A. Medya Özgürlüğü
2. Komisyon ve Divan’ın Karar ve Raporları
Kendisi açısından Komisyon,
radyo ve televizyonun gelecek programlarından haber vermek için bazı
ülkelerde yazılı basının karşılaştığı engellere ilişkin başvuruları
inceledi. Televizier-Hollanda davası, Hollanda kanunu ile radyo
ve televizyonun gelecek programlarıyla ilgili haber için uygun görülen
telif hakkının korunmasının Sözleşmeye uygun olup olmadığı sorusunu
sordu. 1968’de kabul edilebilirlik kararı verilen bu başvuru ile ilgili
yargılamaya, başvuran şirketin istemi üzerine devam edilmedi.
Bununla birlikte, 1977’de,
Bakanlar Komitesinin önüne çok benzer bir dava götürüldü ve ihlalin
bulunmadığı yönündeki Komisyon görüşü uygun bulundu, zira, Sözleşmenin
amacı, gazetelerin ticari çıkarlarını korumak değildir.
Mart 1991’de, Komisyon,
başvuranın bazı suçlara karıştığına dair bir sorgu hakiminin
açıklamasının (notunun) basında yayınlanmasına ilişkin başvurunun kabul
edilmez olduğunu beyan etmiştir.
Nisan 1991 tarihli kararında, özellikle yasal bir siyasi parti olduğu
kabul edilen bazı örgütlerle yaptığı görüşmeleri yayınlamasının
yasaklanmasına ilişkin bir başvurunun kabul edilmez olduğunu beyan
etmiştir.
Ekim 1991’de, Komisyon, eski bir İngiliz
İstihbarat Teşkilatı mensubunun yazmış olduğu Spycatcher
hatıralarının yayınlanmasının yarattığı ikinci başvuruda, 10.
maddenin ihlal edilmediği sonucuna varmıştır (bkz. Observer ve
Guardian ve Sunday Times (n°
2) davaları (bkz. yukarıda s. 11 ; 17
ve 18 nolu dipnotları ).
Ekim 1992’de, Komisyon, Spycatcher isimli kitabın
yayınına ilişkin üçüncü başvuruyu inceledi. Bu davada davacılar, bu
anılardan bazı alıntıların yayınlanmasından dolayı Contempt of Court’a
(mahkeme emrini yerine getirme yükümlülüğüne saygısızlık) nedeniyle
mahkûm edilmelerini şikayet ediyorlardı. Komisyon, başvurunun kabul
edilebilirliğine karar verdi.
Ekim 1994’de, Komisyon, haksız rekabete ilişkin kanuna
dayanarak, Avusturya’nın Krone isimli günlük gazetesine
dönük hakaret içeren çizgi romanın bazı kısımlarının yayınlanmasının
yasaklanması kararına ilişkin başvuruyu kabul edilebilir buldu.
Birçok kararda, Komisyon ve Divan, ırkçı, yabancı
düşmanı, inkarcı ve Yahudi düşmanı konuşmalara ilişkin içtihatını teyit
etmiştir.
Komisyon ve Divan, bazen Sözleşmenin 17. maddesine,
ve/veya 10. maddesinin 2. paragrafındaki istisnalara dayanarak, daima bu
tür başvuruların kabul edilemez olduğuna karar verdiler.
Haziran 1995’de, Komisyon, müvekkilinin tutukluluk
koşullarını ve yargılamanın ifa şeklini eleştiren bir basın bülteni
yayınlamaktan bir avukata verilen disiplin cezasının yargı erkinin
bağımsızlığını ve tarafsızlığını güvence altına almak için zorunlu ve
oranlı olduğuna karar verdi. Böylece Komisyon, başvurunun kabul
edilemez olduğuna karar verdi.
Bazı davalarda, özellikle hiçbir kamusal görevi
bulunmayan özel hukuk kişilerine dönük olduğu zaman, çıkarlar dengesi,
gazetecilerin eleştirilerine karşı, kişileri daha çok korumacı
görünebilir.
Komisyon, Wirtschafts-Trend Zeitschriften–Avusturya
davasında 10. maddenin ihlal edildiği sonucuna
varmıştır. Başvuru, Avusturya’da uygulanan iltica politikasını eleştiren
yazılardan birinin hakaret içerdiği sonucuna varan mahkeme kararının bir
haftalık dergide yayınlanması emrine ilişkindi. Komisyon, dava konusu
yazının temelini oluşturan olayların doğruluğunun tamamen kanıtlandığına
ve değer hükmünün onaylanmasına gerek olmadığına karar verdi.
Ekim 1998’de, Komisyon, hakaretten ve yasak bir dergi
çıkarmaktan mahkûm edilen bir gazetecinin başvurusunu kabul edilmez
buldu. Bu olayda başvuran, doğruluğunu kanıtlayamadığı iki hakaret
içeren yazıyı İtalyan mevzuatına uygun şekilde tesçili yapılmayan bir
dergide yayınlamıştı. Dava konusu yazıların yayınlanmasına gelince,
Komisyon, başvuranın yerine getirmediği "uygun ve özenli araştırmanın"
basın ahlak kuralları kapsamında bulunduğuna karar verdi.
Tesçil yükümlülüğüne gelince, istenen formalitenin hakaret fiillerine
karşı bireylerin korunmasını sağlamaya dönük haklı bir amacı olduğuna
dikkat çekti. Bu nedenle başvuranın hakkına yapılan müdahale "demokratik
bir toplumda gerekliydi".
Aralık 1998’de, Komisyon, iki dergi isminin tesçil
edilmemesi ve bu nedenle de yayınlanamamalarına ilişkin bir başvuru
hakkında karar verdi. Komisyon, öncelikle, mevkutelerin tesçiline
ilişkin hükümlerin, tesçil istemleri hakkında karar vermede mahkemelere
sınırsız bir serbesti tanıdığını belirledi. Komisyona göre, bu sistem,
sadece radyo yayını, televizyon ve sinema alanında öngörülen bir izin
sistemine benzemektedir. Komisyon, dava konusu yapılan maddelerin çok
katı uygulamasının Sözleşmenin 10. maddesinin gerekleriyle bağdaşmadığı
sonucuna vardı. Bu nedenle, dergilerin tesçilinin reddi, düşünceyi
açıklama özgürlüğünün bir ihlalini oluşturmuştur.
Ekim 1999 tarihli bir başvuruda, ilgili kişi, sahibi ve
sorumlu müdürü olduğu derginin üç nüshasının bölücü propaganda yapmak
veya halkı düşmanlığa kışkırtmak gerekçesiyle toplatılmasını şikayet
ediyordu. Divan, başvuruyu kabul edilebilir buldu.
Eylül 2000’de Divan, bir Avusturya siyasi partisine
karşı "ırkçı karışıklık çıkartma" deyiminin bir dernek tarafından tekrar
kullanılmasını yasaklayan mahkeme emrine ilişkin başvuruyu inceledi.
Başvuru kabul edilebilir bulundu.
Ekim 2000’de Divan, bir basın açıklamasında ülkenin
güneydoğusunda Türk makamlarının politikasını eleştiren bir gazeteci ile
iki sendikacının bölücü propagandadan mahkûmiyetine ilişkin başvuruyu
kabul edilebilir buldu.
Ekim 2000 tarihli bir başvuruda, haftalık bir gazetede
yayınlanan bir yazının yazarı, 10. maddede güvence altına alınan hak ile
bölücü propagandadan mahkûmiyetinin bağdaşmadığını savunuyordu. Divan
başvuruyu kabul edilebilir buldu.
Aralık 2000 tarihli bir başvuruda, bir gazete yöneticisi
ve bir gazeteci, iki tanınmış kişinin özel hayatına ilişkin
fotoğrafların bulunduğu bir yazının yayınlanması üzerine mahkûm
edilmelerini şikayet ediyorlardı. Divan, «bu kişilerin toplumda tanınmış
olmalarına rağmen, dava konusu röportajın, söz konusu kişilerin tamamen
özel hayatına ilişkin yönlerini esas alması nedeniyle, toplum için
herhangi bir genel yarar sağlamalarının mümkün olmadığı» sonucuna vardı.
Bu nedenle dava konusu önlem, başkalarının haklarının korunması
için, demokratik bir toplumda zorunlu olduğu kanaatine varıldı. Divan
tarafından başvuru kabul edilemez bulundu.
Ocak 2001 tarihli bir kararda, Divan, bir siyaset
adamının özellikle avukat sıfatıyla temsil ettiği yayınevlerine « büyük
avanjlar» sağlama sonucu yaratan kanunların kabulüne katılımına ilişkin
davranışını eleştirdikleri bazı beyanlarını tekrar etmelerini yasaklayan
ihtara muhatap olan bir gazetenin sahibi ile yazı işleri müdürünün
başvurusunu kabul edilebilir buldu.
Ocak 2001 tarihli bir başvuruda, bir gazeteci,
Türkiye’nin güneydoğusundaki duruma ilişkin yazısının yayınlanmasından
sonra, halkı kin ve düşmanlığa kışkırtmaktan mahkûmiyetininin 10.
maddeyi ihlal ettiğini ileri sürüyordu. Başvuru kabul edilebilir
bulundu.
Kabul edilebilir bulunan Ocak 2001 tarihli bir
başvuruda, yazı işleri müdürü, dergisinde, güncel sorunları ele alan bir
yazısının yayınlanmasından sonra, halkı kin ve düşmanlığa kışkırtmaktan
mahkûmiyetininin 10. maddeyi ihlal ettiğini ileri sürüyordu.
Siyaset adamlarına yönelik bir seri bombalı mektup
yazdığından şüphelenilen bir kişiye ilişkin yazılar ve fotoğraflar
yayınlaması nedeniyle tazminata mahkûmiyete ilişkin bir başvuru, dostane
çözüme kavuşturulması sonucu, Divan tarafından kayıttan silindi.
Mayıs 2001 tarihli bir başvuruda, bir gazeteci, bir
sporcuyu doping ilaçları kullanmakla suçlayan bir yazısının
yayınlanmasından sonra, hakaretten mahkûmiyetini kabul etmiyordu.
Başvuran (davacı), adli yardımın olmamasını, delilin yetersizliğini ve
tanıklarından iki tanesinin tanıklığının kabul edilmemesini, 10. maddede
güvence altına alınan haklarına zarar verdiğini düşünüyordu. Divan
başvuruyu kabul edilebilir buldu.
Mayıs 2001 tarihli bir kararda, Divan, bir siyaset
adamının yasadışı ücretler aldığını iddia eden yazılar çerçevesinde, bir
yayınevinin bu kişinin resimlerini yayınlamasını yasaklayan ihtara
ilişkin başvuruyu kabul edilebilir buldu.
Mayıs 2001 tarihli bir başvuru, bir yazı yayınlayarak,
halkı kin ve düşmanlığa kışkırtmaktan mahkûm edilen yazı işleri müdürüne
ilişkindi. Divan, başvurunun kabul edilebilirliğine karar verdi.
Haziran 2001 tarihli bir davada, başvuran, Türkiye’nin
güneydoğusundaki durumu anlatan yazıların yayınlanmasından sonra, cezaya
mahkûmiyetininin düşünceyi açıklama hürriyetini ihlal ettiğini ileri
sürüyordu. Her üç başvuru kabul edilebilir bulundu.
Eylül 2001 tarihli bir başvuru, bir yayın müdürü ile bir
gazetecinin, bir gizli rapora dayanarak, Fas makamlarının ve özellikle
Fas Kralının, ülkelerinde uyuşturucu madde kaçakçılığı ile mücadelesini
suçlayan bir yazı nedeniyle bir yabancı devlet başkanına hakaretten
mahkûmiyetine ilişkindi. Divan, başvurunun kabul edilebilirliğine karar
verdi.
Eylül 2001’de Divan, bir yazı işleri müdürünün, bir
dergide, halkı kin ve düşmanlığa kışkırtmaktan ve bölücü propagandadan
mahkûmiyetine ilişkin başvurunun kabul edilebilirliğine karar verdi.
Ekim 2001’de Divan, bir plastik cerraha karşı bir
hastanın eleştiri beyanlarını içeren bir röportaj yayınlanmasını
müteakip, bir dergi ve bir gazetecinin hakaretten mahkûmiyeti ile ilgili
başvuru konusunda karar verdi. Bu dava, Bergens Tidende ve diğerleri
davasından açıkça farklı idi (bkz. s. 21 ; 50 nolu dipnotu).
Bu davada, hiç bir unsur, dava konusu yazılarda anlatılan olay ile
ilgili iddiaları doğrulamaya yeterli olamıyordu. Bu nedenle Divan,
derginin, söz konusu sözlerin doğruluğunu araştırma yükümlülüğünü yerine
getirmek için yeterli gayret göstermediği sonucuna ulaştı. Bu ihmal,
Divan’a göre, derginin bu yazının içeriğini kabullendiği anlamına
geliyordu. Divan, plastik cerrahın şöhretinin korunmasındaki yararın,
başvuranların düşünceyi açıklama hakkından önce geldiği sonucuna vardı.
Bu nedenle, başvuru kabul edilmez bulundu.
|