Yılların yorgunluğuna oturdum sana sesleniyorum,
Yağmur değmiş gözlerimle.
bıraktığın yerde kırdım son kadehimi,
Ellerim kan içinde,
Heder olmuş yılların ardından,
N’olur duy beni!

Nakış gibi dokudum bu sevdayı yüreğime,
Sabır gergefine dizdim umut yıllarımı,
Sen kimin yüreğine su serperken,
Ben taşlara anlattım sensizliğimi.

Biliyormusun?
Kırmızı pazertesiyi hiç sevmedim,
Sevemedim ki!
Oysa;
Düştüğümde beni tutan hep o yalnızlığımdı,
Hatırla o günü!
Dün gibi!
Yüreğime basıp geçtiğin gün gibi,
Beni yüzüme fırlattığın an gibi,

Dönüp geriye neyi tutsam bir hiç çarpıyor şimdi avuçlarıma ,
Rüyaların yapıldığı şeylerden yapılmış meğerse her şey,
Yıllara bakıyorum,
Deli bir at gibi güneşin peşinde,
Oysa,
Patlamış o balonun hazin sönüşünde,
Bir benim,bir senin değil,
Alemin gafleti var gülüm,
Şimdi yuvarlanıyor derin bir uykuda geçmişimiz,
Geleceğe bir veda busesi yeter!
Gelecek dediğin mazinin aşındırdığı tozlu yollar değilmi?
O zaman ben gidiyorum güneşe gülüm .
Bu yer bu zaman bana göre değil!...

Ayazoglum