YÖK Anayasaya, Anayasayla Meydan Okuyor

TC ANAYASASI
II-Cumhuriyetin nitelikleri
Madde-2 Türkiye Cumhuriyeti toplumun huzuru,milli dayanýþma ve adalet anlayýþý içinde insan haklarýna saygýlý,Atatürk milliyetçiliðine baðlý,baþlangýçta belirtilen temel ilkelere dayanan DEMOKRATÝK,LAÝK ve SOSYAL bir HUKUK devletidir.

III-Temel hak ve hürriyetlerin kötüye kullanýlmamasý
Madde-14 (2.fýkra)...Anayasa hükümlerinden hiç biri, devlete veya kiþilere,Anayasayla tanýnan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya Anayasada belirtilenden daha geniþ þekilde sýnýrlandýrýlmasýný amaçlayan bir faaliyette bulunmayý mümkün kýlacak þekilde yorumlanamaz.

YÖK bugün (25.02.2008) yaptýðý son açýklamada;

''Cumhuriyetin temel niteliklerinin...Demokrasiyi sýnýrlayamayacaðýný...'' ifade etti...

Yani Anayasamýzýn yukarýda yazýlý 2.Maddesinin...Yine Anayasamýzýn yukarýda yazýlý 14.Maddesi nedeniyle bir yaptýrým gücünün olmadýðýný söylüyor...

Kýsacasý YÖK; Ýktidarýn emrinde ki Profesör Baþkanýnýn aðzýyla;

Demokrasi denilen kavram...Laiklik denen kavramý yer diyor...

Önce Türban takma demokrasisi...Sonra laiklik diyor...

Sizler ne diyorsunuz?...

Sn. kgurleyen,

Aslýnda bugün YÖK'ün yeni açýklamasýný görünce tam da "Kavramlarýn evrilmesi ve nihayetinde devrilmesi" forumuna güzel bir örnek teþkil ettiðini düþünerek, o foruma almayý düþünmüþtüm. Siz benden önce davranmýþ ve konu baþlýðý haline getirmiþsiniz.

YÖK'ün yeni açýklamasýný okudum. Þu andaki haliyle hiçbir amaca hizmet etmeyen Anayasa deðiþikliði meðer nelere kadirmiþ. Bu arada bir siyasi partinin neden YÖK Yasasý 17. maddesini deðiþtirmek üzere iktidarla yazýlý protokol yapmýþ olduðunu da anlayamadým. Madem yapýlan Anayasa deðiþikliði dertlere deva olacaktý, niye ayrýca Kanuni düzenleme yapýlmasýný yazýlý protokol ile iktidar mensuplarý da imza altýna almýþlar, çözemedim. Sanýrým konuyu seraya alýp, hasadý öne çekmek istemiþlerdir.

Neredeyse 2 sayfalýk YÖK açýklamasýnýn anafikri ve özeti belirttiðiniz gibi, bu arada Rektörleri de Türk Ceza Kanunu ile tehdit etmekten :o geri durmamýþlar ya neyse, o da ayrý bir tartýþma konusu:

"Devletin temel nitelikleri, kiþisel hak ve özgürlükleri sýnýrlandýramaz."

Ýtiraf etmeliyim ki; ilk okuyuþta bu demokrasi anlayýþý insanýn hoþuna gidiyor. Sonra Anayasa'nýn deðiþtirilemeyecek ilkelerini düþünüyoruz, bazýlarý hemen korkmasýn laiklikten örnek vermeyeceðim. Örneðin Anayasamýzýn 3. maddesi:

MADDE 3.– Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.
Bayraðý, þekli kanununda belirtilen, beyaz ay yýldýzlý al bayraktýr.
Millî marþý “Ýstiklal Marþý”dýr.
Baþkenti Ankara’dýr.


Bu maddeye katýlanlar olduðu gibi, katýlmayanlar da olabilir. Katýlmamak düþünce düzeyinde kaldýðý müddetçe suç da oluþturmaz. Ben baþkentin Ankara deðil, Ýstanbul olmasýný istiyorum diyebilirsiniz. Ya da Ýstiklal Marþý yerine daha ýlýmlý?!!! bir marþ istiyorum diyebilirsiniz. Devletin ikinci resmi dili falanca olmalýdýr da diyebilirsiniz ve hatta ülkeyi federasyonlara bölelim de diyebilirsiniz. Bunun adý demokrasidir, düþünce özgürlüðüdür. Bu konularý referanduma bile götüremezsiniz o ayrý... (Nerede kaldý halk iradesi demeyin, kýzarým.) Ne zaman ki bu düþünce , düþünce olmaktan çýkar ve eyleme dökülür, o zaman Kanun yakanýza yapýþýr. Bu benim bireysel özgürlüðümdür derseniz de bu iþten yýrtamazsýnýz. (Ne yazýk ki yýrtanlarý da görüyoruz.)

Yarýndan tezi yok, laik devletin mahkemelerini kabul etmiyorum ve bireysel hak ve özgürlüklerim ile inancým gereði Þeriat Mahkemesi'nde yargýlanmak istiyorum.:deli:

YÖK'ün yanýtý : Neden olmasýn?

Selamlar,

Ve bu da oldu: YÖK, bölündü... 9 YÖK üyesi, YUSUF ZÝYA ÖZCAN'A KARÞI bildiri yayýmladý
ÝÞTE, 'BUGÜN ÝTÝBARÝYLE TÜRBANA ENGEL ÇIKARTMAYIN' DÝYEN YÖK BAÞKANINA KARÞI YAZILMIÞ BÝLDÝRÝ
YÖK GENEL KURULUNUN 9 MUHALÝF ÜYESÝ, YÖK BAÞKANI YUSUF ZÝYA ÖZCAN'IN 'BUGÜN ÝTÝBARÝYLE ÜNÝVERSÝTELERDE TÜRBANLILARA ENGEL OLMAYIN' GENELGESÝNE KARÞI BÝLDÝRÝ YAYIMLADI.

YÖK'ÜN 9 ÜYESÝNDEN AÇIKLAMA

YÖK'ün 9 üyesi, ''Mahkeme kararlarýna uymak anayasal ve yasal bir zorunluluk olup, 'konusu suç teþkil eden emri hiçbir surette yerine getirmemek' de Anayasa'nýn 137. maddesinin amir hükmü gereðidir'' dedi.

YÖK üyeleri Prof. Dr. Engin Ataç, Prof.Dr. Atilla Eriþ, Prof. Dr. Ýsa Eþme, Prof. Dr. Mustafa Ýlhan, Prof. Dr. Tunçalp Özgen, Prof. Dr. Ali Ekrem Özkul, Bülent Serim, Prof. Dr. Fikret Þenses ve Prof. Dr. Necmi Yüzbaþýoðlu imzasýyla ''YÖK Üyelerinden Kamuoyuna'' baþlýklý yazýlý bir açýklama yapýldý.

Anayasa'nýn 10. ve 42. maddelerinde yapýlan deðiþikliklerin 23 Þubat 2008'de Resmi Gazete'de yayýmlanarak yürürlüðe girdiði anýmsatýlan açýklamada, þöyle denildi:

''Bu deðiþikliðin uygulamaya etkisi ile ilgili olarak YÖK Baþkanlýðýca üniversitelere ve kamuoyuna yapýlan açýklamada; yasama organýnca yeni bir düzenleme yapýlmadan da, Anayasa'nýn 174. maddesiyle korunan Ýnkýlap Kanunlarýndaki kýsýtlamalar gibi, 'kimliði teþhis edilemeyecek bir durumda bulunan kiþilerin Yükseköðretim Kurumlarýnýn bina, eklenti ve yerleþke alanlarýna alýnmamasý yönünde tedbirler alýnabilir' denilerek, yükseköðretim kurumlarýnda kýlýk kýyafetle ilgili Türk Anayasa Mahkemesi'nin içtihatlarýyla oluþturulan hukuki durum ortadan kaldýrýlmak istenmektedir.

YÖK Baþkanlýðýnýn yaptýðý bu yorum ve deðerlendirme, öncelikle bu deðiþiklikle Anayasa'nýn 42. maddesine eklenen, 'Kanunda açýkça yazýlý olmayan herhangi bir sebeple kimse yükseköðrenim hakkýný kullanmaktan mahrum edilemez. Bu hakkýn kullanýlmasýnýn sýnýrlarý kanunla belirlenir' amir hükmüne açýkça aykýrý düþmektedir. Çünkü, bu hükümle kýlýk kýyafet dahil, yüksek öðrenim hakkýný sýnýrlayan sebepleri belirleme yetkisi 'münhasýran kanun koyucuya' tanýnmýþtýr. Dolayýsýyla, bu düzenlemenin de 'mutlaka kanun' ile yapýlmasý Anayasal bir zorunluluktur. 2596 sayýlý 'Bazý Kisvelerin Giyilemeyeceðine Dair Kanun'un din adamlarý gibi bazý özel statüler için olduðu, bunun Anayasa'nýn 42. maddesinin öngördüðü yasama organýnca çýkarýlmasý gereken yasa olmadýðý açýktýr. Yasama organý söz konusu yasayý çýkarmadan ne Yükseköðretim Kurulunun ne de üniversitelerin bu konuda düzenleme yapma yetkisi yoktur. 'Hiçbir kimse veya organýn kaynaðýný Anayasadan almayan bir Devlet yetkisini kullanamayacaðý' Anayasa'nýn 6. maddesinin amir hükmü gereðidir. Bu nedenle, Anayasa'nýn söz konusu hükümleri uyarýnca YÖK Baþkanlýðýnca yapýlan bu açýklama yetki saptýrýlmasý niteliðinde olup hukuken yok hükmündedir.

Anayasa'nýn 10. ve 42. maddelerinde yapýlan bu deðiþiklikler, Türk Anayasa Mahkemesi'nin içtihadýyla oluþan ve AÝHM'in de sözleþmeye uygun bulduðu mevcut hukuki durumu ortadan kaldýrdýðý þeklinde yorumlanamaz. Aksine yorum ve deðerlendirmeler Anayasa'nýn teklif dahi edilmeyen hukuk devleti ve laiklik ilkesine açýkça aykýrý düþecektir. Bu nedenle, Anayasa deðiþikliðinden sonra da yükseköðretim kurumlarýnda kýlýk kýyafetle ilgili olarak uyulmasý ve uygulanmasý gereken hukuki statü, mahkeme kararlarýna dayanarak oluþturulan mevcut hukuki durumdur. Mahkeme kararlarýna uymak Anayasal ve yasal bir zorunluluk olup, 'Konusu suç teþkil eden emri hiçbir surette yerine getirmemek' de Anayasa'nýn 137. maddesinin amir hükmü gereðidir."

http://www.nethaber.com/Haber/56162/Ve-bu-da-oldu-YOK

Bölüm I :

Köksal Toptan (TBMM Baþkaný) : YÖK’le ilgili söyleyeceðiniz varsa…

Yusuf Ziya Özcan (YÖK Baþkaný) : Hayýr, yok hocam. Mümkün olduðu kadar bu iþten kaçýnýyorum.

Köksal Toptan (TBMM Baþkaný) : Arada sýrada bu konularla ilgili katýlým için cevap da vermek lazým.

Yusuf Ziya Özcan (YÖK Baþkaný) : Hem Sayýn Cumhurbaþkaný tavsiye etti. Hem de Sayýn Baþbakan. "Aman Hocam dedi, Bir þey söylersin ipimizi çekerler."

Bölüm II :

Maliye Bakaný Kemal Unakýtan'ýn 2007 bütçe sonuçlarýný deðerlendirmek için düzenlediði basýn toplantýsýnýn kahvaltý bölümünde mikrofonlar açýk unutulunca, bakan ve bürokratlar arasýndaki ilginç diyaloglar kamera kayýtlarýna yansýdý.

Kayýtlara göre Unakýtan, bürokratýnýn, "Yeni YÖK Baþkaný'nýn (Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan) havasý deðiþmiþ. Gayet güzel sözler söylüyor" yönündeki sözlerine,

"Ýsterse söylemesin" yanýtýný veriyor.

Bölüm III :

Neyi tartýþýyorsunuz Allahaþkýnýza?

Amerikalý Kayseriliyi aðýrlýyor. Bir kombine et tesisine götürmüþ, bak demiþ:
Biz buradan canlý öküzü sokuyoruz, hiç el deðmeden diðer taraftan pastýrma çýkýyor.

Kayserili altta kalýr mý? Bu ne ki demiþ, bizim oralardaki tesislerde pastýrmayý sokuyorsun, hiç el deðmeden diðer taraftan canlý öküz çýkýyor.


Sosyolog Anayasa yorumlayýnca, neden bilmem öylesine aklýma bu fýkra geldi.

Sayýn Harun Gür,

Pastýrma sucuk fabrikatörü Kayseri'li ile, oðlu arasýnda geçen konuþmayý anlatan fýkranýn aslýný bildiðinizden kuþkum yok...

Beni yerlere yatýran bu fýkrayý anýmsattýðýnýz ve çok zarif biçimde naklettiðiniz için teþekkür ediyorum...Saygýlar...

Cem Karaca'nýn 20 sene önce yazdýðý þarký...2. paragrafa dikkat:
"Sýrt dayayýp makamýna, vallah billah/ olur iþi etme olmaz" ;)


DUR BE YETER

Dur be yeter geri kafa
Öküz altý buzaðý olmaz
Bu gençliðe yurt emanet, vallah billah
Öpüþmesi yasak olmaz
Bu gençliðe yurt emanet, vallah billah
Düþünmesi yasak olmaz

Dur be yeter kýl bürokrat
Kendi gölgen bela olmaz
Yasa deyip vatandaþa, vallah billah
"Git, yarýn gel" demek olmaz
Sýrt dayayýp makamýna, vallah billah
Olur iþi etme olmaz

Dur be yeter dar kafalý
Fabrikasyon insan olmaz
Ayný biçim elbiseler, vallah billah
Kimine uyar kimine uymaz
Kimi kara, kimi aldýr, vallah billah
At gözlüklü iflah olmaz

Dur be yeter gamlý baykuþ
Bu memleket batýyor olmaz
Výcýk výcýk, didik didik, vallah billah
On parmakta para olmaz
Biraz sevgi ve hoþgörü, vallah billah
Ümit yoksa, yarýn olmaz

Dur be yeter, Kul Karacam
Böyle garip þarký olmaz
Televizyon ve radyoda, vallah billah
Böyle þarký tövbe olmaz
Etme ustam olmaz olmaz, vallah billah
Olmaz deme "olmaz" olmaz

Oktay EKÞÝ

Önemsiz saydýklarýna bakýn


ÝNSAN bazen okuduðu metnin en can alýcý noktasýný göz ardý edebiliyor. Bizim için de öyle oldu. Eðer Tufan Türenç ile Cüneyt Ülsever pek marifetli çýkan YÖK Baþkaný Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan’ýn:

"Cumhuriyetin Anayasa’da belirlenen nitelikleri, (...) hiçbir biçimde kiþi hak ve hürriyetlerin sýnýrlandýrýlmasýnýn gerekçesi olarak kullanýlamazlar" þeklindeki cümlesini yakalamasalardý o cümlede sýrýtan vahim ve tehlikeli zihniyetin farkýna bile varmayacaktýk.

Gerçi ayný gerçek baþka yerde karþýmýza çýkar yine görürdük ama belki de gecikmiþ olurduk.

Þimdi gelelim söz konusu açýklamaya ve orada geçen bu cümleye:

Yusuf Ziya Özcan’a akýl veren her kim ise -bizim tahminimiz yanlýþ deðilse o Prof. Dr. Ýzzet Özgenç’tir- öylesine "özgürlükçü" biri olmalý ki gördüðünüz gibi "Cumhuriyetin niteliklerini" bile kolayca "yok" sayabiliyor.

O zaman bu anlayýþ sahibine soralým:

Anayasa’da, "Cumhuriyetin demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti" olduðu yazýlý deðil mi?

Hadi gel de "bana kimse karýþamaz" diyerek "laikliðe aykýrý" -böyle türban olayýndaki gibi kaçamak türden de deðil- açýk bir eylemde bulun bakalým.

Laikliðin yoðun saldýrý altýnda olduðu bugünkü Türkiye’de bile sana "Aferin, özgürsün! Ne istersen yap!" mý diyorlar, yoksa kendini bir "Cumhuriyet Savcýsý"nýn karþýsýnda mý buluyorsun?

YÖK Baþkaný o açýklamada, "Anayasamýza göre özgürlükler sadece ve ancak yasalarla kýsýtlanabilir" diyor. O nedenle baþka otoritelerin -Anayasa Mahkemesi, Yargýtay, Danýþtay ve Avrupa Ýnsan Haklarý Mahkemesi’nin (AÝHM)- verdiði kararlara dayanarak türbanlý öðrencilere engel olunamaz, demek istiyor.

Peki o mahkeme kararlarý uygulanmayacak da, "YÖK Baþkaný Yusuf Bey’in emri" mi uygulanacak?

Madem öyledir, Anayasa’nýn 132’nci maddesindeki "Yasama ve yürütme organlarý ile idare (bu arada YÖK ve üniversiteler de) mahkeme kararlarýna uymak zorundadýr; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarýný hiçbir suretle deðiþtiremez ve bunlarýn yerine getirilmesini geciktiremez" hükmü oraya süs olsun diye mi kondu?

YÖK Baþkaný adýna o açýklamayý kaleme alan zat belli ki "Madem Avrupa Ýnsan Haklarý Sözleþmesi’nin 10’uncu maddesindeki sýnýrlama sebepleri arasýnda Cumhuriyetin temel nitelikleri gibi bir hüküm yok, o halde bunlar sýnýrlama sebebi olamaz" demeye getiriyor.

Laik sisteme dönük bir suikast teþebbüsünün prelüdü sayýlabilecek bir bakýþ bu.

Ama atladýðý bir þey var:

Avrupa Ýnsan Haklarý Sözleþmesi’nde (AÝHS) "laikliðin" adý hiç geçmediði halde AÝHM, Refah Partisi davasýnda, Leyla Þahin davasýnda laik sistemi koruyacak önlemler almayý "demokratik sistemin gereklerine uygun" görmüþ ve bu önlemlerin AÝHS’ye aykýrý olmadýðýný karara baðlamýþtýr.

YÖK Baþkaný adýna laf üretenler bunlarý da görse ya...

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/...id=61&sz=59281

Bilimadamý eleþtirirse iþte böyle eleþtirir......

Yüksek Öðretim Kurulu'nun (YÖK) boþ bulunan üyeliklerinden birine yer bilimci Prof. Dr. Celal Þengör aday gösterildi. Þengör de kendisini aday gösteren Üniversitelerarasý Kurul'un 219 üyesine birden þok bir mektup gönderdi.

Þengör'ün akýllara durgunluk verecek ifadeler kullandýðý mektubu Radikal yazarý Ýsmet Berkan köþesine taþýdý. Berkan, YÖK üyeliðini atanmak için Cumhurbaþkaný Abdullah Gül'ün onayýný bekleyen Þengör'ün mektubunu 'Bu mektuba ne diyeceðimi gerçekten ben de bilemiyorum. Nutkum tutuldu desem yeridir' sözleriyle yorumladý. Ýþte o mektup:

'Temsilciniz olmamý isteyerek bana verdiðiniz þerefin her türlü sevinç ve tatmin hissinin üzerinde olduðunu belirtmiþ, bunun yaþamýmda bana verilen en büyük mükafat olduðunu arzetmiþtim.

Bunu çok zor bir zamanda, uygarlýða karþý yöneltilmiþ saldýrýlarýn fütursuzca geliþtiði bir ortamca cesaret ve haysiyetle yaptýnýz. Bu saldýrýlarýn en son örneði Adalet ve Kalkýnma Partisi ile Milliyetçi Hareket Partisinin ortaklaþa baþlattýklarý üniversitelerde türban serbestisi ataðýdýr. Bunu yakýndan izlemekteyim. Bizim açýmýzdan, üniversitelere dini bir sembolün girmesinin hukuk cephesinin, kamuoyunda öne çýkartýldýðý kadar belirleyici olduðunu sanmýyorum, çünkü hukuk nihayet aksiyomatik bir sistemdir. Baþtan kabul edilen aksiyomlara baðlýdýr. Bu açýdan hukukun rölativist bir temeli vardýr ve bu temel onu bazý durumlarda pek tehlikeli bir tahakküm aracý yapabilir. Bunun en meþhur misalleri Katolik Engizisyon Mahkemeleri olmakla beraber, onu aratmayacak güncel örnekleri, Sovyetler Birliðinden Nazi Almanyasýna, Çin Halk Cumhuriyetinden Amerika Birleþik Devlelerine kadar deðiþen çok geniþ bir yelpazede görülmüþ, pek çok insanýn en feci þartlarda katledilmesine, toplumlarýn sefalet ve felaketine neden olmuþtur.

Halbuki üniversitede dinin 'þakýrdatýlmasý', bizzat üniversite kavramýyla çeliþir. Dünyada katolik, protestan veya islami üniversitelerin olmasý veya üniversitelerin Orta Çað'da dinsel kurumlardan türemiþ olmasý bu gerçeði deðiþtiremez. Din, belirli dogmalar çevresinde kurulmuþtur ve yanýlmaz olduðu iddia edilen bir veya birkaç tanrýnýn vahiyleri olan dogmalarýndan vaz geçemez. Bilim ise sürekli olarak gerçeði arayan ve gerçekle baðdaþmayan hiçbir þeyi kabul etmeyen bir düþünce sistemidir. Bilim, bitmeyen bir deneme-yanýlma süreci içerisinde daima yanlýþlarý eleyerek hakikate asimtotik olarak yaklaþýr. Ancak hepinizin bildiði gibi, tek bir ters veri en ihtiþamlý teoriyi çöpe atmaya yeterlidir. Dinin pek çok dogmasý bilimin ispatlarý karþýsýnda bu þekilde çöpe gitmiþtir. Bugün artýk ne dünyanýn yedi günde yaratýldýðýna, ne Nuh Tufanýna, ne de Havva ile Adem masalýna inanmak mümkündür. ´Üniversitede yasak olmaz' diyenlerin, üniversitede yanlýþlýðý isbat edilmiþ fikirlerin artýk kullanýlamayacaðýný ve öðretilmeye devam edilmelerine izin verilemeyeceðini anlamýþ olmasý gerekir. Bu nedenle coðrafya derslerinde düz bir dünya veya fizik derslerinde Aristo fiziði öðretmeye kalkan hocalara izin verilemez.

Karþýmýza dinin dogmalarýný reddeden bilimi öðrenmek için geldiðini iddia ederken, o dogmalara baðlý olma sembolünden inatla vaz geçmeyenlerin bilimsel dürüstlük ve samimiyetine nasýl inanacaðýz? Akla açýk bir ihanet olan bu davranýþýn temsilcilerini, aklýn ve bilimin geliþtiricisi olan üniversitelerimize nasýl alacaðýz? Böyle kiþilere, öðrettiðimiz bilimi öðrendiklerine itimad ederek nasýl not veya diploma vereceðiz? Günün birinde öðrendiklerini, aklý ve bilimi ve dolayýsýyla insan uygarlýðýný boðmak için kullanmayacaklarýna nasýl güvenebileceðiz?

Bu nedenle üniversite tüm dogmatik inanç sistemlerini iþlevine temel yapmayý reddeder. Onlarý bilimsel olarak inceler, ancak temsilcilerini üyeleri olarak kabul etmez. Militan dogmatiklerin üniversite bünyesine kabul edilmemelerinin nedeni budur. Kimse bize bu açýdan ´bilimperestlik yapýyorsunuz' diye bir eleþtiri yöneltemez, z ira, büyük felsefeci Lord Bertrand Russell'ýn dediði gibi, insanlýðýn gerçekten bildiði fakat bilimin bulmuþ olmadýðý hiçbir þey yoktur. Bir baþka deyiþle, bilim dýþýnda insanlýðýn hiçbir bilgi kaynaðý yoktur.

Türban yasaðýnýn kaldýrýlmasýný temelde yalnýzca bu nedenle kabul etmemiz mümkün deðildir. Bu konuda ne karþýmýza çýkarýlacak hukuk sistemleri, ne de dünyadan gösterilecek örnekler bizi ikna edebilir (sui-misal, misal olamaz). Bizim düþüncemizin ve faaliyetimizin temeli eleþtirel akýlcýlýktýr. Aklý ve eleþtiriyi kabul etmeyen hiçbir sistemi üniversite kapýsýndan içeri alamayýz.

Ýcab ederse, ülke yöneticileri akýllarýný baþlarýna alana kadar o kapýlarý kapatýrýz. Bu bizim tarihsel geleneklerimizden gelen hakkýmýz ve hem insanlýða hem de öðrencilerimize karþý görevimizdir.
Bu düþüncelerimi muhterem kurulunuza en derin saygýlarýmla arzederim.'