+ Konuyu Yanıtla
3 / 15 Sayfa İlkİlk 12345678910111213 ... SonSon
21 den 30´e kadar toplam 147 ileti bulundu.

Konu: Mustafa Kim?

Mustafa Kim? Hızlandırılmış Mobil Sayfa Sürümü (AMP)
  1. #21
    Kayıt Tarihi
    Nov 2007
    İletiler
    5.000
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Mustafa Kim?

    Alıntı commodore1tr rumuzlu üyeden alıntı İletiyi Göster
    Bu arayla konuyla hiç ilgisi olmamasına rağmen, olası yanlış yazımdan dolayı yanlış anlaşılması ve dolayısıyla yanlış bilgi edinilmesini engelleme adına bir girdi yapmak istiyorum.

    Sayın sdt23'ün yazısını okurken dikkatimi çekti gerçi daha öncede çekmişti ama burada bir daha çıkınca bir düzeltme yapma ihtiyacı duydum...

    "Avrupa ülkelerinde evlilik yaşı kaçtır? Romeo ile Juliet kaç yaşındaydı?
    Anneannelerimiz, babaannelerimiz, hatta dedelerimiz kaç yaşında evlendi? "
    demiş...

    Anneanne babaanne dedeleri bilemem tabikide. Romeo ile Juliet i bilirim..
    Romeo ile Juliet HİÇ EVLENMEDİ. William Shakespeare'in en büyük Tregedyalarından birisidir. İkisi de intihar eder.

    İşin bir komik yanıda Shakespeare’in bu oyun için esinlendiği kaynak, 1563’te genç yaşta intihar eden Arthur Broke (ya da Brooke) adlı ozanın 1562 yılında yazdığı Romelus and Juliet adlı şiiridir. Bu şairinde bunu kaynak olarak Boisteau’nun Fransızca öyküsünü almıştı. Boisteau ise bu öyküyü Bandello’nun İtalyanca öyküsünden aktarmıştır. Bandello'nun da intihar ettiği düşünüldüğünde... Öykü ve şiiri yazanlarla gerçek olayın anlatıldığı kahramanların tamamı intihar etmiş bir eserdir.

    Bu büyük trejedi evlik yaşına örnek teşkil etmesede KAN DAVASI nın ne kadar kötü bir şey olduğunu gözler önüne sermektedir. Malum sevgililer iki kandavalı ailenin çocuklarıdır....

    Yani siz siz olun sakın ha '' Romeo ile Juliet bile erkenden evlendi bende istirem'' diye çıkmayın ortaya alacağınız bir mezar olabilir...
    Sayın commodore1tr, Romeo ile Juliet'in kaç yaşında oldukları konusunda bir itiraz getirmiyor, sadece "evlenemediklerini" söylüyor. Evlendiler dedim mi? Aileler arasında bu kan davası olmasaydı evleneceklerdi.

    Yukarıdaki cümlelerle söylemek istediğim evlilik yaşının kültürlere göre değişebileceği, her olayın kendi içinde değerlendirilmesiydi.

    commodore1tr Romeo ve Juliet hikayesinin bir kısmını alıp, geri kalanını saklıyor.
    Eğer bu kan davası olmasaydı, Romeo ile Juliet commodore1tr için tuhaf sayılacak bir yaşta evleneceklerdi.

    Romeo daha önce Roseline adında bir kızla evlenmek ister, ama reddedilir. Daha sonra Juliet'e aşık olur ve gizlice buluşurlar. Evlenmeye karar verirler, bir rahip aynı zamanda iki aile arasındaki düşmanlığı da kaldıracağı ümidiyle onları evlendirmeyi kabul eder. Tam bu sırada gelişen olaylar nedeniyle kavuşamazlar. Ve trajik son gelir.

    "bilmiyorum dediğim konu hakkında 2 saat eh bence dersem günlerce konuşurum" diyen commodore1tr bunları bilmiyor mu?



    Hukuki NET Güncel Haber

    Mustafa Kim? konulu yargıtay kararı ara
    Mustafa Kim? konulu hukuk haber

  2. # Nedir?
    Tavsiye Soru Cevap
    Kayıt Tarihi
    Bugün
    İletiler
    Ne kadar?
     
  3. #22
    Kayıt Tarihi
    Apr 2005
    Nerede
    Adana, Seyhan, Turkey.
    İletiler
    2.930
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Mustafa Kim?

    RADİKAL / 09/11/2008

    HASAN CELAL GÜZEL

    hcelalguzel@yahoo.com

    Bizim ‘Mustafa’...

    Sevgili okuyucular, yarın büyük lider Atatürk’ün ölüm yıldönümü. Vefatının 70. yılında O’nu minnet ve şükranla yâd ediyoruz. O, Millî Mücadele’nin önderliğini yapmış; Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni, devletimizi kurmuş; Türk modernleşmesini ve değişimini gerçekleştirmişti.

    Kemalizm’in iflâsı

    Ne yazıktır ki, bu büyük lider ve devlet adamı, yıllarca peşin hükümlerle değerlendirildi. Günlük politikanın odağına çekildi. Kemalizm adı altında sunulan, bizzat Atatürk’ün, ‘Fikirlerimi doktrinlerle dondurmayınız’ diyerek karşı çıktığı bu uydurma ideoloji, Atatürkçülüğü dogmatik ve değişmez kalıplara sokup dondurdu.
    Atatürk, çok sevdiği milleti için bir ‘tabu’ ve ‘idol’ olarak takdim edildi. Milletini esaretten kurtaran, yepyeni bağımsız bir devlet kuran, ileri görüşlü büyük bir ‘millî lider’in, bir ‘millî kahraman’ın zorla sevdirilmeye ihtiyacı var mıdır? Dahası, halka mal olmuş bir devlet adamının korunması için kanun çıkaran tek bir ülke gösterebilir misiniz? Bugün Türkiye’de ‘Atatürk’ü Koruma Kanunu’ vardır ve hâlâ yürürlüktedir.
    Bu ayıbı temizlemeye kalksanız, bilcümle ‘Atatürk bezirgânı’ vâveylâyı koparır ve sizi ‘Atatürk düşmanı’ ilân ederler...

    İdolleştirilen Atatürk

    Efendim, Evren Paşa’nın iki müspet icraatı olmuştur. Birincisi, 20 yıldır bayram olarak kutlanan ‘27 Mayıs Bayramı’ kepazeliğine son vermesi; ikincisi ise 10 Kasım’ı mâtem günü olmaktan çıkarmasıdır. 1980 öncesindeki 10 Kasım’ları gençler bilmezler. O büyük dâhiyi, mücadelesi, inkılâpları ve emsalsiz icraatıyla anmak yerine, zorla matem havası oluşturulmaya çalışılırdı.
    Bütün bu garâbetin sebebi, Atatürk’ü idolleştirip tabu hâline getiren, O’nun düşüncelerini dogmatik kalıplara sokan dar görüşlü jakoben cumhuriyetçiler ile Atatürk’ü istismar ederek siyasî menfaat sağlamaya çalışan Kemalistlerdir.
    Atatürk’ü putlaştırmaya çalışanlar, o derece ileri gitmişlerdir ki, O’na ulûhiyet izafe etme dahi kalkışmışlardır. ‘Ata ekber, Ata ekber’ ya da ‘Kâbe Arabın olsun/Bize Çankaya yeter’ diye sözümona şiirler yazanlar; ellerinde büstlerle nutuk atanlar; 10 Kasım’ı yas günü ilân ederek olmadık zorlamaları yıllar yılı tekrarlayanlar, milletle Atatürk arasına mesafe koymuşlar, güyâ sevdirmeye çalışırken halkı, kendi millî önderinden uzaklaştırmışlardır.
    Buna mukabil, Kemalist karşıtı grup da Atatürk’ü istismar etmiş; kulaktan dolma rivayetlerle, Atatürk hakkında dedikoduya dayanan karalamalarda bulunmuşlardır.
    Atatürk, bu iki uç grubun zıtlaşması yüzünden gerçek fikirleriyle değerlendirilememiş; 10 Kasım’lar, Anıt Kabir ziyaretleri ve bayram nutukları arasında sıkışıp kalmıştır. Ölümünden sonra 70 yıl geçmesine rağmen, bu büyük devlet adamının hâlâ gerektiği gibi anlaşılamamış olmasını esefle karşılıyoruz.
    Türk Milleti’ni ‘çağdaş uygarlık düzeyi’ne çıkarmaya çalışan bir liderin, istismar edilerek ‘değişimi engelleyen’ bir zihniyetin aracı hâline getirilmesi, O’na yapılacak en büyük haksızlıktır.

    Neden korkuyorsunuz?

    Efendim, Başbakanlık Müsteşarlığım sırasında zamanın Cumhurbaşkanı Evren Paşa bir gün bana, “Sayın Güzel, siz Osmanlı ve Cumhuriyet arşivleri konusunda güzel hizmetlerde bulundunuz. Çankaya Köşkü’nde Atatürk’e ait çok değerli arşivler var. Bunun tasnifini de yapar mısınız?” diye sordu. Heyecandan yüzüm kıpkırmızı olmuştu. Cumhurbaşkanlığı’nda çok değerli arşiv malzemeleri olduğunu biliyordum. O heyecanla kimbilir nasıl bir ses tonu ile “Hay hay, çok iyi olur!” demişim ki, Evren Paşa şaşırdı ve “Bunu daha geniş bir zamanda konuşuruz” dedi.
    Hemen ertesi gün Evren Paşa’ya gittim ve ‘Çankaya Arşivleri’ni tasnife âmâde olduğumuzu, bundan sonra da Cumhuriyet Arşivi’nde muhafaza edebileceğimizi söyledim. Evren Paşa, “Atatürk’ün günlük programını ve görüşmelerini tutan yâverleri çok teferruata yer vermişler; yediğini içtiğini, bazen bir hanımla özel görüşmesini bile yazmışlar. Bunlar açıklanırsa Atatürk düşmanları bu belgeleri onun aleyhinde kullanırlar diye endişeliyim” dedi. Ben, Atatürk’ün İzmir’de içki içtiği lokantada perdeleri açtırmasını örnek göstererek, açıklığın daima daha iyi olduğunu; eğer bu arşivler açıklanırsa bilâkis bazı mahfillerin aleyhteki dedikodularının azalacağını söyledim. Ayrıca, eğer bu belgelerin açıklanması istenmezse 2038 yılına kadar, yani vefatının 100 yıl sonrasına kadar gizlenebileceğini anlattım.
    Daha sonra Evren Paşa, bu arşivleri SEKA’ya gönderip imha ettireceğini söyledi. Aklıma gelince içim ürperiyor ve Evren Paşa’nın bu eşsiz tarih hazinesini yok etmemiş olmasını diliyorum.

    Bizim ‘Mustafa’...

    Efendim, Atatürk’ün asıl adı Mustafa’dır. İstatistiklere göre, Türk Milleti, Mehmet ve Ahmet’ten sonra en çok ‘Mustafa’ adını kullanıyor. Benim de dedemin, büyük dedemin, kardeşimin ve oğlumun adı Mustafa’dır.
    Hiç şüphesiz çok anlamlı olan ‘Kemal’ adının nasıl ‘Mustafa Kemal’ olduğunun hikâyesini bilirsiniz. Kemal, sanki Atatürk’ün resmî hüviyetini, Mustafa da halka yakın hüviyetini aksettirir gibidir. Bir ara, ‘Dil Devrimi’ sırasında heceler arası uyum gerekçesiyle ‘Kemal’, ‘Kamal’ olarak kullanılmıştı; hattâ bu isim kitaplara dahi konulmuştur.
    Zübeyde Hanım’ın küçük Mustafa’sı , bizi Atatürk’ün insanî sıcaklığına yaklaştıran; O’nu soğuk heykel kaidelerinden indirip yanımıza, aramıza getiren bir sevgi rumuzu gibidir.
    Can Dündar’ı tanır ve severim. Benim gibi, yazılarının müptelâsı olanlar, bazen kelimelere döktüğü lirizminin tadına varanlar, ne kadar sevgi dolu ve duygulu bir şahsiyeti olduğunu bilirler.
    Can Dündar da benim gibi Mülkiyeli’dir ama düşünce dünyalarımızın menşei farklıdır. Lâkin, iştirak etmediğim bazı görüşlerine rağmen, onun kabiliyetini, dürüstlüğünü ve samimiyetini her zaman takdir ederim.
    Can Dündar, Türkiye’de Atatürk’ü en çok seven ve anlayan kişilerin başında gelir. Atatürk hakkında hepimizi duygulandıran ‘Sarı Zeybek’ adlı eserinden sonra gerçekleştirdiği ‘Mustafa’ filmi, tek kelimeyle bir ‘şaheser’ olmuştur. Dündar, bu filmiyle Atatürk’ü donuk bir tunç heykel olmaktan çıkarmış, O’nu milletin gönlündeki hakikî yerine oturtmuştur.
    Can Dündar’ın Atatürk’ü, bize göklerden bakan bir efsane değil, artık ‘Bizim Mustafamız’ olmuştur.
    Dündar’ın bu eseri, Atatürk’e ve O’nu sevenlere gerçek bir ‘10 Kasım Armağanı’dır.

  4. #23
    Kayıt Tarihi
    Nov 2007
    İletiler
    5.000
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Mustafa Kim?

    Alıntı commodore1tr rumuzlu üyeden alıntı İletiyi Göster
    Bu RTE'nin Obama seçimi kazandıktan sonra dediği laf gibi oldu. Durduk yere şimdi de ''ben Türkiye'nin zencisiyim...'' dedi. Ama partisi AK!!!
    Fazla Bekir Coşkun, Necati Doğru okuyunca, ve başka bir şey okumayınca bu tip şeyler yazmak doğal.

    Obama'nın seçim zaferinden sonra Tayyip Erdoğan'ın "Ben de Türkiye'nin zencisiyim." dediği bir beyanata rastlamadım. Tam tersine Fehmi Koru'nun "Obama gibi geldiler, gitgide Bush'a benzediler" eleştirisine karşı sert bir cevap vererek şöyle dediği manşetlere taşındı:

    "Güya biz iktidara gelirken Obama gibi gelmişiz, şimdi Bush olmuşuz. Sevsinler seni, yazıklar olsun. Biz ne Obama'yız, ne Bush'uz. Biz biziz. Bizi kimse kimseye benzetmesin. Herkes kendi atmosferinde değerlendirsinler. Lütfen bizi de kendi atmosferimizde değerlendirsinler. "

    http://www.kanal1.com.tr/haber,Erdog...0B142D64E.html
    http://www.sabah.com.tr/haber,358F86...D498400C6.html

    "Ben Türkiye'nin zencisiyim" sözü de "ilk görev yerim Mutki" gibi bir söz. Yani Tayyip Erdoğan'ın AK Parti'nin 3 kasım 2002'de iktidara gelmeden önce ve geldikten hemen sonra uluslararası toplantılarda bu sözü söylediği bir iddiadan ibaret. İddiayı doğrulayan veya yalanlayan bir bulgu yok.

    (Sahi yarım kalan başka bir dosyaya dönelim. Zekeriya Öz "ilk görev yerim Mutki" ne zaman nerede dedi? Ben hala arıyorum. Beni bu zahmetten kurtarın da bir satır bir referans verin.)

    Necati Doğru'nun
    1 haziran 2003'te Sabah'ta
    http://arsiv.sabah.com.tr/2003/06/01/y04.html
    ve 18 mart 2006'da Vatan'da
    http://makale.turkcebilgi.com/kose-y...rlestiler.html
    çıkan yazılarında kullandığı "Ben Türkiye'nin zencisiyim diyen RTE" ifadeleri var.

    Bu iddia 2003'ten beri pek çok muhalif ve ulusalcı sitede de tekrar edilmiş. Ancak Tayyip Erdoğan'ın bu şekilde konuştuğuna tanıklık eden bir isim -bildiğim kadarıyla- yok. Emin olduğum ise şu:
    Obama'nın seçimleri kazanmasından sonra böyle veya bu anlama gelebilecek hiç bir açıklaması yok.

    ("Yok" demek zordur, "var" demek kolay. Bir örnek göstererek "var" olduğunu ispatlayabilirsiniz. Yok demek için her taşın altına bakmanız gerekir. Siz bütün taşların altına bakıncaya kadar diğer taşları gözden kaçırabilirsiniz. Bu yüzden kolay olanı yapalım. Varsa var olduğunu ispatlayalım.)
    Konu sdt23 tarafından (09-11-2008 Saat 17:27:32 ) de değiştirilmiştir.

  5. #24
    Kayıt Tarihi
    Nov 2007
    İletiler
    5.000
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Mustafa Kim?

    Ayşe Arman'ın Can Dündar röportajı:
    http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/...arid=12&gid=61
    Basbayağı bir linç bu... Tabu nedir şimdi anladım

    Dubai’de oturduğum yerden, Can Dündar hakkında yazılanları okuyunca, ne yalan söyleyeyim, "Aman ya! Bu kadar da olmaz!" demiştim.

    Ben daha filmi izlemeden kararımı vermiştim: "Can biraz ayıp etmişti, yapmamalıydı, böyle bir film çekmemeliydi." En çok da Bekir Coşkun ve Yılmaz Özdil’in yazdıklarından etkilenmiştim. Sonra bir an "Manyak mıyım niye başkalarından etkileniyorum?" dedim, uçaktan indim, eve en yakın sinemaya gittim. O da ne? Gayet normal, makul bir film. Hatta, ayıptır söylemesi biraz sıradan. Can’ın liboşlukla, vatan halinliğiyle neden suçlandığını katiyen anlayamadım. Ben onlarla aynı filmi mi izlemiştim? Kendi kendime "Belki de ikinci yarıda Atatürk’ü aşağılayan şeyler vardır" dedim. İkinci yarı da bitti. Yine bir şey yok. Çok mu sevdim? Hayır. Mustafa, benim yüreğimi tıkırdatmadı, beni yakalamadı, sarsmadı. Ama bu film yüzünden Can Dündar’ı linç etmeye filan kalkmak... Bunlar bizimle dalga mı geçiyorlar?!

    (...)

    Basbayağı linç ediliyorum. Tabu neymiş anladım. Film hakkında 300 yazı çıktıysa, yarısı eleştiri. Belki daha da fazlası. Onların yarısı da şöyle başlıyor: "Filmi görmedim ama..." Herhalde böyle bir şey sadece bizim memleketimizde olur. Bu kadar düşmanlık edeceksin ama filmi görmemiş olacaksın!

    En çok kimin filmi izlemeden yorum yazması size koydu?

    -Bekir (Coşkun) Abi’nin. "Atatürk görse Mustafa’yı ne hissederdi?" diye bir yazı yazdı. Görüp de yazsa ders alırdım ama görmeden yazması hakikaten beni kırdı.

    Söylediniz mi bunu ona?

    - Evet. Baktım televizyonda anlatıyor da anlatıyor, hiç de adetim değildir ama yaptım, canlı yayına bağlandım. Orada "Bekir Abi, görmediğin bir film için nasıl bu kadar ağır yorum yapabiliyorsun?" dedim.

    Ne dedi?

    - "Çok sevdiğim, güvendiğim insanlar filmi izledi, beni aradılar" dedi. Onu bunu bilmem, bence Atatürk filmi görse, tepkisi Bekir Abi gibi olmazdı. "İsmet, bizim aklımız var. Başkalarının dediğine bakmayalım. Kendi kararlarımızı kendimiz verelim..." derdi.

    Bu da acayip şimdi, nereden biliyorsunuz?

    -Armstrong’un "Bozkurt"u Atatürk’ün sağlığında yazılmış tek biyografi. Aynı zamanda Atatürk aleyhine yazılmış en ağır kitaplardan biri. İngiltere’de kıyametleri koparıyor. Atatürk merak ediyor ve getirtiyor kitabı, sofrada açtırıyor ve "Okuyun bakalım!" diyor. Okumaya başlıyorlar, "Daha?" diyor, "Paşam buraları okumasak" diyorlar, "Okuyun" diyor, "Ama paşam" diyorlar, "Ne demiş?" diyor, "Hayvan mı demiş?", "Yok efendim, öyle değil de", "Ne demişse okuyun" diyor, okuyorlar. "Eğlenceli bir kitap" diyor; "Yaşadıklarımızı eksik bile yazmış. Ben tamamlayayım da kitaba eklensin. Memleket de okusun. Hükümet kitabın yurda sokulmasını yasaklamakla hataya düşmüş." Böyle hoşgörülü bir Atatürk’ten siz sansürcü, ceberrut bir portre yaratmışsınız ve bize onu yutturmaya çalışıyorsunuz. Ben o Atatürk’ü benim liderim saymıyorum. Ben kendi tanıdığım lideri anlatmaya çalışıyorum.

    (...)

    "Bir gün gelecek öyle bir Atatürk filmi yapacağım ki, bütün tabuları yıkacağım..." gibi bir hırsınız oldu mu?

    - Hayır bu filmi yapmamın çok basit başka bir sebebi vardı: Bunca yıldır Atatürk hakkında çalışıyorum ve Türkiye’deki en iyi arşivlerden birine sahibim. Onu çok çalıştım ben. Ve benim bildiğim, benim okuduğum adam, bana anlatılan adama uymuyor. Budur. Bana anlatılana uymadığı gibi benim oğluma anlatılan da benim bildiğim adam değil. Bu senelerce böyle mi gidecek? Biz giderek bizden uzaklaşan bir lider görüyoruz tarih kitaplarında, 10 Kasım törenlerinde, televizyon programlarında. Ata giderek elimizden kayıp gidiyor. Oysa o böyle bir adam değil, bu kadar sıkıcı değil; canlı, yaşayan ve çok radikal bir devrimci.

    Ben Fikriye’den çok etkilenmiştim, Sarı Zeybek’ten de. Ama Mustafa’dan çok etkilenmedim, sizce neden?

    - Fikriye’de de Sarı Zeybek’te de insanlar duygulandılar, ağladılar. Burada başka bir şey yapmak istedim. Ama demek ki beceremedim.

    Neydi yapmak istediniz?

    - Özel hayatını anlattığımız söyleniyor, ama aslında film onu anlatmıyor. Başka bir mücadele var Atatürk’ün hayatında, ben onu fark ettim ama gelen tepkilere bakıyorum da filme çok yedirememişim. Asıl mücadele ne Yunanlılara ne asi Kürtlere ne de gericilere karşı veriliyor. Atatürk’ün asıl mücadelesi, "İktidarı, gökyüzünden yeryüzüne indirme meselesi." Ben bütün mücadelesini topyekûn elden geçirdiğimde bunu gördüm. Üstelik yapmaya çalıştığı çok özel bir şey, sadece Türkiye’yi değil bütün insanlığı ilgilendiriyor. Bütün insanlığı dönüştürebilecek bir şeyden söz ediyor. O sonda yaptığı konuşmada söylediği bir şey var ki -ben bunun filmin en çok konuşulacak şeyi olacağını sanıyordum, üzerine kimse bir satır bile yazmadı- bunu insanlık tarihinde söyleyebilecek başka bir lider bilmiyoruz. "Biz ilhamlarımızı gökten değil, yeryüzünden alıyoruz, bizim ilkelerimiz gökten indiği sanılan kitapların dogmalarıyla bir tutulmamalıdır" diyor. Burada sadece İslam da söz konusu değil, bütün dinlere bir gönderme var.

    (...)
    Ama onu bizden "gizlemişler", filmde vermek istediğiniz mesajlardan biri de bu, öyle değil mi?

    - Evet. Ciddi bir sansür var Atatürk’ün üzerinde. "Nasıl olabilir? Kim cüret edebilir?" diye düşünüyorsun. Cüret edenlerin bazıları en yakınları. Bunu da kötü niyetlerinden yapmıyorlar, istiyorlar ki Atatürk’ü herkes sevsin, çok samimi ve anlaşılabilir bir şey bu. Mektubunda "Doktorların hatası sonucu bu duruma geldim" diyor mesela, o mektubu yayınlarken doktorlar alınmasın diye o cümleyi çıkarıyorlar. Öbüründe diyor ki, "Kollarında geçirdiğim gecenin sabahında yola çıktım." Kollarında geçirdiğimi siliyorlar. Neden? Çünkü Atatürk, kimsenin kollarında gece geçirmiş olamaz. Böyle böyle, budaya budaya, öyle bir insan çıkarmışız ki ortaya, ne bir kadınla ilişkisi olabiliyor ne doktorlara kızabiliyor ne asıl devrimini savunabiliyor. Budana budana vasat bir figür kalmış. Benim isyanım buna. Yazık günah adama. Ama anlaşılan bunları çok iyi anlatamamışım filmde.

    (...)

    Ama siz içkisine, yalnızlığına takılacaklarını biliyordunuz değil mi?

    - İçkisine takılırlar diyordum ama yalnızlığını tahmin etmemiştim. Bir de "Boyu kısa o fotoğraflarda!" eleştirisini hiç beklemiyordum. Sivas Kongresi’ndeki fotoğrafta boyu kısa görünüyormuş. Pardon ama ben ne yapabilirim? "Manastır’da kullandığınız oyuncuda da çok efemine tavırlar gördük. Burada ne ima etmeye çalışıyorsunuz?" diye yazan oldu. Bu nasıl hastalıklı bir bakış açısıdır? "Kızı Afet’le aralarında bir ilişki iması var bu filmde" diyen bile çıktı. Dehşete kapıldım. Atatürk düşmanlarına koz veren bir şey varsa, asıl bu iddialardır.

    (...)

    Bütün o sert yazıları, hakaret içeren yazıları nasıl açıklıyorsunuz? a) Mesleki kıskançlık b) İdeolojik körlük c) Vesaire

    - Herkese ait ayrı bir açıklama vardır. Kimi eski hesaplar, kimi ideolojik körlük. Ama bu insanların hepsi benden nefret ediyor diye bir şey yok. Mümtaz Hoca mesela, beni sever, filmdeki somut eksiklikleri yazdı. Fikret Bila belli bir mantık ekseninde eleştirdi ve bunu o kadar makul bir yaklaşımla yaptı ki, öpüp alnına koyuyorsun. Yapıcı da oluyor bunlar, kendini düzeltmeye çalışıyorsun. Birçok uzman da "Şuraları şunları beğendim ama keşke şunlar şunlar olmasaydı" dediler. Bunlar kıymet verdiğim eleştiriler...

    Peki Atatürk’ü bize anti- kahraman olarak gösteriyor eleştirisi?

    - Hiç katılmıyorum, bence Sarı Zeybek’teki Atatürk’e göre buradaki daha büyük kahraman. Filmdeki anlatım bazılarına yetersiz gelmiş olabilir ama buradaki Atatürk bana çok daha yakın bir adam ve benim gözümde daha da büyüyen bir kahraman. Askerlere, "Siz durun, ben önden gideyim" diyen bir komutanın, cepheden sevgilisine aşk mektubu yazması, ya da büyük bir zafere giderken rakı sofrası kurması ona hiçbir şey kaybettirmiyor. Bir kadın meslektaşım bana dedi ki "Biz ilk defa aşık bir Atatürk gördük! Hep kadınlar ona aşık olurdu ama şimdi o aşık!" Bundan güzel ne olabilir ki? Horon tepmesi, zeybek oynaması, sofrada duygulanması, karanlıkta yatamaması, üniversitede ilk yıl dersleri kırıp sokakla tanışması... Tüm bunlar onu bana daha da yaklaştırıyor, bugünkü sıkıcı politikacı tiplerine kıyasla çok daha sevilesi bir lidere dönüştürüyor. Ama belki de bir yıl sonra tekrar seyrettiğimde "Çok şey anlatmaya çalışmışım, o yüzden de becerememişim!" diyeceğim. Belki tek bir ana mesaj üzerine kurulu bir film,tüm hayatını anlatma çabasından çok daha etkili olurdu. Bundan sonra belki öyle bir şey yaparım.

    Evet zamanı değildi, bu belgeseli çekmek için 70 yıl geç kalındı!

    Konjonktürden söz edenler, "Zamanlaması iyi değildi?" diyenler var. Sizce bu "zamanı değil" lafı sansürcülerin mazereti mi, yoksa gerçekten zamanı olmayabilir mi?

    - Gerçekten zamanı değildi. Çünkü çok geç kalındı. 70 yıl kadar! Konjonktür meselesine gelince, beklersek emin olalım ki, hiçbir zaman konjonktür uygun olmayacak, Türkiye hep geçiş döneminde olacak, Türkiye’nin dört bir yanı hep düşmanlarla kuşatılmış olacak...

    İyi ama bir taraftan da Şerif Mardin diyor ki, "Tehlike var diyemem yok da diyemem..."

    - Ya bu tehlike, konuşmadığımız için büyüyorsa? Ya bu suskunluk, bu sonucu doğruyorsa? Bugüne kadar "Atatürk düşmanlarına koz vermemek için", onu bir heykele, bir rozete dönüştürdük. Ne oldu sonuç? Şu anda Atatürk’ün partisi ne durumda? Muasır medeniyetin neresindeyiz? Ya kadınların örtünme meselesi? Eğitimde geldiğimiz nokta? Şimdi baştan düşünmenin zamanı değil mi? Atatürk’ün bu tür bir tartışmadan zarar göreceğini asla düşünmüyorum, aksine bundan çok güçlü çıkacağına inanıyorum. Bundan zarar görenler olsa olsa, onun üzerinden rant yiyenler olacaktır. Bizim Atatürk’ü anlamak için bir ulemaya ihtiyacımız yok.

    BEN DE ATATÜRK GİBİ KARANLIKTAN KORKUYORUM

    Bir arkadaşımın oğlu demiş ki "Atatürk gibi ben de karanlıktan korkuyorum. Demek bu anormal bir şey değil..." Buradaki empati duygusu o kadar önemli ki. Çünkü daha önce "Ben asla Atatürk olamam, ben daha karanlıkta yatamıyorum" diye düşünürken, "O da benim gibiymiş!" diyebiliyor. "Demek ben de onun gibi olabilirim" duygusu alıyor. Bundan daha güzel ne olabilir? Tartışma şu: Biz, yeri asla dolmayacak, dogmalaştırılmış bir kutsal önder peşinde miyiz, herkesin onun gibi olmak isteyeceği bir örnek kişilik mi? Unutmayalım, 1935 Cumhuriyet kutlamalarında "Atatürk bu milletin en yücesidir" pankartlarını indirip "Atatürk bizden biridir" pankartlarını astıran kendisidir.

    (...)

    Tamamını yukarıdaki linkten okuyabilirsiniz.

  6. #25
    Kayıt Tarihi
    Oct 2008
    Nerede
    istanbul
    İletiler
    2.640
    Dilekçeler Sözleşmeler
    3
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Mustafa Kim?

    Sayın commodore1tr, bu foruma yazmış bulunduğum Mustafa'nın kargası, Recebin tavuğu şeklinde özetle yazdığım yorumu bu kadar güzel açıklamanız üzerine bir daha yinelemek istiyorum...

    Siz Mustafa'nın kargaları yerine Recebin Tavuğu ile uğraşın. Yapacaksanız onun filmini yapın. En azından hakkın rahmetine kavuşmuş bir insan kendini savunamaz ama hayatta olan insanlara hesap sorun ki toplum başarılı gazetecilik ödülünü size versin!

  7. #26
    Kayıt Tarihi
    Dec 2005
    Nerede
    Turkey.
    İletiler
    427
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Mustafa Kim?

    “MADDE 1. ATATÜRK’ÜN HATIRASINA ALENEN HAKARET EDEN VEYA SÖVEN KİMSE, BİR YILDAN ÜÇ YILA KADAR HAPİS CEZASI İLE CEZALANDIRILIR.

    ATATÜRK’Ü TEMSİL EDEN HEYKEL BÜST ABİDE VEYA ATATÜRK’ÜN KABRİNİ TAHRİP EDEN KIRAN BOZAN VEYA KİRLETEN KİMSEYE 1 YILDAN 5 YILA KADAR AĞIR HAPİS CEZASI VERİLİR.

    YUKARDAKİ FIKRALARDA YAZILI SUÇLARI İŞLEMEYE BAŞKALARINI TEŞVİK EDEN KİMSE ASIL FAİL GİBİ CEZALANDIRILIR.

    MADDE 2. BİRİNCİ MADDEDE YAZILI SUÇLAR İKİ VEYA DAHA FAZLA KİMSELER TARAFINDAN TOPLU OLARAK VEYA UMUMİ VEYA UMUMA AÇIK MAHALLERDE VEYA BASIN VASITASIYLA İŞLENİRSE, HÜKMOLUNACAK CEZA YARI NİSBETİNDE ARTIRILIR.

    BİRİNCİ MADDENİN BİRİNCİ FIKRASINDA İŞLENEN SUÇLAR ZOR KULLANILARAK İŞLENİR VEYA BU SURETLE İŞLENMESİNE TEŞEBBÜS OLUNURSA VERİLECEK CEZA BİR MİSLİ ARTIRILIR.

    MADDE 3. BU KANUNDA YAZILI SUÇLARDAN DOLAYI CUMHURİYET SAVCILARI RE’SEN TAKİBAT YAPAR.

    MADDE 4. BU KANUN YAYIM TARİHİNDEN İTİBAREN YÜRÜLÜĞE GİRER

    MADDE 5. BU KANUNU ADALET BAKANLIĞI YÜRÜTÜR."

    Yukarıdaki kanun, Mustafa KEMAL'in gerçek yasal mirasçıları olmadığı için doğrusu yasal mirascısı Türkiye Cumhuriyeti olduğu için DP iktidarı zamanında çıkarılmıştır...

    Adı hukukla ilgili olan bu sitede "litigation" adlı üyenin:

    "... hakkın rahmetine kavuşmuş bir insan kendini savunamaz..."

    diye zırvalamasının ardında yatan gerçek düşünceleri bizzat cimlesinin içinde geçen "hak", "rahmet" gibi şifre sözcüklerde gizlidir...

    Bay litigation,

    sen ve senin gibiler ile bizzat dış bağlantılarınızın arzuladığı

    "savunulamaz Mustafa KEMAL projesi"

    biz cumhuriyetin

    biz devrimlerin

    biz Mustafa KEMAL'in manevi mirasçılarının ellerinde birer paçavraya dönüştürülüp

    AYNEN İADE EDİLECEKTİR...

    Burası halen TÜRKİYE CUMHURİYETİ...

    Bu değişmedikçe HERKES HADDİNİ BİLECEK!

    Bu düzen içinde ürüyenler kaşınanlar bu düzen devam ettikçe ki EDECEK

    Hem sözlerini

    Hem de düşüncelerini YİYECEKLERDİR...

    HERKES HADDİNİ BİLECEK!

    VESSELAM!

  8. #27
    Kayıt Tarihi
    Jul 2008
    Nerede
    izmir
    İletiler
    391
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Mustafa Kim?

    Özetle yazayım filmi dün izledim.Kesinlikle film Atatürk filmi falan değil.Şu ana kadar izlediği en taraflı hazırlanmış belgeseldi.Tabii belgesel demekde ne kadar doğru bilemiyorum.

  9. #28
    Kayıt Tarihi
    Nov 2006
    Nerede
    izmir
    İletiler
    2.371
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Mustafa Kim?

    Gündem10.11.2008 Pazartesi - 12:12 'Mustafa'ya en sert tepki

    Cumhuriyet, 'Mustafa' hakkındaki görüşünü öyle bir karikatürle anlattı ki...

    Can Dündar'ın Mustafa belgeseline en sert eleştiri Cumhuriyet Gazetesi'nden geldi. Cumhuriyet'te yer alan ve Murat Sayın'ın çizdiği karikatür çok tartışılacak gibi. Gazete ayrıca Devrim Tarihçisi Yrd. Doç. Dr. Görgülü'nün 'Mustafa' hakkındaki görüşlerine de yer verdi:



    Atatürk’ü Silmek

    Devrim Tarihi uzmanı Yrd. Doç. Dr. İsmet Görgülü, “Mustafa” filmini izledi, notlarını tuttu. Ciddi bir hazırlık içinde. Pop kültürüne bulanmış niyeti belli operasyona karşı bilimsel yanıtlar verecek. Görgülü, şöyle düşünüyor:

    “Olay, Mustafa Kemal’i ‘Atatürk’ olmaktan düşürmek, Mustafa Kemal’i Türk insanının gönlünden çıkarmak, dimağından silmek amaçlı idi. Duruma bu gözle bakınca, işin ciddiyeti, önemi büyüdü.”

    Atatürk’ün uydurmalarla, iftiralarla neden kötülendiğini, asıl hedefin Atatürk mü olduğunu sorgulayan İsmet Görgülü, yanıtın Amerikalı gazeteci Nick Ludington’un sözlerinde bulunabileceği kanısında:

    “Türkiye’yi birleştiren, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu ve Mustafa Kemal Atatürk’tür. Bunlarsız Türkiye dağılabilir…“

    Görgülü’nün vardığı sonuç şu:

    “Asıl hedef Türkiye’dir, Türkiye’nin dağıtılması, bölünmesidir. Bunun için, Türkiye’nin kuruluş felsefesi olan Kemalizmi tasfiye etmek, Kemalizmin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ü Türkiye’den silmek politikası izlenmektedir.

    Bu politikayı kimlerin izlediğini anlamak için Kemalizme yaklaşımlarına bakmak yeterli olur. Hangi ülke veya ülkeler Kemalizme karşıt ise bu politikanın peşindedir ve Türkiye üzerine bir niyeti vardır. İçerideki dinciler, bölücüler ve işbirlikçiler ise bunların vasıtasıdır.”

    Obama’nın Irak politikası

    ABD siyasetini yakından izleyen deneyimli gazeteci Yılmaz Polat, yeni ABD Başkanı Obama’ya seçilir seçilmez, geçen perşembe günü üst düzey bir istihbarat brifingi verildiğini aktardı bize. Brifing, Irak, İran ve El-Kaide üzerine olmuş.

    Türkiye açısından en güncel konu belli: Obama, Irak politikasını nasıl biçimlendirecek? Yılmaz Polat’a göre perşembenin gelişi çarşambadan belli:

    “Bence oradaki Amerikan çıkarları başka hangi yollardan fazla zarar görmeden devam ettirilecek çalışması yapılacaktır. Bush’un Irak’ın işgaline Demokratların da hemen hemen tam kadro destek verdiğini, Obama’nın Irak danışmanları arasında şahinlerin olduğunu da unutmamak lazım. Örneğin, Büyükelçi Peter Galbright, çok uzun yıllardır Kürt konusunun mimarıdır. Barzani ve Talabani’yle ilişkileri, uzun yıllar önce Senato’da Claiborne Pell adlı çok etkili bir senatörün yardımcısı olduğu günlerde başlamıştır. Hoşyer Zebari ve Behram Salih’in yakın arkadaşıdır. Şu anda Obama’nın Irak danışmanları arasındadır ve Barzani’nin de Washington’da lobiciliğini yapmaktadır. Kendisi Senatör Pell’in yanında çalıştığı zaman Pell, Senato Dış İlişkiler üyesiydi ve Joseph Biden’ın yakın arkadaşıydı. Burada, Obama’nın yardımcısı Joseph Biden’in Irak’ın 3’e bölünmesi gerektiği yolunda açıklamalarını hatırımıza getirmeliyiz.

    Sonuç olarak, Obama’nın yanındaki bu isimler ve geç- mişlerine baktığımızda, Obama’nın Irak politikasının nasıl şekilleneceğini de tahmin etmek zor olmayacaktır.

    Bu isimlerin AKP değil ama, Türkiye’deki siyaset tüccarları diye adlandırdığım çok Cumhuriyetli karakterlerle öteden beri yakın ilişkisi olmuştur. Ayrıca bunların DTP’li Ahmet Türk ve Leyla Zana’nın HEP yıllarında Washington’da pazarlandığı 90’lı yılların başında da çalışmaları vardır. Bu isimler şu anda Irak konusunda hareket halindeler.”

    Tarih anlayışı

    Can Dündar‘ın “Mustafa” filminin tarih danışmanı Faruk Alpkaya imiş.

    SBF öğretim üyesi olan Faruk Alpkaya, “Kemalizm, ilerlemeden çok gerilemeye tekabül eder” diyen liberal düşünceci Prof. Dr. Atila Yayla’ya destek bildirisi ile “türbana özgürlük” bildirisine imza atan akademisyenler arasındadır.

    Faruk Alpkaya, Türkiye’deki tarih ders kitaplarının “ulusçuluk ideolojisini aşılayan” metinler olduğunu, hatta “düşmanlık” ve “potansiyel şiddet” kaynağı olduğunu “okullarda anlatılan tarihin hayattan tamamen koptuğunu, tarih eğitiminin bugünü yönlendiremez hale geldiğini” dile getiren raporlara imza atan akademisyen olarak da tanınır.

    Faruk Alpkaya ayrıca, Tarih Vakfı’nın, “Çocuklar ve Yetişkinler İçin Tarih Aracılığı Avrupa Yayınları Projesi” kapsamında öğrenciler için yayımladığı “20. Yüzyıl Dünya ve Türkiye Tarihi” kitabının yazarları arasındadır.

    Faruk Alpkaya’nın bu kitabında, okullarımızda yıllardır “İzmir’in işgali” olarak öğretilen olay, “...Yunan kuvvetleri İzmir’e çıkarak, Rum nüfusunun da desteğiyle Ege bölgesinde işgal yönetimi kurdu. Bu son gelişme İzmir’in de Selanik gibi kaybedileceği endişesini güçlendirdi” gibi bir anlatımla aktarılmış, yine okullarımızda “İzmir’in kurtuluşu” olarak okutulmakta olan 9 Eylül 1922 tarihi ise “İzmir’in alınması” ifadesi ile tanımlanmıştır.

    Yani Yunan İzmir’e çıkmakta, Türk ise İzmir’i almaktadır.

    Böylece tarih, “ulusçuluk ideolojisini aşılayan” metin olmaktan da, “düşmanlık” ve “potansiyel şiddet” kaynağı olmaktan da çıkmaktadır.

    Piyasaya yeni sürülen “Mustafa” filmi ekibinin tarih anlayışı işte bu kadar yalındır...

    İnce sanat

    Can Dündar, “Mustafa filminde Atatürk korkak biri olarak mı gösterildi” sorusuna şu karşılığı veriyor:

    “Atatürk ‘Ben karanlıkta yatamam çocuk’ diyor. Karanlıktan korktuğunu söylemiyor filmde. Benim o sahneyi koymamın amacı, o dönem mum alacak paralarının bile olmadığını anlatmaktı. Eğer buradan Atatürk’e korkak denildiği imajı çıkıyorsa bunda kötü niyet var demektir.”

    Arkadaş çok iyi niyetli aslında da, izleyici hödük... Öyle ince sanat yapıyor ki, anlayamıyorlar.
    Vatan sitesi.

  10. #29
    Kayıt Tarihi
    Dec 2005
    Nerede
    Turkey.
    İletiler
    427
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Mustafa Kim?

    'en sert tepki' ve 'yayla' sözcükleri bir araya gelince bakın aklıma hangi şaheser makale geldi...



    KİMİ KÖPEKLERE ÖVGÜ... KİMİ İNSANLARA SÖVGÜ...

    Başıboş, soyu belirsiz sokak köpeklerini bilirsiniz. Kimi bir lokma yiyecek için gelip geçenlere yaltaklanır, kimi çöplerini karıştırdığı ya da artıkları ile geçindiği evlerin önünden geçerken sizi havlayarak kovalamaya kalkışır, ama geri dönüp de “hoşt!” dediğinizde kuyruğunu bacaklarının arasına sıkıştırıp kaçar. Ama “has” köpekler de vardır. Üzerine varınca kuyruğunu kıstırıp kaçmaz, dikleşir; kendinden güçlü olana da karşı koyar. Dahası, ekmeğini yediği insanları korumak için kendi yaşamını ortaya koyar, ölümü göze alır, bu uğur da ölür de. Ne ki, uğurlarında göze aldığı efendilerinin bile kendisini hırpalamasına, dövmesine boyun eğmez. Buna kalkışanlara önce dişlerini gösterir, hırlar, uyarır onları. Üstlerine varılacak olursa da kendisini korumaktan geri kalmaz. Böylelerine eğlenesiniz diye eziyet edemezsiniz. Ağızlarından lokmalarını, önlerinden yemeklerini alamazsınız.

    İnsanlar da böyle değil midir? Kimi bir lokma ekmek için nasıl da yaltaklanır! Kimi mangalda kül bırakmazken “hoşt!” denince nasıl da süner, sıvışır! Ama kimi de görevi, değerleri uğruna dövüşmesini ve ölmesini bilir!...

    Bu yaltaklanan sünüp sıvışan “insan”ları mı yeğlersiniz, yoksa o boyun eğmeyen, görevi uğruna ölümü kazan alan “hayvan”ları mı?

    Öte yandan, bahçesinde ya da bir köşesinde yetiştiği evi bırakıp da bir başka evin kapısında oraya alınabilmek için yalvar yakar olan bir köpek gördünüz mü hiç? Bunu ancak kimi insan yapar.

    Kimi insanların başka ulustan insanlarla birleşerek kendi yurduna ve insanlarına saldırmalarının tersine, başka köpeklerle birleşerek kendi evine, bahçesine, onu besleyip büyütenlere, yavruyken koruyup gözetenlere saldıran köpekleri de göremezsiniz. Derler ki kuduza yakalanan köpeklerin bile en son saldıracağı kişi sahibiymiş; ona zarar vermemek için uzaklaşmaya çalışırmış. İnsanların kimileri kudurmuş köpekten de beter…

    Köpeklerin, ister beğenelim ister beğenmeyelim, tüm davranışları yalındır, açıklıkla bellidir. Ama insan öyle mi? İnsan, kendine özgü ve büyük bir ustalıkla dantel gibi işlediği toplumsal ve siyasal yalan dolan örgüsü, konuşma yeteneğinden başlayarak bugün elektronik aşamaya eriştirdiği ve büyük çoğunlukla olguları çarpıtmak ve kitleleri koşullandırmak , uyutmak için kullandığı iletişim yeteneği, yaratıp geliştirdiği ideolojik yaklaşımlar… gerçekleri çıplak gözle görülemeyecek ölçüde bulandırmış, karartmıştır.

    Söz gelimi:

    Belki müdürü için atıp tutan bir memurun, o memur ansızın oraya girdiğinde nasıl da birden başkalaşarak yaltaklandığını hemen oracıkta görebiliriz ama, hükümeti eleştirip duran bir büyük gazetenin yöneticileri, patronlarının bir devlet ihalesini kapatabilmeleri için birdenbire aynı hükümete övgüler düzmeye başladığından işler oldukça toz dumandır. Artık ülkenin yüksek çıkarları, ekonominin kötü gidişten kurtarılması, hükümetin yanılgısından döndüğü… yaygaraları arasında iş kotarılacaktır.

    Rektörünün yaptığı haksızlığı, belki sabah işine gelirken yaşadığı trafik sıkışıklığının ya da gece karısıyla didişmiş olmasının neden olduğu sinirlilikle, uluorta eleştiren bir dekan, o rektör sopanın ucunu şöyle bir gösterince, el ayak öpmeye başladığında, YÖK yasasının, “direnseydim fakultenin kadrolarını vermeyecekti” gibi bir gerekçenin arkasına saklanması karşısında adama inanabilirsiniz de. Ama bu arada “has” bir köpeğe biri sopa gösterecek olsa, başına neler gelebileceğini hiç usunuza getirmezsiniz.

    Bağrında doğup büyüdüğü, ekmeğini yediği, koruyup gözetildiği ülkesinin halkının alın terinin birikimi olan kamu kuruluşlarının malını parasını hırsızlamanın, yabancı sömürgenlerle birleşip kendi ulusunun kanını iliğini sömürmenin, olmayacak şey ama, bir köpeğin yabancı köpeklerle birleşip onu besleyip büyütenlere saldırmasından hiç de başka olmadığını, küreselleşme, özelleştirme, ekonominin canlandırılması palavralarını, çığırtkanlarının köşebaşlarını tutmuş olmaları yüzünden, hemen öyle kolayca algılamak pek de olanaklı değildir.

    Yabancı efendilere kapılanarak ve onların iplerini koyuvermesiyle kendi vatandaşlarını öldürenlerin bu saldırganlıklarını, aynı efendilerin komutlarıyla insan hakları, demokrasi, siyasal çözüm gibi içeriğinden soyutlanan kavramlarla savunanlar oldukça üzerimize çöken sis daha da yoğunlaşmakta, görüş uzaklığı iyice azalmaktadır. Sonunda düşünce özgürlüğü gibi yüce bir kavramın arkasına gizlenerek bu yurdun bağımsızlığını, bu nedenle de düşünce özgürlüğünü gerçekten savunanları karalayarak sindirip susturmaya çalışan hainler, bunların etkisinde kalan ve burnunun ucunu bile göremeyen yurttaşlar, eli kalem tutanlar, hatta nedense bilim adamı denen vurdumduymaz kişilerle kuşatılmaktayız.

    Ben türünün yüzakı köpekleri, türünün yüzkarası sözümona insanlara yeğliyorum. Hiç olmazsa onlar, kimi siyasetçilerin dilini konuşmuyorlar. Yalnız havlayabiliyorlar.

    Bu gibi insanlarla türünü karşılaştırdığım için köpeğim Darti’den özür dilerim.

    Prof. Dr. ÇETİN YETKİN

    BEN BİR TÜRK’ÜM

    SAYFA 231-234

    ///

    Bu gerçek cumhuriyet aydınının sadece bir cümlesini izninizle tekrarlayacağım…

    “BEN TÜRÜNÜN YÜZAKI KÖPEKLERİ, TÜRÜNÜN YÜZKARASI SÖZÜMONA İNSANLARA YEĞLİYORUM.”

    Ben 'sert'in bu 'yumuşak" haline bayılıyorum ama

    becerebiliyor muyum?

    ASLA...

  11. #30
    Kayıt Tarihi
    Aug 2006
    İletiler
    613
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: Mustafa Kim?

    Ama bu bence, ve dedimki bu sözü okuyunca keşke şu karga kovalamasını kafalarımıza yerleştireceklerine şu sözünü yerleştirselerdi herhalde Türkiye çok farklı biyerde olurdu şu anda. ATATÜRK diyor ki” Çocukluğumda elime geçen iki kuruştan birini eğer kitaplara vermeseydim bu gün yapabildiğim işlerin hiçbirini yapamazdım ”. Esas sır bence burada. Çocukluğunda eline geçen iki kuruştan birini kitaplara verdiği için 35 yaşında general, 40 yaşında başkomutan, 42 yaşında cumhurbaşkanı, 46 yaşında dünyada pek çok reformist var ama hiç biri dile dokunabilmeyi cesaret edememiştir; dile dokunabilen tek reformist Mustafa Kemal’dir.

    Kaynak: Prof.İlknur GÜNTÜRKÜN KALIPÇI

    Çok pardon Sayın commodore1tr

+ Konuyu Yanıtla
3 / 15 Sayfa İlkİlk 12345678910111213 ... SonSon

Bu sayfada bulunan kavramlar:

oglancilar kogusunun diger adi

Unutma benide mustafa kim

Forum

Benzer Konular :

  1. Mustafa Balbay'ın Mektubu
    657 gündür TUTUKLU! İLERİ (!) DEMOKRASİ (!)... KORKTUNUZ !! CUMHURİYETTEN korktunuz!.. . Kurtuluş Savaşından korktunuz... Kurtuluş Savaşını...
    Yazan: yas2010 Forum: Güncel - Siyaset - Tarih - Tartışma
    Yanıt: 0
    Son İleti: 23-12-2010, 03:36:14
  2. Mustafa nasıl kurtulur?
    merhabalar , arkadaşım mustafanın şöyle bir sorunu var: uzun bir flört döneminden sonra eşiyle evlendi, evlilikleri şöyle oldu.bu bayanın bazı yanlış...
    Yazan: sevgi karabag Forum: Aile Hukuku
    Yanıt: 16
    Son İleti: 19-10-2010, 17:55:43
  3. Mustafa Kemal gibi düşünmek
    Tarih, 18 Mayis 2002... Yer, Italya'nin Perugia kenti... Genç Türk isadami Utku Oguz, bilgisayarinda kayitli son Atatürk fotografini...
    Yazan: commodore1tr Forum: Güncel - Siyaset - Tarih - Tartışma
    Yanıt: 25
    Son İleti: 24-10-2009, 23:01:34
  4. Mustafa Kemal'in tarihçesi
    Geçmişi, M.Ö.8000 yıllarına kadar dayanan, Hititlerden başlayıp, Frigya, Lidya, Selçuklular, Karamanlılar, Osmanlılar ve son olarak da Türk...
    Yazan: FUTURE Forum: Güncel - Siyaset - Tarih - Tartışma
    Yanıt: 7
    Son İleti: 08-03-2009, 11:54:02
  5. Mustafasız Mustafa
    Mustafasız Mustafa………… Göğün kenarlarındaki kurşini renklere bakıp akşamın olduğunu sanabilirdiniz. Ama ankarada henüz öğle vaktini yenice...
    Yazan: ayazoglum Forum: Güncel - Siyaset - Tarih - Tartışma
    Yanıt: 7
    Son İleti: 03-01-2009, 23:56:01

Yetkileriniz

  • Yeni konu açma yetkiniz yok
  • Konuya cevap verme yetkiniz yok
  • Dosya ekleme yetkisi yok
  • İleti düzenleme yetkisi yok
  •  


2022 tarihli Hukuk Blog |  Arabulucu |  Hukuk Kitapları |  Alman Hukuku |  Özel Güvenlik AŞ. |  İş İlanları |  Ankahukuk |  Psikolog |  Site Ekleme |  Sihirli Kadın |  Sağlık |  Satılık Düşecek Domainler |  Bayefendi |  Afternic Alanadı satış (Domain alımı) | 

™ Marka tescili, Patent ve Fikri mülkiyet hakları nasıl korunuyor?
Hukuki.Net’in Telif Hakları ve 2014-2022 yılları arası Marka Tescil Koruması Levent Patent tarafından sağlanmaktadır.
♾️ Makine donanım yapı ve yazılım özellikleri nedir?
Hukuki.Net olarak dedicated hosting serveri bilfiil yoğun trafiği yönetebilen CubeCDN, vmware esx server, hyperv, virtual server (sanal sunucu), Sql express ve cloud hosting teknolojisi kullanmaktadır. Web yazılımı yönünden ise content management (içerik yönetimi) büyük kısmı itibari ile vb olup, wordress ve benzeri çeşitli kodlarla oluşturulan bölümleri de vardır.
Hangi Diller kullanılıyor?
Anadil: 🇹🇷 Türkçe. 🌐 Yabancı dil tercüme: Masaüstü sürümünde geçerli olmak üzere; İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Hintçe, Rusça ve Arapça. (Bu yabancı dil çeviri seçenekleri ileride artırılacak olup, bazı internet çeviri yazılımları ile otomatik olarak temin edilmektedir.
Sitenin Webmaster, Hostmaster, Güvenlik Uzmanı, PHP devoloper ve SEO uzmanı kimdir?
👨‍💻 Feyz Pazarbaşı & Istemihan Mehmet Pazarbasi[İstanbul] vd.
® Reklam Alanları ve reklam kodu yerleşimi nasıl yapılıyor?
Yayınlanan lansman ve reklamlar genel olarak Google Adsense gibi internet reklamcılığı konusunda en iyi, en güvenilir kaynaklar ve ajanslar tarafından otomatik olarak (Re'sen) yerleştirilmektedir. Bunların kaynağı Türkiye, Amerika, Ingiltere, Almanya ve çeşitli Avrupa Birliği kökenli kaynak kod ürünleridir. Bunlar içerik olarak günlük döviz ve borsa, forex para kazanma, exim kredileri, internet bankacılığı, banka ve kredi kartı tanıtımları gibi yatırım araçları ve internetten para kazanma teknikleri, hazır ofis kiralama, Sigorta, yabancı dil okulları gibi eğitim tanıtımları, satılık veya kiralık taşınmaz eşyalar ve araç kiralama, ikinci el taşınır mallar, ücretli veya ücretsiz eleman ilanları ile ilgili bilimum bedelli veya bedava reklamlar, rejim, diyet ve özel sağlık sigortası gibi insan sağlığı, tatil ve otel reklamları gibi öğeler içerebilir. Reklam yayıncıları: ads.txt dosyası.
‼️ İtirazi kayıt (çekince) hususları nelerdir?
Bahse konu reklamlar üzerinde hiçbir kontrolümüz bulunmamaktadır. Bu sebep ile özellikle avukat reklamları gibi Avukatlık kanunu vs. mesleki mevzuat tarafından kısıtlanmış, belirli kurallara tabi tutulmuş veya yasaklanmış tanıtımlardan yasal olarak sorumlu değiliz.
📧 İletişim ve reklam başvuru sayfası nerede, muhatap kimdir?
☏ Sitenin 2022 yılı yatırım danışmanı ile irtibat ve reklam pazarlaması için iletişim kurmanız rica olunur.
Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution 4.0 International License.