5 yıl Kazakistan'da çalıştım.
Yöneticiliğini yaptığım şirket ben Türkiye'ye kesin dönüş yaptıktan sonra, aslında şirket için harcanmış ama belgesiz harcamaları ileri sürerek Kazakistan'da aleyhime maddi zararın tazminine yönelik dava açmış.
Davanın açıldığı ve devam ettiği sürece şirket sahipleri tarafıma hiçbir şekilde konu hakkında bilgi verilmemiş, Türkiye'deki adres ve telefonlarımı bildikleri halde dava konusunu tarafımdan saklamışlardır.
Hatta davanın devam ettiği sürelerde, şirket yöneticileri ile yaptığım diğer başka konuların konuşulduğu telefon görüşmeleri kayıtları da mevcuttur. Kazakistan mahkemesi kararında
'Davalıya duruşmanın zamanı ve yapılacağı yer hakkında birden çok tebligat gönderilmesine rağmen duruşmaya katılmamış, duruşmaya gelmemesinin sebebini belirtmemiş, duruşmanın kendisinin katılımı olmaksızın gerçekleşmesine yönelik yazılı bir dilekçe de sunmamıştır. Duruşmada davacı tarafın vekili söz konusu kişinin katılımı olmaksızın gıyabında gerçekleştirilmesi konusunda yazılı talepte bulunmuştur. Bundan dolayı Kazakistan Cumhuriyeti Sivil Mahkemeler Kanununun 260. maddesi uyarınca duruşma gıyaben gerçekleştirilmiş bulunmaktadır'
denmektedir.
Yine karar kısmında
'uğratmış olduğu maddi zarardan dolayı davalı dan davacı yararına ...... tutarındaki paranın tahsil edilmesine karar verilmiştir.'
diye yazıldıktan sonra
'gıyaben alınmış olan karara, alınan kararın iptal edilmesine ilişkin dilekçenin verilmesi gereken süreden sonra da ilgili taraflarca itirazda bulunulabilecek, itiraz dilekçesi beş günlük süre içerisinde verilmesi durumunda ise dava dilekçesinin talebini yerinde bulan kararın iptal edilmesi için savcı aracılığıyla asliye mahkemesinde temyiz edebilecektir'
denmektedir.
Şimdi, şirket yöneticileri bu mahkemenin aldığı kararı Türkiye'de Tenfizi için tarafıma dava açmışlardır.
Hiç bir şekilde heberimin olmadığı (Dava aşamasında devamlı Türkiye'de olduğum) temsil edilmediğim, savunma hakkımı kullanamadığım bu dava ile ilgili yorumlarınızı bekliyorum.
Söz konusu mahkemenin Türkiye'de tarafımında katılımını sağlayacak, eşit haklarda yeniden görülmesi olanaklı mıdır?
Bu konu ile ilgili daha önce oluşan Türk mahkemesi karar örnekleri var mıdır?
Teşekkür ederim.