Hizmet tespiti ve hak arama mücadelesi

[rempetika78]

kamuya ait bir kurumda taşeron bilgi işlem görevlisi olarak 5 ocak 2004 ten kendim ayrıldığım 7 eylül 2009 tarihine kadar aralıksız olarak çalıştım.bu süre zarfında 5 tane taşeron firma değişti ve her giren firma girdi işe çıktı yaparak yeni sözleşme imzalattı.işe giriş tarihi olan 5 ocak 2004 ten itibaren 4 ay boyunca sigorta başlangıcı ve maaş ödemesi yapılmadı.bunun üzerine 14 eylül 2009 tarihinde tekbir dava dilekçesinde hem kıdem tazminatı hemde hizmet tespiti ortak olarak başvuru yapıldı.dava dilekçesine ek olarak maaş bordrosu ,maaşların yatırıldığı bankadan hesap çizelgesi,senelik izin evrakları,personel kartı,
kurum tarafından verilmiş olan referans yazısı,ve orada çalıştığım dönemde üstünde imzalarım olan kurumiçi formlar,fotoğraflar sunuldu.
22.12.2009 ilk celsede duruşma tutanağı :

davacının alabileceği emsal ücretin itodan ve ilgili meslek kuruluşundan sorulmasına,kişinin yaşı eğitimi,çalışma süresi,çalıştığı sektör,işyerinin büyüklüğü,çalışan sayısı,yaptığı işin detaylı tanımı gibi yeterli ve ayrıntılı bilgileri bildirmek ve müzekkere giderini ödemesi için davacıya 20 günlük süre verilmesine kesin süreye uymadığı takdirde bu delile dayanma haklarından vazgecmiş sayılacağına ihtiratlar yapıldı..
davacıya hizmet tespiti talebine konu tarihleri bildirmek bu konuda dilekçe sunmak davalı tarafa tebliğ ettirmek üzere 20 günlük süre verilmesine
gelmeyen yazının beklenilmesine davacıya ve davalı sgk vekiline delil listesi ve tanık listesi sunmak için 20 günlük süre verilmesine
ara günlerin dolu olması nedeniyle duruşmanın 27.04. 2010 gününe bırakılmasına karar verildi.


ben hizmet tespitine konu olan süreyi ve istenen diğer bilgileri içeren dilekçeyi bana verilen 20 gün süre içinde teslim ettim. fakat 2.duruşma tutanağı buna rağmen söyle oldu .

27 nisan 2010 celse no: 2 duruşma tutanağı:
itodan cevap geldiği sgk dan cevap geldiği davacının delil tanık listesi sunduğu davacının hizmet tespiti talebine konu alan tarihleri bildirir dilekçe sunmadığı davacının ve sgk vekilinin tanık listesi sunmadığı,
davalı sağlık bakanlığı cevap dilekçesi sunduğu örneği elden davacıya verildi.sgk vekilinin cevap dilekçesi,delil listesi sunduğu görüldü.örnekleri elden davacıya verildi.davalı sgk vekilinden soruldu :cevap dilekçemizi delil listemiiz tekrar ediyoruz tefrik talebimizi de dahili dava talebimizi de tekrar ediyoruz dedi.diğer davalı vekilinden soruldu:husumet itirazımızın değerlendirilmesini.esas işveren şirketin davaya dahil edilmesini sgk hakkındaki davanında tefrikini talep ediyoruz" dedi.

davalı sgk vekiline tanık listesi,diğer davalı vekiline delil istesi ve tanık listesi sunmak için 20 günlük süre verilmesine
davacıya sağlık bakanlığı ilişkin dahili dava dilekçesi sunmak tebligat pulu sunmak üzere 20 günlük süre verilmesine
davacıya hizmet tespiti talebine konu tarihleri bildirmek bu konuda dilekçe sunmak davalı vekillerine tebliğ ettirmek üzere 20 gunluk süre verilmesine bu nedenle duruşmanın 22 haziran 2010 gününe bırakılmasına karar verildi.


2 şahidim dinlendi. ve bayan hakim sgk avukatına yani karşı tarafa dönerek:"22 haziran tarihi size uygunmudur" diye sorduktan sonra üstteki sonuç yazısı ile davayı 22 haziran 2010 gününe erteledi.


mahkemeye istanbul valiliği muhakemat müdürlüğünün göndermiş olduğu yazının içeriği ise şöyle:
husumet itirazımız: dava ayrı bir kamu tüzel kişiliği olmayan ..... hastanesi başhekimliği aleyhine açılmış dava dilekçesi tarafıma tebliğ edilmemiştir.yalnızca beyan dilekçesi usülsüz olarak hastane adresine tebliğ olmuş.davanın sağlık bakanlğına karşı açılmamış olması temsilde hata olup aktif husumet ve dava ehliyeti yokluğu yönünden reddini gerektirir.kaldı ki dava sağlık bakanlığı na karşıda yöneltilemez.zira davayı işe alan ve işten çıkaran bakanlık değildir.
2-dava ve beyan dilekçelerinde hem kamu hukuku karakterli hem de özel hukuk karakterli alacak davasına ilişkin talepler mevcuttur.
her iki davanın tefrik edilerek hizmet tespiti ile ilgili olanın yasal hasım sgk husumetinin de eklenmesiye devamı zaruridir.
3-yargıtay bu tip davalarda özellikle hukuki ilişkinin niteliği üzerinde durmaktadır.
...... hastanesi 506 sayılı kanunun 87. ve 5510 sayılı kanunun 90.vd maddeleri anlamında asıl işveren olamayıp ihale makamı konumundadır.kendisi işin bir bölümünde bizzat işçi çalıştırmayıp işi bölerek ihale etmek suretiyle muhtelif kişilerden hizmet satın alan iş sahibi ihale makamı olup asıl işveren değildir.ihaleyi kazanan firmalar teknik şartnemelerde belirtilen sayı ve nitelikte personel istihdam ederek hizmet üretirler.her türlü işçilik hakları vs alacakları pirimleri yüklenici firma tarafından ödenir.husumet müvekkil idareye yöneltilemez.
4-gerek 4857biş.kanuna göre gerek maliye bakanlığının mütealasına göre "işin tamamının ihale yoluyla başkabir işverene verilmiş veya iş sahibinin o işte bizzat kendi işçilerini de çalıştırması sözkonusu değil ise iş kanunu anlamında asıl işveren -alt işveren ilişkisinin varlığından ve bunun sonucu olarak iş sahibinin sorumluluğundan söz edilemeyeceği, alt işverenden söz edebilmek için belirli bir işin işvereninden bu işin sadece bir bölümünden yada eklentilerinden iş alınmış olması ve alt işverenin işçilerini münhasıran o işyerinde ve eklentilerinde çalıştırması gerektiğinden 3.şahıslara ihale yoluyla gördürülen hizmetlerden dolayı müvekkil bakanlık yataklı tedavi kurumlarının asıl işveren sıfatıyla kıdem vs.tazminatlar ile sair alacakalrından sorumlu tutulması mümkün değildir.
5-davacı 05.01.2004 - 01.05 2004 taihleri arasında hastane işyerinde çalıştığını iddia ediyorsa da hastane işyerinde bizzat istihdam edilen 4857 sayılı kanuna tabi personel bulunmamaktadır.
çalışanların yamamı 657 sayılı devlet memurudur.davacının çalışması da müvekkil idare tarafından hizmet elımı yapılan dava dışı şirket nezdinde 24.01.2006- 25.09.2009 tarihleri arasındadır.
müvekkil idare hizmet satın almıştır.
6-dosyaya sunacağımız ihale sözleşmeleri ve eklerinin tetkikinden görüleceği üzere şartnamelerde çalışanın her türlü özlük ,sosyal ve işçilik hakları ile çalışma koşulları ayrıntılı olarak düzenlenmiş olup
bu konuda yüklenici şirket sorumlu kılınmıştır.
7-hizmet tespiti talebi 5 yıllık hak düşürücü süre gecildiğinden ve diğer bazı ücret vs alacak talepleride yine 5 yıl içinde ileri sürülmedğinden zamanaşımına uğramıştır.
8-kaldı ki hit akdini davacı kendisi tek taraflı olarak noterden ihtarname çekerek derhal feshettğinden derhel fesih için kanunun himaye ettği haklı bir nedeni de olmadığından kıdem ve ihbat tazminatına hak kazanamaz.
9-davacının talep ettği faize faizin başlangıç tarihine ve faiz oranına itiraz ediyoruz.kıdem tazminatı dışındaki talepler için bankalarva mevduata uygulanan oranda faiz talep edilemez. faiz başlangıcı içinde herhengi bir temerrüt sözkonusu olamdığından dava tarihinde geriye gidilemez.
10-husumet itirazımız hususunda verilecek karara ve müvekkil idare ile devam eden yazışmalarımız sonucuna göre esasa ilişkin ek cevap ve delil sunma hakkımız saklıdır.
sonuç: haksız ve yersiz açılan davanın reddi ve yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesini vekaleten arz ve talep ederim



sgk istanbul hukuk işleri sigorta müdürlüğünün mahkemeye yazısı şöyle:
davacı tarafından diğer davalı işverene ait işyerinde gectiğini iddia ettiği çalışmaların sigortalı çalışma olarak tespitine ve kıdem ihbar ve ücret alacağının tahsiline kara verilmesi istemi ile açılan dava haksız ve yasal dayanaktan yoksun olduğundan reddedilmelidir.
dahili dava talebimiz: davacı tarafından ücret alacağı ,kıdem tazminatı vb tazminatı vb işçilik alacaklarına ilişkin ödeme istemi içeren davalar müvekkil kurum aleyhine yürütülemez.bu tür davaların davalı işveren aleyhine yürütülmesi gerekir.bu nedenle işveren sıfatıyla sağlık bakanlığının da davaya dahil edilmesini talep ediyoruz.
davaların ayrılmasına ilişkin istemimiz:
dava dilekçesi ile : davacı tarafından ödeme istemi içeren dvalar müvekkil kurum aleyhine yürütülemez.bu tür davaların davalı işveren aleyhine yürütülmesi gerekir.
hizmeet tespiti davası ile alacak davasının konusu,tarafları ve yargılama yöntemleri arasında farklılık bulunması nedeniyle bu iki davanın birlikte görülmesi düşünülemez.bu nedenle öncelikli davanın ayrılmasına karar verilmesini talep ediyoruz.
esasa ilişkin cevaplarımız:
davacının çalışmaları bakımından müvekkil kurumkayıtları esastır.müvekkil kurum kayıtlsrının aksinin davacı tarafından kurum kayıtlarına eş değerde yazılı belge ile ispatı gerekeceğinden davanın yanlızca tanık anlatımlarına dayalı olarak ispatına muvaffakatımız yoktur.
işyerinin varlığı 506 sayılı yasa kapsamına girip girmediği araştrılmalı davacının tespiti talep ettiği döneme ilişkin davalı işverene ait işyeri kayıtları incelenmelidir.davacı diğer davalıya ait işyerinde çalıştığını iddia etmektedir.bu nedenle hizmet ekdiyle çalıştığı iddia edilen döneme ait belgelerin kuruma verilip verilmediğiya da çalışmaların kurumca tespit edilip edilmediği araştırılmalıdır.
davacının işyerinde çalıştığını tanık beyanları dışında resmi yazılı ve sağlıklı deliller ile (işyeri kayıtları,ücret tediye bordrosu makbuz ticari defterler.zabıta kayıt ve defterleri,vergi karnesi vs..)
ispatlaması gerekir.
hizmetin gectiği iddia edilen sürede işyerinin 506 sayılı yasa kapsamında bulunup bulunmadığı ,işyerinin gerçekte varolup olmadığını yada ne zaman bu niteliğe kavuştuğu üzerinde durulması,kapsama dışı dönemlerin tespiti konusunda dikakte alınması gerekir.çalışma konusu işin niteliği devamlılık gösterip göstermedği dikkate alınarak ücret konusu titizlikle araştırılmalıdır.
asgari ücretten daha yüksek bir ücret karşılığı çalışıldığı iddiası karşısında hmuk nun 289.maddesi gereğince bu iddanın yazılı deliller ile ispatı gerekir.
ücret konusunda dinletilen tanık beyanlarının çalışıldığı iddia edielen işyerinin kapasite ve niteliği gözetilerek değerlendirilmesi gerekir.kurumun resmi kayıtları incelenmeli sadece tanık beyanlarına dayanılarak hüküm verilmemelidir.
davalı işverenin ve davacının ssk nezdindeki kayıtları getirtilmeli ve davacının iddiaları değerlendirilmelidir.mutlaka tanık dinlenmesi gerekiyorsa tanıkların çalıştıkları iddia edilen işyerindeki işi bilen ve tanıyan aynı zamanda dönem bordrolarında adı gecen kişilerden oluşmasınadikkat edilmeli.kurumun yazılı kayıtları ile çelişen tanık beyanları hükme esas alınmamalıdır.
tanık beyanları değerlendirilirken,işyerinde yürütülen işin niteliği,tanıkların iş ve işyeri hakkındaki bilgileri.tanıklık edilen dönemin üzerinden gecen sürenin uzunluğu dikkate alınmalıdır.
kurum dava açılmasına sebebiyet vermediğinden davanın kabulü halinde aleyhine vekalet ücretine hükmedilmemesi gerekir .kurum kayıtlarına dayanarak ek cevap verme hakkını saklı tutmaktayız.
sonuç ve istem:yukarıda sunulan nedenlerle (celp ve ibraz olunacak delillere ve diğer husularda davanın esasına karşı beyanda bulunmak hakkımızı saklı kalmak şartıyla)
öncelikle dahili dava talebimizin kabulü
davaların ayrılması istemimizin kabulü
haksız ve yasal dayanaktan yoksun davanın reddine
yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davacıya yüklenmesine karar verilemesine kara verilmesini dilerim. saygılarımla...


bahsi gecen döneme ait işyeri iç yazışmalarında üzerinde benim imzam ve diğer çalıştığım kamu kuruluşundaki yöneticilerin imzalarının olduğu evrakları mahkeme sunmuştum:

uzun oldu ama haklıyken haksız duruma düşüyorum sanırım.her biri yetki bende değil diyor .ben alınterimin karşılığını istiyorum yani hak arıyorum .bana dönemin müdürü o dönem açıkça" herkes adamını aldı senin gibi birkaç kişi fazla alınmış çıkartmak istiyorlar" demişti .ama kaldı ki ne dönemim müdürü ne de çalışan 657 ye tabi memur veya taşeron personelini şahit olarak dinletmek zor herkes baskılardan korkmakta 2 şahit zar zor buldum ve dinlettim.. sgk müdürlüğü ve muhakemat müdürlüğü mahkemeye gönderdiği yazılarda kamu kuruluşu sorumlu değil diyor.peki kamu kurumunda taşeron elemanı olarak memurlar ile ayni işi yapar iken onların tabi olduğu disiplin, işe gec kalmama vs kurum içi kurallara bağlı kalma işyerinde zorunlu olarak sürekli kamu kuruluşu yönetimi tarafından görev yeri değiştirilmesine ses çıkaramama gibi her konuda sorumlu iken iş hak aramaya hak talebine gelince sorumlu bulmak için herkes topu birbirine atıyor peki ben kime çalıştım o sorumlu değil ihale açmış taşeron sorumlu değil peki benim hakkımı kim verecek? ve sanırım avukat tutma gereği var bundan sonra maddiyatım olmasa ve işsiz olsamda .
davanın gidişhatını nasıl görüyorsunuz değerlendirebilirmisiniz bu yazdıklarıma göre

[Av.İlknur Sezgin Temel]

Sayın rempetika78,

Yazının bir kısmını okudum. Şunu söyleyebilirim.
Bu uzun yazıyı okumak, tespitler yapmak, çıkarımlarda bulunmak ve tavsiyelerde bulunmak için ciddi bir mesai ve emek harcamak gerekiyor.

Bir meslektaşımızdan randevu alarak dosyanızı götürüp inceletmeniz ve yüz yüze görüşmeniz daha sağlıklı olacaktır.

[rempetika78]

evet ayrıntıyı yazayım derken fazla uzun oldu.yardım konusunda haklısınız .iş kanununda hizmet işini taşerona devrettikten sonra kamu kurumunun işçi alacakları ve haklarıyla ilgili sorumlulukları tamamen bitmektemidir? böyle bir madde iş kanununda gecerlimi
Bir işverenden belirli bir işin bir bölümünde veya eklentilerinde iş alan ve işçilerini münhasıran o işyerinde ve eklentilerinde çalıştıran diğer bir işverenin kendi işçilerine karşı o işyeri ile ilgili ve bu kanundan veya hizmet akdinden doğan yüklemlerinden asıl işveren de birlikte sorumludur.

[rempetika78]

Türkiye`de 1980`lerden sonra ağırlık kazanan taşeronlaştırma uygulamaları petrol, ketal, sağlık, enerji, kara taşımacılığı ve tekstil gibi iş kollarında gün geçtikçe yaygınlaşırken, taşeron işçilerinin hak arama mücadelesine yargıdan destek geldi. İstanbul Ulaşım Aş`de çalışırken Türk-İş`e bağlı Demir-yol-İş Sendikası`na 2004 yılında üye oldukları için kısa süre sonra işten atılan 10 taşeron firma işçisi üç yıllık hukuk mücadelesini kazandı. Tramvay, hafif metro ve metroda çalışan sendika üyesi 412 işçi de kararı emsal göstererek İstanbul Ulaşım AŞ`yi mahkemeye verme yolundalar. Davaların sonuçlanması durumunda İstanbul Ulaşım AŞ`nin 412 işçiye hak kayıplarından dolayı ödemek zorunda olacağı rakamın 13 milyon YTL civarında olacağı belirtiliyor. Mahkeme kararı diğer taşeron firma çalışanlarının hak kayıplarının telafisi yönünde de emsal teşkil ederken, bundan sonraki süreç taşeron firmada çalışan işçilerin şirket bünyesindeki diğer işçilerle aynı haklara sahip olmasının yolunu açacak.

SÜREKLİ GİRİŞ-ÇIKIŞ

Taşeronlaştırma politikaları doğrultusunda 2001 yılında taşerona devredilen İstanbul Ulaşım AŞ. işçileri 2004 yılında Türk-iş`e bağlı Demiryol-İş sendikasına üye oldular. Sendikal örgütlenmenin arkasından 57 işçi işten çıkarıldı ve aralarından 10 işçinin hukuk mücadelesi başladı. Üç yıl süren mahkeme sürecinde Bakırköy 1. İş Mahkemesi işçilerin işe iade edilmesine karar verirken, işçilerin taşeron firmanın değil, İstanbul Ulaşım AŞ`nin işçisi olduğuna karar verdi.

Ücret farkı, sosyal yardım zammı farkı, vardiya zammı farkı, gece zammı farkı ve ikramiye farklarının yasal faiziyle beraber taşeron işçilerine de ödenmesine karar veren mahkemenin kararını Yargıtay 9. Hukuk Dairesi onadı. İşçilere ödenecek hak kayıpları paralarının yine İstanbull`nun cebinden çıkacağını belirten işçiler, `İstanbulluyu milyonlarca lira zarara soktular. Bu parayla en az üç tane tramvay alınabilirdi. Sendikadan ayrılmamız için sürekli tekliflerde bulunuyorlar. Ama mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz` dedi. Henüz mahkeme kararı doğrultusunda kendilerine ödeme yapılmadığını belirten 10 işçi gerekirse icra yoluna başvuracaklarını sözlerine ekledi.

Her yıl aralık ayında taşeronda çalışan işçilere giriş-çıkış yaptırıldığı, bu yüzden ne yıllık izinlerini ne de diğer haklarını alamadıklarını söyleyen işçiler, sık sık çalıştıkları yerlerin değiştirildiğini, yani taşerondan taşerona şirket değiştirdiklerini iddia ediyor.

İstanbul Ulaşım AŞ ise asıl işinin metro ve tramvay yolculuğu yaparak yolcuyu A noktasından B noktasına götürmek olduğunu, geri kalan bilet satış elemanı, güvenlik, peron görevlisi gibi çalışanların kurulduğu günden beri taşeron firmalar tarafından üstlenildiğini belirterek, taşeron işçilerinin kendi işçileri olmadığını savunuyor.

SENDİKALAR NE DEDİ

`İş güvenliğini yok ediyor`

PETROL-İŞ Eğitim Uzmanı Erhan Kaplan, Emek Araştırma ve Dayanışma Top-luluğu`nun taşeronlaşma üzerine hazırladığı broşürde taşeronlaştırmanın iş güvenliğini yok ettiğini belirterek, taşeronun özellikle sendikal örgüdenmenin önünü tıkadığını söyledi. Kaplan, taşeronda örgütlenmeyi şöyle açıkladı: `Eğer bir taşeronda örgütlenmeyi başa-rırsanız asıl işveren hemen oraya iş vermeyi kesiyor; dolayısıyla örgütlenme hemen atıl duruma geliyor`.

`Ucuz işçi çalıştırmanın yolu`

NAKLİYAT-İŞ Genel Merkez yöneticisi Recep Koç da taşeronlaştırmanın özellikle belediyelerde ucuz işçi çalıştırmak için yaygın bir uygulama olduğuna değinerek, `İşverenin yasal sorumluluklarından kurtulması ve sendikanın önüne engel olması için getirilmiş bir uygulama. Buna sadece örgütlü siyasi mücadele ile karşı çıkılabilir` diyor.

`Emeğinin karşılığı yok`

TEKSTİL-SEN Genel Merkezi Eğitim Uzmanı Huri Vayiç ise taşeronu şöyle tanımlıyor: `Taşeron, emeğinin karşılığını alamamak demek. Sosyal güvencesizlik demek, patronun işçiyi istediği kadar çalıştırabilmesi demek`.

[seryil35]

sayın rempetika78 istanbul barosu adli yardım servisine başvurursanız sizi davanızla ilgilenecek bir meslektaşıma yönlendirirler