Ya da demeçlere konu hangi meramın sahibi sivil değil de ve hangi amacın eylemine/mahremine bir sivil karar vermiyor?

Bir askerin yahut askerî binanın velisi, bânisi siviller değil mi? Askere alma ve askere tahsis etme işi sivil alandan bir devşirme değil mi? Askerî derken “emre amade” olan anlamından başka neyi beyan ediyoruz da o, sivile tabi sayılmasın?

Ticaret amacına dahil olan ne kadar sivil ise savaş amacına dahil edilen de o kadar sivildir. Bir hükümet-i merkezî var da orada askere rastlamayalım diye bakınıyorsak abesle iştigal ediyoruz demektir. Merkez’in varlığı istenmiş ya da kabul edilmişse asker-sivil ayırımı boş laftan başka sayılmamak gerek.

Sivili nerede, askeri nerede aramak makuldür o halde? Hükümet-i merkezî herkesi asker yaparken; adem-i merkezî herkesi sivil yapar mı?

Asker kelimesine ve sivil-asker ayırımına yüklediğimiz manayı sorgu konusu edebildiğimize dayanarak şimdi “sivil” de ne demek oluyormuş ki diye devam edebiliriz.

Tabiattaki besin çevrimi misali her fert kendi masum özerk emeli mucibince bir efal içinde ise bir coğrafyada, orada asker yoktur. Bugünkü tasavvurlarımızda yer aldığı haliyle bir zamanların Amerika Yerlileri ve Avustralya Yerlileri veya büyük okyanus adalarının halkları gibi, Eskimolar gibi midir sivil?

Buraya kadarki sabrınıza dayanarak şu cümleye de sabretmenizi isteyebiliriz herhalde. Sivil, iptidaî halk haline sıfat olamaz. Bu kelime “medenî kişi” anlamında icat edilmiş ve kullanılagelmiştir çünkü. Yaşayışın yani eski tabirle tedbir-i menzilin dönüşüm ve değişimi ile “doğal görev taksimi”; tâbiyete, memuriyete yani askerîliğe inkılap ederek şehri meydana çıkarmıştır. Sivil, bu mehazı içselleştirmiş kişiye tabir olur. Ve dahi, askerseniz sivilsiniz yani.

Böyleyse, iptidaî halklarda asker de sivil de yoktur. Demek ki sanıldığının aksine asker olmak silah altına alınmak ve sivil olmak da silah altında bulunmamak şartına bağlı değildir. Zayiat için de ziyadet için de sözün savaşa bağlantılandırılması beyhude oluyor demektir bu.

Şu halde; bir kişi sivil olduğu kadar askerdir, sivil olduğu için askerdir. Yani birisi ve bir yer sivil ise askerdir, asker ise sivildir. Bir zayiat sivil ise askerîdir, askerî ise sivildir. Sivil değilseniz askerî de değilsiniz.

Askere alma ve askere tahsis etmek savaşmak, öldürmek işine münhasır ise “insan öldürmeden ve iskanı yıkmadan”; savaşmak işinin amaçlarına erişmek muhal demek lazım. Eğer bir çatışma-vuruşma, muarızının donatımından elini çektirmek, mağlubiyetini ona göstermek ve kabul ettirmek; onu bir daha davranma imkanlarından mahrum etmek amacına yönelik değil de sırf tezahüre ölüm çıkıyor diye savaş sayılıyor diyorsanız, siz avcı ve toplayıcı halklardan da gerisiniz efendim.

Saygılar,

Tahsin