Konuyla ilgili arama yaptım ama bu acaip durumun benzerinin olduğunu sanmıyorum.
Yabancı bir firma yerli bir avukat marifetiyle T.C Patent Enstitüsü tarafından 2004'te firmamız adına tescilli bir marka konusunda markanın kendilerine ait olduğunu belirterek önce firmamıza noterden markayı terketmemizi isteyen bir protesto yazısı gönderiyor, ardından da 06.2006 'da marka davası açıyor.
Dava bugünlere kadar devam etmekte birlikte geçen süre 3 yıl 1 aydan fazla oluyor, sonradan farkediyoruz ki avukatın vekaleti geçersiz bir vekalet. Vekalette (Şirketin müdürü olan ben xxx adlı kişi olarak xxx konularda vekaleti şu kişiye veriyorum) şeklinde başlıyor, altta iki isim ve iki imza var, isim ve imzalar yukarıda adı geçen xxx kişiye ait değil. Daha da enteresanı apostille damgası ile gelen bu vekaletin yeminli tercümesi de kanun aykırı şekilde bizzat davayı açan avukat tarafından yapılmış.
Hakim ise, 3 yıl sonra vekaletteki çelişki giderilsin, yenisi getirilsin şeklinde bir karar veriyor ve kötü niyetle yapılan yeminli tercümeyi de es geçiyor.
Benim sormak istediğim nokta ise?
Vekalet hatalı olduğundan yani geçersiz olmasına ve kanunlara aykırı şekilde yeminli tercümesinin de bizzat vekil tarafından yapılmasına rağmen, bu geçersiz vekalet ile firmamıza protesto çekiliyor akabinde mahkemeye veriliyoruz ve 3 yıldan uzun bir süredir haksız yere avukat paraları veriyor ve gidip geliyoruz?
Teknik olarak dava vekaletsiz açılmış, vekaletsiz açılan bir davanın devam süresi ne kadardır? Yani isteyen dava açıp pardon ben vekaletsiz dava açmışım ama durun bekleyin şimdi yeni vekalet getiriyorum diyip 3 sene sonra vekalet getirebilir mi? Burada bir yorum da bulunmak istiyorum, mesela nasıl bir kanun geriye dönük yapılamaz ise, benim mantığıma göre bugün alınan bir vekalet geçmişte yapılan işlemleri geçerli kılamaz diye düşünüyorum haksız mıyım?
Cevap yazacak yorumda bulunacak arkadaşlara şimdiden teşekkür ederim.
Konuyla ilgili arama yaptım ama bu acaip durumun benzerinin olduğunu sanmıyorum.
Yabancı bir firma yerli bir avukat marifetiyle T.C Patent Enstitüsü tarafından 2004'te firmamız adına tescilli bir marka konusunda markanın kendilerine ait olduğunu belirterek önce firmamıza noterden markayı terketmemizi isteyen bir protesto yazısı gönderiyor, ardından da 06.2006 'da marka davası açıyor.
Dava bugünlere kadar devam etmekte birlikte geçen süre 3 yıl 1 aydan fazla oluyor, sonradan farkediyoruz ki avukatın vekaleti geçersiz bir vekalet. Vekalette (Şirketin müdürü olan ben xxx adlı kişi olarak xxx konularda vekaleti şu kişiye veriyorum) şeklinde başlıyor, altta iki isim ve iki imza var, isim ve imzalar yukarıda adı geçen xxx kişiye ait değil. Daha da enteresanı apostille damgası ile gelen bu vekaletin yeminli tercümesi de kanun aykırı şekilde bizzat davayı açan avukat tarafından yapılmış.
Hakim ise, 3 yıl sonra vekaletteki çelişki giderilsin, yenisi getirilsin şeklinde bir karar veriyor ve kötü niyetle yapılan yeminli tercümeyi de es geçiyor.
Benim sormak istediğim nokta ise?
Vekalet hatalı olduğundan yani geçersiz olmasına ve kanunlara aykırı şekilde yeminli tercümesinin de bizzat vekil tarafından yapılmasına rağmen, bu geçersiz vekalet ile firmamıza protesto çekiliyor akabinde mahkemeye veriliyoruz ve 3 yıldan uzun bir süredir haksız yere avukat paraları veriyor ve gidip geliyoruz?
Teknik olarak dava vekaletsiz açılmış, vekaletsiz açılan bir davanın devam süresi ne kadardır? Yani isteyen dava açıp pardon ben vekaletsiz dava açmışım ama durun bekleyin şimdi yeni vekalet getiriyorum diyip 3 sene sonra vekalet getirebilir mi? Burada bir yorum da bulunmak istiyorum, mesela nasıl bir kanun geriye dönük yapılamaz ise, benim mantığıma göre bugün alınan bir vekalet geçmişte yapılan işlemleri geçerli kılamaz diye düşünüyorum haksız mıyım?
Cevap yazacak yorumda bulunacak arkadaşlara şimdiden teşekkür ederim.
Marka davaları avukatsız takip edilmeyen davalardır. Davada avukata hiç vekalet verilmese bile dava devam eder düşmez. Çünkü önemli olan mahkemenin önüne gelen sorunu çözmesidir. Diğerleri teferruattır. BU sebeple hakimin verdiği karar yüzde yz doğrudur. Vekalet de hata olmuşsa da önemli olan niyettir. Hata dava bitimine kadar düzeltilir. Siz davanın özüne ilişkin bir şeyler yazmamışsınız. Gerçekten o markayı kullandınız mı? Burda ağır tazminat cezalarına çarptırılabilirsiniz.
Ortada bir vekalet vardır. Bunun hatalı olması eski yapılan işlemleri boşlukta bırakmaz. Yeni vekalet değil vekalette düzeltme işlemi sözkonusudur. Haksız yere avukat parası veriyorum demişsiniz. Davayı kazanırsanız yargılama masrafları size iade edilir.
Uzunca araştırmalarımız neticesinde bir ürün ithal ediyoruz, ne ürün ne de markası Türkiye'de bilinmiyor, 2-3 sene çalışıp didinip, yazılar hazırlayıp özellikle internet ortamında bu ürünü tanıtmaya başlıyoruz, bu yazıları yüzbinler okuyor ve sonunda ürün tanınır hale geliyor, tam distribütörlerle anlaşma sağlayıp çabalarımızın meyvesini yiyecek konuma geldiğimizde, bir ithalatçı ve onun distribütörü olan ikinci el iki firma türüyor, anlaştığımız distribütörlere sürekli fiyat kırıyorlar, ilk başlarda umursamıyoruz çünkü onlarca çalışanları olan kira vs masrafı olan firmaların yanında masrafı neredeyse "0" olan bir firmayız ve fiyat konusunda kimsenin bizimle rekabet edemeyeceğini düşünüyoruz, ancak ikinci el firmalar olmalarına rağmen fiyatı beklemediğimiz şekilde ürünün maliyetine kadar çekiyorlar, yaptığımız satışlarda para kazanamıyoruz ve son ithalatımızı zararına satmak zorunda kalıyoruz. Ürünü ithal ettiğimiz firma yasal zorunluluklarına yerine getirmeyip gönderdiğimiz arızalı ürünleri ya kaybediyor yada postadan reddediyor, istersem garanti veririm istersem vermem şeklinde beyanatlarda bulunuyor, sonra da maillerimize ve ürün telabimize cevap vermiyor, maliyetin çok altına inerek zararına satıştan sonra, diğer ithalatçının ihbarları ile firmamızı maliye ve sanayi bakanlığı basıyor, incelemeler yapılıyor, enayice bir dürüstlüğümüz olduğu için tabi ki sorun çıkmıyor, benim seneler önce yazdığım yüzbinlerin okuduğu yazılar çalınarak ithalatçı firma tarafından dergilere reklam olarak veriyorlar aynı yazılar web sitelerinde kullanılıyor ve satışlar çığ gibi büyüyor.
Yapılan büyük haksızlıklar ve kirli oyunlar nedeniyle tamamen benim çabamla Türkiye'nin tanıdığı bu markayı tescil ettiriyorum ve tescil edildikten sonra da daha kaliteli bir ürün getirip diğerlerinin kullanmadığı aynı markanın başka bir versiyonunu altında kendi firmamın logosu ve ismi ile satmaya başlıyoruz, yani taklit veya yanıtma amaçlı bir durum, ambalaj da dahil olmak üzere hiçbir benzerlik yok onlarınkiyle, aşağıda anlatacağım organize vergi kaçakçılığı, bandrolsüz satış naylon fatura gibi fiillerden dolayı yüklüce ganimet elde eden diğer ithalatçı da sağa sola sitelere ve forumlara cüzzi hediyeler vererek ürünlerimizin taklit ve kötü olduğu şeklinde yazılar yazdırıyor, hatta bazı forumlarda ürünümüzü kullanıp iyi olduğu şeklinde görüş bildirenlerin üyelikleri iptal ediliyor. Bunun üzerine, ürünün bandrolsüz çoğu yerde faturasız sattıran ithalatçısına ve satıcılara marka davası açıyorum bunun akabinde Avrupadaki firma da bunu haber alıp markanın hükümsüzlüğünü davası açıyor. Açtığımız davada gümrükten tespit yapılıyor, biz ürünü 3 yıl boyunca 36 Eurodan ithal ederken diğer ithalatçının 23 Eurodan başlayıp 19Dolara kadar inen bir trend içinde ithalatlarını görüyoruz. Diğer yandan piyasada onbinlerce satılan farklı bir versiyonun da sadece 2.500 adet ithal edildiğini görüyoruz, bu ürünleri sıklıkla kullanan 5-6 firmanın en küçük hacimlisi olanla yaptığımız tel. görüşmesinde ithalatçısından sadece 2.500 adet kendisinin aldığını belirtiyor.
Avrupadaki firmanın açtığı hükümsüzlük davasında ise onlar da bir sürü belge yığıyorlar bu belgelere göre Türkiye'ye ihracatları, diğer davada gümrükten gelen faturaların yarısı kadar görünüyor seneler boyunca verdikleri satış ve faaliyet raporlarında da ürünün fiyatının ortalama 36 Euro olduğu görünüyor. Ürünün ÖTV, KDV ve Bandrol olmak üzere %45 civarında vergiye tabi olması nedeniyle 1/3 fatura kesilerek ithal edildiği ve geriye kalan paranın açıktan verildiğini bu yolla gümrüklerin büyük zarara uğratıldığını, ithal edilen ürünlerin bir bölümünün faturasız ve bandrolsüz önemli bir bölümünün de naylon fatura düzenlenerek satıldığını, piyasadaki diğer firmalarla, üreticilerle, bu yolla haksız rekabet yapıldığını, firmamızın zarara uğratılması bir yana önünün ve gelişiminin nasıl kesildiğini anlatmaya dahi gerek duymuyorum. Sözde davacı vekili olan kişi çuval çuval 2006-2007-2008 tarihli avrupa bröşürler yığıyor, sunulan yerli broşürlerde ise ithalatçı adına bizi Maliye ve Sanayi Bakanlığına ihbar eden şahsın imzası üzerinde, benim olduğuna dair tespitli olan yazılarla dolu. Davacı tarafından her defasında aynı şeyleri tekrarlayıp 20-30 sayfa dilekçe sunuluyor. İşin garip davacı firma sağlam ayakkabı olmadığı için getirdiği her evrak getirdiği başka bir evrakla çelişki halinde.
Davacılar iki tane biri marka sahibi ve üreticiyim diyen diğeri ise ihracat yapan dolayısı ile bizi zarara uğratan, üretici ile temasımız hiç olmadı diğer firmanın da üretici ile aralarındaki distribütörlük sözleşmesine göre hukuki işlerde yetkisinin olmadığı görülüyor. Geçenlerde dava bilirkişiye gitti mahkeme tarafından sorulan soru bu firmaların dava açmaya yetkisi var mıdır yok mudur şeklindeydi, bilirkişiden gelen cevap ise bununla ilgili değildi, marka derhal ihracat yapana (marka iddiası olmayan firmaya) geri verilsin şeklindeydi. Ardından da 3-4 tane mail geldi senelerdir temasımızın olmadığı ihracatçı firmanın yetkilisinden "birbirimize büyük zararlar verdik, markayı mahkemenin bize vereceğinden kuşkum yok ama mahkeme olayına çok para gidiyor, sizin hala müşterileriniz varsa bizim ürünleri satın sizinle iş birliği yapmak istiyoruz"
Getirilen belgelerle yolsuzlukları sabit görünen ihracatçı ve buradaki ithalatçıyı gümrüğe ihbar ettik ancak büyük paralara sahipler, sanırım bundan da yırtacaklardır. Sonuç olarak ne olur bilmem bu iş benim için artık bir gurur meselesi oldu, milyon dolar tazminar da verseler vazgeçmem bu işi sonuna kadar kovalayacağım. Olaylar yukarda anlattıklarımdan biraz daha karmaşık tabi.
Siz vekalet konusunda kanun böyle yapacak birşey yok derseniz o zaman mantıken şu durum ortaya çıkıyor, önüne gelen mahkemelerde başkası adına veya yabancı bir firma adına vekaleti olmadan dava açsın, senelerce davayı takip etsin, sonunda böyle bir aykırılık farkedildiğinde veya vekaletin geçerli olmadığı anlaşıldığında, davayı takip eden kişi firmadan vekalet alamazsa veya davayı kaybedeceğini anladığında, pardon desin, "vekili olduğum firma bana yazılı vekaleti gönderemiyor kusura bakmayın artık geri kalan mesleyi, davacı davalı ve mahkeme aranızda halledersiniz" deyip çekip gitsin, bu kadar basit mi? Benim bildiğim kadarıyla, bir dava vekalet olmadan daha doğrusu hakimden izin alınarak açılabilir ve en geç bir ay içinde de vekalet getirilmelidir peki vekalet gerekmiyorsa kanunlarda bu madde niye var?
Ben konuyu hukuki açıdan sordum, kanımca vekalet adi bir kağıt parçası değil veya matematiksel bir denklem değil ki düzeltme istensin, eğer hata varsa vekalet geçersiz yani yok demektir ve vekaletin alındığı tarihe kadar yapılan işlemlerin de geçerli sayılmaması lazım dolayısı ile dava açılmamış sayılmalıdır. Dava erken sonuçlansaydı da bu kişi vekil olmadığı halde markayı alıp üçüncü bir şahısa devretseydi veya satsaydı söyler misiniz bana bu işin içinden kim nasıl çıkılacaktı?
Konu timid tarafından (14-07-2009 Saat 01:53:48 ) de değiştirilmiştir.
Uzunca araştırmalarımız neticesinde bir ürün ithal ediyoruz, ne ürün ne de markası Türkiye'de bilinmiyor, 2-3 sene çalışıp didinip, yazılar hazırlayıp özellikle internet ortamında bu ürünü tanıtmaya başlıyoruz, bu yazıları yüzbinler okuyor ve sonunda ürün tanınır hale geliyor, tam distribütörlerle anlaşma sağlayıp çabalarımızın meyvesini yiyecek konuma geldiğimizde, bir ithalatçı ve onun distribütörü olan ikinci el iki firma türüyor, anlaştığımız distribütörlere sürekli fiyat kırıyorlar, ilk başlarda umursamıyoruz çünkü onlarca çalışanları olan kira vs masrafı olan firmaların yanında masrafı neredeyse "0" olan bir firmayız ve fiyat konusunda kimsenin bizimle rekabet edemeyeceğini düşünüyoruz, ancak ikinci el firmalar olmalarına rağmen fiyatı beklemediğimiz şekilde ürünün maliyetine kadar çekiyorlar, yaptığımız satışlarda para kazanamıyoruz ve son ithalatımızı zararına satmak zorunda kalıyoruz. Ürünü ithal ettiğimiz firma yasal zorunluluklarına yerine getirmeyip gönderdiğimiz arızalı ürünleri ya kaybediyor yada postadan reddediyor, istersem garanti veririm istersem vermem şeklinde beyanatlarda bulunuyor, sonra da maillerimize ve ürün telabimize cevap vermiyor, maliyetin çok altına inerek zararına satıştan sonra, diğer ithalatçının ihbarları ile firmamızı maliye ve sanayi bakanlığı basıyor, incelemeler yapılıyor, enayice bir dürüstlüğümüz olduğu için tabi ki sorun çıkmıyor, benim seneler önce yazdığım yüzbinlerin okuduğu yazılar çalınarak ithalatçı firma tarafından dergilere reklam olarak veriyorlar aynı yazılar web sitelerinde kullanılıyor ve satışlar çığ gibi büyüyor.
Yapılan büyük haksızlıklar ve kirli oyunlar nedeniyle tamamen benim çabamla Türkiye'nin tanıdığı bu markayı tescil ettiriyorum ve tescil edildikten sonra da daha kaliteli bir ürün getirip diğerlerinin kullanmadığı aynı markanın başka bir versiyonunu altında kendi firmamın logosu ve ismi ile satmaya başlıyoruz, yani taklit veya yanıtma amaçlı bir durum, ambalaj da dahil olmak üzere hiçbir benzerlik yok onlarınkiyle, aşağıda anlatacağım organize vergi kaçakçılığı, bandrolsüz satış naylon fatura gibi fiillerden dolayı yüklüce ganimet elde eden diğer ithalatçı da sağa sola sitelere ve forumlara cüzzi hediyeler vererek ürünlerimizin taklit ve kötü olduğu şeklinde yazılar yazdırıyor, hatta bazı forumlarda ürünümüzü kullanıp iyi olduğu şeklinde görüş bildirenlerin üyelikleri iptal ediliyor. Bunun üzerine, ürünün bandrolsüz çoğu yerde faturasız sattıran ithalatçısına ve satıcılara marka davası açıyorum bunun akabinde Avrupadaki firma da bunu haber alıp markanın hükümsüzlüğünü davası açıyor. Açtığımız davada gümrükten tespit yapılıyor, biz ürünü 3 yıl boyunca 36 Eurodan ithal ederken diğer ithalatçının 23 Eurodan başlayıp 19Dolara kadar inen bir trend içinde ithalatlarını görüyoruz. Diğer yandan piyasada onbinlerce satılan farklı bir versiyonun da sadece 2.500 adet ithal edildiğini görüyoruz, bu ürünleri sıklıkla kullanan 5-6 firmanın en küçük hacimlisi olanla yaptığımız tel. görüşmesinde ithalatçısından sadece 2.500 adet kendisinin aldığını belirtiyor.
Avrupadaki firmanın açtığı hükümsüzlük davasında ise onlar da bir sürü belge yığıyorlar bu belgelere göre Türkiye'ye ihracatları, diğer davada gümrükten gelen faturaların yarısı kadar görünüyor seneler boyunca verdikleri satış ve faaliyet raporlarında da ürünün fiyatının ortalama 36 Euro olduğu görünüyor. Ürünün ÖTV, KDV ve Bandrol olmak üzere %45 civarında vergiye tabi olması nedeniyle 1/3 fatura kesilerek ithal edildiği ve geriye kalan paranın açıktan verildiğini bu yolla gümrüklerin büyük zarara uğratıldığını, ithal edilen ürünlerin bir bölümünün faturasız ve bandrolsüz önemli bir bölümünün de naylon fatura düzenlenerek satıldığını, piyasadaki diğer firmalarla, üreticilerle, bu yolla haksız rekabet yapıldığını, firmamızın zarara uğratılması bir yana önünün ve gelişiminin nasıl kesildiğini anlatmaya dahi gerek duymuyorum. Sözde davacı vekili olan kişi çuval çuval 2006-2007-2008 tarihli avrupa bröşürler yığıyor, sunulan yerli broşürlerde ise ithalatçı adına bizi Maliye ve Sanayi Bakanlığına ihbar eden şahsın imzası üzerinde, benim olduğuna dair tespitli olan yazılarla dolu. Davacı tarafından her defasında aynı şeyleri tekrarlayıp 20-30 sayfa dilekçe sunuluyor. İşin garip davacı firma sağlam ayakkabı olmadığı için getirdiği her evrak getirdiği başka bir evrakla çelişki halinde.
Davacılar iki tane biri marka sahibi ve üreticiyim diyen diğeri ise ihracat yapan dolayısı ile bizi zarara uğratan, üretici ile temasımız hiç olmadı diğer firmanın da üretici ile aralarındaki distribütörlük sözleşmesine göre hukuki işlerde yetkisinin olmadığı görülüyor. Geçenlerde dava bilirkişiye gitti mahkeme tarafından sorulan soru bu firmaların dava açmaya yetkisi var mıdır yok mudur şeklindeydi, bilirkişiden gelen cevap ise bununla ilgili değildi, marka derhal ihracat yapana (marka iddiası olmayan firmaya) geri verilsin şeklindeydi. Ardından da 3-4 tane mail geldi senelerdir temasımızın olmadığı ihracatçı firmanın yetkilisinden "birbirimize büyük zararlar verdik, markayı mahkemenin bize vereceğinden kuşkum yok ama mahkeme olayına çok para gidiyor, sizin hala müşterileriniz varsa bizim ürünleri satın sizinle iş birliği yapmak istiyoruz"
Getirilen belgelerle yolsuzlukları sabit görünen ihracatçı ve buradaki ithalatçıyı gümrüğe ihbar ettik ancak büyük paralara sahipler, sanırım bundan da yırtacaklardır. Sonuç olarak ne olur bilmem bu iş benim için artık bir gurur meselesi oldu, milyon dolar tazminar da verseler vazgeçmem bu işi sonuna kadar kovalayacağım. Olaylar yukarda anlattıklarımdan biraz daha karmaşık tabi.
Siz vekalet konusunda kanun böyle yapacak birşey yok derseniz o zaman mantıken şu durum ortaya çıkıyor, önüne gelen mahkemelerde başkası adına veya yabancı bir firma adına vekaleti olmadan dava açsın, senelerce davayı takip etsin, sonunda böyle bir aykırılık farkedildiğinde veya vekaletin geçerli olmadığı anlaşıldığında, davayı takip eden kişi firmadan vekalet alamazsa veya davayı kaybedeceğini anladığında, pardon desin, "vekili olduğum firma bana yazılı vekaleti gönderemiyor kusura bakmayın artık geri kalan mesleyi, davacı davalı ve mahkeme aranızda halledersiniz" deyip çekip gitsin, bu kadar basit mi? Benim bildiğim kadarıyla, bir dava vekalet olmadan daha doğrusu hakimden izin alınarak açılabilir ve en geç bir ay içinde de vekalet getirilmelidir peki vekalet gerekmiyorsa kanunlarda bu madde niye var?
Ben konuyu hukuki açıdan sordum, kanımca vekalet adi bir kağıt parçası değil veya matematiksel bir denklem değil ki düzeltme istensin, eğer hata varsa vekalet geçersiz yani yok demektir ve vekaletin alındığı tarihe kadar yapılan işlemlerin de geçerli sayılmaması lazım dolayısı ile dava açılmamış sayılmalıdır. Dava erken sonuçlansaydı da bu kişi vekil olmadığı halde markayı alıp üçüncü bir şahısa devretseydi veya satsaydı söyler misiniz bana bu işin içinden kim nasıl çıkılacaktı?
Biraz uzunda olsa mailinizde herşeyi açıklamışsınız. Ancak bu vekaletde düzeltme yapılması gerektiğini değiştirmiyor.Sizinki bir temmenni ..Keşke öyle olsa.. Ancak Dava düşmez veya açılmamış sayılmaz. Herkes de gidip başkası adına vekaletsiz yada başkası adına vekaletlerle dava açımıyor. Bu tip yanlışlıklar onbinde bir gibi bir oranda gözüküyor.
İşin özüne gelen sizin Markanız tescil edildiğinde marka patenet enstitüsü gerekli araştırmaları yapıyor... Marka tescili yaptırdığınız malın diğer firmanın malından teknik farklılıklarını bilirkişi raporuyla tespit ettirmeniz kolaydır. Sizin yazı ve broşürlerinizi taklit ettiklerini ispatlayabiliyormusunuz? Sizin markasını aldığınız ürünün onların ürününe ambalaj içerik olarak benzemediğini ispatlayabiliyormusunuz? Genel olarak avukatınız bu konularda ne diyor? Bunlar davayı kazanmanızı saglayacak temel değerlerdir.
Burada yetkisiz temsil sözkonusu..Konuyla ilgili geniş bir makaleyi buraya ekledim. Sizi oldukça aydınlatacağına inanıyorum. http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/38/298/2762.pdf
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 1965/1-26
K. 1965/149
T. 7.4.1965
• İCAZET ( Yetkisiz temsilci )
• YETKİSİZ TEMSİL ( İcazet )
743/m.13
818/m.38
ÖZET : HUMK. Yasasının 60 ncı maddesinde; ( Davayı vekalet aşağıdaki hükümler müstesna olarak Kanunu Medeninin hükümlerine tabidir. ) denilmekte ise de, buradaki Kanunu MedenŒ sözünün anlamı Borçlar Yasasıdır. Zira MedenŒ Yasada, temsil ve vekalet konularına ilişkin hiçbir hüküm yoktur. Borçlar Yasasının 32 ve sonraki maddeleri temsil ve icazet konularında hükümler koymuştur. Özel olarak 38 inci maddedeki: ( bir kimse selahiyetli olmadığı halde diğer bir şahıs namına bir akit yaptığı takdirde, bu şahıs bu akde icazet vermedikçe alacaklı veya borçlu olamaz ) hükmünden çıkan anlam, sonradan verilen icazetin yetkisiz temsilcinin daha önce yapmış olduğu işlemleri de, içine alacağı ve bu işlemlere geçerlilik vereceği yolundadır. İcazet hükümleri geriye yürümesinin, icazetin daha önceki işlemleri geçerli kılmak üzere yapılmış bir işlem olmasının sonuçlarındandır.
Medeni Yasa’nın 13 ve sonraki maddelerindeki temyiz yeteneğine ilişkin hükümler, bu yetenekten yoksun olan kişileri korumak amacıyla konulmuş bulunduğuna göre, bu hükümlerin, amacına aykırı olarak uygulanmaması gereklidir. Bu davada, davacının vekili durumunda bulunan avukat Abdullah'ın açmış olduğu davaya ve yaptığı işlemlere, vasinin bu avukatı yeniden vekil atayarak icazet vermiş olması, davacının yararına bir sonuç doğuracağından, davanın başından beri yapılan işlemlerin geçerli sayılması, bu bakımdan dahi, yasa hükümlerine uygun düşmektedir ve böyle durumlarda, temyiz yeteneğinden yoksun bulunanların yaptıkları işlemlerin icazetle geçerlilik kazanamayacağının kabulü, korumak istenilen kimsenin yararına değil, zararına sonuç vereceğinden, hukuka aykırı olur. Nitekim bu görüş, E.22, K.2 sayılı ve 9.3.1955 günlü içtihadı birleştirme kararının gerekçesinde, o kararı veren kurulca da benimsenmiştir.
DAVA VE KARAR : Bu açıklamalara göre mahkemece, Özel Dairenin yerinde olan bozmasına uyulmayarak direnilmesi, yasaya ve usule aykırıdır.
™ Hukuki NET 2002-2022 - Ulusal ve uluslararası Hukuk Sitesi ⚖️ olma özelliği ile gerek avukat, gerek diğer hukukçu arkadaş ve gerekse vatandaşlara ev sahipliği yapan, eğitim ve bilimsel alışveriş yapma amaçlı bir "Hukuk Rehberi" dir.
Davalar
Hukuki Net; sürekli yenilenen faydalı güncel içeriği ile zamanın hukuk dallarına göre kategorize edilmiş çeşitli mevzuat (Ceza kanunu, İş kanunu, Borçlar yasası gibi), emsal mahkeme kararları, yargıtay kararları, emsal danıştay ve anayasa mahkemesi kararları ile hukuksal makale, kanun, hukuki forum, hukuk sözlüğü, hukuk programları, meslektaş ilanları, avukatlar için kolay hesaplama araçları, Anayasa Mahkemesi, Danıştay, benzer Yargıtay kararı ve Mahkemeler tarafından örnek davalar ile ilgili gerekçeli kararlar, * davası dilekçe örnekleri yasal haberler ve hukuk siteleri dizini 🕸 bulunan bir hukuk bilgi bankası sistemidir.
Avukatlar
Yararı nedir?
📝 Hukukçular için mesleki danışma (Üstad ve meslektaşlar arası paylaşım), dayanışma ve bakalorya fonksiyonu olan site; "Önleyici hukuk" veya "Dava hukuku" nedeni ile doğan veya yeni doğacak anlaşmazlıklar ile içtihat hukuku kaynağı olan Yargı ve Yargılamayı tartışmak, davalar ve ihtilaflar için yararlı çözüm yolları üretmek ve hukuksal konularda özellikle nerede, nasıl, neden soruları üzerinde soru cevap yorumlar, tartışma paylaşma yorumlama yöntemi ile sebep sonuç ilişkisi kurarak 💬, Mahkemelerin dava yükünü hafifletmeyi de amaçlayan suigeneris (kendine özgü) hukuk laboratuarı özellikleri bulunan bir hukuki kalkınma hedefli bilgi dağarcığıdır.
® Hukuki Net internette ve Türk hukukunda bir marka olmakla birlikte ticaret veya iş amaçlı bir site olmayıp, herhangi bir ticari kurum, kuruluş, bilgisayar programı firması, banka vb. kişi veya herhangi politik veyahut siyasi bir kuruluş tarafından desteklenmemekte, finans kaynağı reklam ve ekseriyetle site yönetimi olan Adalet sistemine adanmış bir servistir.
🆓 Hukuki.net halk için ücretsiz ve açık kaynak nitelikli bir hukuk sitesi olup, gayri resmi vatandaş bilgilendirme portalı işlevi görmektedir. Genel muhteviyat olarak kanun, yönetmelik, Emsal Anayasa mahkemesi, Danıştay ve Yargıtay kararı gibi hukuki mevzuat içermekle birlikte avukat ve uzman kişilere özel yorumlar da içeren sitenin tüm hakları saklı olup, 🕲 telif hakkı içeren içeriği izinsiz yayınlanamaz, kopyalanamaz. (Herhangi bir hususu sitene alıntı kuralları çerçevesinde kopyalamak için sitene ekle için izin bağlantısı.)
™ Marka tescili, Patent ve Fikri mülkiyet hakları nasıl korunuyor?
Hukuki.Net’in Telif Hakları ve 2014-2022 yılları arası Marka Tescil Koruması Levent Patent tarafından sağlanmaktadır.
♾️ Makine donanım yapı ve yazılım özellikleri nedir?
Hukuki.Net olarak dedicated hosting serveri bilfiil yoğun trafiği yönetebilen CubeCDN, vmware esx server, hyperv, virtual server (sanal sunucu), Sql express ve cloud hosting teknolojisi kullanmaktadır. Web yazılımı yönünden ise content management (içerik yönetimi) büyük kısmı itibari ile vb olup, wordress ve benzeri çeşitli kodlarla oluşturulan bölümleri de vardır.
Hangi Diller kullanılıyor?
Anadil: 🇹🇷 Türkçe. 🌐 Yabancı dil tercüme: Masaüstü sürümünde geçerli olmak üzere; İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Hintçe, Rusça ve Arapça. (Bu yabancı dil çeviri seçenekleri ileride artırılacak olup, bazı internet çeviri yazılımları ile otomatik olarak temin edilmektedir.
Sitenin Webmaster, Hostmaster, Güvenlik Uzmanı, PHP devoloper ve SEO uzmanı kimdir?
👨💻 Feyz Pazarbaşı & Istemihan Mehmet Pazarbasi[İstanbul] vd.
® Reklam Alanları ve reklam kodu yerleşimi nasıl yapılıyor?
Yayınlanan lansman ve reklamlar genel olarak Google Adsense gibi internet reklamcılığı konusunda en iyi, en güvenilir kaynaklar ve ajanslar tarafından otomatik olarak (Re'sen) yerleştirilmektedir. Bunların kaynağı Türkiye, Amerika, Ingiltere, Almanya ve çeşitli Avrupa Birliği kökenli kaynak kod ürünleridir. Bunlar içerik olarak günlük döviz ve borsa, forex para kazanma, exim kredileri, internet bankacılığı, banka ve kredi kartı tanıtımları gibi yatırım araçları ve internetten para kazanma teknikleri, hazır ofis kiralama, Sigorta, yabancı dil okulları gibi eğitim tanıtımları, satılık veya kiralık taşınmaz eşyalar ve araç kiralama, ikinci el taşınır mallar, ücretli veya ücretsiz eleman ilanları ile ilgili bilimum bedelli veya bedava reklamlar, rejim, diyet ve özel sağlık sigortası gibi insan sağlığı, tatil ve otel reklamları gibi öğeler içerebilir. Reklam yayıncıları: ads.txt dosyası.
‼️ İtirazi kayıt (çekince) hususları nelerdir?
Bahse konu reklamlar üzerinde hiçbir kontrolümüz bulunmamaktadır. Bu sebep ile özellikle avukat reklamları gibi Avukatlık kanunu vs. mesleki mevzuat tarafından kısıtlanmış, belirli kurallara tabi tutulmuş veya yasaklanmış tanıtımlardan yasal olarak sorumlu değiliz.
📧 İletişim ve reklam başvuru sayfası nerede, muhatap kimdir?
☏ Sitenin 2022 yılı yatırım danışmanı ile irtibat ve reklam pazarlaması için iletişim kurmanız rica olunur.
óñêîğåíèå èíäåêñàöèè
31-10-2024, 23:11:20 in Aile Hukuku