Hakkını verin hakkını

[Av.Mehmet Taylan Karakum]

Beni az çok tanıyanlar, "hak" kavramına ne kadar önem verdiğimi bilirler. Her şeyin, herkesin hakkını vermek isterim ucu ucuna. Hatta; bu işi epey abartanlardanımdır ve sevenlerim kadar, sevmeyenlerim de çoktur.

Hepimizin, yaşamdaki her şeyin birbirinde hakkı olduğuna inanırım. Hayvanların, doğanın, yolların, yemeğin, emeğin, yapılan-yaptırılan işin hakkı vardır bence ve herkesin, her şeyin hakkı, derhal verilmelidir.

Mesela; bugün ayakkabı tamircimle (25 yıldır tanırım) yine tartıştık. Tabanı çıkan ayakkabımı kendisine götürdüm; yarın al dedi; parasını vermek istedim; iş bitince dedi ve yine tartıştık her zamanki gibi... Bence derhal verilmelidir, ona göre, müşterinin işi bittiğinde, memnun kaldıysa alınmalıdır...

İşte böyle, her şeyin hakkı verilmelidir. Mesela, rakı-balığın!

Rakı-balık; bizlerde, hele İstanbul'dan başlayıp, Marmara-Ege-Akdeniz sahilleri boyunca uzanan kıyı şeridinde, tarihsel bir işleyişle, daima "hakkının verilmesi" konusunda ciddi eylemler içinde olunan bir olgudur.

Her şeyden evvel, rakı-balık, dostlarla yenir, içilir; başkalarıyla olmaz. Ne iş yemeğinde ve ne de manitayla. Manitayla; balığın yanında beyaz şarap alınır.

Rakı-balık için, tüm dostlar aranır, çağrılır; gelemeyecek olanlar bile, nezaketen aranır, haber verilir ve illa ki, yemek sırasında adı geçer, mazereti bildirilir masaya. Ve de, hemen aranır, biz buradayız sen oradasın, ama kalbimiz seninle, keşke sen de olsaydın gibisinden. Hatta; varsa bir şarkı, o dosta ithaf edilir ve o şarkı, ona dinletilir.

Şimdi, diyeceksiniz ki; bu nereden çıktı. Anlatayım; bir kısım tayfa, "yarim İstanbul'u mesken mi tuttun" şarkısı eşliğinde, İstanbul'un çeşitli yerlerinde buluşmaktalar, haberi geldi. Ama; ne önceden haber vermek var, ne de oradayken aramak... Bunlar işi o kadar abartmışlar ki; bir gün iki gün değil; hergün ayrı bir mekana gidip, rakı-balık eşliğinde keyif sürüyorlarmış...

Ragıp Abi durumu öğrenmiş ve hemen acil müdahale timi edasıyla, kalkmış Bursa'dan baskına, İstanbul'a gitmiş ve öğrendiğim kadarıyla, olayın hakkını vermeye epey bir gayret etmiş.

Ama; bu işin hiç de hakkının verilmediği ortada. Çünkü; bu arkadaşlar, bizlere (en azından bana) ne haber verdiler ve ne de beni davet ettiler. En kötüsü, masadan bir arayıp da, beni anmadılar; kısacası, bence olayın hakkını veremediler.

Bu nedenle; bu olaylara katılan, başta arkadaşımız Duygu olmak üzere, kendilerini en şedit biçimde protesto ettiğimi; bununla da yetinmeyeceğimi; biraraya geldiğimiz ilk rakı-balık olayında, onları, rakı içmeyerek protesto edeceğimi ve tüm gecelerini zehredeceğimi, kamuoyunun takdirlerine ve bilgisine sunarım.

Saygılarımla,

[Av.Fırat Bayındır]

:DSessizluk:D

[drcimi]

Benzer olay başıma 6 ay önce geldi, iş arkadaşlarım rakı muhtemel- balık olayına girdiler ve beni çağırmamışlardı. Benim biraz yaşım 10-12 yıl kadar diğer arkadaşlardan küçüktür. Ben buna bağladım küçük olmak affedebilmeyi gerektirir, birde bunu böyle kabullenmek gerekir yani olmuş bir olaydır. Ben kendimde bir kusur aradım ve buldum ben gençtim:D:D:D
Ne güzel ki bunu dillendirebilme olanağınız olmuş ben bunuda yapamamıştım. [:tbn][:tbn]

[Av.Duygu Tekay]

Dostum Taylan;

haklısın ne desen. Kabul edıyorum. Ama şu da güzel bişeydir ki telafisi imkansız değildir.

Yalnız değilsin; bakınız Fırat Abi ve Sevgili Dilek...:D:D Fırat Abi sessizlik derse korkarım ben


Güzeldi güzeldiii hem de çook..
Ragıp Abi konusunn aydınlatma isterim. Baş eylemci kendisidir. Biz sadece militandık

[Av.Mehmet Taylan Karakum]

Valla benim yaşım pek de küçük değil. 3 gün sonra, 35 bitecek (yolun yarısını devirdik). Ayrıca; bu işin katılımcıları arasında, yaşı benden küçük olanlar da var. Yani; tamamen kişisel algılamakta haksız sayılmam...[:p]

[Av.Mehmet Taylan Karakum]

Valla topu Ragıp Abi'ye attın ya Duygu, helal olsun sana...

Ya; Ragıp Abi'nin olayı tertip edip, bizlere haber vermeyip, sizi Bursa'ya çağırmak yerine, İstanbul'a gelerek, günlerce yeme içme peşinde koştuğuna inanacağımızı mı sanıyorsun!!!

Ben biliyorum ki; bu işin başında sen varsın, hiç sıyrılma...

Ayrıca; """telafisi imkansız""" zararlar da vardır canım; olmasaydı, Anayasa (ve İYUK) hükmü olur muydu?

Bunun telafisi; müshildir ki, burundan fitil fitil getirmek cihetiyler...

Bilgine,

[Av.Dilek Kuzulu Yüksel]

[:tps]

[Av.Ragıp Atay]

Ya sormayın arkadaşlar, inan ki içimiz kan ağlıyor. Aynı ızdırabı aybaşında izmirdeki arkadaşlar da yaşayacaklar. Ne üzücü bir durum.

[Tangör Evren]

Sayın Taylan Bey kardeşim ;
Bende İstanbuldayım .... Amma bu Tayfa ne zaman bir araya gelse banada haber vermiyor... Ama ben asla ve kata dert etmiyorum... Neden mi avukat muhabbeti çekilmezde ondan....
Zaten bunlar sanırım hem münafık hem kafir... Buluştunuz gidin güzel bir kır kahvesine sema eşliğinde ruhunuzu dinlendirin şuh içinde sohbet edin değil mi? Nerede .... İçelim rakıyı yiyelim rokayı götürelim balığı mantığı ile günlerini gün ederken yaklaşmakta olan cehennem ateşini düşünmüyorlar... Izgara balığın nasıl olduğunu orada görecek balığın duygularını anlayacaklar... İçtikleri rakı ateşe döküldüğünde kerndilerini serinleteceğine ateşi harlayacak... Ve o zaman vah Taylan Vah... yetiş kurtar bizi diyecekler ama heyhat çok ama çok geç olacak... Sen Cennetin asma bahçelerinde bir elinde şarap karşında kırk hurinin raksını seyrederken düşüneceksin '' Dünya da içen cehenneme geliyorda dünyada içmeyene bu tarafta neden şarap veriyorlar ki diye.''.. Tabiiki gene yanıtını bulamayacaksın O tarafta da Aklının ermeyeceği konulardan olacak bu...

Ben bu kafir tayfası yiyip içerken tasavvuf müziği dinleyip meditasyon yapıyordum hiçte gocunmadım... Zaten Ragıp Abi rakı içmesini bilmez... Doktoru az iç demiş o da su koymaz... Doktoru kandırıp yarım bardak yarım bardak götürmesi de cabası... Allahtan doktor matematik bilmiyor yoksa toplardı değil mi???? Tayfun kardeş desen o başka bir alem Kendine has gözlüklerinin arkasından sorgulayıcı bakışlarla ' İçiyorsunuz da ne oluyor ?'' bakışı atarak ne olduğunu anlamak için içme eylemini gerçekleştirir içmek istediğinden değil... Kendi başına kaldığında bir yudum zemzem yanında enginar ve ananas suyundan ibaret yemeği olduğu rivayet dahilindedir.... Feyz kardeş elinde içinde dizüstü pc si olduğunu iddia ettiği bir bavulla dolaşır ve dokunmadığı sürece çalışmakta olan siteyi göçürme planlarını '' siteyi geliştirme'' adı altında kakalar... İkinci dubleden sonraysa nedense başka sitelere sarkar.... Fıra<t abiyi hiç sorma ' Ne habersiniz'' diye ilk dubleye başladıktan sonra ikinci dublede Arda daha sonra İskenderun İzmir büro dava gibi konulara dalar ve ocakbaşı açma fikriyle konuşmasını bağlar... Ana fikir Adliyelerin kapatılıp ocakbaşı yapılması olduğudur....
Tayfa nın kız kısmı benim yorum alanım dışındadır. Ama rivayet odur ki Esin içtiğinden Dilek içemediğindenhasetinden çatlamaktadır... Ben çatlayan patlayan görmedim ama adı üzerinde rivayet işte.... Hemşerin ise lokanta içki ve roka stoklarını tüketmekle nam salmış bir hatun kişi olduğu rivayet edilir... Ben görmedim... çantasından üç lüfer bir yetmişlik iki tuzluk bir çatal bolca roka çıkmış.... Haberim yok....

Anılmama konusuna gelince orada ayıp ettiğini düşünüyorum.... Mutlaka anılmışsındır. Özellikle hesap ödernirken... Keşke şimdi gelsede hesabı ödese diye emin olki düşünmüşlerdir.... Özellikle Tayfun kardeş bin kere aklından geçirmiş o an telefon etme arzusu bile doğmuştur içine sen üzülme.....

[Av.Mehmet Taylan Karakum]

Sevgili Tangör Bey'in anlatımları üzerine, tüm iddia ve taleplerimden sarfınazar ettiğimi açıkça beyan ederim.:D:D:D