Bir çocuk doğursam diyorum, karnımdan çıkarsam. Büyümeye başlasa bir mucize olarak. Konuşsa, yürüse, ilk şakasını yapsa, gülse, güneşten gözü kamaşsa, elmada dişi kalsa... Ne yapsa şaşırsak, sevinsek müthiş. Sonra aniden okula gitse, okumaya başlasa, öğretmeninden bahsetse, arkadaşlarından. Anlata anlata resim yapsa, ilk kez ismini yazsa kağıda, ne olduğunu bilmeden aşık olsa, eve beslenme çantasında kedi yavrusu getirse, olaylar böyle böyle gelişse...

Sonra bir gün çocuğum... Ölüverse... Aniden ölse...

***
İnsan aslında ölür değil mi, çocuğu ölünce? "Hayat devam ediyordur". Doğrudur, ne diyeyim? Ama insan ölüyordur çocuğu ölünce. Mutlaka öyledir, elbette...

***
Parasız yatılı başka bir şeydir Doğu'da. Ben görmüştüm, Diyarbakır'da anneler çocuklarını alıp getirip yalvarırlar; "Benimkini de alın okula!", ağlarlar. çünkü, karnı doysun diye. Bu bahtsız topraktan kurtulsun, adam olsun diye. Gelecek kış veremden, sonraki yaz sarılıktan ölmesin diye. Çocuklar giderler. Parasızlıktan ailelerini aylarca görmeye gelemezler. Evlerine döndüklerinde fiyaka yapmak için mahallede birazcık okul formasıyla gezerler. Okulda dayağın en beterini yeseler de, geceleri korkup altlarına etseler de, annelerini çok özleseler de ağızlarını açıp tek bir kelime etmezler. Çünkü onlar, bu toprakların "şanslı" çocukları olduklarını bilirler. Başka "kurtulma" şansları yoktur, sonbahar gelince tıpış tıpış yeniden okula giderler. Ayakkabılarının önleri açılsa da aylarca bunu kimseye söyleyemezler. İncecik enselerinden bir ağır hayat geçer, hiç ses etmezler. Oralarda çocuklar müthiş erken büyürler. Kocaman gözlerinde büyük adamların efkârını gezdirirler. Buralardakiler bunu pek bilmezler.

***
Sonra takım elbiseli bir salak işini düzgün yapmadığı için, bir domuz müteahhit Allah'ın belası malzemeden çaldığı için, aç gözlünün teki ihaleden komisyon aldığı için, ağzı salyalı herifler "Bir şey olmaz yahu!" diyerek, gülerek bir takım kağıtlara atılmaması gereken imzaları attığı için ve daha bin türlü rezillik olduğu için, bir gece, ansızın, bu çocuklar işte, bu yoksul ve akıllı çocuklar, ölüverirler. Bir de canım kardeşim, sokaklarda "Silaha değil eğitime bütçe" diye bağıranları döverler.

***
Elleriyle okulun demir parmaklıklarına yapışmış kadınların dudakları kıpırdıyor, bilinen bütün dualar geceden beri nafile tekrar ediliyor. Adamlar terle karışık kahır yaşlarıyla yüzlerini yakıyor. Sedyelerde sessiz çocuklar ambulanslara dolduruluyor. O kadar sessiz çocuklar ki bunlar, belki de hiçbiri yaşamıyor. Kocaman gözlü, ince enseli çocuklar, bugün parasız yatılıdan ölü olarak dağılıyor...
Siz hiç ölü çocuk gördünüz mü? Tıpkı ölü kuşlara benzerler. Dünyanın en yumuşak şeyidir ölü serçeler, ürkütücü yumuşaktırlar. Artık hiç telaşlı değildirler, göz kapakları bu yüzden ilk kez görünürler. ölü çocuklar da öyledir. Gördünüz mü hiç bilmem, ilk toprağı babaları atar üzerlerine. çocuğunuzun üzerine toprak attığınızı bir kez içinizden geçirsenize...

Televizyon açık. İnsanın karnına bir bıçak giriyor sanki, dönüyor içeride. "Acısı içime aktı" derler ya, işte tam öyle...

Not:Yazan Kişi Bilinmiyor.