+ Konuyu Yanıtla
1 / 6 Sayfa 123456 SonSon
1 den 10´e kadar toplam 55 ileti bulundu.

Konu: Seyit Onbaşı ve RTE Mizahi Gerçek Öykü...

Seyit Onbaşı ve RTE Mizahi Gerçek Öykü... Hızlandırılmış Mobil Sayfa Sürümü (AMP)
  1. #1
    Kayıt Tarihi
    Mar 2004
    Nerede
    istanbul, kadiköy, Türkiye.
    İletiler
    5.539
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Seyit Onbaşı ve RTE Mizahi Gerçek Öykü...

    Hep ben mi ciddi ciddi yazacağım yahu dostlar... Nasılsa okuyan yok kendi kendime günümüzün mizahi olayıyla tarihi gerçeği yazayım dedim. Azıcık abarttım sayılabilir mi bilemem Olur mu olur adamın kafasının içinde değilim ya....
    17 Mart akşamı Başbakanlık konutu...
    Yardımcısı RTE ye yarın Çanakkaleye gidileceğini belirtir. RTE bakar bakar bir anlam veremez çünü usul emirden Türkiye sınırları içersinde sadece Ankara ve istanbul da bulunmakta onun dışında bindiği uçak yutdışanda nereye inerse hanımıyla birlikte orada resmi ziyaret yapmaktadır. Ve eğer hafızası kendisini yanıltmıyorsa Çanakkale denilen yer halihazırda kendisine rağmen Türkiye sınırları içerisindedir. 1 Nisan şakası yapıldığını düşünsede daha bir nisana çok vardır.
    '' Bismillah'' der yatar uyur. Rüyasında Yargıtay Cumhuriyet Baş Savcısını recm ettirmiş hukuki intikamını hukuku katlederek almıştır. Ne güzeldir rüyası ısmarlanan ılımlı islama göre idare edilmektedir herşey islam desen islam değil demokrasi desen hiç değil dönüştürülmüş abd ve ab çıkarlarına uyarlanmış bir garip islamdır ama rüyası harikadır başbakan cumhurbaşkanı başkomutan padişah şeyhülislam vezir i azam imparator valife her bir şey kendisidir kısaca Aslan kraldır.
    Ama heyhat dünya kendi ekseni etrafında dönmektedir. Bu dönmesinin neticesinde gece ve gündüz peşisıra birbirini takip etmektedir. Ve sıra gündüzdedir.
    '' Bey bey kalk sağ ayağınla yere basarken besmele getir, zıbarıp yatmanın zamanı değil yolun çoğu gitti azı kaldı beraber yürüdük biz bu yollarda hadi bırak şu körolası yastığı '' gib sevgi dolu sözcüklerle eşi tarafından uyandırılır. Gün başlamış 18 Mart olmuştur. Nereyi gersemde sonra biz gerginlik tarafı değiliz desem gibi ulvi düşüncelerle traş olur giyinir aşağı iner artık 18 Mart mesaiside başlamıştır.
    18 Mart....
    Akşam aklını karıştıran yardımcısı
    '' Efendim makam araçları akşamdan gitti bizde birazdan helikopterle Çanakkale'ye yola çıkacağız konuşma metninizi hazırladık isterseniz bir göz atın ''
    Daha afyonu patlamamış RTE içinden '' sanada Çanakkalene' de '' desede '' bakarız'' demekle geçiştirmiş. Çok ciddi olarak '' Ne var ulan bu gün Çanakkalede ?'' diye düşünmekten kendini alamamıştır. Aklına yıllar önce başka siyasilerin Çanakkale değilse de Hamzakoy a alındığı ama bu alınmanın böyle kibar bir şekilde yardımcıları tarafından haber verilmeden ve gidiş özgürlüğü tanınmadan orada da pek kibar davranılmadan olduğu gelmiştir. Bu aklına gelince hala başbakan olduğunun farkına varır ve keyfi yerine gelir. Birde Çanakkale'de ne olduğunu hatırlasa daha da keyiflenecektir ama o da önemli değildir nede olsa İmam Hatip kültürü vardır kendisinde yani bilmesede anlamasada oku ezberle salla ikna et kısmında hiç hata yoktur yeterki ezberi dışında sorulmasın... Hay Çanakkale'yi...
    Helikoptere doğru giderken günümüz Türkiyesinin en önemli ve ciddi gazeteleri Zaman, Vakit ,Akit, Nakit gibilerini göz ucuyla süzer. Bu sosyal hukuk devletine Atatürk ilke inkilaplarına Laik Cumhuriyete bağlı bunlardan ödün vermeyen gazetererde ne 18 Mart Ne Çanakkale ciddi bir haberdir. 18 mart sadece Gazetenin başlığında hangi gün de olduğumuzu belirtmek için vardır. Ama gazetenin birisinnde bir dip not büyüklüğünde aradığı haberi bulur.
    '' 18 Mart Çanakkale Zaferi Kutlamaları Yapılacaktır''
    Ayranı kabarır bol köpüklü olduğundan gene içinden sözlenir '' Gazetede bile dip not olan bir şey için başbakan mı gidermiş... Ben burada kalıp bir iki Kur'an suresiyle laiklik salvosu atsaydım iyi olurdu...'' Ama başbakanlığın protokolu nedeniyle çaresiz boyun eğer.....
    Helikopterde yardımcılarına sorar
    '' Atatürk NUTUK ta bu Çanakkale savaşı için ne demiş ? Baktınız mı? Oradan d bir iki satır söyleyelimde Nasıl Atatürkçü olduğumuzu anlasınlar''
    Yardımcılar birbirine bakar aslında hiç birisinin haberi yoktur Nutukta ne olduğundan ama bu günle ilgili çalışmakla görevli yardımcı mecburen bir bakmış araştırma yapmıştır. Ama oda bulamamış işin kötüsü neden bulamadığınıda tam anlayamamış olsada sonradan uyanmıştır. Kısık bir sesle ...
    '' Sayın başbakanım malumlarınız Nutuk Kurtuluş savaşını anlatır 1919-1927 yılları arasını içerir....'' sözünü tamamlayamaz başbakan bir Ali desidero bakışı fırlatan clark atar müthiş karizmatiktir ama ne denmek istediğinide anlamamış her zamanki gibi sadece kızmıştır.
    '' Onu bizde biliyorsuz efendi bizde okuduk nutuk mutuk ama ne demiş anımsamadım göreviniz bunu bulmaktı sizde onu beceremediniz ''
    Yardımcı koskoca başbakana laf edecek değil ya önüne bakmakla yetinmiştir. Ama içindende konuşmadan edememiştir. Nede olsa azda olsa görev gereği Nutuğa göz atmıştır....
    '' Nutuğu Mutuğu okumuşmuş . Nutuğu okumadığın kesin Bırak Çanakkale savaşından da haberin olmadığı kesin biri 1915 te olmuş öteki 1919 sonrası olayları anlatıyor okumuşmuş pehhh....Bu kesin ikide bir MUTUK diyor mutuğu okumuştur ama ne hikmetse MUTUK UN da Türklerle ilgisi yok Dünyanın en büyük eskimo ailesinin yaşamını okumuş nutukla karıştırıyor ne adam beee... (Commodore1tr ın notu :Mutuk & Mukluks (English)(The Life and Times of the Wolds Largest Eskimo's - ISBN: 9780967150406) Price range: $31.86Publisher: Glacier Pr ) Zaten söyleyelimde mutuk diyip durmasın sonunda birisi uyanacak uyanan da kesin şarapçılardan olacak al başına belayı ee nede olsa bilen bilir mutuğu ...( Commodore1tr ın bir notu daha :MUTUK : Eskiden Mürefte'de üretilen fakat artık fabrikası kapatılmış olan Güzel Marmara'dan bile daha ucuz olan şarap markası. Mutuk şarabının asıl köpek öldüren olduğu rivayet edilir.)'' Bunları içinden desede başbakan RTE ye diyemedi ama yüzü kızardı RTE de bunu ''onun'' cahilliğinden sandı....

    Helikopter tören için Çanakkalede Şehitler abidesinin yanına inmek için alçalmaya başlamıştı.....

    The End of part one ....



    Hukuki NET Güncel Haber

    Seyit Onbaşı ve RTE Mizahi Gerçek Öykü... konulu yargıtay kararı ara
    Seyit Onbaşı ve RTE Mizahi Gerçek Öykü... konulu hukuk haber

  2. # Nedir?
    Tavsiye Soru Cevap
    Kayıt Tarihi
    Bugün
    Nerede
    Avukat Dünyası
    İletiler
    Ne kadar?
     
  3. #2
    Kayıt Tarihi
    Mar 2004
    Nerede
    istanbul, kadiköy, Türkiye.
    İletiler
    5.539
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Seyit Onbaşı ve RTE Mizahi Gerçek Öykü...

    RTE pencereden aşağı baktı ve gözleri büyüdü aşağısı yeşilin her tonunu barındıran bir cennet gibiydi. Sadece Karanın denizle birleştiği yerde bir insan tahribatı çok belliydi.
    RTE '' Burayı nasıl ıskalamışız hemen bir yangın bir yasa bir otel '' diye düşünmeye başladı. Yeşilliklerin arasında bir takım yapılar dikkat çekiciydi alçaldıkça daha belirginleşiyordu. Yardımcılarına sordu
    '' Bu sağda solda ki taş parçalarıda nedir?''
    Yardımcılar aşağıya baktılar hiç biri abuk bir taş parçası göremedi. RTE yi en iyi tanıyanlardan birisi onun neye taş dediğini anladığı için kısık bir sesle yanıt verdi
    '' Onlar taş değil başbakanım ANIT''
    RTE yardımcısına kötü kötü baktı zaten sabah beri gerilim yaratıp gerilim tarafı olmamayı başaramamanın verdiği sıkıntı üzerindeydi. '' buna mı sarsam?'' diye aklına bir düşünce geldi ama uzaklaştırdı.
    '' Böyle uyduruk taş parçalarını anıt diye dikip önünde sap gibi anlamsız dikilmekte neyin nesi? Bunları bir yerde toplayıp burada sosyal hayatı geliştirelim inşaat sekterümüz turizm sektörümüz burayı kullansın '' dedi. İçindende '' Benim gizli hissedarı olduklarım öncelikli bu öncelikte yüzde yüzdür. Bana bağlı sermaye için iyi bir yatırım yeri'' diye düşünsede bunu açık etmedi. Bir yardımcısı utana sıkıla araya girdi...
    '' Başbakanım burası hem ulusal park hem 1. dereceden korumalı sit alanı hemde askeri bölge ''
    İçinden koca bir '' Ohaaaaaa...'' çektikten sonra çok zor olacağına kanaat getirdi. Ama şu davayı atlatırsa nasılsa hukuk mukuk dinlediği yoktu olmadı yazardı iki satır olurdu sana kanun anayasa değişikliğiyse değişiklik ne olacaktı ki. '' Fethullah Gül e daha yakın adam birde cumhurbaşkanı oldu hanımda bozuluyor Hayrinüsa'nın tafralarına tarikatta benim hanım üst ama hale bak demokrasi dediler rezil olduk acaba bir anayasa değişikliği ile Cumhurbaşkanını başbakana bağlasam mı ?'' diye düşünürken helikopterin ayakları Arz a temas etti. Hafif sarsınrı RTE yi hayal aleminden uyandırdı.
    İşte Çanakkale'deydi. İyide burada ne işi vardı ? Hala konuşmamışlardı. Kurtuluş savaşının önemli bir parçası olmuş olsa gerekti burada başka bir şey olamazdı zaten başka bir şey olsa bu kadar asker gelmezdi. Aval aval bakınıp makam arabasına yürürken bir grup gördü. Kulak kabarttı hiç bir şey anlamadı. Tek anladığı Türkçe konuşmadıklarıydı. '' Bunlarda kim ?'' dedi. Kendisinin haberi yokken yabancı dilde konuşan bir sürü kişinin orada dolaşmasına bozulmuştu ama hiç çaktırmadı.
    '' Anzaclar efendim.''
    Şöyle bir yan gözle baktı '' Anzac ta ne lan ?'' dedi içinden '' Salak farkında değil Kazaklar diyecekti '' diye düşündü tam rahatlarken '' Kazakların burada ne işi var? Kazakistan nire bura nire ? Hem bunlar savaşmadıki buralarda '' düşüncesi geldi içine oturdu. Gerçi çok eminde değildi kazakların savaşıp savaşmadığından savaştıysada nerede savaştığından işin içinden hiç çıkamadı . iyiki başbakandı çaktırmadan öğrenebilirdi. Ama öğrenirken yardımcısının yolundan gitse iyi olurdu yani Kazaklar a tam öğrenene kadar oda Anzak diyecekti...
    '' Ne arıyor bu anzaclar burada ?''
    Yardımcı Çanakkale savaşına iyi hazırlanmıştı o yüzden yanıtı yetiştirdi.
    '' Sayın başbakanım I. Dünya savaşında İngiliz ordusunda savaşan, Avustralyalı ve Yeni Zelandalı askerlerden oluşan kolordudur. Çanakkale savaşında burada da savaştılar BİZE karşı '' dedi....( Commodore1tr notu :Anzac sözcüğü, Avustralya ve Yeni Zelanda kolordusu (Australian and New Zealand Army Corps) kelimelerinin baş harflerinden meydana gelmiş bir kısaltmadır. Aslında ANZAK denmemeli ANZAC denmelidir. Çünkü malum kısaltmada kısaltılan sözcüğün baş harfi alınır CORPS un baş harfide görüldüğü üzere C dir KORPS diye bir sözcükte konumuzda yoktur. )
    Bu kadarıda fazlaydı ha.. Kazaklar olmuştu anzac yetmemiş birde dünyanın öbür ucundan bize uyarlamasıyla ''cehennemin dibinden'' gelmişlerdi. Hadi Avusturya yı karıştırdı Avustralya dedi de Yeni Zellanda yı nereden yumurtladı ki bu yardımcı diye düşünürken aklıma birden hanımıyla birlikte hiç yeni zellandaya veya Avustralya ya resmi ziyaret yapmadığı geldi. Hemen yapmalı görmedik yer kalmasın diye düşünüp talimat verecektiki törene geldiği aklına geldi.
    '' Dikkat edelimde bizimkiler bir taşkınlık yapıp bu anzak mı kazak mı ne bunlara bir şey yapmasınlar'' dedi. Yanıtı beklemeden anzaclarla konuşmaya gitti. RTE Türkçe onlar İngilizce konuşup anlaştılar. Hatta daha ilginci RTE sabah beri en iyi bunları anladığına yemin bile edebilirdi. Gerçi her konuda yemin ediyor söz eriyor hep tersi çıkıyordu ama olsun bu sefer nasıl olduysa olmuş anlamıştı Anzaclara ne anladığı sorulmadıkça da sorun yoktu zaten....
    Tören alanında dolaşmaya başladı vay vay vay diyordu. Aklı Ankarada bakınıp dururken kocaman bir şey gördü...
    '' Bu ne lan?''
    '' Top sayın başbakanım.''
    Bu yanıtı alınca karşında suran devasa şeyin bir top olduğunu anladı baktı baktı '' Bu top olduğuna göre bunun bir mermiside vardır.'' diye düşünürken. Bir resim gördü.

    18 Mart 1915 Çanakkale deniz savaşlarında 215 okkalık (275 kg) top mermisini sırtında taşıyan Edremit-Havranlı Mehmet oğlu Seyit Onbaşı.

    Resme baktı baktı yazıyı okudu Uyandı . Hemde iki kere uyandı . İlki bu Çanakkale savaşının Kurtuluş savaşıyla ilgisi olmadığı ve Nutukta ondan yer almadığı idi. İkincisi öyle bir İman salvosu atacaktıki Laikler şaşırıp kalacaktı.
    Hemen yanındakilere döndü.
    '' Bu Seyit Onbaşı ne yapmış hemen öğrenin....'''
    Körle yatan şaşı kalkar örneği yanındakilerde ona onun arayıp bulamayacağı bir öykü verdiler. Körün istediği bir göz Allah verdi iki göz olmuştu... İşte bir hitabet sanatı göstermenin tam yeriydi....

    The End Of part 2

  4. #3
    Kayıt Tarihi
    Mar 2004
    Nerede
    istanbul, kadiköy, Türkiye.
    İletiler
    5.539
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Seyit Onbaşı ve RTE Mizahi Gerçek Öykü...

    Konuşma metni hazırlanırken çevresine bir kez daha baktı burası cidden harikaydı ne turistik tesis yapılır ne hisse alırdı. Anayasa mahkemesinin iptal ettiği Ormanları kesme turistik tesis yapma kanununu gene gündeme getirmişler ve mecliste görüşmeye başlamışlardı. Anayasa mahkemesi yüzünden üç koca yıl kaybetmişti hisseleri aman Türkiye... Bir şekilde anayasa mahkemesinide halletmesi gerekiyordu. Sıra ona gelmişti. Ne ulemaya sormuş ne fetva almıştı savcı mı ne o durduk yere usul usul giderken kapatma davası kan gene beynine sıçramıştıki kendi partisine yakışır bir Seyid onbaşı yazısını eline tutuşturuverdiler. Baktı beğendi ve okudu...
    '' Savaşın en korkunç anlarıydı Mecidiye tabyasının tamamı açılan ateşle şehit olmuştu kik kişi kalmıştı sadece iki kişi Seyit onbaşı ve arkadaşı. Seyit onbaşı bakar ki bir zırhlı Çanakkaleyi geçmek üzere Boğaz ı geçmiş istanbul a gidiyor. Gitse varsa yenilgi kaçınılmaz. Ama Seyit onbaşıda bir iman ve Allah sevgisi var anında plan yapıyor ve gemiyi vurmaya karar veriyor. 275 kiloluk top mermisini arkadaşının yardımıyla sırtlıyor merdivenle topa çıkıyor. 275 kiloluk top mermisini top kundağına yerleştiriyor dev topu çalıştırıyor nişanlıyor ve gemiye ateş ediyor bu işlemi ard arda üç kere yapıyor kahraman seyit onbaşımız ne ile iman gücü ile işte bu iman gücüyle yaptığı üç ateştede gemiyi vuruyor gemiyi batırıyor gemi boğazdan geçemiyor bu sayede 18 Mart zaferi kazanılıyor''
    Altta bir iki satır yazı daha var yan gözle onları okurken hitabetle coşturduğu kalabalığıda süzüyor ve son iki satırı değiştirmeye karar veriyor. Çünkü son iki satırda Seyit onbaşının batırdığı geminin adı yazıyor ama iki satırda da başka bir isim içinden sövüyor '' Ulan bu adam kaç gemi batırdı yukarda bir gemi burada iki gemi ...'' Başbakan olarak hatanın farkına vararak söylememesinin gururuyla doğrulurken cümlenin ucunun açık kaldığını bağlanmadığını farkediyor. Fırsat bu fırsat Ankaraya yargıtaya bir gönderme yapayım da görsün laikler neneymiş diyerek salvosunu yapıyor...
    ''“İmandır, o cevher ki ilahi ne büyüktür. İmansız olan paslı yürek, sinede yüktür...Seyit Onbaşı’yı Seyit Onbaşı yapan odur. O mermiyi, ona kaldırma gücü veren odur. Herhalde buna da ‘laikliğe aykırıdır’ demezler....İşte bu toprakları vatan yapmak için şehit oldular. Her 18 Mart’ta buraya geldiğimizde Seyit Onbaşı’nın o mermiyi namluya yerleştirişini işliyor, komutanı ve askeri yeni güç devşiriyoruz. Bu bizim doğal hakkımız. Bunu kimse bir yerlere çekmemeli, çekemez... Bu vesile ile Başta Seyit onbaşı olmak üzere tüş şehitlerimize tanrıdan rahmet dilerim.....''
    Muhteşem bir konuşma muhteşem bir hitam muhteşem bir hitap gücü diye düşünerek konuşmasını dinleyenlere bakıyor. Şaşırıyor çünkü daha ağzını açmadan alkışlayan tezahurat yapan yalakalar ortada yok ... Bir kısmı gözü yaşlı bir kısmı ağzı açık RTE ye bakıyor. RTE de ''amma etkili konuştum herkes etkilendi ağladı tamamdır bu iş.... laikler son darbeyide en güvendikleri yerlerden birinde yediler...'' diye düşünüyor....
    Ama bilmiyor ki oraya toplanan binlerce Atatürk ve Türkiye sevdalısı yürek Çanakkaleyi de Atatürk üde Seyit onbaşıyıda ondan daha iyi bilip Laik demokratik sosyal hukuk devletini sever... Şaşkınlıkları ve göz yaşları '' Böyle birisinin nasıl olduda Türkiye nin başbakanı olduğunadır. Bu demokrasinin bir cilvesi bir hatasıdır... Ama çekilir gibi değildir...'''
    Bu rezaleti izleyenler arasında uzakta bir yerde tarihe not düşmek ve doğruları yazmak için birisi vardır ve o kişi size bir alt bölümde Seyit onbaşıyı anlatacaktır....

    Fin of parte 3

  5. #4
    Kayıt Tarihi
    Apr 2005
    Nerede
    Adana, Seyhan, Turkey.
    İletiler
    2.930
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Seyit Onbaşı ve RTE Mizahi Gerçek Öykü...

    27 Mart 2008 tarihli Hürriyet'te Şükrü Küçükşahin, Seyit Onbaşı'nın resmi ile ilgili bir yazı yayınladı. Konuya katkı olması amacıyla aşağıya kopyaladım.



    27 Mart 2008

    Şükrü KÜÇÜKŞAHİN
    skucuksahin@hurriyet.com.tr

    O fotoğrafın öyküsü var


    KÜÇÜK bir rahatsızlık nedeniyle iki gün MESA Hastanesi'nde konuk edildim.

    Başhekim Dr. Necati Çanakçı ile doktorlarım Ayhan Kuzu, Mustafa Arsan, Semra Doğan; Hemşireler Direktörü Fatoş Gürbüz, bölüm hemşiresi Hüsne Gümüş ile hastanenin iletişim sorumlusu Sidar İvegen çok güzel bir ev sahipliği yaptılar.

    Hemşireliğin ne kadar kutsal bir görev olduğunu bir kez daha anımsatan, yüzünde gülümsemesi hiç eksilmeyen Semra Çimendağ'ı ayrıca anmalıyım.

    Rastlantının böylesi denecek şekilde odamı, köşe komşum Fatih Çekirge'ye bırakarak, kendisini Semra Hemşire'ye emanet ederek hastaneden ayrıldım.

    YÜZBAŞI

    MEHMET HİLMİ

    Hastanede kitap karıştırmak için de zaman oluyor.

    Benim Osmanlı'nın son dönemi ile Cumhuriyet'in kuruluş yılları arasındaki tarihe karşı özel bir merakım var.

    Bu ilgimde alt düzey subayların, sıradan insanların anılarını okumayı özellikle yeğlerim.

    Onlarda hiçbir tarih kitabında bulamadığım olayları öğrenirim.

    Hastanede, "Cepheden Cepheye Bir Ömür -Yüzbaşı Mehmet Hilmi (Sanlıtop)" kitabını okudum.

    Kitabı yeğeni Gazanfer Sanlıtop kaleme almış.

    Yüzbaşı Mehmet Hilmi Çanakkale Savaşı'nda Dardanos Tabyası'nı korumakla görevlendirilmiş.

    Burası, son olarak 18 Mart töreninde Başbakan Erdoğan'ın iman gücüne atıfla, "Bu da laikliğe aykırı değildir" diye yeniden andığı Seyit Onbaşı'nın görev yaptığı tabya.

    İKİNCİ GÜN

    BAŞARISIZ

    Özel bir araştırma yapmadım; ama hep merak ederdim; acaba Seyit Onbaşı'nın o fotoğrafı nasıl çekildi; o an o fotoğrafçı orada ne arıyordu?

    Belki bilenler çoktur; ama bilmeyenlerin ilgisini çeker diye Yüzbaşı Mehmet Hilmi'nin anlatımı ile o meşhur fotoğrafın öyküsü şöyle:

    "Batarya çok şiddetli bir atış halindeydi. Mermi taşıyan arabalar yetersiz kalıyordu. İşte tam bu sırada Havranlı kahraman er Seyid, savaşın heyecanı ile öyle bir manevi güce ulaşmıştı ki normal zamanda yerinden kıpırdatması bile mümkün olmayan 276 kg ağırlığındaki mermileri, rahatlıkla kaldırıp sırtında taşıyarak toplara kadar çıkarmayı başarmıştı.

    Ertesi gün bataryada yaşananlar da hayli ilginçti. Askere ve millete moral kazandırmak amacıyla fotoğraf çektirmek için gelen ekip, garip bir durumla karşılaşmıştı. Koca Seyid, kamera karşısında poz verirken aynı başarıyı göstermemişti. Çünkü bir gün önce ona insanüstü gücü veren şey savaş sırasında ulaştığı yüksek moral ve motivasyondu. O anda ise heyecanı yatışmış, normal bir insan olmuştu. Tahtadan bir maket yaparak sırtına yerleştirdiler ve fotoğrafını çekerek o güzel sahneyi kalıcı hale getirdiler."

  6. #5
    Kayıt Tarihi
    Mar 2004
    Nerede
    istanbul, kadiköy, Türkiye.
    İletiler
    5.539
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Seyit Onbaşı ve RTE Mizahi Gerçek Öykü...

    Abbas Bey teşekkür ederim ;
    Gerçi ben gazete makalelerine bağlı kalarak onları direk almayı sevmem ancak oldukça güzel bir yazı .
    Yüzbaşı Mehmet Hilmi Şanlıtop ( 1934 te soyadı kanunu çıkınca bu olaydan esinlenerek soyadını almıştır.) Bahse konu tabyanın komutanıdır. Torunu yıllar sonra anılarını kitaplaştırır. Kitabı komple okumayı herkese öneririm.
    Ziya GÖkalp'in Yeni Mecmuası (12 Tem 1919-26 Ekim 1918) dergiside bu konu için bir kaynaktır. Rafet çağın'ın ''size ölmeyi Emrediyorum 'u İsmail Bilgin'in Çanakkale Destanı da yararlanılması gereken başka kaynakçalardır.
    Ben bu konulara meraklı olarak bunları ve daha bir çok kitabın kendimce bir özetini yapıyorum. Okuduğum kitaplardan kısmi birleştirmelerle daha doğru bir analiz olabileceği kanaatindeyim. Gerçekte kendim için bir düzenleme yapıyorum da diyebiliriz. Okunma sayısına bakarsak kendimin yazıp kendimin ouduğu bir gerçek ama olsun benim çok hoşuma gidiyor. Tarihe en azından bir not düşülmüş oluyor.
    İnsanı daha mutlu eden bir olayda İnternet ortamında kaynak ararken ''kendisini'' kaynak olarak bulması .... Kim yazmış yahu bunu diye okuduğum yazının sonunda Commodore1tr dan alıntıdır ibaresini görmek inanınki çok hoş oluyor.
    İzninizle şimdi ben kendimce devam edeyim...

  7. #6
    Kayıt Tarihi
    Mar 2004
    Nerede
    istanbul, kadiköy, Türkiye.
    İletiler
    5.539
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Seyit Onbaşı ve RTE Mizahi Gerçek Öykü...

    1889 yılının ılık bir Eylülünde Balıkesir in Havran ilçesinin Manastır köyünde bir ailede tatlı bir telaş vardı . Abdurrahman efendi gururla karısı Emineye bakıyor bakarkende gözlerinin içi gülüyordu. İkindi namazını müteakip evlerinde bir kutlama bir tören yapılacaktı.
    Tüm aile toplanmıştı Abdurrahman'ın babası aile büyüğü olarak orada bulunuyordu. Zaman gelip çatmıştı. Torununu sol koluna yatırarak ayağa kalktı ve geleneklere uygun olarak ezan okumaya başladı. Ufacık bir köydü manstır köyü edremit körfezinde şirin az nüfuslu herkesin birbirini tanıdığı ve geçimin zeytin ve balıkçılık olduğu bir köydü. Manastır köyü denmesine rağmen halk Çamlık köyü demeyi yeğliyordu. İşte bu ufacık köyün içinde zamansız tok sesli ezan sesi duyuluyor herkes nedenini biliyordu. Ezan bitince torununa sevgiyle bakan dede oğluyla gelinine baktı.Abdurrahmanın gururlu göğsü kabardı hanımıyla göz göze geldiler ve dönüp babasına '' Dedemin adı'' dedi. Torununa daha bir şevkatle sarılan ihtiyar adam babasının ondan öncede dedesinin babasının olan ismi torununun kulağına fısıldadı.....
    '' Oğlum senin adın Seyit'tir, oğlum senin adın Seyit'tir, Oğlum senin adın Seyit'tir...'''
    Küçük seyit zamanın şartları gereği diyelim okuma yazma bilemedi bu anlamda cahildi. Ama ormanı ormancılığı denizi bilirdi. Toraman bir gençliği iri yarı olarak tamamladı.
    1909 yılının Nisan ı geldiğinde Seyit e asker yolları gözüktü. Vatan hizmeti için gittiği askerlik çok şeylere gebeydi onun için ama bilemezdiki..
    Terhis olacam diye beklerken 1912 de balkan savaşı patlak verince terhis olamadı askerliğe devam etti. Balkan savaşlarından sonra ise Dünya kaynamaya başlamıştı. Almanya ve ingiltere arasında soğuk rüzgarlar esiyor Osmanlı imparatorluğu Almanya nın yanına doğru kayıyordu. Osmanlı ileri gelenleri ve askerleri savaş istemeselerde Almanya bastırıyor Almanya hayranı olan Enver Bey Harbye nazırı ve Genelkurmay Başkanı sıfatı ile gizli anlaşmalar yapıyor bir yandan savaşa girmeyeceğiz diyordu. Tabiiki bizim Seyit bunlardnda habersizdi. Balkan savaşı sonrası terhis beklerken yaklaşmakta olan büyük tehlike nedeniyle gene terhis edilemedi ve topçu eri olarak Çanakkaleye gönderildi. Dünya tarihindeki yerini almasına az kalmıştı....
    Almanya İngiltere Sırbistan rusya Bosna her yer kaynıyordu. Almanya ihtiras rüzgarına kapılmış gidiyordu Rusya ile Fransa ya aynı anda savaş açıp yıldırım gibi bitirmeyi ve bundan sonra İngiltereyi tarihteki yerinden etmeyi kafasına koymuştu. Osmanlı İmparatorluğu'da İngiltereye iki savaş gemisi siparişi vermiş bu sayede donanmayı ayakta tutmaya askeri iyileştirme yapmayı hedefliyordu. Ancak patlayan büyük krizler İngilterenin krizi bahane ederek aslında nedensiz yere parası ödenmiş gemilerimizi vermemesiye Osmanlı İngiltere krizinede dönüşmüştü Almanya bundan da yararlandı... Sular artık çok sıcaktı. Osmanlı gemilerini almak için İngiltereye 1200 denizci ile gitmişti ve o korkunç olay patladı gemilerin verilmesi hepten iptal oldu Osmanlı Almanya ya iyice yanaştı. Korkuçn olay 28 Haziran 1914 te bir Sırplı'nın Avusturya-Macaristan veliahtını ve eşini Saray Bosna'da öldürmesiydi... Dünya fokurdamaya başlamıştı. Nitekim fokurdamaya daha fazla dayanamadı ve 28 Temmuz 1914 te Avusturya'nın Sırbistan'ıb başkenti Belgrad ı bombalamasıyla patladı. Gerisi çorap söküğü gibi geldi Artık dev ülkeler birbirine tutuşmuştu bu bir dünya savaşıydı. Osmanlı da bundn nasibini aldı ve ilerleyen zamanda Bu kanlı savaşın taraflarından birisi oldu
    1914 Sofya....
    Sofya Büyükelçisi Askeri ateşesinin mavi gözleri çakmak çakmaktı. İçi içini yiyiyor bulunması gerektiği yerde bulunmadığından dolayı dert yanıyordu. Kurmay yarbay olarak olması gereken yer Sofya değil Anadoluydu. Bu konuda ısrarla telgraflar çekiyor ancak olumlu yanıt alamıyordu. Kendisine gelen yanıt
    ''Sizin için cephede her zaman bir yer vardır ; ancak , Sofya Ateşemiliterliğinin önemi nedeniyle sizin orada durmanızı uygun görüyoruz.'' şekindeydi...
    Mavi gözler öfkeden kızarmıştı Yarbay Mustafa Kemal bir şekilde anadoluya geçmek istiyordu. Bir kez daha telgraf çekti ve düşündü.
    Enver yaşıtıdır ancak harbiyede ondan iki sınıf üstünde mezun olmuştur. ( İlk karşılaşmaları için bakınız https://www.hukuki.net/forum/showthread.php?t=32089 ) Ancak hırsı aceleciliği ve hayalciliği çıkarla birleşince çok tehlikeli olmuştur. Kendisi Yarbaydır Enver ise harbiye nazırı ve Genel Kurmay başkanı bir paşa... Enver bir ay içinde iki kez terfi ettirilerek 34 yaşında hem paşa hem genelkurmay başkanı hem harbiye nazırı savaş çıkıncada başkomutan vekili olmuştur. Aralarındaki husumette devam etmektedir. Nasıl etmesin...
    Edirnenin geri alınışında Çatalca ve Gelibolu kolorduları Edirneye birlikte girmiş Çatalca kolordusunun öncülerinin başında kolordu kurmay başkanı Yarbay Enver, Gelibolu öncü birliğinin başında ise Yarbay Fethi Okyar ve Harekat şube müdürü Binbaşı M. Kemal vardır. Ancak ittihatçılar kendileri dışında kimse istemediklerinden Yarbay enver Edirne fatihi olarak parlatılıp kahraman yapılmış Fethi bey elçi M.Kemal ise ateşemiliter olarak sofyaya atanıp göz önünden uzaklaştırılmıştır...
    Enver Bey ittihatçıların hükümette yer almasını istedikleri bir kişidir bu yüzden Trablus ve balkan savaşlarındaki üstün başarılarından dolayı !!üçer yıl kıdem alır böylece 18 Aralık 1913 te Albay 19 gün sonra 1 Ocak 1914 te mirliva (paşa) olur. Aynı gün HarbiyeNazırı 5 gün sonra da 6 Ocak 1914 te Genelkurmay başkanı oluverir.... M. Kemal hala yarbaydır...
    Son müracatı üzerine M.Kemal 29 Kasım 1914 te 1.Tümen komutanlığına atanır ama 1 Aralık 1914 te nedense bundan vaz geçilir. Çok sinirlenen M.Kemal çok sert tepki verir.
    ''Vatanın müdafaasına ait vazifelerden daha mühim ve daha mücebbel bir vazife olamaz. Arkadaşlarım muharebe cephesinde ateş hatlarında bulunurken ben Sofya Ataşeliği yapamam. Eğer 1. sınıf zabit olmak liyakatinden mahrumsam, kanaatinizi açıkça söyleyiniz...''
    Sonunda 20 Ocak 1915 günü Yarbay Mustafa Kemal Harbiye Nazırlığına vekalet eden Dahiliye nazırı Talat Bey'in imzası ile 19. Tümen komutanı olarak Çanakkale cephesine atanır. Kahramanlar Çanakkale'dedir artık....
    Osmanlı savaşa girmiştir. Dev bir donanma çanakkale'yi zorlayarak istanbul'a gitmek istemektedir. İki tarafta müthiş bir hazırlık yapmış beklemektedir.
    17 Mart 1915 Akşamı Topçu er Seyit batarya'sının başında otururken komutanları dolaşmış erlere moral vermiş kısa konuşmalar yapmıştır. '' Düşman buradan geçerse engelsiz istanbul'a varır buda yenilgimiz vatanı kaybetmemiz demek olur ona göre davranınız...'' Er Seyit için bunun anlamı daha da farklıydı. Neticede evi Edremit körfezinde şirin bir köydü ve düşmanın yolu üzerindeydi. Ev demek vatan namus demekti ana baba demekti .Düşman ise yağma tecavüz esaret... ölüm ve yok olma... Ve düşmanın en önce varacağı yer ailesinin oturduğu yerdi . Komutanı haklıydı düşman geçmemeliydi.

    18 Mart
    Amiral gemisinden beklenen işaret gelmişti '' Ateş'' Tarihe dünya birleşik donanması diye geçen su üstü unsurları yeri göğü sarsarcasına ateşe başlamıştı. İlk ateşi Triumph zırhlısı açtı ilk karşılık anında İntepe bataryasından geldi..
    Çanaklale'de yangın başlamıştı
    Tarihe 18 Mart Çanakkale Deniz Savaşı olarak geçecek kıyamet başlamıştı...Saat 11 15 ti
    Er Seyit'ii Tarihe mal edecek gün gelip çatmıştı...

    End off this part...

  8. #7
    Kayıt Tarihi
    Mar 2004
    Nerede
    istanbul, kadiköy, Türkiye.
    İletiler
    5.539
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Seyit Onbaşı ve RTE Mizahi Gerçek Öykü...

    Dünya Birleşik donanması olanca gücüyle yüklenmişti Kilitbahir yanıyordu her yeri bir kızıllık kaplamıştı. Çanakkale'de kelimenin tam anlamıyla kuyamet kopuyordu.
    Saat 1240 Rumeli Mecidiye Tabyasıda ateş altında direnmeye çalışıyordu. dakikada yaklaşık 35 top mermisi tabyaya isabet ediyor buna kısıtlı olanakla karşılık veriliyordu. Hayli kayıp verilmiş bir takım toplar isabet sonucu bazıları ise kum altında kadıklarından kullanılmaz hale gelmişti. Durum içaçıcı değildi ama yüreklerde mangal gibi cesaret vatan sevgisi vardı. Tabyanın en büyük ve yararlı topunun yanında bir mermi kalmıştı sadece tek bir mermi...
    2'nci Ağır Topçu Tugayı, 4'üncü Ağır Topçu Alayı, 2'nci Topçu Taburu'na bağlı 5'inci bataryanın Mecidiye Tabyası'ndaki 3 no'lu topunda Batarya komutanı Yüzbaşı Hilmi ( Şanlıtop) son kalan mermiye bakar sonra boğaza Erenköy Koyu'na çekilmeye çalışan Bouvet zırhlısına bakar bu top bunun için der ve son mermisini ona atar . Geminin uzaklığını çok iyi hesaplayabilmiş olmasına rağmen kılpayı ıskalar vuramaz.
    Üzüntü ve ızdırap yürağini sıkıştırır. Ah, ah bir kaç mermi daha olsaydı ....
    Ama bu topun mermilerini taşıyan vagoncuk çalışmaz durumdaydı. Top mermileride bu vagonsuz taşınamayacak kadar ağır.
    Sıra eri Edremitli Seyit bu çaresizliğe isyan eder içine dokunur '' Buradan geçmek demek İstanbul demektir.'' sesi kulağında yankılanır. Cephaneliğe koşar. 215 Kg lık dev mermi rayın kullanılmaz durumda olmasından dolayı cephaneliğin kapısında ki kaldırmaca bağlı olarak havada durmaktaydı. Seyit daha önceleri 190 kg lık mermileri kaldırmış bu sayede iddaları kazanmıştı. Birazda bunun verdiği güvenle mermiyi işaret ederk '' Sırtıma verin.!'' dedi...
    Oeada bulunanlar ve özellikle cephaneciler itiraz etti. '' taşıyamazsın Seyit bu çok ağır '' dediler. Seyit çoktan kararını vermişti Taşıyamazsın da ne demekti? Şu demir yığını ölüm kusan gemi geçip gidecek miydi ? Ailesini sevdiklerini vatanını elinden mi alacaktı? Topu boynu bükük mü kalacaktı ? Her bir yerde mermiler patlıyor toprak oraya buraya serpiliyordu. Seyit'in içindeki öfke vatan sevgisi doldu taştı ve dayanamadı bağırdı. '' Siz verin. Çabuk olun !''...
    Seyit e birşey olmasın diye mermi kaldıracının askılarından çözülmeden ağır ağır indirilir. Seyit iki eliyle top mermisini kucaklar kemikleri zangırdar eklemleri ezilir Damarları çatlıyordu burnundan kan boşandı ama Seyit bana mısın demedi besmele çekip yürüdü mermiyi top asansörüne yerleştirdi.
    Arkadaşları tarihi bir olaya tanık olan arkadaşları bu olağanüstülük karşısında sinip nefeslerini tutmuşlardır. Daha sonra yaşanan bu olayın tarihi tanıkları olan Deli Mustafa ile Deli İbrahim '' Gözlerimiz faltaşı gibi açık kaldı. Annesini kucağında taşır gibi topu asansöre yerleştirdi. Bu tarihi olağanüstülük sırasında bizler donup kalmaktan nefesimizi tutmaktan başka bir şey yapamadık!'' diye anlatacaklardır yaşananları....
    Sıra eri Seyit kanayan burnunu silerek koşa koşa geri gelir . Cephanecilerde mahzenden bir mermi daha çıkarırlar. O mermiyide sırtlayan Seyit koşar adımlarla bunu da asansöre yetiştirir. Üçüncü mermi için döner üçüncü mermi çok ağır gelir Seyit e dizleri çözülü çözüle sürüme sürüne üçüncü mermiyide asansöre koyar orada çöker kalır...
    Sıra eri Seyit in bu olağanüstü ile taşıdığı üç mermi Bouvet'in sonunu hazırlar. İlk mermi geminin kulesini ikincisibaş taretini parçalar. Üçüncü mermi ise su kesiminin biraz altına isabet ederek öldürücü darbeyi vurur. Açılan yaradan dolayı dev gemi yana yatar. Mecidiye mürettabatı sevinçten deliye dönmüş birbirine sarılıyordu. Ama Bouvet'in sonu böyle olmadı. Kader tahliye ye ağır ağır batmaya izin vermedi. Bouvet hareketsiz kalmış bir şekilde Karanlık Liman a kaymaya başladı. Orada Nusrat'ın döktüğü hala keşfedilmemiş mayınlar bulunuyordu. Bu mayınlar suların altında kuzu kuzu yatmaktaydılar. İşte Bouvet'in yaralı gövdesi bunlardan birisine çarpınca yeri göğü inletip çatlatacak bir gürültü bir patlama oldu. Gök kızıllaştı sonra bozlaştı siyahlaştı... Gemi topu topu iki dakika dayanabildi buna ve geminin komutanı Rageot, 20 mürettabatı ve 600 er ile birlikte sulara gömülüp kayboldu. Saat 14 05 ti....
    Bu olay büyük bir coşku seviç ve moral kaynağı oldu. Olayın duyulması üzerine bu anı ölümsüzleştirmek isteyen Ordu Foto Film Merkezi 215kg lık merminin kaldırılış anının Fotoğrafını çekmek ister. Ama o ruh hali kaybolmuş Er Seyit mermiyi kaldıramaz. Bir topun içi boşaltılır maket mermi haline getirilir ve o meşhur fotoğraf çekilir. Daha sonra Heykelleşecek olan fotoğraf.....
    Türk Müstahkem Mevkileri Komutanı Miralay Cevad Bey (Alb.Cevat Çobanlı) eliyle Ona onbaşı rütbesini takmıştır. Böylece sıra eri Seyit tarihe geçecek adıyla Onbaşı Seyit olmuştur.
    1918 in sonbaharında 1909 NisanInda çıktığı köyüne terhis olarak döner. Öncelikle sanatı olan Ormancılık ve kömürcülükle uğraşır. Kurtuluş savaşına direk katılmasada Kuvvayi Milliyeye Edremit'te yardım eder. 1934 te soyadı kanunu çıkarılınca soyadını ÇUBUK olarak alır. 1939 yılında havranda bir yağ fabrikasında çalışırken 50 yaşında akciğerlerindeki rahatsızlık (zatüre) den dolayı vefat eder.
    Doğduğu köyün adı Koca Seyit köyü olarak anılır ve resmen bu isim verilir. Havranda bir ilk okul ve caddenin adıda koca seyittir. Havran meydanında da heykeli bulunmaktadır.
    İşte tarihimizdeki Çanakkale savaşının Bilinen Kahramanlarından olan Seyit onbaşının gerçek öyküsü budur. Betimlemelerde çok az katkım olsada olay yaşanan budur. O zaman ne yapalım son bölüme geçelim yani kıssadan hisse çıkaralım...

    Bölüm sonu....

  9. #8
    Kayıt Tarihi
    Mar 2004
    Nerede
    İstanbul, Türkiye.
    İletiler
    3.492
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Seyit Onbaşı ve RTE Mizahi Gerçek Öykü...

    And Oscar Goes Tooooo .................. Who?

    a-Recep Tayyip Erdoğan
    b-Seyit Onbaşı
    c-Abbas Abi
    d-Komodorbirtere

  10. #9
    Kayıt Tarihi
    Mar 2004
    Nerede
    istanbul, kadiköy, Türkiye.
    İletiler
    5.539
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Seyit Onbaşı ve RTE Mizahi Gerçek Öykü...

    Tebrik ederim bir yazımı tamamlatmıyorsunuz. gerçi bende ağır yazıyorum bitiremiyorum başladığım konuları ama olsun. Madem araya girildi o zaman öncelikli olarak Oscar'ın kime gideceğine dair sorunuzu kendimce yanıtlayayım.
    A- Recep Tayip Erdoğan : Sanata ve sanatçıya düşmandır. ''Takiye ve yalan'' Oscar ı verilmediği sürece bu konuda avcunu yalar. Kendi beğenmediği her davranış ve eleştiriyi '' sanatsal'' olarak değerlendirdiğinden '' Artizlik yapma lan!'' gibi '' sanatsal eleştiri'' ile değerlendirir. Yunus Emre ve M. AKif dışında ''sanatla'' ilgisi olan bir tanıdığı yoktur. Bu kişilerinde ne zaman yaşadığını hangi şartlar altında ve nerede ne dediklerini bilmediği gibi bu kişilerin cümlelerinin başını sonunuda bilmez. Okuduğu en ciddi kitap yukarıda da belirttiğimiz gibi ''Mutuk''tur. Bu kişiye oscar verilmez.
    B-Commodore1tr : Sanat ve sanatçıyı sever. Fırsat buldukça film tiyatro sahne gösterilerini izler. Neredeyse '' inanılmaz'' bir DVD kolleksiyonu vardır. Ancak ''oyunculuk'' yeteneği sıfır bile olamayacak şekilde eksilerde dolaşır. Kaldı ki oyunculuk yapsada bir yerde unutup kelalaka bir ''replik'' sunarak devam eder ama ilgisiz bir zamanda da unuttuğu konuya geri dönerek sanki hiç ara verilmemiş gibi oradan anlatmaya devam eder. Dolayısı ile kendilerine değil ''oscar'' her hangi bir film de yemesi için parasıyla bile '' pop corn'' bile verilmez.
    C- Av. Abbas Bilgili : Sanat ve sanatçıya olan ilgisini bilemiyoruz ancak okumaya ilgisi olduğu kesinlikle anlaşılmaktadır. Bununda ''oscar'ile ilgisi yoktur. Sıfati Avukat olduğundan eğer oscarlık bir oyuncu olsaydı kendilerinin ''şeytanın avukatında '' baş rolde görmemiz gerekirdi. Bırakın filmini fragmanında bile yoktu. Demek ki oscarlık bir oyun yeteneği bulunmamaktadır. Zaten görülüp anlaşıldığı üzere zatıalilerinin en büyük ''meşgalesi'' avukatlıktan boş kalan zamanlarında AKP ye muhalif olanlara muhalefet etmektir.
    D- Onbaşı SEYİT : Hiç oynamamıştır. Vatanı uğruna bir hayat yaşamış oyunculuğunu ''gerçek hayatta '' göstermiştir. Hiç bir ''görsel efekt'' hiç bir kurgu ile ''canlandırılıp oynanamayacak'' bir destanın aktörlerinden olmuş ve kendi destanını bizzat '' yaşatmıştır.'' Yaşamı hiç bir Oscar la ödllendirilemeyecek kadar BÜYÜKTÜR. Başka bir deyişle ''Oscar'' Seyit Onbaşıya küçük gelir yetmez. Onun gerçek ödülü '' kalbimizdeki saygın onurlu yeridir''; Onun gerçek ödülü '' Her duamızda ruhunun şad mekanının cennet olması'' temennimizdir. Onun gerçek ödülü ''daima minnet ile anmamız unutmamamız, unutturmamamızdır''. Oscar göldeki damla bie etmez onun ödülü yanında....
    Görüldüğü gibiseçeneklerinizin hiçbiri ''oscar'lık değil. İki kişini yeteneği yok ,birisi oscar a düşman ; ASIl kişiye ise oscar çok ufak gelmektedir. O zaman gelin biz bırakalım '' oscar'ı gene '' oscarlıklar '' alsın abd de oynasın...

  11. #10
    Kayıt Tarihi
    Apr 2008
    Nerede
    İzmir
    İletiler
    30
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Seyit Onbaşı ve RTE Mizahi Gerçek Öykü...

    Yazınızı ilgiyle okudum.Türk Tarihinin bilinmeyenlerine ışık tutuyor. Çanakkale geçilmez sözünü altın harflerle tarihe kazıyan bu kahramanın 1939 yılında zatürreden öldüğü zaman çalıştıgı, o fabrikanın sahibi olan kişi( kişiler) acaba o yıllarda acaba neredeydi. Bence araştırılması gereken en önemli konulardan biride bu olsa gerek. Kanaatim odurki dönemin varlıklı aileleri suya sabuna dokunmayanlardan oluşuyordu genellikle. Saygılarımla. Ökkeş Kadri BAÇKIR. Emekli Assubay.

+ Konuyu Yanıtla
1 / 6 Sayfa 123456 SonSon

Bu sayfada bulunan kavramlar:

https:www.hukuki.netshowthread.php36164-Seyit-Onbasi-ve-RTE-Mizahi-Gercek-oyku&page=4

Forum

Benzer Konular :

  1. Mizahi Tüketim [Kitap Fiyat bilgisi]
    Berna Tarı Kasnakoğlu, Esra Buran Öztürk - Beta - 2017 Şubat - 19,50 TL Mizahi Tüketim hakkındaki işbu hukuki kitap Hukuk Market tarafından...
    Yazan: Hukuk Kitapçısı Forum: Hukuk Kitapları Tanıtımı
    Yanıt: 0
    Son İleti: 04-02-2017, 15:00:05
  2. Bir Öykü
    Oturmuş televizyon izliyordu gençadam,işten yeni gelmiş, yoğun bir gün yaşamıştı. Emlakçıdan tuttuğu bu eve taşınalı bir ay olmuştu. Evsahibi yaşlı...
    Yazan: Av.Mustafa Demir Forum: Ceza Muhakemesi Hukuku
    Yanıt: 0
    Son İleti: 02-02-2013, 01:47:09
  3. Hayırlı Evlat!! Gerçek öykü
    İhtiyar adam tapu dairesinden çıkarken sevinçliydi. Kendi kendine düşünüyordu; '-Oh. . be ferahladım. Ölümlü dünya'. Oturduğu evin tapusunu,...
    Yazan: commodore1tr Forum: Yaşam - Sohbet - Forum Oyunları
    Yanıt: 0
    Son İleti: 10-05-2009, 23:14:59
  4. Nöbetçi Onbaşı Nöbeti Sırasında Uyumak
    Şuanda kısa dönem çavuş olarak askerliğimi yapmaktayım.gece 1-3 nöbetçi onbaşı nöbetim esnasında nöbetçi astsubay tarafından koğuşta (kalbimdeki...
    Yazan: HOTBOYYY Forum: Askeri Ceza Hukuku
    Yanıt: 6
    Son İleti: 13-08-2007, 13:46:34
  5. Tilki Gibi / Öykü / M.Özkan
    TİLKİ GİBİ Her şey, ortaokulun birinci sınıfında okurken Türkçe öğretmeninin, Orhan Veli’nin bir La Fontaine masalını anlattığı “Karga İle Tilki”...
    Yazan: Av.Mehmet Özkan Forum: Edebiyat ve Sohbet Köşesi
    Yanıt: 4
    Son İleti: 26-05-2007, 12:53:47

Yetkileriniz

  • Yeni konu açma yetkiniz yok
  • Konuya cevap verme yetkiniz yok
  • Dosya ekleme yetkisi yok
  • İleti düzenleme yetkisi yok
  •  


2022 tarihli Hukuk Blog |  Arabulucu |  Hukuk Kitapları |  Alman Hukuku |  Özel Güvenlik AŞ. |  İş İlanları |  Ankahukuk |  Psikolog |  Site Ekleme |  Sihirli Kadın |  Sağlık |  Satılık Düşecek Domainler |  Bayefendi |  Afternic Alanadı satış (Domain alımı) | 

™ Marka tescili, Patent ve Fikri mülkiyet hakları nasıl korunuyor?
Hukuki.Net’in Telif Hakları ve 2014-2022 yılları arası Marka Tescil Koruması Levent Patent tarafından sağlanmaktadır.
♾️ Makine donanım yapı ve yazılım özellikleri nedir?
Hukuki.Net olarak dedicated hosting serveri bilfiil yoğun trafiği yönetebilen CubeCDN, vmware esx server, hyperv, virtual server (sanal sunucu), Sql express ve cloud hosting teknolojisi kullanmaktadır. Web yazılımı yönünden ise content management (içerik yönetimi) büyük kısmı itibari ile vb olup, wordress ve benzeri çeşitli kodlarla oluşturulan bölümleri de vardır.
Hangi Diller kullanılıyor?
Anadil: 🇹🇷 Türkçe. 🌐 Yabancı dil tercüme: Masaüstü sürümünde geçerli olmak üzere; İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Hintçe, Rusça ve Arapça. (Bu yabancı dil çeviri seçenekleri ileride artırılacak olup, bazı internet çeviri yazılımları ile otomatik olarak temin edilmektedir.
Sitenin Webmaster, Hostmaster, Güvenlik Uzmanı, PHP devoloper ve SEO uzmanı kimdir?
👨‍💻 Feyz Pazarbaşı & Istemihan Mehmet Pazarbasi[İstanbul] vd.
® Reklam Alanları ve reklam kodu yerleşimi nasıl yapılıyor?
Yayınlanan lansman ve reklamlar genel olarak Google Adsense gibi internet reklamcılığı konusunda en iyi, en güvenilir kaynaklar ve ajanslar tarafından otomatik olarak (Re'sen) yerleştirilmektedir. Bunların kaynağı Türkiye, Amerika, Ingiltere, Almanya ve çeşitli Avrupa Birliği kökenli kaynak kod ürünleridir. Bunlar içerik olarak günlük döviz ve borsa, forex para kazanma, exim kredileri, internet bankacılığı, banka ve kredi kartı tanıtımları gibi yatırım araçları ve internetten para kazanma teknikleri, hazır ofis kiralama, Sigorta, yabancı dil okulları gibi eğitim tanıtımları, satılık veya kiralık taşınmaz eşyalar ve araç kiralama, ikinci el taşınır mallar, ücretli veya ücretsiz eleman ilanları ile ilgili bilimum bedelli veya bedava reklamlar, rejim, diyet ve özel sağlık sigortası gibi insan sağlığı, tatil ve otel reklamları gibi öğeler içerebilir. Reklam yayıncıları: ads.txt dosyası.
‼️ İtirazi kayıt (çekince) hususları nelerdir?
Bahse konu reklamlar üzerinde hiçbir kontrolümüz bulunmamaktadır. Bu sebep ile özellikle avukat reklamları gibi Avukatlık kanunu vs. mesleki mevzuat tarafından kısıtlanmış, belirli kurallara tabi tutulmuş veya yasaklanmış tanıtımlardan yasal olarak sorumlu değiliz.
📧 İletişim ve reklam başvuru sayfası nerede, muhatap kimdir?
☏ Sitenin 2022 yılı yatırım danışmanı ile irtibat ve reklam pazarlaması için iletişim kurmanız rica olunur.
Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution 4.0 International License.