saldırı olarak görerek bana, kardeşlerine ve hatta babasına son derece asabice karşılık veriyor, sonunda hakaretler edip ortamdan uzaklaşıyor, aynı çatı altında kendisini tecrit ediyordu.
Gittiği son gün, bir daha bizimle görüşmeyeceğini, yüzümüzü “şeytanın görmesini” temenni etti, küfürleriyle veda bile etmeden ev kapılarını kırarcasına çarparak terk etti.
O gün bugündür hala hiçbir haber alamadık oğlumuzdan.
Fakat sanmayın ki amacımız şu anda onu geri kazanmak. Kendi isteği olduğunu, aynı durumda eşinin ailesini asla bırakmayacağını, bizlerin ona layık olmadığımızı belirtmesinden sonra değişti kararımız kendisi hakkında.
Başta belirttiğim gibi, ne hikayeler duyuyoruz. Üç oğlum olduğundan dolayı, kız çocukları benim için çok değerlidir haliyle. Oğlumun küçüklüğünden beri parmakla gösterilen bir çocuk olmasının şevkiyle, bizlere layık gördüğü gelinin de kendisi gibi olacağını düşündüm tabii ki. Daha tanışma faslında kimsenin yapamayacağı türden hediyelerle, kelimelerle karşıladık gelin adayımızı. Amacım bir “kayınvalide” olmak değil, onlara bir arkadaş olmaktı, haliyle gelinime çok ısındım ilk görüşte.
Anlayabileceğiniz gibi parasal sıkıntı çeken bir aile değiliz, mal varlığımız da keza.
Özellikle son zamanlarda oğlumun bizim parasal durumumuza laf uzatması, devamlı sahip olduğumuz mülklere lafı dolandırmasından sonra birçok şeyin farkına vardık.
Şimdi, sorum, bu durumu yazma sebebim, ise buraya; beni “reddeden”, evet kendi kelimeleriyle belirtiyorum bunu, beni “reddeden” oğluma, bana ağza alınmayacak hakaretler eden oğluma, ben de onun kendi seçimlerinden dolayı aynı “ret” ile cevap vermek istiyorum.
Onun ailemizin geride kalan fertlerinin hakkı olan mallarımızdan; oğlumun, uğruna sahip olduğumuz tüm değerleri ayaklar altına alarak gittiği ailenin fertlerinin yararlanmasını istemiyorum.
Hukukçu olanlardan ve hukuka gönül vermiş, benzer durumları yaşayarak tecrübe etmiş olan sizlerden, cevaplarınızı bekliyorum.
Teşekkürler.