Hâsılım yoh ser-i kûyunda belâdan gayrı,
Garazım yoh reh-i aşkında fenâdan gayrı.

Ney-i bezm-i gamem ey âh ne bulsan yele ver,
Oda yanmış kuru cismimde hevâdan gayrı.

Yetti bîkesliğim ol gaayete kim çevremde,
Kimse yoh çevrile girdâb-ı belâdan gayrı.

Ne yanar kimse bana âteş-i dilden özge,
Ne açar kimse kapım bâd-i sebâdan gayrı.

Bezm-i aşk içre Fuzûlî nice âh eylemeyen,
Ne temettu bulunur bende sadâdan gayrı...

Fuzuli



Günümüz Türkçe' siyle:

Senin sokağının başında beladan başka elde ettiğim (bir şey) yok -aşkının yolunda yok olmaktan (ölmekten) başka da bir amacım yok.

Ey ah! Gam (hüzün) meclisinin ney'iyim, ateşe yanmış kuru vücudumda arzudan başka ne bulursan yele ver (savur) dağıt.

Kimsesizliğim o dereceye vardı ki, çevremde -bela girdabından başka dönen kimse yok.

Bana, ne gönül ateşinden başka kimse yanar,-ne de tan yelinden başka kimse kapımı açar.

Fuzûlî! Aşk meclisinde nasıl ah etmeyeyim? -bende sesten başka ne kâr bulunur..