Biz burada Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'a, ağzımızı doldurarak "General... General... İstifa etmen bile seni kurtarmaz" falan diye üst perdeden racon keseceğiz...
Refiklerimiz "Paşa paşa istifa et" diye başlıklar atacak...
Ama buna mukabil...
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın, işadamı Remzi Gür ile yaptığı ve kayıtları bir basın toplantısıyla kamuoyuna açıklanan telefon görüşmesinin virgülünden bile söz etmeyeceğiz...
Öyle mi?
Dünyanın her medeni ülkesinde "haber değeri" tartışılmaz bir olayın, Hürriyet dahil, Türkiye matbuatında tek harf bile yer bulamaması karşısında...
Susup oturacak mıyız?
Tabii ki hayır!
* * *
Olay şudur:
Doğu Perinçek'in İşçi Partisi, geçtiğimiz günlerde bir basın toplantısı düzenleyerek, Başbakan Tayyip Erdoğan ile işadamı Remzi Gür arasında geçen bir telefon görüşmesinin kayıtlarını açıkladı...
Birileri şimdi "Ama İşçi Partisi karanlık bir odaktır" falan diyebilir.
Ama bu birileri unutmamalıdır ki...
Ağızlar sulanarak ve bin bir vaveyla ile internette yayınlanan "ortam dinlemeleri" ya da "telefon kayıtları" da, masum mu masum "beyaz odaklar"ın işi
değildi.
Yani mesele "karanlık odak" meselesi ise, o zaman da "karanlık odak" söz konusuydu...
Neyse...
Biz olaya geçelim...
Açıklanan telefon görüşmesinde Başbakan Erdoğan, işadamı Remzi Gür'den bir ricada bulunuyor.
Amerika'da yaşayan kızının maddi sıkıntısını dile getiriyor ve "20-25 binlik" bir yardım talep ediyor.
İşadamı Remzi Gür de "Tamam, olur efendim... Siz merak etmeyin" diyor...
Soruyorum:
Bu bir "haber" değil midir?
Deniz Baykal'ın ta 12 Eylül döneminde Bülent Ersoy'dan talep ettiği iddia edilen "avukatlık ücreti"ni bile haftalarca kalemine dolamış bizler, memleketin Başbakanı ile memleketin bir işadamı arasında geçen telefon görüşmesine hiç değinemeyecek miyiz?
Başbakan'a telefon görüşmesinin gerçekliğini, eğer gerçekse "20-25"in anlamını, bu görüşmenin siyasi etik açısından durumunu soramayacak mıyız?
Soruların sorulduğu, yazıların yazıldığı, eleştirinin yapıldığı, seslerin çıkarıldığı, haberlerin patlatıldığı bir ülke olduğu zaman...
Nasıl ki...
İlker Başbuğ'a dokunulamayıp sadece Tayyip Erdoğan'a dokunulabilen bir memleketi boğucu ve kasvetli buluyor idiysek...
Tayyip Erdoğan'a dokunulamayıp sadece İlker Başbuğ'a dokunulabilen bir memleketi de o oranda boğucu ve kasvetli bulmamız gerekir...
Deniz Baykal'ın 40 yıllık mazisini didik didik etmenin ve deşmenin alabildiğine serbest, Tayyip Erdoğan'ın mazisinden istikbaline bir çift laf etmenin
alabildiğine riskli sayıldığı bir memlekette yaşamak istemem doğrusu...
Unutmayın ki...
Başbakan'ına laf söylenmeyen bir ülke...
Bütün kararların oybirliğiyle alındığı "renkli" ama maalesef "tek sesli" parlamentoya sahip olan Pakistan'a döner...
"Hafazanallah" diyorum, başka bir şey demiyorum...
Başlıktan da anlaşılacağı üzere, yıllar evvel yalanın galebe çalmasına binaen söze i'tibar kalktığı gibi, şimdi de sahtekâr makinelerin galebe çalması sonucu; kayıt altına alınan mukavele ve evraklara i'tibar kaldırılmıştır.
Bu müjdeli haber; bütün senetli-çekli borcu olanlara, suç unsuru teşkil eden evraklara imza atanlara duyurulur! sakına ödeme yapmayın, kendinizi sanık durumuna sokmayın, "Kağıt Parçası" deyin!
Belgenin fotokopisi ortaya çıktığında 'Hayır bu belge kağıt parçası, ıslak imzalı değil' diyenler ıslak imza çıktığında 'Hayır gerçeği de kabul etmeyiz, bunun ABD'de makinesi var' diye bu makineye sığındılar. Oysa 'Kara propaganda' için alet olanları bu makine de kurtaramayacak.
Çünkü ıslak imza makinesi kopya edilecek imzayı yüzeysel olarak tarıyor ve kopyalıyor. Bunun fotokopi makinesinden farkı sadece bu işlemin imza aslının atıldığı kalemle yapılması. Burada printerlarda olduğu gibi mürekkep püskürtme veya lazer teknolojisi değil, kalem kullanılıyor. 'Elin kalem üzerine yaymış olduğu kuvveti hesaplıyor' iddiası tamamen yalan. Böyle bir fonksiyon yok.
Siz imza atarken kullandığınız kağıda uyguladığınız basınçla selüloz yüzeyi bastırıyorsunuz. Yani mikro düzeyde kağıt üzerinde sadece sizin oluşturulabileceğiniz bir topografik harita oluşuyor. Yükselti eğrileri ile oluşturulmuş bu kağıt yüzeyin kopyası imkansız. Bunun kopyasının yapılabilmesi için kağıdın tomografi cihazlarıyla üç boyutlu olarak kopyasının çıkarılması ve sizin imza atma sürecindeki her mili salisede değişen kalem basıncınızın kağıda aynı kalem aracılığıyla uygulanması gerekiyor.
Bu nedenlerle Islak imza makinesi 'Kara propaganda'yı ve bu medya uzantılarına 'bilgi-destek' verenleri, medyaya '5 soru' servis edenleri sevindirmesi mümkün değil.
Ayrıca 'velev ki' imzayı her şeyiyle 'topografik' olarak da kopya edebilen milyon dolarlık bir makine (Henüz çıkmadı ama) var. Peki kağıt üzerindeki Albay Dursun Çiçek'in el izleri, parmak izleri... Onlar ne olacak? Herhalde o zaman şunu diyecekler : "Dursun Çiçek'i de kopyaladılar"
Zaman'ın iddia ettiği belgedeki?!!! parmak izi, el izini ilk defa duyuyorum. Aşağıdaki iddiaları da Zaman yazarsa sevinirim...
Ergenekon savcılarına gönderilen ihbar mektubunun ekleri arasında yer alan 'ıslak imzalı' 'İrtica İle Mücadele Eylem Planı'nı inceleyerek imzanın Albay Dursun Çiçek'e ait olduğu yönünde karar veren Adli Tıp heyetinin oluşturulma biçimi, kurum içinde tepkilere yol açtı.
Heyette yer alan üç uzmandan ikisinin, kuruma mektup gelmeden bir hafta önce Kurum Başkanı tarafından görevlendirildiği öne sürülürken, belgeyi inceleyen uzmanların isimlerinin de teamül olan kura yöntemi yerine görevlendirmeyle belirlendiği kaydedildi. ADLİ TIP'A GÖNDERİLDİ
İddiaya göre gelişmeler şöyle yaşandı: Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz'e 12 gün önce, bir subay tarafından posta yoluyla gönderilen ihbar mektubunun ekleri arasında, daha önce fotokopisi ortaya çıkan 'İrtica İle Mücadele Eylem Planı' bulundu. Deniz Kurmay Albay Dursun Çiçek tarafından hazırladığı iddia edilen belge, savcılar tarafından incelemek üzere Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Fizik İhtisas Dairesi'ne gönderildi. Burada yapılan inceleme sonunda belgenin 'ıslak imzalı' ve Dursun Çiçek'e ait olduğu yönünde bir rapor hazırlanarak savcılığa gönderildi. Söz konusu belge ve rapor daha sonra Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığı'na verildi. İSİMLER BELİRLENDİ
Ancak bu belgenin Fizik İhtisas Dairesi'ndeki inceleme süreci Adli Tıp Kurumu'nda sıkıntı yarattı. İddialara göre bu belgeyi inceleyecek heyetin kura ile belirlemesi gerekiyordu. Teamül bu yöndeydi. Konunun önemine göre ya Genel Kurul üyelerinin tümü birlikte görev yapar ya da içlerinden isimler kurayla belirlenirdi. Fakat bu kez 'İrtica ile Mücadele Eylem Planı'nı inceleyecek olan uzmanlar kura yerine direkt olarak kurum tarafından belirlendi. Bir profesör ve iki uzman doktordan oluşan heyet, yaptığı inceleme sonunda Türkiye'nin gündemine yeniden oturan 'Islak imza Albay Dursun Çiçek'e ait' kararını verdi.
Hazırlanan raporda Fizik İhtisas Dairesi Başkanı Prof. Dr. Bülent Üner, uzman doktorlar Hacı Mehmet Akın ve Lokman Başer'in imzası bulunuyor. Bu isimlerden ikisi Adli Tıp Kurumu'nda belge gelmeden bir hafta önce görevlendirilmiş. Prof. Dr. Bülent Üner, Uzman Doktor Çetin Seçkin'in yerine Fizik İhtisas Daire Başkanlığı görevine getirildi.
Raporda imzası bulunan diğer isim Uzman Doktor Hacı Mehmet Akın, Nevşehir Adli Tıp Kurumu Şube Müdürlüğü'nde uzman doktor olarak görev yaparken Adli Tıp Kurumu Başkanı Doç. Dr. Haluk İnce tarafından ilk olarak Ankara Grup Başkanlığı'na atandı. Ancak daha önce bu görevden alınan Doktor Ahmet Hakan Dinç, İdare Mahkemesi'ne açtığı davayı kazanıp eski görevine geri döndü. Bu durumda boşta kalan Akın, Fizik İhtisas Dairesi'nde uzman olarak görevlendirildi. ÇATLI İÇİN KURUL
AKŞAM'a konuşan bir Adli Tıp uzmanı şunları anlattı: 'Normalde bu belgeyi inceleyecek heyetin kurayla belirlenmesi gerekiyordu. İlk defa kura çekilmeden önceden isimler belirlendi. Abdullah Çatlı'nın üzerindeki Mehmet Özbay isimli kimlik de Adli Tıp'ta incelenmişti. Üzerinde Mehmet Ağar'ın imzası vardı. Genel Kurul toplandı ve bu imzayı inceleyerek 'Belgedeki imza Ağar'ın el ürünüdür' raporunu vermişti. Bu belge de günlerce konuşuldu. Bu belgede de aynı yöntem uygulanmalıydı' dedi. Adli Tıp Kurumu Başkanı Doç. Dr. Haluk İnce ise AKŞAM'ın konuyla ilgili sorularını yanıtsız bıraktı.
Off the record askerî vesayet
Yıldıray Oğur - 29.10.2009
“Askerler hükümeti devirmek için plan yapıyormuş diyorlar ama şimdi onu boş ver de niye bu haberler hep Taraf’a sızdırılıyor” diye bir soru var ya. “Tamam, anladık adam kıza tecavüz etmiş de bu adamı polise kim ihbar etti asıl mesele o” gibi bir soru bu. Bu sorularla neler neler ima edildiğini biliyoruz, biliyorsunuz.
Şimdi size bu sorunun açık ve net yanıtı olacak iki yazıdan bahsedeceğim.
Birini iki gün önce Radikal’de İsmet Berkan yazdı.
“Bir Derin Devlet Hikâyesi” başlıklı yazıda Berkan bundan birkaç yıl önce Ahmet Necdet Sezer’in hâlâ Cumhurbaşkanı olduğu günlerde yaşanmış gerçek bir olayı anlatıyor.
“Bundan birkaç yıl önce, Ak Parti hükümeti döneminde ama Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in görevi devam ederken, Milli Güvenlik Kurulu’nda, Türkiye için aynı anda hem iç hem de dış güvenlik meselesi olan bir önemli konuda farklı bir karar alınır” diye başlıyor anlatmaya Berkan. Bu kararı uygulama görevi devletin MGK’ya bilgi veren kurumlarından birinde çalışan bir yöneticiye verilmiş. Bu kişiye işe koyulduktan sonra Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı’ndan “bu görevin vatana ihanet olduğuna” dair bir takım kâğıtlar gelmeye başlamış. Bunları Genelkurmay Başkanı’na bildirmiş. (Genelkurmay Başkanı ile böyle görüşebildiğine göre ismi verilmeyen görevlimiz epey büyük.) Genelkurmay Başkanı da bu duruma çok şaşırmış. Bu olay üzerine Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı’nda bir temizlik yapılmış. Belgeyle ilgili pek çok kişi oradan uzaklaştırılmış. Görevli, MGK kararına uygun olarak çalışmalarını sürdürmüş. Ve Genelkurmay İstihbarat’tan kendisine yine bu yaptığının vatana ihanet olduğunu söyleyen yeni belgeler gelmiş. Görevlimiz tekrar Genelkurmay Başkanı’na çıkmış. Genelkurmay Başkanı yine çok şaşırmış...
Sahiden de Berkan’ın bu hatırası Türkiye’deki askerî vesayetin nasıl İlker Paşa, Yaşar Paşa, Hüseyin Paşa, Hasan Paşa farkı gözetmeden yerleşik ve yapısal olduğunu anlatması açısından ibretlik.
Berkan da zaten şöyle demiş “Bu öykü, çok ama çok tipik bir durumu gösteriyor ve biz ülkemizde bu tipik durumu nedense hiç konuşmuyoruz” ve sonra da eklemiş: “Bu anlattığım ama üstünü çok kapattığım öyküyü umarım isimler ve konu vererek de yazmak zorunda kalmam.”
Bundan birkaç yıl önce Ahmet Necdet Sezer Cumhurbaşkanı, AKP iktidardayken İsmet Berkan bir gazetenin genel yayın yönetmeniydi. Hem de Susurluk’u teşhir eden, MGK’nın kırmızı kitapçığını ilk yayımlayan bir gazetenin başındaydı.
Peki, biz Türkiye’yi günlerce sarsabilecek, üzerinde çok konuşulacak bu büyük haberi neden o günlerde ya da Berkan bunu öğrendiğinde Radikal’de okumadık? Berkan’ın isabetle söylediği gibi “Bunun üzerinde hiç konuşmamamızın” nedeni hukuka demokrasiye tümüyle aykırı olan bu “Türkiye gerçeği”nin bize fazla tanıdık, aşina gelmesi, olabilir mi?
İkinci yazı dünkü Hürriyet’te Ertuğrul Özkök tarafından yazıldı. Bu kez olayın tarihi daha da yakın. 22 Temmuz 2007 seçimlerinden üç gün sonra. Yer Ankara’da Genelkurmay Karargâhı. Ertuğrul Özkök yanına Enis Berberoğlu’nu da alarak Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’ı ziyaret ediyor. Görüşmenin off the record olduğunu söylüyor Özkök. Sahiden de ne bu görüşmeden haberimiz oldu bugüne kadar ne de konuşulanlardan. Gerisini ondan okuyalım:
“Seçimin üzerinden henüz üç gün geçmişti ve tabii ki, askerlerin seçim sonuçları ile ilgili görüşlerini merak ediyorduk. Askerlere siyasi konuları sorma alışkanlığımı çok gerilerde bıraktığım için, pek girmeye cesaret edemedik. Doğrusu o da pek istekli görünmedi. Ancak konuşmanın çok kısa bir bölümünde seçimden söz edildi.“Halkın tercihi hakkında ne diyebiliriz ki” demekle yetindi. Bu arada bize, odanın sağ tarafında duran kalınca bir kâğıt destesini gösterdi ve “Arkadaşlar seçim sonuçlarını değerlendiren bir inceleme yaptılar” dedi. İçeriğine ise hiç girmedi. Dün Radikal Gazetesi’nde Eylül 2007 tarihli “Bilgi destek planı” başlıklı haberi görünce, o günkü görüşmeyi hatırladım. Acaba, gazetede sözü edilen planın ilk taslağı o gün gördüğümüz değerlendirme raporu muydu?”
Galiba oydu Ertuğrul Bey. Bir Genelkurmay Başkanı’nın elinin altında seçimden üç gün sonra askerler tarafından hazırlanmış bir seçim değerlendirme raporunun ne işi var diye şaşırmadığınız o rapordur bugün hararetle konuştuğumuz belgelerden biri. Siz benzerlerini yıllar önce görüp, nedir bu paşam diye sormamışsınız. Biz yeni görüp şaşırıyoruz, manşetlere çekiyoruz. Keşke o gün paşa arkasını döndüğünde bir zahmet o belgenin altındaki imzaların ıslak olup olmadığına da baksaydınız da Türkiye 4,5 ay boyunca saçma bir tartışmayla vakit kaybetmeseydi.
Yani Taraf’ın yaptığında aslında büyütülecek bir şey yok. Biz bu ülkede gazetecilerin yıllar önce bizzat görüp görmezlikten geldiği belgeleri yayımlıyoruz o kadar. Yani olan malumun belgeleriyle ilan edilmesinden başka bir şey değil.
Şimdi niye tüm bu belgeler Taraf’a ‘sızdırılıyor’ anladınız mı?
Kağıt parcası tam zamanında kurtarıcı oldu Açılım AKP'nin başını yerken
Bu kağıt parcası diye bas bas bağırken Genel Kurmay başkanımız
Neden sen nediyorsun deyip de Aslını o zaman gözüne şokmadı
Bakın gündemden neler gözümüzden kaçırılıyor
TBMM'sine TÜRK BAYRAKLI ŞEHİT YAKINLARI VE GAZİLERİN ELLERİNDE Kİ BAYRAKLAR ALINDI Vizdanımız sızlıyor Allah nasıl biliyorsa öyle yapsın pilanlı bir şekilde gündemi deyiştirenleri.
Türk Bayrağı Meclis'te sorun çıkardı!
27 Ekim 2009 Salı 17:50
Şehit ailelerinin TBMM’ye girişlerinde ellerindeki Türk bayraklarının ve şehit fotoğraflarının alınması nedeniyle yaşanan kriz üzerine MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural devreye girerek, bayrakların yeniden ailelere verilmesini sağladı. Türk bayrakları ve fotoğraflar MHP grup salonundaki şehit ailelerine dağıtıldı. Vural, tepkili aileleri “Bütün bayrakları geri getirttik. TBMM’de Türk bayrağı olmayacak da ne olacak” sözleriyle sakinleştirdi. Dernek temsilcilerinin Şahin’le yaptığı görüşmenin bitmesini şehit aileleriyle birlikte bekleyen Vural, basına yaptığı açıklamada, “Bu meselede endişelerini dile getiren sadece şehit yakınları değil, bu çocuklar bizim için şehit oldu. Başbakan bir tarafı yaparken biz tarafı bozmamak lazım diyordu. Başbakan’a soruyorum, sen hangi tarafsın. Başbakan şehitle teröristi taraf olarak görüyor. Grup toplantılarında gözyaşı dökenler Habur’da bir damla gözyaşı döktüler mi, oraya savcıları, hakimleri gönderirken yürekleri cız etmedi mi?” dedi.
AKP, Fransız'ın yapamadığını yaptı ve Maraş'ta Türk Bayrağını yasakladı! Telefonda Mahmut Günkut var.
AKP, Fransız'ın yapamadığını yaptı ve Maraş'ta Türk Bayrağını yasakladı!
Telefonda Mahmut Günkut var.
O kim mi?
Kahramanmaraşspor’un Başkanı.
Mahmut Bey başarılı bir işadamı.
Siyasi bir kimliği de yok!
Herkese aynı mesafede!
Kürt açılımı girişimine başlangıçta destek veren bir isim.
Öyle ki Türklerle Kürtler kardeştir mesajını vermek için Zahospor’la başkanı olduğu Kahramanmaraşspor arasında dostluk maçını yaptırmıştı.
İşte böyle bir isim dün telefonda zerre mübalağa etmiyorum sinirinden ve üzüntüsünden ağlıyordu.
Niçin mi?
Onu kendisinden
dinleyelim:
- “Sabahattin Bey kahroluyorum. Kahır içindeyim!...”
Araya girmeme fırsat vermeden devam ediyor:
- “Ben ki Kürt açılımından bir şeyler uman biriydim. Ben ki bu açılımla anneler artık ağlamayacak diyen biriydim.. Meğer bütün o söylenenler yalanmış! Meğer aldatmışlar bizi”
Aldatanlar kim dememle konuşmasını sürdürüyor:
- “Kim olacak, açılımla analar artık ağlamayacak edebiyatını yapanlar.. Meğer bu iş istismar ve aldatmaca imiş. Bunu yaşayarak gördüm. Meğer bu Kürt açılımı hikayesi gerçekten bölünme ve ayrışma projesinin bir parçasıymış”
Mahmut Günkut derin bir soluk alıyor:
- “Ben bu açılım olayının bayrağımızdan vazgeçmek olduğunu emin ol
4 gün öncesine kadar bilmiyordum”
Araya girip “Ne oldu
4 gün önce” diyorum..
Mahmut Günkut:
- “Şehrimizde takımımız Kahramanmaraşspor’la Adıyamanspor’un maçı oldu”
Mahmut Bey devam ediyor:
- “Sabahattin bey bu maçta ne oldu biliyor musunuz?”
Kendi sorusunu kendi cevaplıyor:
- “Türk bayrağı yasaklandı.. Evet yanlış duymuyorsunuz, ayyıldızlı şanlı bayrağımızın şehrimizin stadına girmesi yasaklandı.”
Başkan, olmaz öyle şey diyorum...
Mahmut Günkut:
- “Olmaması lazım ama oldu, yaptılar bunu.. Bütün Kahramanmaraş buna şahittir. İşgal yıllarında Fransız gavurunun bile yapmadığını ya da yapamadığını bu iktidar yaptı.. Bayrağımızı bize yasakladı. Elinde bayrak olan Kahramanmaraşlı, polis tarafından stada sokulmadı ve insanların üstünde bayrak aramaları yapıldı.”
Peki ama neden?
Mahmut Günkurt:
- “PKK’lılara ve ağababalarına şirin görünmek için herhalde. Çünkü bu işin başka izahı yok. Şu işe bakar mısınız, şanlı bayrağımız artık suç unsuru muamelesi görüyor. Bunu yapan güya mukaddesatçı iktidar. Yazıklar olsun.. Ben de bunlara oy vermiştim. İçim acıyor Sabahattin Bey, içim acıyor.. Sütçü İmam’ın memleketinde bu olaydan sonra acı ve hüzün var.”
Telefonu kapatıyorum.
Cumhuriyetimizin 86. yılını kutladığımız bugün bu tabloyu ve çığlığı görmeyen gözlere, duymayan kulaklara armağan ediyorum!
NOT: Bu akşam Kanal D’de 32. Gün programında son günlerin konusu ‘ıslak imzalı belge’yi tartışacağız. Programda; Şahin Mengü, Önder Aytaç, Armağan Kuloğlu, Rasim Ozan Kütahyalı ve bendeniz olacağız.
Bayrağın bir anlamı ve değeri vardır. Maalesef bizde bayrağı ayağa düşürecek nitelikte gerekli gereksiz bayrak kullanma alışkanlığı başladı.
Bu durum futbol maçlarına da yansıdı. İki futbol takımımızın karşılaşmasında Türk Bayrağı neden kullanılır, kime karşı kullanılır anlamakta zorlanıyorum. Mlli maçta bunun bir anlamı var, ama Kahramanmaraş - Adıyaman karşılaşmasındaki anlamını kim bana nasıl izah edebilir?
Bir takımın taraftarı böyle bir maçta Türk Bayrağı ile kime karşı gösteri yapacak? Diğer takımın taraftarları düşman mı? Böyle bir davranış kardeşliği mi pekiştirir, yoksa karşı tarafa "sen düşmansın" imasını mı hatırlatır? Böyle bir davranış ülkeye birlik ve beraberlik mi getirir, yoksa karşı tarafı dışlamayı mı gündeme getirir?
Biraz insan ve toplum psikolojisi bilen biri bunun sonuçlarını, etkilerini tahmin edebilir.
Bu bayrak bu ülkenin bayrağı.. Herhangi bir futbol takımının bayrağı değil.. Bu tür maçlarda doğru olan, herkesin kendi takımının bayrağını taşımasıdır. Türk Bayrağı bu şekilde kullanmak bayrağın anlam ve önemine uygun düşmez.
Elbette yasaklamak doğru değil, çünkü yasaklamak da olayın bu şekilde saptırılmasına ve istismarına yaramaktadır.
Ama, burada yasaklayanlardan çok, bayrağı bu şekilde birbirimizin gözüne sokmaya çalışacak şekilde kullananların davranışlarının sonuçlarını iyi düşünmeleri gerekir. İyi niyetli olabilirler, ama sonuçları iyi değildir.
AKP, Fransız'ın yapamadığını yaptı ve Maraş'ta Türk Bayrağını yasakladı!
[/COLOR]
Geçmişte Yılmaz Özdil'in yazısındaki konuyla ilgili yorum yazdığımda, konuyla ilgisi olmasına rağmen tepki göstermiştiniz.
mehmet emin sezen rumuzlu üyeden alıntı
lütfen biraz saygı geregi kadar forumlarda yazılarınızı okuyoruz ne yazıyor konu başlığında Yılmaz özdil sayfası yazıyor üyelerde yazar yorumlarına müdahale edebilir diyormu Hukuki NET 'de kısıtlamayok konu acın orada döktürün yazılarınızı bari buralar rahat kalsın
Şimdi başlıkla hiç ilgisi olmayan bir konudan bahsedip neden konuyu değiştiriyorsunuz?
En azından benim yazdıklarım son Yılmaz Özdil yazısı hakkındaydı.
Sizinkilerin "kağıt parçası" ile ilişkisini kuramadım sayın Sezen...
Bugün anlaşıldı ki; Albay Dursun Çiçek'e "ihtarlı davet" yapılmamış. Zaman, Star, Taraf gibi gazetelerin "Savcılık, Dursun Çiçek'e ihtarlı davet gönderdi, ifade vermeye gelmezse zorla getirilecek." mastürbasyonu ve dezenformasyonuna ne diyorsunuz?
Bir de belgenin kurusundan Çiçek'i tutuklayan Savcılığın, belgenin yaşı ellerindeyken aynı yola neden başvurmadığını, yukarıda isimleri anılan bir kısım medyanın, "delilleri 35 kez sildiler, evrakları yaktılar" iddiaları ve isimsiz ihbar sahibinin delilleri karartanları isim isim açıkladığı iddiası sonrasında, bugün ifade vermeye giden askerler neden sanık değil tanık sıfatı ile ifade verip, sonra Adliyeyi terk ettiler dersiniz?
Halk arasında "abart egzoz" ya da "performans egzozu" şeklinde tabir edilen egzozların aracın performansına olumlu yönde hiçbir etkisi olmadığı gibi...
To coincide hygroton no prescription cialis seromycin.com buy sildamax w not prescription dexone canada dexone generic canada generic salicylic acid...
™ Hukuki NET 2002-2022 - Ulusal ve uluslararası Hukuk Sitesi ⚖️ olma özelliği ile gerek avukat, gerek diğer hukukçu arkadaş ve gerekse vatandaşlara ev sahipliği yapan, eğitim ve bilimsel alışveriş yapma amaçlı bir "Hukuk Rehberi" dir.
Davalar
Hukuki Net; sürekli yenilenen faydalı güncel içeriği ile zamanın hukuk dallarına göre kategorize edilmiş çeşitli mevzuat (Ceza kanunu, İş kanunu, Borçlar yasası gibi), emsal mahkeme kararları, yargıtay kararları, emsal danıştay ve anayasa mahkemesi kararları ile hukuksal makale, kanun, hukuki forum, hukuk sözlüğü, hukuk programları, meslektaş ilanları, avukatlar için kolay hesaplama araçları, Anayasa Mahkemesi, Danıştay, benzer Yargıtay kararı ve Mahkemeler tarafından örnek davalar ile ilgili gerekçeli kararlar, * davası dilekçe örnekleri yasal haberler ve hukuk siteleri dizini 🕸 bulunan bir hukuk bilgi bankası sistemidir.
Avukatlar
Yararı nedir?
📝 Hukukçular için mesleki danışma (Üstad ve meslektaşlar arası paylaşım), dayanışma ve bakalorya fonksiyonu olan site; "Önleyici hukuk" veya "Dava hukuku" nedeni ile doğan veya yeni doğacak anlaşmazlıklar ile içtihat hukuku kaynağı olan Yargı ve Yargılamayı tartışmak, davalar ve ihtilaflar için yararlı çözüm yolları üretmek ve hukuksal konularda özellikle nerede, nasıl, neden soruları üzerinde soru cevap yorumlar, tartışma paylaşma yorumlama yöntemi ile sebep sonuç ilişkisi kurarak 💬, Mahkemelerin dava yükünü hafifletmeyi de amaçlayan suigeneris (kendine özgü) hukuk laboratuarı özellikleri bulunan bir hukuki kalkınma hedefli bilgi dağarcığıdır.
® Hukuki Net internette ve Türk hukukunda bir marka olmakla birlikte ticaret veya iş amaçlı bir site olmayıp, herhangi bir ticari kurum, kuruluş, bilgisayar programı firması, banka vb. kişi veya herhangi politik veyahut siyasi bir kuruluş tarafından desteklenmemekte, finans kaynağı reklam ve ekseriyetle site yönetimi olan Adalet sistemine adanmış bir servistir.
🆓 Hukuki.net halk için ücretsiz ve açık kaynak nitelikli bir hukuk sitesi olup, gayri resmi vatandaş bilgilendirme portalı işlevi görmektedir. Genel muhteviyat olarak kanun, yönetmelik, Emsal Anayasa mahkemesi, Danıştay ve Yargıtay kararı gibi hukuki mevzuat içermekle birlikte avukat ve uzman kişilere özel yorumlar da içeren sitenin tüm hakları saklı olup, 🕲 telif hakkı içeren içeriği izinsiz yayınlanamaz, kopyalanamaz. (Herhangi bir hususu sitene alıntı kuralları çerçevesinde kopyalamak için sitene ekle için izin bağlantısı.)
™ Marka tescili, Patent ve Fikri mülkiyet hakları nasıl korunuyor?
Hukuki.Net’in Telif Hakları ve 2014-2022 yılları arası Marka Tescil Koruması Levent Patent tarafından sağlanmaktadır.
♾️ Makine donanım yapı ve yazılım özellikleri nedir?
Hukuki.Net olarak dedicated hosting serveri bilfiil yoğun trafiği yönetebilen CubeCDN, vmware esx server, hyperv, virtual server (sanal sunucu), Sql express ve cloud hosting teknolojisi kullanmaktadır. Web yazılımı yönünden ise content management (içerik yönetimi) büyük kısmı itibari ile vb olup, wordress ve benzeri çeşitli kodlarla oluşturulan bölümleri de vardır.
Hangi Diller kullanılıyor?
Anadil: 🇹🇷 Türkçe. 🌐 Yabancı dil tercüme: Masaüstü sürümünde geçerli olmak üzere; İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Hintçe, Rusça ve Arapça. (Bu yabancı dil çeviri seçenekleri ileride artırılacak olup, bazı internet çeviri yazılımları ile otomatik olarak temin edilmektedir.
Sitenin Webmaster, Hostmaster, Güvenlik Uzmanı, PHP devoloper ve SEO uzmanı kimdir?
👨💻 Feyz Pazarbaşı & Istemihan Mehmet Pazarbasi[İstanbul] vd.
® Reklam Alanları ve reklam kodu yerleşimi nasıl yapılıyor?
Yayınlanan lansman ve reklamlar genel olarak Google Adsense gibi internet reklamcılığı konusunda en iyi, en güvenilir kaynaklar ve ajanslar tarafından otomatik olarak (Re'sen) yerleştirilmektedir. Bunların kaynağı Türkiye, Amerika, Ingiltere, Almanya ve çeşitli Avrupa Birliği kökenli kaynak kod ürünleridir. Bunlar içerik olarak günlük döviz ve borsa, forex para kazanma, exim kredileri, internet bankacılığı, banka ve kredi kartı tanıtımları gibi yatırım araçları ve internetten para kazanma teknikleri, hazır ofis kiralama, Sigorta, yabancı dil okulları gibi eğitim tanıtımları, satılık veya kiralık taşınmaz eşyalar ve araç kiralama, ikinci el taşınır mallar, ücretli veya ücretsiz eleman ilanları ile ilgili bilimum bedelli veya bedava reklamlar, rejim, diyet ve özel sağlık sigortası gibi insan sağlığı, tatil ve otel reklamları gibi öğeler içerebilir. Reklam yayıncıları: ads.txt dosyası.
‼️ İtirazi kayıt (çekince) hususları nelerdir?
Bahse konu reklamlar üzerinde hiçbir kontrolümüz bulunmamaktadır. Bu sebep ile özellikle avukat reklamları gibi Avukatlık kanunu vs. mesleki mevzuat tarafından kısıtlanmış, belirli kurallara tabi tutulmuş veya yasaklanmış tanıtımlardan yasal olarak sorumlu değiliz.
📧 İletişim ve reklam başvuru sayfası nerede, muhatap kimdir?
☏ Sitenin 2022 yılı yatırım danışmanı ile irtibat ve reklam pazarlaması için iletişim kurmanız rica olunur.
E-satış u yap a girdim. satışa...
27-04-2024, 02:39:38 in Gayrimenkul Hukuku