+ Konuyu Yanıtla
1 den 4´e kadar toplam 4 ileti bulundu.
  1. #1
    Kayıt Tarihi
    May 2007
    İletiler
    24
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Arştrmcı Yzr Prof.İlknur GÜNTÜRKÜN KALIPÇI ve ATATÜRK

    ATATÜRK Zekiye Hanım'ı, Nakiye Hanım'ı tanıdı bu savaşta. ATATÜRK
    Melek REŞİT'i tanıdı, Atatürtk Şuküfe Nihal'i tanıdı ve ATATÜRK ekmek
    pişirerek askere götüren ama bu düşmanlar tarafından tespit edilip
    askerimizin yerini öğrenmek için çok işkence gören ama söylemediği
    için ekmek pişirdiği fırına atılarak yakılan Nazife Kadın'ı tanıdı bu
    savaşta. Bu savaşta ATATÜRK Taccülcalala hanımı tanıdı ATATÜRK
    üsteğmenlerimizi, binbaşı hanımlarımızı tanıdı, bu savaşta Tuğgeneral
    rütbesi verilmesi öngörülen 8 yaşındaki, evet yanlış duymadınız 8
    yaşındaki Nezahat kızımızı tanıdı. İşte Nezahat kızımızın yanında
    şehit olan bir erimizin cebinden çıkan bir mektubunda annesine şöyle
    yazmış "anne Nezahatle babasının arasındaki konuşmayı duyaydın benim
    burada niye olduğumu anlardın" demiş ve bu arada şöyle yazmış" biz
    Mehmetçik Nezahat'e Türklerin Jean d'Arc 'ı diyoruz" demiş. Bu bana
    acı geldi. Ben Jean d'Arcı ortaokuldan beri tanıyordum ama Nezahat'i
    ancak bu araştırmam da tanıdım. Bunun acısını da o mektupla birlikte
    yaşamış oldum. Bu kadınlarımızı ben ATATÜRK ve Türk Kadını konulu
    konferansımda anlattığım için burada sadece adlarını anmadan
    geçemeyeceğimi gördüm.
    Bu arada ATATÜRK okumuş da yazmaya da vakit bulabilmiş. Evet bizler
    için bir geometri kitabı yazmış. Üçgen, açı, dikdörtgen gibi ve 48
    tane geometri teriminin isim babası bu yazdığı kitapla bizzat Mustafa
    Kemal'dir. İyi ki de yazmış eşkenar üçgen demek için "müselleseyi
    bilmemne bilmemne..." demek gerekir. İnanın bu kadar şeyi aklımda
    tutuyorum, bir onu tutamadım. İyi ki yazmışsın dedim. Bu arada ATATÜRK
    her sektöre el attı dedim ya, basın sektörüne de el atıyor ve bir
    gazete çıkarıyor. Adı "Mimber", 52 sayı çıkmış gazetesi, ve bu
    gazeteleri okuduğum zaman bu Mustafa Kemal'in gazetesi dedim. "Sansür"
    kelimesi ilk defa bu gazetede yer almıştır. Bu arada keşke bütün Türk
    gençlerimiz bu gazeteleri okuyabilseydi diye düşünmeden de edemedim.
    Çok moral bulurlardı çünkü.
    Bu arada çok güzel şiirler yazmış. İlk şiiri 1908 Şanlı Ordu
    dergisinde yayınlanmış. Keşke vaktimiz olsa da şiirlerinden de
    aktarabilseydim. Bu arada nutku yazmış, tiyatro eserleri yazmış,
    sinema senaryoları yazmış, yazmış yazmış. Peki okumuş yazmışta sadece
    gününün problemlerine mi çare bulmuş Mustafa Kemal? Sadece gününü mü
    kurtarmış acaba? Hadi gelin esas önemli olan da bu, buna bir bakalım
    mı ne dersiniz?
    İşte günümüzde 25 yıllık araştırmacılığım sonunda size bir itirafta
    bulunmak istiyorum, diyorum ki ATATÜRK inanın, bugün sanıyorum 7 Şubat
    2005, bu günü çok net görmüş, hadi görmekle kalsa iyi, birde bu gün
    kullanacağımız kadar güncel geçerli ve çözümsel önerileri de yazarak
    bırakmış bir lider. Söyleyin bana hangi ülkede var böyle bir lider.
    Diyeceksiniz ki lafı bırak bize somut örnek göster. İşte ilk
    örneğimiz; dedinizki demin Türkiye'deki sorunları sorduğumda size,
    dediniz ki önemli olan sorunların bir tanesi de ekonomik sorun. Peki
    Amerika'nın en ünlü ekonomistlerinden birisi olan Mr. Jhons bize şunu
    öneriyor, diyor ki "ekonomiyle savaşta bir tek ATATÜRK'ü örnek alsın
    yeter Türkiye".
    ATATÜRK'ün ekonomi ile de ilgili ne görüşleri var acaba, ve bunun
    üzerine oturdum, Maliye arşivine indim, Maliye arşivini incelememde
    ATATÜRK'ün ekonomide en önem verdiği şey ne biliyor musunuz? Türk
    parasının değerini korumak. Peki, 1919'a baktım Türk parası Sterlin
    karşısında, o zaman dolar yok, Sterlin karşısında 605 kuruş. Ha bir
    savaş yapıldı, ülke yıkıldı tekrar yapıldı. Peki 1938'de kaç kuruş
    biliyor musunuz? 19 sene sonra inanılmaz bir şey, 616 kuruş. Buna
    gerçekten inanmaya imkan yok. Peki dedim ki herhalde yanlış okudum
    banknot artış hacmine baktım, banknot artış hacmi 1919'dan 1938 son
    dört ayına kadar, son dört ayı ilgilenemiyor sağlığından dolayı, son
    dört ayına kadar 19 sene sadece %8, bu çok büyük bir başarı. Peki son
    dört ayda ne oldu diye baktım, gülüyorsunuz tahmin ettiniz mi? %15. 19
    senede %8. Bari ölümünü bekleseymişiz, ama işte problem bir takım
    yerlerde sanıyorum.



    Hukuki NET Güncel Haber

    Arştrmcı Yzr Prof.İlknur GÜNTÜRKÜN KALIPÇI ve  ATATÜRK konulu yargıtay kararı ara
    Arştrmcı Yzr Prof.İlknur GÜNTÜRKÜN KALIPÇI ve  ATATÜRK konulu hukuk haber

  2. # Nedir?
    Tavsiye Soru Cevap
    Kayıt Tarihi
    Bugün
    İletiler
    Ne kadar?
     
  3. #2
    Kayıt Tarihi
    May 2007
    İletiler
    24
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Arştrmcı Yzr Prof.İlknur GÜNTÜRKÜN KALIPÇI ve ATATÜRK

    Bu arada çok güzel şiirler yazmış. İlk şiiri 1908 Şanlı Ordu
    dergisinde yayınlanmış. Keşke vaktimiz olsa da şiirlerinden de
    aktarabilseydim. Bu arada nutku yazmış, tiyatro eserleri yazmış,
    sinema senaryoları yazmış, yazmış yazmış. Peki okumuş yazmışta sadece
    gününün problemlerine mi çare bulmuş Mustafa Kemal? Sadece gününü mü
    kurtarmış acaba? Hadi gelin esas önemli olan da bu, buna bir bakalım
    mı ne dersiniz?
    İşte günümüzde 25 yıllık araştırmacılığım sonunda size bir itirafta
    bulunmak istiyorum, diyorum ki ATATÜRK inanın, bugün sanıyorum 7 Şubat
    2005, bu günü çok net görmüş, hadi görmekle kalsa iyi, birde bu gün
    kullanacağımız kadar güncel geçerli ve çözümsel önerileri de yazarak
    bırakmış bir lider. Söyleyin bana hangi ülkede var böyle bir lider.
    Diyeceksiniz ki lafı bırak bize somut örnek göster. İşte ilk
    örneğimiz; dedinizki demin Türkiye'deki sorunları sorduğumda size,
    dediniz ki önemli olan sorunların bir tanesi de ekonomik sorun. Peki
    Amerika'nın en ünlü ekonomistlerinden birisi olan Mr. Jhons bize şunu
    öneriyor, diyor ki "ekonomiyle savaşta bir tek ATATÜRK'ü örnek alsın
    yeter Türkiye".
    ATATÜRK'ün ekonomi ile de ilgili ne görüşleri var acaba, ve bunun
    üzerine oturdum, Maliye arşivine indim, Maliye arşivini incelememde
    ATATÜRK'ün ekonomide en önem verdiği şey ne biliyor musunuz? Türk
    parasının değerini korumak. Peki, 1919'a baktım Türk parası Sterlin
    karşısında, o zaman dolar yok, Sterlin karşısında 605 kuruş. Ha bir
    savaş yapıldı, ülke yıkıldı tekrar yapıldı. Peki 1938'de kaç kuruş
    biliyor musunuz? 19 sene sonra inanılmaz bir şey, 616 kuruş. Buna
    gerçekten inanmaya imkan yok. Peki dedim ki herhalde yanlış okudum
    banknot artış hacmine baktım, banknot artış hacmi 1919'dan 1938 son
    dört ayına kadar, son dört ayı ilgilenemiyor sağlığından dolayı, son
    dört ayına kadar 19 sene sadece %8, bu çok büyük bir başarı. Peki son
    dört ayda ne oldu diye baktım, gülüyorsunuz tahmin ettiniz mi? %15. 19
    senede %8. Bari ölümünü bekleseymişiz, ama işte problem bir takım
    yerlerde sanıyorum.
    Bu arada bir arşiv belgesi daha aktarmak istiyorum size. 5 Aralık
    1927 tarih. 5 Aralık 1927'de bir Türk Lirası verdiğimiz zaman 2 dolar
    alabiliyormuşuz karşılığında. Eğer bizim nesil vazifemizi yapaydık
    size karşı, bugün 20 milyon liralık banknotu götürecektiniz,
    karşılığında 40 milyon dolar alacaktınız bizim nesil vazifesini
    yapaydı. Ama diyorum ki lütfen gençler lütfen, ilerde maliye bakanı
    olabilirsiniz, ilerde başbakan olabilirsiniz, ilerde aile
    kurabilirsiniz o da bir ekonomik sektördür ve ekonomiye yön
    vereceksiniz. Bizim yaptığımız, size çektirdiğimiz sıkıntıları
    çekmemeniz için lütfen ekonomik görüşleriyle ATATÜRK'ü mutlaka
    incelemenizi tavsiye ediyorum.
    Bu arada biliyorsunuz 1929 da çok büyük ama çok büyük bir şey var.
    Ekonomik kriz var. Bütün dünyayı sarsmış ekonomik kriz. Peki soruyorum
    size sarsılmayan bir ülke söyleyin. Türkiye tabîi ki. Peki 1929'da
    bütün dünya buhran yaşıyor en gelişmiş ülkeler bile. Hadi etkilenmedin
    de, rakamlara bakın kişi başına düşen milli gelir %51,2 artıyor.
    Eksilmeye alışmışız da artma kelimesi garip geliyor bize. Enflasyon ne
    kadar? % -1.2, bunlar resmi rakamlar.
    Peki ikinci örnek, günümüze örnek;1996 İngiltere'de bir seçim
    yapılır. Meclisteki kadın millet vekili sayısı seçimden önce 13,
    seçimden sonra birden 123 olur. Hiii derler kim yaptı bu başarıyı,
    Leslie Abdela diye bir hanımefendi. Leslie Abdela'yı tüm ülkeler
    çağırır, "ya bize de öğret metodunu da bizde kadını fazla sokalım
    meclise" derler. Leslie Abdela'yı Türkiye de çağırır. Şile'ye gelir,
    dolar alır anlatmak için. Ve işte sözlerinin özeti "İngiliz kadını bu
    başarıyı ATATÜRK'e danıştı". Yani ben Türkiye ye tereciye tere satmaya
    geldim. Peki Leslie Abdela'nın uyguladığı projenin adını biliyor
    musunuz? "Mutfak Projesi" peki şöyle yazıyor şurada; "1919 dan beri
    biz Türk kadını ve ATATÜRK'ün peşindeyiz merak ediyorum iki kadın
    milletvekilinizde benim peşimde niye acaba" diye de ironi yapmış
    burada. Bu arada eğer biz bu metodu uygulasaymışız Türkiye'de
    sanıyorum Türk erkekleri şu anda meclise nasıl girebiliriz diye arayış
    içinde olacaktı, hiç şüphe yok buna.
    Peki bu arada dünyaya o kadar çok ilk hediye etmişiz ki bunlardan bir
    tanesi de üniformalı ve rütbeli kadın asker ilk defa bizim ordumuzda,
    bizden dünya orduları örnek alıyor. Kurtuluş Savaşında rütbe alan
    kadın askerlerimiz; Binbaşı Ayşe ALTUNTAÇ, Üsteğmen Emine VARDARLI,
    Üsteğmen Fatma ŞİMŞEK. Ama dünya tarihine tek geçen bir üsteğmenimiz
    var; 700 erkek 43 kadından oluşan bir müfrezenin reiseliğine bizzat
    ATATÜRK tarafından atanmış, Üsteğmen Kara Fatma. Evet dünyadaki ilk
    müfreze reisesi kadın ünvanını taşır Kara Fatma. Ben geçenlerde
    Erzurum'a davetliyim, Erzurum Üniversitesi rektörümüz davet etti
    uçakla gittim. İndim uçaktan "off ayağım belim melim" dedim, bir an
    aklıma geldi, biliyorsunuz Kara Fatma Erzurumlu; Erzurum'u 13 kadınla
    müdafaa ediyor, atına atlıyor Bursa'ya kadar geliyor, Bursa'nın
    Kurtuluşuna da tanık oluyor. Ben uçakla zor gittiğim yere, önümde
    yemeğim, arkamda suyum, sıcacık, ama bu kadının yaptığı! Ha o zaman
    sanıyorum şu andaki Türk kadını asla ve asla yoruldum demeye hakkı
    yok, eğer Kara Fatmaları eğer Şerife bacıları tanısaydı.
    Evet anlıyorum bu hanımlarımızı tanımadan önce bir şey yaptım
    zannediyordum. Şu anda hiçbir şey yapmadığıma kaniyim. Bu arada Kara
    Fatma'nın savaşta yaptıklarını, dedim ya Bursa'ya kadar gelmiş, üç
    oğlunu şehit vermiş, kızının parmakları İzmit muharebesinde kesilmiş,
    sadece savaşı anlatmak için bir konferans gerekir Kara Fatma'nın. Ama
    Tamim gazetesini okuyorum, Tamim gazetesini okurken Kara Fatma'yla
    yapılmış bir röportajı okudum, inanılmazdı. Gazeteci soruyor diyorki;
    "çok fakirsin çok çok ihtiyacın var paraya neden üsteğmenlik maaşı
    sana bağlanan maaşı kızılaya bağışladın" diyor. Verdiği cevap tarihi
    bir cevap aynen şöyle:
    "Ben Kurtuluş Savaşında yaptıklarımı bir menfaat ve çıkar
    karşılığında yapmadığıma inandığım için en son vatani vazifem olarak
    maşımı Kızılay'a bağışlıyorum" diyecektir. Bu bana neyi hatırlattı
    biliyor musunuz? ATATÜRK'e bir gazeteci sorar; "neden mal ve mülkünüzü
    milletinize bağışladınız" diye. ATATÜRK'ün verdiği cevabı aynen
    aktarıyorum:
    "Mal ve mülk bana ağırlık yapıyor, onları asıl sahibi olan milletime
    bağışlamaktan ferahlık duyuyorum. Zenginlikten ne çıkar asıl zenginlik
    insanın manevi şahsiyetinde olmalıdır." diye cevaplayacaktır. Ne güzel
    değil mi en son kademeden en tabana kadar, kadınından erkeğine kadar
    hepsi aynı söylemde ama alışmadığımız gibi aynı eylemdeler ne diyelim
    sağ olsunlar, varolsunlar.
    Dileyelim sizin nesle, genç nesle, hortumcular soyguncular değil,
    Kara Fatmalar, Mustafa Kemaller örnek olsunlar. Tabi Kara Fatma'nın
    örnek olabilmesi içinde bir okuma kitabımızda hiç olmazsa bir okuma
    parçası olarak Kara Fatma'nın olması lazım ki örnek alabilesiniz. Bu
    arada ATATÜRK'ün şu sözü çok hoşuma gider diyorki; "Geçmişi ne kadar
    çok unutursak geleceği korumak o kadar zor olur." Biz Kara Fatmaları
    mutlaka hatırlamalıyız sanıyorum.

  4. #3
    Kayıt Tarihi
    May 2007
    İletiler
    24
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Arştrmcı Yzr Prof.İlknur GÜNTÜRKÜN KALIPÇI ve ATATÜRK

    Bu arada bir kadınımızı daha vermek istiyorum, Melek Hanım. Haçin
    katliamını hepiniz hatırlıyorsunuz, 535 Türk hunharca katledilmiştir.
    Hepsi öldüğüne göre nerden biliyorsun hunharca katledildiğini? Şair
    Melek hanım diye anılırmış Haçin'de. Şahadetinden sonra kolunun
    altından bir bohça çıkıyor, bohçayı açıyorlar, 18 kıtalık bir destan
    yazmış. O anda gördüklerini kaleme almış. Mektupçu Hüseyin nasıl
    vahşetle öldürüldü, komşu kızı Hatice nasıl vahşetle öldürüldü hepsini
    kaleme aldığı bir destan. Başına ne demiş biliyormusunuz "inşallah
    okuna". Ben 45 yaşımda bunu okuyabildim en sonuna da "bizden
    sonrakiler neler çektiğimizi bileler diye yazıyorum" demiş son iki
    kıt'ayı sizlere okuyorum
    Meydan kazanı kurdular
    Tüm bebeklerimizi kaynattılar
    Gün görmedik anaları
    Süngü ile oynattılar
    Kundakları verdiler
    Kanlı kundak yu dediler
    Bebelerimizi kaynattılar kaynattılar
    Kuzu eti diye hepimize zorla yedirdiler
    Evet biz burada kolay bulunmuyoruz, bu koltuklarda kolay oturmuyoruz.
    Evet bakıyorum çok buruldunuz, çok üzüldünüz ama liderlik dedik biraz
    da gülümseyelim mi?
    Lider dedik, ATATÜRK'ün resimlerine bakıyorum hepsi asık suratlı
    hepsi ciddi. Lider olmak için böyle mi olmak gerekiyor, acaba ATATÜRK
    hiç mi gülmemiş, hiç mi espri yapmamış? Hadi gelin Antalya'ya gidelim.
    Antalya yolunda mola verir kulağına bir türkü gelir "Ya bu türküyü çok
    sevdim bulun getirin bu türküyü söyleyeni" der. küçücük bir çoban
    gelir. Derki "Sesin çok güzel bana da bir türkü okurmusun". Başlar
    çoban "demirciler demir döver tunç olur" diye. bitince ATATÜRK
    dalmıştır "bis bis" der. Çoban böyle bakar. "Oğlum der bis" der "Çok
    beğendik tekrarla anlamına gelir". Hiç nazlanmaz gene aynı türküyü
    okumaya başlar. ATATÜRK türkü bitince cebinden bir harçlık çıkarır
    uzatır. Çoban hemen alır harçlığı, kuşağına kor, elini uzatır
    ATATÜRK'e "bis bis" der. Bu espri ATATÜRK'ün çok hoşuna gittiği için
    çok ünlü bir sanatçımızın yetişmesi sağlanacaktır.
    ATATÜRK'ün hayatta en hoşlanmadığı şey dalkavukluk, ama yemek
    masasında hiç hoşlanmıyor. Karşısındaki adam da ATATÜRK'e "sen
    Türklerin şahısın şususun bususun...", feci dalkavuk. Yoğurt kasesi
    adamın önündeymiş diyorki Atatürk;"Şu yoğurt kasesini bana uzatır
    mısınız". Adam yoğurt kasesi uzatacak, el insaf ayağa kalkıyor, önünü
    ilikliyor, tam yoğurt kasesini alacak parmakları içine giriyor.
    "Ah..." diyorlar "...adama taktı ATATÜRK, bir de zaten sinirlenmiş
    durumda, bir de çok titiz bu konuda, şimdi bir fırtına kopacak". adam
    perişan, ah paşam vah paşam derken "Ya niye bu kadar üzüldünüz demin
    yoğurt yiyecektim şimdi cacık yemiş olurum". Evet, bu espriyle 25
    yılın sonunda ATATÜRK'ün müthiş espritüel olduğunu keşfettim ve yeni
    hazırladığım konferansımın konusu ne biliyormusunuz? "ESPİRİLERİYLE
    ATATÜRK". Bugün onu hazırlıyorum, 6-7 ay sonra bitecek inşallah
    sizlerle buluşacağız. O konferansta çok güleceğiz ama inanın çok da
    düşüneceğiz.
    Bir gazetecide Atatürk'e sorar "size de diktatör diyorlar ne
    dersiniz". Atatürk şöyle bir bakar, "Eğer ben diktatör olsaydım
    hanımefendi bu soruyu sorduktan sonra siz asla canlı kalamazdınız "
    diyecektir. Peki diktatör mü Mustafa Kemal bakalım.
    İzmir kurtuldu, çok tatlı bir yorgunluk, Ankara'ya hareket edecekler.
    Trene binerler kompartımana çekilirler. Ertesi gün kompartımanı çalar
    yaveri, açar yorgun, bitkin, kravatını yıkamaktadır Atatürk. Yaveri
    "ya paşam bu ne hal hiç uyumadınız herhalde niye böylesiniz" der. "Ya
    çocuk kompartımanıma yastıkla battaniye koymayı unutmuşunuz. Kolumu
    yastık yaptım ağrıdı setremi yastık yaptım üşüdüm bende uyumadım
    kalktım" der. Yaveri; "aman paşam! Birimize haber vereydiniz hemen
    size bir yastıkla battaniye getirirdik" der. Ve bir ülke kurtarmaktan
    dönen komutan söylüyor bunları tarihi bir cevap derki "Geç farkettim
    hepiniz en az benim kadar yorgundunuz. Hiçbirinize kıyamadım. Önemli
    olan benim uyumam değil milletimin rahat uyuması". Var mı böyle bir
    şey! Bu insana diktatör demeye kimin dili varabilir. Ayaklarının
    altına Yunan bayrağı serildiğinde bayrak bir ulusun onurudur diye
    basmayıp kaldırtan bir insanın kendi milletinin inancını
    çiğneyebileceğini düşünmek ancak onuru ve şerefi olmayan kişilerin işi
    olabilir diye düşünmeden de edemiyorum.
    Bu arada içimizde çok değerli öğretim görevlilerimiz ve öğretmen
    arkadaşlarımız var. Onların için de çok özel bir anısını anlatacağım.
    İstanbul Üniversitesinin açılış töreni. Çok mütevazı bir salon, tahta
    iskemleler, ortaya ATATÜRK'ün oturması için kırmızı renkte süslü
    muhteşem bir koltuk konmuş. Profesörlerle birlikte geliyor, buyurun
    diyorlar. Bir koltuğa bakıyor dönüyor profesörlere, aynen şunları
    söylüyor; "Sizlerden öğrenecek o kadar çok şeyim olduğuna göre bu
    koltuk sadece sizlere layıktır" diyor. En kıdemli profesörü o koltuğa
    oturtuyor ve kendisi tahta iskemlede programı sonuna kadar izliyor.
    Evet yani kendince hak etmediği hiçbir koltuğa oturmayan bir Mustafa
    Kemal'i görüyoruz orada. Dünya lideri olmak sanıyorum bu evet .
    Bu arada İstanbul ve Ankara illerinden birisine ATATÜRK adının
    verilmesi için bir kanun önergesi veriliyor meclise. ya İstanbul'a
    ATATÜRK diyorduk ya Ankara'ya. Bu önergeyi vereni hemen çağırıyor ve
    aynen şunları söylüyor ;"Bir ismin dillerde kalması için şehrin
    temellerine sığınmasına gerek yoktur. Bakın bu şehrin ismi İstanbul
    ama Fatih Sultan Mehmet'i hemen hatırlıyoruz. Eğer ben bir şey
    yapabildiysem bunu binaların tepelerine, şehrin temellerine ismimi
    yazarak değil milletimin kalbine yazarak anılmak isterim" diyecek,
    hiçbir yere adının verilmesini kabul etmeyecektir. Şimdi bakıyorum da
    hortumcunun soyguncunun hepsinin adı bitaraflarda şey gibi yazıyor
    merak ediyorum nasıl oluyor bu diye. Evet, galiba beni bıraktınız, ben
    25 yıl kolay değil, beni bırakırsanız sabaha kadar buradayız. En iyisi
    son iki anı ama onu en iyi anlatan anılarla programıma son vermek
    istiyorum;
    İşte ilki öğrenciler evet sizin için. Bir öğrenci anlatıyor, Mahmut
    SADİ. Şöyle anlatır Mahmut SADİ. "Yıl 1923. İstanbul Üniversitesinde
    öğrenci olduğum sıralar. Okul duvarında bir ilan görüyorum. Avrupa'ya
    talebe yollanacaktır. Allah Allah diyorum, ülke yıkık dökük yıl 1923
    Avrupa'ya talebe! Lüks gibi gelen bir şey, ama bir şansımı denemek
    istedim. 150 kişi içerisinde 11 kişi seçilmişiz. Benim ismimin yanına
    ATATÜRK "Berlin Üniversitesine gitsin" diye yazmış. Zaman geldi.
    Sirkeci garındayım, ama kafam öyle karışık ki gitsem mi kalsam mı,
    orda beni unutur mu bunlar, para yollarlar mı, gurbet ellerde ne
    yaparım? Bir an gitmemeye karar verdim, döndüm. O sırada bir müvezzi
    ismimi çağırdı "Mahmut SADİ, Mahmut SADİ, bir telgrafın var" telgrafı
    açtım aynen şunlar yazıyordu "sizleri birer kıvılcım olarak
    gönderiyorum alevler olarak geri dönmelisiniz". Var mı böyle bir şey?
    11 öğrencinin nerede, ne zaman, ne düşünebileceğini hesap edebilen bir
    lider dünya lideri olmasın da ne olsun. Yıl 1923, biz evimizde bir
    çocuğumuzun huyunu değiştiremiyoruz bir huyunu. Tüm ülkenin huyu
    değişiyor. Bunla uğraşan bir insan yolladığı 11 öğrenci nerede, ne
    zaman, ne düşünebileceğini hissedebiliyor. Mahmut Sadi devam ediyor
    "gel de şimdi gitme, git de orda çalışma, dönde bu ülke için canını
    verme".diyor.
    Evet bu gün en büyük şikayeti ne Türkiye'nin? Beyin göçü. En iyi
    beyinlerimizi kapıp götürüyorlar ama o çocuklarımız arkalarına baka
    baka gidiyorlar. Peki diyeceksiniz ki engellemek o kadar mı zormuş? Ha
    o gün 11 öğrenciymiş, telgrafmış. Bu gün milyon öğrenci olsun, e-mail
    bilgisayar var. Yeterki şu iki cümleyi ifade edebilecek, onların
    sorumluluğunu alan bir liderleri olsun

  5. #4
    Kayıt Tarihi
    May 2007
    İletiler
    24
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Arştrmcı Yzr Prof.İlknur GÜNTÜRKÜN KALIPÇI ve ATATÜRK

    İşte son anım, Nehire NEHİR hanımefendiden; şöyle anlatır "O zamanlar
    kadınların sanatçı kimliğini yeni yeni kazandığı dönemler. Benim
    tiyatroda çömezlik dönemim. Muhsin ERTUĞRUL Darül Bedai'ye baş
    yönetmen olarak atanmış. Çok titiz bir insan. Provadan oyuna her şey
    saat titizliği ile işliyor, perde bir saniye bile geç açılmıyordu.
    Provaya geç kalan oyuncu derhal oyundan uzaklaştırılıyordu. Eee tahmin
    edersiniz ki bu durumda Muhsin Ertuğrul'unda düşmanı çoktu. Bir gece
    Dolmabahçe'den ATATÜRK'ün Şehir Tiyatrolarına geleceği haber verildi.
    Ben de karşılamak için hazırdım. Fakat Paşa gecikti. Muhsin Ertuğrul
    kendisini beklemeden perdeyi saniyesi saniyesine açıp oyunu başlattı.
    ATATÜRK 4 dakika geç kalmıştı. Etraftaki dalkavuklar ATATÜRK
    geldiğinde Muhsin ERTUĞRUL'un onu beklemeden perdeyi açtığını ellerini
    ovuştura ovuştura anlattılar ATATÜRK "Yaaa öyle mi Muhsin Ertuğrul'la
    Görüşürüz" dedi. Herkes Muhsin ERTUĞRUL'un işinin bittiğine inanıyor,
    ben müdür olacağım sen müdür olacaksın kavgaları bile başlamıştı.
    ATATÜRK piyesin bitiminde Muhsin ERTUĞRUL'u ayakta karşıladı.
    Deminkileri de yanına çağırarak aynen şunları söyledi. "Sizi tebrik
    ederim işinizle ilgili ciddiyetiniz ülkenin gelişimini cidiye
    aldığınızı gösterir biz geç kaldık siz vazifenizi yaptınız eğer bir
    tek benim için perdeyi açmayıp oyunu başlatmasaydınız bu
    dalkavukluktan ileri gitmez ve beni çok üzerdi ben herkesin her sahada
    işini bu kadar ciddiye almasını istiyorum ülke ancak böyle ilerler
    efendiler " demez mi. Etraftakilerin suratları görülmeye değerdi o
    sırada". Ama işte liderlik diyorum. Şimdi bir an günümüze geliyorum,
    hadi bakalım baba iseniz başlatın programı gelmeden. Mümkün mü! Ondan
    sonra artık beğenin haritadan bir yer, evet ki bu insan bir ülkenin en
    büyük lideri değil asrın lideri olan bir insan bunu yapıyor.
    Evet ATATÜRK ve onunla el ele verenler sayesinde üç tarafı deniz
    yerin üstünü anlatayım mı? Lütfen pazara gidelim. Yabancı ülkelere
    gittim. Portakalı taneyle jelatinlere sarıyorlar, kıymetli madde,
    karpuzu dilimle yiyorlar, biz kelek çıktı mı atıyoruz, bir tane daha
    açıyoruz var mı böyle bir nimet. Lütfen pazara gidelim, yeşilin her
    tonu; geçen bir yabancı konuğum var; pazardan geçmek zorunda kaldık
    dedi ki bana "Türklerin özel bir günü herhalde bu gün". "Neden" dedim?
    Eee baktı kadın naylon torba naylon torba yok öyle bir dava, böyle bir
    nimet nerde, hangi ülkede. Bir tane salatalık, bir tane domates, biz
    kilolarla. Ve bana ne dedi biliyor musunuz? "Yahu ülkeme dönünce ne
    isteyeceğim biliyor musun". "Ne" dedim. "Türkiye'yi isterim de isterim
    diye tutturacağım" dedi. Bir espriydi ama bir gerçek payı da olduğu su
    götürmez.
    Peki yerin altına geçelim. Krom, brom , toryum, bor. Tamam güzel ama
    petrolün zekasına hayranım. Neden mi? Burda çıkıyor, burda çıkıyor,
    burda çıkıyor ama Türkiye'nin sınırını ezberletmişler petrole, bir
    kilometre girmiyor içeri. Var mı böyle bir petrol, yani altımız petrol
    dolu aslında. Hadi petrolü de geçelim, uzaydan çekilen fotoğraflara
    göre bugün petrolden bir derece zengin maden var, uranyum. Bu gün
    dünyadaki, Türkiye'de değil dünyadaki eni iyi uranyum rezervi bizim
    Karadeniz dağlarında arzı endam ediyormuş. Hoş o bize bakıyor biz ona
    bakıyoruz ama Türkiye'nin dış borcunun 19 katı değeri olduğu tespit
    edilmiş uzaydan çekilen fotoğraflara göre.
    Yabancı ülkelere gittiğimde ufacık bir tarihi vesika buluyorlar, üç
    kere etrafını çeviriyorlar, birde bol para ödüyorsunuz, böööyle
    bakıyorsunuz. 15 ayrı medeniyeti barındıran 10000 yıllık bir tarih var
    altımızda.
    Romanya devlet bütçesinin üçte birini nasıl kalkındırıyor? Suni
    termal tesis yapmış adamlar düşünebiliyor musunuz suni. Erzurum'a
    gittim kaynıyor, Kozaklıya gittim kaynıyor, Bursa'ya gittim kaynıyor,
    İzmir kaynıyor. Sadece bizim sıcak su kaplıcamız. Hakikisi var çünkü
    elimizde.
    Geçen gün Isparta Süleyman Demirel üniversitesi beni davet etti
    rektörlük, oraya gittim. Beni Davraz diye bir kayak merkezine
    götürdüler. Kayak merkezinde kayakla kayıyordu herkes Davraz'ta.
    Birbuçuk saat sonra, Antalya Akdeniz üniversitesinde vereceğim
    konferans için Antalya'ya indim. Millet denizde yüzüyordu. Var mı
    böyle bir ülke söyleyin bana. Birbuçuk saatlik mesafede. Bursa,
    Uludağ'a gidiyorsunuz kayak kayıyorlar, 20 dakikada Mudanya'ya
    gidiyorsunuz denize giriyorlar. Hakikaten yok böyle bir ülke. Dünya
    yuvarlağını çevirin hepsinin bir araya geldiği bir ülke söyleyin bana,
    ben bulamadım. Ya güneşi var ya karı var ya denizi var ya dağı var
    birinden biri mutlaka.
    Peki bu kadar özel ve güzel bir ülke bizim elimizdeyken başımız
    dertten kurtulur mu? Asla. Düşmanımız dünden daha az değil, dünden
    daha çok. Bütün ülkelerin gözü bizim ülkemizde. Nasıl olmasın ki!
    Galiba bir tek bizim gözümüz yok şu ülkede.
    Bu gün bunun için parçalama ve bölme girişimlerini yüz yıllardır
    uyguluyorlar. Bir ara siyasi girdiler, sağ-sol diye böldüler, kapışın
    dediler, yutmadık. Daha sonra etnik böldüler, kürt-Türk dediler,
    kapışın dediler, yutmadık. Dinimizi kullandılar, kapanan-kapanmayan,
    laik olan-olmayan, ATATÜRK'çü olan-olmayan diye dörde beşe,
    tarikatlara bölünün dediler ki kolay alalım, yutmadık. Ekonomiyi
    kullandılar, zengin-fakir alan-alamayan dediler, gene olmadı. Yani
    tazı eski tazıydı, habire çulunu değiştirdiler. Oyunun kuralı buydu
    ama biz bu oyuna hiç gelmedik gelmeye de asla niyetimiz yok.
    Yeni ATATÜRK'ler yetişiyor ve gelmekte. İşte bugün bizi kuvvetlendikçe
    budanan, diğer türlü olduğu sürece de sulanan bir ağaç misali görmek
    gafletinde olan yada başka bir deyişle ayağa kalkmayacak kadar
    destekle ama yere düşmeyecek kadar köstekle politikası uygulamaya
    çalışan tüm ülkelere, iç ve dış düşmanlarımıza karşı en güzel cevabı
    ne zaman vereceğiz biliyor musunuz? Onu anmayı bırakıp anlamaya
    başladığımız zaman. Onu yakamızda taşıdığımız kadar fikir ve
    eylemlerimizde de taşıyabildiğimiz zaman. Onu özlediğimiz kadar
    özümsediğimiz zaman. Onunla yarışan ama onu aşmış yeni Mustafa
    Kemalleri yetiştirebildiğimiz zaman vereceğimiz inancıyla. sizlerden
    Nakiye Hanım, Kara Fatma, Mustafa Kemal gösterdiğin hedefe henüz
    ulaşamamış olmaktan dolayı özür diliyor ve bu hedefe ulaşana dek sakın
    bizi affetmeyin diyor ve bir şiirle programıma son veriyorum.
    ATATÜRK de et artı kemik artı kandı,
    İnsanüstü değildi yani ATATÜRK,
    ATATÜRK de herkes gibi kusurları olan,
    Küçük büyük ve çirkinde olabilirdi,
    Ama güzeldi
    ATATÜRK yorgunluk kahvesini bir su başında yudumlamayı,
    Serhat türkülerini, Alaturkayı, mesela Safiye Aylayı,
    Yemeklerden fasulye pilakisini seven,
    Miri kelam bir İstanbul efendisi.
    Aşık ve şair, mahcup ve ürkek,
    Ama Karadenizli değil Karadeniz kadar canlı,
    Adanalı değil ama Adanalı kadar sıcak kanlı,
    Ve bir Aydınlı kadar oturaklı ve zeybek.
    Velhasıl bizim mayamızdan bizim kumaşımızdandı Mustafa Kemal.
    İnsan üstü değildi ATATÜRK,
    Tam insandı.
    Araştırmacı Yazar Prof.İlknur GÜNTÜRKÜN KALIPÇI

+ Konuyu Yanıtla

Bu sayfada bulunan kavramlar:

ilknur güntürkün kalıpçı atatürk kimdir 1. bolum yaIlı

ilknur gunturk kimdir fotografi varmi

ilknur gunturkun kalipci dolandirici

ilknur gunurk kalipcinin hayati

Forum

Benzer Konular :

  1. Yeni Mevzuat: Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Getirdiği Başlıca Yenilikler Prof. Dr. Baki Kuru* Prof. Dr. Ali Cem Budak**
    Hukuk Makaleleri ve Mevzuat Kısmına yeni bir hukuki kaynak eklendi, üzerinde tartışmak ister misiniz : İlgili veri linki - Konu: Hukuk...
    Yazan: admin Forum: Mevzuata İlişkin Bilgi ve Yorumlar
    Yanıt: 0
    Son İleti: 07-10-2011, 11:05:34

Yetkileriniz

  • Yeni konu açma yetkiniz yok
  • Konuya cevap verme yetkiniz yok
  • Dosya ekleme yetkisi yok
  • İleti düzenleme yetkisi yok
  •  


2022 tarihli Hukuk Blog |  Arabulucu |  Hukuk Kitapları |  Alman Hukuku |  Özel Güvenlik AŞ. |  İş İlanları |  Ankahukuk |  Psikolog |  Site Ekleme |  Sihirli Kadın |  Sağlık |  Satılık Düşecek Domainler |  Bayefendi |  Afternic Alanadı satış (Domain alımı) | 

™ Marka tescili, Patent ve Fikri mülkiyet hakları nasıl korunuyor?
Hukuki.Net’in Telif Hakları ve 2014-2022 yılları arası Marka Tescil Koruması Levent Patent tarafından sağlanmaktadır.
♾️ Makine donanım yapı ve yazılım özellikleri nedir?
Hukuki.Net olarak dedicated hosting serveri bilfiil yoğun trafiği yönetebilen CubeCDN, vmware esx server, hyperv, virtual server (sanal sunucu), Sql express ve cloud hosting teknolojisi kullanmaktadır. Web yazılımı yönünden ise content management (içerik yönetimi) büyük kısmı itibari ile vb olup, wordress ve benzeri çeşitli kodlarla oluşturulan bölümleri de vardır.
Hangi Diller kullanılıyor?
Anadil: 🇹🇷 Türkçe. 🌐 Yabancı dil tercüme: Masaüstü sürümünde geçerli olmak üzere; İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Hintçe, Rusça ve Arapça. (Bu yabancı dil çeviri seçenekleri ileride artırılacak olup, bazı internet çeviri yazılımları ile otomatik olarak temin edilmektedir.
Sitenin Webmaster, Hostmaster, Güvenlik Uzmanı, PHP devoloper ve SEO uzmanı kimdir?
👨‍💻 Feyz Pazarbaşı & Istemihan Mehmet Pazarbasi[İstanbul] vd.
® Reklam Alanları ve reklam kodu yerleşimi nasıl yapılıyor?
Yayınlanan lansman ve reklamlar genel olarak Google Adsense gibi internet reklamcılığı konusunda en iyi, en güvenilir kaynaklar ve ajanslar tarafından otomatik olarak (Re'sen) yerleştirilmektedir. Bunların kaynağı Türkiye, Amerika, Ingiltere, Almanya ve çeşitli Avrupa Birliği kökenli kaynak kod ürünleridir. Bunlar içerik olarak günlük döviz ve borsa, forex para kazanma, exim kredileri, internet bankacılığı, banka ve kredi kartı tanıtımları gibi yatırım araçları ve internetten para kazanma teknikleri, hazır ofis kiralama, Sigorta, yabancı dil okulları gibi eğitim tanıtımları, satılık veya kiralık taşınmaz eşyalar ve araç kiralama, ikinci el taşınır mallar, ücretli veya ücretsiz eleman ilanları ile ilgili bilimum bedelli veya bedava reklamlar, rejim, diyet ve özel sağlık sigortası gibi insan sağlığı, tatil ve otel reklamları gibi öğeler içerebilir. Reklam yayıncıları: ads.txt dosyası.
‼️ İtirazi kayıt (çekince) hususları nelerdir?
Bahse konu reklamlar üzerinde hiçbir kontrolümüz bulunmamaktadır. Bu sebep ile özellikle avukat reklamları gibi Avukatlık kanunu vs. mesleki mevzuat tarafından kısıtlanmış, belirli kurallara tabi tutulmuş veya yasaklanmış tanıtımlardan yasal olarak sorumlu değiliz.
📧 İletişim ve reklam başvuru sayfası nerede, muhatap kimdir?
☏ Sitenin 2022 yılı yatırım danışmanı ile irtibat ve reklam pazarlaması için iletişim kurmanız rica olunur.
Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution 4.0 International License.