B. Radyo Yayınlarının
Denetimi
1. Divan’ın Kesin Hükümleri
10. maddede düzenlenen düşünceyi açıklama ve haberleşme
özgürlüğü, diğer özgürlükler yanında düşünceleri ve haberleri radyo
yayını yoluyla yayma özgürlüğünü de kapsar.
Radyo yayını, sinema ve televizyon alanında, 10. maddenin 1.
paragrafının üçüncü cümlesi, "Bu madde, devletlerin radyo, sinema veya
televizyon işletmelerini bir izin rejimine tabi kılmalarına engel
değildir" hükmüne yer vermektedir.
Divan, 1990 Mart ayında, ilk kez, Divan, bu davada,
özellikle, programların içeriğine veya eğilimine yönelik bir tür sansür
uygulama anlamına gelmediği ölçüde, resmi makamların düşünceyi açıklama
özgürlüğünün kullanımına müdahale etmeye ilişkin sahip oldukları takdir
hakkını aşmadığına ve fakat bu yasağın, İsviçre’deki yürürlükte bulunan
telekomünikasyon yasal sisteminden kaçmak maksadıyla sınır ötesinde
faaliyet gösteren ve İsviçre makamlarınca, gerçek bir İsviçre radyo
istasyonu olarak nitelendirebilecek bir istasyona yönelik olduğu
kanaatine vardı.
Divan, Mayıs 1990’da, Autronic A.G.
davasında, 10. maddenin ihlal edildiği yönünde sonuçlanan kararını
verdi. Bu dava, Sovyetler’e ait telekomünikasyon uydusu ile özel
kullanım amaçlı şifreli olmayan yayınları almak isteyen uydu antenleri
konusunda uzmanlaşmış bir şirketin izin talebinin İsviçre makamlarınca,
yayınlayan devletin yayını almaya iznini vermediği gerekçesiyle reddine
ilişkindi.
Divan, bu ret kararının, telekomünikasyon düzeninin
korunması ve gizli (kişiye özel) haberlerin açıklanmasının engellenmesi
yönünde yasal bir amacı olduğunu belirledikten sonra, İsviçre
makamlarının düşünceyi açıklama özgürlüğünün uygulamasına müdahalede
takdir hakkını aştıkları sonucuna vardı.
Divan, söz konusu yayınların niteliğinin bunları kamu
yararlanmasına yönelik olmadığı yönünde nitlendirilmesini engellediğini
ve ayrıca uydu antenleriyle telekomünikasyon uydularından gizli
haberleri alma riskinin mevcut olmadığını ortaya çıkardı. Divan, bu
vesileyle özellikle Sınır Ötesi Televizyonlara İlişkin Avrupa
Sözleşmesine ve uydular aracılığıyla yapılan yayınlar konusundaki teknik
ve hukuki gelişmelere atıfta bulundu.
Divan, Kasım 1993’de verdiği bir kararda, Avusturya’ya
ilişkin Informationsverein Lentia ve diğerleri davasında,
ilk kez, radyo yayıncılığı ile ilgili kamu tekelini inceleyerek 10.
maddenin ihlal edildiği sonucuna vardı.
Bu davada Divan, gerçi Avusturya’daki mevcut tekelin,
ulusal düzenleme (tanzim) makamlarına verdiği denetim yetkisi sayesinde
programların düzeyine ve dengesine katkıda bulunduğunu kabul etti ; bu
nedenle, amacı 10. maddenin 1. paragrafının üçüncü cümlesine uygundu.
Buna karşılık, Divan, tekel nedeniyle başvuranlara uygulanan müdahalenin
"demokratik bir toplumda gerekli" olmadığı sonucuna vardı :
Divan, öncelikle, demokratik bir toplumda düşünceyi
açıklama özgürlüğünün temel işlevinin, toplumun almaya yetenekli
kılındığı kamu yararı olan düşünce ve haberleri, özellikle basın
kanalıyla, yaymak olduğunu hatırlattı ;
Ardından, devletin en önemli güvenceyi oluşturduğu çoğulculuğa atıfta
bulunarak bu prensibin görsel basın bakımından çok daha büyük önem
taşıdığını, zira programlarını çok daha geniş bir alana yaydığını
vurgulamıştır ;
Sonuç olarak, Divan,
kamu tekelinin, düşünceyi açıklama özgürlüğüne uyguladığı sert
sınırlamaların ancak mutlak bir zorunluluk olması halinde haklı
olabileceğini belirtmiştir. Oysa son dönemlerdeki teknik gelişme
sayesinde benzer sınırlamaların günümüzde frekans ve kanal sayısına
bağlı gerekçelerle yapılması mümkün değildir. Divan, ayrıca Avusturya
halkına dönük yabancı yayınların artması ve idare mahkemesinin kablo ile
bunların yayınlanmasının yasal olduğunu kabul eden kararı karşısında
bunların değerini yitirdiğini de vurgulamıştır. Son olarak ve
özellikle, daha az sınırlayıcı çözüm yollarının bulunmadığını ileri
sürmek mümkün değildir ; örnek olarak ya ulusal kurumun faaliyetlerine
özel katılım şekilleri öngörerek ya da bazı alanlarda katılım izni
vererek bazı devletler bunu yumuşatmışlardır. Böylece, Avusturya
pazarının, özel tekeller oluşmasını önleyecek kadar yeterli sayıda özel
istasyonları kaldıracak nitelikte olmadığı yönündeki endişeler Divan
tarafından kabul edilmemiştir. Zira bu gerekçelerin, Avusturya ile aynı
büyüklükte olan diğer birçok Avrupa devletinde yaşanan devlet
istasyonları ile özel istasyonların bir arada faaliyet göstermesine
dayalı deneyim nedeniyle ve özel tekeller oluşmasını önleyecek önlemler
alınmasından dolayı doğru olmadığı kanıtlanmıştır.
İlgili hükümet ile başvuran arasındaki dostane çözüm
nedeniyle Telesystem Tyrol Kabeltelevision davası Divan’ın
kayıtlarından düşüldü. Komisyon, 10. maddenin ihlal edildiğine ilişkin
bir rapor hazırlamıştı. Somut olayda, televizyon programlarını (uydudan)
alıp, kablo şebekesi ile dağıtmak için başvuruyu yapan (davacı) şirket,
yayınları aktif bir şekilde dağıtma hakkının reddedildiğine tanık
olmuştu. Komisyonun raporundan beri, Avusturya Anayasa Mahkemesi bu tür
dağıtımı yasal hale getirdi.
Divan, yeniden ABC Radyo davasında, Avusturya’ya
radyo yayıncılığı ile ilgili kamu tekeli konusuna eğildi ve Ekim 1997’de
Informationsverein Lentia davasına benzer şekilde hükme bağladı.
Divan, 1997’de yürürlüğe giren ve Avusturya’da tekele son veren bölgesel
radyo yayıncılığı hakkında kanun ile "Avusturya’nın uluslararası
yükümlülüklerini yerine getirmek için mevzuatına bir kanun eklediğini
memnuniyetle" kaydettiğini beyan etti.
Eylül 2000’de, Tele 1 Privatfernsehgesellschaft mbH
davasında, bir özel şirkete, Viyana bölgesinde kara televizyon vericisi
kurup işletme izninin verilmemesinin yargılaması yapıldı.
Divan, 1993 ile 1996 yılları arasındaki dönemde kanunun
ulusal istasyon dışında hiçbir istasyona televizyon yayın izni vermemesi
nedeniyle 10. maddenin ihlal edildiği sonucuna vardı.
Buna karşılık, 1996 ile 1997 yılları arasında, 10.
maddenin ihlal edilmediği sonucuna varıldı. Divan, 27 Eylül 1995 tarihli
Avusturya Anayasa Mahkemesi kararından sonra özel yayın şirketlerinin,
programlarını kablo ile yapıp yayınlamada serbest olduklarını, buna
karşılık, kara radyo yayınlarının ulusal radyo yayın kurumuna ait
olduğunu vurgaladı. Başvuruyu yapan (davacı) şirket bu durumu
eleştirmiştir, zira ona göre, kablolu yayın, tevizyon izleyicilerine
ulaşım bakımından kara televizyon vericisi ile yapılanla mukayese
edilemezdi. Divan, bu tezi Viyana’da bütün evlerde kablolu yayın
şebekesine bağlanma olanağı bulunduğu gerekçesiyle reddetti. Sonuç
olarak, Divan, başvuruyu yapan (davacı) şirketin haberleri yayma hakkına
yapılan müdahalenin radyo yayıncılığına ilişkin anayasal kanunla izlenen
amaçlarla oranlı olmadığına karar verdi.
Haziran 2001’de, Divan, «açıkça siyasi nitelikli» olması
nedeniyle, İsviçre radyo yayın şirketi tarafından bir televizyon
reklamının yayınını, yetkili makamların reddetmesine ilişkin VgT
Verein gegen Tierfabriken davasında kararını verdi. Dava konusu spot
(televizyon reklamı), bazı hayvanların fabrikasyon üretimini şikayet
ediyordu.
Divan, siyasi nitelikli reklamının yasaklanmasının mali
yönden güçlü işletme gruplarına siyasi açıdan rekabet avantajı
sağlamalarını engelleme amacı taşıdığını kabul etti. Bununla birlikte,
söz konusu yasaklama sadece belli bir medyaya uygulanmıştı ve Divan’a
göre, yetkili makam çok özel zorunluluğu olan bir gereksinime
dayanmıyordu. Üstelik, başvuran dernek (davacı), yayıncının
bağımsızlığını sınırlamayı, kamuoyunu yanlış şekilde etkilemeyi veya
çeşitli sosyal sınıflar arasındaki fırsat eşitliğini tehlikeye sokmayı
amaçlamıyordu. Divan, ulusal makamlar tarafından açıklanan gerekçeleri,
kararlarını haklı kılmak için « yeterli ve uygun » bulmadı.
Ayrıca, spot (televizyon reklamı) içinde kullanılan
deyimler ret kararını haklı kılacak, karıştırıcı bir özelliğe de sahip
değildi. Bundan başka, bu dernek için tüm İsviçre kamuoyuna
ulaşmanın tek yolu, İsviçre radyo yayın şirketinin ulusal televizyon
programlarına yönelmekti. Bu nedenle, dava konusu önlemin, «demokratik
bir toplumda» zorunlu olmadığı ve 10. maddenin ihlalini oluşturduğu
kanaatine varıldı.
|