Polisten avukata ’Benim yanımda nasıl telefonla konuşursun’ dayağı 2 Ağustos 2007
İsmail AKTAŞ/İSTANBUL
İstanbul Üniversitesi avukatlarından Muammer Öz, 29 Temmuz pazar günü Nevşehir’den kendisini ziyarete gelen ailesiyle Kadıköy’de Moda sahilinde bir çay bahçesinde otururken yanlarına iki polis geldi. Polislerden biri ağabeyi İbrahim Öz’e "Seni birine benzettim çıkar kimliğini" dedi.
BİBERGAZI SIKTILAR
Muammer Öz’ün iddiasına göre bu sırada telefonu çaldı. Muammer Öz’ün telefonla konuştuğunu gören polis memuru, "Kapat o telefonu. Nasıl telefonla konuşuyorsun" dedi. Muammer Öz ise "Ben avukatım. Bakın kimliğime. Böyle kimlik sorma olmaz. Biz ailece burada oturuyoruz" dedi. Bunun üzerine polis memuru, Muammer Öz’ü yakasından tutarak tartaklayıp yumruk attı. Ağabeyinin araya girmeye çalıştığını belirten Muammer Öz, "Bu arada olay yerine birçok polis ekibi geldi. Bahsettiğim polis memuru onlar gelince bana tekrar vurmaya çalıştı. Cebinden biber gazı çıkarıp yüzüme üç defa sıktı. Beni dayak yediğim polis memurunun aracıyla, ailemi ise başka bir araçla Kadıköy İskele Karakolu’na götürdüler" dedi. Karakola gidene kadar da dayak yediğini söyleyen Muammer Öz şöyle konuştu:
"Yolda bana çokça darbeler indirdiler. Burnum kırıldı, gözüm şişti, omzumda, boynumda ve karnımda çürükler oluştu. Bana yol boyunca ’Biz senin gibi çok avukat s....., seni de s...... Biz 15 yıldır bu işi yapıyoruz. Bize hiçbir şey olmaz’ dediler. Karakolda ifademiz alındıktan sonra serbest bırakıldık."
BURNUNU KIRDILAR
Olaydan bir gün sonra Avukat Öz, Adli Tıp Kurumu’ndan rapor aldı. Raporda, Öz’ün burnunda kırık olduğu, sağ ve sol omuzunda, boynunda, sağ göz altında ve karnında morluklar olduğu belirlendi. Muammer Öz, Fatih Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurarak olaya karışan
Kadıköy İlçe Emniyet Müdürlüğü, Önleyici Hizmetler Büro Amirliği’nde görevli polis memurları Bülent Okumuş ve Uğur Yıldırım hakkında savcılığa suç duyurusunda bulundu.
Van'da İl Seçim Kurulu Başkanı da olan Hâkim Mesut Kundakçı, seçim günü adliyeye girerken kimlik soran polisleri şikâyet edince savcılık, ifadelerini almak üzere 68 polisi adliyeye çağırdı
FAHRETTİN GÖK Van DHA
Van'da seçim günü adliyede görev yapan 68 Çevik Kuvvet polisi, aynı zamanda İl Seçim Kurulu Başkanı olan 2. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Mesut Kundakçı'ya kimlik sorunca ifade için adliyeye çağrıldı.
22 Temmuz 2007 günü otomobiliyle adliye bahçesine girmek isteyen İl Seçim Kurulu Başkanı Kundakçı'yı tanımayan polisler kimlik sordu. Kundakçı, 2. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı olduğunu, bu yüzden kimlik göstermeyeceğini söyledi. Polisler, adliyede görevli olduğunu söyleyen Kundakçı'ya, verilen listede isminin olmadığını söyleyince tartışma çıktı. Bu sırada öfkelenen Kundakçı, iddiaya göre kendi otomobilinin camını yumruklayarak kırdı. Şikâyetçi olan Hâkim Kundakçı, ertesi gün Cumhuriyet Savcılığı'na başvurarak, seçim günü adliyede ve adliye çevresinde görev yapan tüm Çevik Kuvvet polislerinin ifadelerinin alınmasını istedi. Savcılık bunun üzerine görevli polislerin ifadelerine başvurulmak üzere Adliye'ye çağırdı. Tebligat üzerine polisler salı gününden itibaren her gün adliyeye giderek ifadelerinin alınması için bekledi.
Ancak, sayının fazlalığı ve savcılıktaki yoğunluk nedeniyle polislerin ifadelerinin alınmasına başlanamadı. Kundakçı'nın şikâyetinden vazgeçmesi üzerine polislerin ifadesinin alınmasından vazgeçildi.
Aydın Adliyesi'nde avukatları ve gazetecileri döven polislerin
Radikal 13 Şubat 1999 tarihli gazeteden çok fazla bir değişiklik olmamış galiba
Bazı davalar rüyada görülür!
Aydın Adliyesi'nde avukatları ve gazetecileri döven polislerin yargılanması girdi rüyama. Otosansür rüyalarımızda da vardı.
Yargıç, rüyasını gördüğüm duruşmada 'gizlilik' kararı veriyordu
Celal BAŞLANGIÇ
Bu binayı bir yerden mutlaka tanıyorum.
Çevrede gördüğüm insanlar, koridordaki polisler, salonun kapısındaki kameralı, fotoğraf makineli gazeteciler, cüppeli avukatlar hiç de yabancı değil.
Salona girince neredeyse donup kalıyorum; çünkü ben bu duruşma salonunu da çok iyi tanıyorum.
Hayırdır inşallah!
Herkes yerini alıyor salonda. Ama bu işte bir terslik var.
Sanık sandalyesine oturan polisler daha önce izleyici sıralarında oturuyordu yanlış hatırlamıyorsam. Bir süre sonra avukatlar ve gazeteciler dolduruyor izleyici sıralarını. Nereden geliyor bu terslik?
Kâbusa dönüşecek neredeyse rüyam.
Babaannem, "Kötü bir rüya görürsen, git musluğu aç, su akarken kendi kendine anlat, kimseye de söyleme" derdi. Ama şu ana kadar gördüklerim pek öyle 'gizli' kalacak vahamette değil.
Ama bir türlü kafamdan atamıyorum 'ben bu binayı, bu salonu, bu insanları daha önce nerede görmüştüm' sorusunu.
Tam da rüyamın ortasında bir şimşek çakıyor kafamda.
Neredeyse uyanacaktım.
Elbette ya, burası Aydın Adliyesi'ndeki Ağır Ceza Mahkemesi'nin duruşma salonu. Gördüğüm avukatlarla, gazetecilerle yan yana duruyorduk kürsünün önündeki köşede.
Çünkü, rüyamda sanık sandalyesinde gördüğüm polislerin de içinde olduğu 50-60 kişilik sivil polis topluluğu doldurmuştu salondaki izleyici sıralarını. Bize yer kalmadığı için de avukatlarla, insan hakları savunucularıyla kürsünün o köşesine sıkışıvermiştik.
Kararla birlikte 'ağır tahrik'
Geçen yılın 21 Nisan'ıydı.
Aydın Ağır Ceza'da 1993'te gözaltındayken öldürülen Baki Erdoğan adlı gençle ilgili karar duruşması vardı. Altı sanık polis, yıllar süren yargılama sürecinde mesleklerinde yükselmişler, hatta biri Aydın Emniyet Müdür Yardımcısı, diğeri de Terörle Mücadele Şube Müdürü olmuştu. İşte bu nedenle olsa gerek, kendi müdürleri hakkında verilecek kararı izlemek için, önceden tasarlandığı belli olan bir uygulamayla, çoğu terörle mücadeleden gelen sivil polisler doldurmuşlardı salonu.
Duruşma yargıcı kararını okuyacaktı ama, belli ki bir tereddütü vardı. Önce uzun uzun bunun kesin karar olmadığını, Yargıtay'a itiraz haklarının bulunduğunu anlattı. Sonra da kararını açıkladı: Altı polise, beşer yıl altışar ay yirmişer gün hapis ceza...
İşte o anda "Bizi tahrik ediyorlar" diye arka sıralardan gelen bir bağırtı salonda kıyametin kopmasına yetti. Saldırının hedefinde gazeteciler, avukatlar ve insan hakları savunucuları vardı. İşte bu 'ağır tahrik'in de etkisiyle fotoğraf çeken gazeteciler dövülüyor, mahkûmiyet kararında etkili oldukları düşünülen insan hakları savunucuları, avukatlar yerlerde sürükleniyordu.
Salona Çevik Kuvvet polisleri girdi. Müdahillerin bulunduğu bölümle sivil polislerin 'konuşlandığı' sıraların arasına önce bir duvar ördü. Ama kalkanları saldıranlara değil, saldırıya uğrayanlara dönüktü.
Salonda bulunanları iterek, kakarak ya da karga tulumba dışarı atıyorlardı.
İçeride bulunan sivil polisler ise koridora çıkmış, adliye binasının ana kapısına kadar 'dayak tüneli' oluşturmuşlardı.
Milliyet'ten Mert İlkutluğ dört polisin arasında dışarı çıkartılırken üzerindeki yırtık gömleği kan içindeydi. Radikal'den Ahmet Şık dövüle dövüle çıkartıldığı adliye binasının dışında kafasına bir telsizle vurulunca düşüp bayılıyordu alnında bir delikle.
Adliye binasında yaşanılan linç girişiminin dehşeti Aydın sokaklarına da yansımıştı. Yaklaşık 60 kişilik polis grubu adliyenin karşısındaki alanda önüne geleni dövüyor, Avukat Ufuk Güneş tabelasının asılı olduğu büroya doğru ağıza alınmayacak küfürlerle saldırıyordu. Avukat bürosunun önü neredeyse Sivas'taki Madımak Oteli'nin önüne benziyordu.
Hastane de yaralılarla dolmuştu. İşin ilginci, gelen 'yaralılar'ın bir bölümü Çevik Kuvvet polisleriydi. Hatta bir ara aldığı darbeler nedeniyle çenesinde irice bir yara olan Çağdaş Hukukçular Derneği İstanbul Şube Başkanı Murat Çelik bir resmi polisi gösterdi, "Demin şunun elinde bir sıyrık yok muydu" diye. Şaşkınlıkla "Evet" dedim. Çünkü eldeki bir sıyrık dirseğe kadar uzanan bir alçıya dönüşmüştü.
Aslında yaşanılan dehşet vericiydi. Yargının bağımsızlığı saldırıya uğramış, savunma özgürlüğüne, işkenceyi cezalandıran yargıya gözdağı verilmiş, halkın haber alma hakkı, basın özgürlüğü ortadan kaldırılmak istenmişti.
Soruşturmalar, suç duyuruları, savcılığa yapılan başvurular, görevsizlik kararları, Memurin Muhakematı Hakkındaki Kanun'un bilinen engelleri nedeniyle 21 Nisan 1998'de gerçekleşen saldırıyla ilgili olarak neredeyse 10 ay sonra, o da eksik sanıklarla dava açılabilmişti. Çünkü Aydın İl İdare Kurulu saldırıya katıldıkları televizyon kameralarıyla, fotoğraflarla, tanıklarla belirlenen polislerin büyük bölümü hakkında 'meni muhakeme' kararı vermişti.
Belli ki işin bu kadar uzamasına canım sıkılmış, geçen gece kâbusla karışık bir tonda rüyama girmişti, gazetecilere, avukatlara, insan hakları savunucularına saldırdıkları için polislere açılan davanın ilk duruşması.
'Malkoçoğlu mu bunlar?'
Rüyamda gördüğüm salonun neresi olduğunu sonunda anlamıştım. Bu avukatların, gazetecilerin, insan hakları savunucularının dayak yediği Aydın Ağır Ceza Mahkemesi'nin duruşma salonuydu. Ama rüyamda, Aydın 2. Asliye Ceza Mahkemesi olarak görüyordum ben o salonu. Ağır cezanın üç hâkimi gitmiş, onun yerine asliye cezanın tek hâkimi oturuyordu. Bir önceki duruşmada salonun izleyici sıralarını dolduran sivil polislerden bazıları sanıklara ayrılan parmaklıklı bölümdeydi. Baki Erdoğan davasının karar duruşmasında 'müdahil' bölümünde bulunan avukatlar, gazeteciler ve insan hakları savunucuları bu kez izleyici sıralarında oturuyordu.
Yani salonda olay çıkarttığı pek çok kanıtla ortaya konulan yedi sivil polis sanık; avkatları, gazetecileri dışarı atan yedi Çevik Kuvvet polisi 'müşteki', saldırıya uğrayan ikisi gazeteci altı kişi 'müşteki- sanık', geri kalan avukat, gazeteci ve insan hakları savunucuları da 'müşteki'ydi.
Amma da karmakarışık rüya ha!
Duruşma başlıyor. Yargıç, Türk Tabipler Birliği ile İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa ve Aydın barolarını davada 'müdahil' olarak kabul ediyor.
Hayırdır inşallah!
Ardından 'duruşma düzenini bozduğu için' salondan kameralar ve fotoğraf makineleri dışarı çıkartılıyor.
Gerçi zaman zaman meslektaşların ölçüyü birazdan da fazla kaçırdıklarını kabul etmek gerek, ama eğer o kameralar olmasaydı,
21 Nisan'da duruşma salonunda yaşanan saldırıdan ortada dava açılmasına yetecek bir kanıt bulunamazdı polisler hakkında.
Neyse, gündüz niyetine...
Rüyam gittikçe karmaşıklaşıyor. Duruşmanın yargıcı, savcının 'aleniyet unsurunun kaldırılarak duruşmanın gizli yapılması' talebini kabul ediyor.
Otosansürümüz o denli gelişmiş ki, düşümüze giren bir 'utancı' bile 'gizli'yoruz.
Bir yanda onlarca avukat, Türkiye'nin önde gelen baroları var, diğer yanda sanık polislerin tek bir avukatı. Dışarıda 20 kadar jandarma, çok sayıda da sivil polis var. Güvenlik için bu kez az sayıda jandarma getirilmiş. Çünkü saldıran sivil polis olunca, resmiler de saldırıya uğrayanları koruyamıyor, hatta bazen onlar da meslektaşlarıyla ortak davranışa giriyorlar doğal olarak. Bu nedenle önlem jandarmayla alınmış.
Sanık polislerin avukatı iddianamenin kendilerine tebliğ edilmediğini söyleyip süre istiyor haklı olarak. Baki Erdoğan'ın davasında dayak yiyen avukatlar ve onların avukatları 'savunma hakkına saygı duyuyoruz' diyerek talebi yerinde görüyorlar.
Sanık polislerden biri haklılıklarını anlatabilmek için karşı tarafta duran onlarca avukatla, kendilerinin tek avukatını gösterdi; "Baksanıza bu avukatların hepsinde dosya var. Bizim avukatımızda bir dosya bile yok."
Sıra 'mağdur' polislere geliyor. Hepsi de Çevik Kuvvet'ten.
Yedi Çevik Kuvvet polisi de ortak ifade veriyor neredeyse: "Bize 'faşist polis', 'şerefsiz polis' diye bağırdılar. Darp yaptılar."
Kimi elinden yaralandığını, kimi göğsüne vurulduğunu söylüyor. Yargıcın "Kim yaptı?" sorusuna yedisi de iki gazeteciyi gösterip "Ahmet'le Mert" diyorlar. Sonuncu polis de "Beni darp ettiler" diye Ahmet'le Mert'i gösterince yargıç dayanamayıp "Ne yani, Malkoçoğlu mu bunlar" deyiveriyor.
Rüyada yapılan espriye de bayılırım hani...
Arada bir yargıç, "Bu iki gazeteci herkese vurmuş gibi görünüyor", diyor, polislere "Siz bu kadar kalabalıkken hepinize nasıl vurdular?" diye soruyor.
Polisler, kendilerine yapılan saldırıyı anlatırken sürekli "Bir elimizde kalkan vardı" diyordu. Ama göğüslerine yumruk yediklerini, tırmıklandıklarını söyleyince bir mağdur avukatı kalkanlarının enini ve boyunu sordu. Çevik Kuvvet polisi günlük yaşamının bir parçası haline gelen kalkanının boyutlarıyla ilgili soruyu "Onu bilemem" diye yanıtlayınca yargıç da şaşırdı: "Nasıl bilemezsin?"
Rüyam giderek mizahi bir hal alıyordu.
Pir Sultan'ın 'hırkası' gibi bir de 'Mert'in kanlı gömleği' meselesi çıktı rüyamda.
21 Nisan'daki dayak olayından sonra Mert'in gömleği yırtılmış ve kan içinde kalmıştı. Televizyonlar, gazeteler yoğun biçimde söz etti bu durumdan. 'Mağdur' polislerden biri, "Mert'le Ahmet bana vurmaya başladı. Elim kesildi, Mert'in gömleğine bulaştı. Sonra, 'doğru haber' diyorlar, benim kanımla kendi reklamını yaptı" deyince gecenin o saatinde pek eğlendim uykumda.
'Aklınıza gelen her şeyi yazın'
21 Nisan'daki duruşmada, olan olaylarla hiç ilgisi bulunmayan Aydınlı Avukat Ufuk Güneş de 'mağdur' olarak salondaydı. Güneş, dava bitince gazetecilerin ve avukatların dövülerek adliyeden çıkarıldığını, bürosunun altındaki çay ocağında bekleyen iki adliye görevlisi salondan çıkan 100'e yakın sivil polis tarafından dövülmeye başlanınca "Bunlar adliye personeli" diye müdahale ettiğini, bunun üzerine saldırının kendisine yöneldiğini, sivil polislerin o sırada, "Şerefsiz avukatlar", "Böyle adalet olmaz olsun" diye bağırdıklarını anlattıktan sonra kendisine de küfür ettiklerini, ölümle tehdit ettiklerini söyledi. Bunun üzerine yargıç, polislerin hangi küfürleri ettiklerini sordu. Avukat Güneş de kısa bir yol önerdi: "Aklınıza gelen her şeyi yazdırabilirsiniz tutanaklara. Çünkü aklınıza gelebilecek her türlü küfürü ettiler."
Rüyamdaki mahkeme düzeninde zaman zaman aksamalar da oldu elbet. Verilen 'gizlilik' kararı nedeniyle salonda yalnızca avukatlar, mağdurlar, mağdur-sanıklar ve sanık polisler kalmıştı. Ancak bir süre sonra sanık bölümünde oturan bir polisin aslında dışarıda olması gereken bir tanık olduğu ortaya çıktı.
Uzadıkça uzuyordu rüyamın duruşması. Bitince sıkıntıyla çıktık salondan. Adliye binasının önünde, karşısında, yakınında
30'a yakın sivil polis bekleşiyordu.
21 Nisan'daki saldırıyı yaşayanlar, "Bütün olanlardan sonra hâlâ mı can güvenliğimiz tehlikede?" diye sormaktan alamıyorlardı kendilerini, Aydın sokaklarının karanlıklarında. Haklarında suç işledikleri iddiasıyla dava açılan meslektaşlarına destek verdiklerini mi anlatmak istiyorlardı acaba? Yoksa bu yargılamayı, suç işleyen bazı görevlilerin değil de, kentteki emniyet teşkilatının tümünün yargılanması gibi yanlış bir kanıya mı kapılmıştı Aydın Emniyeti'nin yöneticileri?
Rüyamda bu soruya bir yanıt ararken birden bire uyandım. Önce Aydın Adliyesi'nin duruşma salonu geldi aklıma; mekânlar ne kadar birbirine benziyordu. Sonra davaları düşündüm; yoksa 'zaman'ları mı birbirine karıştırdım. 'İnsan'ları birbirine karıştırmam sonucu mu bazı polisleri, avukatları, gazetecileri tanıdığımı sandım?
Rüya işte bu! Gündüz niyetine... Hayırdır inşallah!
Daha önce ''CMK Çökertildi Polis Dayağı Başladı'' diye yeni bir başlık açmıştım bu gün bir polis dayağı iddiası haberi daha var onu da ''CMK Çökertildi Polis Dayağı Başladı-2'' başığı ile size aktarmak istiyorum.
Durum gerçekten vahim arkadaşlar kasti olarak Yeni Cmk na karşı çıkan zorunlu müdafiiliğin sona ermesi için elinden geleni yapan GÜÇLER! olduğu sürece bu tip olaylar artacak,maalesef üzülerek söylüyorum ''Zorunlu Müdafiilik''sistemi ila karakolda sağlanan insan haklarına uygun ortam,''Zorunlu Müdafiliğin' çökertilmesi ile yok edilmiştir...
Açık ve net söylüyorum bundan sonra Karakolla düşen yoksul vatandaşlarımızın Allah Yardımcısı olsun çünkü artık Etkin Müdafiilik Hizmeti Sunacak Cmk Avukatları Yok!!!!
Haber:
Dövüp rapor aldılar, sonra yine dövdüler
Otomobilleriyle giderken polis tarafından çevrilen üç genç, karakolda feci şekilde dövüldü. Sağlık raporu alındıktan sonra ikinci kez karakola getirilen gençler yine dövüldü. Birinin beyninde ödem oluştu
Beyoğlu'nda, eğlence çıkışı evlerine dönerken otomobilleri durdurulan Alper Mensur, Osman Türker ve Saim Öztürk'e polisler tarafından işkence yapıldığı iddia edildi. Beyninde ödem ve vücudunda darp izleri meydana gelen Mensur hastaneye kaldırılırken taraflar birbirlerinden şikâyetçi oldu.
Bir internet kafede çalışan Mensur'la arkadaşları Türker ve Öztürk, çarşamba akşamı iş çıkışında buluşarak Beyoğlu'na gitti. Gecenin ilerleyen saatlerine kadar eğlenen gençler, Fındıkzade'deki evlerine dönmek üzere yola çıktı. Karaköy Perşembe Pazarı'na geldiklerinde otomobilleri durdurulan gençlerle polisler arasında tartışma çıktı.
Gençlerden Öztürk, karakolda ve tutuklanma istemiyle çıkarıldığı mahkemede verdiği ifadede olayı şöyle anlattı:
"Arabayı durdurduğumuzda bir polis memuru kapıyı açarak, 'İnin lan aşağı' dedi. İndiğimizde polis memurlarınca hırpalanmaya başladık. İçkili olmamıza rağmen, polis memurlarına herhangi bir direnişte veya hakarette bulunmadık. Ancak polisler bizi kelepçelemeye çalıştı. Birden 8-10 polis aracı daha geldi ve çıkan bütün polisler bizi dövdü. Beni ekip aracına bindirirken, arkadaşım Alper yerde yatıyordu. Polis ekibiyle önce Karaköy Polis Merkezi'ne geldik. Burada polis memurları tarafından ben ve Alper coplarla dövüldük. Daha sonra polis memurlarıyla hastaneye rapor almaya gittik. Beni döven polis memurlarından davacı ve şikâyetçiyim."
İkinci dayak iddiası
Gençlerden Alper Mensur Taksim İlkyardım Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde müşahede altında tutulurken, Mensur'un kardeşi Ayşın Mensur, "Ağabeyim önce karakola götürülüp burada polislerden dayak yemiş. Daha sonra ağabeyimi alıp hastaneye getirmişler. Sağlık kontrolünden sonra tekrar karakola götürülmüş ve yine dayak yemiş. Bu sefer vücudunda ağır darp izleri ve beyninde ödem oluşmuş. O sırada bizim haberimiz oldu. Avukatla karakola gidip kardeşimi polisler eşliğinde hastaneye tekrar götürdük. Polisler bir doktordan ağabeyimin hastaneye ilk gelişindeki durumuna göre rapor tutmalarını istedi. Doktor da bu isteği kabul etti. Hem doktor hem de polisler hakkında şikâyetçiyiz" dedi.
Bu şekildeki saldırılar artıyor ve maalesef görünen o ki daha da artacak Barolarımızın yetkili kurumları lütfen harekete geçsinler...
Av.Gökhan Karakaş
Bu bir facia! Elim ayağım titredi. Dur bakalım Sn. Kolcuoğlu'nu bekleyelim. Ne yapacak? Ondan sonra biz ne yapabiliriz? Hadi meslektaşlarım birşeyler yapalım. Takip edelim.
Neyi takip edeceksiniz? Ne değişecek ki? Bakarsınız kısasa kısas dönemi başlar asıl haber de bu olur o zaman. Poliste avukata bakış açısı değişmediği sürece bu olaylar sürüp gidecektir. "Ben avukatım" sözüne tüyleri diklenmediğinde sorun çözülmüş demektir.(hayal elbette...)Benim önerim henüz bu hak da avukatların elinden alınmadan önce birer tabanca rusatı ve 45lik colt veya browning almalarıdır, hiç değilse meşru müdafadan yırtarsınız.
Bu tür olaylarda polis hakkında açılan soruşturmalarda dişe dokunur bir sonuç hatırlayananız var mı ? Polisler bu şekilde kendi amirleri, siyasi erk ve adalet mekanizması tarafından korunduğu sürece hiçbir şey değişmez.
Vay Be Polİsİn Nekadar Cok Dostu VarmiŞta Haberİmnİz OlmamiŞ Benden Sİze GÜzel Bİr Önerİ "avukatlar Gecen DÖnem Cogu Polİs Oldu Muhakak Sİzİ Çekemİyenlerdendİr Sİzİn Avukati DÖven Polİsler"!!!!!
Vay Be Polİsİn Nekadar Cok Dostu VarmiŞta Haberİmnİz OlmamiŞ Benden Sİze GÜzel Bİr Önerİ "avukatlar Gecen DÖnem Cogu Polİs Oldu Muhakak Sİzİ Çekemİyenlerdendİr Sİzİn Avukati DÖven Polİsler"!!!!!
Hangi polisin dostu? .......NE?.........Avukatı döven polisle mi dostluk yapacağız?.........."sizin avukatı döven polisler" !!! ..ne demek? .......bizim polise düşman olduğumuzu mu iddia ediyorsun?....avukatı dövenin polis olduğunumu zannediyorsun?
™ Hukuki NET 2002-2022 - Ulusal ve uluslararası Hukuk Sitesi ⚖️ olma özelliği ile gerek avukat, gerek diğer hukukçu arkadaş ve gerekse vatandaşlara ev sahipliği yapan, eğitim ve bilimsel alışveriş yapma amaçlı bir "Hukuk Rehberi" dir.
Davalar
Hukuki Net; sürekli yenilenen faydalı güncel içeriği ile zamanın hukuk dallarına göre kategorize edilmiş çeşitli mevzuat (Ceza kanunu, İş kanunu, Borçlar yasası gibi), emsal mahkeme kararları, yargıtay kararları, emsal danıştay ve anayasa mahkemesi kararları ile hukuksal makale, kanun, hukuki forum, hukuk sözlüğü, hukuk programları, meslektaş ilanları, avukatlar için kolay hesaplama araçları, Anayasa Mahkemesi, Danıştay, benzer Yargıtay kararı ve Mahkemeler tarafından örnek davalar ile ilgili gerekçeli kararlar, * davası dilekçe örnekleri yasal haberler ve hukuk siteleri dizini 🕸 bulunan bir hukuk bilgi bankası sistemidir.
Avukatlar
Yararı nedir?
📝 Hukukçular için mesleki danışma (Üstad ve meslektaşlar arası paylaşım), dayanışma ve bakalorya fonksiyonu olan site; "Önleyici hukuk" veya "Dava hukuku" nedeni ile doğan veya yeni doğacak anlaşmazlıklar ile içtihat hukuku kaynağı olan Yargı ve Yargılamayı tartışmak, davalar ve ihtilaflar için yararlı çözüm yolları üretmek ve hukuksal konularda özellikle nerede, nasıl, neden soruları üzerinde soru cevap yorumlar, tartışma paylaşma yorumlama yöntemi ile sebep sonuç ilişkisi kurarak 💬, Mahkemelerin dava yükünü hafifletmeyi de amaçlayan suigeneris (kendine özgü) hukuk laboratuarı özellikleri bulunan bir hukuki kalkınma hedefli bilgi dağarcığıdır.
® Hukuki Net internette ve Türk hukukunda bir marka olmakla birlikte ticaret veya iş amaçlı bir site olmayıp, herhangi bir ticari kurum, kuruluş, bilgisayar programı firması, banka vb. kişi veya herhangi politik veyahut siyasi bir kuruluş tarafından desteklenmemekte, finans kaynağı reklam ve ekseriyetle site yönetimi olan Adalet sistemine adanmış bir servistir.
🆓 Hukuki.net halk için ücretsiz ve açık kaynak nitelikli bir hukuk sitesi olup, gayri resmi vatandaş bilgilendirme portalı işlevi görmektedir. Genel muhteviyat olarak kanun, yönetmelik, Emsal Anayasa mahkemesi, Danıştay ve Yargıtay kararı gibi hukuki mevzuat içermekle birlikte avukat ve uzman kişilere özel yorumlar da içeren sitenin tüm hakları saklı olup, 🕲 telif hakkı içeren içeriği izinsiz yayınlanamaz, kopyalanamaz. (Herhangi bir hususu sitene alıntı kuralları çerçevesinde kopyalamak için sitene ekle için izin bağlantısı.)
™ Marka tescili, Patent ve Fikri mülkiyet hakları nasıl korunuyor?
Hukuki.Net’in Telif Hakları ve 2014-2022 yılları arası Marka Tescil Koruması Levent Patent tarafından sağlanmaktadır.
♾️ Makine donanım yapı ve yazılım özellikleri nedir?
Hukuki.Net olarak dedicated hosting serveri bilfiil yoğun trafiği yönetebilen CubeCDN, vmware esx server, hyperv, virtual server (sanal sunucu), Sql express ve cloud hosting teknolojisi kullanmaktadır. Web yazılımı yönünden ise content management (içerik yönetimi) büyük kısmı itibari ile vb olup, wordress ve benzeri çeşitli kodlarla oluşturulan bölümleri de vardır.
Hangi Diller kullanılıyor?
Anadil: 🇹🇷 Türkçe. 🌐 Yabancı dil tercüme: Masaüstü sürümünde geçerli olmak üzere; İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Hintçe, Rusça ve Arapça. (Bu yabancı dil çeviri seçenekleri ileride artırılacak olup, bazı internet çeviri yazılımları ile otomatik olarak temin edilmektedir.
Sitenin Webmaster, Hostmaster, Güvenlik Uzmanı, PHP devoloper ve SEO uzmanı kimdir?
👨💻 Feyz Pazarbaşı & Istemihan Mehmet Pazarbasi[İstanbul] vd.
® Reklam Alanları ve reklam kodu yerleşimi nasıl yapılıyor?
Yayınlanan lansman ve reklamlar genel olarak Google Adsense gibi internet reklamcılığı konusunda en iyi, en güvenilir kaynaklar ve ajanslar tarafından otomatik olarak (Re'sen) yerleştirilmektedir. Bunların kaynağı Türkiye, Amerika, Ingiltere, Almanya ve çeşitli Avrupa Birliği kökenli kaynak kod ürünleridir. Bunlar içerik olarak günlük döviz ve borsa, forex para kazanma, exim kredileri, internet bankacılığı, banka ve kredi kartı tanıtımları gibi yatırım araçları ve internetten para kazanma teknikleri, hazır ofis kiralama, Sigorta, yabancı dil okulları gibi eğitim tanıtımları, satılık veya kiralık taşınmaz eşyalar ve araç kiralama, ikinci el taşınır mallar, ücretli veya ücretsiz eleman ilanları ile ilgili bilimum bedelli veya bedava reklamlar, rejim, diyet ve özel sağlık sigortası gibi insan sağlığı, tatil ve otel reklamları gibi öğeler içerebilir. Reklam yayıncıları: ads.txt dosyası.
‼️ İtirazi kayıt (çekince) hususları nelerdir?
Bahse konu reklamlar üzerinde hiçbir kontrolümüz bulunmamaktadır. Bu sebep ile özellikle avukat reklamları gibi Avukatlık kanunu vs. mesleki mevzuat tarafından kısıtlanmış, belirli kurallara tabi tutulmuş veya yasaklanmış tanıtımlardan yasal olarak sorumlu değiliz.
📧 İletişim ve reklam başvuru sayfası nerede, muhatap kimdir?
☏ Sitenin 2022 yılı yatırım danışmanı ile irtibat ve reklam pazarlaması için iletişim kurmanız rica olunur.
Vasiyet var mı nasıl belli olur?
07-05-2024, 17:49:31 in Miras Hukuku