+ Konuyu Yanıtla
1 den 5´e kadar toplam 5 ileti bulundu.

Konu: Günün Köşe Yazısı

Günün Köşe Yazısı Hızlandırılmış Mobil Sayfa Sürümü (AMP)
  1. #1
    Kayıt Tarihi
    Dec 2007
    Nerede
    İstanbul
    İletiler
    4.403
    Blog yazıları
    3
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Günün Köşe Yazısı

    Bir pazar laternası

    Çetin Altan
    c.altan@bnet.net.tr

    27 Şubat 2011

    Gele gele yine geldik şubatın son pazarına. Hava da sisli puslu, yağışlı ve soğuk... Gerek yok enseyi karartmaya; meteorolojiye de, içerde ve dışarıda olup bitenlere de kulak asmadan, yeter ki gönüller şen olsun...
    * * *
    Cihangir’de kırmızı hırkalı, başörtülü, ayağı pantolonlu, orta yaşlardaki bir kadıncağız; yazmış kışmış, hafta tatiliymiş, bayram tatiliymiş, nasıl hiç aldırmadan her sabah 6.30’la 7 arasında kalkıp, peşinden koşuşan sokak kedilerine yem dağıtıyorsa, yine yem dağıtıyor işte...
    * * *
    Bir de Osmanlı’dan kalma musluksuz çeşmenin yanında, bir barakası var kedilerin; özellikle yavrular orada barınıyorlar.
    Kırmızı hırkalı kadıncağız; yılbaşından çok daha önce, naylon bir örtüyle kapattı barakanın önünü, kedilerle yavruları yağmurdan korunsunlar diye...
    * * *
    Şu zor durumda, bu zor durumda...
    Kaddafi zor durumda; 12 Haziran’daki genel seçimler için, kampanya yarışında kutuplaşa kutuplaşa koşmaya başlayan siyasetçiler zor durumda; yolları kapanan köylüler zor durumda...
    * * *
    Asıl zorluk ise, pantolon askısı kullanan biri için; askının 1’i arkadan, 2’si önden pantolonu tutan yaylı dişlilerinden birinin bozulması...
    * * *
    Kolay mı, ikide birde düşmeye başlayan bir pantolonu, kimseye çaktırmadan, kolunun kıyısıyla yukarı doğru çekmeye çalışmak?
    * * *
    Ha evet, Arap ülkelerinde kan gövdeyi götürüyor.
    Nasreddin Hoca’ya sormuşlar:
    -Hoca, Arap ülkelerine 100 milyon Çinli gitse, durumu düzelir mi, diye?
    * * *
    Hoca da:
    -Düzelmez, demiş; üstelik Çinliler de, Araplar gibi ayaklanmaya başlarlar.
    -Neden?
    -Çünkü onlar da, boğaz tokluğuna çalışmaktan usanmış durumdalar.
    -Doğru mu söylüyorsun Hoca?
    * * *
    Nasreddin Hoca:
    -Yalanım varsa Arap olayım, demiş.
    * * *
    İncili Çavuş’a da, Fransa Başkanı Sarkozy’nin Ankara’yı ziyareti nedeniyle:
    -Sence Çavuş, demişler; Türkiye-AB ilişkileri ne durumda?
    * * *
    İncili Çavuş da:
    -Deli Dılaca’nın hikâyelerine benziyor, demiş.
    -Deli Dılaca da kim?
    -Deli Dılaca, eski Balkan Türklerinin pek sevdiği, saçma sapanlık hikâyeleriyle ünlü genç bir kızdır.
    -Peki neden, Türkiye-AB ilişkileri Deli Dılaca hikâyelerine benziyor?
    * * *
    İncili Çavuş da, başlamış anlatmaya neden benzediğini:
    -Deli Dılaca’yı, demiş; evlendirmişler ve gelinliğiyle bir atın üstüne bindirerek, davul zurna eşliğinde damadın evine götürmüşler. Damadın evinin bahçe kapısı biraz alçakçaymış. Deli Dılaca, atının üstünde dimdik duruyor ve kapının altından bir türlü geçemiyormuş. Düğün alayı içinde bir tartışma başlamış. Kimi:
    “-Kapıyı yıkalım, diyormuş.
    Kimi:
    “-Hayır, atın ayaklarını keselim, diyormuş.
    Kimi de:
    “-Madem ki gelin, bahçe kapısından geçemiyor; fes edelim bu evliliği bitsin gitsin, diyormuş.
    * * *
    İncil Çavuş’u dinleyenler:
    -Ee, demişler, sonra ne olmuş?
    * * *
    İncili Çavuş:
    -Yaşlıca bir adam, demiş; elindeki bastonla Deli Dılaca’nın sırtına vuruvermiş. Deli Dılaca da öne doğru eğilince, geçivermiş kapıdan alkışlar içinde... Türkiye de, azıcık eğiliverse Kopenhag kriterleri üstüne; pek ala rahatça geçecek AB kapısından içeri. Ama hâlâ Türkiye aleyhinde açılmayı bekleyen 19 bin dosya var, AİHM’nin elinde...
    * * *
    Yolları kardan kapalı bir köyde sancısı tutmuş hamile bir kadın da, ağlayıp duruyormuş:
    -Keşke ben de, Libya’da olsaydım; o zaman beni de hiç değilse kurtarırlardı, diye.
    * * *
    Kadın haklı mı, haksız mı; ne dersiniz?
    * * *
    2 dost dertleşiyorlarmış, biri:
    -Sinirlerim çok bozuk, diyormuş; bir türlü kurtulamadığım bir saplantıyla, önüme gelenin sırtına binip, kamçılaya kamçılaya koşturmak istiyorum onu...
    * * *
    Arkadaşı:
    -Bir psikiyatra gitseydin, demiş; bir çaresini bulurdu belki...
    -Gittim gittim. Günde en az 50 kez “Ben bir balonum, göklerde uçuyorum” diye tekrarlamamı söyledi.
    * * *
    Arkadaşı yine sormuş:
    -Peki, dediğini yaptın mı?
    -Yaptım yaptım; şimdi de bir yükseklik korkusu kapladı içimi, “ya uçarken patlar da yere düşersem” diye...
    * * *
    Birleşmiş Milletler’in kulislerinde, nedense çok yaygınmış bu fıkra...
    * * *
    Nobel ödüllü William Butler Yeats’ten, Turan Oflazoğlu çevirisi bir şiirle bitirelim yazıyı:
    Siyaset
    Bu kız burda dururken
    Nasıl olur da
    Dikkatimi verebilirim
    İspanyol, Rus siyasetine?
    Ama işte ne dediğini bilen
    Çok gezmiş birisi;
    Ve hayli okumuş,
    Kafa yormuş bir siyasetçi...
    Belki doğrudur söyledikleri,
    Harbin dehşeti hakkında.
    Ah bir daha gençleşip,
    Sıksam şu kızı kollarımda.


    Milliyet



    Hukuki NET Güncel Haber

    Günün Köşe Yazısı konulu yargıtay kararı ara
    Günün Köşe Yazısı konulu hukuk haber

  2. # Nedir?
    Tavsiye Soru Cevap
    Kayıt Tarihi
    Bugün
    Nerede
    Avukat Dünyası
    İletiler
    Ne kadar?
     
  3. #2
    Kayıt Tarihi
    Dec 2007
    Nerede
    İstanbul
    İletiler
    4.403
    Blog yazıları
    3
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Cevap: Günün Köşe Yazısı

    Mecnun isen ey dil sana Leyla mı bulunmaz

    SIRRI SÜREYYA ÖNDER
    Radikal - 07/03/2011

    Başlıktaki dizeyi belki de Urfalı Kazancı Bedih’ten gazel olarak dinlemişsinizdir.
    “Bu goncaya bir bülbül-î şeydâ mı bulunmaz” diye devam eder...
    Dizeler Yaşar Nezihe Bükülmez’e aittir.
    “Gül ruhlarını gonca-i zibaya değişmem”, “Bir perinin aşkına düştüm çok efgan eyledim”, “Felaket dîdeler hem meysiz hem meyhanesiz olmaz” gibi gazelleri de içeren 250 şiiri şarkı olarak bestelenmiştir.
    1880 yılında İstanbul’da doğmuş, annesini altı yaşındayken kaybetmiştir. İzin almaksızın bir yıl süreyle okula gittiği için babası tarafından evden kovulunca okuldan ayrılmak zorunda kalmıştır. Üç kez evlenir. Üç oğlundan ikisini yitirince, kendisini hayatta kalan tek oğluna adar. Küçük yaşta şiir yazmaya heveslenir. İlk şiirleri ‘Malumat ve Terakki’ ile ‘Nazikter’ dergilerinde Mazlume, Mahmure, Mehcure imzalarıyla yayımlanır. Şiirlerine el konulan ilk kadın şairdir. 5 Kasım 1971 yılında vefat etmiştir.
    Kadın şairler hakkında bir antoloji hazırlayan Taha Toros, Martin Hartmann’ın 1919 yılında hazırladığı ‘Dichter Der Neuen Türkei’ adlı kitabında adını gördüğü Nezihe Hanım’ı aramaya başlar. 1934 yılında Aksaray semtinde, yoksul bir evde perişan bir halde bulur onu...
    Şiirlerinde sadece aşktan bahsetmemiş, ekmek mücadelesini de dile getirerek, dönemin toplumsal sorunlarına eğilmiştir. Amele Cemiyeti’ne üye olmuş ve işçi eylemlerini destekleyici şiirler yazmıştır. Şiirlerine el konulan ilk kadın şairdir. Bu toprakların ilk 1 Mayıs şiirini yazmış olma onuru da Nezihe Hanım’a aittir.
    Yarın 8 Mart, Dünya Emekçi Kadınlar Günü. Bu topraklarda bugün anılmayı hak edenlerin başında Nezihe Hanım gelmektedir. Tüm kadınları, daha onurlu bir dünyada yaşamaları dileği ile kutluyorum. Nezihe Hanım’a ait olan 1 Mayıs şiiri onlar içindir.

    1 Mayıs
    Ey işçi…
    bugün hür yaşamak hakkı seninken
    Patronlar o hakkı senin almışlar elinden.
    Sa’yınla edersin de “tufeyli”leri zengin
    Kalbinde niçin yok ona karşı yine bir kin?
    Rahat yaşıyor, işçi onun emrine münkâd;
    Lakin seni fakr etmede günden güne berbâd.
    Zenginlere pay verme, yazıktır emeğinden.
    Azm et de esaret bağı kopsun bileğinden.
    Sen boynunu kaldır ki onun boynu bükülsün.
    Bir parça da evlatlarının çehresi gülsün.
    Ey işçi…
    mayıs birde bu birleşme gününde
    Bişüphe bugün kalmadı bir mani önünde…
    Baştanbaşa işte koca dünya hareketsiz;
    Yıllarca bu birlikte devam eyleyiniz siz.
    Patron da fakir işçilerin kadrini bilsin
    Ta’zim ile, hürmetle sana başlar eğilsin.
    Dün sen çalışırken bu cihan böyle değildi.
    Bak fabrikalar uykuya dalmış gibi şimdi.
    Herkes yaya kaldı, ne tren var, ne tramvay
    Sen bunları hep kendin için şan-ü şeref say…
    Birgün bırakınca işi halk şaşkına döndü.
    Ses kalmadı, her velvele bir mum gibi söndü.
    Sayende saadetlere mazhar beşeriyet;
    Sen olmasan etmezdi teali medeniyet.
    Boynundan esaret bağını parçala, kes, at!
    Kuvvetedir hak, hakkını haksızlara anlat.

  4. #3
    Kayıt Tarihi
    Dec 2007
    Nerede
    İstanbul
    İletiler
    4.403
    Blog yazıları
    3
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Cevap: Günün Köşe Yazısı

    Taha Akyol
    t.akyol@milliyet.com.tr

    Piyasa iyidir!

    19 Mart 2011

    BUGÜN CHP’deki son birkaç açılımı bazı liberal ve muhafazakâr kalemlerin nasıl olumlu bulduklarını yazacaktım, biraz da CHP’yi bu yönde teşvik etmek için.
    Başka bir gün yazarım artık.
    Sevgili Ebru Baki fikrimi çeldi! CNN Türk’te “Ebru Baki ile pazarlık” programını izlerken İstanbul’da başlatılan “Shopping fest”i (alışveriş festivali) yazmaya karar verdim.
    Evet, adı İngilizce çünkü amacı İstanbul’u zamanla Londra gibi, Paris gibi küresel bir alışveriş merkezi haline getirmek... Özellikle de paralı Arap turistleri çekmek.
    Ebru Baki anlatıyor:
    “Her yer Osmanlı takılarıyla, kıyafetleriyle dolu. Bilhassa Arap turistler Aşkı Memnu ve Gümüş gibi dizilerdeki oyuncuların takılarını, kostümlerini arıyorlar. Kendileri için sipariş veriyorlar...”
    Festivalde indirim oranı ortalama yüzde 30... İyi de duyurulmuş, çevre ülkelerden alışveriş için İstanbul’a akın var. “Kum” ve “tarih” turistlerinden sonra artık “alışveriş turistleri”ni de çekmeye başlıyoruz.

    Gelir dağılımı?
    Festivali düzenleyenlerden Park Bravo yöneticisi Zeynep Özçoban ne diyor:
    - Üç dindeki insanların özel günlerini dikkate alarak festival zamanını tespit ettik. Müslümanlarda nevruz, Hıristiyanlarda paskalya, Yahudilerde hamursuz dönemi... İnsanların daha çok seyahat ettiği, hediye aldığı dönemler. İstanbul’un ruhuna ve kültürüne de uygun.
    Zeynep Özçoban bu sene 4 milyar dolarlık bir hareket beklediklerini, Cumhuriyet’in 100. yıldönümü olan 2023’te 40 milyar dolar olacağını söylüyor.
    “İstanbul’da indirim günleri”nin dünyada daha fazla tanındıkça çeşitli ülkelerden yapılacak ‘İstanbul seferleri’ni düşünün; 40 milyar dolar boş hayal değildir.
    Milyar dolarlar iyi de piyasa ekonomisi gelir dağılımını bozuyor!.. Evet, gelişmenin bir aşaması için doğrudur bu eleştiri. Ama yoksullukta eşit olmak daha kötü olduğu gibi bir ‘doğru’ da şudur: Piyasa ekonomisi devlet gelirlerini artırıyor... Böylece eğitim, sağlık, ulaştırma gibi kamu hizmetlerini alt sınıflara götürmek, onları da fırsat eşitliğine kavuşturmak mümkün oluyor.
    İşte gelişen Anadolu...

    Piyasa ve kültür?
    ‘Piyasa’ faktörü sadece üretim ve ticareti değil, kültüre ilgiyi de teşvik ediyor. İşleri ticaret olan insanlar, bakın, “üç dinin özel günleri”ni düşünmüşler, Osmanlı takıları, kıyafetleri falan imal ediyorlar.
    Piyasa geliştikçe “tarihi miras, yaratıcılık, hoşgörü, çeşitlilik” gibi değerler de gelişiyor.
    Bugün Türkler tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar refahlı ve sağlıklıdır; tarihte olmadığı kadar okuyorlar, yazıyorlar.
    İşte edebiyat, işte değişik TV dizileri ve işte Türk sineması... Her hassasiyete göre eserler var.
    Edebi kültürümüzün en büyük değerleri arasında yer alan Recaizade, Ömer Seyfettin, Halide Edip, Reşat Nuri, Peyami Safa gibi yazarlarımız... Bugünkü Elif Şafak veya Ayşe Kulin kadar okunmuşlar mıydı? Nobel ödülünü daha önce birinin değil de böyle bir dönemde Orhan Pamuk’un alması tesadüf müdür?
    Biliyorum, “kültürel yozlaşmayı unutma” diyenler de olacaktır. Haklılar. Ama yapılacak şey, kaliteli edebiyat ve sanat eserlerini daha çok ‘üretmek’, daha çok ‘pazarlamak’ ve ‘talep’ yaratmak, ‘düşünme’yi geliştirmek değil midir?

  5. #4
    Kayıt Tarihi
    Dec 2007
    Nerede
    İstanbul
    İletiler
    4.403
    Blog yazıları
    3
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Cevap: Günün Köşe Yazısı

    Sıfır tabu

    Can Dündar Ada
    can.dundar@e-kolay.net

    Gündemimizdeki konulara bakın: “Barışı Kurmak” konferansında İshak Alaton, Kürtlere ayrılmak isteyip istemediklerini referandumla sormayı öneriyor. Kürtlerin çoğunlukla “Hayır” diyeceğini tahmin ediyor.
    Leyla Zana, “Türklere de sormak lazım” diyor.
    Konferansta ev hapsine alınması önerilen Abdullah Öcalan İmralı’dan “Ben devletle görüşüyorum. Örgüt savunmada kalsın” mesajı yolluyor.
    Kılıçdaroğlu CHP’li gençlere “Herkes anadilini öğrensin” diyor; cemevlerinin ibadethane olarak tanınmasını istiyor.
    Balyoz sanıklarının tutukluluğunu eleştiren Genelkurmay, “yargıya müdahale etti” diye kıyasıya eleştiriliyor.
    12 Eylül’ü yargılayacak Cumhuriyet Savcısı “Bayrak Harekât Planı”nı inceliyor; Evren’i ifadeye çağırıyor.
    TÜSİAD’ın yeni anayasa önerisini hazırlayan heyet, değişmez maddelerinin de değişebileceğini yazıyor.
    Kadınlar, “Türbanlılar Meclis’e” kampanyası açıyor.
    Aile içi cinsel tacizi işleyen bir film vizyona giriyor.
    * * *
    Çok da değil; birkaç sene önce, şu saydıklarımdan herhangi birini, bırakın tartışmayı, ağza almak mümkün müydü?
    Evet, hukukun zorlanmasıyla, iktidar kuşatmasıyla, mahalle baskısıyla yaratılan bir cendere ortamı var; ama bir yandan da bu baskıyı hiçe sayan, bildiğini okuyan müthiş bir isyan ve açılım havası var.
    Cemaat, emniyetteki gücünü kullanarak Ahmet Şık’ın kitabını basılmadan yasaklatıyor, ama toplatılan kitap o hafta internette okunma rekoru kırıyor.
    Mustafa Balbay içeri atılıyor; ama dışarıda kitapları elden ele geziyor ve şimdi milletvekili olarak Meclis’e gelmeye hazırlanıyor; tıpkı kelepçelenen KCK yöneticileri gibi...
    Dünün dokunulmaz tabuları yerle bir olmuş durumda.
    Askerin ayrıcalıklı konumundan “Ermeni soykırımı” tartışmasına, Öcalan’a aftan federasyon fikrine, Kemalizm’den Kürtçe eğitime, Fethullah Hoca’dan cemevlerine, zorunlu askerlikten Diyanet’e, eşcinsellikten enseste, üzerine “dokunan yanar” levhası asılabilecek hiçbir konu kalmadı neredeyse...
    Yanma pahasına her şeye dokunmadayız.
    “Sıfır tabu” noktasındayız.
    * * *
    Bu noktaya gelmek hiç de kolay olmadı.
    Yıllarca sözümüzü sakındık. Konuşursak bölünürüz sandık. “Vatan elden gider”, “Din elden gider”, “Namus elden gider” diye diye baskı kurduk, yasakladık.
    Konuşanı vurduk, tutukladık, yargıladık.
    Biliyorum, hâlâ saydığım örneklere bakıp kaygılananlar, konuştukça parçalandığımıza inananlar var.
    Oysa konuşmadıkça içten içe bölünüyorduk.
    Mecburi suskunluğu huzur, kerhen tahammülü rıza sanıyorduk.
    Bugün bölündüğümüze inananlar düşünmeli ki; bu noktaya baskıyla geldik; özgürlükle değil...
    Dışarı çıkmasın diye dövüldükçe evden uzaklaşan çocuklar gibiydi toplum; büyüdü şimdi...
    İşkence, evde tutmaya yetmiyor artık; güvence istiyor.
    * * *
    İnsan ilişkilerinde dobraları içten pazarlıklılara tercih edenlerdenseniz, kimsenin sözünü sakınmadığı, gerçek niyetini saklamadığı bir hürriyet ikliminden de rahatsız olmamalısınız.
    Her şeyin sınırsız, apaçık tartışılması çok daha sağlıklı...
    Birlikte yaşama iradesi, herkesin ortak kararıyla ve böyle özgürce doğarsa anlamlı...
    Yeter ki şiddet ve baskı olmasın; bırakın, yıkılmadık tabu kalmasın.


    Milliyet
    10 Nisan 2011

  6. #5
    Kayıt Tarihi
    Dec 2007
    Nerede
    İstanbul
    İletiler
    4.403
    Blog yazıları
    3
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Cevap: Günün Köşe Yazısı

    Şanlıurfa'nın Kurtuluşu

    Prof. Dr. Coşkun Özdemir

    11 Nisan, ulusal bağımsızlık savaşımızın şanlı destanlarından biridir. Bu yıl, kurtuluşun 91’inci yıldönümünü kutlayacak hemşerilerim. Önce İngilizler, daha sonra Fransızlar tarafından işgal edilen Urfa (1919), emperyalizme karşı tüm yurtta verilen savaştan payına düşeni gerçekleştirerek işgalcileri kovalamış ve özgürlüğüne kavuşmuştur (11 Nisan 1920), isotuyla çiğköftesi ve türküleriyle, kalesi, kutsal gölleri, dili, bayrağı ve peygamberleriyle birlikte. Ankara’da Büyük Millet Meclisi’nin açılmasına daha 12 gün vardı Urfa özgürlüğünü ilan ettiğinde. 1984’te ilimizin adının önüne Şanlı unvanı geldi. Birkaç kez yineledim. Bugünkü yaşlı Urfalı hemşerilerim bana gençleri göstererek “Coşkun Bey, sen bu gençlere bahma, onlar Şanlıurfalı, biz senin kimin Urfalıyıh” demişlerdir. Oldukça anlam yüklü bir vurgulamadır bu. Çünkü uzun yıllar önce bizim kuşağımızdan Urfalılar hiçbir ayrım yapmadan birlikte övünüyor, birlikte seviniyor, sevinci, kederi, eksiksiz her şeyi paylaşıyorduk.

    Çokkültürlü şehir

    Annem İzmir’den kopup gelmişti, babam Urfa doğumlu. Etnik kökenimizi sorgulamak diye bir şey yoktu o günlerde, bundan bir ayrımcılık çıkarmak kimsenin aklına gelmiyordu. Birlikte Kurtuluş Savaşı vermiştik ve Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşları idik. Kürtçe konuşanlar çoğunlukta idi. Arapça konuşanlar da az değildi. Farklı diller ve kültürlerden etkilenmiştir ilimiz. Urfa dilinde çok sayıda Kürtçe, Farsça, Arapça, Azerice sözcükler vardır. Ben o dili iyi konuşanlardanım. Eminim, iki ünlü Urfalı yazar Mehmet Faraç ve Bekir Coşkun da o dili iyi bilirler. Sizler isotu bilirsiniz ama Frenk, pirpirin, bahteniz, arış, külünçe, biyambalı deleme, arzele, hayır, pürcüklü, has, puşu, zerzembe, belleme’yi bilemezsiniz. İzmirli annem de öğrenmişti Urfa dilini, Urfa ağzını. Sınıf arkadaşlarım arasında Türk, Kürt, Arap, Ermeni, Yahudi kökenliler vardı kuşkusuz ama kökenimizin ne olduğu sorusu gündemde yoktu.

    Nostalji

    Öylesine candan bir beraberliğimiz vardı. O yıllarda bir insanın Kürtçe konuştuğu için suçlandığına hiç tanık olmadım. O kadar doğaldı ki Kürtçe konuşmalar. Kürtçe şarkıları çok dinledim. Toplantılarda kalkıp “eziherim Diyarbekir hatuni lorke” diye oyunlar oynardık. Sahnede Babi Yılmaz skeçler yapardı. Sıklıkla Kürtçe sözcükler kullanarak “Top heyye, tabanca heyye, tüfek heyye, ceseret tunne” dediği zaman salon coşku ile alkışa dururdu. Ne kadar güzeldi yaşantımız. Anzelha’da kravl yüzücüleri izliyor, halkevinde tiyatro seyrediyor, hıdrellezde yüzlerce uçurtma uçuruyorduk. Urfa’nın orta yerinde Türk musikisi yapılan, isteyenin rakısını içtiği gazino vardı.

    Küba-Urfa...

    Küba’da geçirdiğim günlerde hep Urfa’yı andım. Küba halkı ambargodan bunalıyordu ama her yerde, her köşede müzik ve dans vardı. Urfa da çok benzer ona, en güzel türküler o yöreden çıkar ve her yerde, her evde, her toplulukta şarkı, türkü, müzik, halk oyunları vardır. Müzik, şarkı, türkü, günlük yaşamın ayrılmaz bir parçasıdır. Devrimden, hümanizmadan, aydınlanmadan uzak, beceriksiz, ufuksuz, şoven, demokrasiyi amaç değil araç olarak gören ve Türkiyemizin kaderine egemen olan politikacılar, dış dinamiklerin de etkisi ile bu güzelim beraberliği yaşatmadılar. Özellikle 12 Eylül’den sonra, bu insancıl beraberliklere ağır darbeler vurulmuştur. Kürt kökenli yurttaşlarımızın kendi isimlerini, kendi dillerini kullanmalarına, kendi kültürlerini yaşatmalarına ne engel vardı? Birlikte bağımsızlık savaşı vermiştik, birlikte gelişme, ilerleme, çağdaşlaşma, bilime, sanata, aydınlanmaya ulaşma için çaba verecektik. Dogmalardan, cehaletten kurtulup feodaliteye son vermek için çalışacaktık. Benim çocukluk arkadaşlarımla arama giren basiretsiz, karşıdevrimci politikacıların ihaneti olmasaydı, sürekli devrim için elbirliği yapacak, etnikçilik, ırkçılık yerine, sınıf bilincini egemen kılacak, Türkiye’yi ileriye taşıyacak, sömürüye ve emperyalizme karşı savaşacaktık. Türk, Kürt, Arap, Yahudi, Ermeni, Rum, Laz, Çerkez, Abaza bir araya gelecek, eşitsizliğe, ilkelliğe, din istismarına karşı mücadele edecektik.

    Topçu Meydanı’nda 11 Nisan

    Nasıl anıyorum o birlikte Topçu Meydanı’nda kutladığımız 11 Nisan günlerini. Trampetler çalıp borazanlar öttürdüğümüz, Tılfıdır Tepesi’ne tırmanan eyersiz Arap atlarını alkışlarla izlediğimiz o coşkulu günleri. Nemrut’un putlarını kıran İbrahim’in atıldığı, ateşten suya dönüşen o dünya güzeli Anzelha’yı. Bir gün doğacaktır bizim güneşimiz, güneşin zaptı yakın diyor şair. İki yıl önce Mahsun Kırmızıgül, Güneşi Görmek filmi ile güzel yurdumuzun o büyük dramını başarı ile sergilemişti. Ona buradan bir selam yolluyor ve aydınlık günlerin özlemi ile tüm hemşerilerimin bu büyük onur ve gurur gününü kutluyorum.

    Not: Urfa’da uzun yıllar öğretmenlik yapan, her alanda hizmet veren annem ve babamın isimleri birer okulda yaşıyor. Bu vefa örneğini gerçekleştiren başta ünlü Vali Muzaffer Dilek olmak üzere Urfa’nın yöneticilerine şükranlarımı sunuyorum.

    Cumhuriyet - 11 Nisan 2011

+ Konuyu Yanıtla

Bu sayfada bulunan kavramlar:

Benzer Konular :

  1. Köşe yazarlarının kabusu: 'Muhtesip Günce'
    L. Çelik ve B. Aydoğdu, Muhtesip adlı bloglarında köşe yazarlarının yanlışlarını eğlenceli bir dille anlatıyor. Hata listesinin en başında Hıncal...
    Yazan: Mehtap Deniz Forum: Güncel - Siyaset - Tarih - Tartışma
    Yanıt: 0
    Son İleti: 10-04-2011, 13:14:54
  2. Pireli köşe yazısı
    Sevgili Harun, ben bu ülkedeki adalet anlayışına oldum olası uyuz olurdum, son dönemde ise pirelendim. Ne yapmalıyım? Pire tasması kullan...
    Yazan: Harun Gür Forum: Hukuki.net Köşe Yazıları
    Yanıt: 17
    Son İleti: 29-03-2009, 23:20:00
  3. Yerel Gazete - Köşe Yazısı
    merhabalar; Hukuk mesleğini icra eden bir meslektaşımızın yerel bir gazetede hukuki danışmanlık yapması, sorulara cevap vermesi aynı zamanda köşe...
    Yazan: Av.Ufuk Cengiz Forum: Mesleki Konu, Soru ve Sorunlar
    Yanıt: 1
    Son İleti: 28-01-2009, 18:03:18
  4. Hukuki.net Köşe Yazıları'na hoşgeldiniz
    Sayın Üyelerimiz, Tüm üyelerimize açık olan bu bölümümüz, sizlerin bilimsel, kültürel, ekonomik, sosyal, siyasi ve diğer tüm toplumsal konularda...
    Yazan: Av.Esin Kılıç Forum: Hukuki.net Köşe Yazıları
    Yanıt: 0
    Son İleti: 31-03-2008, 23:15:13

Yetkileriniz

  • Yeni konu açma yetkiniz yok
  • Konuya cevap verme yetkiniz yok
  • Dosya ekleme yetkisi yok
  • İleti düzenleme yetkisi yok
  •  


2022 tarihli Hukuk Blog |  Arabulucu |  Hukuk Kitapları |  Alman Hukuku |  Özel Güvenlik AŞ. |  İş İlanları |  Ankahukuk |  Psikolog |  Site Ekleme |  Sihirli Kadın |  Sağlık |  Satılık Düşecek Domainler |  Bayefendi |  Afternic Alanadı satış (Domain alımı) | 

™ Marka tescili, Patent ve Fikri mülkiyet hakları nasıl korunuyor?
Hukuki.Net’in Telif Hakları ve 2014-2022 yılları arası Marka Tescil Koruması Levent Patent tarafından sağlanmaktadır.
♾️ Makine donanım yapı ve yazılım özellikleri nedir?
Hukuki.Net olarak dedicated hosting serveri bilfiil yoğun trafiği yönetebilen CubeCDN, vmware esx server, hyperv, virtual server (sanal sunucu), Sql express ve cloud hosting teknolojisi kullanmaktadır. Web yazılımı yönünden ise content management (içerik yönetimi) büyük kısmı itibari ile vb olup, wordress ve benzeri çeşitli kodlarla oluşturulan bölümleri de vardır.
Hangi Diller kullanılıyor?
Anadil: 🇹🇷 Türkçe. 🌐 Yabancı dil tercüme: Masaüstü sürümünde geçerli olmak üzere; İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Hintçe, Rusça ve Arapça. (Bu yabancı dil çeviri seçenekleri ileride artırılacak olup, bazı internet çeviri yazılımları ile otomatik olarak temin edilmektedir.
Sitenin Webmaster, Hostmaster, Güvenlik Uzmanı, PHP devoloper ve SEO uzmanı kimdir?
👨‍💻 Feyz Pazarbaşı & Istemihan Mehmet Pazarbasi[İstanbul] vd.
® Reklam Alanları ve reklam kodu yerleşimi nasıl yapılıyor?
Yayınlanan lansman ve reklamlar genel olarak Google Adsense gibi internet reklamcılığı konusunda en iyi, en güvenilir kaynaklar ve ajanslar tarafından otomatik olarak (Re'sen) yerleştirilmektedir. Bunların kaynağı Türkiye, Amerika, Ingiltere, Almanya ve çeşitli Avrupa Birliği kökenli kaynak kod ürünleridir. Bunlar içerik olarak günlük döviz ve borsa, forex para kazanma, exim kredileri, internet bankacılığı, banka ve kredi kartı tanıtımları gibi yatırım araçları ve internetten para kazanma teknikleri, hazır ofis kiralama, Sigorta, yabancı dil okulları gibi eğitim tanıtımları, satılık veya kiralık taşınmaz eşyalar ve araç kiralama, ikinci el taşınır mallar, ücretli veya ücretsiz eleman ilanları ile ilgili bilimum bedelli veya bedava reklamlar, rejim, diyet ve özel sağlık sigortası gibi insan sağlığı, tatil ve otel reklamları gibi öğeler içerebilir. Reklam yayıncıları: ads.txt dosyası.
‼️ İtirazi kayıt (çekince) hususları nelerdir?
Bahse konu reklamlar üzerinde hiçbir kontrolümüz bulunmamaktadır. Bu sebep ile özellikle avukat reklamları gibi Avukatlık kanunu vs. mesleki mevzuat tarafından kısıtlanmış, belirli kurallara tabi tutulmuş veya yasaklanmış tanıtımlardan yasal olarak sorumlu değiliz.
📧 İletişim ve reklam başvuru sayfası nerede, muhatap kimdir?
☏ Sitenin 2022 yılı yatırım danışmanı ile irtibat ve reklam pazarlaması için iletişim kurmanız rica olunur.
Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution 4.0 International License.