TBMM BAŞKANI SAYIN BÜLENT ARINÇ#8217;IN
22. DÖNEM 4. YASAMA YILI AÇILIŞ KONUŞMASI
1 EKİM 2005





Meclisimizin Saygıdeğer Üyeleri;



Türkiye Cumhuriyeti#8217;nin; kurucu iradesini ve halkını temsil eden Yüce Meclisimiz 85 yıldır görevini sürdürüyor.

Bugün yeni başlayacağımız 4. Yasama Yılı#8217;yla birlikte bu onurlu görevi daha nice yıllar hakkıyla yerine getireceğimizi diliyorum.

Geçtiğimiz 3 yasama yılında Yüce Meclisimiz son yılların en büyük reformlarını gerçekleştirmiş ve tarihe önemli bir not düşmüştür.

Büyük bir değişim ve demokratikleşmeyi de beraberinde getiren bu reformlar sayesinde, bütün dünyada hayranlık uyandıran bir ülke konumuna geldik.

Ancak bunlardan daha önemlisi; siz değerli üyelerin, çocuklarımıza ve gelecek nesillerimize özgür, onurlu, demokrat ve kendine güvenen bir ülke bırakmış olmasıdır. Bu, her şeyden daha önemli ve daha kıymetlidir. Eminim ki tarih, 22. Dönem Meclisi#8217;ni, onun değerli üyelerini müstesna bir dille gelecek kuşaklarımıza anlatacaktır.



Sayın Milletvekilleri,

Yeni yasama yılında, geçmiş dönemlerde olduğu gibi yine ülkemizi ileriye götürecek çalışmalar yapmalıyız. Demokratikleşmede, özgürlüklerde ve değişimde yeni açılımlar, yeni alanlar oluşturmalıyız. Yaşadığımız geçici sorunlar bize, elde ettiğimiz özgürlüklerden taviz vermeye zorlasa da asla geri adım atmamalıyız.

Tüm dünyanın büyük sorunu, ülkemizin de yıllardır acılar çekmesine neden olan terörizm bizi özgürlüklerimizi kısıtlamaya zorlayabilir. Ama özgürleşen Türkiye; daha çok demokrasiye sahip olan Türkiye bu sorunların üstesinden kolaylıkla gelecektir.

Dünyada hiçbir ülke özgürlükleri daraltarak, baskı yaratacak kanunlar çıkartarak terörün üstesinden gelememiştir.



Bizim ihtiyacımız olan şey, özgürlüklerimizi koruyarak, halkımızın huzurunu sağlayarak terörle tavizsiz mücadele etmektir. Burada sağlamamız gereken şey, bir milli şuur ve dayanışma ruhudur.

Halkımızın kutsal duygularını, milli duygularını ve hassasiyetlerini tahrik ederek bizim bir toplumsal çatışmaya girmemizi isteyen marjinal gruplar var.

Burada Meclisimize büyük görevler düşüyor. Teröre ve onun arkasındaki güçlere en güzel cevabı bu Meclis vermelidir. Bir arada, dayanışma içerisinde tek bir yumruk olarak terörün ve destekçilerinin üzerine gitmeliyiz. Bu aynı zamanda Meclisimizin birinci derecede görevidir.



Saygıdeğer Milletvekilleri;

Milletvekillerimizin topluma öncü olma misyonu vardır. Bu yüzden buradan sergileyeceğimiz her tutum halkımız üzerinde büyük etki yaratıyor. Genel Kurul#8217;daki konuşmalarınız, halkla ilişkilerdeki kabulleriniz; halkın arasındaki davranışlarınızdan, basın önündeki beyanlarınıza kadar, her davranışınızın ne kadar önemli olduğunu, halkı ne kadar etkilediğini unutmayınız.

Bu yüzden halkına öncülük eden, liderlik eden, örnek olan birer milletvekili olarak daha hassas davranmamızın önemini bir kez daha hatırlatmak istiyorum.

Bu konuya örnek olabilecek sorunlar yaşadık. Bu yaz döneminde meydana gelen silah kullanımıyla ilgili olaylar adeta trajediye dönüştü. Rast gele kullanılan bu silahlar yüzünden çocuklar, genç kızlar ve daha bir çok masum insan hayatını kaybetti. Bir insanın hayatı bu denli anlamsız bir davranışla son bulamaz. Bu, toplumda çok derin üzüntü ve kaygı uyandırmıştır.

Üzülerek belirteyim ki bazı milletvekillerimizin adının da bu olaylarda anılması sorunu daha da büyütmüştür.

Halkımız, sivil toplum örgütleri bizden çözüm bulmamızı istemişlerdir.

Sizlerin bu konuda daha aktif davranmasını ve topluma öncülük etmesini istirham ediyorum. Meclisimize silahsız gelerek ortaya çıkan toplumsal duyarlılığa destek vermenizin yanı sıra, #8220;silahsız bir yaşam#8221; için halkımızı teşvik etmeniz gerekir.

Artık boş yere ve anlamsız bir eylem yüzünden insanlarımızın ölümünü engellemeliyiz.

Sevinçlerini, masum insanların ölümüne neden olacak silahlarla kutlayan bir toplum olamaz. Bunu halkımıza bizzat sizin anlatmanız gerekir.



Sayın Milletvekilleri,



Türkiye#8217;nin AB üyelik süreci en kritik günlerini yaşıyor. Hepinizin yakından izlediği gibi bu hafta Avrupa Parlamentosu#8217;nda yapılan görüşmeler, tartışmalar, alınan kararlar ve talepler, zaten zor geçen üyelik görüşmelerimizin daha da zorlaştığını gösteriyor. Görüşmelerin Türkiye#8217;deki yansımaları oldukça kaygı vericidir.

Halkımız Türkiye#8217;ye karşı uygulanan çifte standardı anlamakta zorlanıyor. Sivil toplum örgütleri, iş çevreleri, bilim adamlarımız ve siyasiler bize karşı yapılan bu haksızlıklara isyan ediyorlar.

Bunda da haklıdırlar.

Ancak unutulmamalıdır ki, Türkiye#8217;nin üyeliği sıradan bir üyelik değildir. Ülkemizin konumu başka aday ülkelerden çok farklıdır. Zira Türkiye büyük bir devlettir ve dengeleri derinden etkileyecek bir güce sahiptir. Bu dengelerin değişmesini istemeyen çevrelerin üyeliğimize itiraz etmelerini, zorluklar çıkarmalarını normal karşılamak gerekir. Çünkü üyeliğimize karşı çıkanlar ne bizi anlamışlardır, ne de artık dünyanın politik sisteminin değiştiğini, dengelerin farklılaştığını görebilmişlerdir.

Avrupa büyük bir kararın arifesindedir. Ya bizim üyeliğimizi kabul ederek dünyanın geçirdiği değişime ayak uyduracak ve daha da güçlenecek ya da bizim üyeliğimizi engelleyerek kendi içine kapanıp eski, nostaljik bir birlik olarak kalıp dünya siyasetindeki etkisini kaybedecektir.

Türkiye#8217;nin üyeliği, doğu ile batının buluşması demektir. Türkiye#8217;nin üyeliği, medeniyetlerin buluşması demektir. Eğer medeniyetler çatışmasını engellemek isteyenler varsa bizim üyeliğimizi desteklemelidir.

Ama üzülerek görüyoruz ki, bazı ülkeler iç politikaları için bu büyük değişimi ve buluşmayı feda etmektedirler. Oysa bu ülkeler gelecekte yerel politikaları önceleyen devletlerin, global siyasette yerinin olmadığını anlayacaklardır.

Öte yandan, bizim üyeliğimiz konusunda sorun çıkartan bu çevreler uluslararası ilişkiler açısından mantıksız kabul edilebilecek şartlar öne sürerken, bir de sözde Ermeni Soykırımı gibi tarihin sayfalarında tozlanmış tezleri önümüze koşul olarak koyuyorlar. Yıllardır önümüze getirilen bu anlamsız ve gayri ciddi tezi anlamakta artık zorlanmıyoruz. Zira bunun bir kasıtlı tutum olduğunu düşünüyoruz.



Buradan son bir kez ve en net biçimde tekrar ediyoruz:

Türkiye#8217;nin tarihinde utanılacak hiçbir davranışı olmamıştır. Bizden böyle bir suçu kabul etmemizi bekleyenler bu Meclisi ve onun temsil ettiği halkını tanımıyorlar. Bu Yüce Meclis, tarihinde işlemediği bir suçu sırf AB üyesi olmak için kabul edecek kadar onurunu ve haysiyetini kaybetmemiştir, kaybetmeyecektir.



Değerli Milletvekilleri,

Tercih Avrupalı dostlarımızındır. Türkiye yapması gereken her şeyi yerine getirmiştir. Artık dürüstlük, adillik ve objektiflik sınavında olan Avrupa#8217;dır. Aklı selim her insanı şaşırtan ve hayrete düşüren politik manevralarla bizim üyeliğimizi engellemeye çalışanları ibretle izlemekteyiz ve not etmekteyiz.

Sadece biz değil bütün dünya Avrupa Parlamentosu#8217;nda yaşanan bu trajikomik durumu izlemektedir. Eminiz ki, tarihçiler bu durumu, Avrupa tarihinde bir ülkeye yapılmış en büyük haksızlık ve adaletsizlik olarak kaydedecektir.

Avrupalı bazı ülkelerin değişimi anlamayan duygusal tutumunu bir kenara bırakması için henüz zaman var.

Biz karşılıklı kazanç sağlayan bir ilişkiden bahsediyoruz, onlar ise romantik bir flörtten.

Aramızdaki fark budur.

Artık siyaset; dünyayı anlayan, gücünü halkından alan ve dışa açılan ülkelerin hakim olacağı bir dünya öngörüyor. Bunun en büyük adaylarından biri; genç nüfusu, medeniyet perspektifi ve tarihi kökleri olan Türkiye#8217;dir. Böyle bir devletle ortaklık kurmak istemeyen ülkelerin siyasi anlayışlarını o ülke halklarının takdirine bırakıyorum.

Her şeye rağmen önümüze olmadık, akla ve mantığa aykırı şartlar süren Avrupalı bazı ülkeler şunu bilmelidir ki, bu ülke aciz ve Avrupa#8217;ya mecbur bir ülke değildir. Biz AB üyesi olmak için her şeyimizi feda edecek kadar onurumuzu yitirmedik.

Bizim, kendi geleceğimizi ve çocuklarımızın ülkesini özgür ve müreffeh bir biçimde kuracak gücümüz vardır. Tarihimiz bunun binlerce örneği ile doludur.



Değerli Milletvekilleri,

Bugün Meclisimizin yeni yasama yılının açılışını izleyen çok kıymetli vatandaşlarımızın bugüne kadar büyük bir erdem ve sağduyu ile AB sürecinde yapılan haksızlıklara sabır gösterdiğini takdirle anmak istiyorum. Halkımız müsterih olsun ki, ülkemizin, milletimizin onurunu ve şerefini sonuna kadar savunan devletimizin tüm organları yaşanan gelişmeleri dikkatle takip etmektedir.

Halkımız rahat olsun ve sükunetini korusun. Zira hiçbir zaman bu milletin şerefli tarihine leke getirecek bir anlaşma ya da şart bu yüce Meclis#8217;ten geçmeyecektir . . .



Saygıdeğer Milletvekilleri,

4. Yasama Yılı#8217;nın milletimize ve ülkemize hayırlar getirmesini Yüce Allah#8217;tan diliyorum.

Bu Meclisi kuran, yaşatan, geliştiren başta Yüce Önder Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere hakkın rahmetine kavuşmuş milletvekillerimizi şükranla ve minnetle anıyorum.

Hayatta olanlara ve onların ailelerine de uzun ve huzurlu bir yaşam diliyor, hepinize saygı ve hürmetlerimi sunuyorum.