+ Konuyu Yanıtla
1 den 5´e kadar toplam 5 ileti bulundu.

Konu: Emniyette yatan başbakan kimdi?

Emniyette yatan başbakan kimdi? Hızlandırılmış Mobil Sayfa Sürümü (AMP)
  1. #1
    Kayıt Tarihi
    Dec 2006
    Nerede
    Turkiye.
    İletiler
    152
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Emniyette yatan başbakan kimdi?

    15–21 Şubat tarihli sayımızda “Emniyette Yatan Başbakan” yazımda emniyette yatan başbakanı öğrenirsem sizinle paylaşırım demiştim. Evet, o Başbakan Turgut Özal. Orgeneral Necdet Öztorun’u Genel Kurmay Başkanlığına atamayacağını açıkladığı basın toplantısının ardından, Başbakanlıktaki muhabirler, daha Turgut Özal odadan ayrılmadan, büyük bir hızla odayı boşaltırlar. Turgut Özal gülerek yanındaki bakanlara döner “Bakın hepsi Genelkurmayın önüne gidecekler” der. Ardından da yine gülerek “…darbe olacak ya…”diye ekler. Turgut Özal o gece dâhil sonraki iki günü de Emniyet Genel Müdürlüğünün üst katında geçirir.

    Anavatan–Doğru Yol birlikteliği olur mu?

    Tüm planlar, Tayyib Erdoğan’ın olası Cumhurbaşkanlığının ardından, iktidarı AK Partiye vermemek. Ne yapıp edip CHP’li bir koalisyon oluşturulması, olmazsa AK Partili bir koalisyon hükümeti kurdurmak. Bu formülün işleyebilmesi için meclise dört partinin girmesi gerekiyor. Mevcut şartlara bakıldığında, AK Partinin tek başına iktidarı görünüyor. Araştırmalarda MHP’nin ve Doğru Yol partisinin barajı geçtiği görülse de, en azından açık ara barajı geçtiklerinden söz edilmiyor. Anavatan Partisi’ni de barajı geçecek olarak gösteren bir araştırma, şu ana kadar açıklanmadı.

    Yukarıda ki formülün işleyebilmesi için MHP dışındaki iki sağ partinin, DYP ve Anavatan’ın baraj sorunu yaşamaması gerekiyor.

    Şimdi Ankara da iki parti arasında mekik dokuyan hatırlı kişiler, Anavatan- Doğru Yol birleşmesinde eş başkanlık formülü üzerinde çalışıyorlar. Teknik çalışmayı götürenler, sanki olacakmış gibi çalışıyorlar.

    Boşuna dememişler… Siyasette bir saat bile çok uzun bir zaman!

    Haluk Örgün
    habernokta.com



    Hukuki NET Güncel Haber

    Emniyette yatan başbakan kimdi? konulu yargıtay kararı ara
    Emniyette yatan başbakan kimdi? konulu hukuk haber

  2. # Nedir?
    Tavsiye Soru Cevap
    Kayıt Tarihi
    Bugün
    Nerede
    Avukat Dünyası
    İletiler
    Ne kadar?
     
  3. #2
    Kayıt Tarihi
    Jun 2006
    Nerede
    İstanbul / Beyoğlu
    İletiler
    3.411
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Emniyette yatan başbakan kimdi?

    Cemaat, ey cemaat


    VAN ’da rektör tutuklanır...

    Olayın failleri olarak "cemaate bağlı polisler" ile "cemaatçi savcı" gösterilir. Hükümet bypass edilmiştir.

    Ankara polisi ile İstanbul polisi arasında savaş çıkar...

    Hemen olay "cemaatçi polisler" ile "cemaatçi olmayan polisler" arasındaki çatışma olarak yorumlanır. Hükümet yine etkisizdir.

    Andıç çıkar...

    Andıç’ın çalındığı söylenir... Olağan şüpheli yine aynıdır: Cemaat... Seyirci olan hükümettir.

    Günlük çıkar...

    İlgilisi olayı yalanlar... Peki iki bin sayfalık bir metni yazacak hayal gücü kimde vardır? Tabii ki cemaatte... Hükümet ise şaşkındır.

    Açık söylemek gerekirse...

    Ben bu iddiaları pek inandırıcı bulmuyordum...

    Komplo teorilerine prim verenleri hafiften küçümseyerek, Woody Allen gibi yapıyor ve şu soruyu soruyordum:

    "Peki ama bir cemaat bunu yapabilir mi bakalım?"

    Ama yanılmışım. Meğer yapabilirmiş!

    Nasıl mı uyandım?

    Anlatayım...

    * * *

    Bir sabah kahvaltısında buluştuğumuz hükümet içinde etkili bir "Bakan", artık laf nereden açıldıysa, bir ara gözlerini kısıp, "Bu cemaat de çok olmaya başladı... El attığı bütün işlerden biz zararlı çıktık" demesin mi?

    Hoppala!

    Hemen "Durun bakalım Sayın Bakan... Ne cemaati? Ne çok olması?" diye araya girdim.

    Bakan Bey, "cemaatçi polisler" ile "cemaatçi savcılar" meselesini başladı anlatmaya...

    Meğer...

    Emniyette gruplaşıyorlarmış, adliyede dayanışma içinde oluyorlarmış.

    Bir adım attıklarında "Hükümetin işine yarar mı yaramaz mı" diye bakmayıp, "Cemaatin işine yarar mı yaramaz mı" diye bakıyorlarmış.

    Bütün sorunlu işlerin ardından bir cemaat bağlantısı çıkıyormuş.

    Hükümet onlar yüzünden hep zor durumda kalıyormuş.

    Bakan Bey, öfkeliydi...

    "Cemaatsen cemaatliğini bil kardeşim" diyerek laik bir çıkış bile yaptı.

    Bir de şunu söyledi:

    "Fethullah Hoca istihbarat işlerine meraklıdır. Ama onun merakı yüzünden olan bize oluyor."

    İkna olmuştum.

    Çünkü bunları söyleyen "İflah olmaz bir Fethullah Gülen karşıtı" değildi, dost kuvvetlerdendi.

    Tek sorunu konuyu kamu önünde açıkça ortaya koyacak denli "cesur" olmamasıydı.

    Eh, her şeyin olağan seyrettiği bir ülkede yaşamadığımıza göre, bu cesaretsizlik bağışlanabilirdi.

    * * *

    Bazen "cemaatin taktikleri" ile "iktidardaki partinin taktikleri" örtüşebilir.

    Nede olsa taktiği besleyen ana unsur, "ortak dost" ve "ortak düşman" meselesidir...

    Ancak...

    "Cemaatin stratejisi" ile "iktidardaki partinin stratejisi" asla örtüşmez.

    Bu yüzden...

    Cemaatin yaptığı istihbarat yaramazlıkları, sıklıkla hükümetin başına bela oluyor.

    Belki de bu yüzden sabah kahvaltısında buluştuğum Bakan, Fethullah Gülen’e "Hocam din işleri ile istihbarat işlerini birbirine karıştırmayın" mesajı yolluyordu.

    Ne dersiniz?

    Haksız sayılmaz değil mi?

    Ahmet HAKAN / Hürriyet


    Harun Gür Notu : İddia edildiği gibi Emniyette F tipi örgütlenme varsa, bunların (RTE ve saz ekibi) yatacak yeri de kalmadı demektir. ))

    Selamlar,

  4. #3
    Kayıt Tarihi
    Dec 2006
    Nerede
    Turkiye.
    İletiler
    152
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Emniyette yatan başbakan kimdi?

    Özal Erdoğan'a ne teklif etti?

    Hürriyet Gazetesi yazarı Ahmet Hakan, Özal'ın Erdoğan'a teklifini yazdı
    06.04.2007
    POSTADAN gelen kitaplar arasında bir kitap hemen dikkatimi çekti...

    Kitabın kapağında kocaman bir "Akıncı" yazısı vardı...

    Alt başlık ise şöyle:

    "Mamak Zindanlarında Bir Akıncı-Tarihe Notlar"

    "Yüzde 52"ler, yani yeniyetme kesimi şimdi "Bu Akıncı da neyin nesi?" diye sorabilir.

    Anlatayım:

    1980’den önce memleketimizde...

    Kendilerine "Devrimci" diyen solcular ile kendilerine "Ülkücü" diyen sağcıların dışında bir de "Akıncılar" vardı...

    "Akıncılar", Erbakan’ın Milli Selamet Partisi’nin gayri resmi gençlik örgütü idi...

    Ilımlı, mukaddesatçı, hatta millici çizgide uslu, ağırbaşlı ve erken olgunlaşmış çocuklardı Akıncılar...

    Gerçi...

    Bazen "Ülkücü" ve "Devrimci" akranlarına özenip, geceleri yazıya çıkmak ya da etkin oldukları mahalleyi "Kurtarılmış bölge" ilan etmek gibi hevesleri olurdu.

    Ama yine de anarşik olaylarda pek fazla göze batmamışlardı.

    Sonraları İran Devrimi’nin etkisiyle biraz radikalleştiler ve "millici çizgi"den sapma göstermeye başladılar...

    İşte o zaman özellikle sağ kesim tarafından "yeşil komünist" diye yaftalandılar.

    * * *

    Eski günlerin hatırına kitabı merakla karıştırmaya başladım.

    Kitabın yazarı Halis Özdemir, 12 Eylül’den sonra "Akıncılar Davası" nedeniyle 7 yıl kaldığı Mamak Askeri Hapishanesi’nde çektiği çileyi anlatmış uzun uzun...

    Bu hatıralardan anlıyoruz ki, o dönem hapse düşen "Devrimci" ve "Ülkücü" gençler, hangi muameleye tabi tutulmuşsa "Akıncı" da aynı muameleye tabi tutulmuş.

    Yani...

    Günlerce aç susuz bir hücrede tutulma, envai çeşit işkence falan...

    Kısacası "zindan hatıraları" kısmında "yeni" bir şey yoktu...

    Ancak...

    Kitabın Tayyip Erdoğan ile ilgili bölümünde bugüne kadar gün yüzüne çıkmamış şahane bir haber saklıydı...

    Halis Özdemir, Mamak hapishanesinden kurtulduktan sonra dönemin Refah Partisi İstanbul İl Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı ziyarete gitmiş.

    Ziyarette Erdoğan, Halis Özdemir’e Refah Partisi Genel Merkezi’nin kendisine karşı ilgisiz tutumundan yakınmış...

    Kıymetinin anlaşılmadığını söylemiş...

    Ve şöyle demiş:

    "Bana Başbakan Turgut Özal’ın özel kalem müdürlüğü teklif ediliyor."

    Yani...

    "Turgut Özal bana önemli bir görev teklif ederken, bizimkiler beni dikkate almıyor" demek istemiş.

    * * *

    Kitabın yazarı Halis Özdemir, bugün Saadet Partisi’nde...

    Erbakan’a bağlılığı sürüyor.

    Yani...

    AKP karşıtı safta...

    Bu nedenle Özdemir bu hatırayı yazarak, bir anlamda Erdoğan’ın ta Refah Partisi İstanbul İl Başkanı iken "Bir gün Erbakan’ı terk edebilecek bir potansiyele sahip olduğu"nu ima etmeye çalışıyor.

    Bu ima neyse de...

    Benim için önemli olan şudur:

    Refah Partisi’nin en radikal olduğu dönemde...

    Dönemin liberal Başbakanı Turgut Özal, bir istidadı keşfedip, müthiş bir öngörüyle Tayyip Erdoğan’ı "Özel Kalem Müdürlüğü" gibi en mahrem alanına çekmek istiyor.

    Nasıl? Sizce de ilginç değil mi?

    * * *

    Peki ya bu bilgi doğru değilse?

    Ya Halis Özdemir, Erdoğan’ı "Milli Görüş" nezdinde biraz daha tartışılır kılmak için böyle bir yol tutturduysa...

    Ya da yanlış hatırlıyorsa...

    Olağan kuşku, beni sarıp sarmalayınca...

    Hemen Başbakan Erdoğan’ın yakınındaki isimlerle temasa geçtim.

    Konuyu özetledim ve "Doğru mu? Şunu bir sorsanız" dedim.

    Onlar da Başbakan’a "Turgut Özal’ın size Başbakanlık Özel Kalem Müdürlüğü görevini teklif ettiği doğru mu?" diye sordular...

    Erdoğan’ın bu soruya yanıtı "Evet, doğru" olunca...

    Bu "tarihi" gerçeği açıklamak üzerime farz oldu...

    Evet...

    80’li yılların başında Tayyip Erdoğan, dönemin Başbakanı Özal’dan "iyi bir teklif" almış...

    Şimdi isterseniz hep birlikte "Ya Erdoğan bu teklifi kabul etseydi" meselesine kafa yorup, bir alternatif tarih yazımı işine girişelim...

    Merak etmeyin: Atış serbest.

  5. #4
    Kayıt Tarihi
    Dec 2006
    Nerede
    Turkiye.
    İletiler
    152
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Emniyette yatan başbakan kimdi?

    Cemaat diyor ki: O bakan bize düşman
    Hürriyet Gazetesi yazarı Ahmet Hakan Gülen cemaatinin bakana verdiği cevabı yazdı

    05.04.2007

    MADEM "İflah olmaz Gülen karşıtları" cemaatinden değilim...

    Madem "Gazetede yazı yazmak" ile "Aleyhte kampanya düzenlemek" arasındaki farkın farkındayım.

    O halde...

    Adını açıklamadığım bir "Bakan"ın, "Gülen cemaati" hakkında ileri sürdüğü önemli iddialar konusunda, "Cemaat"ten gelen cevaba da kulak vermek zorundayım...

    Ama önce kısa bir özet...

    Şöyle yazmıştım önceki gün:

    "Andıç" olayından "Günlük" meselesine...

    Şemdinli’den Van’daki rektör olayına...

    Emniyet içindeki kavgadan, türlü istihbarat çekişmelerine...

    Son dönemde ortaya çıkan tartışmalı her hususta, "Bu işin arkasında cemaat var" yargısı gündeme geliyor.

    Ben bu yargıya pek katılmıyorum...

    Ancak...

    Hükümetin etkili bir bakanı, bir sabah kahvaltısında, "Bu cemaat de çok olmaya başladı" diye başlayıp, "Her işin arkasında Gülen parmağı var" yargısını ortaya atınca...

    Benim için işin rengi değişti.

    Evet, yazdığım buydu...

    Geniş yankı uyandıran bu iddia üzerine, "cemaatin içinden bir isim" ile buluştum.

    Bana dedi ki:

    "Size o açıklamayı yapan bakanın kim olduğunu biliyoruz."

    Şaşırdım... "Kim?" dedim...

    Söyledi... Bingo! Verdiği isim doğruydu.

    Soru sırası bana gelmişti:

    "Nasıl bildiniz?"

    Cevap kısa ve netti:

    "Nasıl bilmeyiz? O bakan, üç aydır bize düşman. Aleyhimizde konuşuyor. O bakanın bize karşı kişisel bir husumeti var."

    "Kişisel bir husumet" meselesine kafam takılmıştı.

    Sordum:

    "Pardon ama bir bakan, neden bir cemaate karşı kişisel husumet duysun ki?"

    Cevap geldi:

    "Bakanın yaptığı bir yasa çalışmasına karşı çıktık. Hem hükümet hem AKP bizim haklı olduğumuza kanaat getirdi. Yasa tasarısı değişti. Bakan gururunun kırıldığını düşündü ve bu olayı kişisel husumete dönüştürdü. Uzun bir süredir hakkımızda tezvirat yapıyor."

    Cemaatin içinden önde gelen ismin söyledikleri bununla sınırlı kalmadı.

    Şu iki noktanın üzerinde de durdu:

    Biz cemaat olarak iddia edildiği gibi istihbarat işlerinin hiçbirinin arkasında yokuz. "Andıç" olayında yokuz. "Günlük" olayında yokuz. Şemdinli’de yokuz. Emniyet içindeki kavgada yokuz. Hepsi yalan, hepsi iftira... Bu iddiayı dile getirenler en küçük bir kanıt ortaya koymadılar. Olayların içeriğinin tartışılmasını istemeyen çevreler, cemaat iddiasını kasıtlı olarak gündemde tutmaya çalışıyorlar.

    Hükümet içinde bir bakanın, tamamen kişisel husumet duygularıyla dile getirdiği iddialar, "cemaat" ile "hükümet" arasında bir gerilim ve çekişme olduğu izlenimi uyandırmaktadır. Bu izlenim de tamamen yanlıştır. Böyle bir çekişme söz konusu bile değildir. Olay bir bakanla sınırlıdır.

    * * *

    Takdir edersiniz ki...

    Bu yanıtlar üzerine kafam karıştı. Şimdi en kısa zamanda...

    O "bakan" ile bir kez daha buluşup...

    Şu "kişisel husumet" meselesi üzerinde durmak istiyorum.

    Yine bir "sabah kahvaltısı" mı olur, yoksa bu sefer "beş çayı"nda mı buluşulur?

    Artık işin bu kısmına "sayın bakan" karar verir...

  6. #5
    Kayıt Tarihi
    Jun 2006
    Nerede
    İstanbul / Beyoğlu
    İletiler
    3.411
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Emniyette yatan başbakan kimdi?

    'AKP iktidara gelerek, cemaatin çirkin ve uğursuz belasını milletin başına dolamıştır'

    'Taktik Humeyni taktiğidir, ders Humeyni'den alınmıştır'...

    Fitneci tarikat /Muammer Kaylan

    Dinine, inancına bağlı olmak, demokrasilerde tanınan bir haktır.

    İsteyen istediği zaman, evinde ya da istediği mabette inandığı Tanrı’ya dua etmekte, dini görevini arzu ettiği şekilde yapmakta serbesttir ve serbest olmalıdır. Türkiye’de, laik cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren, din ve iman hürriyetinin var olduğunu inkar edenler yalancıdırlar. Bu durumda, dini politikaya alet edenler, cemaat şeyhinin arzu ve kaprislerine uşaklık yapanlar… Ülkenin Ordusu’na karşı fitne ve fesat tohumları ekerek, en büyük, en vahim günahları işlemektedirler.. En büyük günahlar dedik … bu çılgınlıklar vicdansızlıktır; ülkenin temellerine, ülkenin koruyucu varlığına ahmakça, haince dinamit koymaktır.

    Türkiye’de bugün, bu korkunç, bu çirkin, bu iğrenç manzarayı seyretmekteyiz.

    Emekli bir amiralin var olmayan fakat, “Ay Işığı” ve “Sarıkız” kod adları verilen darbe planlarını içeren günlüğü ile… Genelkurmay’dan çalınarak, sözde ABD’nin Utah eyaletinden sızdırılan andıç olayı ortalığı karıştırmıştır.

    Bu düzenbazlıklarla birlikte, cemaatçi polislerin, cemaatçı savcıların, cemaatin, tarikatların AKP iktidarındaki ve ülke toplumlarındaki son derecede tahripkar, son derecede düşmanca ziyankarlıkları… Bu çirkin manzaranın ülke boyunca yansıması… Ülkede dindarlığı kalkan gibi kullanan çok tehlikeli, çok yıpratıcı, hain bir komplo şebekesinin gemi azıya aldığını sergilemektedir.

    AKP iktidara gelerek, cemaatin çirkin ve uğursuz belasını milletin başına dolamıştır. Bu soysuzluğun günahı ve vebali, sorumluluğun ne olduğunu bilmeyen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile AKP iktidarının boynundadır. Bu cemaatin işlediği elim suçlardan Başbakan Erdoğan ile AKP iktidarı mes’uldur ve bu mes’uliyetten bugün de yarın da kurtulamazlar. Çünkü bu mel’un davranışlarla ülkenin birlik ve varlığına ağır darbeler indirilmekte, milletin hayrına olmayan korkunç bir facia planlanmaktadır.

    Fakat Erdoğan ile partisi, mahut cemaatın haince davranışlarına karşı susmakta ve suça ortaklığını göstermektedir. Ol Erdoğan ki, battığı kültür, hukuk ve tarih bilgisi noksanlığının dipsiz kuyusundan dışarı çıkamamakta, her ağzını açtığında dangıl dungul kafa yapısını sergilemektedir. Son dandini marifeti “Hitler de laikti” sözleri, vallahi tallahi bendenizi şaşırtmıştır. Başbakan ne dedi diye bağırmak zorunda kaldım.

    Ne dedi, palavracı ne dedi? “Hitler de laikti” dedi. Breh breh. Vay, vay, vay!
    Eğer Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, John Toland’ın Adolf Hitler* kitabını okusaydı, Hitler’in Katolik inanca bağlılığını, Musevilere karşı Tanrı uğruna savaştığını, kendi ağzından öğrenmiş olurdu. Heyhat, Başbakan Erdoğan kitap okumaz! Üstelik, kol kaldırıp selam veren Nazilerin, “Heil Hitler” sözündeki Almanca heil kelimesi hem selam, hem de necat - kurtuluş anlamına gelir. Bilgi yoksununun Çankaya’da gözü var. O asil ve ulu makama hasbelkader erişirse, halisane tavsiyem önemli yabancı ziyaretçilerin karşısında kabakça konuşmaması ve başını sallayıp maaşını almasıdır. Atalarımız boş yere salla başını, al maaşını dememişlerdir.

    Bak şimdi, densizin bendenizi sinirlendirmesi yüzünden nereden nereye geldik. Ne diyorduk? Darbe günlüğü ve andıç. Aslında herkesin bildiği, elebaşısı ABD’de yerleşen, kurban derisi dilencisi gazetesini zorbalıkla millete okutma sevdalısı cemaat ise, Türkiye’nin geleceğine çelme takmaktadır. Asker darbe yapacak korkusunu yayarak, Ordu’yu toplumların gözünde yıpratmaya çalışan bu fitneci zihniyet biraz daha gayret ederse, gerçekten Türkiye’nin başına istenmeyen darbeyi getirecektir. Genelkurmay’dan andıç’ın çalınması, poliste örgütleşen cemaatın TSK’nin içine de bir köstebek soktuğunu göstermektedir.

    Öyle görülüyor ki cemaatin mürşidi, Ayatullah Humeyni’yi taklit ederek, onun İran’a dönüşünün benzeri bir Türkiye dönüşünün hesabını yapmaktadır.

    Bu cemaatin ve bu cemaat şeyhinin davranışlarını iyi anlamak için Ayatullah Ruhullah ibn Mustafa Musavi Humeyni’nin, İran’da ne denli bir karşı devrim yaratmış olduğunu anımsamak gerekir. Humeyni İran’daki durumu, Fransa’da oturduğu evden yayımladığı kasetlerle karıştırmıştır. Bizim gözleri yaşlı medrese mezunu, Türkiyedeki bulanık sularda balık tutmak için oltayı ve zokayı ABD’deki zenginler çiftliğinden sallamaktadır. Bu Nurcu cemaat, milletin iyiliğini, sağlığını düşünmemekte, kendi amaç ve çıkarları uğruna milletin canı ve kanıyla kumar oynamaktadır.

    Cemaat mürşidinin avukatı yoluyla böyle bir niyetinin olmadığını ileri sürmesi inandırıcı değildir. Eğer avukatın sözleri doğru ise, cemaatın mürşidi, cemaatın kontrolunu elinden kaçırmış demektir. Kafaları karanlığa gömülü başıbozuk dervişleri bildiklerini okuyan bir cemaat daha tehlikelidir. Bu tehlikelerin ne denli yıkıcı oldukları, Osmanlı devrinde, Cumhuriyet’in ilk yıllarında görülmüştür.

    İran’da Şah Muhammed Rıza Pehlevi dönemi, yolsuzluklar, haksızlıklar yüzünden İran halklarını ezmişti. Şah devrinde, özellikle Tüdeh Partisi’nden ve Şah karşıtlarından işkence görenler, öldürülenler oldu. Fakat, beterin beteri vardır sözü, İran’daki durumu pek güzel anlatmaktadır. Humeyni ve mollalar, muhalefet yapanları Zionist, Komunist, beşinci kol, dinsiz toplum düşmanları olarak damgaladılar. Pazardaki iş adamlarından finansal yardım toplayan mollalar, insani kurallar getireceğiz vaadiyle İran genelkurmayını kandırdılar; komiteler, şeriata dayanan mahkemeler kurdular; etrafa korku salan devrim muhafızları silahlı Pasdaran ve Hızbullah yaratıldı. Medya, astığı astık, kestiği kestik mollaların kontroluna geçti; her türlü insan hakları çiğnendi; İran’da kanunlar, kanun tanımayanların ellerine geçti ve uzun süre kan gövdeyi götürdü.

    Devrim muhafızları din, iman, şeriat diye yaygara kopararak büyük zenginliklere kavuştular.Bu durumlar sizlere, Türkiye’de tanık olduğumuz din palyaçosu, eşleri türbanlı, türedi, görgüsüz yeni zenginleri, aman ha Borsa sallanmasın diye şeytanı bile desteklemekten çekinmeyen ar ve haya yoksunu yüzsüz holding medyasını, ille şeriat da şeriat diye çıldıran hak, hukuk, demokrasi düşmanı İslami yazarları hatırlatmıyor mu?

    Humeyni, Fransa’da, Neauphle – le – Chateau’daki evinden 1 Şubat 1979 günü İran’a doğru yola çıktığında amacı, İran’daki, Şah aleyhtarı Başbakan Şahpur Bahtiyar’ın iktidarını devirmekti. Hatta Humeyni, “Onların dişlerini kıracağım” demişti. Kitabında bahsettiği Velayet-i fakih, İslami Hukukçular Vasiliği anlayışı, İran’da insan haklarını çiğneyen Şeriat Mahkemelerini getirdi. Peki ne oldu İran’da?

    Binlerce masum insanın kanına girildi. Laik sistem yıkılarak, bu sisteme inanan generaller, albaylar ve hatta küçük rütbeli subaylar vahşice öldürüldü, halk korkutulup susturuldu. Mehdi Bezirgan hükümetini takiben yeni hükümetler gelip giderken, katliam dalga dalga devam etti; despotik molla rejimine karşı söz söyleyenler, günahsız küçük devlet memurları, fahişeler öldürüldü. Molla Sadık Halkalı’nın kampanyası sırasında cinayetler esrar kullananlara kadar indirgendi. İran’da kan gövdeği götürdüğü zaman, iktidar sarhoşu mollalar tarafından insan hakları teker teker çiğnendi.

    Açıkçası Humeyni’nin yarattığı köktendinci devrim, İran’da kendi evlatlarını yutan bir canavara döndü.

    Bizdeki, iktidar sevdasıyla gözleri dönen tarikatçılar, mahut cemaatın kendilerini ve amaçlarını gizleyen sinsi gulyabanileri, bu cinayetleri, insanlığa karşı işlenen bu faciaları taklit mi etmek istiyorlar? Görünen köy klavuz istemez. Ordu’ya karşı düşmanca hareket etmek, askeri yıpratmaya çalışmak, polis kadrolarına sızmak, devletin içinde kadrolaşmak, Türkiye’de devleti köktendinciğin karanlığına gömmek için sinsice ne menem oyunların oynandığını göstermektedir.

    Taktik, Humeyni taktiğidir, hedef ayni hedeftir, ders Humeyni’den alınmıştır.
    Ve paramparça bölünen, çıkarların rol oynadığı Nurcu tarikatlarının zengin cemaat öncüsü, Ordu karşıtı rezilane planlarıyla, Türkiye’de İran benzeri bir molla cumhuriyeti kurmak istemektedir.

    Milletin canı ve kalbi, Laik Cumhuriyet’in son bekçisi TSK’nin, bu oyunlardan etkilenmemesi, yıpranmaması, hırpalanmaması için çok uyanık davranması gerekiyor.

    * Adolf Hitler, John Toland (Pulitzer ödünlü). New York 1992, Anchor Publishing.


    Digimedya Sitesi'nden Alıntıdır.

+ Konuyu Yanıtla

Bu sayfada bulunan kavramlar:

Benzer Konular :

  1. 2015 de emniyette verdğim ifade
    merhaba arkadaşlar; 2015 yılında kaldığım kyk yurdunda bir grup öğrenci yurrta olay çıkardı ve yurttaki yataklardan birkaç tanesini blok...
    Yazan: emrekozak Forum: Ceza Hukuku
    Yanıt: 0
    Son İleti: 26-08-2018, 15:17:42
  2. emniyette firari olarak gözükmek
    arkadaşlar merhaba. ben bundan 5-6 ay önce bi alacak verecek davası yüzünden karakolda ifade vermiştim.hatta daha sonra borcumu ödeyip dosya...
    Yazan: amsy0102 Forum: Diğer Hukuki Sorular
    Yanıt: 1
    Son İleti: 19-11-2017, 14:47:57
  3. Emniyette suçu itiraf etmek
    Düşünün bir olay oluyor , o olayın sonucunda olayla ilgili olabilecek kişileri emniyete alıyorlar. buraya kadar herşey normal , sonra bu emineyete...
    Yazan: ozkan79 Forum: Güncel - Siyaset - Tarih - Tartışma
    Yanıt: 0
    Son İleti: 27-09-2009, 18:08:29
  4. Sabıkam yok ama Emniyette kaydım var
    2006 yılında çalıntı bir oto teyibi aldım ekipler beni dudurdu ve karakola götürdüler ne yaptıysam inandıramadım satın aldığıma emniyete götürdüler...
    Yazan: akbaba06 Forum: Ceza Hukuku
    Yanıt: 12
    Son İleti: 13-06-2009, 14:27:02
  5. Emniyette yaşadığım sorun
    pasaport almak için babamla emniyet mudurlugune gittik. ailemdeki tum bireylerin pasaportunu alabilmem için babamın kızımın almasına izin veriyorum...
    Yazan: hukkukk2 Forum: Hukuki Görüş ve Yorum
    Yanıt: 3
    Son İleti: 17-08-2008, 21:19:03

Yetkileriniz

  • Yeni konu açma yetkiniz yok
  • Konuya cevap verme yetkiniz yok
  • Dosya ekleme yetkisi yok
  • İleti düzenleme yetkisi yok
  •  


2022 tarihli Hukuk Blog |  Arabulucu |  Hukuk Kitapları |  Alman Hukuku |  Özel Güvenlik AŞ. |  İş İlanları |  Ankahukuk |  Psikolog |  Site Ekleme |  Sihirli Kadın |  Sağlık |  Satılık Düşecek Domainler |  Bayefendi |  Afternic Alanadı satış (Domain alımı) | 

™ Marka tescili, Patent ve Fikri mülkiyet hakları nasıl korunuyor?
Hukuki.Net’in Telif Hakları ve 2014-2022 yılları arası Marka Tescil Koruması Levent Patent tarafından sağlanmaktadır.
♾️ Makine donanım yapı ve yazılım özellikleri nedir?
Hukuki.Net olarak dedicated hosting serveri bilfiil yoğun trafiği yönetebilen CubeCDN, vmware esx server, hyperv, virtual server (sanal sunucu), Sql express ve cloud hosting teknolojisi kullanmaktadır. Web yazılımı yönünden ise content management (içerik yönetimi) büyük kısmı itibari ile vb olup, wordress ve benzeri çeşitli kodlarla oluşturulan bölümleri de vardır.
Hangi Diller kullanılıyor?
Anadil: 🇹🇷 Türkçe. 🌐 Yabancı dil tercüme: Masaüstü sürümünde geçerli olmak üzere; İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Hintçe, Rusça ve Arapça. (Bu yabancı dil çeviri seçenekleri ileride artırılacak olup, bazı internet çeviri yazılımları ile otomatik olarak temin edilmektedir.
Sitenin Webmaster, Hostmaster, Güvenlik Uzmanı, PHP devoloper ve SEO uzmanı kimdir?
👨‍💻 Feyz Pazarbaşı & Istemihan Mehmet Pazarbasi[İstanbul] vd.
® Reklam Alanları ve reklam kodu yerleşimi nasıl yapılıyor?
Yayınlanan lansman ve reklamlar genel olarak Google Adsense gibi internet reklamcılığı konusunda en iyi, en güvenilir kaynaklar ve ajanslar tarafından otomatik olarak (Re'sen) yerleştirilmektedir. Bunların kaynağı Türkiye, Amerika, Ingiltere, Almanya ve çeşitli Avrupa Birliği kökenli kaynak kod ürünleridir. Bunlar içerik olarak günlük döviz ve borsa, forex para kazanma, exim kredileri, internet bankacılığı, banka ve kredi kartı tanıtımları gibi yatırım araçları ve internetten para kazanma teknikleri, hazır ofis kiralama, Sigorta, yabancı dil okulları gibi eğitim tanıtımları, satılık veya kiralık taşınmaz eşyalar ve araç kiralama, ikinci el taşınır mallar, ücretli veya ücretsiz eleman ilanları ile ilgili bilimum bedelli veya bedava reklamlar, rejim, diyet ve özel sağlık sigortası gibi insan sağlığı, tatil ve otel reklamları gibi öğeler içerebilir. Reklam yayıncıları: ads.txt dosyası.
‼️ İtirazi kayıt (çekince) hususları nelerdir?
Bahse konu reklamlar üzerinde hiçbir kontrolümüz bulunmamaktadır. Bu sebep ile özellikle avukat reklamları gibi Avukatlık kanunu vs. mesleki mevzuat tarafından kısıtlanmış, belirli kurallara tabi tutulmuş veya yasaklanmış tanıtımlardan yasal olarak sorumlu değiliz.
📧 İletişim ve reklam başvuru sayfası nerede, muhatap kimdir?
☏ Sitenin 2022 yılı yatırım danışmanı ile irtibat ve reklam pazarlaması için iletişim kurmanız rica olunur.
Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution 4.0 International License.