B. Radyo Yayınlarının
Denetimi
2. Komisyon ve Divan’ın Karar ve Raporları
İzin rejimi konusu, Komisyon içtihatında ele alındı.
Komisyon, 1968 tarihli bir kararda, 10. maddenin 1. paragrafındaki
"izin" deyiminin "bir kamu hizmeti tekelinin esas itibariyle her durumda
yasak olduğu" şeklinde yorumlanamayacağını beyan etti.
1971’de, Komisyon, 1. paragrafın söz konusu devletin
özel vericileri yasaklamasını engellemediği gerekçesiyle bir başvuruyu
kabul edilmez buldu.
Bununla birlikte, Komisyon, İtalya’da kablo ulusal
tekeline ilişkin 1976 tarihli bir kararda, elektronik medya alanında
ulusal tekellere karşı tutumunu yeniden belirleme yönündeki iradesini
ortaya koydu.
Aralık 1978’de, yasadışı bir radyo yayınını desteklemek
için etiketlerle reklam yapmayı deneyen kişilere karşı başlatılan ceza
kovuşturmasına ilişkin davada, Komisyon, bir devletin, Sözleşme
hükümleri çerçevesinde, özellikle 10. maddenin 1. paragrafında öngörülen
izin rejiminden kaçmayı deneyenlere karşı önlemler kabul etme yetkisinin
bulunması gerektiğine açıklık getirdi.
Mayıs 1984’de, Komisyon, başvuran tarafından üretilen
programları bazı kablolu yayın dağıtıcılarının dağıtmasını yasaklamaya
ilişkin başvuruyu kabul edilmez buldu. Komisyon, kararında, 10. maddenin
1. paragrafında Devletin radyo yayıncılığı işletmeleri için izin alma
şartı koymasına izin verdiğinden bu devletin özel bir izne ilişkin
koşulları dolanmayı önleyecek önlemler getirmesinin yasal olduğunu beyan
etti. Bununla birlikte, "yayın hakkının, yayınlananları karıştırmaya
maruz kalmadan alma özgürlüğünü de içerdiği" ilkesini koydu.
Aynı
yönde, izin rejimlerine ilişkin olarak, Komisyon, Mart 1986’daki bir
kararında, Belçika Flaman Topluluğundan izin almaksızın yayınlar yapan
bir radyonun işletmecilerinden gelen bir başvuruyu kabul edilmez buldu.
Bu karara göre :
Mademki bir devlet radyo yayıncılığı işletmeleri için izin alma şartı
koyan bir yasa kabul edebilir, bu devlet, izinde belirlenen koşulları
dolanmaya yarayan yöntemleri özellikle engelleyecek şekilde söz konusu
izne saygıyı sağlayacak bir mevzuatı da çıkarabilir.
Bununla birlikte, Komisyon, Ekim 1986 tarihli, lisans
almak için aranan tüm koşulları dolduran istasyonlara yerel radyo yayın
izni verilmesini yasaklamaya ilişkin bir başvuru konusundaki kararda
şunları vurguladı :
İzin rejiminde devletlere tanınan takdir hakkı sınırsız değildir.
Sözleşme, radyo yayıncılığı işletmeleri için izin elde etmeye ilişkin
hiçbir hakkı güvence altına almadığı doğru ise de, izin isteminin bir
devlet tarafından reddinin açıkça keyfi ve hatta ayrımcı olamaması,
Sözleşmenin dibacesinde belirtilen ilkelere ve orada tanınan haklara
aykırı olamaması da o kadar doğrudur. Bu nedenle çoğulculuk, hoşgörü,
açılım gerekleri gibi onlarsız demokrasinin olmayacağı yükümlülüklere
saygı göstermeyen bir izin rejimi Sözleşmenin 10. maddesinin 1.
paragrafını ihlal eder.
Mayıs 1989’da Komisyon, daha sonra kablo ile dağıtımını
yapmak üzere bazı yerel radyo istasyonlarının yayınlarının alınmasının
sınırlandırılmasına ilişkin bir başvuruyu İsviçre hükümetinin bilgisine
sunmaya karar verdi.
Haziran 1991’de, Komisyon, bir kablolu yayıncının bir
radyo programını dağıtmasını yasaklayan bir diğer başvuruyu reddetti.
Temmuz 1991’de, futbol maçları düzenleyicileri
tarafından maçları yayınlama izni karşılığı yayıncılara bir bedel ödeme
yükümlülüğü getirmeleri nedeniyle Hollanda radyo ve televizyon yayın
örgütlerini bünyesinde toplayan kar amacı gütmeyen bir vakıf tarafından
başvuruda bulunuldu. Komisyon, 10. madde çerçevesinde, davalı hükümetin,
bu tür maçların serbestçe yayınlanmasını güvence altına almak, halkın
giriş ücreti ödedikleri maçları ve radyo yayıncılarının ödedikleri yayın
haklarını finanse etmek yükümlülüğü bulunmadığına karar verdi. Başvuru
bu yüzden reddedildi.
Eylül 1992’de, Komisyon, radyo programlarını izinsiz
yayınlamaya ilişkin bir başvuruyu kabul edilmez buldu. Başvuran,
malzemelerine el konulmasını ve işten yasaklamasını şikayet ediyordu.
Ocak 1993’de, Komisyon, davalı hükümet tarafından radyo
yayın izni isteminin reddedilmesi nedeniyle yapılan iki başvuruyu
inceledi. Birinci başvuru mevzuatın bir şahsa böyle bir ruhsatı
vermesini engellediği gerekçesine dayanıyordu.
İkincisi, radyo yayın izninin reddini, kar amacı gütmeyen derneklerin
ticari programları yayınlamak amacını taşıdıkları gerekçesine
dayandırıyordu.
Her iki başvuru kabul edilmez bulundu.
Temmuz 1993’de, Komisyon, yerel televizyon istasyonları
için yayın frekansları verilmesinin reddine ilişkin bir başvuruyu kabul
edilmez buldu. Bu önlemin demokratik bir toplulukta, düzenin savunulması
ve başkalarının haklarının korunması için zorunlu olduğu beyan edildi.
Bu çerçevede Komisyon, başvuran radyo yayıncısının, bir seri yerel yayın
frekansları elde ederek, gerçekte ulusal düzeyde faaliyette bulunmayı
amaçladığını tespit etti.
Ekim 1993’de, Komisyon, televizyon haber programları
kapsamında dolaylı ticari mesajlar yayınlamaktan verilen para cezasına
ilişkin bir başvuruyu kabul edilmez buldu.
Kasım 1993 ve Ocak 1994’de, Komisyon, radyo yayın
kuruluşlarının Hollanda kablolu yayın şebekesinden kendi programlarını
dağıtmalarının yasaklanmasına ilişkin iki başvuruyu kabul edilmez buldu.
Komisyon, yasağın ticari değil, çoğulcu bir radyo dağıtım sistemini
sürdürme ve sistem içinde düşünceyi açıklamanın çeşitliliğini koruma
iradesine dayalı olduğunu beyan etti. Başvuran radyo yayıncılarının
kablolu yayın şebekesindenkendi programlarını dağıtmalarına izin
verilmiyordu, zira, " yabancı radyo yayın kuruluşları" şeklinde
nitelendirilmiyorlardı.
Mayıs 1994’de, Komisyon, bir televizyon kanalının
mahkûmiyetine ilişkin yaptığı başvuruyu kabul edilmez saymakla birlikte,
Sinn Fein’e bağlı örgütleri açıkça desteklediğini söyleyen kişilerin
yaptıkları açıklamaları veya televizyondaki sohbetlerini canlı olarak
yayınlamaya ilişkin yasağın, belediye meclisi üyesi başvuranın 10. madde
ile tanınan haklarına müdahale oluşturduğunu kabul etti.
Ocak 1997’de, Komisyon, resim sanatçısının
mirasçılarının telif hakkını ödemeksizin bir tiyatro fresklerinin
resimlerini yayınlamaktan bir televizyon kanalının mahkûmiyetine ilişkin
başvurunun kabul edilmez olduğunu beyan etti.
Komisyon, 10. madde ile tanınan düşünceyi açıklama
hakkına dahil olan düşünceleri ve haberleri yayma özgürlüğünün, bir kişi
veya örgüte, kendi görüşünü açıklamak maksadıyla radyo veya
televizyondan özel olarak veya örgütlü bir şekilde yararlanmak için
genel ve sınırsız bir hak tanıdığı şeklinde yorumlanmasının mümkün
olmadığını beyan etti. Bununla birlikte, bir veya birçok belirli kişi
grubuna, antenle yayın hakkı tanımamanın, bazı özel durumlarda, 10.
madde kapsamında (ayrımcılığı yasaklayan 14. madde ile bağlantılı veya
bağımsız olarak) bir sorun yaratabileceğini duyurdu.
Sözgelimi bir seçim dönemi boyunca, diğer partilere
radyo ve televizyondan bir zaman dilimini kullanma hakkı tanınırken, bir
siyasi partiden her türlü yayın olanağının esirgenmesi halinde böyle bir
sorun, kural olarak, gündeme gelebilir.
Bununla birlikte, yayıncının yayın politikası çerçevesinde, zaman
dilimini kullanma hakkını bazı kurallara tabi tutması mümkündür.
Nisan 1997’de, Komisyon, bir televizyon kanalının
işletme izni isteminin reddine ilişkin başvurunun kabul edilmez olduğunu
beyan etti.
Komisyona göre, bu karar, kullanılmaya müsait frekans sayısının sınırlı
olması nedeniyle alınmıştı, titiz bir inceleme konusu olmuştu ve kesin
hüküm niteliğinde değildi.
Komisyon, alıcı antenlerin özel kişilerce izinsiz
kurulmasına ilişkin birçok başvuruyu inceledi.
Bu başvuruların kabul edilmez olduğu beyan edildi.
Radyo ve/veya televizyonla düşünceleri ve haberleri alma
özgürlüğünün 10. maddenin 1. paragrafında öngörülen izin rejimlerine
tabi olmadığını vurgulamak gerekir. Bu durum Komisyon tarafından, "10.
maddede öngörülen radyo yayın hakkının yayınları almanın
engellenilmemesini içerdiğini anlamak gerekir" şeklinde yapılan açıklama
nedeniyle, örtülü olarak doğrulanmış olduğu söylenebilir. Komisyon, kısa
bir süre önce, sınırlı bir süre öncelik hakkından yararlanan bölgesel
radyo yayın kamusal kuruluşunun, bölgesel yayınların özendirilmesine
ilişkin bir karar alınmasını beklemek amacıyla, yabancı ticari
televizyon yayınlarını almak ve aktarmak olanağı tanıyacak bir izin
isteminin reddinin 10. maddenin 1. paragrafının üçüncü cümlesi ile yasal
dayanağı bulunduğunu belirterek görüşünü teyit etti.
Ekim 1997’de, Komisyon, bir özel televizyon kanalının
beş gün boyunca yayınlarının durdurulmasına ilişkin bir başvurunun kabul
edilebilir olduğunu beyan etti.
Seçim döneminde programların sansüre uğramasını eleştiren bir yayının
yapılmasından sonra başvuran şirkete yaptırım uygulanmıştı.
Kasım 1999 tarihli bir kararla Divan, bir şirketin
yöneticisinin yerel televizyon kanalı işletme izni talebinin Radyo
Televizyon Yüksek Kurulu (CSA) tarafından kabul edilmemesine ilişkin
başvurusunu reddetti. Divan, eski (yerleşik) içtihatına uygun olarak,
bir izin rejiminde takdir hakkının sınırsız olmadığını vurguladı. Bu
yüzden, bir izin isteminin bir devlet tarafından kabul edilmemesinin
keyfi veya ayrımcı olmaması gerekir. Somut olayda, dava konusu karar,
özellikle yasa da belirtilen ölçütler doğrultusunda yetkili makamın
yerel televizyon anlayışı ile söz konusu projenin takdim ve içerik
yönünden bağdaşmadığı gerekçesine dayandırılmıştı. Divan, ayrıca daha
sonra anılan bölgede yerel televizyon hizmeti için adaylara yapılan
ihaleye daveti ve başvurana işletme izni verilmesini de dikkate aldı. Bu
tutum, Radyo Televizyon Yüksek Kurulu (CSA) tarafından güvence altına
alınan yayın özgürlüğünün izne tabi tutulması prensibinin bir uygulaması
olarak algılandı. Divan, dava konusu kararın keyfi olmadığı, demokratik
bir toplumda düzenin korunması ve başkalarının haklarının korunması için
zorunlu olduğu şeklinde nitelendirilebileceği sonucuna vardı.
Ocak 2000’de, Amnesty International tarafından yapılan
bazı ülkelerde insan hakları ihlallerini duyurmayı amaçlayan bir reklamı
yayınlatma izninin reddine ilişkin başvuru, Divan tarafından kayıttan
silindi. Söz konusu karar, amacı kısmen veya tamamen siyasi olan
örgütlerden gelen reklamı yasaklayan radyo yayınına ilişkin kanuna
dayandırıldı. Daha sonra, başvuran örgüt, İngiltere (Britanya)
makamları ile aralarında yapılan anlaşma nedeniyle davaya devam etmekten
vazgeçti.
Temmuz 2000’de, Divan, kısa dalga radyo yayın izni
vermeyi resmi makamların reddetmesine ilişkin bir başvuru hakkında karar
verdi. Divan, kısa dalgayı uluslararası yayına ayırmada ve bu tür
yayınları gerçekleştirenlerin yayınlarının alınmasını korumada haklı
yarar bulunduğunu kabul etti. Divan, anılan frekansın, yayını devamlı
alabilmek için sürekli ayar yapmayı gerektirmesi nedeniyle ulusal ticari
radyoların büyük çoğunluğu tarafından tercih edilen bir seçenek
olamadığını vurguladı. Üstelik, başvuran ve işletmeler gibi özel
kişiler, diğer tip (yerel, ulusal veya uydu yoluyla) radyo yayın
lisansları da isteyebilirlerdi. Başvuran, yayınlarını Birleşik
Krallıktan (İngiltere’den) alınabilecek şekilde başka bir ülkeden yapmak
suretiyle kısa dalga frekansından yararlanabilirdi. Divan, bu davayı,
devletin tüm yayın üzerinde tekeli bulunan Informationsverein Lentia
ve diğerleri davasından ayrık tuttu. Bu davada, sınırlamalar
sadece kısa dalga frekansına ilişkindi. Bu yüzden Divan, demokratik bir
toplumda başkalarının haklarının ve özgürlüklerinin korunması için
başvuranın düşünceyi açıklama özgürlüğüne müdahalenin haklı olduğu
gerekçesiyle başvuruyu (davayı) reddetti.
Kasım 2000 tarihli bir başvuruda, dini amaçlı bir örgüt,
kendisine yetkili makamlar tarafından radyo yayın lisansı için aday
başvuru formu verilmemesini şikayet ediyordu. Bu karar, bu tür
örgütlere, ulusal radyo yayın lisansları verilmesinin yasa ile
yasaklanmasına dayanıyordu. Divan, dava konusu sınırlamanın keyfi
olmadığını, zira, kanunla öngörülen koşullara uymayan tüm adayalara
uygulandığını belirtti. Ayrıca, adaya yerel yayın yapma izni için
başvuruda bulunmayı engelleyen herhangi bir neden de yoktu. Divan,
başvurunun kabul edilmez olduğunu beyan etti.
Mart 2001’de, Divan, bir küçük partiye seçim döneminde
radyo ve televizyondan konuşma yapmak için sınırlı bir zaman diliminin
verilmesine ilişkin başvuruyu inceledi. Divan, «radyo ve televizyondan
konuşma zamanının sınırsız olmadığını ve bu zamanın adil bir şekilde
dağıtımını güvence altına almak için bazı kuralların konulması
gerektiği» yönündeki ilkesini tekrar etti. Bu davada, yetkili makamların
kararı, «siyasal programların yayılmasını sağlama olanağı ile yasal
oranlılık» ilkesine dayanıyordu. Radyo ve televizyonda konuşma zamanının
dağılımı, ne keyfi, ne oransız, ne de ayrımcı idi. Bu nedenle, Divan,
10. maddenin ihlalini gösterir hiçbir durum olmadığı sonucuna vardı.
Eylül 2001 tarihli bir davada, başvuran, kendisine
yetkili makamlar tarafından kablolu program içeren yayın lisansı
verilmemesini şikayet ediyordu. Başvurunun kabul edilebilir olduğu beyan
edildi.
Eylül 2001’de Divan, yetkili makamlar tarafından genç
kitleye dönük bir yerel radyo yayın istasyonu için lisans isteminin
reddedilmesi ile ilgili bir başvurunun kabul edilmez olduğunu beyan
etti. Divan, radyo yayın izninin verilmesinin kurulacak istasyonun
türü ve amaçları, hizmet verilecek kitlenin hak ve gereksinimleri gibi (bkz.
Informationsverein Lentia ve diğerleri kararı, s.33) bazı
koşullara tabi tutulabileceğini hatırlattı. Bu davada başvuranlara
mevcut olan tek frekansın verilmemesi kararı haksız görünmüyordu, zira,
lisans yoluyla kapsama alınan bölgede genç kitleye dönük çeşitli radyo
yayın istasyonları zaten mevcuttu. Divan, demokratik bir toplumda,
başvuranların düşünceyi açıklama özgürlüğüne müdahalenin zorunlu
olduğunu belirtti.
|