İnanan Kesim

[carsambalıfaruk]

Ben peygamberim,mehdiyim,ilahım,tanrının oğluyum diyenlerde çıkacaktır.Biraz bilgi sahibi olan son peygamberin kiminle son bulduğunu,bundan sonra gelmeyeceğini bilir.ALLAH elimizde ki kitabı kendi muhafaza edeceğine göre nur da tamamlanacaktır.

Son bölümdeki ayet güzel örnek.Bütün kalbim ile bu ülke ve dünyada yaşayan ve yaşayacak müslümanların her türlü günahı işlese bile inkar etmemesi,alaya almaması İNANMIYORUM dememesi benim duam.Kalbinde zerre miktarı iman olan cenneti görecek ise gönül insanların yarattığı fıtrat üzere yaşamasını istese de büyük ve küçük günah işleyen ve işlemeye devam edecek olanların inkar ile dinin dışında kalmaları zerre miktarı imanı yok edeceği için iş çok tehlikeli oluyor.


Üstad bu arada yukarıda verilen naatlar çok sırıtıyor ve komik olmuş.

[ayazoglum]

TEKAMÜL VE EVRİM

Tekamül,

Kelime anlamı olgunlaşmak, gelişmek olan tekamül bir Tanrı yasasıdır.
Bütün yaratılanlar tekamül eder. Bütün insanlar, bütün cisimler, bütün olaylar, kısaca bütün yaratılanlar değişir, başkalaşır, çeşitli hallere girerek gelişir. İnsanlıkta temelde daima bir ilerleyiş ve gelişme vardır; bu, tekamülün gereğidir. Yaşama karışıklık değil, bir düzen ve ahenk hakimdir.
Tekamülün sonu yoktur. Çünki hayat sonsuzdur. O halde varlık ne kadar gelişirse gelişsin, tekamülünün sonuna varamayacaktır.


Evrim Nedir?

Evrim, biyoloji biliminde canlı varlıkların (organizmaların) zaman içerisinde geçirdikleri değişiklikleri açıklayan bir teoridir. Modern biyoloji, birçok alanında evrim teorisinden beslenir.

Organizmalar, üreyerek çoğalır ve kendi türlerini devam ettirirler. Yaşadığı süre içerisinde, doğal şartlara en uygun yapıya sahip birey, tür içerisinde yaşama, dolayısıyla üreme olasılığı en fazla olandır. Buna doğal seçilim denir. Tür içerisinde üreyen bireylerin özellikleri, kendi yavrularına genler vasıtasıyla taşınır. Buna ise kalıtım denir.

Bu iki sürecin birleşimi, yani genetik olarak güçlü bireyin üreyerek bu özelliklerini türe yayması, bir türün doğanın oluşturduğu yeni şartlara uyum sağlama ya da mevcut şartlar içinde varlığını kolaylaştırma mekanizmasını, yani evrimi oluşturur.


Gerçekten Farkı ben fark edemedim , edenlerede saygı duymaya devam ediyorum, nasılsa onlarda birgün tekamül edeceklerdir,

[sedat35]

Ben peygamberim,mehdiyim,ilahım,tanrının oğluyum diyenlerde çıkacaktır.Biraz bilgi sahibi olan son peygamberin kiminle son bulduğunu,bundan sonra gelmeyeceğini bilir.ALLAH elimizde ki kitabı kendi muhafaza edeceğine göre nur da tamamlanacaktır.

Son bölümdeki ayet güzel örnek.Bütün kalbim ile bu ülke ve dünyada yaşayan ve yaşayacak müslümanların her türlü günahı işlese bile inkar etmemesi,alaya almaması İNANMIYORUM dememesi benim duam.Kalbinde zerre miktarı iman olan cenneti görecek ise gönül insanların yarattığı fıtrat üzere yaşamasını istese de büyük ve küçük günah işleyen ve işlemeye devam edecek olanların inkar ile dinin dışında kalmaları zerre miktarı imanı yok edeceği için iş çok tehlikeli oluyor.


Üstad bu arada yukarıda verilen naatlar çok sırıtıyor ve komik olmuş.

Çıktı bile

http://tinyurl.com/7vr8x9z

[carsambalıfaruk]

Çıktı bile

http://tinyurl.com/7vr8x9z

Gülmekten kırıldım sonuna.Anayasanın 22 maddesine göre dokunulmazlığı varmış.

[feyyar]

İNANAN iNSANA YAKIŞAN DAVRANIŞLAR

İnanan insana yakışan çeşitli davranışlar vardır: Dürüst olmak, çalışmak ve üretmek, insanlara yardımda bulunmak, Allah'a şükretmek, sabırlı olmak, Allah'a güvenmek bunlardan bazılarıdır. Şimdi bu davranışları ayrı ayrı ele alalım:

1. Dürüst Olmak

"Dürüst olmak'' doğruluğu benimsemek ve doğru olmak demektir. Dürüstlük, özde, sözde, yaşayışta doğru ve tutarlı olmayı gerektirir. Özde, sözde ve yaşamda dürüstlük insanın içinin ve dışının bir olmasıdır. Kişi, düşündüğü ve inandığı neyse, onu söylemeli, onu yapmalıdır.
Dürüst olmak, İslam dininin öğütlediği en güzel ahlak davranışlarındandır. Kuran'da Allah Hz. Peygamber'e "Emrolunduğun gibi dosdoğru ol !'' buyurmuştur. Hz. Peygamber dürüstlüğün en büyük örneğidir. Dürüst olmak için uğraşan kimseler onu örnek alabilirler.

2. Çalışmak ve Üretmek

inanan insana yakışan davranışlardan biri de çalışmak ve üretmektir. Çalışmanın bir çok faydası vardır: Çalışma, insanı diri ve canlı tutar. iradeyi kuvvetlendirir. insanın moralini düzeltir. Stresten kurtarır. Bunalıma girmesini önler. Tabiatı, hayvanları ve insanları sevimli gösterir. Kötülükten korur. Çünkü eli boş insanlar kötülük düşünürler. Alın teri ile kazanmanın zevkini tattırır. Çalışanların emeğini takdir ettirir. Dostluğu, sevgiyi, yardımlaşmayı, insan ilişkilerini geliştirir. Topluma uyumu, sosyalleşmeyi kolaylaştırır.
Her ülke yapıcı ve üretici kişilerin emekleriyle yükselir. Çalışmak, bir şeyler üretmektir. Üretken insan, verimli ve faydalı insandır. Atatürk ülkemizi kurtarınca, ülkenin geleceğini gençlere emanet etmiştir. Niçin? Dünyanın en gelişmiş ve refah düzeyi yüksek ülkesi haline gelmemiz için. Ülkemizi çağdaş (muasır) medeniyet seviyesinin üstüne çıkarmak için.
İslam dini yapıcı ve üretici olmayı emreder. Üretici olmanın en güzel örneğini yine Hz. Muhammed vermiştir. 0, gençliğinde ticaret yapmış, kimseye muhtaç olmadan geçimini sağlamıştır. Hendek savaşından önce derin hendeklerin kazılmasında kendisi de bir işçi gibi çalışmıştır.

3. İnsanlara Yardımda Bulunmak

insanları en çok mutlu eden davranışlardan birisi de başkalarına yardımda bulunmaktır. Ödevini yetiştiremeyen bir arkadaşımıza yardım etmek, komşularımızın acı ve tatlı günlerinde acılarını, neşelerini paylaşmak; fakiri, yoksulu, kimsesizi gözetmek en güzel yardım örnekleridir.
Yardım, her zaman para, mal, mülk şeklinde olmaz. Bazen bir selam, bazen güzel bir söz bazen de bir alet vermek çok makbule geçer. Yardımlaşma sayesinde, barış gelişir, dargınlıklar, düşmanlıklar azalır; kin ve nefret, yerini sevgi ve şefkate bırakır. Bizim başımıza bir şey gelince de yalnız olmadığımızı görürüz.

4. Allah'a Şükretmek

Allah'a şükretmek, ona Teşekkür etmektir. Şükretmek, inanan insana yakışan en güzel davranıştır Çünkü Allah bizi yaratmış ve çeşitli nimetler vermiştir. Her çeşit iyilik ve nimetlerle bizi donattığı için, doğadaki bütün nimetleri, varlıkları emrimize verdiği için, Allah'a teşekkür ederiz.
Demek ki, şükür yapılan iyiliklerin, verilen nimetlerin değerini bilmektir. Şükür Allah'a yapılır. insanlara şükredilmez. Ama Allah'a hem şükredilir hem de Teşekkür edilir. Nasıl ki biz birisinin yardımına, iyiliğine hemen Teşekkür ederiz; hem de ''ayıp olmasın'' diye acele ederiz. Bunun gibi Allah'ın sonsuz ilişiklerine ve yardımlarına karşı da daima şükretmeliyiz Allah, bizden nimetlerin değerini inkar etmememizi istiyor Kuran'da Allah, ''Beni anınız, ben de sizi anayım; bana şükredesiniz, inkar etmeyiniz''buyuruyor Çünkü Yüce Allah hiç bir iyiliğin göz ardı edilmesini istemez insanların nankör olmasından hoşlanmaz
5. Sabırlı Olmak
Dinimiz sabırlı olmaya çok önem vermiştir. Kuran'da sabrı öğütleyen bir çok ayet vardır. Bunların yanında sabredenlerin mutlu sona ulaşmalarıyla ilgili örnekler vardır.
Sabırlı olmanın ve sabrın sonunda başarmanın güzel örneklerini Hz. Muhammed’in hayatında da görürüz Muhammed, Mekke'de müşriklerin zulümlerine, işkencelerine tam on üç sene sabretti. Tarif’te başına taş attılar, ayağını yaraladılar; ama onlara beddua etmedi Çünkü 0, insanları seviyordu. Cahilliklerinden dolayı yapılan yanlışları düzeltiyordu Ders alıyorlarsa onları bağışlıyordu Hayatın acıları, üzüntüleri karşısında aceleci davranmamak gerekir işin aslını sormadan, öğrenmeden yapılan acele bir hareket, çoğu kez zarar getirir Nitekim ''öfkeyle kalkan, zararla oturur'' atasözü boşuna söylenmemiştir ''Sabır acıdır, ama meyvesi tatlıdır.'', ''Sabreden derviş muradına ermiş.'' gibi atasözleri de aynı amaçla söylenmiştir

[commodore1tr]

Çıktı bile

http://tinyurl.com/7vr8x9z

Şimdi bu videodaki bey gibi gırgır mehdiler çok vardır... Zararsızdır. Amma birde gerçekten kendisini öyle gören ilan eden öyle giyinmeye çalışan hatta eski politik kimlikleri olanda çoktur... Burada asıl üzücü olan böyle kişilerin çıkmasından ziyade '' inanıyorum'' diyip islamı anladığını bildiğini söyleyenlerin ''bu tiplere'' inanması kanması bel bağlamasıdır.

Ben bu gırgır olayla ilgili en çok şu fıkrayı severim....

İki kişi kavga ediyorlarmış teki '' Allah beni görevlendirdi insanlığı düzeltmek için gerçek son peygamber benim...'' demesine öteki ''Hayır Allah asıl beni görevlendirdi son peygamber asıl benim...'' diyerek bağrışırlarken tekinin aklına sormak gelmiş... ''Gel demiş şurada oturana soralım bakalım hangimizmişiz....'' İkisi birden oturan adamın yanına gitmişler... ''Sen bilirsin söyle bakalım Allah hangimizi insanlığı düzeltmek için görevlendirdi ? Hangimiz son peygamberiz?'' Oturan adam bir birisine bakmış bir diğerine.... '' Yahu ben ikinize de böyle bir görev vermedim....''

Neyse biz konumuza dönelim....

[commodore1tr]

''Ülkemiz insanı bir gariptir işte islam dışındaki hemen bütün ideolojinin felsefi temeli islami teoriye zıt olan evrim teorisine dayanır ama ne mutlu ki inancına halel getirmeksizin siyasi ve felsefi düşüncesini uygun paralel de sürdürebiliyor. '' demiş sayın Oğuz...

Öncelikle islam dini bir ''ideoloji''değildir. İnanç sistemidir. Dolayısı ile ''islami teori'' olamaz... Çünkü Kur'an kul değil Allah kelamıdır. Allah kelamını teori kabul edersek çok büyük hatalara düşeriz... Çünkü teori (Kuram)''Kuram veya teori, bilgi edinme sürecinin herhangi bir aşamasında ortaya atılan geçerlilik ve güvenilirliği bilimsel yöntemle saptanmış iç tutarlılığı olan bir genel bilgi ve açıklama düzenidir.'' Allah kelamının bilgi edinme sürecinin herhangi bir aşamasında ortaya atıldığını kabul etmek ve bunun iç tutarlılığı olduğu bilimsel olarak ispatlanmış olmasını kabul etmemiz gerekirki inanca tamamen ters düşer...

Bir diğer husus ta ''islam dışındaki'' sözcüğünün kullanılmasıda yanlıştır. Doğrusu semavi dinler dışında olmalıdır. Adem ile havva Eski ve yani Ahit te de diğer kutsal metinlerde de vardır. İnsanın yaradılışını tüm semavi dinler ''Allah'' olarak açık ve net belirtmiştir. Dolayısı ile hiç bir semavi din evrim teorisini kabul etmez. Ancak islam dahil tüm dinler ''tekamül''ü kabul ederler...

Kaldıki çok derin bir biyolojik teori olan evrim teorisini ''insan maymundan gelmiştir.'' basitliğine indirgemek ve bir biyolojik teorinin Kemalizm dahil bir takım görüş ve ideolojilerin temeline oturtmak nasıl bir yaklaşımdır hala anlayabilmiş değilim.

Ha bu arada bir dip not. Eğer ( İf clouse) insanlar sizin basite indirgediğiniz gibi maymundan geldiyse bırakın bunu maymunlar düşünsün vede üzülsün...

[bestseller]

Benim anlam veremediğim bazı konular var ülkemizde.Evet bazı vatandaşlarımız sahte hocaların ,hacıların peşinden koşmuş ,islam dinini son derece kötü şekilde çarpıtmış hatta kendi de maddi anlamda çarpılmış.Tamam bu durumu yıllardır görüyoruz.Ancak hiç kimse şundan bahsetmiyor.Büyücülere,falcılara ,sihirbazlara inanan ve sürekli islam diniyle ilgili bir haber gördüğünde irtica hortladı diye ortalığı duman eden insanlar hep el üstünde tutuldular

[commodore1tr]

Birde en önemli konu ayetler verirken çok dikkatli olmak lazım.Ben bu ayetten bunu anladım,bu budur,benim anladığım ve işime gelen budur insanı dinin dışında bırakır.Ayetleri açıklamak anlamak çokta kolay değil,bunu yapanlar bellidir.Fetva vardır.Takva vardır.

İşte aslında burası çok ama çok önemlidir. Sayın Oğuz un yazdığı gibi bir satırla geçiştirilemeyecek kadar önemli... Çünkü bam tellerinden birisidir. Yani olayın can damarlarından birisidir bu yazılar. Ve ne yazıktır ki bir çok gerçekten 'inanan'' işte bu yukarıda ''dikte'' ettirilenlerden dolayı bir sürü abuk sabukluğu ''din'' sanıyor ''dinin gereği'' sanıyor sorgusuz sualsiz doğru kabul ediyor...

Dikkat ettiniz mi yazıda islam peygamberinin olduğu kesin olan ''hadisler''yok ! Takva var Fetva var birde ayetleri açıklayanlar (tefsir )...

Takva nedir ? Korunma sakınma korkma demektir. Yani islami açıdan bakarsak Kur'an da belirtilen şekilde yaşamak, Allah'ın yasaklarından haramlarından sakınmak korkmak demektir. Bakara maide En'am başta olmak üzere bir çok surede Takva sahibinin özellikleri belirtilmiş Müttaki olmayı anlatmıştır.( Müttaki takva sahibi olmak demektir.) Demekki Takva vardır demek yanlıştır. Takva sahibi olmak esas olandır. Takva sahibi olabilmenin birinci yoluda Kur'an ı çok iyi okumak anlamak ve ona göre yaşamını düzenlemektir. Bu bağlamda eğer alıntıyı doğru kabul edersek bize başkalarının anlattığı Kur'an yorumuna göre hareket ederek Takva sahibi olmamız gerekir ki buda hayatın normal akışına çok ters düşer....

Fetva nedir ? İslam hukuku ile ilgili bir sorunun dinî hukuk kurallarına göre çözümünü açıklayan, şeyhülislâm veya müftü tarafından verilebilen belge. Sadece İslam hukukuyla ilgili olarak değil, İslam'ın kurallarıyla yönetilen devletlerde, hakimin verdiği karar, demektir. Peki bunların kesin doğru olduğu bellimidir ? Somut iki olayla bakalım bakalım...

Yıl 1920 Osmanlı Padişahı Vahidettin'in ölüm fermanı verebilmesi için ''fetva'' gereklidir. Devrin Şeyhülislâmı olan Haydarizade İbrahim Efendi bu fermanı haksız bulup fetva vermeyip , imzalamayıp istifa edince, bu göreve sonradan getirilen Dürrizade Abdullah imzalar. Mustafa Sabri'nin kaleme aldığı fetvada özetle şöyle denilmekte: “ Padişah'ın aksi emrine rağmen istilacılara karşı direnişe geçen milliyetçilerin öldürülmeleri caiz olmakla kalmayıp hatta her müslümanın dini görevidir. Bu uğurda ölenler şehit, kalanlar gazi sayılır...”

Bunun üzerine başta Ankara Müftüsü Rıfat (Börekçi) Efendi olmak üzere,153 müftü karşı bir fetva hazırlayıp Şeyhülislâmın Fetvasına karşı çıktılar. Verilen fetva’da da “...savaşan ve dini vazifesini yerine getiren İslam halkına karşı düşman tarafını tutarak İslamlar arasında fitne çıkararak silah kullanan Müslümanlar şeriatça günahların en büyüğünü işlemiş ve fesada yönelmiş olurlar mı? Beyan buyrula.
Cevabı budur: Hakikati Allah bilir ki, olurlar.

Bu suretle düşman devletlerinin zorlamaları ve kandırmalarıyla olaylara ve gerçeklere aykırı olarak çıkarılmış bulunan fetvalar İslam halkı için şeriatça muteber olurlar mı? Beyan buyrula.
Cevabı budur: Hakikati Allah bilir ki, olmaz..."
fetvasını vermişlerdir....

Şimdi fetva din kurallarına uygunluğu belgelemedir dersek özetle, ve bu din özelliği esasını Kur'an da bulacaksa yukarıdaki iki fetvaya nasıl bakacağız? Allahın kelamı olan Kur'an ı okuyan din adamlarının bir kısmı ''katli vacib'' diğer kısmı ''katli vacib değil'' diyor.... ( Zaten bence çok kuvvetle muhtemeldir ki Atatürk bu olayı hiç unutmamış ve Laik olma gerekliliğini net olarak bu olayla anlamıştır.)

Özellikle Osmanlı tarihine baktığımızda da tüm fetvaların ''padişah fermanıyla aynı çizgide'' olduğunu otomatik onaylandığını görürüz. Nedense tüm seferler dine uygun olur !! Bir yetkili din adamı çıkıpta ''ne işimz var bizim Viyana kapılarında orada burada '' dememiştir... Zaten padişaha azıcık karşı çıkan şeyhülislamda Hak'kın rahmetine nedense çok hızlı kavuşmuştur....

Salman Rüşdi denen bir yazarın yazdığı ''şeytan ayetleri '' isimli kitap sonrası bir takım din adamlarının ''ölüm fetvası'' vermesi islam dininin neresindedir ? Kaldıki Allah cezalandırmak benim hakkımdır diye buyurmasına rağmen....

Somut olaylarda açıkça gördüğümüz üzere fetvalar maalesef erk e hizmet etmekten öteye gitmeyen bir uygulamadır. Yani islami siyasi otoritenin kararlarını islama uydurmakla görevden öteye geçmemiştir. Tüm bu çıplak gerçeklerden dolayı fetvaları doğru birer dini rehber saymanın mantığı bulunmamaktadır.

Kur'an ın anlaşılmasının açıklanmasının zorluğuna gelince ..... İşte bu cümle gerçek anlamda inananlara indirilmiş en büyük darbedir. Yüzyıllar boyu iktidarı ve din erkini elinde tutanlar saf ve yalın dindarları ''siz anlamazsınız '' diye kandırarak islama en büyük kötülüğü yapmışlar ve yapmaya devam etmektedirler. Bunun günümüzdeki uzantılarıda ''ulemaya sordunuz mu ''çıkışları ile devam etmektedir.

Ne hikmetse dört halife devrinden sonra islam belirli kişilerin tekelinde gelişmiştir. O kişilere olağanüstü hikmetler bahşedilmiş Kur'an ı onların anladığı ve sadece onların nlattığı şekilde doğru kabul edilmeye zorlanmıştır gerçek inananlar. ( Zaten bu yüzden bir çok mezhep ve bunların yan kolları tarikatlar şeyhler hocalar türemiştir.) En ufak bir Kur'anla ilgili soruya '' Oo sen bunu anlayamazsın bunları ancak ulemalar anlar'' yanıtı yüzyıllardır gelmektedir. Hatta yüz senede bir Kur'anı çok iyi anlayan birisinin olacağıda bir garip inanıştır...

Sadece düşünün Yaradan sersem kullarına bakıyor yani biz insanlara defaaten ikaz ettiği Peygamber gönderdiği hatta üçte kitap gönderdiği insanlık sersefil, yoldan çıkmış, sapkınlaşmış ve kararını veriyor son bir din son bir kitap ve son bir paygamber yolluyor. Ne için ? Artık anlayıp insanlığın düzelmesi kendine gelmesi için.... Cebrail aracılığı ile kulu Muhammede Kur'an ı tebliğ ediyor ve Hira dağına Muhammed olarak giren Muhammed İslam Peygamberi Hazreti Muhammed olarak çıkıyor. 40 Yaşından ölümüne değin Allahın elçiliğini yapan Hazreti Muhammed Allah'ın kelamı olan son ve en mükemmel kutsal metin olan Kur'an ı kerim i anlatıyor. Nedne ? İnsanlar uyansın sapkınlık bitsin mükemmel din olan İslama dönsünler diye... VEEEEEE 1600 sene kadar sonra herkes okusun herkes anlasın ve hatta herhes ayağını denk alsın diye indirilen Kur'anı ''HERKESİN ANLAYAMAYACAĞINI '' BİZE DEKLERE EDİYORLAR... Buna inanmak mümkün mü? Yaradan herkes okuyup anlasın diye bir kitap gönderecek kimse anlamayacak sadece belirli bir kesim anlayabilecek !!! Aslında farkında mısınız bilmem bu söylem İSLAMIN TEMELİNE AYKIRI.... Eğer bu gerçekten doğruysa (HAŞA) Allah bir kuluna bile ceza veremez.... Ben anlamadım der çıkarsın işin içinden... ben o ulemalardan değilim !!! her ulemanın dediğide farklıydı der sıyrılırsın!!! AMMA BUNA KARŞILIK KUR'AN-I KERİM ALLAH LA KUL ARASINDA HİÇ KİMSEYİ KABUL ETMEYEN BİR DİN NE OLACAK ŞİMDİ? DEMEK Kİ ALLAH AÇIKÇA EN SERSEM KULUNUN BİLE OKUYUP ANLAYACAĞI BİR KAYNAK GÖNDERMİŞ BU AÇIK VE NET HATTA O KADAR Kİ... KİMLERİN SORUMLU TUTULAMAYACAĞINI BİLE BELİRTMİŞ... DAHA NE HALA BEN KUR'AN I ANLAMADIM BİR ULEMA BANA AÇIKLASIN DİYE BEKLİYORSANIZ HİÇ KORKMAYIN SİZ ALLAH'IN KURAN DA BELİRTTİĞİ SOROMLU TUTULMAYACAKLARDANSINIZ.....

[commodore1tr]

İnanan kesim dediğimiz büyük çoğunluğun en büyük ortak özelliği kalben saf ve içten bir bağlılıktır. Buradaki en büyük tehlike bu inanan kesimin ''neye inandığını'' tam bilmemesidir. İşte buradan yola çıkan bazı tipler bu kişilerin iyi saf ve içten duygularını sömürürler ve acı yan bunu ''dini'' kullanarak yaparlar. Ciddi incelendiğinde ve hatta hayatını din bilimine özellikle islama adamış bir çok bilim insanının olmadığını söylemesine karşın bunun bir değerinin kalmayacağı noktalara geliriz. İşte asıl tehlike buradadır. Onun için inanan herkesin ama herkesin Kur'anı mutlaka okuması anlaması gerekir. Ondan sonra bir takım yorumların gerçek değerini, bir takım söylemlerin gerçekliğini net olarak anlar.

Gerçek anlamda inanan kişi Allah'a gönülden bağlıdır. Kalbi aklı ruhu Allah ve Allah sevgisi ile doludur. Asla ve kata içinde damla Allah korkusu yoktur. Yaradanından neden korksun ki? İşte çevrenize dikkatli bakın Allah korkusu salmak ve veya Allah korkusuyla birşeyleri yapan/yapmayan kişiler ya gerçekten inanandır amma bir takım hurafelerle doldurulmuştur yada Allah'ı kendi çıkarına kullanmaya çalışan dincilerdir. Dinciler asla ve kata dindar değildir sadece öyle görünürler... Onun için değerli üyeler kalbinizive ruhunuzu Allah sevgisiyle doldurun korkusuyla değil... ve inanın içinizde Allah sevgisi yoğunlaştıkça bazı söylemlerden otomatik uzaklaşacaksınız...

Kur'anı sizin anlayamayacağınızı söyleyenlere sadece gülün geçin. Çünkü bu kutsal kitap akli melekelerinde sorunu olmayan ve çok ufak olmayan herkesin anlayabileceği bir dilde yazılmış ve anlatılmıştır. En azından kendinize şu soruyu sorun '' Yahu 700 lü yılların eğitim ve bilgi düzeyinde anlayanlar okadar çoktuda şimdi neden ben anlayamıyorum?'' Daha önemlisi şu sorunun yanıtını arayın. Doğru/yanlış bir şeye inananın o inancından dönmesi zordur. Ve o dönemde yeni doğmuş bir din ve bu dine karşı olan büyük halk kitleleri çok güçlü otorite sahibi kişiler... 40 yaşında ve umni olduğu bilinen ancak çok güvenilen birisi kendisini peygamber olarak tanıtıp yeni dini tebliğ ediyor. Belirli bir süre sonra kitleler bu dini kabul edip tebliğ edenide peygamber olarak tanıyor.EEE nasıl oluyor ? Okunduğunda bile anlaşılması bu kadar zor olan bir dinin kitabının kulaktan kulağa anlatılmasıyla insanlar bu dine dönüyor!!! Yanıtı basit çünkü Kur'anı kerim herkesin anlayacağı bir anlatım bir deyiş özelliğine sahiptir.

Yine sizi sadece ''bilgisiz'' inançlı tutmak isteyenler hep olmuştur ve maalesef olmaya devam edecektir. Bunların en büyük söylemlerinden biriside ''Kur'an dilinin arapça olduğu ve haşa değiştirilmemesi'' gerekliliğidir. Sözcük oyunları ile kendilerini haklı çıkarmaya da çalışırlar, asla doğrulanmayan çok ilginç örneklerle ''vay'' dedirtirler. Biraz daha zorlarsanız sen anlamazsın ötre setre ler var dr çıkarlar işin içinden... Çünkü Kur'anı anlayabileceğiniz dilde okursanız ve anlarsanız ''bazılarının size dikte ettiği gibi olmadığını'' görürsünüz... O zamanda işlerine gelmez... Bu kişilere sorun ''Rab'bın dil sorunu olabilir mi?'' diye... Size garip garip bakarlarken yanıtıyla birlikte açıkça sorun. ''Yüce Rabbın dil sorunu olamayacağına göre bu sorun kullarındır yani bizimdir. EEE Arapça'dan başka dil konuşamayan bilmeyen kitlelere Tanrı Portekizce mi gönderecekti Kur'anı?'' O yüzden Allah ın bir kulu olduğunuz için kendi dilinizde düzgün çevrilmiş Kur'anı okuyunuz.

Ondan sonra birileri çıkıp sağda solda ( ve maalesef aynı bilinçsizlikle bu sitenin bazı forumlarında bazı üyelerde) nutuk atarken ''Onların kalpleri var. Fakat anlamazlar, gözleri var, fakat görmezler, kulakları var, fakat duymazlar...'' demeye başladıklarında gerçekten irkilirsiniz. Anlarsınızki birileri sizin din duygularınızla oynamaya çalışıyor.... sizi kandırmaya çalışıyor.... yani dincilik yapıyor... Peki neden anlarsınız? Şundan anlarsınız Bilirsiniz ki bu söylem ''Araf suresidir'' Ve Araf suresinin başı ...''Yemin olsun ki(And olsun ki ) biz, insanlardan ve cinlerden birçoğunu cehennem için yarattık.''diye başlar Ve Kur'anı anladığınızda bileceksiniz ki Kur'an da geçen ''BİZ'' ALLAH'IN TA KENDİSİDİR. Yani Allah diyor ki '' Ben insanların ve cinlerin bir çoğunu cehennem için yarattım. Bunların kalpleri var anlamaz,gözleri var görmez, kulakları var duymaz...bunu ben yaptım be bilirim....'' Yani bunu bilen ALLAH IN KENDİSİ BAŞKASI DEĞİL... A Allah'ın sersem kulu sen nereden biliyorsun ? dersin adama eğer okuyup anladınsa.... Sen Allah'ın kulusun belki sen öylesin haneberduş ne biliyorsun kim biliyor Ahanda kendisi söylüyor ''BİZ'' DİYE yani ALLAHIN KENDİSİ ... Allah'ın sadece kendisinin bildiği ve insanlara (kullarına) anlattığı bu söylemi eğer bir kul nutuk atarken veya bir şey söylerken rakipleri için kullanmaya cüret ediyorsa acaba aslında ne yapıyordur ? Neyse uzadı devam edeceğim....