Arştrmcı Yzr Prof.İlknur GÜNTÜRKÜN KALIPÇI ve ATATÜRK
ATATÜRK Zekiye Hanım'ı, Nakiye Hanım'ı tanıdı bu savaşta. ATATÜRK
Melek REŞİT'i tanıdı, Atatürtk Şuküfe Nihal'i tanıdı ve ATATÜRK ekmek
pişirerek askere götüren ama bu düşmanlar tarafından tespit edilip
askerimizin yerini öğrenmek için çok işkence gören ama söylemediği
için ekmek pişirdiği fırına atılarak yakılan Nazife Kadın'ı tanıdı bu
savaşta. Bu savaşta ATATÜRK Taccülcalala hanımı tanıdı ATATÜRK
üsteğmenlerimizi, binbaşı hanımlarımızı tanıdı, bu savaşta Tuğgeneral
rütbesi verilmesi öngörülen 8 yaşındaki, evet yanlış duymadınız 8
yaşındaki Nezahat kızımızı tanıdı. İşte Nezahat kızımızın yanında
şehit olan bir erimizin cebinden çıkan bir mektubunda annesine şöyle
yazmış "anne Nezahatle babasının arasındaki konuşmayı duyaydın benim
burada niye olduğumu anlardın" demiş ve bu arada şöyle yazmış" biz
Mehmetçik Nezahat'e Türklerin Jean d'Arc 'ı diyoruz" demiş. Bu bana
acı geldi. Ben Jean d'Arcı ortaokuldan beri tanıyordum ama Nezahat'i
ancak bu araştırmam da tanıdım. Bunun acısını da o mektupla birlikte
yaşamış oldum. Bu kadınlarımızı ben ATATÜRK ve Türk Kadını konulu
konferansımda anlattığım için burada sadece adlarını anmadan
geçemeyeceğimi gördüm.
Bu arada ATATÜRK okumuş da yazmaya da vakit bulabilmiş. Evet bizler
için bir geometri kitabı yazmış. Üçgen, açı, dikdörtgen gibi ve 48
tane geometri teriminin isim babası bu yazdığı kitapla bizzat Mustafa
Kemal'dir. İyi ki de yazmış eşkenar üçgen demek için "müselleseyi
bilmemne bilmemne..." demek gerekir. İnanın bu kadar şeyi aklımda
tutuyorum, bir onu tutamadım. İyi ki yazmışsın dedim. Bu arada ATATÜRK
her sektöre el attı dedim ya, basın sektörüne de el atıyor ve bir
gazete çıkarıyor. Adı "Mimber", 52 sayı çıkmış gazetesi, ve bu
gazeteleri okuduğum zaman bu Mustafa Kemal'in gazetesi dedim. "Sansür"
kelimesi ilk defa bu gazetede yer almıştır. Bu arada keşke bütün Türk
gençlerimiz bu gazeteleri okuyabilseydi diye düşünmeden de edemedim.
Çok moral bulurlardı çünkü.
Bu arada çok güzel şiirler yazmış. İlk şiiri 1908 Şanlı Ordu
dergisinde yayınlanmış. Keşke vaktimiz olsa da şiirlerinden de
aktarabilseydim. Bu arada nutku yazmış, tiyatro eserleri yazmış,
sinema senaryoları yazmış, yazmış yazmış. Peki okumuş yazmışta sadece
gününün problemlerine mi çare bulmuş Mustafa Kemal? Sadece gününü mü
kurtarmış acaba? Hadi gelin esas önemli olan da bu, buna bir bakalım
mı ne dersiniz?
İşte günümüzde 25 yıllık araştırmacılığım sonunda size bir itirafta
bulunmak istiyorum, diyorum ki ATATÜRK inanın, bugün sanıyorum 7 Şubat
2005, bu günü çok net görmüş, hadi görmekle kalsa iyi, birde bu gün
kullanacağımız kadar güncel geçerli ve çözümsel önerileri de yazarak
bırakmış bir lider. Söyleyin bana hangi ülkede var böyle bir lider.
Diyeceksiniz ki lafı bırak bize somut örnek göster. İşte ilk
örneğimiz; dedinizki demin Türkiye'deki sorunları sorduğumda size,
dediniz ki önemli olan sorunların bir tanesi de ekonomik sorun. Peki
Amerika'nın en ünlü ekonomistlerinden birisi olan Mr. Jhons bize şunu
öneriyor, diyor ki "ekonomiyle savaşta bir tek ATATÜRK'ü örnek alsın
yeter Türkiye".
ATATÜRK'ün ekonomi ile de ilgili ne görüşleri var acaba, ve bunun
üzerine oturdum, Maliye arşivine indim, Maliye arşivini incelememde
ATATÜRK'ün ekonomide en önem verdiği şey ne biliyor musunuz? Türk
parasının değerini korumak. Peki, 1919'a baktım Türk parası Sterlin
karşısında, o zaman dolar yok, Sterlin karşısında 605 kuruş. Ha bir
savaş yapıldı, ülke yıkıldı tekrar yapıldı. Peki 1938'de kaç kuruş
biliyor musunuz? 19 sene sonra inanılmaz bir şey, 616 kuruş. Buna
gerçekten inanmaya imkan yok. Peki dedim ki herhalde yanlış okudum
banknot artış hacmine baktım, banknot artış hacmi 1919'dan 1938 son
dört ayına kadar, son dört ayı ilgilenemiyor sağlığından dolayı, son
dört ayına kadar 19 sene sadece %8, bu çok büyük bir başarı. Peki son
dört ayda ne oldu diye baktım, gülüyorsunuz tahmin ettiniz mi? %15. 19
senede %8. Bari ölümünü bekleseymişiz, ama işte problem bir takım
yerlerde sanıyorum.
Re: Arştrmcı Yzr Prof.İlknur GÜNTÜRKÜN KALIPÇI ve ATATÜRK
Bu arada çok güzel şiirler yazmış. İlk şiiri 1908 Şanlı Ordu
dergisinde yayınlanmış. Keşke vaktimiz olsa da şiirlerinden de
aktarabilseydim. Bu arada nutku yazmış, tiyatro eserleri yazmış,
sinema senaryoları yazmış, yazmış yazmış. Peki okumuş yazmışta sadece
gününün problemlerine mi çare bulmuş Mustafa Kemal? Sadece gününü mü
kurtarmış acaba? Hadi gelin esas önemli olan da bu, buna bir bakalım
mı ne dersiniz?
İşte günümüzde 25 yıllık araştırmacılığım sonunda size bir itirafta
bulunmak istiyorum, diyorum ki ATATÜRK inanın, bugün sanıyorum 7 Şubat
2005, bu günü çok net görmüş, hadi görmekle kalsa iyi, birde bu gün
kullanacağımız kadar güncel geçerli ve çözümsel önerileri de yazarak
bırakmış bir lider. Söyleyin bana hangi ülkede var böyle bir lider.
Diyeceksiniz ki lafı bırak bize somut örnek göster. İşte ilk
örneğimiz; dedinizki demin Türkiye'deki sorunları sorduğumda size,
dediniz ki önemli olan sorunların bir tanesi de ekonomik sorun. Peki
Amerika'nın en ünlü ekonomistlerinden birisi olan Mr. Jhons bize şunu
öneriyor, diyor ki "ekonomiyle savaşta bir tek ATATÜRK'ü örnek alsın
yeter Türkiye".
ATATÜRK'ün ekonomi ile de ilgili ne görüşleri var acaba, ve bunun
üzerine oturdum, Maliye arşivine indim, Maliye arşivini incelememde
ATATÜRK'ün ekonomide en önem verdiği şey ne biliyor musunuz? Türk
parasının değerini korumak. Peki, 1919'a baktım Türk parası Sterlin
karşısında, o zaman dolar yok, Sterlin karşısında 605 kuruş. Ha bir
savaş yapıldı, ülke yıkıldı tekrar yapıldı. Peki 1938'de kaç kuruş
biliyor musunuz? 19 sene sonra inanılmaz bir şey, 616 kuruş. Buna
gerçekten inanmaya imkan yok. Peki dedim ki herhalde yanlış okudum
banknot artış hacmine baktım, banknot artış hacmi 1919'dan 1938 son
dört ayına kadar, son dört ayı ilgilenemiyor sağlığından dolayı, son
dört ayına kadar 19 sene sadece %8, bu çok büyük bir başarı. Peki son
dört ayda ne oldu diye baktım, gülüyorsunuz tahmin ettiniz mi? %15. 19
senede %8. Bari ölümünü bekleseymişiz, ama işte problem bir takım
yerlerde sanıyorum.
Bu arada bir arşiv belgesi daha aktarmak istiyorum size. 5 Aralık
1927 tarih. 5 Aralık 1927'de bir Türk Lirası verdiğimiz zaman 2 dolar
alabiliyormuşuz karşılığında. Eğer bizim nesil vazifemizi yapaydık
size karşı, bugün 20 milyon liralık banknotu götürecektiniz,
karşılığında 40 milyon dolar alacaktınız bizim nesil vazifesini
yapaydı. Ama diyorum ki lütfen gençler lütfen, ilerde maliye bakanı
olabilirsiniz, ilerde başbakan olabilirsiniz, ilerde aile
kurabilirsiniz o da bir ekonomik sektördür ve ekonomiye yön
vereceksiniz. Bizim yaptığımız, size çektirdiğimiz sıkıntıları
çekmemeniz için lütfen ekonomik görüşleriyle ATATÜRK'ü mutlaka
incelemenizi tavsiye ediyorum.
Bu arada biliyorsunuz 1929 da çok büyük ama çok büyük bir şey var.
Ekonomik kriz var. Bütün dünyayı sarsmış ekonomik kriz. Peki soruyorum
size sarsılmayan bir ülke söyleyin. Türkiye tabîi ki. Peki 1929'da
bütün dünya buhran yaşıyor en gelişmiş ülkeler bile. Hadi etkilenmedin
de, rakamlara bakın kişi başına düşen milli gelir %51,2 artıyor.
Eksilmeye alışmışız da artma kelimesi garip geliyor bize. Enflasyon ne
kadar? % -1.2, bunlar resmi rakamlar.
Peki ikinci örnek, günümüze örnek;1996 İngiltere'de bir seçim
yapılır. Meclisteki kadın millet vekili sayısı seçimden önce 13,
seçimden sonra birden 123 olur. Hiii derler kim yaptı bu başarıyı,
Leslie Abdela diye bir hanımefendi. Leslie Abdela'yı tüm ülkeler
çağırır, "ya bize de öğret metodunu da bizde kadını fazla sokalım
meclise" derler. Leslie Abdela'yı Türkiye de çağırır. Şile'ye gelir,
dolar alır anlatmak için. Ve işte sözlerinin özeti "İngiliz kadını bu
başarıyı ATATÜRK'e danıştı". Yani ben Türkiye ye tereciye tere satmaya
geldim. Peki Leslie Abdela'nın uyguladığı projenin adını biliyor
musunuz? "Mutfak Projesi" peki şöyle yazıyor şurada; "1919 dan beri
biz Türk kadını ve ATATÜRK'ün peşindeyiz merak ediyorum iki kadın
milletvekilinizde benim peşimde niye acaba" diye de ironi yapmış
burada. Bu arada eğer biz bu metodu uygulasaymışız Türkiye'de
sanıyorum Türk erkekleri şu anda meclise nasıl girebiliriz diye arayış
içinde olacaktı, hiç şüphe yok buna.
Peki bu arada dünyaya o kadar çok ilk hediye etmişiz ki bunlardan bir
tanesi de üniformalı ve rütbeli kadın asker ilk defa bizim ordumuzda,
bizden dünya orduları örnek alıyor. Kurtuluş Savaşında rütbe alan
kadın askerlerimiz; Binbaşı Ayşe ALTUNTAÇ, Üsteğmen Emine VARDARLI,
Üsteğmen Fatma ŞİMŞEK. Ama dünya tarihine tek geçen bir üsteğmenimiz
var; 700 erkek 43 kadından oluşan bir müfrezenin reiseliğine bizzat
ATATÜRK tarafından atanmış, Üsteğmen Kara Fatma. Evet dünyadaki ilk
müfreze reisesi kadın ünvanını taşır Kara Fatma. Ben geçenlerde
Erzurum'a davetliyim, Erzurum Üniversitesi rektörümüz davet etti
uçakla gittim. İndim uçaktan "off ayağım belim melim" dedim, bir an
aklıma geldi, biliyorsunuz Kara Fatma Erzurumlu; Erzurum'u 13 kadınla
müdafaa ediyor, atına atlıyor Bursa'ya kadar geliyor, Bursa'nın
Kurtuluşuna da tanık oluyor. Ben uçakla zor gittiğim yere, önümde
yemeğim, arkamda suyum, sıcacık, ama bu kadının yaptığı! Ha o zaman
sanıyorum şu andaki Türk kadını asla ve asla yoruldum demeye hakkı
yok, eğer Kara Fatmaları eğer Şerife bacıları tanısaydı.
Evet anlıyorum bu hanımlarımızı tanımadan önce bir şey yaptım
zannediyordum. Şu anda hiçbir şey yapmadığıma kaniyim. Bu arada Kara
Fatma'nın savaşta yaptıklarını, dedim ya Bursa'ya kadar gelmiş, üç
oğlunu şehit vermiş, kızının parmakları İzmit muharebesinde kesilmiş,
sadece savaşı anlatmak için bir konferans gerekir Kara Fatma'nın. Ama
Tamim gazetesini okuyorum, Tamim gazetesini okurken Kara Fatma'yla
yapılmış bir röportajı okudum, inanılmazdı. Gazeteci soruyor diyorki;
"çok fakirsin çok çok ihtiyacın var paraya neden üsteğmenlik maaşı
sana bağlanan maaşı kızılaya bağışladın" diyor. Verdiği cevap tarihi
bir cevap aynen şöyle:
"Ben Kurtuluş Savaşında yaptıklarımı bir menfaat ve çıkar
karşılığında yapmadığıma inandığım için en son vatani vazifem olarak
maşımı Kızılay'a bağışlıyorum" diyecektir. Bu bana neyi hatırlattı
biliyor musunuz? ATATÜRK'e bir gazeteci sorar; "neden mal ve mülkünüzü
milletinize bağışladınız" diye. ATATÜRK'ün verdiği cevabı aynen
aktarıyorum:
"Mal ve mülk bana ağırlık yapıyor, onları asıl sahibi olan milletime
bağışlamaktan ferahlık duyuyorum. Zenginlikten ne çıkar asıl zenginlik
insanın manevi şahsiyetinde olmalıdır." diye cevaplayacaktır. Ne güzel
değil mi en son kademeden en tabana kadar, kadınından erkeğine kadar
hepsi aynı söylemde ama alışmadığımız gibi aynı eylemdeler ne diyelim
sağ olsunlar, varolsunlar.
Dileyelim sizin nesle, genç nesle, hortumcular soyguncular değil,
Kara Fatmalar, Mustafa Kemaller örnek olsunlar. Tabi Kara Fatma'nın
örnek olabilmesi içinde bir okuma kitabımızda hiç olmazsa bir okuma
parçası olarak Kara Fatma'nın olması lazım ki örnek alabilesiniz. Bu
arada ATATÜRK'ün şu sözü çok hoşuma gider diyorki; "Geçmişi ne kadar
çok unutursak geleceği korumak o kadar zor olur." Biz Kara Fatmaları
mutlaka hatırlamalıyız sanıyorum.
Re: Arştrmcı Yzr Prof.İlknur GÜNTÜRKÜN KALIPÇI ve ATATÜRK
Bu arada bir kadınımızı daha vermek istiyorum, Melek Hanım. Haçin
katliamını hepiniz hatırlıyorsunuz, 535 Türk hunharca katledilmiştir.
Hepsi öldüğüne göre nerden biliyorsun hunharca katledildiğini? Şair
Melek hanım diye anılırmış Haçin'de. Şahadetinden sonra kolunun
altından bir bohça çıkıyor, bohçayı açıyorlar, 18 kıtalık bir destan
yazmış. O anda gördüklerini kaleme almış. Mektupçu Hüseyin nasıl
vahşetle öldürüldü, komşu kızı Hatice nasıl vahşetle öldürüldü hepsini
kaleme aldığı bir destan. Başına ne demiş biliyormusunuz "inşallah
okuna". Ben 45 yaşımda bunu okuyabildim en sonuna da "bizden
sonrakiler neler çektiğimizi bileler diye yazıyorum" demiş son iki
kıt'ayı sizlere okuyorum
Meydan kazanı kurdular
Tüm bebeklerimizi kaynattılar
Gün görmedik anaları
Süngü ile oynattılar
Kundakları verdiler
Kanlı kundak yu dediler
Bebelerimizi kaynattılar kaynattılar
Kuzu eti diye hepimize zorla yedirdiler
Evet biz burada kolay bulunmuyoruz, bu koltuklarda kolay oturmuyoruz.
Evet bakıyorum çok buruldunuz, çok üzüldünüz ama liderlik dedik biraz
da gülümseyelim mi?
Lider dedik, ATATÜRK'ün resimlerine bakıyorum hepsi asık suratlı
hepsi ciddi. Lider olmak için böyle mi olmak gerekiyor, acaba ATATÜRK
hiç mi gülmemiş, hiç mi espri yapmamış? Hadi gelin Antalya'ya gidelim.
Antalya yolunda mola verir kulağına bir türkü gelir "Ya bu türküyü çok
sevdim bulun getirin bu türküyü söyleyeni" der. küçücük bir çoban
gelir. Derki "Sesin çok güzel bana da bir türkü okurmusun". Başlar
çoban "demirciler demir döver tunç olur" diye. bitince ATATÜRK
dalmıştır "bis bis" der. Çoban böyle bakar. "Oğlum der bis" der "Çok
beğendik tekrarla anlamına gelir". Hiç nazlanmaz gene aynı türküyü
okumaya başlar. ATATÜRK türkü bitince cebinden bir harçlık çıkarır
uzatır. Çoban hemen alır harçlığı, kuşağına kor, elini uzatır
ATATÜRK'e "bis bis" der. Bu espri ATATÜRK'ün çok hoşuna gittiği için
çok ünlü bir sanatçımızın yetişmesi sağlanacaktır.
ATATÜRK'ün hayatta en hoşlanmadığı şey dalkavukluk, ama yemek
masasında hiç hoşlanmıyor. Karşısındaki adam da ATATÜRK'e "sen
Türklerin şahısın şususun bususun...", feci dalkavuk. Yoğurt kasesi
adamın önündeymiş diyorki Atatürk;"Şu yoğurt kasesini bana uzatır
mısınız". Adam yoğurt kasesi uzatacak, el insaf ayağa kalkıyor, önünü
ilikliyor, tam yoğurt kasesini alacak parmakları içine giriyor.
"Ah..." diyorlar "...adama taktı ATATÜRK, bir de zaten sinirlenmiş
durumda, bir de çok titiz bu konuda, şimdi bir fırtına kopacak". adam
perişan, ah paşam vah paşam derken "Ya niye bu kadar üzüldünüz demin
yoğurt yiyecektim şimdi cacık yemiş olurum". Evet, bu espriyle 25
yılın sonunda ATATÜRK'ün müthiş espritüel olduğunu keşfettim ve yeni
hazırladığım konferansımın konusu ne biliyormusunuz? "ESPİRİLERİYLE
ATATÜRK". Bugün onu hazırlıyorum, 6-7 ay sonra bitecek inşallah
sizlerle buluşacağız. O konferansta çok güleceğiz ama inanın çok da
düşüneceğiz.
Bir gazetecide Atatürk'e sorar "size de diktatör diyorlar ne
dersiniz". Atatürk şöyle bir bakar, "Eğer ben diktatör olsaydım
hanımefendi bu soruyu sorduktan sonra siz asla canlı kalamazdınız "
diyecektir. Peki diktatör mü Mustafa Kemal bakalım.
İzmir kurtuldu, çok tatlı bir yorgunluk, Ankara'ya hareket edecekler.
Trene binerler kompartımana çekilirler. Ertesi gün kompartımanı çalar
yaveri, açar yorgun, bitkin, kravatını yıkamaktadır Atatürk. Yaveri
"ya paşam bu ne hal hiç uyumadınız herhalde niye böylesiniz" der. "Ya
çocuk kompartımanıma yastıkla battaniye koymayı unutmuşunuz. Kolumu
yastık yaptım ağrıdı setremi yastık yaptım üşüdüm bende uyumadım
kalktım" der. Yaveri; "aman paşam! Birimize haber vereydiniz hemen
size bir yastıkla battaniye getirirdik" der. Ve bir ülke kurtarmaktan
dönen komutan söylüyor bunları tarihi bir cevap derki "Geç farkettim
hepiniz en az benim kadar yorgundunuz. Hiçbirinize kıyamadım. Önemli
olan benim uyumam değil milletimin rahat uyuması". Var mı böyle bir
şey! Bu insana diktatör demeye kimin dili varabilir. Ayaklarının
altına Yunan bayrağı serildiğinde bayrak bir ulusun onurudur diye
basmayıp kaldırtan bir insanın kendi milletinin inancını
çiğneyebileceğini düşünmek ancak onuru ve şerefi olmayan kişilerin işi
olabilir diye düşünmeden de edemiyorum.
Bu arada içimizde çok değerli öğretim görevlilerimiz ve öğretmen
arkadaşlarımız var. Onların için de çok özel bir anısını anlatacağım.
İstanbul Üniversitesinin açılış töreni. Çok mütevazı bir salon, tahta
iskemleler, ortaya ATATÜRK'ün oturması için kırmızı renkte süslü
muhteşem bir koltuk konmuş. Profesörlerle birlikte geliyor, buyurun
diyorlar. Bir koltuğa bakıyor dönüyor profesörlere, aynen şunları
söylüyor; "Sizlerden öğrenecek o kadar çok şeyim olduğuna göre bu
koltuk sadece sizlere layıktır" diyor. En kıdemli profesörü o koltuğa
oturtuyor ve kendisi tahta iskemlede programı sonuna kadar izliyor.
Evet yani kendince hak etmediği hiçbir koltuğa oturmayan bir Mustafa
Kemal'i görüyoruz orada. Dünya lideri olmak sanıyorum bu evet .
Bu arada İstanbul ve Ankara illerinden birisine ATATÜRK adının
verilmesi için bir kanun önergesi veriliyor meclise. ya İstanbul'a
ATATÜRK diyorduk ya Ankara'ya. Bu önergeyi vereni hemen çağırıyor ve
aynen şunları söylüyor ;"Bir ismin dillerde kalması için şehrin
temellerine sığınmasına gerek yoktur. Bakın bu şehrin ismi İstanbul
ama Fatih Sultan Mehmet'i hemen hatırlıyoruz. Eğer ben bir şey
yapabildiysem bunu binaların tepelerine, şehrin temellerine ismimi
yazarak değil milletimin kalbine yazarak anılmak isterim" diyecek,
hiçbir yere adının verilmesini kabul etmeyecektir. Şimdi bakıyorum da
hortumcunun soyguncunun hepsinin adı bitaraflarda şey gibi yazıyor
merak ediyorum nasıl oluyor bu diye. Evet, galiba beni bıraktınız, ben
25 yıl kolay değil, beni bırakırsanız sabaha kadar buradayız. En iyisi
son iki anı ama onu en iyi anlatan anılarla programıma son vermek
istiyorum;
İşte ilki öğrenciler evet sizin için. Bir öğrenci anlatıyor, Mahmut
SADİ. Şöyle anlatır Mahmut SADİ. "Yıl 1923. İstanbul Üniversitesinde
öğrenci olduğum sıralar. Okul duvarında bir ilan görüyorum. Avrupa'ya
talebe yollanacaktır. Allah Allah diyorum, ülke yıkık dökük yıl 1923
Avrupa'ya talebe! Lüks gibi gelen bir şey, ama bir şansımı denemek
istedim. 150 kişi içerisinde 11 kişi seçilmişiz. Benim ismimin yanına
ATATÜRK "Berlin Üniversitesine gitsin" diye yazmış. Zaman geldi.
Sirkeci garındayım, ama kafam öyle karışık ki gitsem mi kalsam mı,
orda beni unutur mu bunlar, para yollarlar mı, gurbet ellerde ne
yaparım? Bir an gitmemeye karar verdim, döndüm. O sırada bir müvezzi
ismimi çağırdı "Mahmut SADİ, Mahmut SADİ, bir telgrafın var" telgrafı
açtım aynen şunlar yazıyordu "sizleri birer kıvılcım olarak
gönderiyorum alevler olarak geri dönmelisiniz". Var mı böyle bir şey?
11 öğrencinin nerede, ne zaman, ne düşünebileceğini hesap edebilen bir
lider dünya lideri olmasın da ne olsun. Yıl 1923, biz evimizde bir
çocuğumuzun huyunu değiştiremiyoruz bir huyunu. Tüm ülkenin huyu
değişiyor. Bunla uğraşan bir insan yolladığı 11 öğrenci nerede, ne
zaman, ne düşünebileceğini hissedebiliyor. Mahmut Sadi devam ediyor
"gel de şimdi gitme, git de orda çalışma, dönde bu ülke için canını
verme".diyor.
Evet bu gün en büyük şikayeti ne Türkiye'nin? Beyin göçü. En iyi
beyinlerimizi kapıp götürüyorlar ama o çocuklarımız arkalarına baka
baka gidiyorlar. Peki diyeceksiniz ki engellemek o kadar mı zormuş? Ha
o gün 11 öğrenciymiş, telgrafmış. Bu gün milyon öğrenci olsun, e-mail
bilgisayar var. Yeterki şu iki cümleyi ifade edebilecek, onların
sorumluluğunu alan bir liderleri olsun
Re: Arştrmcı Yzr Prof.İlknur GÜNTÜRKÜN KALIPÇI ve ATATÜRK
İşte son anım, Nehire NEHİR hanımefendiden; şöyle anlatır "O zamanlar
kadınların sanatçı kimliğini yeni yeni kazandığı dönemler. Benim
tiyatroda çömezlik dönemim. Muhsin ERTUĞRUL Darül Bedai'ye baş
yönetmen olarak atanmış. Çok titiz bir insan. Provadan oyuna her şey
saat titizliği ile işliyor, perde bir saniye bile geç açılmıyordu.
Provaya geç kalan oyuncu derhal oyundan uzaklaştırılıyordu. Eee tahmin
edersiniz ki bu durumda Muhsin Ertuğrul'unda düşmanı çoktu. Bir gece
Dolmabahçe'den ATATÜRK'ün Şehir Tiyatrolarına geleceği haber verildi.
Ben de karşılamak için hazırdım. Fakat Paşa gecikti. Muhsin Ertuğrul
kendisini beklemeden perdeyi saniyesi saniyesine açıp oyunu başlattı.
ATATÜRK 4 dakika geç kalmıştı. Etraftaki dalkavuklar ATATÜRK
geldiğinde Muhsin ERTUĞRUL'un onu beklemeden perdeyi açtığını ellerini
ovuştura ovuştura anlattılar ATATÜRK "Yaaa öyle mi Muhsin Ertuğrul'la
Görüşürüz" dedi. Herkes Muhsin ERTUĞRUL'un işinin bittiğine inanıyor,
ben müdür olacağım sen müdür olacaksın kavgaları bile başlamıştı.
ATATÜRK piyesin bitiminde Muhsin ERTUĞRUL'u ayakta karşıladı.
Deminkileri de yanına çağırarak aynen şunları söyledi. "Sizi tebrik
ederim işinizle ilgili ciddiyetiniz ülkenin gelişimini cidiye
aldığınızı gösterir biz geç kaldık siz vazifenizi yaptınız eğer bir
tek benim için perdeyi açmayıp oyunu başlatmasaydınız bu
dalkavukluktan ileri gitmez ve beni çok üzerdi ben herkesin her sahada
işini bu kadar ciddiye almasını istiyorum ülke ancak böyle ilerler
efendiler " demez mi. Etraftakilerin suratları görülmeye değerdi o
sırada". Ama işte liderlik diyorum. Şimdi bir an günümüze geliyorum,
hadi bakalım baba iseniz başlatın programı gelmeden. Mümkün mü! Ondan
sonra artık beğenin haritadan bir yer, evet ki bu insan bir ülkenin en
büyük lideri değil asrın lideri olan bir insan bunu yapıyor.
Evet ATATÜRK ve onunla el ele verenler sayesinde üç tarafı deniz
yerin üstünü anlatayım mı? Lütfen pazara gidelim. Yabancı ülkelere
gittim. Portakalı taneyle jelatinlere sarıyorlar, kıymetli madde,
karpuzu dilimle yiyorlar, biz kelek çıktı mı atıyoruz, bir tane daha
açıyoruz var mı böyle bir nimet. Lütfen pazara gidelim, yeşilin her
tonu; geçen bir yabancı konuğum var; pazardan geçmek zorunda kaldık
dedi ki bana "Türklerin özel bir günü herhalde bu gün". "Neden" dedim?
Eee baktı kadın naylon torba naylon torba yok öyle bir dava, böyle bir
nimet nerde, hangi ülkede. Bir tane salatalık, bir tane domates, biz
kilolarla. Ve bana ne dedi biliyor musunuz? "Yahu ülkeme dönünce ne
isteyeceğim biliyor musun". "Ne" dedim. "Türkiye'yi isterim de isterim
diye tutturacağım" dedi. Bir espriydi ama bir gerçek payı da olduğu su
götürmez.
Peki yerin altına geçelim. Krom, brom , toryum, bor. Tamam güzel ama
petrolün zekasına hayranım. Neden mi? Burda çıkıyor, burda çıkıyor,
burda çıkıyor ama Türkiye'nin sınırını ezberletmişler petrole, bir
kilometre girmiyor içeri. Var mı böyle bir petrol, yani altımız petrol
dolu aslında. Hadi petrolü de geçelim, uzaydan çekilen fotoğraflara
göre bugün petrolden bir derece zengin maden var, uranyum. Bu gün
dünyadaki, Türkiye'de değil dünyadaki eni iyi uranyum rezervi bizim
Karadeniz dağlarında arzı endam ediyormuş. Hoş o bize bakıyor biz ona
bakıyoruz ama Türkiye'nin dış borcunun 19 katı değeri olduğu tespit
edilmiş uzaydan çekilen fotoğraflara göre.
Yabancı ülkelere gittiğimde ufacık bir tarihi vesika buluyorlar, üç
kere etrafını çeviriyorlar, birde bol para ödüyorsunuz, böööyle
bakıyorsunuz. 15 ayrı medeniyeti barındıran 10000 yıllık bir tarih var
altımızda.
Romanya devlet bütçesinin üçte birini nasıl kalkındırıyor? Suni
termal tesis yapmış adamlar düşünebiliyor musunuz suni. Erzurum'a
gittim kaynıyor, Kozaklıya gittim kaynıyor, Bursa'ya gittim kaynıyor,
İzmir kaynıyor. Sadece bizim sıcak su kaplıcamız. Hakikisi var çünkü
elimizde.
Geçen gün Isparta Süleyman Demirel üniversitesi beni davet etti
rektörlük, oraya gittim. Beni Davraz diye bir kayak merkezine
götürdüler. Kayak merkezinde kayakla kayıyordu herkes Davraz'ta.
Birbuçuk saat sonra, Antalya Akdeniz üniversitesinde vereceğim
konferans için Antalya'ya indim. Millet denizde yüzüyordu. Var mı
böyle bir ülke söyleyin bana. Birbuçuk saatlik mesafede. Bursa,
Uludağ'a gidiyorsunuz kayak kayıyorlar, 20 dakikada Mudanya'ya
gidiyorsunuz denize giriyorlar. Hakikaten yok böyle bir ülke. Dünya
yuvarlağını çevirin hepsinin bir araya geldiği bir ülke söyleyin bana,
ben bulamadım. Ya güneşi var ya karı var ya denizi var ya dağı var
birinden biri mutlaka.
Peki bu kadar özel ve güzel bir ülke bizim elimizdeyken başımız
dertten kurtulur mu? Asla. Düşmanımız dünden daha az değil, dünden
daha çok. Bütün ülkelerin gözü bizim ülkemizde. Nasıl olmasın ki!
Galiba bir tek bizim gözümüz yok şu ülkede.
Bu gün bunun için parçalama ve bölme girişimlerini yüz yıllardır
uyguluyorlar. Bir ara siyasi girdiler, sağ-sol diye böldüler, kapışın
dediler, yutmadık. Daha sonra etnik böldüler, kürt-Türk dediler,
kapışın dediler, yutmadık. Dinimizi kullandılar, kapanan-kapanmayan,
laik olan-olmayan, ATATÜRK'çü olan-olmayan diye dörde beşe,
tarikatlara bölünün dediler ki kolay alalım, yutmadık. Ekonomiyi
kullandılar, zengin-fakir alan-alamayan dediler, gene olmadı. Yani
tazı eski tazıydı, habire çulunu değiştirdiler. Oyunun kuralı buydu
ama biz bu oyuna hiç gelmedik gelmeye de asla niyetimiz yok.
Yeni ATATÜRK'ler yetişiyor ve gelmekte. İşte bugün bizi kuvvetlendikçe
budanan, diğer türlü olduğu sürece de sulanan bir ağaç misali görmek
gafletinde olan yada başka bir deyişle ayağa kalkmayacak kadar
destekle ama yere düşmeyecek kadar köstekle politikası uygulamaya
çalışan tüm ülkelere, iç ve dış düşmanlarımıza karşı en güzel cevabı
ne zaman vereceğiz biliyor musunuz? Onu anmayı bırakıp anlamaya
başladığımız zaman. Onu yakamızda taşıdığımız kadar fikir ve
eylemlerimizde de taşıyabildiğimiz zaman. Onu özlediğimiz kadar
özümsediğimiz zaman. Onunla yarışan ama onu aşmış yeni Mustafa
Kemalleri yetiştirebildiğimiz zaman vereceğimiz inancıyla. sizlerden
Nakiye Hanım, Kara Fatma, Mustafa Kemal gösterdiğin hedefe henüz
ulaşamamış olmaktan dolayı özür diliyor ve bu hedefe ulaşana dek sakın
bizi affetmeyin diyor ve bir şiirle programıma son veriyorum.
ATATÜRK de et artı kemik artı kandı,
İnsanüstü değildi yani ATATÜRK,
ATATÜRK de herkes gibi kusurları olan,
Küçük büyük ve çirkinde olabilirdi,
Ama güzeldi
ATATÜRK yorgunluk kahvesini bir su başında yudumlamayı,
Serhat türkülerini, Alaturkayı, mesela Safiye Aylayı,
Yemeklerden fasulye pilakisini seven,
Miri kelam bir İstanbul efendisi.
Aşık ve şair, mahcup ve ürkek,
Ama Karadenizli değil Karadeniz kadar canlı,
Adanalı değil ama Adanalı kadar sıcak kanlı,
Ve bir Aydınlı kadar oturaklı ve zeybek.
Velhasıl bizim mayamızdan bizim kumaşımızdandı Mustafa Kemal.
İnsan üstü değildi ATATÜRK,
Tam insandı.
Araştırmacı Yazar Prof.İlknur GÜNTÜRKÜN KALIPÇI
™ Hukuki NET 2002-2022 - Ulusal ve uluslararası Hukuk Sitesi ⚖️ olma özelliği ile gerek avukat, gerek diğer hukukçu arkadaş ve gerekse vatandaşlara ev sahipliği yapan, eğitim ve bilimsel alışveriş yapma amaçlı bir "Hukuk Rehberi" dir.
Davalar
Hukuki Net; sürekli yenilenen faydalı güncel içeriği ile zamanın hukuk dallarına göre kategorize edilmiş çeşitli mevzuat (Ceza kanunu, İş kanunu, Borçlar yasası gibi), emsal mahkeme kararları, yargıtay kararları, emsal danıştay ve anayasa mahkemesi kararları ile hukuksal makale, kanun, hukuki forum, hukuk sözlüğü, hukuk programları, meslektaş ilanları, avukatlar için kolay hesaplama araçları, Anayasa Mahkemesi, Danıştay, benzer Yargıtay kararı ve Mahkemeler tarafından örnek davalar ile ilgili gerekçeli kararlar, * davası dilekçe örnekleri yasal haberler ve hukuk siteleri dizini 🕸 bulunan bir hukuk bilgi bankası sistemidir.
Avukatlar
Yararı nedir?
📝 Hukukçular için mesleki danışma (Üstad ve meslektaşlar arası paylaşım), dayanışma ve bakalorya fonksiyonu olan site; "Önleyici hukuk" veya "Dava hukuku" nedeni ile doğan veya yeni doğacak anlaşmazlıklar ile içtihat hukuku kaynağı olan Yargı ve Yargılamayı tartışmak, davalar ve ihtilaflar için yararlı çözüm yolları üretmek ve hukuksal konularda özellikle nerede, nasıl, neden soruları üzerinde soru cevap yorumlar, tartışma paylaşma yorumlama yöntemi ile sebep sonuç ilişkisi kurarak 💬, Mahkemelerin dava yükünü hafifletmeyi de amaçlayan suigeneris (kendine özgü) hukuk laboratuarı özellikleri bulunan bir hukuki kalkınma hedefli bilgi dağarcığıdır.
® Hukuki Net internette ve Türk hukukunda bir marka olmakla birlikte ticaret veya iş amaçlı bir site olmayıp, herhangi bir ticari kurum, kuruluş, bilgisayar programı firması, banka vb. kişi veya herhangi politik veyahut siyasi bir kuruluş tarafından desteklenmemekte, finans kaynağı reklam ve ekseriyetle site yönetimi olan Adalet sistemine adanmış bir servistir.
🆓 Hukuki.net halk için ücretsiz ve açık kaynak nitelikli bir hukuk sitesi olup, gayri resmi vatandaş bilgilendirme portalı işlevi görmektedir. Genel muhteviyat olarak kanun, yönetmelik, Emsal Anayasa mahkemesi, Danıştay ve Yargıtay kararı gibi hukuki mevzuat içermekle birlikte avukat ve uzman kişilere özel yorumlar da içeren sitenin tüm hakları saklı olup, 🕲 telif hakkı içeren içeriği izinsiz yayınlanamaz, kopyalanamaz. (Herhangi bir hususu sitene alıntı kuralları çerçevesinde kopyalamak için sitene ekle için izin bağlantısı.)
™ Marka tescili, Patent ve Fikri mülkiyet hakları nasıl korunuyor?
Hukuki.Net’in Telif Hakları ve 2014-2022 yılları arası Marka Tescil Koruması Levent Patent tarafından sağlanmaktadır.
♾️ Makine donanım yapı ve yazılım özellikleri nedir?
Hukuki.Net olarak dedicated hosting serveri bilfiil yoğun trafiği yönetebilen CubeCDN, vmware esx server, hyperv, virtual server (sanal sunucu), Sql express ve cloud hosting teknolojisi kullanmaktadır. Web yazılımı yönünden ise content management (içerik yönetimi) büyük kısmı itibari ile vb olup, wordress ve benzeri çeşitli kodlarla oluşturulan bölümleri de vardır.
Hangi Diller kullanılıyor?
Anadil: 🇹🇷 Türkçe. 🌐 Yabancı dil tercüme: Masaüstü sürümünde geçerli olmak üzere; İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Hintçe, Rusça ve Arapça. (Bu yabancı dil çeviri seçenekleri ileride artırılacak olup, bazı internet çeviri yazılımları ile otomatik olarak temin edilmektedir.
Sitenin Webmaster, Hostmaster, Güvenlik Uzmanı, PHP devoloper ve SEO uzmanı kimdir?
👨💻 Feyz Pazarbaşı & Istemihan Mehmet Pazarbasi[İstanbul] vd.
® Reklam Alanları ve reklam kodu yerleşimi nasıl yapılıyor?
Yayınlanan lansman ve reklamlar genel olarak Google Adsense gibi internet reklamcılığı konusunda en iyi, en güvenilir kaynaklar ve ajanslar tarafından otomatik olarak (Re'sen) yerleştirilmektedir. Bunların kaynağı Türkiye, Amerika, Ingiltere, Almanya ve çeşitli Avrupa Birliği kökenli kaynak kod ürünleridir. Bunlar içerik olarak günlük döviz ve borsa, forex para kazanma, exim kredileri, internet bankacılığı, banka ve kredi kartı tanıtımları gibi yatırım araçları ve internetten para kazanma teknikleri, hazır ofis kiralama, Sigorta, yabancı dil okulları gibi eğitim tanıtımları, satılık veya kiralık taşınmaz eşyalar ve araç kiralama, ikinci el taşınır mallar, ücretli veya ücretsiz eleman ilanları ile ilgili bilimum bedelli veya bedava reklamlar, rejim, diyet ve özel sağlık sigortası gibi insan sağlığı, tatil ve otel reklamları gibi öğeler içerebilir. Reklam yayıncıları: ads.txt dosyası.
‼️ İtirazi kayıt (çekince) hususları nelerdir?
Bahse konu reklamlar üzerinde hiçbir kontrolümüz bulunmamaktadır. Bu sebep ile özellikle avukat reklamları gibi Avukatlık kanunu vs. mesleki mevzuat tarafından kısıtlanmış, belirli kurallara tabi tutulmuş veya yasaklanmış tanıtımlardan yasal olarak sorumlu değiliz.
📧 İletişim ve reklam başvuru sayfası nerede, muhatap kimdir?
☏ Sitenin 2022 yılı yatırım danışmanı ile irtibat ve reklam pazarlaması için iletişim kurmanız rica olunur.
çàáëîêèğîâàòü êàíàë òåëåãğàì
03-09-2025, 18:10:45 in Askerlik Hukuku