TC ANAYASASI
II-Cumhuriyetin nitelikleri
Madde-2 Türkiye Cumhuriyeti toplumun huzuru,milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı,Atatürk milliyetçiliğine bağlı,başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan DEMOKRATİK,LAİK ve SOSYAL bir HUKUK devletidir.
III-Temel hak ve hürriyetlerin kötüye kullanılmaması
Madde-14 (2.fıkra)...Anayasa hükümlerinden hiç biri, devlete veya kişilere,Anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya Anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz.
YÖK bugün (25.02.2008) yaptığı son açıklamada;
''Cumhuriyetin temel niteliklerinin...Demokrasiyi sınırlayamayacağını...'' ifade etti...
Yani Anayasamızın yukarıda yazılı 2.Maddesinin...Yine Anayasamızın yukarıda yazılı 14.Maddesi nedeniyle bir yaptırım gücünün olmadığını söylüyor...
Kısacası YÖK; İktidarın emrinde ki Profesör Başkanının ağzıyla;
Demokrasi denilen kavram...Laiklik denen kavramı yer diyor...
Önce Türban takma demokrasisi...Sonra laiklik diyor...
Aslında bugün YÖK'ün yeni açıklamasını görünce tam da "Kavramların evrilmesi ve nihayetinde devrilmesi" forumuna güzel bir örnek teşkil ettiğini düşünerek, o foruma almayı düşünmüştüm. Siz benden önce davranmış ve konu başlığı haline getirmişsiniz.
YÖK'ün yeni açıklamasını okudum. Şu andaki haliyle hiçbir amaca hizmet etmeyen Anayasa değişikliği meğer nelere kadirmiş. Bu arada bir siyasi partinin neden YÖK Yasası 17. maddesini değiştirmek üzere iktidarla yazılı protokol yapmış olduğunu da anlayamadım. Madem yapılan Anayasa değişikliği dertlere deva olacaktı, niye ayrıca Kanuni düzenleme yapılmasını yazılı protokol ile iktidar mensupları da imza altına almışlar, çözemedim. Sanırım konuyu seraya alıp, hasadı öne çekmek istemişlerdir.
Neredeyse 2 sayfalık YÖK açıklamasının anafikri ve özeti belirttiğiniz gibi, bu arada Rektörleri de Türk Ceza Kanunu ile tehdit etmekten :o geri durmamışlar ya neyse, o da ayrı bir tartışma konusu:
"Devletin temel nitelikleri, kişisel hak ve özgürlükleri sınırlandıramaz."
İtiraf etmeliyim ki; ilk okuyuşta bu demokrasi anlayışı insanın hoşuna gidiyor. Sonra Anayasa'nın değiştirilemeyecek ilkelerini düşünüyoruz, bazıları hemen korkmasın laiklikten örnek vermeyeceğim. Örneğin Anayasamızın 3. maddesi:
MADDE 3.– Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.
Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır.
Millî marşı “İstiklal Marşı”dır.
Başkenti Ankara’dır.
Bu maddeye katılanlar olduğu gibi, katılmayanlar da olabilir. Katılmamak düşünce düzeyinde kaldığı müddetçe suç da oluşturmaz. Ben başkentin Ankara değil, İstanbul olmasını istiyorum diyebilirsiniz. Ya da İstiklal Marşı yerine daha ılımlı?!!! bir marş istiyorum diyebilirsiniz. Devletin ikinci resmi dili falanca olmalıdır da diyebilirsiniz ve hatta ülkeyi federasyonlara bölelim de diyebilirsiniz. Bunun adı demokrasidir, düşünce özgürlüğüdür. Bu konuları referanduma bile götüremezsiniz o ayrı... (Nerede kaldı halk iradesi demeyin, kızarım.) Ne zaman ki bu düşünce , düşünce olmaktan çıkar ve eyleme dökülür, o zaman Kanun yakanıza yapışır. Bu benim bireysel özgürlüğümdür derseniz de bu işten yırtamazsınız. (Ne yazık ki yırtanları da görüyoruz.)
Yarından tezi yok, laik devletin mahkemelerini kabul etmiyorum ve bireysel hak ve özgürlüklerim ile inancım gereği Şeriat Mahkemesi'nde yargılanmak istiyorum.:deli:
Ve bu da oldu: YÖK, bölündü... 9 YÖK üyesi, YUSUF ZİYA ÖZCAN'A KARŞI bildiri yayımladı
İŞTE, 'BUGÜN İTİBARİYLE TÜRBANA ENGEL ÇIKARTMAYIN' DİYEN YÖK BAŞKANINA KARŞI YAZILMIŞ BİLDİRİ
YÖK GENEL KURULUNUN 9 MUHALİF ÜYESİ, YÖK BAŞKANI YUSUF ZİYA ÖZCAN'IN 'BUGÜN İTİBARİYLE ÜNİVERSİTELERDE TÜRBANLILARA ENGEL OLMAYIN' GENELGESİNE KARŞI BİLDİRİ YAYIMLADI.
YÖK'ÜN 9 ÜYESİNDEN AÇIKLAMA
YÖK'ün 9 üyesi, ''Mahkeme kararlarına uymak anayasal ve yasal bir zorunluluk olup, 'konusu suç teşkil eden emri hiçbir surette yerine getirmemek' de Anayasa'nın 137. maddesinin amir hükmü gereğidir'' dedi.
YÖK üyeleri Prof. Dr. Engin Ataç, Prof.Dr. Atilla Eriş, Prof. Dr. İsa Eşme, Prof. Dr. Mustafa İlhan, Prof. Dr. Tunçalp Özgen, Prof. Dr. Ali Ekrem Özkul, Bülent Serim, Prof. Dr. Fikret Şenses ve Prof. Dr. Necmi Yüzbaşıoğlu imzasıyla ''YÖK Üyelerinden Kamuoyuna'' başlıklı yazılı bir açıklama yapıldı.
Anayasa'nın 10. ve 42. maddelerinde yapılan değişikliklerin 23 Şubat 2008'de Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdiği anımsatılan açıklamada, şöyle denildi:
''Bu değişikliğin uygulamaya etkisi ile ilgili olarak YÖK Başkanlığıca üniversitelere ve kamuoyuna yapılan açıklamada; yasama organınca yeni bir düzenleme yapılmadan da, Anayasa'nın 174. maddesiyle korunan İnkılap Kanunlarındaki kısıtlamalar gibi, 'kimliği teşhis edilemeyecek bir durumda bulunan kişilerin Yükseköğretim Kurumlarının bina, eklenti ve yerleşke alanlarına alınmaması yönünde tedbirler alınabilir' denilerek, yükseköğretim kurumlarında kılık kıyafetle ilgili Türk Anayasa Mahkemesi'nin içtihatlarıyla oluşturulan hukuki durum ortadan kaldırılmak istenmektedir.
YÖK Başkanlığının yaptığı bu yorum ve değerlendirme, öncelikle bu değişiklikle Anayasa'nın 42. maddesine eklenen, 'Kanunda açıkça yazılı olmayan herhangi bir sebeple kimse yükseköğrenim hakkını kullanmaktan mahrum edilemez. Bu hakkın kullanılmasının sınırları kanunla belirlenir' amir hükmüne açıkça aykırı düşmektedir. Çünkü, bu hükümle kılık kıyafet dahil, yüksek öğrenim hakkını sınırlayan sebepleri belirleme yetkisi 'münhasıran kanun koyucuya' tanınmıştır. Dolayısıyla, bu düzenlemenin de 'mutlaka kanun' ile yapılması Anayasal bir zorunluluktur. 2596 sayılı 'Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanun'un din adamları gibi bazı özel statüler için olduğu, bunun Anayasa'nın 42. maddesinin öngördüğü yasama organınca çıkarılması gereken yasa olmadığı açıktır. Yasama organı söz konusu yasayı çıkarmadan ne Yükseköğretim Kurulunun ne de üniversitelerin bu konuda düzenleme yapma yetkisi yoktur. 'Hiçbir kimse veya organın kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisini kullanamayacağı' Anayasa'nın 6. maddesinin amir hükmü gereğidir. Bu nedenle, Anayasa'nın söz konusu hükümleri uyarınca YÖK Başkanlığınca yapılan bu açıklama yetki saptırılması niteliğinde olup hukuken yok hükmündedir.
Anayasa'nın 10. ve 42. maddelerinde yapılan bu değişiklikler, Türk Anayasa Mahkemesi'nin içtihadıyla oluşan ve AİHM'in de sözleşmeye uygun bulduğu mevcut hukuki durumu ortadan kaldırdığı şeklinde yorumlanamaz. Aksine yorum ve değerlendirmeler Anayasa'nın teklif dahi edilmeyen hukuk devleti ve laiklik ilkesine açıkça aykırı düşecektir. Bu nedenle, Anayasa değişikliğinden sonra da yükseköğretim kurumlarında kılık kıyafetle ilgili olarak uyulması ve uygulanması gereken hukuki statü, mahkeme kararlarına dayanarak oluşturulan mevcut hukuki durumdur. Mahkeme kararlarına uymak Anayasal ve yasal bir zorunluluk olup, 'Konusu suç teşkil eden emri hiçbir surette yerine getirmemek' de Anayasa'nın 137. maddesinin amir hükmü gereğidir."
Köksal Toptan (TBMM Başkanı) : YÖK’le ilgili söyleyeceğiniz varsa…
Yusuf Ziya Özcan (YÖK Başkanı) : Hayır, yok hocam. Mümkün olduğu kadar bu işten kaçınıyorum.
Köksal Toptan (TBMM Başkanı) : Arada sırada bu konularla ilgili katılım için cevap da vermek lazım.
Yusuf Ziya Özcan (YÖK Başkanı) : Hem Sayın Cumhurbaşkanı tavsiye etti. Hem de Sayın Başbakan. "Aman Hocam dedi, Bir şey söylersin ipimizi çekerler."
Bölüm II :
Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın 2007 bütçe sonuçlarını değerlendirmek için düzenlediği basın toplantısının kahvaltı bölümünde mikrofonlar açık unutulunca, bakan ve bürokratlar arasındaki ilginç diyaloglar kamera kayıtlarına yansıdı.
Kayıtlara göre Unakıtan, bürokratının, "Yeni YÖK Başkanı'nın (Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan) havası değişmiş. Gayet güzel sözler söylüyor" yönündeki sözlerine,
Amerikalı Kayseriliyi ağırlıyor. Bir kombine et tesisine götürmüş, bak demiş:
Biz buradan canlı öküzü sokuyoruz, hiç el değmeden diğer taraftan pastırma çıkıyor.
Kayserili altta kalır mı? Bu ne ki demiş, bizim oralardaki tesislerde pastırmayı sokuyorsun, hiç el değmeden diğer taraftan canlı öküz çıkıyor.
Sosyolog Anayasa yorumlayınca, neden bilmem öylesine aklıma bu fıkra geldi.
Cem Karaca'nın 20 sene önce yazdığı şarkı...2. paragrafa dikkat:
"Sırt dayayıp makamına, vallah billah/ olur işi etme olmaz"
DUR BE YETER
Dur be yeter geri kafa
Öküz altı buzağı olmaz
Bu gençliğe yurt emanet, vallah billah
Öpüşmesi yasak olmaz
Bu gençliğe yurt emanet, vallah billah
Düşünmesi yasak olmaz
Dur be yeter kıl bürokrat
Kendi gölgen bela olmaz
Yasa deyip vatandaşa, vallah billah
"Git, yarın gel" demek olmaz
Sırt dayayıp makamına, vallah billah
Olur işi etme olmaz
Dur be yeter dar kafalı
Fabrikasyon insan olmaz
Aynı biçim elbiseler, vallah billah
Kimine uyar kimine uymaz
Kimi kara, kimi aldır, vallah billah
At gözlüklü iflah olmaz
Dur be yeter gamlı baykuş
Bu memleket batıyor olmaz
Vıcık vıcık, didik didik, vallah billah
On parmakta para olmaz
Biraz sevgi ve hoşgörü, vallah billah
Ümit yoksa, yarın olmaz
Dur be yeter, Kul Karacam
Böyle garip şarkı olmaz
Televizyon ve radyoda, vallah billah
Böyle şarkı tövbe olmaz
Etme ustam olmaz olmaz, vallah billah
Olmaz deme "olmaz" olmaz
İNSAN bazen okuduğu metnin en can alıcı noktasını göz ardı edebiliyor. Bizim için de öyle oldu. Eğer Tufan Türenç ile Cüneyt Ülsever pek marifetli çıkan YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan’ın:
"Cumhuriyetin Anayasa’da belirlenen nitelikleri, (...) hiçbir biçimde kişi hak ve hürriyetlerin sınırlandırılmasının gerekçesi olarak kullanılamazlar" şeklindeki cümlesini yakalamasalardı o cümlede sırıtan vahim ve tehlikeli zihniyetin farkına bile varmayacaktık.
Gerçi aynı gerçek başka yerde karşımıza çıkar yine görürdük ama belki de gecikmiş olurduk.
Şimdi gelelim söz konusu açıklamaya ve orada geçen bu cümleye:
Yusuf Ziya Özcan’a akıl veren her kim ise -bizim tahminimiz yanlış değilse o Prof. Dr. İzzet Özgenç’tir- öylesine "özgürlükçü" biri olmalı ki gördüğünüz gibi "Cumhuriyetin niteliklerini" bile kolayca "yok" sayabiliyor.
O zaman bu anlayış sahibine soralım:
Anayasa’da, "Cumhuriyetin demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti" olduğu yazılı değil mi?
Hadi gel de "bana kimse karışamaz" diyerek "laikliğe aykırı" -böyle türban olayındaki gibi kaçamak türden de değil- açık bir eylemde bulun bakalım.
Laikliğin yoğun saldırı altında olduğu bugünkü Türkiye’de bile sana "Aferin, özgürsün! Ne istersen yap!" mı diyorlar, yoksa kendini bir "Cumhuriyet Savcısı"nın karşısında mı buluyorsun?
YÖK Başkanı o açıklamada, "Anayasamıza göre özgürlükler sadece ve ancak yasalarla kısıtlanabilir" diyor. O nedenle başka otoritelerin -Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM)- verdiği kararlara dayanarak türbanlı öğrencilere engel olunamaz, demek istiyor.
Peki o mahkeme kararları uygulanmayacak da, "YÖK Başkanı Yusuf Bey’in emri" mi uygulanacak?
Madem öyledir, Anayasa’nın 132’nci maddesindeki "Yasama ve yürütme organları ile idare (bu arada YÖK ve üniversiteler de) mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez" hükmü oraya süs olsun diye mi kondu?
YÖK Başkanı adına o açıklamayı kaleme alan zat belli ki "Madem Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10’uncu maddesindeki sınırlama sebepleri arasında Cumhuriyetin temel nitelikleri gibi bir hüküm yok, o halde bunlar sınırlama sebebi olamaz" demeye getiriyor.
Laik sisteme dönük bir suikast teşebbüsünün prelüdü sayılabilecek bir bakış bu.
Ama atladığı bir şey var:
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde (AİHS) "laikliğin" adı hiç geçmediği halde AİHM, Refah Partisi davasında, Leyla Şahin davasında laik sistemi koruyacak önlemler almayı "demokratik sistemin gereklerine uygun" görmüş ve bu önlemlerin AİHS’ye aykırı olmadığını karara bağlamıştır.
YÖK Başkanı adına laf üretenler bunları da görse ya...
Yüksek Öğretim Kurulu'nun (YÖK) boş bulunan üyeliklerinden birine yer bilimci Prof. Dr. Celal Şengör aday gösterildi. Şengör de kendisini aday gösteren Üniversitelerarası Kurul'un 219 üyesine birden şok bir mektup gönderdi.
Şengör'ün akıllara durgunluk verecek ifadeler kullandığı mektubu Radikal yazarı İsmet Berkan köşesine taşıdı. Berkan, YÖK üyeliğini atanmak için Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün onayını bekleyen Şengör'ün mektubunu 'Bu mektuba ne diyeceğimi gerçekten ben de bilemiyorum. Nutkum tutuldu desem yeridir' sözleriyle yorumladı. İşte o mektup:
'Temsilciniz olmamı isteyerek bana verdiğiniz şerefin her türlü sevinç ve tatmin hissinin üzerinde olduğunu belirtmiş, bunun yaşamımda bana verilen en büyük mükafat olduğunu arzetmiştim.
Bunu çok zor bir zamanda, uygarlığa karşı yöneltilmiş saldırıların fütursuzca geliştiği bir ortamca cesaret ve haysiyetle yaptınız. Bu saldırıların en son örneği Adalet ve Kalkınma Partisi ile Milliyetçi Hareket Partisinin ortaklaşa başlattıkları üniversitelerde türban serbestisi atağıdır. Bunu yakından izlemekteyim. Bizim açımızdan, üniversitelere dini bir sembolün girmesinin hukuk cephesinin, kamuoyunda öne çıkartıldığı kadar belirleyici olduğunu sanmıyorum, çünkü hukuk nihayet aksiyomatik bir sistemdir. Baştan kabul edilen aksiyomlara bağlıdır. Bu açıdan hukukun rölativist bir temeli vardır ve bu temel onu bazı durumlarda pek tehlikeli bir tahakküm aracı yapabilir. Bunun en meşhur misalleri Katolik Engizisyon Mahkemeleri olmakla beraber, onu aratmayacak güncel örnekleri, Sovyetler Birliğinden Nazi Almanyasına, Çin Halk Cumhuriyetinden Amerika Birleşik Devlelerine kadar değişen çok geniş bir yelpazede görülmüş, pek çok insanın en feci şartlarda katledilmesine, toplumların sefalet ve felaketine neden olmuştur.
Halbuki üniversitede dinin 'şakırdatılması', bizzat üniversite kavramıyla çelişir. Dünyada katolik, protestan veya islami üniversitelerin olması veya üniversitelerin Orta Çağ'da dinsel kurumlardan türemiş olması bu gerçeği değiştiremez. Din, belirli dogmalar çevresinde kurulmuştur ve yanılmaz olduğu iddia edilen bir veya birkaç tanrının vahiyleri olan dogmalarından vaz geçemez. Bilim ise sürekli olarak gerçeği arayan ve gerçekle bağdaşmayan hiçbir şeyi kabul etmeyen bir düşünce sistemidir. Bilim, bitmeyen bir deneme-yanılma süreci içerisinde daima yanlışları eleyerek hakikate asimtotik olarak yaklaşır. Ancak hepinizin bildiği gibi, tek bir ters veri en ihtişamlı teoriyi çöpe atmaya yeterlidir. Dinin pek çok dogması bilimin ispatları karşısında bu şekilde çöpe gitmiştir. Bugün artık ne dünyanın yedi günde yaratıldığına, ne Nuh Tufanına, ne de Havva ile Adem masalına inanmak mümkündür. ´Üniversitede yasak olmaz' diyenlerin, üniversitede yanlışlığı isbat edilmiş fikirlerin artık kullanılamayacağını ve öğretilmeye devam edilmelerine izin verilemeyeceğini anlamış olması gerekir. Bu nedenle coğrafya derslerinde düz bir dünya veya fizik derslerinde Aristo fiziği öğretmeye kalkan hocalara izin verilemez.
Karşımıza dinin dogmalarını reddeden bilimi öğrenmek için geldiğini iddia ederken, o dogmalara bağlı olma sembolünden inatla vaz geçmeyenlerin bilimsel dürüstlük ve samimiyetine nasıl inanacağız? Akla açık bir ihanet olan bu davranışın temsilcilerini, aklın ve bilimin geliştiricisi olan üniversitelerimize nasıl alacağız? Böyle kişilere, öğrettiğimiz bilimi öğrendiklerine itimad ederek nasıl not veya diploma vereceğiz? Günün birinde öğrendiklerini, aklı ve bilimi ve dolayısıyla insan uygarlığını boğmak için kullanmayacaklarına nasıl güvenebileceğiz?
Bu nedenle üniversite tüm dogmatik inanç sistemlerini işlevine temel yapmayı reddeder. Onları bilimsel olarak inceler, ancak temsilcilerini üyeleri olarak kabul etmez. Militan dogmatiklerin üniversite bünyesine kabul edilmemelerinin nedeni budur. Kimse bize bu açıdan ´bilimperestlik yapıyorsunuz' diye bir eleştiri yöneltemez, z ira, büyük felsefeci Lord Bertrand Russell'ın dediği gibi, insanlığın gerçekten bildiği fakat bilimin bulmuş olmadığı hiçbir şey yoktur. Bir başka deyişle, bilim dışında insanlığın hiçbir bilgi kaynağı yoktur.
Türban yasağının kaldırılmasını temelde yalnızca bu nedenle kabul etmemiz mümkün değildir. Bu konuda ne karşımıza çıkarılacak hukuk sistemleri, ne de dünyadan gösterilecek örnekler bizi ikna edebilir (sui-misal, misal olamaz). Bizim düşüncemizin ve faaliyetimizin temeli eleştirel akılcılıktır. Aklı ve eleştiriyi kabul etmeyen hiçbir sistemi üniversite kapısından içeri alamayız.
İcab ederse, ülke yöneticileri akıllarını başlarına alana kadar o kapıları kapatırız. Bu bizim tarihsel geleneklerimizden gelen hakkımız ve hem insanlığa hem de öğrencilerimize karşı görevimizdir.
Bu düşüncelerimi muhterem kurulunuza en derin saygılarımla arzederim.'
™ Hukuki NET 2002-2022 - Ulusal ve uluslararası Hukuk Sitesi ⚖️ olma özelliği ile gerek avukat, gerek diğer hukukçu arkadaş ve gerekse vatandaşlara ev sahipliği yapan, eğitim ve bilimsel alışveriş yapma amaçlı bir "Hukuk Rehberi" dir.
Davalar
Hukuki Net; sürekli yenilenen faydalı güncel içeriği ile zamanın hukuk dallarına göre kategorize edilmiş çeşitli mevzuat (Ceza kanunu, İş kanunu, Borçlar yasası gibi), emsal mahkeme kararları, yargıtay kararları, emsal danıştay ve anayasa mahkemesi kararları ile hukuksal makale, kanun, hukuki forum, hukuk sözlüğü, hukuk programları, meslektaş ilanları, avukatlar için kolay hesaplama araçları, Anayasa Mahkemesi, Danıştay, benzer Yargıtay kararı ve Mahkemeler tarafından örnek davalar ile ilgili gerekçeli kararlar, * davası dilekçe örnekleri yasal haberler ve hukuk siteleri dizini 🕸 bulunan bir hukuk bilgi bankası sistemidir.
Avukatlar
Yararı nedir?
📝 Hukukçular için mesleki danışma (Üstad ve meslektaşlar arası paylaşım), dayanışma ve bakalorya fonksiyonu olan site; "Önleyici hukuk" veya "Dava hukuku" nedeni ile doğan veya yeni doğacak anlaşmazlıklar ile içtihat hukuku kaynağı olan Yargı ve Yargılamayı tartışmak, davalar ve ihtilaflar için yararlı çözüm yolları üretmek ve hukuksal konularda özellikle nerede, nasıl, neden soruları üzerinde soru cevap yorumlar, tartışma paylaşma yorumlama yöntemi ile sebep sonuç ilişkisi kurarak 💬, Mahkemelerin dava yükünü hafifletmeyi de amaçlayan suigeneris (kendine özgü) hukuk laboratuarı özellikleri bulunan bir hukuki kalkınma hedefli bilgi dağarcığıdır.
® Hukuki Net internette ve Türk hukukunda bir marka olmakla birlikte ticaret veya iş amaçlı bir site olmayıp, herhangi bir ticari kurum, kuruluş, bilgisayar programı firması, banka vb. kişi veya herhangi politik veyahut siyasi bir kuruluş tarafından desteklenmemekte, finans kaynağı reklam ve ekseriyetle site yönetimi olan Adalet sistemine adanmış bir servistir.
🆓 Hukuki.net halk için ücretsiz ve açık kaynak nitelikli bir hukuk sitesi olup, gayri resmi vatandaş bilgilendirme portalı işlevi görmektedir. Genel muhteviyat olarak kanun, yönetmelik, Emsal Anayasa mahkemesi, Danıştay ve Yargıtay kararı gibi hukuki mevzuat içermekle birlikte avukat ve uzman kişilere özel yorumlar da içeren sitenin tüm hakları saklı olup, 🕲 telif hakkı içeren içeriği izinsiz yayınlanamaz, kopyalanamaz. (Herhangi bir hususu sitene alıntı kuralları çerçevesinde kopyalamak için sitene ekle için izin bağlantısı.)
™ Marka tescili, Patent ve Fikri mülkiyet hakları nasıl korunuyor?
Hukuki.Net’in Telif Hakları ve 2014-2022 yılları arası Marka Tescil Koruması Levent Patent tarafından sağlanmaktadır.
♾️ Makine donanım yapı ve yazılım özellikleri nedir?
Hukuki.Net olarak dedicated hosting serveri bilfiil yoğun trafiği yönetebilen CubeCDN, vmware esx server, hyperv, virtual server (sanal sunucu), Sql express ve cloud hosting teknolojisi kullanmaktadır. Web yazılımı yönünden ise content management (içerik yönetimi) büyük kısmı itibari ile vb olup, wordress ve benzeri çeşitli kodlarla oluşturulan bölümleri de vardır.
Hangi Diller kullanılıyor?
Anadil: 🇹🇷 Türkçe. 🌐 Yabancı dil tercüme: Masaüstü sürümünde geçerli olmak üzere; İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Hintçe, Rusça ve Arapça. (Bu yabancı dil çeviri seçenekleri ileride artırılacak olup, bazı internet çeviri yazılımları ile otomatik olarak temin edilmektedir.
Sitenin Webmaster, Hostmaster, Güvenlik Uzmanı, PHP devoloper ve SEO uzmanı kimdir?
👨💻 Feyz Pazarbaşı & Istemihan Mehmet Pazarbasi[İstanbul] vd.
® Reklam Alanları ve reklam kodu yerleşimi nasıl yapılıyor?
Yayınlanan lansman ve reklamlar genel olarak Google Adsense gibi internet reklamcılığı konusunda en iyi, en güvenilir kaynaklar ve ajanslar tarafından otomatik olarak (Re'sen) yerleştirilmektedir. Bunların kaynağı Türkiye, Amerika, Ingiltere, Almanya ve çeşitli Avrupa Birliği kökenli kaynak kod ürünleridir. Bunlar içerik olarak günlük döviz ve borsa, forex para kazanma, exim kredileri, internet bankacılığı, banka ve kredi kartı tanıtımları gibi yatırım araçları ve internetten para kazanma teknikleri, hazır ofis kiralama, Sigorta, yabancı dil okulları gibi eğitim tanıtımları, satılık veya kiralık taşınmaz eşyalar ve araç kiralama, ikinci el taşınır mallar, ücretli veya ücretsiz eleman ilanları ile ilgili bilimum bedelli veya bedava reklamlar, rejim, diyet ve özel sağlık sigortası gibi insan sağlığı, tatil ve otel reklamları gibi öğeler içerebilir. Reklam yayıncıları: ads.txt dosyası.
‼️ İtirazi kayıt (çekince) hususları nelerdir?
Bahse konu reklamlar üzerinde hiçbir kontrolümüz bulunmamaktadır. Bu sebep ile özellikle avukat reklamları gibi Avukatlık kanunu vs. mesleki mevzuat tarafından kısıtlanmış, belirli kurallara tabi tutulmuş veya yasaklanmış tanıtımlardan yasal olarak sorumlu değiliz.
📧 İletişim ve reklam başvuru sayfası nerede, muhatap kimdir?
☏ Sitenin 2022 yılı yatırım danışmanı ile irtibat ve reklam pazarlaması için iletişim kurmanız rica olunur.
Borcumdan dolayi kardesimin evine...
05-09-2025, 04:34:26 in Borçlar Hukuku